FRP oyunlarından fırlamış gibi duran, fantastik bir kitabı tanımaya hazır mısınız? O zaman sizi şöyle alalım. “Kemikler Şehri” kitabı “Ölümcül Oyuncaklar” serisinin ilk cildi. Yazarı Cassandra Clare. Tanıtıma başlamadan önce, kitabın dış görünüşü hakkında biraz konuşmak istiyorum. Gerek arka kapak tanıtımı, gerekse kitap kapağının orasına burasına atılmış iddialı sözler; sizde büyük bir umut uyandırabilir. Yayınevlerine kanmayın, hevesiniz boğazınızda kalması muhtemeldir. Çünkü bu kitap ne “komik” sayılabilecek kadar komik, ne “seksi” sayılabilecek kadar seksi, ne de “yılın favori macerası” olmaya aday bir maceraya sahip.
“Vampirler, kurtadamlar, periler, gerçek aşk ve aklınızı başınızdan alacak daha birçok şey. Ölümcül Oyuncaklar hafızanıza kazınacak!”
İşte yayınevlerinin sizlere sunduğu arka kapak manşeti. Günün popülerinin “vampirler”in olması bu kelimeyi ön sıraya almış, diye düşünebiliyor insan. Amanın düşünmeyin. Her ne kadar bu kitapta vampirlere sadece bir bölüm ayrılsa da, ahmak, vahşi, kan-emici olarak gösterilseler de, aklınızdan böyle şeyler geçmesin. Artemis Yayınevi, asla böyle bir kurnazlığa gitmez! Onlar ki, öfkeli kalabalığın seslerine kulak vererek Anita Blake’in basılmış kitaplarını yeniden basmışlardır. Onlar ki, yeniden basarken içeriği ellemeyi bile unutmuş olanlardır.

Yani, art niyetlerden sıyrılın. Artemis “vampir”i ilk sıraya aldıysa bir nedeni vardır. Manşete konmaya aday bile olamamış “iblisler” ve “nefilimler”(yarı-melekler) hiç de önemli değildir. Çünkü trend vampirlerdir. Kapak dediğin şey, zaten kitabın içeriğini yansıtmak için değil, kitabın satılması için oraya konulmuştur.
Yavaş yavaş kitabın, -dışarıdan tamamen aldatan- içeriğine gelelim.
Kahramanımız Clary Fray, on beş yaşında ergen bir dişi. Yakın arkadaşı Simon ile Pandemonium Kulüp’üne gitmeleriyle başlıyor macera. Clary kulüpte, sadece kendisinin görebildiği varlıklar tarafından bir cinayetin işlendiğine tanık olur. Ve olaylar gelişmeye başlar. Aslında gördüklerinin, gördükleri şeyler olmadığını anlayan Clary’nin hayat da değişmeye başlar.
Nefilim adı verilen yarı meleklerin, iblis efendilerin, perilerin, kurtadamların ve vampirlerin olduğu akıl almaz bir dünya, aslında sadece zihinlerdeki ince bir perdenin arkasında gizlidir. Clary bu karşılaşmadan sonra edineceği yeni dostluklardan habersiz bir şekilde evine döner.
Eve gittiğinde, annesinin kaçırıldığını öğrenir. Bu sırada çıka gelen nefilimler –kötü iblisleri avlamakla görevli yarı-melekler-, ona yardım ederler. Jake ve diğerleri Clary’i Enstitü’ye götürür. Enstitü’de “Gölge Avcıları” denilen bir toplulukla tanışan Clary, pek çok gerçeğe tanık olmak zorunda kalır. Annesinin Valentine adı verilen bir nefilim tarafından kaçırıldığını öğrenen Clary, ettiği intikam yeminiyle onun peşine düşmeye hazırlanır.
Bu sırada kendisi ve geçmişi hakkında da bazı gerçekler açığa çıkmaya başlar. O kendisini fark ededururken, başkaları da onu fark etmekte ve hatta ona âşık olmaktadır. Jace ile filizlenen aşk, gelişen olaylarla farklı boyutlara taşınır.
Aynı zamanda, annesinin neden kaçırıldığını da öğrenir. Valentine “ölümlü kupa” adı verilen büyülü nesneyi istemektedir. Ve bu kupayı, Clary’nin annesinin sakladığını düşünmektedir. Clary eğer kupayı bulabilirse, Valentine’i bir takasa zorlayabileceğini düşünür. Yeni arkadaşlarıyla, kupaya uzanan zorlu bir maceraya atılır.
Nedir bu “ölümlü kupa” derseniz, insanlardan nefilim yaratmaya yarayan bir alettir kendisi. Tek kusuru her insan için işe yaramaması, çoğu insanı değişim sırasında öldürülmesine neden olmasıdır. Tahmin ettiğiniz gibi Valentine, bu kupa ile kendisi için bir ordu yaratma peşindedir.
Clary’nin karşısında, baş iblisler de dâhil olmak üzere pek çok sıra dışı yaratık da vardır. Yazarın yaratıcılığını en çok konuşturduğu nokta da, bu yaratıklar üzerinde gibi görünüyor. Şayet kitap boyunca yepyeni ırklar bizleri beklemekte. Beni en çok etkileyen yaratım “Unutulmuş” adı verilen yaratıklar. Onlar eskiden insan olan, ancak sonrasında zorla bir nefilim yapılmaya çalışılan ucube varlıklar.
Clary hem ihaneti, hem aşkı, yalanları dolanları kısacası hayatın bütün getirilerine karşı ayakta durmak zorundadır. Aynı zamanda annesini kurtaracak adım olan “Ölülü Kupa”yı da bulmalıdır.
Kitap ne yazık ki, başladığı kadar mükemmel bir şekilde ilerlemiyor. Sanki ilk heves oturulup harıl harıl yazdıktan sonra, yazar bir süre ara verip yeniden başka bir tarzda yazmaya başlamış gibi. Kurgu bir noktadan sonra sürekli kendisini tekrar ediyor, “kimin eli, kimin cebinde belli değil” sistemi her karakter için itinayla uygulanmış. İnsanı isyan ettirecek düzeyde bazı tekrarlar, sanki okuyucuyla dalga geçiliyormuş gibi hissettiriyor.
Yer yer acemice, yer yer ise son derece kaliteli diyaloglar okuyucunun kafasını karıştırıyor. Ayrıca kitaptaki “espri anlayışı”nın oldukça değişik olduğunu söylemeliyim.
“Ölümcül Oyuncaklar” serisinin ikinci kitabı “City of Ashes” henüz Türkçeye çevrilmedi. Üçlemenin son kitabı ise “City of Glass”.
Kitap Artemis Yayıncılık’tan çıktı ve dilimize Selim Yeniçeri tarafından çevrildi. Düzelti ve imla açısından son derece temiz bir iş çıkardıklarını da eklemeliyim.
Vakit öldürmek isteyenlere…
İyi okumalar dilerim.