Ve uzun bekleyiş nihayet sona eriyor!
Son Dilek ve
Kaderin Kılıcı ile başlayan The Witcher kitapları serüvenimizde sıra
Elflerin Kanı‘nda! Kader Kılıcı’nın bittiği noktadan başlayan Elflerin Kanı (
Blood Of Elves),
Ciri‘ye kol kanat germeyi kabul eden Geralt‘ın kül saçlı kızımızı
Kaer Morhen’e götürüşünü ve sonrasında yaşananları konu alıyor. Bu kez Geralt’ı biraz daha az, başka karakterlerin gözünden görüyoruz başlarda. Ama sayfalar akmaya başladıkça ak saçlı Witcher’ımız da daha fazla sahne almaya başlıyor yavaş yavaş. Üstelik her zamanki nükteleri ve ince dokundurmalarıyla.
Serinin ilk romanı olma özelliği taşıyan kitapta (daha öncekiler kısa hikâye derlemesiydi bildiğiniz gibi) aynı zamanda Sapkowski’nin kaleminin ne kadar güçlü olduğuna şahit oluyoruz. Nasıl mı? Anlatım tarzı o kadar sık ve güzel bir şekilde değişiyor ki bir an olaylara Geralt’ın gözünden şahit olurken başka bir bölümde farklı bir karaktere geçiyoruz. Bazen birinci, bazen üçüncü tekil şahıs anlatımı karşılıyor bizi bölümlerde. Ve Sapkowski bunu çok akıcı bir biçimde yapmayı başarıyor. Yine de okurları uyarmadan etmeyeyim, bu sefer daha ağır ilerleyen bir kurgu var karşımızda. Ama hem
Yennefer ve
Dandelion gibi karakterlerin gelişimini görüyoruz hem sürprizini bozman istemediğim eski dostlar hikâyeye katılıyor hem de sonraki kitaplar için güzel bir zemin hazırlıyor roman.
Çevirisini
Regaip Minareci‘nin, editörlüğünüyse
Kemal "Everfever" Küçükgedik‘in üstlendiği kitap şu an ön siparişte, 19 Eylül tarihinden itibarense tüm kitapçılardaki yerini alacak.
Arka kapak yazısına ve ön sipariş linkine
haberimizden ulaşabilirsiniz.