Yalancılar ve Sevgililer

yalancilar-ve-sevgililer-ust

Kayıp Rıhtım’da yaptığımız incelemelerin başlığına eserin adını yazmakla yetinmeyiz ve bir şeyler ekleriz. Bu, bir bakıma ne hissettiğimizin özetidir, fakat bu kez bunu yapmayacağım, çünkü bu kitabın gerek kendisinin gerekse isminin üstüne ekleyecek bir şey bulamıyorum. İsim zaten her şeyi anlatıyor. Evet, genellikle sevdiğim eserler hakkında yazarım, onları incelerim. Çünkü sevmediklerimi bitiremem (her ne kadar bir şeyleri yarıda bırakmaktan nefret etsem de). Bitiremediğim şey hakkında da doğal olarak yazamam.

Gülşah Elikbank’ın Kırmızı Kedi Yayınevi’nden çıkan Yalancılar ve Sevgililer adlı romanı da çok sevdiğim bir eser oldu ve bu hafta sonu boyunca bana arkadaşlık etti. Peki, neden bu kadar sevdim? Ne anlatıyor bu kitap?

Maya adındaki genç bir kızın Romanya’dan gelen bir mektupla hayatının nasıl değiştiğini adım adım izliyoruz. Mektup, Vlad Tepeş (nam-ı diğer Kazıklı Voyvoda) hakkında olsa da aslında Maya’yı, Romanya’daki amcasını aramaya davet ediyor ve böylece Maya, babası ve dostu Elif’le birlikte Romanya yollarına düşüyor. Hikâye boyunca gelen mektuplar Vlad’ın üzerinden Maya’ya bir şeyler anlatmaya ve onu yönlendirmeye çalışıyor. Maya, Kadir ile birlikte ipuçlarını takip ediyor, babası ve Elif de başka bir koldan araştırmayı yürütüyor.

[stextbox id=”black”]Nakış gibi işlenen karakterler

Bunu tarihten esin alan basit bir polisiye olarak görmek yanlış olur (evet, o tarz eserlerin basit olduğunu düşünüyorum artık). Bu eserde insanlar bir soruşturmanın peşinden gitmekten çok kendi geçmişlerine gidiyorlar. Olay kayıp amcayı ya da Kazıklı Voyvoda’yı aramaktan çıkıp, kişilerin kendileriyle yüzleşmelerine dönüşüyor. Herkesin geçmişinde başka bir acı var. Kardeşiyle yolları ayrılmış ve onu arayan bir adam. Sevdiği adamı kaybedip onun kardeşine tutunmuş bir kadın. Kaybettiği sevgilisini bir türlü aklından çıkaramayan başka bir kadın. Çocukken cinsel istismara uğrayıp bir de üstüne annesi tarafından yalan söylemekle suçlu bulunmuş ve annesini affedemeyen diğer bir kadın. Annesiyle babası arasında kalmış ve annesiyle arasına çok büyük mesafeler girmiş başka bir adam.

Bunların hepsi başlı başına birer konu, hepsi de kendi içinde dallanıp budaklanıyor. Elikbank, karakterleri nakış gibi işlerken onların acılarını da okuyucuya başarıyla hissettiriyor. Ben her karakterin geçmişinde ve duygularında kendimden de bir şeyler bulduğum için kitabı bu kadar sevdim belki de.

yalancilar-ve-sevgililer-gulsah-elikbankVe tabii ki şu Vlad Tepeş. Onun bu konuyla ne ilgisi var, kaybolan amcayla ne ilgisi var, bunlar kitabı okurken en çok sorduğum sorulardı. Evet, yazar çok ciddi araştırmalar yapmış ve tarihle polisiyeyi birbiriyle bağlamış ama bunun öyküdeki kişilerle bağlantısı ne? Okurken kafamda hep bu sorular vardı ve daha çok okumam için bu merak beni kamçılıyordu. En sonunda hikâyedeki her şeyin mantıklı bir şekilde birbirlerine bağlanması, herkesin geçmişiyle hesaplaşıp yeni bir yaşama adım atması benim için oldukça tatmin ediciydi.

Olayların çok hızlı ilerlemesi belki bazı okuyucular için sorun olabilir. Benim içinse olumlu bir şeydi, çünkü kağnı hızıyla akan romanlardan hoşlanmıyorum. Kitabın çok akıcı bir dili var ve çok da samimi. Sanki yazar her karaktere ve her olaya kendinden çok şey katmış gibi. Bir yandan kitabı hemen bitirmek, aklımdaki soruları cevaplamak isterken bir yandan da kitabın bitmemesini istedim. Çünkü Maya’ya, Elif’e, Kadir’e ve hatta Vlad Tepeş’e bile bağlanmıştım.

[stextbox id=”black”]Bir tutam eleştiri

Bütün bunlara rağmen görmezden gelemediğim bazı mantıksal hatalar var. Mesela ben otel odasında uyurken biri odama girip bir mektup bırakıp çıksa, sabah uyandığımda bayağı endişeli hissederim, ayrıca otelin güvenlik departmanına gidip bu işi soruştururum. Ama burada böyle bir şey olmadığı gibi Maya bence olması gerekenden çok sakin karşılıyor bu durumu. Kitaptan bunun gibi birkaç örnek daha verilebilir.

Elikbank’ın günümüz Türkiye’sine yaptığı satır aralarındaki eleştirilere de her ne kadar katılsam da bunları öykünün içine tam anlamıyla yerleştiremediğini ve biraz göze battığını düşünüyorum. Fakat Çavuşesku Romanya’sı üzerinden günümüzün Türkiye’sine yönelik uyarıları yerindeydi.

Uzun zamandır günümüz Türk edebiyatına küsmüştüm, çünkü ortaya çıkan şeylerden pek de hoşnut olduğum söylenemezdi. Sadece klasikler, bilimkurgu ve popüler bilim okur hale gelmiştim. Yalancılar ve Sevgililer Türk edebiyatıyla barışmamı da sağladı. Bu nedenle Elikbank’a bir teşekkür borçluyum.