Serinin ilk kitabı olan Locke Lamora'nın Yalanları'nı, binbir zorlukla ve ikna çabalarıyla okudum, bitirdim ve yorumlamaya geldim. Böylesine kaliteli bir eserin yazarına saygı duyulması ve yazarın özenli bir yorumlamayı hak ettiği gerçeğini de göz önünde bulundurarak sözlerime başlıyorum.
Kitabın güzelmiş, götoş.
Şaka bir yana, Patrick Rothfuss'un belirttiği üç maddeden başlayalım.
1. Kitabın girişi güçlü.
Evet, kitabın girişi kesinlikle güçlü. Kendisinin de belirttiği üzere, ilk 50 sayfada hem karakterlere giriş yapıyorsun, hem yaratmış olduğun evreni tanıtıyorsun hem de bu sırada IMDB'de 7 ve üzeri puan almış sayısız "soygun" filmlerinden daha kaliteli bir soygunu gözler önüne seriyorsun. Kitabın başlangıcının bu etkili havası beni çok heyecanlandırmıştı. Tahminim, iki-üç günde bitirir; ikinci kitabı da bir çırpırda harcardım ancak öyle olmadı.
Yeni bir evren yaratmanın en büyük sıkıntısı bunu okuyucuya aktarmak olsa gerek. Orjinal bir coğrafya ya da bir meslek grubunun ötesinde, takvimlerin, günlerin ve saatlerin bile yeni olduğu bir dünyadan bahsediyoruz. Scott Lynch, haklı olarak bu serinin her yönüyle "olmuş" olmasını istiyor ve bu yüzden, sıfırdan yarattığı bu evreni biz okuyuculara tanıtmak zorunda. Ancak bu durum, benim okuma hızımı bir hayli baltaladı. Kendimi "The Camorr Job" ya da "Lamora's Eleven" tarzı bir filmin en heyecanlı yerini izlerken, birden filmin geçtiği bölgenin tarihi ve coğrafyası hakkında bilgi bombardımanına tutulurken bulunca, zaman zaman hevesim kırıldı. Betimlemeler konusunda oldukça yetenekli olmasına rağmen, bu bahsettiğim "tarih ve coğrafya" derslerinin çok da karmaşık ya da kafa zorlayıcı olmamasına rağmen, bu durum benim için kitabın okunma sürecini çok dalgalandırdı. Sanki her an bir quiz yapılacakmış gibi; Aşağıdakilerden hangisi Camorr'un mahallelerinden birisi değildir?
2. Kitabın ismi güzel.
Serinin adı "Centilmen Piç", kitabın adı "Locke Lamora'nın Yalanları", arka kapağında kitaptan alıntılanan bölüm de"Boğazında kanayan bir kesik olsa ve bir hekim o kesiği dikmeye çalışsa Lamora iğneyle ipliği çalar ve kahkahalar atarak geberip gider. Çocuk...çok fazla çalıyor." olunca, gel de okuma.
3. Scott, kitapta ağzını bozmayı iyi beceriyor.
Hem evet, hem hayır. Burada takıldığım nokta küfürlerin içeriği ya da yoğunluğu değil; gerçek hayatta da küfürlerden rahatsız olan birisi değilim. Takıldığım nokta, bu durumun da bir hayli dalgalı olması. 1. maddede belirttiğim dalgalanma gibi yazarın tarzında da bazen dalgalanmalar oluyor. Mesela, şu meşhur "götoş" sahnesinde, sesli gülmeme rağmen çok şaşırdım; hiç öyle bir şey beklemiyordum. Yazar kitabın bazı yerlerinde takım elbisesini giymiş, binlerce kişilik bir topluluğa ders verircesine bir tarz takınmışken, bazı bölümlerde ise altına pijamasını çekmiş de sağ eli...cebinde, yazmış geçmiş gibi. Hayır, özensizlikten bahsetmiyorum; rahatlıktan bahsediyorum. Kitabın bazı bölümlerinde edebi ve planlı bir üslup hakimken, bazı bölümlerinde Jim Butcher tarzı bir rahatlık hakim.
Bu yazarın özensizliğini ya da kalitesizliğini göstermiyor; tersine, bu yazarın ne kadar geniş bir yelpazede yetenekli olduğunu gösteriyor. Tarih dersleri ve üslup farklılıkları konusundaki düşüncelerimin bir övgüden çok bir eleştiri olmasının tek sebebi, bu Scott Lynch'in ilk kitabı olması. Serinin planlanan 7 kitabı olduğu düşünülürse; çok da uzaklaşmaya gerek yok aslında, ikinci kitabı okumamla beraber aynı cümleleri övgü niyetiyle kullanacağımdan şüphe yok.
Karakterlere gelecek olursak, tanıtılan tüm karakterler; Hırsızbaşı'ndan Ibelius'a, hepsi de özenli ve tutarlı karakterlerdi. Tutarlı ve güncel olayların etkilerine mantıklı tepkiler veren karakterler yaratmak; yani hem sabit hem de gelişime açık karakterler yaratmak, okuyucunun bundan hiç rahatsız olmaması, oldukça güzel bir şey. Don ve Dona Salvara'nın kitap boyunca hallerini düşünün.
Centilmen Piç'lere ayrı bir parantez açmak istiyorum. Bence Centilmen Piçler ; -Jean hariç- berbat dövüşçüler, yetenekli düzenbazlar ama en önemlisi mükemmel birer rahipler. Böylesine kaliteli birer din adamları yetiştirdiği için Peder Zincir'e, Fred ve George'dan sonra sonunda bağrımıza basacağımız enfes ikizleri bize tanıttığı için Scott Lynch'e teşekkür ediyorum. Şu son hususta Scott Lynch'e başka bir şey de söylerdim ama, spoiler.
Kurgu konusunda ise, kitabın başlarında düşündüklerim ile şu anda düşündüklerim arasında dağlar kadar fark var. Kitabın başlarında eğlenceli bir düzenbazlık gösterisine tanık olmak gibi çapsız ve küçük hayallerim vardı. Şimdi ise, bunca tarih ve coğrafya dersi, tanık olduğumuz iç içe geçmiş olaylar, uzak diyarlardan gelen haberler ve etkileşimler düşünülünce, heyecanlanmadan edemiyorum.
Sonuç itibariyle, kitap idare ederdi; Gri Kral'a kadar yavan, sonrasında ise oldukça basit bir kurguya sahipti.
YALANCI!
Kitaptaki ara bölümler gereksizdi; o bölümleri okurken sıkıntıdan patladım.
YALANCI!
Kitabın çevirisi bir hayli sıradandı ve yazım hatalarından geçilmiyordu.
YALANCI!
Kitabın en kötü yanı, serinin ikinci kitabının okuma listemde üst sıralara yükselmesine izin vermesi.
PİÇ KURUSU!
Peki, o zaman şöyle söyleyeyim. Kitabı alın, okuyun. Bitirmeseniz de olur aslında. Tek yapmanız gereken kitabı elinizde tutmak... Jean gelene kadar.