Kayıt Ol

Anar

Çevrimdışı Raisor

  • ***
  • 793
  • Rom: 15
    • Profili Görüntüle
Anar
« : 26 Ocak 2011, 14:34:06 »
Spoiler: Göster
Aklıma kısa bir öykü geldi. Bir defada bitirmeyi planladığım bir hikaye olup, oldukça kısa bir şey. Buyurun bakalım…



                                                         
Anar
   
*Anar, elfçede güneş anlamına gelen bir kelimedir.


Dünya, babasına seslenerek,  neler olup bittiğini kavramaya çalışıyordu. Ama nafile. Anladığı tek şey, kimsenin ona yardım etmeyeceğiydi.
   
“Baba! Bana yardım et!” dedi. “Beni öldürüyorlar. İçimde hissettiğim her varlık, ölüyor!”
   
Anar, sanki hiçbir şey olmamış gibi bir hidrojen bombası patlatıp, ısısını artırdı. Gözünün ucuyla Dünya'ya baktı. Ona karşı hiçbir acıma duygusu, hiçbir kurtarma isteği hissetmiyordu.
   
“Erkek gibi öl, oğlum” dedi. “İçindeki o çok sevdiğin organizmalar, zaten şu anda çarpmakta olan meteor taşlarından bile çok zarar veriyordu sana.” ve ekledi “Özellikle homo saphien’ler.”
     
Dünya gözyaşlarını tutamadı. Herkes dışarıya doğru ağlarken, o içeriye doğru ağlıyor, birazcık olsun içeride can çekişen canlılara su serpiyordu.
   
Anar(Güneş) olanlara bir türlü anlam veremiyordu. Kendisi hiç ağlayamamıştı. Sadece kendi değil, hiçbir çocuğu, milyonlarca yıldır hiç ağlamadı. Nasıl ağlayabilirlerdi! Hiçbirinde su yoktu. Su olmadan yaşamaya alışmışlardı.
   
Dünya, kendisine ışık hızında çarpmakta olan tüm meteor taşlarına lanet etti. İçinde acı çekenleri hissediyordu. O kadar kahroluyordu ki, özellikle de sevdiği hiçbir kardeşinin ya da Babasının ona yardım etmemesi onu hiç olamayacağı kadar üzmekteydi.
   
Jüpiter, derin uykusundan işte o sırada uyandı. Gördüğü manzara korkunçtu, ama bunu kaile almadı bile.
   
“Dünya? Yine mi meteor saldırısı?” dedi esneyerek.
   
“Abi! Ne olur yardım et!”
   
“Çok isterdim Dünya, ancak korkarım bunu yapamam. Üzülmemelisin. Daha önce de aynı şeyleri yaşamıştık, hatırlıyor musun?”
   
Jüpiter, büyük olduğu için kendini en güçlü görür, hiçbir şeyi kafaya takmazdı. Kendini görür, kendini beğenirdi hep.
   
“Onca varlık içimde ölürken nasıl üzülmememi söylüyorsun!” diye çıkışan Dünya, içindeki son varlığın da artık varlığını hissetmemeye başlayınca, En ulu Tanrılara yalvarmaya başladı:
   
“Ey evren! Samanyolu! Paralel Evrenler! Bu korkunç ızdıraba bir son verin artık!” dedi. “İçimde öldürdüklerinizle alın canımı! Sitemim, babama, Anar’adır.”
   
Ay, minik ışığının Diğerlerinden minik olduğu gerçeği ile büyürken, Dünya dışındakilere kin duymaktaydı. Hep hor görülmüş, kimse tarafından Kaile alınmamıştı. Onun duygularını önemseyen ya da ona arkadaşlık eden tek şey Dünya'ydı. Yalnızlığa alışık, bitkin bir toprak parçasıydı.
   
“Seninle isyan ediyorum, arkadaşım!” dedi Dünya'ya “Bu işkence nedendir? Güneşi lanetliyorum, Çocuklarını lanetliyorum! Kendimi lanetliyorum! Bizi anlayamayıp hor gören tüm Güneş sistemini lanetliyorum."

En uzaklardan seslenen en küçük kardeşleri Plüton, “Keşke,” dedi “keşke yanında olsaydım, Dünya.. sana yardım ederdim…”
   
Plüton acıma duygusu yoğun olan bir Kardeşti hep. Her zaman empati kurabilir, Var olan her şeye yardım etme isteğine sahip olabilirdi. Ama o kadar uzaktı ki kardeşlerinden, her zaman dışlanan gezegenlerden biri olmuş ve en sonunda kardeşlikten soyutlanmıştı. İçtenlikle Dünya'ya yardım etme isteği, ama bunu başaramaması gerçeği onu üzüyordu.
   
Acımasız Venüs, Plüton’a haykırarak “Sus!” dedi. “Dünya’yı bu kadar sevmen nedendir? Bırak, kendi içindekilerle birlikte, ölsün!”
   
Evet, O acımasızdı. Bırakın Güneş sistemini, Kainatın en acımasız gezegenlerinden biriydi ve Güneş sisteminde yer alması Dünya'nın suçu değildi. Kimseyi sevmez, yalnız olabilmeyi isterdi hep.
   
Merkür, “Kendi içindekiler ölsün!” dedi kardeşine. “Ama Dünya yaşayacak. Çünkü o olmazsa, tüm sistemimizin dengesi bozulur!”
   
Merkür'ün bu olayda tek düşündüğü şey kendisiydi. Başka kimse umurunda bile değildi. Küçüktü, evet, ama aynı zamanda çıkar elde etme konusunda da yetenekliydi.
   
“Bu kadar acımasız olmayın!” dedi Neptün. “En az babam kadar cahil olmuşsunuz…”
   
“Nasıl bu kadar saygısızsınız, Dünya’ya, abinize karşı!” diye ekledi Mars.
   
Mars ve Neptün, her zaman iyi anlaşırdı, ötekilerle de iyi anlaşmaya çalışırdı. Türkçesi olmayan espriler yapıp bunlara gülerler, birkaç milyar yıllık ömürlerini dolu dolu yaşamaya çalışırlardı. Kuşkusuz Dünya'nın durumunu anlayabilecek yegane gezegenler onlardı.
   
“Asıl saygısız olan sizsiniz!” dedi Uranüs. “Evren, böyle olmasını istediyse, böyle olacak!”
   
Yobazlıktan kurtulamamış Uranüs'e ise yorum bile yapılmaz, sadece gülünürdü. Var olma sebebini her zaman düşünmüş, ve Tanrı'nın varlığına inanmayı seçmişti. Bu olayı dahi Tanrı'ya bağlaması beklenen bir tepkiydi tabi.
   
Oysa her şey için çok geçti. Ay’ın ve Dünya’nın Evrene yakarışlarını duyan Evren, Güneş’i lanetledi. Güneş büyüdü, büyüdü, büyüdü. Ve sonunda patlayıverdi. Kendi içine çekilmeye başlayarak, siyah bir delik haline dönüştü. Kendi çocukları, ve diğer her şey içine çekilerek, onun içinde ezildiler, büzüldüler. Kendi babalarından doğan 8 çocuğu; Merkür, Mars, Dünya, Plüton, Satürn, Venüs, Uranüs ve Neptün; Ay ve Kendi sistemindeki her şey de dahil olarak, kendi babalarının içinde can çekişerek öldüler…

Yoklukta kaybolmadan önce duyulan son söz ise Dünya'dan geliyordu:

"Özgürlük!"

Spoiler: Göster
Edit: Şimdi fark ettim, BraveHeart'dan esinlendim sonunu sanırım. :D
Vahşet her yanda ulu orta sergilenirken,

Sevişmek için saklanmak zorunda kaldığımız bir Dünyada yaşıyoruz.

-John Lennon.

Çevrimdışı grikunduz

  • **
  • 368
  • Rom: 6
  • Est solarus oth mithas
    • Profili Görüntüle
    • HayalGezer
Ynt: Anar
« Yanıtla #1 : 27 Ocak 2011, 11:27:22 »
Vay be çok güzel başlamışsın ama sonu biraz daha güzel yapabilirdin. Tebrik ederim. :)

Çevrimdışı Raisor

  • ***
  • 793
  • Rom: 15
    • Profili Görüntüle
Ynt: Anar
« Yanıtla #2 : 27 Ocak 2011, 12:00:42 »
Vay be çok güzel başlamışsın ama sonu biraz daha güzel yapabilirdin. Tebrik ederim. :)

  Sonu aceleye geldi ama; böyle daha orjinal olduğunu düşündüğümden değiştirmek istemedim. Beğenip beğenilmeyeceğinden emin olamadığım bir paylaşımdı
Vahşet her yanda ulu orta sergilenirken,

Sevişmek için saklanmak zorunda kaldığımız bir Dünyada yaşıyoruz.

-John Lennon.

Çevrimdışı Malkavian

  • *****
  • 2152
  • Rom: 57
  • I was lost in the pages of a book full of death..
    • Profili Görüntüle
Ynt: Anar
« Yanıtla #3 : 18 Şubat 2011, 11:13:17 »
Bu konu özellikle çok zor bir konu. Anlatım açısından en çok zorlandığım yazılardan birinin konusu buna benzerlikler gösteriyor.

Bu yüzden yorumumu yaparken bu zorluk derecesini göz önünde bulundurursam tatmin edici bir yazıydı. Aceleye getirdiğin her halinden belli. Her gezegene ayrı bir karakter ve rol biçmen güzeldi ama bunları biraz daha uzatarak daha sağlam diyaloglarla içimize işleyebilirdin. Dünyanın acısını ve içindekiler için endişesini güzel işlemişsin. Ama dediğim gibi zor bir konu cesaret etmen bile büyük başarı ve en azından konu olağanın çok çok dışında diye düşünüyorum. Eline sağlık.

Çevrimdışı Raisor

  • ***
  • 793
  • Rom: 15
    • Profili Görüntüle
Ynt: Anar
« Yanıtla #4 : 02 Mart 2011, 18:37:14 »
  Öncelikle teşekkür ederim yorumun için , -her ne kadar yorumu geç görsem de-

   Kabul etmek gerekirse, baştan-savma yazdım. Yani gerçekten de aceleye gelen bir yazı oldu. Bunun sebebi, gereken zamanı bir türlü yakalayamamam olabilir. (ödev-okul ve benzeri şeyler) Ama kesinlikle zor bir konu olduğu da doğru. Benim için zor olan güzeldir, ve güzel olan her şey zordur.  Eğer ileride fırsat bulabilirsem, aceleye getirmeden yazıyı genişletip güzelleştirmeye çalışacağım.
 
  Teşekkürler :)
Vahşet her yanda ulu orta sergilenirken,

Sevişmek için saklanmak zorunda kaldığımız bir Dünyada yaşıyoruz.

-John Lennon.

Çevrimdışı Borealis113

  • *
  • 46
  • Rom: 1
  • ...Not with a bang but with a whimper...
    • Profili Görüntüle
Ynt: Anar
« Yanıtla #5 : 06 Nisan 2011, 00:57:49 »
Okudum! okudum ve beğendim :D, çok çabuk bitti ona üzüldüm işte! Ama yinede oldukça farklı bir yaklaşımdı ve içindeki sosyal-toplumsal mesajlar da göz önündeydi, ellerine sağlık :)
Hep denedin, hep yenildin, olsun, gene dene, gene yenil, daha iyi yenil!  ~SAMUEL BECKETT~