“Kötülükler kara bir çamur gibi bulaşmışsa paçalarına dikkat et insanoğlu; sonun yakın demektir.”
Yukarıdaki cümle ile kendini tanıtmakta; Maya serisinin ilk kitabı. Sanki “Hazır ol!” der gibi. “Çünkü kitabın kapağını kaldırdığında içerisinde kendini bulabilirsin. Ama kim olarak; bir kahraman mı yoksa bir hain mi?”
Maya, Payal Dhar’ın üç kitaplık muhteşem serisinin adı. Önceleri adı sanı duyulamamış olan bu üçleme, özellikle şu son aylarda “Carpe Diem Yayınları’nın” uğraşları sayesinde kendini göstermiş durumda. Özellikle de piyasa da “Fantastik” adı altında dolaşan ve gerek estetik açıdan gerek manevi açıdan “Fantastik Edebiyatı” tanımını zedeleyen kitap furyası arasında, Maya’nın bir hazine sandığı olduğunu söyleyebiliriz. Bu yargıya varabilmek için kitaba şöyle bir bakış atmak bile yetiyorken, gelin biz sizlerle detaylı bir şekilde inceleyelim.
Mayanın konusu günümüz gerçekçiliğiyle harmanlanmış bir fantastik dünyadan oluşmaktadır; fakat onun konusunu anlayabilmenin yolu, her kitapta olduğu baş kahramanı tanımaktan geçer; yani Maya’yı. O halde gelin biz de sizlere ilk olarak baş kahramanımızı tanıyalım.
Bu tanıtım aşamasının ilk adımında bir soru yöneltelim siz okuyuculara: “On iki yaşında olduğunuz zamanı hatırlıyor musunuz?”. Ergenliğin en deli edici zamanının olduğu yıllar. Gerek insanın aşağılık psikolojisi gerek insanlara karşı verilen bir mücadele. Hayat ne kadar da güç gelir o zamanlar insana. Peki ya tam da dünya’nın yaşamaya değmeyen bir yer olduğuna karar verdiğiniz zaman; karşınıza yepyeni bir evren çıksa: Sonsuzluk… Tıpkı Maya’ya olduğu gibi.
Maya Subramaniam on iki yaşında Hintli bir kızdır. Kendisini hiç anlamadıklarını düşündüğü ebeveynleri ve “ergenlikle yaptığı savaşı kaybetmeye mahkum olduğuna” emin olduğu abisi Manan ile sıradan bir hayat sürmektedir. Ya da; havanın her daim sıcak olduğu Bangalore’a taşınmak gibi esrarengiz bir karar veren yeni komşuları – Bay Jarryd’le tanışana kadar sıradan olan bir hayat. İki metre on santimlik boyu dahil her şeyi olağan dışı olan Noah Jarryd, Maya’nında hayatını olağanın dışına çıkartacaktır.
Ancak be olağan yaşamdan kurtulmak için Maya gerekli bilgiye henüz sahip değildir. Yani Maya ne Noah’ın ne de kendisinin sahip olduğu güçlerin farkındadır. Ancak Noah, nedensiz bir şekilde Maya’nın yakınına taşınmamıştır ve elbette bir gün karşılaşacaklardır. Önemli olan bu karşılaşmanın ne zaman olduğu değil de, nerede ve nasıl olduğudur.
Ki sonuç olarak Maya; uzun ve berbat bir günün ardından yatağına yattığında, kendisini yeşil bir kaseye benzeyen “Geçit Yolu’nda” bulur.“Geçit Yolu da ne ki acaba?” diye kafalarında ufacık bir soru oluşan okuyucularımız için yanıtlayalım: Geçit Yolu sağı, solu, aşağısı, yukarısı kısacası her yanı hiçlikle yahut her şeyle çevirili yuvarlak bir platformdan başka bir şey değildir. Buraya gelmek de gitmek gibi yetenekler gerektirir nitekim burası iki dünyayı birbirine bağlayan bir köprüdür. Eğer bir gün uykunuzda kendinizi bu tanıma uygun bir yerde bulursanız o zaman bilin ki siz de Sonsuzluk Şehri’nin Koruyucularından birisiniz.
Neyse devam edelim: Takdir edersiniz ki kendinizi birden kase benzeri bir yer de bulmak oldukça garip bir durumdur. Maya da her insanoğlu gibi bu durumu oldukça garipser ve tam o sırada hayatına dahil olan ve tüm yaşamı boyunca yanında olacak olan Noah’a oldukça hoş (!) tepkiler verir! Ama ne kadar tatsız olursa olsun bu yeni bir maceranın başlangıcıdır. Ve her macera gibi karanlık bir yönü vardır. Bu karşılaşma, Zamanın sırlarına doğru olan bir yolculuğun ilk adımı; Kehanet’in kendini göstermesinin ilk gecesidir.
Ve uzun boylu Noah oldukça ilginç şeyler anlatır Maya’ya. Hatta o kadar ilginç şeylerdir ki anlattıkları, Maya kendisinin bir rüyada olduğuna kesin bir kanaat getirir! Çünkü Noah çift Dünyalar’ın varlığından bahseder. Çünkü Noah “Gerçeklik” der; “Sonsuzluk Şehri” der. Çünkü Noah ona “Seçildiğini” söyler.
“Maya sen buraya çağrıldın. Çünkü sen de, Zaman Kumları’nı koruyabilme veya başka bir ifade şekliyle Işığın Koruyucusu olabilme yeteneği var.”
“Zaman Kumları”; devasa bir kum saati içerisinde hiç durmadan akan kumlara verilen bir isimdir. Kum burada hayatı temsil eder. Gerçeklik ve Sonsuzluk var olduğu sürece Zaman Kumları var olmuştur. Zaman Kumları’ndan kum aktığı müddetçe zaman durmayacak ve hayat devam edecektir.
“Işığın Koruyucuları” ise Sonsuzluk Şehri’ne çağrılmış eğitimli “Seçilmişlerdir” . Onların görevleri “Zaman Kumlarını” yani zamanın ta kendisini korumaktır.
Sonsuzluk Şehri ise, Gerçeklik olarak bildiğimiz bizim dünyamızın bir yansımasıdır aslında. Gerçeklik de yer alan her şey Sonsuzluğu; Sonsuzluk da gerçekleşen her olay da Gerçekliği etkilemektedir. Bu bir döngüdür. Dünyaların kaderleri birbirlerine, bu kaderin korunması da “Işığın Koruyucuları” ‘na bağlıdır.
Elbette ki Koruyucuların görevleri kolay değildir. Onlar her şeyin düzgün işlediğinden emin olmak için herk iki dünya da görev yaparlar. Ancak Gerçek Dünya’daki doğal afetler, çevre kirliliği, savaşlar onların bu önemli görevlerini, her zamankinden çok daha zor bir duruma getirmektedir. Bunun için her geçen gün yeni Seçilmişlere ihtiyaç duymakta ve onları normalden daha erken çağırmak mecburiyetinde kalmaktadırlar.
Maya da bu nedenle daha on iki yaşındayken çağrılmıştır. Kendisi zaman boyunca gelmiş tüm koruyucuların en genci olmasının yanı sıra aslında bu koruyucuların içlerin de, insanın yaşam kaynağı, yaşam gücü olan “Ruhu” en çok barındıranıdır. Bu da çok önemli bir meziyettir. Çünkü “Ruh” bir enerjidir ve buna tüm koruyucular hatta tüm insanlar ihtiyaç duyar. Ve ne kadar çok Ruhunuz varsa bununla orantılı olarak güçlü olursunuz.
Ancak ne olursa olsun bütün Seçilmişler belli bir eğitim almak zorundadır. Nitekim şu bilinen gerçek burada da karşımıza çıkmaktadır. “Kontrolsüz güç, güç değildir.” Bunun için Seçilmişler “Halvard Kalesi” adlı yerde, çeşitli dallar üzerinde eğitim alırlar. Bu dallar arasında neler yoktur ki; Mantık, İllüzyon,Savunma ve Saldırı, Şifacılık, Sonsuzluk Şehrinin yerel dili olan Orijinal Dil… Bütün bu saydığımız dallar da uzmanlaşan Seçilmişler, Koruyuculuğa terfi ederler. Ve Zaman Kumları’nı aktif bir şekilde korumaya çalışırlar.
Bütün bu eğitim, Seçilmişlik, Koruyuculuk sırasında her Seçilmişin yanında olan “Halvardlar” vardır. Halvard, koruyucu-gözetmen demektir. Bir kişi kendi Halvardını yani kendi Gözetmenini seçemez. Doğumunuzdan bile önce verilen kadim bir karardır bu ve Halvardları kimin tayin ettiği asla bilinemeyen bir sırdır. Ancak ne olursa olsun bir Halvard, Seçilmiş’in hayatında ki en önemli kişidir. “Gözetmen Bağı” adlı bir bağ ile bağlanan Seçilmiş ve Halvard, ölene veya seçimlerine yapana kadar birbirlerinin yanında olurlar. Bu da Sonsuzluk Tarihçesi boyunca gerçekleşen en kutsal olaydır.
Maya bütün bunları Halvard Kalesinde ; Sonsuzluk Şehri’nin yönetim merkezi olan “Yüksek Konsey” de öğrenir. Burada Sonsuzluk Macerası başlar. Ancak ne o ne de onun özel öğretmeni ve koruyucusu olan “Halvard” Noah bu maceranın ne kadar karışık ve karanlık olacağının farkında değildir. Çünkü her yer de kötüler vardır ve Sonsuzluk Şehri de bu yönden payını almıştır. “Aidiayar Kehaneti” nedir? “Gölge Savaşçıları” kimlerdir? İşte bu çözülmeyi bekleyen yasak bir mühürdür. Bu mührün ardından çıkan sırlar, kim bilebilir ki iki Dünya’yı da karıştıracaktır.
Hayat aslında bilinenden bambaşkadır. Sırlar çözüldükçe ancak gerçeğe ulaşabilirsiniz. Ama dikkatli olan; elinizde olan sonuç kimi zaman sizi memnun etmeyebilir.

Maya serisinde de durum böyledir. Her ne kadar ilk bakışta başka bir evren de geçiyor, günümüz psikolojisinden bağımsızdır izlenimi veriyor olsa da aslında seri, verdiği bilgiler ile bu düşünceden oldukça uzaktır. Aynı sevimli bir kız çocuğunun basit bir macerasını anlatmıyor olduğu gibi. Maya hayatı anlatır; ve genç bir insanın nasıl olgunlaştığını gözler önüne serer. Umudun telli pullu bir giysi içerinde değil bazen karşınıza bir “hançer” bazen de bir dostluk olarak çıktığını kanıtlar.. Önemli olan fırsatları değerlendirebilip, her daim ayakta kalmak değil midir? Maya serisinde, on iki yaşında bir kız çocuğu bile olsanız dünyaların kaderini değiştirebileceğinizi öğrenirsiniz. İrade , güç ve dostluk. Eğer bunlar elinizdeyse neler yapabilirsiniz; bunu görürsünüz.
Çevirmenliğini Nalan Tarıoğlu, Hakim Türkmen, Ümran Tüzün’ün üstlendiği bu seri, Sernur Işık’ın yapmış olduğu değişik kapak illüstrasyonlarıyla dikkatleri üzerine topluyor. Payal Dhar’ın kullandığı akıcı dil ve merak uyandıran macerası ile eğlencesini hiçbir zaman kaybetmeyen bu kitap aynı zaman da sizleri şaşırtmaktan da asla çekinmiyor. Maceranın tam gaz devam ettiği serinin son kitabı da geçtiğimiz aylarda raflardaki yerini almış durumda. Eğer hâlâ bu seriyi okumaya başlamadıysanız hemen en yakında ki kitap bayisine koşmanızı ve seri tükenmeden kendinize de bir tane edinmenizi önemle belirtiriz.

Ama şu gerçeği asla göz ardı etmeyin: Serinin üç kitabınında -Sonsuzluk da Bir Gölge (A Shadow in Eternity), Kaosun Anahtarı (The Key of Chaos), Kehanetin Sonu (The Timeless Land)- basımı tamamlanmış olamasına rağmen, maceranın sonun geldiğini kim öne sürebilir. Macera inanın doğasındaysa, insan var olduğu müddetçe, hiçbir macera son bulmayacaktır. Maya Subramaniam, Yazid Kassem, Lev Karenin, Noah Jarryd, Chiyo Miyazaki, Kilyana, Stephen Fuller, Juni-Xen, Ariba Anhel, Jan Carlsson ve daha niceleri. Onlar kendi maceralarını yaşarken siz de apayrı bir dünyaya atılacaksınız. İnanın, Mayayla birlikte sonsuzluk ve gerçeklik arasında gidip gelirken onu çok daha iyi tanıyacak ve bu seriyi daha fazla seveceksiniz.
Unutmayın. Sonuçta:
“Herkes, kendi masalının kahramanıdır.”
“Zaman kumları yeri ayağınızın altında tutsun. Güç sizinle olsun.”
| S. Fatıma Gemalmaz | berre — H. Pınar Şen | diana |
Payal Dhar’ın kendi resmi sitesini : http://writeside.net/ , Halvard Kalesinin yani kitabın kendi resmi sitesi: http://halvard.writeside.net/
