Günümüz sinemasında, edebiyatında, televizyon dizilerinde ve çizgi romanlarında hep başköşeye oturmuş, çarpıcı bir görsellikle sunulan ve çelişkili özellikleri bünyesinde barındıran vampir popüler kültürde her geçen gün artan oranda bir arzu nesnesine dönüşüyor.
Bilincini, hafızasını, dolayısıyla insanlığını tamamen yitirmemiş bu şeytani gece yaratığı irade sahibi, acı çekebiliyor, zamanla baş etmeye, ölümsüzlüğüne anlam bulmaya çalışıyor; tanrıyı arıyor ve varoluşunu sorguluyor. Yaşayan bir ölüdür o. Ölümsüzlüğüyle çaresiz, güçleriyle kudretlidir. Gecede yaşamaya mahkûmdur ve her gece yaratığı gibi hem korkuya hem de şehvete, arzuya ve heyecana davetiye çıkarıyor. Zaten vampirin bu kadar ilgi görmesinin nedeni de böylesine derin çelişkilerin yaratığı olmasından geliyor.
Marx, kapitalist sistemde emekçinin sömürülmesini vampirin kan emmesi metaforuyla açıklayarak vampir imgesini olağanüstü zengin bir alana taşımıştır. Vampir gibi sermaye de yaşayan ölüdür, emekçilere geçirdiği dişleriyle artı-değeri emer damarlarından. Kanını emdiği kişi üzerinde hipnotik etki yapar.
"
Vampirin Kültür Tarihi", ölüm korkusu, ölüm ötesi, ruhun biricikliği, ölümsüzlük düşü gibi insanın en temel korkularını ve arzularını simgeleyen vampir karakterinin hangi kültür örüntüleriyle bugünkü kavranışına vardığını anlama çabasının ürünüdür. Aynı zamanda bir kültür tarihi olarak da okunabilecek bu kitap, dünyaya döndüğü andan itibaren vampirin kan izlerini takip ederek vampire varlık kazandıran temel insani sorunlara eğiliyor.
Ayrıntı Yayınları'ndan çıkan,
Gülay Er Pasin'in kaleme aldığı kitabın tanıtım ve künye bilgilerine
buradan ulaşabilirsiniz.