İHANET
Yazar : Raymond E. Feist
Çeviren : Emre Yerlikhan
Redaksiyon
: Gamze Sarı
Özgün Adı : The Betrayal
İthaki Yayınları
Çıkış Tarihi : Temmuz, 2003
Sayfa Sayısı : 496
Fiyatı : 22,00 TL
ISBN No : 9789758725403

ihanet

Tanıtım Yazısı
Midkemia’da şer bir rüzgar esmektedir. Kara birlikler Adalar Krallığı’nı ayaklar altında çiğneyerek uğursuz büyülere köle etmek üzere toplanmıştır. Düzen ile Kaos arasındaki nihai savaş, Sethanon adlı kentin yıkıntıları arasında başlamak üzeredir.

Milamber olarak da bilinen büyücü Pug’ın zamanın şafağına doğru, yüreklere korku salan, tehlikelerle dolu yolculuğunu yaparak bin dünyanın yazgısını değiştirmek üzere kadim ve dehşet verici Düşman’la karşı karşıya gelmesinin zamanıdır artık…


Danışman : Bora Öngürer
Yayın Koordinatörü : Füsun Taş
Sayfa Düzeni : Cemile Öz
Sanat Yönetmeni : Murat Özgül

KİRALIK KATİLLER
Yazar : Raymond E. Feist
Çeviren : Emre Yerlikhan
Redaksiyon : Nilgün Özcan
Özgün Adı : The Assassins
İthaki Yayınları
Çıkış Tarihi : Temmuz, 2003
Sayfa Sayısı : 379
Fiyatı : 22,00 TL
ISBN No : 9789758725441

kiralik katiller

Tanıtım Yazısı
Prens Arutha, Krondor’a dönüşünde işlerin yolunda gitmediğini görür. Görünüşte rastlantısal olan bir dizi cinayetin gölgesindeki şehir, ürkütücü bir sessizliğe gömülmüştür. Kesilip biçilmiş vücutlar, Şakacılar’ın meskeni olan kanalizasyonları doldurmaktadır. Görünen odur ki, Sürüngen şehre geri dönmüştür ve acımasızlıkta kendisiyle yarışabilecek olan kişilerden yardım almaktadır; belki de Geceşahinleri yeniden ortaya çıkmıştır.

Bu arada, Olasko düklüğünden önemli bir grup, planlanan ziyaretlerinden bir hafta önce saraya gelmiştir. Avlanmak için geldiklerini söyleseler de neyi avlayacakları konusunda kafalarda soru işaretleri oluşmuştur. Pug’ın oğlu William’ın, şövalye-teğmen olarak ilk görevinde onlara eşlik etmesi gerekmektedir. Ancak bunun, göründüğü gibi sıradan bir görev olup olmadığını zaman gösterecektir.


Düzenleme : Esin Coşkun
Yayın Koordinatörü : Füsun Taş
Sayfa Düzeni : Yeşim Ercan Aydın
Sanat Yönetmeni : Murat Özgül

TANRILARIN GÖZYAŞI
Yazar : Raymond E. Feist
Çeviren : Niran Elçi
Sayfa Düzeni
: Yeşim Ercan Aydın
Özgün Adı : Tear of the Gods
İthaki Yayınları
Çıkış Tarihi : Şubat, 2004
Sayfa Sayısı : 384
Fiyatı : 22,00 TL
ISBN No : 9789758725458

tanrilarin gozyasi

Tanıtım Yazısı
Yüksek denizlerde son günlerde yaşananlar, karanlık güçlerin girişeceği, benzeri görülmemiş büyüklükte bir saldırının işaretidir.
Ama Ishap Tapınağı’na karşı gerçekleştirilen bu cüretli saldırı planlandığı gibi yürümez ve ganimet -Tanrıların Gözyaşı- Acı Deniz’in dalgaları arasına gömülür. Midkemia Tapınaklarının bildiği en güçlü eser olan bu muazzam mücevher, rahiplerin tanrılarla konuşmasını sağlamaktadır. O olmadan rahipler -uzak dağlarda yeni bir mücevher oluşana kadar- güçsüz kalacaktırr.

Toprak Beyi James, William ve Jazhara, Ishap’tan bir savaşçı keşiş olan Solon Birader ve gemi kaldırma yeteneğine sahip, Enkazcılar Loncası’nın kalan tek üyesi olan Kendaric ile birlikte bu mücevherin yerini bulmak zorundadırlar. Ama karşılarında Gözyaşı’nı kendi amaçları için kullanmak isteyen, Karanlık Tanrı’nın hizmetkarlarını bulurlar.

Artık, paha biçilmez bir hazine için, zamana karşı yarışmak, kötücül güçlerle ve Midkemia’da Tanrıların kendisi kadar aşılmaz olabilen doğa koşullarıyla mücadele etmek zorundadırlar…


[stextbox id=”black”]Önsözden…

Öfkeli şimşekler çakar, her tarafta gecenin karanlığını delerken kara bulutlar kaynadı. Ishap’ın Şafağı gemisinin en yüksek direğinin tepesindeki gözetçi uzakta bir hareket kıpırtısı gördüğünü sandı ve bulanık manzaraya karşı gözlerini kıstı. Tuz serpintisi ve keskin soğuk rüzgar yüzünden yaşlarla dolan gözlerine elini siper etti. Gözlerini kırpıştırarak yaşları uzaklaştırdı, ama gördüğünü sandığı hareket kaybolmuştu.

Gece ve fırtına tehdidi, kaptanın rotadan sapması gibi düşük bir olasılığa karşı gözetçinin yukarıda korkunç bir gece geçirmesine sebep olmuştu. Bu pek mümkün değil, diye düşündü gözetçi, çünkü kaptan bilgili bir denizciydi başka niteliklerine ek olarak tehlikeden kaçınma yeteneği için de seçilmişti. Ve bu yolculuğun ne kadar tehlikeli olduğunu herkes kadar o da biliyordu. Tapınak kargoya paha biçememişti ve Queg kıyıları boyunca bekliyor olabilecek saldırganlar, mümkünse kaçınılması gereken Dul Noktası yakınlarında tehlikeli bir rotayı gerekli kılmıştı. Ama Ishap’ın Şafağı mürettebatı deneyimli denizcilerden oluşuyordu, şu anda kaptanın emirlerini dikkatle dinlemekte olan adamlardan, ve her biri emre itaat etmekte acele ediyordu, çünkü gemideki her adam biliyordu ki, Dul Noktası’ndaki kayalıklara sürüklenecek hiçbir gemi hayatta kalmazdı. Her adam kendi canı için korkuyordu (bu çok doğaldı) ama bu adamlar yalnızca denizcilik yetenekleri için değil, Tapınak’a bağlılıkları için de seçilmişti. Ve tek bildikleri kargonun Tapınak için ne kadar değerli olduğu idi.

Aşağıdaki ambarda Krondor’daki Ishap Tapınağı’ndan sekiz keşiş çok kutsal bir eserin, Tanrıların Gözyaşı’nın çevresinde duruyorlardı. Neredeyse iri bir adamın kolu kadar uzun ve iki kat kalın, şaşırtıcı büyüklükte bir mücevher olan Gözyaşı içten içe gizemli bir ışıkla aydınlanmıştı. Her on yılda bir, Gri Kule Dağları’ndaki minik, gizli bir vadide, saklı bir manastırda yeni bir Gözyaşı oluşurdu. Hazır olduğunda, en kutsal ayinler tamamlandıktan sonra, iyi korunan bir kervan onu Özgür Natal Şehirleri’ndeki en yakın limana sevkederdi. Orada bir gemiye konulup Krondor’a taşınırdı. Oradan, Gözyaşı ve savaşçı keşişler, rahipler ve hizmetkarlardan oluşan eşlikçi topluluğu ile yola devam eder, sonunda Salador’a ulaşır, mücevher oradan gemiyle alınıp Rillanon’daki ana Tapınak’a nakledilir, gücü solmakta olan eski Gözyaşı’nın yerine yerleştirilirdi.

Kutsal mücevherin gerçek doğası ve amacı yalnızca Tapınak’ta hizmet gören en yüksek mevkiye sahip kişilerce bilinirdi ve ana direğin tepesindeki denizci soru sormazdı. O tanrıların gücüne güveniyordu ve yüksek bir amaca hizmet ettiğini biliyordu. Ve bu nöbeti tutmak kadar, soru sormaması için de iyi ücret alıyordu.

Ama karşıt rüzgarlarla ve zorlu denizlerle mücadele ederek geçen iki haftadan sonra en dindar adam bile her gece aşağıdan parlayan mavi-beyaz ışığı ve keşişlerin bitmek bilmeyen ilahilerini sinir bozucu bulmaya başlamıştı. Mevsimsiz rüzgarların süresi ve beklenmedik fırtınalar bazı denizcilerin karabüyücülük ve karanlık büyüler hakkkında homurdanmaya başlamasına sebep olmuştu. Gözetçi Doğa ve Denizcilerin Tanrıçası Killian’a, şafakta hedeflerine, Krondor’a ulaşacakları için sessiz bir şükran duası etti (ve sonra bazılarının Denizin gerçek Tanrısı olduğunu söylediği Eortis’e kısa bir dua ekledi). Gözyaşı ve eşlikçi topluluğu doğuya gitmek üzere hemen şehirden ayrılacaktı, ama denizci Krondor’da, ailesinin yanında kalacaktı. Aldığı ücret eve uzun bir ziyaret yapmasına izin verecekti.

Tepedeki denizci karısını ve iki çocuğunu düşündü, yüzünden kısa bir gülümseme geçti. Kızı artık annesine mutfakta ve bebek erkek kardeşinin bakımında yardım edecek kadar büyümüştü. Üçüncü çocuğun doğumuna az kalmıştı. Daha önce yüzlerce kez olduğu gibi, denizci evine yakın bir yerde iş bulmaya, böylece ailesi ile daha fazla zaman geçirebilmeye yemin etti.

Kıyıya doğru bir başka hareket kıpırtısı ile düşüncelerinden sıyrıldı. Gemiden yayılan ışık fırtınayla çalkalanan dalgaları boyuyordu ve denizci denizin ritmini hissedebiliyordu. Birşey o ritmi bozmuştu. Karanlığın içini gözetledi, loşluğu iradesinin gücü ile delmeye, kayaların fazla yakınına sürüklenip sürüklenmediklerini anlamaya çalıştı.