Ejderhanın Gözleri | İnceleme

ejderhanin gozleri top

“Kızım 13 yaşına gelinceye kadar ben de 13 roman yazıp bitirmiştim, ama hiçbirini okumuş değildi. Beni çok sevdiğini her fırsatta ifade etmesine karşın, yarattığım vampirler, hortlaklara, garip yaratıklara ilgi gösterdiği yoktu. Bir gece çalışma odama kapandım, başlangıçta “Peçeteler” adını vermeyi tasarladığım bu kitabı yazmaya koyuldum. Taslak bittiği zaman, kızım Naomi aynı hevessiz tutumuyla eline aldı. Ama okudukça kitap onu kendine esir etti. Derken bir gün yanıma gelip beni kucakladı, “bu kitabın bir tek kusuru var,” dedi. “Bitmesini hiç istemiyordum, oysa bitiverdi.”
-Stephen King

 

Roman her masalsı hikayede görüldüğü gibi yine masallar ile özdeşleşmiş kelimeler ile başlıyor.

Evvel zaman içinde, Delain adlı bir krallıkta, iki oğlu olan bir Kral yaşıyordu.

ejderhanin gozleri
Künye bilgisi için tıklayın.

Delain adında ki bu eski krallık yüzlerce kral görmüştü, sayısı o kadar fazlaydı ki tarihçiler bile bu rakamı pek hatırlamamışlardı. Şimdi kralı ise İyi Roland adıyla anılan ve iki oğlu olan bir kraldı. Gelmiş geçmiş en iyi kral değildi, gelmiş geçmiş en kötü kral da değildi. Fazla kötülük etmezdi, iyi işler yapmaya çalışırdı. İyi işler yapma konusunda pek başarılı olduğu söylenemezdi. Roland’ı gören herkes onun artık durumunun iyi olmadığını, birkaç yıla öleceğini düşünür olmuşlardı, başka bir şey de düşünmüşlerdi tabii… Yeni kralı, yani Roland’ın büyük oğlu Peter’i. Bunların aksine bir kişi ise, farklı bir şey düşünüyordu ve planlıyordu. Roland’ın sihirbazı Flagg, Roland’ın küçük oğlu Thomas’ı tahta çıkarmaya çalışacaktı.

Roland yaşlıydı, kendisi 70 yaşında olduğunu söylemekteydi lakin bundan daha da yaşlıydı. Kendisi tahta Delain’in Ana Kraliçe’si (Roland’ın annesi) ölümünden dört gün sonra oturmuştu. O zamanlar yaşı 50 civarıydı, kafası keldi ve hiç veliahtı yoktu. Ana Kraliçe’nin ölümü bir soytarının sakarlığı ve limon dilimiydi. Kraliçe boğulmuştu, soytarı ise Roland’ın taç giyme töreninden üç gün önce Needle Sarayı’nın arka tarafında bulunan idam yerinde celladın baltasıyla can vermişti.

Kral Roland, Flagg’ın yönlendirmeleri hatta baskıları ile Ana Kraliçe’nin cenazesinden 6 hafta sonra gelecekte iki oğlu Peter ve Thomas’ın anneleri olacak Sasha ile evlenmişti. Sasha herkes tarafında sevilen biri olmuştu. Thomas’ın doğumu sırasında ölmesi ise, krallığı 1 yıl 1 gün süren derin bir yasa boğmuştu. Sasha küçük bir baronluk olan Batı Baronluğu’ndan gelmekteydi ve Roland ile evlendiğinde 17 yaşındaydı.

Flagg’ın planları tıkır tıkır işliyordu. Peki neydi bu planlar? Roland artık yaşlanmıştı, ona engel olacak bir kraliçe kalmamıştı. Peter büyüktü, fakat sorunlar olursa Flagg onu ortadan kaldıracaktı. Fakat çocuk büyüdükçe işler büyümeye başlamıştı, yedi yaşındayken Flagg onu sevmediğini fark etmişti, dokuz yaşına ulaştığında ise ondan korktuğunu keşfetmişti.

Peter görünüş olarak Sasha’yı andırıyordu. Gerek görünüş gerek davranışlarıyla. Fiziksel olarak, saçları koyu renk, gözleri ise lacivertti. Çok güçlü ve yakışıklı bir genç oluyordu. Bazen babası Roland’ı andırmaktaydı. Uzun boyluydu, çevikliğinden söz etmemize gerek bile yok. Avdan hoşlanmaktaydı, çok iyi avlanırdı, fakat av onun için nefes alıp vermek gibi bir anlam taşımamaktaydı, olmasa da olurdu. Tarihi ve coğrafyayı çok sevmekteydi.

Thomas görünüş olarak kesinlikle Peter’e benzemiyordu. Tam olarak iyi biri değildi, tabii iyi olmaması bunu çok kötü biri yapmazdı. Thomas’a bakmak sinsi bir aynaya bakmak ile eş değerdeydi. Thomas’ın güzel sarı saçları genç yaşından ağıracaktı ve 40 yaşına gelmeden kel kalacaktı. Bazen üzgün bir tavır takınırdı, genelde ise kafası karıştıktı, bu yönüyle Kral Roland’ı andırmaktaydı. Ağabeyini çok kıskanmaktaydı. Bunun nedeni Peter’in çok yakında kral olacağı değildi, İyi Kral Roland’ın en çok Peter’i sevmesiydi. Başka nedenleri daha vardı, hizmetkarlar en çok Peter’i sevmekteydi, öğretmenler de öyle. Peter’in yakın bir arkadaşı vardı, Thomas’ın yoktu.

Belki de bana göre en büyük neden ise, Kral Roland’ın, Thomas doğarken, Sasha’yı kaybetmesiydi. Thomas’ı her zaman bu cümleler ile yaralamaktaydı. Thomas odasında oturup, babası için bir şeyler ile uğraşırken (yelkenli gemi yapmak), Peter ise okçuluk alanında büyük onurlar kazanmakta ve babasını mutlu etmekteydi. Babası Roland ise onun yaptığı yelkenliği eline alıp kurcalıktan sonra bir şeyler söylemişti.

“İyi bir tekne, Tommy. Sağlam… senin gibi. Biraz da yalapşap… yine senin gibi. Ama iyi… senin gibi. Eğer bana gerçekten güzel bir armağan vermek istiyorsan, okçuluk derslerine iyi çalış, Peter’in bugün yaptığı gibi sen de birincilik ödülünü al.“

Oysa Thomas bir önceki sene okçuluk alanında birincilik almıştı zaten, Roland büyük oğlunun ona yaşattığı sevinçlerden bunları unutmuş olsa gerek. Ya da hatırlamamak istemiş olabilirdi o an için.

Dört kahramanımızı tanıttığımıza göre, şimdi ise aralarda adı geçen gölgeli adam kaldı. Flagg’dan söz etmeliyiz artık.

Krallık halkı ona genelde Kukuletalalı Flagg derlerdi, bazı bazı ise Karanlık adam denildiği olurdu. Ölüm beyazı suratına rağmen gerçekten de karanlık bir adamdı. Roland’ın büyükbabasının zamanında krallığa Garlan’dan gelmişti. Roland’ın saltanatı sallanırken, 50 yaşında, zayıf bir adama dönmüştü.

Masal ile ilgili çok fazla detay içermektedir. (Spoiler)

Flagg’ın tasarladığı senaryo artık yaşanmalıydı. Roland’ın içkisine (içmeye çok meraklı bir kraldı) zehir atarak onu öldürür ve suçu da Sasha ve Roland’ın büyük oğlu Peter’e yıkar. Zaten başından beri onu sevmeyen ve korkan Flagg için büyük bir zevk olmuştur bu, gerçi zaten de planın bir parçasıydı. Ezilen, zayıf karakterli ve fizikli Thomas da planlandığı üzere kral olur. Peter bu işten vazgeçmez, hikayenin başında bahsi geçen bebekevinden kurtulmak için peçetelerden urgan dokumaya başlamıştır. Kaçış için çalışmaları devam ederken Peter’in eski arkadaşları ve kardeşi Thomas her şeyin Flagg tarafından tasarlandığını öğrenirler. Görev tamamlanmış ve kaçış gerçeklemiştir. Peter tahta oturur, uzun ve iyi bir yönetim geçirir. Thomas ve Dennis’in başından türlü türlü serüvenler geçiyor ve bir gün yine Flagg’i görüyorlar.

* * *

İngilizce adı The Eyes of the Dragon olup Viking Press adlı yayınevinden yayımlanmıştır. Stephen King’in bu masalsı hikayesini dilimize Şebnem Çorakçı çevirmiştir. Benim bildiğim kadarıyla son baskısı 2010 yılında İnkilap Kitabevi Yayıncılık’tan çıkmıştır. Masalsı anlatımları seven herkesin okuması gereken kitapların başında gelmektedir. Stephen King’in birkaç kitabını okuyup üstüne bunu okursanız gerçekten farklı bir yazar okuyormuşsunuz hissi veriyor. Hayatınız boyunca hiç Stephen King romanı okumamış biriyseniz eğer bu kitap başlangıç için ideal olacaktır.