Kayıt Ol

Pusova - Galip Dursun

Çevrimdışı Bay_Karamsar

  • ****
  • 865
  • Rom: 12
    • Profili Görüntüle
Pusova - Galip Dursun
« : 03 Mayıs 2016, 21:02:41 »
Künye:

Adı: Pusova
Yazar: Galip Dursun
Türü: Gizem – Gerilim
Basım Yılı: 2016
Sayfa Sayısı: 168
Türkçe Basımı: İthaki Yayınları

Tanıtım:

     Anadolu Korku Öyküleri'nden tanıyacağımız, yazar Galip Dursun, gündelik hayatın akışından birer parçaymış gibi başlıyor hikayelerine. Ama o hikayeler, başladıkları sıradanlıkla gitmiyorlar elbet. Dağlarda, köylerde, şehirlerde, ara sokaklardaki küçük mekanlarda; kimi gözden düşmüş kimi ise başka dünyalardan başka tarihlerden gelme ruhlar; insan zihninin eseri, ister kişisel isterse kitlesel kıyametler bu öykülerin can damarı olunca sıradan olmaları düşünülemez. Bilinmezliğin, bilinirlik maskesine büründüğü metinlerde, okuyucusuna gizem basamakları bir bir tırmandırtılıyor. Sonlarında mı? Onlar, amaçları gereği, zihninizin beklediklerini vermeme gayesinde; insandan gelmiş ve insanlıktan ötürü unutulmuş dehşetlerin donduruldukları zamandan çıkıp sizi dürtmesi ile sonlanıyorlar.

Yorumum:

     Gerisi Hikaye Korku Konuşmaları podcastinin Galip Dursun, Işın Beril Tetik ve Demokan Atasoy'dan oluşmaktaki ekibi, üvey evlat muamelesi gören korku, fantastik ve bilimkurgu türlerinin ne derece eski kökenlere (Ta Sümerlere...) dayandığını ve nereden nereye evrildiklerini, düzenli olarak her programda,  zihnimize yeni bilgiler eşliğinde zerk etmekteler.

     Galip Beye özellikle gelirsek, bilgi birikiminden gelme ilginç bakış açıları öne sürdüğünde, önce zihninizde bir şaşkınlık ilen "Ha?"; dedikleri üstüne düşündükten sonra da bir "Hım!" dedirtir. (Galip Beyin, Moby Dick'in gösteremediği güzelliğine dair görüşü misal...) Bilmeyenler için uzun tuttuğum bu girişten anlayacağınız  üzere, yazar Galip Dursun'un kimi zaman kılı kırk yararak elde ettiği bilgiylen doldurduğu heybesinde, anlatacak pek çok öykü mayalanmakta ve Pusova'da da, heybe ağzından süzülmesine izin verilmiş ışığın sıcaklığı ile kağıda dökülen hikayelerini okumaktayız.

     Peki, bizi ikna edip, nasıl kendi gerçekliğine çekiyor bu öyküler diye soracaksınızdır. Teknik olarak onları irdelersem, sanırsam şu sayede oluyor:

     Öykülere has, zaman, yer ve olgular, ilk başlarda, sıradan ve tanıdıkmış hissiyatı içerisinde. Hikayeye dair kavrayışımızı ve baştaki olağanlığın, anlatının kendi içindeki sıradanlığını kaybetmeksizin olağanüstüye dönüştüğü geçiş kısımları mevcut. Hikayelerin içerdiği gizem, gerilim ve az da olsa kendine yer bulan korkuyu içerisinde barındıran ana noktalar bunlar -ki hikayelerin temposunu ve merak unsurunu da canlı tutan, anlatının da bel kemiğini oluşturmaktalar.

     Bu ana omurgaya ek ve ek olmayla birlikte kalmayıp, bilindik zaman kavramına dair olağanüstü konumlandırmalar yapan; kimi hikayenin "donmuş zamanda yer alan cehennem" temasına hizmet eden, kurgudan da bahsedilmeli. Şaşırtmaca ve bilgilendirmeden öte, zamanı çarpıtıp zamansızlık hissi yaşatmasına paralel olarak mekan algısındaki değişime rağmen, okur olarak hikaye takibini sekteye uğratmayan bir tempo söz konusu.

    Zaman algısı haricinde, hikayede geçen zaman ve mekan da, aktarılmak istenen dehşet veya huzursuzluk duygusuna doğrudan hizmet etmekte. Hikayenin sonunda, olumlu veya olumsuz bir şeyler çözüme kavuşuyorsa, içerdiği huzursuzluk ilen beraber zaman akışı normal halinde akmaya devam etmekte. Bunun haricinde eğer ki hikayenin sonu, başlangıcına atıf ilen bitmekte ise, kendini tekrar eden "sonsuz ıstırap" fikri o anı sarmakta.

     Saydıklarımın hepsini de, derlemeye adını da veren Pusova* hikayesi kendi içinde ihtiva etmekte. Geri kalan hikayeler de, saydıklarımın bir kısmını (Sıfır Filmler**) kullanarak içerdikleri gizem ve dehşetlerini bizlere aktarmaktalar.

     Anlatım tarzında hoşuma gitmeyen tek şey, bir iki öyküdeki durumu tasvir etmek için kullanılan tanımların akıcılığı bozacakmış gibi yapan biraz havalı ifadeler olduğu, o kadar. Onun harici yer yer karşılaşılan yapayımsı ifadelerin ise, durumdaki tuhaflık ve tekinsizliği besleyip hissettirmek amacı ile kullanıldıkları kanaatindeyim.

     Neyse, son söz olarak, Galip Dursun'un heybesinden çıkma yeni hikayeleri okuyabilme fırsatına tezelden erişebilmek dileğiyle, yazıyı burada sonlandırayım.   

*Pusova: Gerisi Hikaye Podcast'inden edindiğim bilgilere dayanarak, bu hikaye, derlemedeki korku ve dehşeti aktarma yöntemleri haricinde, Galip Beyin bilgi birikimini nasıl başarıyla sentezleyebildiğini de göstermekte. Anadolu halk inançları ile Türk Mitolojisinden gelme varlıklardan beslenip (Söylemem... Podcastin takipçileri Galip Beyin fırsat buldukça kökenine vurgu yaptığı şu yaratık var ya hani?), daha batılı diyebileceğimiz kaynakların anlatıları ile modernize edilmesine rağmen yerelliğinden bir şeycik kaybetmemiş öykü. Sonunda da, gerilim-korku harici fantastik bir evrene göz kırpılmış ayrıca.

**Sıfır Filmler: Galip Bey, bilgi birikiminin kaynağı varlıklardan ayıkladığı korkunun özüyle yazdığı cyberpunk öyküsü. Baskı-İsyan ikileminin sonucunda, ne sebepler ne de alınan zaferler asil. Korkunun tek başına, insan varlığı için ne derece yönlendirici olduğu kısa ve öz şekilde belirtilmiş.

Çevrimdışı

  • **
  • 106
  • Rom: 2
    • Profili Görüntüle
    • Emrecan Doğan
Ynt: Pusova - Galip Dursun
« Yanıtla #1 : 03 Mayıs 2016, 23:14:19 »
Henüz okumadım ama Galip Dursun iyi bir iş çıkarttı diyorlar. Ayrıca bir ara takip ettiğim kadarıyla kitabın kapağında ''subliminal mesaj'' varmış ve cinsel içerikliymiş diye bir laf bile attılar kitaba o yüzden buna bakarak ve ''meyve veren ağaç taşlanır'' diyerek bile bir şans verilmesi gereken bir kitap diye düşünüyorum

Hepsinden önemlisi yerli korkunun gelişmeye ihtiyacı var, tek başına okunması için yeterli bir sebep

Çevrimdışı Bay_Karamsar

  • ****
  • 865
  • Rom: 12
    • Profili Görüntüle
Ynt: Pusova - Galip Dursun
« Yanıtla #2 : 04 Mayıs 2016, 20:41:17 »
Bilen bilir, podcasta da lafı açılınca, Anadolu Korku Öykülerine dair şu ''subliminal mesaj'' serzenişleriyle muhatap olmak zorunda kalmalarından bahsetmekteydiler.

Bu konuda, fazla öznel bir bakış açısı barındırdığından ana yazıya eklemediğim bir şey daha vardı aslında. Galip Beyin öykülerini yazarken, "onları yazmaktaki asıl yıkıcı amaçları..." türünden olası saldırılara önlem mahiyetinde, öykülerini evcilleştirmiş olabileceğini düşünmeden edemedim.

Derlemenin ilk hikayesi Ağıt'ın özünü (Yüce olandan değil, Hoş Görülmeyenden gelen cevap.) değiştirmeden öyküyü daha da yerelleştirebileceğini; ama bundan kaçınarak, daha kabul edilebilir unsurlar ile öykünün işlendiğinden kuşkulandım biraz.


NOT 2016 05 05: Aldığım son bilgiler uyarınca, üstte yazdığım şüphelerin yersiz olduğunu öğrendim ve içim rahatladı.

Çevrimdışı Fırtınakıran

  • *
  • 8351
  • Rom: 1
  • Unique Ravenclaw
    • Profili Görüntüle
Ynt: Pusova - Galip Dursun
« Yanıtla #3 : 09 Mayıs 2016, 10:41:27 »
Pusova dün akşam saatlerinde başladığım ve bu sabah erken saatlerde yarıladığım bir eser oldu. Kitabı henüz bitirmemiş olsam da birkaç şey söylemek istiyorum.

Öncelikle, Galip Dursun beklediğimden çok daha güçlü bir kalemle geldi karşıma. Kitabın dili ve yerelliği özümseyişi şu an benim için kurgularının önünde. Bu durumdan gayet memnunum, çünkü dil önemli bir faktör.

İkincisi, öykülerin konuları beklediğim gibi çıkmadı; ancak ben bu durumdan hiç de rahatsız değilim. Galip Dursun'dan okuduğum ilk eser bu. Anadolu Korku Öyküleri'ni okumamıştım; o nedenle kalemiyle ilk tanışmam. Ancak kendisinin korku geçmişi ve birikimini düşününce beni korku/gerilim öyküleri beklediğini düşünmüştüm. Oysa karşımdaki öyküler hem birçok türü içinde harmanlamış, hem de sandığım gibi saf korku/gerilim olmayan parçalar.

Bu kitabın en çok yazarın içine doğup büyüdüğü kültürel dokuyu aktarışını ve bunu dışlamayışını sevdim.

Diyorum ya, henüz kitap bitmedi, fakat beklentimin üzerinde bulduğumu sizlerle paylaşmak istedim. Bence bir şans verin.

(Videoların bir diğeri konuğu da bu eser, evet :))

Çevrimdışı mit

  • *
  • 5536
  • Rom: 96
  • Kronik Anakronik
    • Profili Görüntüle
    • Yorgun Savaşçı'nın Günlüğü
Ynt: Pusova - Galip Dursun
« Yanıtla #4 : 26 Aralık 2016, 00:04:09 »
Yerli yazarların eserlerini okumak ülkemizde riskli bir iştir. Hele ki fantastik ve bilimkurgu alanında… Zaten son dönemlerde de Wattpad gibi platformlar sayesinde yazar ve kitap sayısında büyük bir artış gözlenirken kalite anlamındaysa ters oranda, ciddi bir düşüş yaşanıyor. Dolayısıyla Türk okurlara her zamankinden daha temkinli yaklaşmak zorunda bırakılıyoruz. Neyse ki Galip Dursun’un ilk öykü derlemesi olan Pusova’da bunun tam tersi bir durum söz konusu.

Pusova’nın sayfalarını çevirmeye başladığınızda fark edeceğiniz ilk şey yazarın kaleminin gücü ve kelimeleri kullanmaktaki ustalığı olacak. Galip Dursun etkileyici betimlemeler konusunda gerçekten de maharetli. Ek olarak belki de çoktan unuttuğunuz ama bir zamanlar günlük hayatımızın bir parçası olan eski kelimeleri, deyimleri ve söyleyişleri de aralarda kullanarak yüzünüze nostaljik bir tebessüm yerleştirmeyi başarıyor.

Sadece üslup olarak değil, kurgulama anlamında da yetenekli bir yazar Galip Dursun. Hikâyelerinin çoğunda kâh fantastik kâh bilimkurgu etmenlerini baz alarak oluşturduğu dünyaları çok sevdim. Bilhassa da distopik bir İstanbul’la ilgili olanları…”Sıfır Numara Film” ve “Gezinti” adlı öykülerinde bu tanıdık kentin iki farklı kıyamet sonrası yüzüyle tanıştırıyor bizleri yazarımız. Ve ikisi de dünya yaratma anlamında cidden çok başarılı.

Bununla birlikte karakterleri yeterince inandırıcı bulmadım ne yazık ki. Keza bazı öykülerde anlatılan konuların da yaratılan dünyaya göre sönük kaldığını düşünüyorum. Örneğin sigara yakan bir karakter sadece birkaç satır sonra tekrar sigara yakabiliyor. Ya da daha yeni yakmasına rağmen “bitirmiş” olarak camdan atabiliyor. “Gizli kapaklı” işleri sevmediğini söyleyen bir “kaçakçıyla” tanışıyoruz. Birkaç sayfa evvel soğuktan donan bir adam, bir sayfa sonra ne kadar terlediğinden bahsedebiliyor. “Sıfır Numara Film” adlı öyküde duygularla ilgili anlatılan ve dikkatli olunması gerektiğine dair yapılan tüm o ikazlara rağmen karakterin son eyleminin hiçbir şeye neden olmamasını inandırıcı bulmadığımı üzülerek belirtmek istiyorum. Oysa yaratılan dünya, o distopik İstanbul cidden muazzamdı.

Aynı şekilde etkileyici betimlemeler yaparken kendisine ters düştüğü ve zıtlık yarattığı kısımlar da olmuş yazarın. Mesela “dikkatli” bir şekilde hareket eden bir karakter bir an sonra “dalgınlığından” sıyrılabiliyor. “Huzurlu” bir rüyadan bir satır sonra “kâbus” olarak söz edilebiliyor… gibi gibi. Yine de tüm bunlar bir “ilk kitap” için oldukça doğal şeyler. Zamanında benim de benzer hatalara imza atmışlığım vardır mutlaka.

Kitaptaki favori öyküm “Gâvur ve Piç” oldu. Yine distopik bir ortamda geçen hikâye klişelerden sıyrılması ve sürpriz sonuyla gerçekten de keyif verici bir okuma deneyimi sunuyor okura. Onun ardından “Pusova” geliyor elbette. En az sevdiğim öyküyse yabancı ve çok bilindik bir mitolojiden bir varlığı karşımıza çıkaran Ağıt oldu. Türk kökenli öykülerden oluşan bir derlemeye o mitolojik yaratığı görmek biraz hayal kırıklığı yarattı bende.

Kitabın editörlüğünü de genel olarak başarılı bulsam da arada yanlış virgül kullanımları görmek biraz üzdü. Özellikle son 3 öykü yeteri kadar ilgi görememiş sanki.

Yine de Pusova kesinlikle kötü bir kitap değil. Bakmayın siz bu kadar yermeme; gayet sağlam bir potansiyeli var ve genel olarak sevdim. Eleştirilerimin sebebi daha iyi olabileceğini bilmem ve yazarın bunu yapabileceğine inanmam. Sonuç olarak Pusova oldukça başarılı, hatta her yeni yazarın gıptayla bakacağı türden bir ilk kitap. İleride çok daha iyilerinin geleceğine de eminim.


Pusova’nın sayfalarını çevirmeye başladığınızda fark edeceğiniz ilk şey yazarın kaleminin gücü ve kelimeleri kullanmaktaki ustalığı olacak. Galip Dursun etkileyici betimlemeler konusunda gerçekten de maharetli. Ek olarak belki de çoktan unuttuğunuz ama bir zamanlar günlük hayatımızın bir parçası olan eski kelimeleri, deyimleri ve söyleyişleri de aralarda kullanarak yüzünüze nostaljik bir tebessüm yerleştirmeyi başarıyor.

Sadece üslup olarak değil, kurgulama anlamında da yetenekli bir yazar Galip Dursun. Hikâyelerinin çoğunda kâh fantastik kâh bilimkurgu etmenlerini baz alarak oluşturduğu dünyaları çok sevdim. Bilhassa da distopik bir İstanbul’la ilgili olanları… “Sıfır Numara Film” ve “Gezinti” adlı öykülerinde bu tanıdık kentin iki farklı kıyamet sonrası yüzüyle tanıştırıyor bizleri yazarımız. Ve ikisi de dünya yaratma anlamında cidden çok başarılı.

Kitaptaki favori öyküm “Gâvur ve Piç” oldu. Yine distopik bir ortamda geçen hikâye klişelerden sıyrılması ve sürpriz sonuyla gerçekten de keyif verici bir okuma deneyimi sunuyor okura. Onun ardından “Pusova” geliyor elbette. Yazarın kendisine gönderme yaptığı kısımları da ayrıca keyifli buldum. "Gezinti" ve "Sıfır Numara Film" öylüleri de distopik İstanbul tasviri açısından güzeldi.

Bununla birlikte diğer öyküleri pek sevmedim. Kimi konu açısından tatmin etmedi beni, kimi de anlatım. Hikayelerin kendisiyle çeliştiğini düşündüğüm kısımlar da oldu. Bir de gözüme batan ufak tefek hatalar. Kitabın editörlüğünü de genel olarak başarılı bulsam da arada yanlış virgül kullanımları ve çok sık kelime/isim tekrarı vardı. Özellikle son 3 öyküde iyice ortaya çıkıyor bu durum.

Genel olarak okumaktan keyif aldığım bir derlemeydi Pusova. Bizden bir şeyler arayanlar göz atabilirler.
Jackal knows who you are,
Jackal knows where you are.
Try to hide if you dare.
Do your best, i don't care.

Çevrimdışı mit

  • *
  • 5536
  • Rom: 96
  • Kronik Anakronik
    • Profili Görüntüle
    • Yorgun Savaşçı'nın Günlüğü
Ynt: Pusova - Galip Dursun
« Yanıtla #5 : 24 Ocak 2017, 17:18:59 »
Kitabın yazarı Galip Dursun'dan gelen ve bir türlü anlam veremediğim eleştiriler üzerine yorumumu değiştirdim. Sağ olsun, ben yazdıklarımı bir meslektaşın diğerine desteği olarak göstermeye çalışır ve "Yine de tüm bunlar bir “ilk kitap” için oldukça doğal şeyler. Zamanında benim de benzer hatalara imza atmışlığım vardır mutlaka," dememe, üstüne "Eleştirilerimin sebebi daha iyi olabileceğini bilmem ve yazarın bunu yapabileceğine inanmam. Sonuç olarak Pusova oldukça başarılı, hatta her yeni yazarın gıptayla bakacağı türden bir ilk kitap. İleride çok daha iyilerinin geleceğine de eminim," yazmama rağmen samimi olduğumuzu sandığım Galip Dursun bana, "Ben senin Goodreads'teki yorumunu tekrar okudum ve kötü niyetli buldum. "İlk kitap" tırnak içinde, acemilik falan. Anlamadım ki nedir bu çekememezlik? Hatalar varsa bana yazarsın olur biterdi böyle kötülemene de gerek yoktu. Yani iyi niyetli bakayım dedim kaç zamandır ama şu yaptığın cidden ayıp. Kendini öveceksen de git başka yerde yap, benim ilk kitabım da değil bu kusura bakma. Daha önce de öykülerim yayınlandı. Kusura bakma arkadaş. Burada başka bir şey var. Rezil etmeye çalışır gibi " şeklinde hala anlam veremediğim bir yorumda bulunarak beni çok şaşırttı, üzdü.

Beni tanıyan tanıyor. Şu dünyada birine art niyet güdecek, rezil etmeye çalışacak, çekememezlik yapacak son kişilerden biriyim. Hem yapsam bile elime ne geçecek? Ne kazanacağım? 8 senedir Kayıp Rıhtım'da ister amatör ister profesyonel her yazara yorumlarımla, eleştirilerimle, yazdığım haberlerle destek verdim. Başka bir amaç asla gütmedim, gütmem de. Pusova'yı da Kayıp Rıhtım'da haftanın kitabı seçtik, video inceleme çektik, haberlerini yaptık.

Kendisi eleştiri kaldırmayan biriymiş anlaşıldığı üzere. Çok kırıldım. O yüzden yorumumu değiştiriyor, Goodreads puanımı da "Türk yazar olduğu için +1" inisiyatifimi kullanmaktan vazgeçerek 4'ten 3'e düşürüyorum. Bir daha da kendisini okumayı, eleştirmeyi ya da haber yoluyla desteklemeyi düşünmüyorum. Güncellemenin  sebebini merak edenlere duyurulur.
Jackal knows who you are,
Jackal knows where you are.
Try to hide if you dare.
Do your best, i don't care.

Çevrimdışı Denaro Forbin

  • *****
  • 2114
  • Rom: 54
    • Profili Görüntüle
    • Bilimkurgu Kulübü
Ynt: Pusova - Galip Dursun
« Yanıtla #6 : 26 Ocak 2017, 02:59:30 »
Kitabın yazarı Galip Dursun'dan gelen ve bir türlü anlam veremediğim eleştiriler üzerine yorumumu değiştirdim. Sağ olsun, ben yazdıklarımı bir meslektaşın diğerine desteği olarak göstermeye çalışır ve "Yine de tüm bunlar bir “ilk kitap” için oldukça doğal şeyler. Zamanında benim de benzer hatalara imza atmışlığım vardır mutlaka," dememe, üstüne "Eleştirilerimin sebebi daha iyi olabileceğini bilmem ve yazarın bunu yapabileceğine inanmam. Sonuç olarak Pusova oldukça başarılı, hatta her yeni yazarın gıptayla bakacağı türden bir ilk kitap. İleride çok daha iyilerinin geleceğine de eminim," yazmama rağmen samimi olduğumuzu sandığım Galip Dursun bana, "Ben senin Goodreads'teki yorumunu tekrar okudum ve kötü niyetli buldum. "İlk kitap" tırnak içinde, acemilik falan. Anlamadım ki nedir bu çekememezlik? Hatalar varsa bana yazarsın olur biterdi böyle kötülemene de gerek yoktu. Yani iyi niyetli bakayım dedim kaç zamandır ama şu yaptığın cidden ayıp. Kendini öveceksen de git başka yerde yap, benim ilk kitabım da değil bu kusura bakma. Daha önce de öykülerim yayınlandı. Kusura bakma arkadaş. Burada başka bir şey var. Rezil etmeye çalışır gibi " şeklinde hala anlam veremediğim bir yorumda bulunarak beni çok şaşırttı, üzdü.

Pusova'yı geçtiğimiz İstanbul kitap fuarında almıştım ama henüz okuma fırsatım olmadı. Merak ediyordum içindeki öyküleri fakat yazarının bu anlamsız çıkışı sonrası merak duygum azaldı. Neresinden bakılırsa bakılsın Galip Dursun ayıp etmiştir. Eğer o kitabı yazdıysan kusura bakma ama eleştirileri de kaldırmak zorundasın. Sonra da Türk yazını gelişemiyor, okunmuyor reröre. Sizin yüzünüzden.

Çevrimdışı estorn

  • **
  • 63
  • Rom: 2
    • Profili Görüntüle
Ynt: Pusova - Galip Dursun
« Yanıtla #7 : 26 Ocak 2017, 17:54:30 »
Anadolu Korku Öyküleri'ni saymazsak okuduğum ilk yerli fantastik/korku kitabı oldu. O kitapları genel olarak beğenmiştim, özellikle içlerinde bazı öyküler epey keyif vermişti.

Kendim de az çok yazma heveslisi olduğumdan, ülkemizde bu konularda neler yazılıyor merak ediyordum epeydir. Tabii Galip Dursun da bu alanda bilinen, ismi bir şekilde duyulmuş bir kişi olduğu için ondan başlamaya karar verdim.

Okurken birkaç kez bırakma noktasına geldim, ama merakımdan okumaya devam ettim diyebilirim. Bazı öykülerin kurgularını ve fikirlerini açıkçası çok başarılı buldum, ama bence bir kitabın ya da öykünün başarılı veya iyi sayılabilmesi için bu yetmiyor. Anlatım genel olarak çok tekrara düşüyor, bazı durumlar üst üste tekrar ediliyor, bazı durumlarsa birbirleriyle çelişiyor. "Daha iki satır önce böyleydi, ne ara böyle oldu" diye düşündüğüm yerler oldu.

Anlatımın illa çok süslü ya da çok sade olması gerektiğini savunmuyorum, ama kitabın pek çok yerinde anlatımın yavan olduğunu düşündüm. Bu yavanlık yer yer kurgudan alacağım zevki baltaladı diyebilirim. Yazarın dile hakim olduğu belli, ama anlam veremediğim bir şekilde bu yavanlık hissinden kurtulamadım.

Genel olarak "iyi olabilecek kurguların zayıf bir anlatımla heba edildiği bir kitap" olduğunu düşünüyorum. Sıradan bir okur olarak fikirlerim bunlar.
"Her bilge adamın korktuğu üç şey vardır: fırtınalı bir deniz, aysız bir gece ve yumuşak başlı birinin öfkesi.”