Orijinal Adı: Servants of Twilight
Olay karanlık ve fırtınalı bir gecede değil, pırıl pırıl güneşli bir günde başladı.
Genç kadın olacaklara hazır değildi. Savunmasız durumdaydı. Böyle güzel bir pazar gününün öğleden sonrasında ortaya bir sorun çıkacağını kim beklerdi ki? (Arka kapaktan)
Dean Koontz’un sonunu getirip dayandırdığı doğa üstü faktörlerle romandaki karakterleri çok başarılı bir şekilde harmanladığı sürükleyici bir eser. Kısaca romanın konusu ise şöyle:
Oğlu Joey ile yaşayan Cristine Scavello´nun Grace Spivey ile karşılaşması, ikisinin de hayatını altüst eder. Grace Spivey, altı aşındaki Joey´i kendi kurduğu tarikatıyla beraber yok etmeye karar verir. Spivey, gördüğü halüsünasyonların peşine takılıp Joey’e şeytan elbisesi giydiren ve bunu da bir grup insana körü körüne inandıracak kadar etkili ve bir o kadar da akıl hastası olan bir liderdir.
Cristine oğlunu tek başına koruyabilmenin imkansız olduğunu fark edip özel bir dedektif olan Charlie’den yardım almaya başlar. Roman, olaya bu özel dedektifin de dahil olmasıyla daha da hareket kazanıor ve kitap bundan sonra tam bir aksiyon filmi senaryosunu andıran bir heyecan dalgasına dönüşüyor…
Fanatik tarikatın “deccal”ı yakalama hırsı, Chiristine, Joey ve Charlie’nin hayatta kalma mücadelesi ve zihinleri meşgul eden bir “Acaba?” sorusu okuyucuyu sayfaları birbir ardına çevirmek için kendisiyle yarıştırıyor. Joey’in ise gerçek bir şeytan mı yoksa masum bir küçük çocuk mu olduğu ise son sayfalara kadar merak konusu.
Ayrıca kitap din konusunda kitlelerin gözünü kör edip , hayatlarının tüm alanlarında kısıtlayan, bir nevi onları sömüren çarpık fikre sahip tarikatları ve bu tarz tarikatlara üye olan insanların acınası durumlarını çok güzel bir şekilde anlatıyor.
Ancak bu kadar heyecan dolu bir eserde elbette ki benim gözüme çarpan ve kitabı “bana göre” tekdüze hale getiren kısımlar da yok değil. Özellikle kovalama sahnelerinin birbirini tekrar eder düzeyde olması okuyucunun merak unsuruna bir nebze olsun ket vuruyor ve sahnenin nasıl sonlanacağını tahmin edilebilir hale getiriyor. Buna rağmen ben kitabı bir çırpıda okuyup bitirmek için büyük bir istek duydum ve bitene kadar da elimden bırakamadım.
Koontz’un anlatımı ise her zamanki gibi mükemmel. Yazar yeteneğini ve geniş hayal gücünü yine gözler önüne sermiş. Korku ve gerilim unsurları romana zeki bir biçimde serpiştirilerek okuyucunun ilgisi sürekli ayakta tutulmaya çalışılmış. Kısacası Fanatikler gerilim ve macera türünde okumayı sevenlerin zevkle okuyacakları bir eser…