Bölüm – 2Derler ki acun illerinden bir ilde kralın biri bir derde tutulmuş ama öyle bir dertmiş ki bu kendiside bilmezmiş ne olduğunu. Kaç zaman kendine dert aramış dermanı bulunsun diye. Nice doktorlar gelmişte derdi bilmediklerinden dermanı bulamamışlar. Bütün umutların kesilmediği bir anda elinde asasıyla o diyara yabancı olduğu her halinden belli ihtiyar bir ak sakallı sarayın kapısına gelmiş. Mevzu kral derdi olunca hemen huzura çıkarmışlar. Onlarca doktorun muayenesinden geçen kral gümüş işlemeli tahtında üzerinde mavi tuniği, başında tacı olduğu halde oturmakta kraliçeyle diğer aile eşrafı ayakta bekleşmekteydiler. Huzura giren ihtiyar kartal misali gözleri önce kralı sonra aile fertlerinin geri kalanını süzdü aradığı kişiyi, kraliçenin kız kardeşini, bulduğunda ise dudağında tebessüm yayıldı. Yeşil cübbesi ve dayandığı asası, yıkılmaz dağlara benzeyen heybetiyle konuşmaya başladı. Her söylediği sözcükle daha da büyüyordu insanların gözünde. Çok değil krala bir iki söz söyledi görelim ihtiyar ne söyledi:
Derler Han'ım derdin vardır
Bizim el ah ne yamandır
Senin derdinin dermanı
Uz değil soyu at'ndadır
Bunu söyledikten sonra cevap beklemeden çıktı ihtiyar. Kimse bu heybetli kişiyi durdurmaya yanaşmamıştı. Kralın kendisi bile daha ne olduğunu anlayamamış ihtiyarın ardından bakmaktaydı. İhtiyarı bir daha ne gören ne duyan oldu. Söylediği akıllarda yer etti de anneler bebelerine ninni diye okudu. Kral günlerce düşündü durdu dediği kimdir. Kaç gece sabaha vardı da hali nicedir. Kralın yüzünden düşen bin bir parçadan bir parça baldızına düştü. Bir gün duydular bir rivayeti ki ebenin dilindedir. Tez vakitte çıkardılar ebeyi huzura. Kral sordu "Anlat kadın bildiğin nedir?" Ebe önce bir kem küm etti ama dayanamadı söyledi. Görelim ebe ne söyledi:
Kralım bundan yıllar önce ben sarayda çırak olarak benden önceki ebenin yanında çalışırken ondan işittiğim bir hikaye vardı bende insanlara onu anlattım. Bilmek isterseniz size de söyleyeyim. Siz amcanızın çocuğu yoktur diye bilirsiniz külli yalandır. Şöyle ki; Vakti zamanında babanız tahtın varisinin sizden başka biri olabileceği korkusuyla amcanızın bütün çocuklarını verdiği emirle boğdurtmuş. Gel zaman git zaman dayanamamış amcanız. Üçüncü çocuğunun doğumundan bir zaman önce ustamın, ebenin, yanına gelip ona iltifat etmiş. Demiş "Bana yardımcı ol bak bu ölen kaçıncı yavrumdur. Yüreğim kan ağlıyor yardım et bana. Al bu doğacak çocuğumu kaçır onu ölümden. Yalvarırım sana kaçır onu ölümden." Ustam da dayanamamış nasıl dayansın anne yüreği işte. Bebeği ölmüş bir anne bulmuş üstelik buralardan da değil demiş ona sana bir bebe veririm ama bu diyardan gidersin. "He" demiş bu işe o kadın. Çocuk da kendi anasının sütü yerine ilk onun sütünü içmiş. Ebe, kocasını kadının yanına katıp başka ile yollamış. Ey kralım ben bunu bilir bunu söylerim. Hangi ildir bilmem. Ustam ölmüştür ama birde kocasına sorun derim.
Kadına kese ile ödül verip huzurdan defettiler. Yedi gün sekiz gece kocayı aradılar da sekizinci gün şafağı huzura çıkardılar. Beli bükük ihtiyar çıktı huzura saçları ki ak. Kral bile görünce edeb etti. Emretti, ihtiyara yer etti. Ac idi, doyurdu. Yorgun idi, bekledi. Derdini, dermanını sormayı beceremedi. Kraliçenin kardeşi Ak'ın yanına geldi, dedi "Ey ak saçlı, yüzü nurlu, sözü kutlu ihtiyar. Kralımın derdi vardır nedendir kendide bilemez. Ne doktorlar geldi çare olamadı. Senden önce bir ak daha geldi. Senin saçın onun sakalı ak. Krala dedi 'Uz değil soyu at'ndadır' arar durur derman kimdir. Ebeden öğrendi ki hiç bilmediği kuzenidir. Ona sen yoldaş olmuşsun de bana hangi ile kondurmuşsun." İhtiyar bir doğrulup "Yüzü güzel gönlü güzel kendi güzel kızım. Bilirim Han'ımın derdi vardır ama ben kendisi sorsun isterdim. Anlaşılan o ki buna hala utanır, olsun. Ben senin hatrına soramadığı soruyu cevaplayayım hadi tez kralını çağır." demiş. Krala kız ile haber uçurmuş. Kral gelince söylemiş görelim ak saçlı ne söylemiş:
Han'ım sana misafir iki ak imiş
Ulular der her derdin dermanı var imiş
Sıkıntı çekersin babanın cürmüdür
Omuzlarına binen onun yüküdür
Doğru ben yoldaş idim atan soyuna
Gittik gün ve gece dere tepe boy'na
Vardık hatunun il'ne güneş ilk doğa
Bil, hatun gök altında yaşamaz gayrı
Nasıl amcan öldü yavrusundan ayrı
Var git haberci yolla o ellere de
Ak gözlü arasın, yabancı ilinde
Ben sana derdinin yerini söyledim
Han'ım üçü bekle, derd'n dermanı olsun
Bunu söyledikten sonra cevap beklemeden çıkmış ihtiyar. Kral anlamamış dediği nedir. Derdini bulmak için eline gelen bu fırsatı tepememiş. Ulaklar çağrılmış huzura ihtiyarın hemen ardından. "Tez güneşin ilk doğduğu yerlere gidin. Bana o ellere yabancı bir ak gözlü getirin. Ak'ın sözün budur manasını bilemedim. Haydi yiğitlerim hem manayı bilin hem ak gözlüyü getirin." Kralın emrinden sonra ulaklar çıkmış huzurdan. Anlayan yola vurmuş kendini, anlamayan taşa vurmuş başını.