Sturm Brightblade | İnceleme

strum

Solamniya’nın efsanalerinden birini okuyacaksınız az sonra. Ama isterseniz bu adam biraz bakın. Ziraa, Yanda gördüğünüz resim de belki de basit bir kahramandan dahasını bulacaksınız…

Burda saçlarının sarı gibi durduğuna bakmayın; aslında koyu kahve rengi. Ama, o derin bakışlar hala daha aynı, hala daha melankolik…

Sturm Brightblade efsanesi bizi bizden alan, Ejderha Mızrağı okuyucularını tam kalbinden vuran olaylardan biridir. Solamniya Şövalyeleri’nin artık gözden düştüğü, hatta küçümsendiği bir dönemde, inancına katıksız bağlı bir adam, doğruyu arıyor.. Solamniya Şövayeleri’nin çok zaman önce yitirdiği onurunu geri kazandırmak adına, kendini ortaya koyuyor. Ve bu adam onlara onurunu geri kazandırdı! Onun yaptığı fedakarlık sayesinde bir millet yeniden birleşti.

O öyle bir insandı ki, hayatında yaşadığı zorluklar yüz hatlarına yansımıştı. Daha 29 yaşındayken 40 gibi gösteriyordu. Bu hayata gözlerini 32 yaşında kapadı. Şerefiyle ölerek…

İnatçı, aşırı gururlu, düşüncelerinden taviz vermeyen, merhametli, sağ duyulu, düşünceli,onurlu, doğru yoldan sapmayan, fedakar, cesur ve en önemlisi az bulunan türden bir dost… İşte Sturm böyle bir insandı. Bir ejderhaya tek başına kafa tutacak kadar cesur ve hayatını sevdikleri uğruna feda edecek kadar fedakar!

Dokuz kahramanın şarkısında onun için şöyle denir:

“Şerefin tam kalbinde kılıcıyla biçimlenmiş
Harabeye dönmüş,yükselmiş ve yeniden yükselen,
Bir yalıçapkınının uçuşu gibi yüzyıllardır süre gelen
Solamniya tarafından gönlü göreve düştüğünde,
Dans ederken kılıç sonsuzluğa uzanan bir yadigar aileden”.

Onun o sert bakışlarının ardında yatan derin bir melankoli vardır aslında. Güldüğü sayılı anlarda bu melankoli daha çok ortaya çıkar. O gülüşteki melankoli öyle bir şeydir ki, onu tanımayan biri için saçma bir duygusallık, tanıyanlar için ise bir anlayış, hak vermedir ona.

Aşırı gururu ve inadı yüzünden bazen dostlarının başınıderde de sokar. Dik kafalılığı ve inadı, çoğu zaman çevrensindekileri çılgına çevirir. Cesareti içi ise, deli cesareti desek yeridir.

Bu hayattaki en büyük arzusu şerefiyle ölmek olan biri için, kendini düşünmeden savaşa atması pek de garipsenecek bir şey değil aslında. Pekii onu efsane yapan neydi? İşte sorunun asıl kısmı.

Sturm Brightblade, bir Solamniya Şövalyesi’nin oğluydu. Ancak, babası (tıpkı diğer Solamniyalılar gibi) linç edilerek öldürülmüştü. İnsanlar başlarına gelen kötü olaylardan (yani Krynn’in en büyük olayı, Tanrılar’ın gazabı:Afet) onları kurtarmaya çalışan bu insanları sorumlu tutmuş ve büyük bir çoğunluğunun evlerine saldırıp, öldürmüş ve yağmalamıştır. Henüz 9 yaşında olan Sturm ve annesi sağ olarak kurtulmuş ve Solace’e yerleşmişlerdir. Ancak, Sturm babasından kalan kılıç ve zırhla Solamniyalı olmaktan vazgeçmemiştir. Hayatında yaşadığı onca şeye rağmen ayakta kalmayı başarmıştır. İnsanlar onu hor görmüştür hep, saplantı derecesindeki amacı için. O, zırhını gururla taşıyor diye taşlandığı zamanlar bile olmuştur. Ne var ki bu onu bu yoldan döndürememiştir.

32 yaşına geldiğinde, ancak ozaman, şövalyeliğe başvurma şansını elde etmiştir. Hayallerine kavuşmuştu; ancak kaderde ağlarını örüyordu sonuçta.

İkinci mızrak savaşı olarak bilinen savaşın tam başlangıcına düşmüştü. Solamniya’nın inananları onu koruduğu sürece hiç düşmeyen kale olarak bilinen, Yüce Ermiş Kalesi’ni korumaklar görevlendirilmişti. Emrindeki adamlarla oraya gitti. Karşısında haddi hesabı olmayan bir ordu vardı. Önlerinde kamp kurmuş kötülüğün her türlü silahı oradaydı. Hatta mavi ejderhaları bile hazırdı.. Ancak onlarda olmayan bir şey vardı bu insalarda: inanç ve ejderha mızrakları! İlk gelen ejderha binicisine ve ejderhasına (boyu yaklaşık 15 metre) tek başına kafa tutan, adamlarını korumak için kendini feda eden bu mağrur, ağırbaşlı adamın şerefiyle ölümü bütün herkese bir ders olmuş ve Solamniya’nın onuru yeniden yükselmişti. Onun arkasından yeminler eden, intikam için and içen adamları ve daha nice Solamniyalı şövalyeler, kutsanmış ejderha mızrakları ve onlara yardım için geri dönen gümüş ejderhalarıyla göklere yükseldi. Karada, havada ve gerektiğinde denizde karanlığın dehşetzengi ordularını geri püskürttüler. İnsanlara,huzuru ve mutluluğu geri getirdiler. Ama,en önemlisi yeniden onları koruyacak duruma geldiler.

İşte, Sturm yaptığı kahramanlık ve sağlam karakteriyle insanların üzerinde bıraktığı etkiyle (ve sevgiyle) inandığı ve arzu ettiği şeyi geri aldı. Herzaman hayalini kurduğu gibi, Solamniya’nın onurunu ona geri verdi ve yine hayal ettiği gibi şerefiyle öldü. İnsanlar ise, onu büyük bir kahraman olarak hatırladı…

Şerefin ve fedakarlığın ta kendisi olan bu adam için biz okuyucularda çok gözyaşı döktük. Onu sevmeyenler bile saygı duydu ona. Ağlamasalar bile gözleri yaşlarla doldu hepsinin. Ölüm sahnesi hepimizi can evimizden vurdu, inandıklarımızı sorgulamaya itti. Ama, en önemlisi iyilerin daima yitip gittiğini gördük…

“Est solarus oth Mithas!” der bir Solamniya düsturu… “Şerefim Yaşamımdır!”