Kayıt Ol

Uzunharmanlar'da Bir Davetsiz Misafir

Çevrimdışı DarLy OpuS

  • ********
  • 2766
  • Rom: 35
  • Dansımız Marşandiz
    • Profili Görüntüle
    • Uykusuzluk Kulesi
Uzunharmanlar'da Bir Davetsiz Misafir
« : 01 Şubat 2008, 18:05:01 »


İKİ TARAF ARASINDA SEÇİM YAPMANIZ GEREKİRSE: UZUNHARMANLAR’DA BİR DAVETSİZ MİSAFİR

Sezgin Kaymaz için sanırım şu ibareyi kullanmak en doğrusu: Türk fantastik edebiyatının gizli gücü. Onu çok kimse tanımaz ama tanıyan bilir, Sezgin Kaymaz okumak bir tutkudur…

Kitaplarının başında Kaymaz’la ilgili küçük bir paragraf geçiyor yalnızca, bu tatmin edici değil şüphesiz: Sezgin Kaymaz, 1962 de Sinop’ta doğdu. Konya Anadolu Lisesi’ni  bitirdi. Hacettepe Üniversite’si İngilizce Dilbilimi Bölümü’nü, Türkçe dersini veremediği için son sınıftan terk etti. 1976’dan itibaren hentbolla uğraşıyor. Kitapları… diye devam ederken, üniversiteyi Türkçe dersinden geçememesini düşünüp gülümsüyor insan; böyle bir dil cambazının Türkçe dersinden kalması ironik olsa gerek…

“Uzunharmanlar’da Bir Davetsiz Misafir” yazarın 1997 yılında yayınlanan ilk kitabı. Ve öyle bir ilk kitap ki, bir ilk kitaptan beklemeniz muhtemel tüm beklentileri alt üst ediyor (Sezgin Kaymaz’ın üslubunu kullanmamı yadırgamayın sakın, böyle biri işte, sizin dilinize de hükmetmeyi beceriyor). Daha ilk satırlardan yüzünüzde şekillenen gülücükle kitaba bağlanıyorsunuz ve Musa’nın yeni mahallesindeki yaşamına (daha ilk gününden) konuk olmanın derin hazzını yaşıyorsunuz.

Musa okulunu, ailesini, geçmişini geride bırakıp yeni bir hayat sürmek için Uzunharmanlar ismindeki bir mahallede bulunan eski bir eve taşınır. Daha ilk günden meraklı komşular camlara üşüşüp onu dikizlemeye başlar. Musa kimi zaman dikizlenmekten rahatsızlık duysa da fazla aldırış etmez, zira ilgilenmesi gereken daha ciddi bir problem vardır. Evden gaipten sesler gelmekte, odaların ışıkları yanıp sönmektedir. Musa perili bir eve gelmiş olmanın ürküntüsü içinde ilk günlerini geçirir. Bu arada pencere gerisinde Musa’yla ilgili muhabbetler dönmeye devam etmektedir. Tüm mahalle bir olmuş, Musa’yı gönderme telaşına düşmüş, birbirleriyle sürekli bağlantı halindedir. Okuyucu ‘niye ki?’ diye sorup sorgularken, Musa evdeki gizemi bir kenara bırakır, korkularını sindirir ve komşularıyla tanışmaya başlar. Çoğu zaman güldüren ve hep düşündüren muhabbetler geçer aralarında, Musa da tuhaf bir şeyler sezinler ama ne olduğunu tam olarak anlayamaz; bu insanlar onu bir şeyden vazgeçirmeye mi çalışmaktadır? Niye onlarla konuştuktan sonra, savunduğu fikirlerin yanlış olduğunu düşünmeye başlamıştır? Merak diz boyu…

Bu arada evdeki ‘iyi saatte olsunlar’ faslı devam etmektedir. Musa artık orda kendisinden başka birinin (ya görünmeyen ya da görünmemeyi beceren birinin) olduğundan emindir. Eğer bu bir periyse mutlaka bir iyilik perisidir. Görünmeyen o şey, durmadan Musa’ya hizmet etmekte, çaylar, börekler, çeşit çeşit yemekler, temiz çamaşırlar peyda olmakta; odalar itinayla düzeltilmektedir. Musa ne olursa olsun korkusunu engelleyemez ve gizemli varlığa kapının aralığından bağırır: “Elma dersem çık, armut dersem çıkmaaa!!”

Kitabın içeriğinden daha fazla bahsetmeye lüzum yok. Malum, baştan sona kadar merakınızı kamçılayan bir roman Uzunharmanlar’da Bir Davetsiz Misafir. Musa’nın, gizemli ev ve mahallede yaşadığı müthiş hikâyenin devamını okumak size kalıyor.

Yazarın bu ilk kitabı, sonraki kitaplarını okumanız için sizi sürekli dürtüklüyor, daha okumayı bile bitirmediğiniz halde. ‘Bu Sezgin Kaymaz denilen adam ne acımasız biridir… Böyle okuyucuyu meraktan çatlatır da ona tahminde bulunacak bir fırsat bile vermez yahu!’ diye serzenişlerde bulunmaktan alamıyorsunuz kendinizi; yalancı serzenişlerden… Bundan öte, böylesine ince bir kurguyu yapmayı başaran, sürekli gülmenize vesile olurken, durup durup düşündüren, bir sonraki sayfayı açmak için sabırsızlanmanızı sağlayan bu yazara karşı hayranlık duymaya başladığınızı fark ediyorsunuz. Daha ilk kitaptan!

Kaymaz, şüphesiz bunu hak ediyor. Yazı diliyle konuşma dilini harmanlayan ama aşırıya kaçmamayı başaran; onca geyik muhabbetine rağmen kahramanları karikatür olmaktan kurtaran ya da her neye benzerlerse benzesinler, onları sevdiren; yaptığı kelime oyunlarıyla, tabiri caizse, sizi zevkten dört köşe yapan birine karşı hissedebileceğiniz en hafif duygudur hayranlık. Belki de onu insanın gözünde büyüten özelliği, basit ve sıradan olan şeylerin gerisindeki derinliği öylesine incelikli kurgularla anlatmasıdır.  Kendinizden bir şeyler bulabiliyorsunuz onun yazılarında. Kaymaz’ı, dudaklarınızda daima bir tebessümle anımsamanız bundan olsa gerek

İki taraf arasında bir seçim yapmak gerekirse… Musa bu seçimi yapmak zorunda ama elbette ki, bunun ne olduğundan bahsetmeyeceğim. Sizin tek seçeneğiniz var: en kısa zamanda kitabı alıp okumak…

İyi okumalar…

Uzunharmanlar’da Bir Davetsiz Misafir, Sezgin Kaymaz, İletişim Yayınları, 274 Sayfa
Yazarın diğer kitapları: Geber Anne!, Lucky, Kaptanın Teknesi, Zindankale, Sandık Odası

Arkenon

Alıntıdır.. FantastikEdebiyat..

Çevrimdışı magicalbronze

  • *
  • 4075
  • Rom: 1
    • Profili Görüntüle
Ynt: Uzunharmanlar'da Bir Davetsiz Misafir
« Yanıtla #1 : 22 Şubat 2008, 15:20:52 »
Bu yazıyı okuyunca Michael Evans'ın şu an sitemizde yazdığı Kasaba'nın Karanlığı aklıma geldi. Yani isimlerden ve konunun geçtiği bölümden dolayı. Sezgin Kaymaz'ın edebiyatımızda önemli bir isim olduğunu biliyordum fakat bu yazıyı okuyana kadar bu kadar ayrıntılı araştırmamıştım kendisini. İlgi çekici bir konusu var ve kısa zamanda okumak isterim.
"Her neyse sahip olunan, doğar ve ölür.
Bu nefsi müziğin içinde sıkışmış herkes
İhmal eder ölümsüz aklın harikalarını."
- William Butler Yeats, "Sailing to Byzantium "