Erebor Görevi

İster ak olsun ister kara fanatizmin her hali kötü.

İnsan bazen istemeden de olsa fanatiklik yapabilir. Veya fanatik olduğunun bile farkına varmayabilir. Fanatikliğin iyisi kötüsü yoktur.

Zaman zaman bir insan sizin çok sevdiğiniz bir kişiye, takıma, kitaba, filme, hassas olduğunuz bir şeye haksızlık olduğunu düşündüğünüz laflar edebilir. Bu tür lafları olgunlukla karşılayıp düşünerek cevaplandırılmalı ki, haklı olunan durumdan haksız duruma düşülmesin. Bir başka değişle fanatiklik yapılmasın.

Bilirsiniz insanların en büyük dürtülerinde biri de farklı olma isteği. Yığınlar halinde yaşıoyuz, yığınlar halinde sinemaya gidiyoruz, yemek yiyoruz, okuyoruz. Her insan bu yığın içinde farklı bir yeri olduğunu göstermek için çabalıyor. Bazıları bunu yaptıkları ile fark ettirirken bazıları ise davranışları ile fark ettirmeye çalışıyor. Çok sayıda insanın sevdiği, saydığı objelere çok ağır, bazen hakarete varan eleştiriler yapmak da insanın farklı olmak adına başvurduğu bir yöntem.

Tolkien ve onun yapıtları biliyorsunuz çok geniş bir kitle tarafından oldukça fazla seviliyor. Bir çok insan için Tolkien’in romanları birer edebi eser olmaktan çok öte. Bu eserlerin benim ve benim gibi düşünen insanların üzerindeki etkisini bir daha tekrar etmeyeceğim. Dileyenler eski yazılarımda okuyabilirler.

Şimdi yeni bir moda başlamış bulunmakta. O da Tolkien’e ve elbette onun en büyük eseri The Lord Of The Rings’e dozajı kaçırılmış eleştiriler yapmak. Tahmin ediyorum ki film geldiği zaman bu haksız eleştiriler çok daha fazlalaşacak. Maalesef eleştiri müessesesini bilmediğimiz gibi ona cevap vermeyi de bilmiyoruz. Hem eleştirirken hem de savunurken fanatiklik yapıyoruz. Sayfalar dolusu kötü sözler sarf ediliyor, hakaretler, küfürler gırla gidiyor. Konu ile ilgilenmeyen kişiler sanırki bir ölüm kalım meselesi tartışılıyor.

Dediğim gibi fanatiklik kötü şey. İster ak olsun ister kara.

Birisi Tolkien hakkında maksatlı olduğunu düşündüğünüz laflar ettiğinde şöyle düşünün: O kişinin ettiği laflar Orta Dünya’yı değiştiriyor mu? Sizin ondan aldığınız zevki öldürüyor mu? Bu mecarayı tekrar tekrar hiç usanmadan bıkmadan Frodo ve Sam’le birlikte yaşayabiliyor musunuz? Kendinizi 13 cücenin yanında Bilbo gibi hissediyor musunuz? Valar’ın ihtişamını hissedip Melkor’un kötülüğünden çekiniyor musunuz? Tekrar tekrar Frodo Orta Dünya’yı terk ettiğinde Sam, Marry ve Pippin’le birlikte hüzünleniyor musunuz? Gondor insanlarının Dunedain’in asaletini hissedebiliyor, Rohan çayırlarında Eomer ile at sürebiliyor musunuz? Eğer bütün bunları yapabiliyorsanız o zaman kimin ne dediğinden sizene? Edilmiş birkaç sözde küçük düşürücü lafın böylesine devasa bir dünyaya karşı ne etkisi olabilir ki? Aklınızda hayal gücünüzde Orta Dünya’yı batırabilir mi ki? O zaman bırakın o lafları eden insanlara karşılık vereceğim diye fanatiklik yapmayı. Sadece bu tip insanlar için üzülün. Üzülün hissettiğiniz tüm güzellikleri hissedemedikleri için.

Unutmayın fanatikliğin her türlüsü kötü.

***

Tolkien’in Orta Dünya mitolojisine Hobbit ile başladığını hepimiz biliyoruz. Thorin Oakenshield önderliğindeki 13 cüce ve Hobbit Bilbo Baggins’in; Thorin’in sülalesinin Ejderha Smaug tarafından sürüldüğü Erebor’da ki Lonely Mountain’e (Yalnız Dağ) olan yolculuğu.

Tolkien Hobbit’i yazdığı sırada Orta Dünya kafasında ne kadar şekillenmişti bilemiyorum. Ama en azından bir kısmını düşünmüş olduğunu Gandalf’ın maceranın yarısında önemli bir işi olduğunu vurgulayarak ve “Dol Guldur’da bir necromancer var” diyerek gruptan ayrılması ile anlıyoruz. Dol Guldur’da ki Necromancer elbette Sauron’du ve Gandalf, Saruman önderliğindeki “Divan” ile birlikte bu gücü Dol Guldur’dan atmak için gruptan ayrılmıştı. Hobbit’de çok kısa bir şekilde geçen bu olayı daha sonra Yüzüklerin Efendisi’nde Elrond’un Divanı adlı bölümde öğreniyoruz. Fakat yinede Gandalf’ın cücelere neden yardım ettiği anlatılmıyor.

İşte bu yazıda Gandalf’ın neden cücelere yardım ettiği ve onların yanına hobbit Bilbo’yu verdiğini bulacaksınız. Burada yazdıklarım Christopher Tolkien’in derlemiş olduğu “Unfinished Tales” adlı kitapda bulunmaktadır. Öncelikle giriş olması nedeniyle daha önce yazmış olduğum “Orta Dünya’da cüceler” başlıklı yazımı okumanızı öneririm.

Evet başlıyoruz….

Istari’ler neden Orta Dünya’ya gelmişlerdi? Bunu ayrıntılı bir biçimde başka bir yazıda söylemek istiyorum ama konunun önemi göz önüne alınırsa kısa bir şekilde değinmek gerekiyor. Quenya dilinde “Istari” denilen insanlar tarafından “Wizards” olarak bilinen bu beş insan görünümlü Maia; Valar tarafından Orta Dünya halklarını Sauron’a karşı örgütlemek ve kötü Maia’nın zararını en aza indirgemek için gönderilmişti. Bu nedenle Orta Dünya’ya gelen Istari; elfler ve insanlar arasındaki son müttefiklik olarak adlandırılan ordu tarafından yenilgiye uğratılan Sauron’un tekrar Orta Dünya’ya döndüğünü biliyorlardı.

Gandalf şöyle diyor:

“Sauron’un tekrar Orta Dünya’ya döndüğünü ve er ya da geç kendini açığa vuracağını biliyordum. Fakat nasıl başlayacaktı? İlk önce Mordor’u tekrar ele mi geçirecekti? Yoksa ilk hedefi en büyük düşmanlarının kaleleri mi olacaktı? Ve şundan emindim ki, güçlenir güçlenmez ilk saldıracağı yer Lorien ve Rivendell olacaktı.

Rivendell’in onun erişebileceği uzaklıkta olmadığını düşünübilirsiniz, fakat ben öyle düşünmüyordum. Kuzey’de ki topraklar oldukça kötü durumdaydı. Dağın Altındaki Krallık ve güçlü Dale İnsanlar’ı artık yoktu. Sauron’un Angmar’a ve kuzey dağlarındaki geçitlere saldırmasını engelleyecek tek güç Demir Dağlar’da ki cücelerdi. Ve Sauron’un ejderha Smaug ile anlaşmasının korkunç etkileri olabilirdi. Bu nedenle bir yol bulmak zorundaydım. Dol Guldur’a direk olarak saldırmak için daha zaman vardı. Sauron’un biraz rahatsız edilmesi gerekiyordu.”

Gandalf ne yapması gerektiğine karar veremez bu arada Shire’da bulunmaktadır. Bir müddet dinlenmek ve sorun hakkında düşünmek ister. Bu arada yakınında olduğundan Thorin’in yanına gider. Thorin’in çok sıkıntılı olduğunu görür. Thorin bir konuda Gandalf’ın öğütlerine ihtiyacı olduğunu söyler. Gandalf Thorin’in öyküsünü dinler, yaptığı hatalardan ne kadar mutsuz ve üzgün olduğunu görür. Thorin’in babalarının krallığına ve hazinelerine tekrar hakim olmak istediğini ve bunda kararlı olduğu görür.

“ Eğer yapabilirsem yardım edeceğime söz verdim. Onun Smaug’ın sonuna getirmeye hevesli olduğu kadar bende yardım etmek için hevesliydim. Fakat Thorin’in bütün planları savaş ve muharabe üzerine idi, fakat ben bunda bir umut göremedim. Yanında ayrıldım ve Shire’a gittim”

Gandalf Shire’a gider. Sihre’da her zaman bir hobbit ilgisini çekmiştir. Onu her hatırlayışında onun istekliliği ve zeki gözleri, öykülere olan sevgisi ve Shire dışında sorduğu meraklı sorular aklına gelmektedir. Shire’a geldiğinde onun hakkındaki en son bilgileri alır. Ailesi hobbitlere göre erken sayılabilecek bir yaşda ölmüşlerdir ve o hiç evlenmemiştir. Denildiğine göre sık sık Shire’ın dışına çıkmakta, yabancılarla konuşmakta ve hatta hatta cücelerle birlikte görülmektedir.

“ ’Hatta Cüceler!’ Birdenbire aklımda üç şey bir araya geldi: Şevhetiyle büyük Ejderha ve onun keskin duyma ve koklama gücü, kızgın garezleriyle ağır ayaklı cüceler ve, hızlı, yumuşak ayaklı hobbit. Kendi kendime güldüm. Fakat bir kez daha gitmeden önce geçen 20 senenin Bilbo’yu ne hale getirdiğini bir görmek istedim. Fakat evde yoktu”

Zaman çok kısadır. Gandalf riske girmenin doğru olacağına karar verir. Ağustosda Divan toplanacaktır. Eğer oraya zamanında yetişemezse Saruman bildiğini yapacaktır. Bu nedenle acele eder Thorin’in yanına döner. Ona Bilbo adında bir Hobbit’in kendisine yardım edeceğini söyler.

“Bilbo’yu görmeden bunu söylemek bir hataydı. Bilbo kuşkusuz değişmişti. Şimdi daha şişmandı ve onun eski arzuları kişisel bir rüyaya dönmüştü.”

Bilbo Gandalf’ın düşündüğünden daha isteksiz çıkar. Shire dışındaki tehlikelere atılmakta gönülsüzdür. Thorin’de Bilbo’dan pek memnun kalmamıştır. Onun hakkında kuşkuları vardır. Bu noktada Gandalf Thorin’in babasından almış olduğu haritayı ve anahtarı çıkarır.

“Doksanbir sene önceki gizlice Dol Guldur’a girip, çukurlarda ölmekte olan mutsuz cüceyi bulduğum macerayı hatırladım. Onun kim olduğu hakkında hiçbir fikrim yoktu. Moria’da ki Durin’in halkına ait bir haritası ve bir anahtarı vardı. Onların ne olduğunu açıklayamadı. Ve büyük Yüzük’lerden birine sahip olduğunu söyledi. Sayıklamaları buna yakın bir şeydi. Tekrar tekrar “Yedinin sonuncusu” diyordu. Bana haritayı ve anahtarı verdi. “Oğlum için” dedi ve öldü.”

Gandalf Dol Guldur’da bulduğu bu işkence çekmiş cücenin kim olduğunu bilmemektedir. Fakat cüceden almış olduğu haritayı ve anahtarı kendisinin de anlamadığı bir önsezi ile hep yanında bulundurur. Fakat Erebor’un hazinelerinden daha önemli işleri vardır. Zamanla haritayı ve anahtarı ve onu veren Dol Guldur’un çukurlarında ölmekte olan cüceyi unutur.

“Şimdi tekrar hatırlıyorum ve şimdi açıkca Tharin II’nin son sözlerini duyduğumu anlıyorum. Thror ve Thorin’in kaçmış oldukları Erebor’un gizli kapısının anahtarı ve haritasıydı bunlar. Ve onları sakladım, yararlı olduklarını kanıtlayacakları ana kadar”

Gandalf haritayı ve anahtarı Thorin’e gösterdiğinde cüce Gandalf’ın planlarını kabul eder. Bilbo hakkında ne düşünürse düşünsün.

“Yüreğimde biliyordum ki Bilbo onlarla gitmeliydi, veya tüm macera başarısız olacaktı. Yolda bir çok güçlük çıktı, fakat benim için en zor kısmı Bilbo’nun bu maceraya katılması idi. Thorin aşalayıcı ve itimatsızdı. ‘Çok yumuşak’ dedi. ‘Shire çamuru kadar yumuşak ve akılsız. Annesi çok erken yaşta ölmüş. Kendi garip oyununu oynuyorsun Efendi Gandalf. Eminim bana yardım etmek için başka maksatlarında vardır’.

‘Tamamiyle haklısın Eğer başka amaçlarım olmasaydı sana en başından yardım etmemeliydim. Meselelerin kendin için büyük, ama muazzam ağın içinde sadece bir iplik. Ben pek çok iplik için endişeleniyorum.’ Kızgınlıkla ekledim. ‘Beni dinle Thorin Oakenshiled! Eğer bu hobbit sizle beraber giderse başarılı olacaksınız. Aksi takdirde başarısız. Öngürülerim benimle ve ben seni uyarıyorum’

‘Ününü biliyorum’ dedi Thorin. ‘Umarın hak edilmiştir.’

‘Kendi yoluna git Thorin Oakenshield, eğer yapabilirsen. Ama benim öğüdümü küçümsersen, bir felakete yürüyeceksin. Ve Gölge üzerine düşene kadar benden ne öğüt ne de yardım alacaksın. Gururunu ve açgözlülüğünü engelle, yoksa izleyeceğin yol seni nereye götürürse oraya düşeceksin, ellerin altın dolu olsa bile.’

Bunun üzerine biraz irkildi, fakat gözleri için için yanıyordu. ‘Beni tehdit etme!’ dedi. ‘ Bu meselede kendi hükmümü kullanacağım, her ne kadar beni endişelendirsede.’

‘Ne istersen onu yap o zaman.’ dedim. ‘Sevgimi ve güvenimi boş yere vermem Thorin, fakat bu hobbiti buldum ve dilerim iyidir. Ona saygı göster, günlerin bitene kadar arkadaşlığımı kazan.’

Bunların onu ikna edeceğinden umudum olmadan söyledim, fakat daha iyi bir şeyler söyleyemezdim. Cücelere arkadaşlığın gücünü anlarlar ve onlara yardım edene minettar kalırlar.

‘Pekiala’ dedi sessizlikten sonra Thorin. ‘ Grubumla gelebilir, eğer yürekliyse.’”

Böylelikle en sonunda Thorin, Bilbo’nun kendileri ile gelmesine razı olur, ve Erebor Görevi böylelikle başlar.

Burada size aktardığım olayların anlatıldığı bir başka metin daha var. İkinci metin buradakinden daha uzun. Fakat genel olarak her iki metinde de aşağı yukarı aynı şeyler anlatılıyor. Thorin’in Smaug’a karşı şiddet yolu ile karşı çıkmaya niyetli olması ve Gandalf tarafından sağduyu ile daha sinsi bir plan uygulamaya bir anlamda mecbur bırakılması. Gandalf’ın da dediği gibi cüceler açıkca savaşmaktan, yiğitlikten hoşlanıyorlar onun için Thorin’in Smaug’a karşı savaşmak gibi saçma düşüncesini hoş karşılamak gerekiyor.

Peki Erebor görevinin sonuçları ne oldu. Smaug biraz da şansın yardımı ile öldürüldü. Beş ordular savaşı sayesinde Orta Dünya’nın kuzeyindeki Sauron’un ork güçleri ortadan kaldırıldı ve Dağın Altındaki Krallık her ne kadar kral Thorin olmasa bile tekrar kuruldu. Dale’in insanları tekrar güçlendiler. Böylelikle Sauron’un gizlenip eski kuvvetini tekrar ulaşma planları geçerliliğini kaybetti ve Sauron planlarından çok daha önce dünyaya kendini göstermek zorunda kaldı.

Tabi Bilbo’nun tek Yüzük’ü bulması ise bu görevin hiç tahmin edilemeyen ve önemi çok çok sonraları kavranan yönü. Yüzük’ü de Frodo’nun yok ettiği göz önüne alınırsa Sauron, kimseden çekmediğini çekti Baggins ailesinden.

***

Tom Bombadil Kimdir? Yazısına gösterdiğiniz büyük ilgi için teşekkür ederim. Sanırım bir çok kişinin düşündüğü bir noktaya değinmişim. Orta Dünya bölümünün nasıl ilerleyeceği de yavaş yavaş belli olmaya başladı. Orta Dünya’nın yaratımından başlayarak geçen olayları sizlere aktarmak istemiyordum. Çünkü hepsi Silmarillion’da zaten bütün ayrıntıları ile anlatılıyor. Bunun yerine Türkiye’de basılmamış kitaplarda rastladığım ilginç olaylardan bahsetmeye karar verdim. Bu yazıdaki Erebor Görevi gibi. Gelecek yazıda Frodo’nun Orta Dünya’dan ayrılmasından sonra Sam’in anılarından derlenen Kral Aragorn’un Shire’ı ziyaretinden bahsetmeyi düşünüyorum. O güne kadar kendinize iyi bakın.


Murat “Durin” Sönmez

(Bu yazı lostlibrary.org sitesinden, yayıncısının izni alınarak yayınlanmıştır)