Injustice: Tanrılar Aramızda

injustice godsamongus

injustice_godsamongus

“Dünyamız artık çelikten bir adamın demir yumruğuyla yönetiliyor.” – Batman

Uyarlama kelimesi artık pek çoğumuzun kabusu hâline gelmişken, bu işlerin hâlen daha hakkıyla, kendine haslığıyla yapılabileceğini kanıtlayan iki yapım çıktı karşımıza. Bunlardan biri Masallar çizgi romanından uyarlanan Wolf Among Us oyunuydu. Diğeriyse bu akışın tam tersini yaparak aynı başarıyı sergiliyordu. Injustice: Gods Among Us‘tan bahsediyorum elbette. Aynı isimli oyunundan uyarlanarak oyundaki duruma nasıl geldiklerinin hikâyesini öyle bir anlatıyordu ki…

Kitaplardan beyaz perdeye geçiş hayranlar için ne kadar eziyet olsa da, oyunlar ve çizgi romanlar arasındaki bu uyum ağzımıza bir parmak bal, hayal gücümüzeyse adeta bir masaj sunuyor.

Injustice: Tanrılar Aramızda, uyarlamalar arasında çok ayrı bir yere konulabilir artık. Çünkü bir dövüş oyununun başlangıcını anlatarak, “bu adamlar nasıl birbirine girdi”yi bu derce başarılı biçimde aktarmasının yanı sıra, DC evreninin iki büyük paradoksunu da aynı potada eritiyor.

Tanrılar artık aramızda. Onlar göklerden yeryüzüne indiler. Dünün kahramanı bugünün yargıcı oldu. Ve Injustice soruyor. Injustice, DC evreninin o iki büyük handikabını suratmıza vuruyor. Batman’in bunca yıldır öldürmediği suçlular daha ne kadar ileri gidebilir? Soruyor Injustice: Superman’in tanrısal güçleri tanrı rolünü oynaması için geçerli bir neden midir? Hem de kendi tanrımız bize bu derece karışmıyorken…

Yazının buradan sonrası cildi okumamışlar için spoiler içerecektir.

superman

[stextbox id=”black”]Herkes Öldürür Sevdiğini

Watchmen’den bu yana beni kahramanlık kavramı üzerine en çok düşündüren eser Injustice oldu. O nedenle bu eserin yeri bende çok ama çok ayrı. İlk yayınlanmaya başladığı zamanlarda orijinal dilinden takip ettiğim bu seri, çok kısa sürede favorilerim arasına girmişti. Hepimiz Batman ve Superman’in karşı karşıya gelmesini seviyoruz, ama hiçbiri bu kadar acı verici olmamıştı.

Joker’in Batman’e olan aşkını hepimiz biliyoruz. O tüyler ürperten Ailenin Ölümü cildi birçoğumuzun beyin kıvrımlarında zonklamaya devam ediyor. Ama ya Joker bir gün taktik değiştirirse? Ya bir gün Batman’in dikkatini çekmek için çok daha büyük bir balıkla uğraşırsa? Ya dünyanın en güçlü adamı olan Superman’le oynamaya karar verirse? Ya Joker bir gün… Batman’den sıkılırsa?

Joker’in bunca yıldır Batman’e etmediği kötülük kaldı mı? Jason Todd’lar, Barbara Gordon’lar, bunlar unutuldu mu? Bruce Wayne’in delik deşik edilmiş kalbi tüm o kayıpların acısını ilk günkü gibi taşıyor. Ama o öldürmüyor. Aslında hem kendine zarar vermeye, hem de Joker ve onun gibilerin başkalarının da hayatını mahvetmesine müsaade etmeye devam ediyor. Batman neden öldürmez? Joker gibi olmamak için mi? Ona istediğini vermemek için mi? Dahası, bu sıra dışı suçluları öldürmek bir çözüm mü?

Sorular, sorular. Daha sorulacak o kadar çok soru var ki. Bu yolun bir yerinde herkes en az bir kez durup benim tüm bu sorduklarımı ve daha fazlasını Kara Şövalye’ye sormuştur. Ama o hiç kararından dönmedi, değil mi? Herkes öldürür sevdiğini. Batman da kayıplarının bir kısmında pay sahibi değil mi?

İşte, Joker daha da büyük oynamaya karar verdiğinde neler olabileceğini Injustice bize çok güzel özetliyor. Superman hayatının aşkı Lois’i ve karnındaki çocuğu, Joker’in bir oyunu sonucu kendi elleriyle öldürmesi üzerine bir an bile tereddüt etmeden Joker’in kalbini çıplak eliyle deldi geçti. Superman, Batman’in bunca yıldır yapmadığını yaptı. Ve ne oldu?

Herkes öldürür sevdiğini. Sanırım en çok da süper kahramanlar.

[stextbox id=”black”]Görünür Tanrılar

Injustice için DC evreninin olmazsa olmaz iki büyük sorununu bir araya getiriyor demiştik. Böylece sayfalar arasında Batman’i tekrar sorgularken Superman’in giderek tanrılaşmasını izliyoruz. Wonder Woman’ın yıllardır bu anı bekleyen desteği ve diğer kahramanların da adalet adına kolları sıvayışıyla beraber Justice League vs. Batman gibi bir tablo çıkıyor karşımıza. Ama tüm bu soruların cevabı da yine çizgi romanın sayfaları arasında. Çünkü Batman’in de dikkat çektiği gibi, eğer sorunların kökeni çözülmezse kavga eden tarafları ayrımak, hatta bunu güç kullanarak, onları korkutarak yapmanın dahi hiçbir anlamı yok. Sorunlar hâlâ orada. Tüm o nefret, kan davaları ve daha pek çok kirli his olduğu yerde duruyor. Sadece çelikten bir adamın demir yumruğunun korkusuyla kendilerini bir süre frenleyecekler. Gerçekten aradığımız sonuç bu mu?

Böylece Justice League ikiye ayrılıyor ve zamanla Superman’in tarafından da kopmalar oluyor. Adalet zor bir kelime. Söylemesi kolay, uygulaması zor. Sabır isteyen bir yanı var. Problem çözücü olabilmek için süper güçlerden daha fazlasına ihtiyaç var. Belki de bu yüzden Justice League’in olmazsa olmazı Superman değil de Batman.

Injustice’ı okurken bol bol düşündüğüm şeylerden biri de tanrı kavramı oldu. Belki de, dedim, belki de dünyada pek çok kişinin inandığı tanrının görünmez olmasının bize pek çok faydası var. Bu dünya için ilahi sayılabilecek tek bir adamın kendi adaletini sağlayışı barış değil, huzursuzluk getiriyor. Kalplerdeki eşitlik bir tiranlığın da adımlarını atıyor. Bu sırada tüm o süper güçlere sahip, iyinin ve doğrunun yanındaki adamlar ve kadınlar birbirlerine giriyor. İyilerin tarafında çatlaklar oluşuyor. Büyük güçlerin büyük sorumluluklar getirdiği unutulmaya başlıyor. Belki de tanrıyı görmemek daha iyi. En azından o bize bu kadar karışmıyor. Ama, eh, biz de kendi söküğümüzü dikemiyoruz, değil mi? Başladı mı yine paradoks?

[stextbox id=”black”]İlahi Dokunuşa İhtiyacımız Var mı?

Nedir kahraman? Zor durumdakine yardım eden mi? Dünyayı pisliklerden temizleyen mi? Başkalarının arkasını dönüp gittiği şeylere, yaşayabileceği onca kötü şeye rağmen, hiç tanımadığı kişilerin iyiliği için göğüs geren mi?

Nedir kahraman? İnsanlığın kaderini değiştiren mi? İnsanlığın kaderine karar veren mi?

İnsanoğlu olarak başarılı bir tür olmadığımız ortada. Sorunlarımızı çözmek konusunda çizdiğimiz tablo belli. Ama bunun için bizden üstün güçlerin yardımına mı ihtiyacımız var? İlahi bir dokunuşa gerek duyuyor muyuz gerçekten? Peki bu süper güçlere öyle ya da böyle kavuşmuş insanlar, özünde tanrısal güçlere sahip olsa bile birer ölümlü olan bu bireyler tüm dünya üzerinde söz söyleme hakkına sahip mi?

İşte Injustice tüm bunları sorgulatıyor. Burada sorulan tüm soruları temsil eden en az bir karakter var bu seride ve cevap her ne kadar sayfalar arasında olsa da bazen onu kabul etmek ya da seçim yapmak okur için oldukça zor. Üstelik tüm bunları başarıyla yaptığı gibi, bir başlangıç, bir köken hikâyesi olarak da vadettiklerini çok güzel karşılıyor.

[stextbox id=”black”]Güldürürken Düşündürmek

Injustice: Tanrılar Aramızda, süper kahramanlarının süperliği üzerinden tanrılar katına giden yolculuklarını ele aldığı esnada zaman zaman mizahi bir tavır da takınıyor. Böyle bir eserden başta okur belki bunu beklemiyordur, ama bunu da oldukça eğlenceli bir biçimde yaptıkları açık. Özellikle Batman’in Flash’in sırtında seyahat etmesi ve bunun Joker’in gözünden kaçmaması (kaçmasına imkan var mı?) görülmeye değer.

batmajoker

Hem sonra Harley Quinn’in yüzyılın sorusunu sorup cevabını da kendi vererek Arrow Mağarası’nın aslında saçma bir fikir olduğuna dikkat çekişi de DC evreni içinde güzel bir kinaye olmuş.

injustice_arrow

[stextbox id=”black”]Baskı, Çeviri ve Editörlük

Eseri ilk olarak İngilizcesinden okuduğum için çeviri ve editörlüğe daha bir dikkat ettim. Genel itibariyle temiz bir iş ortaya konmuş. Gözümü tırmalayan hiçbir şey yok. Sadece bir iki imla hatası vardı, o kadar. Çizgi Düşler’in önderliğinde Tulgan Köksal ve adını çizgi romanlarda görmeye bir hayli alıştığımız İlke Keskin ikilisi özenli bir çalışma ortaya koymuş.

Baskı oldukça kaliteli olmakla birlikte, bir nokta var ki değinmeden geçemeyeceğim. Cildin sayfaları o sayfaların ciltle birleştiği yerde kayboluyor. Konuşma baloncuklarındaki bazı harfler (ve bazen kelimeler) çizgi romanın ciltleniş biçiminden ötürü okuması zor bir durumda.

[stextbox id=”black”]Tanrılar Aramızda!

Batman bugüne dek hiçbir düşmanını öldürmedi ve zararları kendine olduğu kadar başkalarına da dokundu. Joker ölmüş olsaydı Superman tanrılığa soyunur muydu gerçekten? Peki ya Superman tanrılaşmaya karar vermese Nightwing hâlen yaşıyor olur muydu?

Zincirleme reaksiyonlarla birlikte karanlık bir atmosfer içine sürükleniyoruz. Kahramanlar yükseliyor, kahramanlar tanrılaşıyor, kahramanlar düşüyor. Dahası, aynı kahramanlar yeni formlarıyla göklerden yeryüzüne iniyor. Böylece bir zamanların tapılası adamları ve kadınları en büyük hayranlarının, en büyük destekçilerinin ölümlü gözleri önünde çizdikleri portreleri dağıtıyor. Hatta bazen bu hayranları da parçalıyorlar.

Bu daha başlangıç. Bizi önümüzdeki ciltlerde bekleyenler güneşin doğmasına izin vermeyecek. Böylece kapanışta tekrar sormak istiyorum size: Nedir kahraman?