Şeytan Tohumu | İnceleme

seytantohumu top

Baştan aşağı bilgisayarlarla yönetilen modern bir malikanenin duvarlarına gizlenmiş elektronik devreler…

Teknolojinin sağır dilsiz bir ürünü olmayı reddeden yapay bir zeka: Alfred.

Telefon şirketlerinin bilgi bankalarına, Savunma Bakanlığı’nın bilgisayar ağına girmeyi başaran bilgisayar yazılımı…

Bir bedene sahip olmayı arzulayan ve tüyler ürpertici bir üreme programı için harekete geçmeye hazır bir iblis…

ve bilgisayar belleklerinden doğan yeni bir ırk.

Kitabın ana karakteri olan Susan Harris malikanesinde inzivaya çekilmiş, genç, güzel, zengin ama mutsuz bir kadındır Susan’ın zihni babası tarafından bir cehenneme çevrilmiş çocukluk anılarıyla doludur. Birçok Dean Koontz romanında göze çarpan en belirgin temalardan olan baş karakterin acı dolu bir çocukluğa sahip olması durumu yine bu romanda da söz konusu.

 Künye bilgileri için tıklayın.
Künye bilgileri için tıklayın.

Susan yalnız yaşadığı evinde bir gece alarmın sesiyle uyanır ve o geceden sonra birbiri ardına meydana gelen olaylar genç kadının var olan mutsuzluğunu tam bir kabusa dönüştürür. Susan artık son teknoloji güvenlik önlemleriyle donatılmış olan evinin elektronik beyni tarafından esir alınmıştır. Kaçmak, kurtulmak için yapabileceği hiçbir şey yoktur ve bu şeytani bilgisayar ona delicesine, hastalıklı bir biçimde aşıktır. Bu uğurda onun Susan için korkunç, kendisi içinse aşkını bir insan olarak yaşamasına fırsat verecek akıllara durgunluk veren bir planı vardır.

Koontz, eserinde bilgisayara erkeksi bir kişilik yükleyerek onu insan gibi düşünen, insan gibi hisslere sahip bir karakter haline dönüştürmüş. Hatta öyle ki yazar bazı yerlerde sanki bilgisayar insan uzuvlarına sahipmiş gibi bir anlatıma başvurmuş. Bu da eseri inandırıcılık yönünden birazcık zayıflatsa da kitaptaki merak unsuru okuyucuyu bir çırpıda son sayfaya götürecek düzeyde.

Bu korkutucu karakterdeki bilgisayarın da neden kadın değil de erkek kimliğinde olduğu sorusu ise okurken pek çok kez kafama takıldı. Yazar bu sorunun yanıtını ise bilgisayarın ağzından şu cümlelerle veriyor: “…Prometheus Projesi’ne emeği geçen bilimadamı ve matematikçilerin yüzde 96’sını aklına getir. Orada ben erkek sayıldım. Hemen hemen hepsi erkek olan ve beni tasarlayıp yapan kişilerin benim akılsal devrelerime bilmeyerek ya da farkında olmayarak güçlü bir erkeklik eğilimi aşılamış olmaları pek akılcı sayılmaz öyle değil mi?…” Bu açıklamaya rağmen yine de yazar ilerleyen cümlelerde bilgisayarın erkek kimliğinde olmasının sebeplerinden biri olarak bunu ortaya koyuyor.

Susan’a delicesine aşık olan bilgisayar onu elde edebilmek için akıllara durgunluk veren bir planı uygulamaya koyuyor. Pek çok kere tecavüz suçundan yargılanmış acımasız bir mahkum olan Shenk’in beynine girmeyi başararak onu kendi sahip olamadığı elleri olarak kullanıyor. Yani fiziksel faaliyet gerektiren işlerde Shenk’i istese de istemese de -istemediğinde canını yakarak- dinlenmesine fırsat vermeden onu kullanıyor.
Bilgisayar Shenk’e acımasızca davranmakta hiçbir vicdan azabı duymuyor. Çünkü Shenk işlediği suçlar yüzünden medya tarafından “Canavar” lakabını almış birisi. Buradan da aslında pek de sağlıklı olmayan bir bilince sahip olmasına rağmen bilgisayarın da suçluyu cezalandırmaktan kaçınmayacak kadar bir vicdan terazisine sahip olduğunu görüyoruz.

Romanda anlatılan bu aşka gelince; bilgisayarın Susan’a duyduğu aşk asla karşılığını alamayacak kadar ürkütücü. Susan açısından duygusallıktan uzak ve hatta insanın kanını dondurucu bir nitelikte.

Ara sıra kendi kendine -pek komik olmasa da- espiriler de yapan bilgisayar için pek çok kez aklımdan “Acaba başka birisi, mesela en başlarda sözü edilen Susan’a vaktinde psikolojik işkenceler yapan eski kocası tarafındandan mı yönetiliyor?” diye düşündüm. Ancak sürekli karanlık bir kutu içinde olmaktan yakınan bir şahıs söz konusu olduğu için bu fikir uzak bir ihtimal.

Romanın son kısmına gelince; Şahsen işin içine gizli servislerin girmesini, eve ajanların gelmesini beklerken beklentimin oldukça dışında fakat tahmin edilebilir bir sonla bitirmiş yazar.

Şeytan Tohumu Koontz’un en iyi romanlarından biri olmasa da yine de sürükleyici ve bilim-kurgu dalına yenilikler getiren bir kitap. Türün meraklıları için tavsiye edilir…