Peri Masalları | Deneme

Kovuktakilere Selam;

Öncelikle, Fantastik Kurgu seven herkesin mutlaka okuması gerektiğini düşündüğüm, Tolkien’in Peri Masalları Üzerine makalesine saygılarımı sunuyorum. Gerçekten o zamana kadarki Fantastik Edebiyat’ın bir özeti, gelecektekilerin de bir manifestosu. Bu yazıda belki de çok açık referanslar göreceksiniz. Belki de kısa bir özeti, bilemiyorum, yazıyı bitirmeden bilemem.

Fantastik edebiyatın Homerosla doğduğu söylenir. Daha öncesinin mitolojileri “fazla” sözlü kaldıkları için bu kapsama girmezler, daha sonra onlar da yazıya geçirilince Mitoloji olarak kaldılar ve çoğu zaman günümüz fantastik edebiyatıyla aynı kefeye konulmadılar. Her zaman olayların fazla abartılmasından doğan kurgulardı bu eserler. Aslında günümüz din kavramının en açık göstergeleriydiler, sadece fazla abartılmışlardı. Museviliğin psikolojik bir gücü vardı, Hıristiyanlığa gelindiğinde azizlik ve gizli güçler olaya dahil oldu, son olarak da İslam’a gelindiğinde cinler, büyüler, melekler tam olarak olaya dahil oldu. Eski mitolojilere baktığımızda da çok benzer durumlarla karşılaşırız. Özellikle İskandinavlardaki kıyamet ve ahiret kısımları bir din tanımlaması için uygun gibi. Yunan mitolojisine de zamanında tapıldığını söylememe gerek yok sanırım. Ancak bu konuya kısaca değinip geçeceğim, çok büyük tartışmalara mahal verecek, vermiş, bir konu bu.

138039076 30bcc221b3 o

Asıl konuya dönersek, fantastik edebiyatı yukarıda saydığım sebeplerle, tartışmaya konu olmaması için mitolojiyle başlatmıyorum. Bana göre bu tür, masallarla başlamıştır. Kendiliğinden doğmuştur ve yine de gizemli ve bilinemezlere yolculuklarla başlamıştır. Sonraları yine buna dikkat edilmeye başladığında mitolojiye dönmüş, ancak hayatta tekrar bir rutinin sağlandığı ortaçağa gelindiğinde korku hikayelerine konu olmuştur. Yine de bunun içinde hala masallar vardı. Fantastik edebiyatın gelişimi tek bir çatı altında toplanamaz. Gerçekten dallanıp budaklanmış bir türdür artık ve işte bu sebeplerden farklı yönlerden incelenmelidir. İşte belki de bu yüzden Tolkien bir dönüm noktası sayılıyor. Silmarillion “mitoloji”siyle Tolkien kendi deyimiyle peri masalı ile bizim deyimimizle mitolojiyi birleştirmiştir.

Peri masallarının kuralları vardır. Her peri masalında perilerin yerini alan küçük yaratıklar vardır, ancak bir eserde küçük yaratıkların olması, onu peri masalı yapmaz elbette. İçine küçük yaratıklar koyup çocukları çekmek her zaman kolaydır. Çocuklar da küçüktür, küçükleri etkilemek için hakim olabildikleri, daha küçük bir varlık her zaman makuldür.

Peri masallarında her zaman bir absürdizm olmak zorundadır. Ciddi eserler hiçbir zaman peri masalı olamaz. Onlar en fazla korku hikayeleridirler ve çocuklara anlatılmamalıdırlar. Örnek vermek gerekirse dünyanın neresinde olursanız olun verceğiniz örnek, ya bir kurdun midesini yararak çıkan Kırmızı Başlıklı Kız olacaktır, ya da saçlarını halat niyetine kullanan Rapunzel. Tabi, 100 yıl uyuyan güzeli de unutmamak lazım, yedi tane avatar cücenin arasında kendini kaybetmiş pamuk güzelimizin dünyalar hakimi bir cadı tarafından öldürülmesi de absürdizmin doruk noktalarıdır. Bunlar absürddür. Ancak, Olympos dağının tepesindeki Zeus’un yavuklusunun yılan tarafından zehirlenerek öldürülmesi o kadar da absürd değildir. Kendi varoluşu içerisinde en mantıklı olaydır. Belki de bu yüzden Narnia Günlüklerine masal derken Yüzüklerin Efendisi’ne bunu demiyoruz.

Narnia Günlüklerini bu aşamaya getiren olay belki de Büyücünün Yeğeninde cadının bir lambayla terör estirmesidir. Ancak Tolkien’in Lewis’e çok kızdığı nokta, Aslan, Cadı ve Dolap’taki Noel Baba kısmıdır. Tamamen kendi düzleminde varolan dünyalara böyle insan yapımı varlıkları sokamazsınız der üstad. Haklıdır da. Bu konudan sıyrılmak belki de Paralel evren kavramını da peri masallarının içersine soktu. Aslında her zaman bir şekilde bahsediliyordu. “Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde.” Bunu bir paralel evrene bağlamak çok da zor değil. Çoğu zaman bilinmeyen bir diyar diye de başlıyor. Bildiğimiz insanlar, bildiğimiz canlılar bilmediğimiz bir düzlemde yaşıyor. Peri masalları da paralel evrenlerde geçiyor belki. Ancak bunu ciddi anlamda esere dahil etmek asıl absürdizm olacaktır. Kendini hitap ettiğin kitleden üstün görmek onları aşağılamaktır. Bu yazdığınız peri masalı olamaz.

Peri masallarının bir diğer noktası da yolculuktur. Yolculuk günümüz kurgu edebiyatının da en önemli ögesi oldu. Her yazıda bir yolculuk söz konusu. Ben hep bunun sebebinin etrafı tanıtmak olduğunu düşündüm, farklı bir düzlem oluşturuyorsunuz ama sadece bir kısmında kısa bir hikaye anlatıyorsunuz, açıkçası büyük israf! Bir yolculuk bunu anlatmanın en iyi yolu. Eh, tabi şimdi tekrar bakınca bunun çok da doğru olmadığını görebiliyorum, peri masalları paralel evren kavramından yola çıkarak açıklanabilecek şekilde, bizim dünyamız ve bilmediğimiz bir dünya arasındadır. Yolculuğun temel sebebi de bu iki dünya arasındaki geçiştir. Tabiî ki macera faktörü de söz konusu. Normal bir dünyadan gizemli bir dünyaya geçiş, kısa da olsa bir yolculuktur. Bu yolculuğun anlatılmadığı “anlatımlar” ise bana göre başarısızdır. Bu yüzden Keloğlan’ı her zaman Üç Domuzcuk’a dercih ederim, daha çok geziyor.

fairy tale450

Son olarak da en önemli noktaya değineyim. Sihir. “Periler diyarı en yakın sihir olarak çevrilebilir” der Tolkien. Doğrudur, bir peri masalında en önemli nokta elbette sihirdir. Ancak bu, öyle bir sihir olmalıdır ki, “magic” deyince aklımıza gelen o mavi tonun üstüne sarı yıldızları bize okutarak göstermelidir. Bir kurgudaki en zor kısım budur. Paralel bir evrene yolculuğunu yaparsın, kafasına yeşil çorap giymiş bir elfle Noel Baba’yı ziyarete gidersin. Ancak işi hala materyalist boyutlarda yaşadığın sürece bu olaylar, ancak geri döndüğünde anlatıp gülebileceğin olaylar olur, belki elin omzunda Noel Baba ile fotoğraf çekilirsin. Sihir olmadan her zaman bir şeyler eksik kalır. Bu sihir derin olmalıdır elbet, bence büyüyle sihrin ayrıldığı nokta burası. Büyü iki büyücünün birbirlerine fırlattıkları ışık huzmeleri olabilir. Ancak sihir bir kişiyi otobanda yürürken yaptığı bir seçim dolayısıyla, Merlin’in evine sürükleyen süreçtir. Sihir bir peri masalının yolculuğunu süslemelidir. Öncesini ve sonrasını. Gideceği yolu seçerkenki düşüncesini ve çektirdiği fotoğrafı gösterirken Noel Baba’nın neden görünmediğini düşünmesini süslemelidir.Sihir beyaz yıldız taneleri gibi kitaptan okuyucunun zihnine akmalıdır.

Kısaca, fantastik edebiyatın peri masalı kısmı budur. Sınırlandırmaya ve sınıflandırmaya elbette karşıyım, henüz tam oturtamadığım fikirler var. Ancak, bunlar yazılması beklenen o güzel, sizi alıp götüren yazıların biçimleridir. Mitolojik kısmı ise sonra düşünülmeli. Hayallerin tek gerçeklik olduğuna inanmaktır önemli olan. Teşekkürler.