Güneşle Aydınlanan Öyküler

gunes hirsizlari ust

gunes hirsizlari ust

“Gerçek hayat her zaman en iyi senaristtir.”
-Doğu Yücel

Doğu Yücel, üç yıl aradan sonra bir öykü kitabıyla okurlarına merhaba dedi. Fantastik, bilimkurgu, distopya, büyülü gerçekçilik, polisiye ve masal gibi geniş bir tür yelpazesindeki öyküleriyle bizleri selamlayan Doğu Yücel’in “Güneş Hırsızları”nı alıp, okuduk, beğendik ve sizler için incelemeye karar verdik.

Düşler, Kabuslar ve Gelecek Masalları” adlı ilk öykü derlemesine benziyor Güneş Hırsızları da. Arada iki adet roman (Hayalet Kitap, Varolmayanlar) yayımlayan Yücel, yine öykü dünyasına adım atıyor ve okurlarını güçlü öyküleriyle baş başa bırakıyor.

Doğu Yücel’in kaleminden bir şeyler okumayı özleyen bizler, Güneş Hırsızları’na büyük bir iştahla daldık ve kısa sürede bu on iki güzel öyküyü erittik. Hatta doğrusunu söylemek gerekirse, bizlere az bile geldi! Gözümüzü Yücel’in yeni kitabına dikmiş bir vaziyette, bu öyküleri tek tek ele aldık ve hem okuyanlar için hem de okumayanlar için güzel bir kaynak oluşturmaya çalıştık. Şimdi o öykü incelemeleriyle sizi yalnız bırakıyoruz.

“Doğaüstü güçlerimiz olabileceği fikri çocukken aklımıza yerleşir. O küçücük beynimizle kendimize biçtiğimiz doğaüstü güçlerin haddi hesabı yoktur. Gözlerimizi kısıp bakarsak duvarların ötesini görebileceğimizi, parmak uçlarımızı şakaklarımıza dayarsak karşımızdakinin düşüncelerini okuyabildiğimizi sanırız. Uçmak bir pelerine bakar, zamanı durdurmak ise işaretparmaklarımızı bir araya getirmemize. Bir sürü doğaüstü güç vardır. En azından birinden biri bir gün bize isabet eder diye olasılık hesapları yaparız. Sadece çocukluğumuzda hissettiğimiz o sınırsız mutluluğu da büyük ölçüde bu olasılığa borçluyuzdur.”

1. Rüya Tarifleri: Kitabın ilk öyküsü bizleri rüyalar alemine götürüyor. Tıpkı Doğu Yücel’in “Varolmayanlar” kitabında olduğu gibi, isimsiz bir karakter karşılıyor bizleri: 17 yaşındaki bir kız. Olağanüstü bir yeteneği olduğunu söylüyor ve bu yeteneğini nasıl keşfettiğinden başlayarak uzun soluklu serüvenini anlatmaya koyuluyor. O bir “rüya aşçısı” ve “rüya “tarifleri”ni yazdığı bir de defteri var. Rüya görmeyi sevenlerin favori öyküsü olabilir bu. Rüyalara düşkünlüğü olduğunu bildiğimiz Doğu Yücel’den şaşırtmayan bir öykü. Hatırlarsanız eğer, “Düşler, Kabuslar ve Gelecek Masalları”nda da rüyalara dair bir öykü bulunmaktaydı. Rüya tariflerini uygulamaya başlayabilirsiniz!

“Çünkü ancak kıskanırsanız doğaüstü gücünüzü ortaya çıkarmak için harekete geçebilirsiniz.”

2. Sinemaya Tek Başına Gidenler: Birkaç ay önce, aylık sinema dergisi Altyazı’da yayımlanan bu etkileyici öyküyü okuma fırsatı bulmuştuk. Sevmiştik de. Sinemaya tek başına giden insanların daha çok etkileneceğini düşündüğümüz bu öyküsünde Doğu Yücel, Emek Sineması’nı başrole oturtmuş durumda. Sinemaseverlerin kalbinde halen daha bir yara olarak kalan Emek’in yıkılışı, şehrin ve şehirdeki birçok insanın sihrini bozmuş oluyor dolaylı yoldan. E.T. severler için, hatta bunu daha da genişletirsek, sinefiller için ayrı bir önem taşıyor bu öykü. Ne o, yoksa siz sinema perdesinin arkasına hiç geçmediniz mi? Ufak bir sır: Sihrin gerçekleşmesi için “olmazsa olmazları” uygulamayı unutmayın…

gunes hirsizlari
Künye bilgileri için tıklayın.

3. Karanlığın Ortasında: Bizleri karanlıkta güneşi aramaya davet eden, iki kısımdan oluşan bir öykü “Karanlığın Ortasında”. İlkel çağlarda yaşayan Hok ve modern bir çağda yaşayan Ömer’in “ortak” hikayesi. İster dejavu deyin, ister reenkarnasyon, ister paralel evrenlerin kazara çarpışması deyin, ister ruhların hatıra alışverişi. İster zaman yolculuğu deyin, ister bir hayaletin oyunu, bir rüya, bir hayal… Ne derseniz deyin, gerçek değişmiyor. Bu öykü ilkel çağlarda yaşayan Hok ve modern bir dünyada yaşayan Ömer’in “ortak” hikayesi. Ha evet, bir de “müzik”in. Müziğin gücü, aslında sandığımızdan daha fazla. Korkularınızın üzerine müzikle gidin!

4. Noel Baba’yı Kim Öldürdü Lan?: Bu macerayı tam iki sene önce Kırmızı Kedi etiketiyle yayımlanan “Kar İzleri Örttü” adlı öykü derlemesinde okumuştuk, burada ikinci kez okuduk ve yine sevdik. Polisiye ve maceranın iç içe geçtiği keyifli bir öyküydü. Türkiye’de yaşayan bir Noel Baba cinayeti ne kadar sıra dışı ise, öykümüzün başkarakteri Emre’nin mutluluğu bulma çabası da yine bir o kadar sıra dışı. Çember Sakal, Yengeç Kız ve asıl isim Emre üçgeninde geçen gerilim dolu dakikaların sonunda, final ile ilgili tahmininiz tutacak mı dersiniz?

“Bazen anlayamıyorum. Sorsan doğaüstü edebiyatı sevmezler, ama gerçek hayatta en saçmasından dandiğine her türlü safsataya inanmak için hazır kıta bekliyorlar.”

5. Aynasız Güzelin Masalı: Aslında öyküden ziyade, bir masal bu. O kadar naif ve sıcak bir anlatım var ki, birkaç dakika içerisinde bitiveriyor. Narsist bir gezegen olan “Dünya”da geçiyor masal. Tanrıların insanlara aynaları ve görüntüleri yansıtabilecek her şeyi yasakladığı, insanların kendi yansımalarını dahi göremedikleri bir masal dünyası. Kız ve Çoban’ın aşkından yola çıkan yazar, sevgililerin öpüşürken neden gözlerini kapattığına bir yanıt bulmaya çalışmış kendi hayal gücüyle. Aman tanrılar duymasın diyor ve size de bu yöntemi öneriyoruz! Hangi yöntem mi? Okuduktan sonra anlayacaksınız.

6. Melek: Yaptığımız iyilikleri bize sorgulatması açısından başarılı bir öykü “Melek”. Ufak bir iyilik yapıldığı anda gözümüze hoş gelebilir ama genele yaydığımızda, onun yol açtığı kötülükleri de hesaba katmak gerek. “Vay be, nereden nereye,” demeden önce, daha sağlam adımlar atmamızı öğütlüyor yazar.

7. Evim Güzel Evim: Kitabın en uzun iki öyküsünden biri “Evim Güzel Evim”, yani bir novella. Yeni evine taşınan bir senaristin, o evde yaşadığı süre içinde mesleğindeki iniş ve çıkışlara tanık oluyoruz. Zaman geçtikçe evde olan ilginçlikler artmaya başlayacak ve ilham perilerinin başrolde olduğu, kadim çağların Yunanistan’ına dek uzanan bir olaylar silsilesi vuku bulacaktır. Doğu Yücel’in üzerinde en çok çalıştığı öyküsü bu olmasına rağmen, sanki finali daha etkili yazılabilirmiş gibi geldi bize.

“Uzun bir süre yalnız kaldığımızda, etrafı hayallerle dolduruyoruz.”

8. Dünyanın Sahiplerine Bakmıştık: Bilimkurgu öykülerden ilki. Kısa ama anlattıkları itibarıyla da etkili. Çok az Carl Sagan’ın “Mesaj”ını, biraz da Eric Frank Russel’ın “…Ve Sonra Hiç Kalmadı”sını andırıyor demek mümkün. Yine de özgün bir yanı da yok değil. Uzaylıların dünyayı ziyaret edişi değil bu öyküyü özgün kılan, satır aralarındaki ince göndermeler, yer yer güldüren diyaloglar ve tabii ki öykünün finali. “Dünyanın sahiplerine bakmıştık?”

9. Üçüncü Türle Aşırı Yakın İlişkiler: Doğu Yücel’in bu kitaptaki ikinci bilimkurgu öyküsü. İnsanoğlunun, asırlar boyu süregelen dünya dışı akıl sahibi varlıklarla temas kurma hayalinden yola çıkılarak, kurgulanan öykünün merkezinde bir insan ve bir uzaylı bulunuyor. Pinol adlı bir gezegenden gelen dişinin asıl amacı galaktik bir baba adayı bulabilmek. Çok gelişmiş olan bir uygarlıkta baş gösteren bir sıkıntı vardır ve gelecekleri tehlikededir. Bu yüzden, evrende arama yapan bu canlıların çiftleşebilecekleri türün olduğu tek gezegenin “Gugma” olduğu sonucu ortaya çıkar. Yani bizim dünyamız. Elanyi adlı dişi uzaylı amacına ulaşıp gezegenini kurtaracak mıdır dersiniz? Yer yer güldüren bu öykünün bir problemi var, o da öyküde geçen zamanın okura tam olarak aktarılamaması.

10. Hayatın Gıcık Anlamı: Yine bir bilimkurgu, yine uzaylıların ve onların dünyayı ziyaret edişi temalı bir öykü. Bir kitapta aynı temadan üç öykü bulununca, okur haliyle sıkılabilir veya kendisini bir tekrarın içerisinde bulmuş olması doğal karşılanabilecek şeyler. Fakat Doğu Yücel’in esprili dili ve üstü kapalı göndermeleri öyküleri daha keyifli bir hale getirdiği gibi, zenginleştiriyor da. Ve bizler, kendimizi bir sonraki öykünün de uzaylılarla ilgili olmasını beklerken buluyoruz.

Hayatın Gıcık Anlamı, Yücel’in ilk öykü kitabında yer alan “Ölümsüzlüğün Gıcık Sırrı”nın bir nevi devamı olma özelliğini taşıyor. Karakterler aynı olmasa da, o öykünün finalinde bahsedilen tema, bu öykünün içeriğini oluşturuyor. Pontag adlı gezegenlerinin yaşlandığını fark eden Pontaglı yaratıklar Dünya’yı gözlerine kestirirler ve “Hayatın Anlamı”nı açıklamak üzere rotalarını Dünya’ya çevirirler. Uzay gemilerinin Jedizim ve metalciliği de din olarak kabul etmesi ise bizce öykünün en komik unsuruydu. İstanbul Büyük Ada’da gerçekleştirilen toplantıda George Lucas ve Ozzy Osbourne’un yanında bir yer edinmeyi ihmal etmeyin!

11. Camgöz ve Duman: Ülkemizde yaşanan “Gezi Süreci”ne atıflarda bulunan bir öykü. “Kahraman Babam” adlı bir makale yazan Serhat ve polis olan babasının yolları gerçekleştirilen eylemlerde kesişir ve beklenmedik şeyler olur. “Camgöz” ve “Duman”ın doğuşu da işte tam olarak o zamana denk gelir. Baba-oğul süper kahramanlığa soyunurlar(?).

“Gerçek artık bir oyuncak. Hepimizin favori oyuncağı. Herkeste var. Çünkü en ucuzu o. Benim gerçeğim senin gerçeğini döver.

12. Güneş Hırsızları: Aynı zamanda kitaba da adını veren bu öykü, en derli toplu öykü olarak öne çıkıyor. Yücel’in ilk kitabındaki “Hayalet Gemi’nin 14 Delisi” adlı distopik öykünün birebir devamı niteliğinde olan “Güneş Hırsızları” da bilimkurgunun alt türlerinden biri olan distopyaya giriyor.

Ufacık bir umuda tutunup, “Hayalet” adını verdikleri gemileriyle denizlere açılan 14(+1) kişi, dünyada yaşanabilecek yerler bulmaya çalışıyorlar ve yanlarında götürdükleri Renol tarafından ihanete uğrayan “deliler”, dünyanın kontrolünü Marslılara devretmek zorunda kalıyorlardı bir önceki öyküde.

Güneş Hırsızları’nda ise, bir sabah uyanan insanlar, Güneş’in yerinde olmadığını fark ediyorlar. Marslıların kontrolündeki Dünya, karanlığa gömülmüştür. Güneşsiz kalan insanların imdadına ise “Hayalet Gemi’nin 14 Delisi”nden tanıdığımız Renol yetişir. Kaçırdığı uzay gemisi ile, dünyadaki dostlarının da yardımlarıyla, Marslıları alt etmeyi hedefleyip, Güneş’i yeniden açmaya girişen Renol, dünyalılar için son umuttur. Uzayın derinliklerindeki kovalamacadan kimin galip çıktığını isterseniz okuyarak siz kendiniz görün.

Doğu Yücel’in bilimkurgu konusunda -özellikle de distopya dalında- çok başarılı şeyler ortaya koyduğu bir gerçek. Umut ve özgürlük kavramlarının bilimkurguyla harmanlandığı bu öykü, bizce kitabın ve hatta Yücel’in en iyi öyküsü.

Buradan kendisine bir çağrı da yapmış olalım: Daha çok bilimkurgu temalı öykü yazması dileğiyle! Ve tabii ki daha hızlı…

“Şu an görünmüyor ama bir gün o güneş doğacak.” -Lio

Yelpazesi bir hayli geniş olan bu öyküleri mutlaka okumalısınız diyor ve ülkemiz topraklarından da, fantastik ve bilimkurgu temalı ne kadar kaliteli öyküler çıkabildiğine sizin de şahitlik edebilmenizi umut ediyoruz. Ayrıca yazarın diğer kitaplarını (ama en çok da Varolmayanlar’ı) okumanızı öneriyoruz.

Doğu Yücel’i keşfedin.