Testere vakası mı acaba? diye düşündü John. Odanın tepesinde tek bir lamba vardı. Lambanın ışığına gözleri alıştığında beyaz, lekeli duvarları gördü. Duvarın bir tanesinde bir güvercin resmi asılıydı. Bu duvar tam karşısına denk geliyordu. Onun solundaki duvarda bir kapı vardı ve kapının üzerinde ufak bir pencere vardı. Bir kolun girebileceği kadar. Arkasındaki duvarın tepesinde lambanın tam karşısındaysa demir parmaklıklarla süslenmiş bir pencere durmaktaydı. Bu sürünerek çıkabileceği büyüklükte bir pencereydi. Ancak o an fark ettiği şey, sağındaki duvarda yani boş olan duvarda, çarmıha gerilmiş, üzerinde üniforma olan bir kızın vücuduydu. Her yerinden kan akmaktaydı. Dizüstü eteği kandan kıpkırmızı olmuş, göğsünü yaran kazığın kenarları morarmaya başlamıştı. Siyah saçlarıysa hüzünlü yüzünü hafifçe örtüyordu.
John korkudan bembeyaz kesilip bir çığlık attıktan sonra hızla geriye kaçtı.