@Duhan ne güzel özetlemişsin ama

@Wanderer Teşekkürler. Biraz yavaş olsa da devam ediyorum


Eski Adam ve Kelebek 4. Bölüm
Yağmur Başladı dedi Genç.
Su damlacıkları ipil ipil dökülmeye başladı gökten. Eski Adam gülümseyen gözlerini yağan damlalardan hiç de sakınmadan göklere dikti. Sanki her damla gülümsemesini daha da genişletiyor gibiydi.
"Yağmur bu" dedi. "N’apacağını hiç bilemezsin."
Sinir ve kibir dolu bir sırıtma belirdi Gencin gözünde.
"Sen bilemezsin İhtiyar. Ben olanı bilir olacak olanı ise olmuşta görürüm."
İhtiyar cevap üzerine gülümsedi. Elinin işaret parmağını hafifçe ileriye uzatarak bir su damlasının eline konmasına izin verdi. Damlacık, Eski Adamın buruşuk parmaklarına masum bir öpücük kondururcasına, hafifçe konmuştu. Kelebeklerine baktığı sevgi ve ilgiyle baktı damlacığa Eski Adam. Damlayı tutan elini gözlerine yaklaştırarak yeni bir oyuncak bulmuş bir çocuk edasıyla damlacığı ilgiyle izlemeye başladı.
Bir süre sonra tekrar söze başladı. Sesinin hafif dalgın tonu ilgisinin hala damlada olduğunu gösteriyordu.
“Bu damlayı hatırlıyor musun?”
Genç, beklemediği bir soruyla karşılaşan bir din adamının savunmasıyla gerildi bir anda.
"Birinin...."
Sözünü bitirmesine fırsat vermeyen Eski Adam araya girdi.
"Bu Ozanın damlası. Annesi tarafından ölsün diye ormana terk edildiğinde, görmeyen gözlerine rağmen cesurca ormanda birilerini beklerken dudaklarına hayatının ilk öpücüğünü konduran o yağmur damlası bu. Ona dışarıda güzel şeylerin olduğunu anlatan bir yağmur damlası. Ozana sevginin ne olduğunu öğreten yağmur damlası..."
"İki yağmur damlası arasında fark varmış gibi konuşuyorsun İhtiyar” diye terslendi Genç. “Hepsi aynı molekülden oluşuyor. Arada sırada taşıdıkları mineraller değişse de iki su parçacığı arasında fark yoktur.”
“Belki de yoktur” dedi Eski Adam. “Ama ben herşeye rağmen bu damlacığı çok iyi hatırlıyorum.”
“Ozan bu damlacık olmadan ozan olamazdı biliyor musun. “
Genç bildiğini ispat etmek istercesine atıldı.
“Doğar doğmaz dudağına düşen yağmur damlasını sevgi göstergesi sanan aptal bir veletti işte. Bu damladan başka herhangi bir damla da olabilirdi. O aptal veledin iki damlayı birbirinden ayıracağı hassasiyeti olmadığını biliyorum.”
Eski adam gülümseyerek damlanın toprağa damlaması için hafifçe eğdi elini. Damla elinden kopup yere düşerken, usulca oturduğu sandalyeden gence baktı. Kucağındaki battaniye, yağan yağmura rağmen kuruluğunu koruyor ve huzurlu bir eski adam portresi çiziyordu elinden geldiğince.
"Belki" dedi Eski Adam. "Belki o da bir zamanlar sıradan bir damlaydı Alim. Ama o gün, o dudağa damladığında bir yaşamı değiştirdi, bütün evreni etkileyecek bir aşk için hayati bir adım attı. Bozulmaya mahkum bir evreni kurtarmak için üzerine düşeni yaptı ve ozanın kalbini yumuşattı. Düşünsene, Ozanın kalbinin yumuşamadığını, tam tersine terkedilmişliğin sertliği ve nefreti ile dolduğunu. O koca kalpte bütün evrenden nefret etmeye yetecek kadar boşluk vardı. Ve bu damlacık o kalbi sevgiyle doldurup taşırdı. Ve sen buna rağmen bu damlaya sıradan diyorsun.
Genç bunun üzerine nefret dolu gözlerini Eski Adama dikti işaret parmağını yağmur damlacığına uzattı. Bir an sonra dudağına şeytani bir gülümseme oturtarak konuşmaya başladı.
"Hayır İhtiyar" dedi. "Yanlış biliyorsun. Olaylar öyle gelişmedi." Sözlerine başladıktan sonra dudakları nefret ve kıskançlıktan iyice gerilmiş, gözlerinde deliliği andıran ışıklar oynamaya başlamıştı. Yağmur damlacığını gösteren parmağı içinde kabaran siniri gösterircesine titremeye başladı.
"Hiç mi izlemedin yoksa olanları. O yağmur damlacığı normal değildi"
O yağmur damlacığı normalden başka her şeydi.
"Tıpkı o gün yağan yağmurun normal olmaması gibi."
Eğer insanlar kaydedebilseydi o yağmurun var olmuş en alışılmadık yağmur olduğundan bahsederlerdi.
"O gün asit yağdı İhtiyar."
O gün asit yağmıştı.
Genç sözünün burasında hafifçe kıkırdamaya başladı. Gözlerindeki kıskançlık yok olmuş, yerine zafer kazanmış bir komutanın mağrur ifadesi oturmuştu.
"Ve Ozanın dudağına düşen o damlacık da serin ve tatlı bir damlacık yerine ona hayatındaki en büyük acıyı yaşatan kudretli bir asitti."
Ozan, hayatında bir daha asla bu kadar büyük bir acı yaşamayacağından emindi. Hayata geldiği ilk anda acıların en büyüğü ile karşılaşmıştı
"Ve senin de dediğin gibi o güçlü kalbi, ölmesini engelledi. Ama bu dünyadaki ilk gününde acıların en büyüğünü yaşadığını asla unutamadı."
Ozan çığlıklar atarak ağlamaya başladı sarıldığı kundağında. Dünyaya geldiği ilk gün acıların en büyüğünü tanımış ve hayatta kalmıştı. Bir daha asla böyle bir acı çekmeyeceğini ve bu acının bir benzeri olmadığını biliyordu. O damlanın sadece onun için varedildiği ve onun canını yakmak için gönderildiğine emindi. Kundakta yatan çocuk ne yaptığının farkında bile olmadan bir yemin etti o ormanın içinde. Olacak olanı olmaya itecek bir yemin.
Ozan bu dünyadan ve içindeki her şeyden nefret ediyordu.
Eski Adam bildik bir ifadeyle gülümsedi.
"İnsanların güzel bir sözü vardır Alim. Kaderinden kaçarken aslında tüm yaptığın ona doğru yol almaktır sadece."
Gencin, bu sözleri duyacak hali yoktu. Yere çökmüş acılar içinde kıvranıyor çığlıklar atıyordu.