Komşumuzun uzun ve zorlu geçen hamileliğinin nihayet bitmiş olduğunu, doğum için hastaneye kaldırılmış olduğunu duyduğumuzda hepimiz çok sevinmiştik. Son dokuz ay normalde olması gerektiğinden çok daha sancılı ve şanssızlıklarla dolu geçmişti kadıncağız için. Nihayet sabrının karşılığını alacağını, talihsizliklerinin biteceğini düşününce onun ve iyi kalpli, nazik eşi için çok seviniyordum.
Bebeğin doğumdan sonra öldüğünün haberini aldığımızda ise ailece yıkıldık. Kimseye zararı olmayan, herkesin çok sevdiği komşularımızın başına böyle bir şeyin gelmesi çok büyük bir haksızlıktı.
Bebeğin cenazesinde ellerimi önümde kavuşturmuş, komşularımın ağlamalarını seyrederken aklımdan bu düşünceler geçiyordu. Cenaze arabasından minicik tabutu çıkarıldığında ise sayı olarak çok az olan siyaha bürünmüş grubumuza bir sessizlik çöktü.
Bir tuhaflık vardı.
Tabut mezara indirilirken babamın kulağına fısıldadım;
“Tabut neden metalden yapılmış baba? Ve neden o kadar çok vida kullanmışlar?”
Babam cevap verdi;
“Dün görüştüğümüzde anlattılar. Şartlar onu gerektiriyormuş, güvenlik önlemiymiş.”
“İyi de baba, kim ne ister yeni doğmuş bir bebeğin cesedinden? Tabutunu açıp ne çalacaklar içinden?”
Babam birkaç saniye tereddüt ettikten sonra kulağıma eğilip sadece benim duyabileceğim bir şekilde fısıldadı;
“Metal olmasının sebebi hırsızların girmesini engellemek değil oğlum.
Tabutun bu denli sağlam olmasının sebebi içindekinin dışarıya çıkmasını engellemek.”