2012’nin En İyi Oyunları

Diablo 3 Logo

[stextbox id=”black”]

Diablo III

12 yıl… Yolunu tam on iki yıl gözlediğimiz oyun. Neredeyse Duke Nukem Forever gibi bir sanal âlem efsanesi olacağından korktuk hatta. Ha çıktı ha çıkıyor derken beklemekten telef olduk, hızımızı alamadık Tristam topraklarını arşınladık bir kez daha, bıkmadan usanmadan. Ama karşıma bu şekilde çıkacağını bilseydim bir o kadar daha beklerdim büyük ihtimalle. Neresinden başlasam? Otomatik olarak dağıtılan beceri puanlarından mı yoksa yerinde yeller esen yetenek ağacından mı? Ya da pastel renklere bulanmış, WoW tarzı parlak grafiklerden mi bahsetsem? Hani o ilk iki oyunun atmosferini yaşatmaktan uzak olan görsellerden? Belki de Identify ve Town Portal büyülerinin kaldırılıp aktif bir yetenek haline getirilmesinden ve oyunun basite indirgenmesinden bahsetmeliyim? Peki internet bağlantısı zorunluluğu? Haydi ama Blizzard, bu devasa bir online oyun değil, WoW hiç değil! Hemen hemen her nesnenin envanter ekranımızda aynı alanı kaplamasına ne demeli? Peki ya Diablo’yu Diablo yapan eşya sisteminin yeni haline ne buyrulur? İyi bir kılıç mı istiyorsunuz? Açık arttırma evine gidin! Ya da sağlam bir zırhtır belki de ihtiyacınız olan? Açık arttırma evine gidin! Olmadı Blizzard, olmadı. Sizi bilmem ama benim senelerdir yolunu gözlediğim Diablo bu değildi.

– Işıldayan cennetine son kez bak Imperius, çünkü çok yakında geriye
benim kahkahalarımdan başka bir şey kalmayacak.