Kayıt Ol

İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır . Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz


Mesajlar - uveybaba

Sayfa: [1] 2 3 ... 8
1
Oyunlar / Ynt: PS4 almalı mıyım?
« : 29 Ekim 2016, 07:42:38 »
Arkadaşının zoruyla PS4 almış birisi olarak artılar ve eksiler olarak yorum yapabilirim sanırım.

Artılar :

+PS4'e özel oyunlar.
+PSN kardeşliği.
+Online oyunlarda hile olmaması (kısmen).

Eksiler :

-Uzun süreli bilgisayar kullanımı sonrası antik bir teknoloji gibi hissettirmesi.
-Serverların dengesiz bir ruh halinde olması. BF1, Fifa 17, Uncharted 4 benzeri oyunları oynayan birisi olarak söylüyorum. Bazen serverlar öyle bir hale geliyor ki direk konsolu kapatıyorum sıkıntıdan. Lag, ping her şey var.
-Herhangi bir oyunda chat sistemini kullanacaksanız klavye zorunluluğu. Arkadaşlarımın PSN üzerinden attığı mesajlara Whatsapp'tan cevap veriyorum -_-
-Arayüz inanılmaz ağır geliyordu. Son güncelleme ile onu çözdüler biraz gerçi.

daha çok fazla eksi sayabilirim fakat hevesinizi kaçırmak istemem. Açıkçası PS'nin tek artısı benim için kendine has oyunlarıdır. Bunun dışında her şeyi çok daha iyi bir şekilde bilgisayarımda hallediyorum. Hatta o oyunlar dışında konsolu açmıyorum bile. Dantel sersem sırıtmaz.

Exlusive oyunları oynamak istiyorsanız, ben salonumda kullanacağım, multimedya özellikleri güzel olur diyorsanız alabilirsiniz.

 

2
Oyunlar / INSIDE
« : 29 Ağustos 2016, 15:48:14 »


Keyif alabileceğimiz oyunların mükemmel AAA yapımlar olmak zorunda olmadığını bize kanıtlayan, çıktığı zaman puanları silip süpüren, Indie oyunlar için önemli bir gedik açmış Limbo'nun yapımcılarının yeni oyunu INSIDE.

Oyunun şu ana kadar almış olduğu puanlara tıklayarak ulaşabilirsiniz. Limbo ile mükemmel bir iş çıkarmış stüdyonun bu başarısını devam ettirmiş olması ve üstüne azımsanamayacak kadar fazla olumlu özellik ekleyerek yoluna devam etmiş olması büyük bir övgü hak ediyor.

Tek bir diyalog dahi içermeden, size herhangi bir yazı parçası bile vermeden, oyuncuyu bu şekilde hikayeye bağlıyor olabilmesi çok güzel. Bir yarım saat oynar kalkarım diye açtığım oyunu bitirdim. Pişman değilim. Eğer yarıda bıraksaydım uyuyamazdım. Sanırım en çok bu şekilde oyunlara ihtiyaç duyuyorum. Kişiyi fazla bilgi ile yormadan, merak ve heyecan duygusunu doğru orantılı olarak bölümler ilerledikçe arttıran yapımlar. Atmosfer, sesler, müzikler her şey ilk andan itibaren oyuncuyu içine çekmeyi başarıyor.



Oyun distopik bir evrende geçiyor. Bana fazlasıyla Nazi Almanyası'nı anımsatan bir ortam. İnsanlar kamyon kasalarında toplanıyor, sıralar halinde tesislere götürülüyor ve burada bazı testlere tutuluyorlar. Bu testler ve yapılan müdahaleler sonrasında insanlar adeta zombilere dönüşüp sadece kendilerine verilen görevleri uygulamaya başlıyorlar. Kimisi temizlikçi, kimisi inşaat işçisi. İnsanlar toplanıyor ve kölelere dönüştürülüyorlar. Aynı durumun bizim başımıza da gelmemesi için ise her şeyimizle kaçıyoruz.

Hikayenin oyun atmosferine aktarılışı muazzam. Bomboşluk, yokluk, hiçlik... Oyun alanının hangi köşesine baksanız, nereye adım atsanız bu duygular sizi takip ediyor. Atmosferin fazlasıyla karanlık ve gri tonlarında olması ise bu duyguları iyice pekiştiriyor. Sizi kovalayan av köpekleri, silahını kullanmaktan çekinmeyen güvenlik görevlileri, tek amacı sizi yakalamak olan dev robotlar. Bu tarz etkileşimlerde zamanlamanın mükemmel olmasından mıdır bilemem ama tam yakalanacağınızı düşündüğünüz sırada, ayaklarınızdan boynunuza doğru çıkan o gerilim hissi bana çok büyük bir tatmin yaşattı. Yeri geldiğinde korku, çekinceler fakat ne olursa olsun bir sonraki adımı atmak istiyorsunuz.



Oyunun bulmaca kısımları ise tam tadında olmuş. Ne çok zor ne çok kolay. Limbo'dan farklı olarak etkileşim alanına bir kat daha eklemişler. Artık biz, orta seviye etkileşim ve arka plan etkileşim olarak üç aşama. Her ne kadar küçük bir değişiklik gibi gözüksede, bu durum bulmacaların yaratıcılık olarak gelişmesinde büyük katkı sağlamış. Bulmacaları çözerken "Evet, bu yeni bir şey. Farklı bir tecrübe." diyorsunuz. Ben bu hissi en son Rick and Morty izlerken yaşamıştım. Pek çok yapım aynı yollardan giderek, sadece daha iyi yaparak sizi tatmin edebilir. Fakat INSIDE bu başarıyı yenilikçilik ile birleştirmeyi başarmış. Kimi zaman dev bir bulmaca çözerken üç kat arasında gezeceksiniz, kimi zaman zamanlamayı tuttururken bir kaç defa öleceksiniz fakat şunun garantisini veriyorum ki çözdüğünüz zaman güzel bir tatmin hissedeceksiniz.

Müzikler konusunda ise Limbo taktiği sürdürülmüş. Oynanışa göre değil de hikayenin kilit anlarında giren müzikler. Temiz, sakin ve sahne ile mükemmel orantılı olarak, hislerinizi bir üst seviyeye taşıyan seçimler yapılmış.

Ne olsa güzel olurdu? Daha uzun olabilirdi oyun. Herhangi bir rehberden faydalanmadan 4 saat içerisinde bitirdim. Gerçi bu 4 saatin tamamı harika hisler ve en önemlisi büyük bir tatmin ile geçti.

Not: Bu süreye oyunun alternatif bitişi dahil değildir. Daha bitirmedim ama tahminimce fazladan 1 saat ekleyebilirsiniz.

Oyun Steam üzerinden 31TL ye satılıyor. Bu mükemmel yapım için kesinlikle değecek bir ücret. Yetişkinlere yönelik bulmaca platform oyunları seviyorsanız, hatta sevmiyorsanız. Tek bir sözcük duymadan, tek bir kelime okumadan, detayları size vermeden, hayal gücünüze bırakan mükemmel bir hikaye oynamak istiyorsanız kesinlikle tavsiye ediyorum.


3
Şimdi ben bu .pdf lerin çıktısını alıp okuma maratonu yapmaz mıyım? Çok teşekkürler.


4
Dakikada kelime sayısı (DKS)   96
Tuş Vuruşu   488
(482 | 6)
Doğru kelime   80
Yanlış kelime   1

Yıllardır WoW oynuyor olmanın bir faydası olmuş ...

5
Tartışma Platformu / Ynt: Dişi Protagonist
« : 09 Ağustos 2016, 22:36:24 »
Rang Baru denen arkadaşa; Bu sayfada ki yazıların hepsini okudum ve Rang Baru,sen haksızsın arkadaşım. Seni kınıyorum, ve sana laflar hazırladım.

Şaka şaka. İlk başka patlamış mısır yiyen Michael Jakson .gifi koyacaktım fakat sonra şu güzel tartışma ortamını bozmayayım dedim.

Şu feminizm, cinsiyetçilik filan hiç çözemediğim konular. Daha kendi içimde karar veremiyorum çoğu zaman "Bu şekilde düşünüyorum ama bu herkese göre uygun mu?" Genel olarak olmuyor zaten.

"Kadının yanı erkeğin dizinin dibidir" klişesi biteli çok oluyor. Bu konuda İhsan abiye kesinlikle katılıyorum. Televizyon dizileri, filmler, kitaplar vs. Size bir mesaj verebilecek hemen hemen her kaynak artık sizi bu çizgiye yönlendiriyor. Karşısında durduğunuz takdirde ise süper bir lince maruz kalıyorsunuz. Bir kaç örnek ile açmak gerekirse;

1- Bir üniversitede kızlar toplanıp kendisini Twitter üzerinden taciz eden erkeği dövmüşlerdi. En azından iddia bu yöndeydi. Ben bu konu hakkında ne düşüneceğimi hiç bir zaman bilemedim. Şiddet karşıtı birisiyim. Fakat bir kadın bana vurursa tutumum ne olur bilmiyorum? Yiyeceğim dayağın kararını verecek kişi karşımdaki insan mı olacak ? Birde neden dayak yiyorum ? Bu meseleyi konuşarak halledemiyor muyuz? Yurdum kadını, kimimizin annesi, ablası zaten bir tutum yüzünden harap olmadı mı? Bu sorun karşısında durması gereken kişilerde aynı şekilde bir tutum içerisine girerse ben kimin tarafını tutmalıyım? Politik olarak doğru olmak zorundaysam feminist bacılarımı tebrik etmeliyim. Bir tane de benim için vurun demeliyim sanırım. Ben sessiz kalıyorum. Tepkilerden korkuyorum. Bir anda kendimi seksit olarak bulmak istemiyorum.

2- Bu forumunda yakından takip etmiş olduğu İthaki - Wirginia Woolf olayları. Kendilerini feminist olarak adlandıran bir grubun yapmış olduğu mekana zarar verme, tahrip etme. O olayda kim neyi savundu ? Kim neyi kurtardı hala anlamış değilim mesela. Bir garip dünya.

3- Kendi hayatımdan örnek vereyim. Kız arkadaşım sürekli LoL oynayan bir arkadaşından bahsetti isim belirtmeden. Bende onun erkek olduğunu varsaydığım için seksist damgası yedim. Kendisi şaka yapmış olduğunu söylese de ben aşırı tepki vermiştim. Ben uzun süre kafamda ölçüp biçtim bu durumu. Kadın inşaat işçisi, tır şoförü veyahut erkeklerle bağdaşmış bütün meslekleri yapabilirler. Fakat herhangi bir kişi bu meslek erbabından bahsederken isim vermezse ben bunu otomatik olarak erkek varsayıyorum. Bu kötü mü? Bilmiyorum mesela.

Futbol malumunuz. Oyuncuların yaşanan faüllerde ki sahte tepkileri herkesin dalga kaynağı. Bir .gif paylaşılmıştı. Bir futbolcu ufak bir temas sonrası yerlerde tepiniyor, .gifin devamında bir kadın futbolcu burnu ciddi bir şekilde kanarken iyiyim maça devam edelim işareti yapıyor. İnsanlarda buna gülüyor.

Şimdi kadınların daha ağlak veya hassas olması gerektiği için mi bu .gif komik ? Hani böyle bir beklentimiz mi var. Yoksa içimizde yerleşmiş bir düşünce mi? Erkek delikanlı olmalı, kolu kopsa bakacak ve işine devam edecek. Kadın ise "ayy ayaklarım üşüdü ihi :)))" yapacak ve tatlı olacak. Bu mu yani olayımız ? Mesela ben ablamı,sevgilimi,anne mi saat sekizden sonra bir yere gitmeleri gerekiyorsa bırakmak zorunda hissediyorum kendimi. Hissetmemeli miyim mesela ? Bana ihtiyaçları yok mu? Kafalar çok karışık.

Bu kısıma kadar yazdıklarım konunun ufak bir kısmıyla ilgisi olanlardı. Biraz iç dökme gibi.

Şimdi dünyanın geneli politik olarak doğru olmaya çalışıyorken pek çok tabu yakılıyor. Zencilere özel televizyon şovları, hintliler, asyalılar vs. Kendi coğrafyaları dışında azınlık olarak görülen pek çok grup ön plana çıkartılıyor. Keza eşcinsellik, ateizim gibi konular yine ön planda. Ve elbetteki kadınlar. Her ne kadar kadınlar hala pazarlama stratejisi olarak kullanılsa da, dış görünüşleri önemli bir yer tutuyor.

Ben bu durumdan kesinlikle rahatsız değilim (rahatsız değilim dediğim kısım kadınların ön planda olması. Yoksa vücutlarının pazarlam stratejisi olarak kullanılmasına karşıyım elbetteki). Elbetteki sevmediğim karakterler, nefret ettiği kişiler oluyor. Fakat bunun cinsiyetçilik ile ilgili olduğunu düşünmüyorum. Jessica Jones diye bir facia atlattık biz. Hayatımda gördüğüm en sıkıcı, en salak karakter. Kadın olduğu için mi ? Alakası yok. Çok kötü tasarlanmış.

Burada okur/izleyici kendisine sormalı bu soruyu. Kadın bir karakteri beğenmiyorken sorun kadın olması mı? Yoksa herhangi bir erkek karakterde de olsa sevmeyeceğiniz özelliklere sahip olduğu için mi? Eğer ilk sorunun cevabı evetse bence bir problem var. İkinci soruyu evet olarak cevaplıyorsanız sen eşittir ben.

Son olarak Shallan Davar yüzünden kitabı bırakıyordum az kalsın O.o

6
Oyunlar / Rocket League
« : 03 Ağustos 2016, 13:58:33 »
Multiplayer Oyun Dalında BAFTA Oyun Ödülü
2016 · Psyonix
Spor Oyunu Dalında BAFTA Oyun Ödülü
2016 · Psyonix
Aile ve Sosyal Oyun Dalında BAFTA Oyun Ödülü
2016 · Psyonix



Basit bir fikrin mükemmel olarak pratiğe dökülmüş hali. Son yıllarda oynadığım en keyifli oyun. Futbol sevmiyorum, araba yarışı oyunlarını sevmiyorum. Fakat ne zaman Rocket League girsem bir kaç saat başından kalkamıyorum. Acaba dedim son zamanlarda çok zorlayıcı oyun oynadım, bu oyunun ana fikri çok basit olduğu için mi hoşuma gitti ? Hayır öyle değilmiş. 30 küsur yaşlarında manevi abime aldım oyunu. Kendimizi gecenin 04:00'ünde bağırarak, heyecan yaparak, yeri geldiğinde söverek bulduk. Dur birde kız arkadaşım da oynasın dedim. Onu bu kadar eğlenirken görmeyeli uzun zaman olmuştu. Gol atınca bağırıyor, topu kaçırınca kızıyor. Ben gol atınca gelip öpüyor  ( ͡° ͜ʖ ͡°).  Oyunun verdiği keyfi heyecanı anlattıktan sonra birazda mekanikten bahsetmek lazım.

RC arabaları kontrol ettiğimiz bu oyunda amaç karşı kaleye gol atmak. Bitti. Oyun içinde pek çok farklı mod var. Düello dan 4v4'e kadar. Araba kişiselleştirmeleri sadece kozmetik ögeler içeriyor. Yani oyundaki tüm arabalar hız , manevra gibi özelliklerde eşit. Bu kısmı çok fazla sevdim çünkü yenildiğin zaman " Adamın arabası çok iyi abi. " gibi bir cümle kuramıyorsun ^^. Oyun fazlasıyla yetenek odaklı. Refleksler , zamanlama , ön görü en çok ihtiyaç duyulan kişisel özellikler. Ben bu yeteneklerin hiçbirisine sahip olmadığım için arenanın ortasında topa vurabilmek için sürekli zıplıyorum mesela. Belki denk gelir diye. Hehe. Refleks zamanlama demişken oyundaki ping oranınız çok önemli. Kötü bir bağlantıyla üzülebilirsiniz. Sizin nitro basarak üzerine gittiğiniz top aslında orada olmayabilir, belki hiç olmamıştır. Bilgisayar üzerinden oynayacaksanız kesinlikle bir oyun kolu tavsiye ediyorum. Dönüş ve gaz oranlarını klavyeden ayarlayamadığımız için can sıkıcı olabiliyor. Harita olarak ise birbirinden güzel tasarlanmış arenalar var. Kimi zaman bu arenalar oyun tarzınıza etki edecek özelliklere sahip olsalarda genel olarak görünüş olarak farklılıklar içeriyor.

İçerisinde basketbol modu bulunuyor aynı zamanda. Çok fazla oynamadım fakat tüm aynı fikri basketbol ile düşünün.


DLC sistemi ise gayet güzel çalışıyor. Örneğin yeni haritalar DLC'lere dahil edilmiyor. Sadece yani arabalar ekstra ücret karşılığında satılıyor ki 6tl gibi uygun bir miktar. Batman'in arabasını veya Geleceğe Dönüş'deki arabayı sürmek isterseniz bir 6 lira ateşleyeceksiniz. İkon olmuş arabalar haricinde yapımcıların tasarlamış olduğu 2-3 tane araba paketi fiyatları ise yine 6 tl civarında. Benim olsa güzel olurdu dediğim şey ise şu zamana kadar yayınlanmış tüm ekstra araçları tek pakete koyup 20tl civarı bir para istemeleri olabilirdi.

Ben oyunu çok sevdim fakat rekabet vazgeçilmezim diyorsanız oyunun Ranked sistemi var aynı zamanda. Ben daha girmedim, ne zaman Ranked bir oyun oynasam kişiliğim değişiyor. O yüzden pek bilgi veremeyeceğim fakat böyle bir mod var. Gördüm yani.

Benim en çok beğendim yanı ise maçların 5 dakika sürüyor olması. Evet sadece 5 dakika. İnsanlar yorulmuyor, gerilmiyor ve 5 dakika içerisinde oynadığın maç bitmiş oluyor. Girip stres atmak, farklı oyunların gerilimini atmak için birebir. Kimi zaman iki maç yapar çıkarım diyerek girdiğinizde saatlerinizi kaybedebilirsiniz. Arkadaşlarınızla eğleneceğiniz çerezlik ucuz bir oyun arıyorsanız tam size göre.

Steam - PSN - Xbox Live

7
Oyun ilk çıkış yaptığında Intel işlemcileri desteklemiyordu. Ben de bir Asus Zenfone kullanıcısı olarak o heyecan trenine katılamamıştım. Gece 03:00 sularında internette gezerken Intel desteğinin geldiğini öğrendim. Direkt olarak .apk dosyasını yükleyerek oyuna başladım, yakın olan Pokestop'ları taradım vs.

Baktım ki evimize yakın 20 dk yürüme mesafesinde 5 tane Pokestop var dip dibe. Keşif etmeliyim. O kadar süre beklemişim, internette üzerime atılan tonlarca paylaşımdan nasibimi almalıyım. Ben de bu tutkunun bir parçası olmalıyım diyerek hem Pokemon avlamaya hem Pokestop keşfi için kendimi yollara vurdum.

Önce kız arkadaşımdan trip yedim. Benim için olsa çıkmazsın diye. Sonra annemden gelen telefona açıklama yapmak zorunda kaldım. Pokemon nedir ? Nerelerde bulunur ? Darbe gününün ertesi gecesi benim sokakta ne işim var ? Evde yok mu bu Pokemon ? Hayır anne Ratata var sadece, dandik o. Neyse ki sonradan ablamı arayarak yaptığım işin kanı bozuk bir tabanı olmadığını anladı. Uyuşturucu filan satıyorum diye düşünüyordu herhalde kadın.

8
Takip ettiğim serilerin sonunu görememek. Olay Buz ve Ateşin Şarkısı değil. O seriye olan heyecanımı kaybedeli çok oluyor. Örneğin Fırtınaışığı Arşivi. Sanderson on küsur senelik bir zaman veriyor serinin bitimi için. Ben daha bir hafta sonrası için plan yapamazken adam on küsur senelik bir program çıkartabiliyor kendine. Kendimi on sene sonra hayal etmeye çalışıyorum. Tek kişilik şu düğmeli koltuklardan birine oturmuşum, bir yandan şömine çatırdıyor. Dışarıda kurt ulumaları. Ben Fırtınaışığı Arşivi son kitabın , son bölümün , son sayfanın , son cümlesini gözlerimde yaşlarla okuyorum. Olmuyor, bir gülme tutuyor. On seneye kadar kim yaşar la ?

9
Duyurular / Ynt: Kayıp Rıhtım Yeni Tasarımıyla Yayında!
« : 20 Temmuz 2016, 23:45:46 »
Modern ve minimalist tasarım oldukça hoşuma gitti. Renk seçimleri gayet yerinde. Ne göz yoruyor, ne kayboluyorsun site içerisinde. Tek dikkatimi çeken nokta logoda kullanılan font Türkçe karakter desteklemiyor sanırım. O yüzden "ı" lar biraz uyumsuz olmuş gibi. Veyahut font içerisinde dahildir sadece benim yanlış gözlemimdir. Bilemedim :D Gerçekten çok güzel olmuş. Emeği geçen herkesin ellerine sağlık.

Bu kadar emeğinizden sonra yüzsüzlük olmazsa bir isteğim var. Forum için yeni bir tasarım da hiç fena olmaz hani ^^

10
Oyunlar / Ynt: The Last of Us
« : 09 Temmuz 2016, 07:35:24 »
Bugün bitirmiş bulunmaktayım. Playstation almak için en büyük nedenlerimden birisiydi.

Oradan Game of the Year , buradan 10 tam puan , en iyi oyunlar arasında , konsol aldırır vs. gibi sürüp giden övgülerden sonra "hayırdır ? n'oluyoruz?" olmuştum zaten. Gerek maddiyat , gerek WoW oynuyor olmam yüzünden bir türlü oynayamamıştım. Nasip bu güneymiş.

Popüler kültürün her daim büyük bir düşmanı olarak süper kahramanlardan ne kadar nefret ediyorsam, zombilerden de o kadar nefret etmişimdir. Beni ne bekliyor olabilir ki diye düşünürken daha ilk bölümden oyuna bağlandım. İlk andan Joel'in silah kaçakçısının kolunu kırıp , düşünmeden kafalarına sıkması içimdeki mantığa çok büyük bir merhem oldu.

Eğer oynadığım karakteri ben kontrol ediyorken, üzerime gelen akın akın düşmanları Rambo gibi öldürüyorsam kimse kusura bakmasın ama ara video girdiğinde de aynı vahşetini sürdürebilmeli. Gerekirse işkence edecek, gözünü bile kırpmadan öldürecek. Hikaye bağlamında oyunun gösterdiği tutarlılık fazlasıyla hoşuma gitti. Zıt yöne dönüşler yok, saçma sapan ikilemler yok, kontrolümde olmayan kararlar sonrası saç baş yolmak yok. Trevor GTA için ne kadar mükemmel bir karakter olmuşsa, Joel ve Ellie de Last of Us için o kadar harika olmuş, belki daha iyi.

Diğer takdir ettiğim nokta ise survival türünü gerçekten iyi hissettirmiş olması. Bu survival dediğimiz tür bir köşede yer alan açlık ve susuzluk göstergesi olmamalı zaten. Atmosferi ve karakter etkileşimleriyle bizlere hissettirmeli. Varsın kendime iki çalı bir bezden barınak yapmayayım, kamp ateşi yakmayayım. Oynadığım karakter kafasının altına sırt çantasını alıp, kışın ortasında betonun üstüne yatınca ben iliklerime kadar hissederim zaten. Nefretin ötesinde hisler beslediği insanlar tarafından verilen yemeği kabul ettiğinde anlarım ben onun muhtaçlığını. Süper ötesi mekanik yapacağım deyip kendilerini kasmadıkları için tebrik ediyorum cidden. Mükemmel olmuş.

Oynanış yelpazesi ise bir hayli geniş. Korku türünün çok büyük bir hayranı olarak , böyle bir iddiaları olmamasına rağmen pek çok korku oyunundan çok daha güzel iş ortaya çıkarmışlar. Farklı enfeksiyon türlerine sahip yaratıklar ile karanlık bir labirentte kalıp , bir yandan taktik yaparken , öteki taraftan ses çıkarmayacağım diye sticki hafif hafif ileri ittirmek süper bir gerilim. Amnesia, Outlast ve özellikle P.t sonrası türeyen; Hepsi birbirinin kopyası, hikaye derinliği olmayan, ellerindeki tek öge scarejump olan, steam greenlight destekli oyunlara ders vermiş. "Hacı ben korku oyunu değilim ama benim bir tek bölümüm bile sizin vadedip başaramadığınız pek çok şeyi veriyor. "

Hikaye hakkında yazacak pek bir şey yok zaten. Benim gibi bir ruhsuz duygusalı kendisine hayran bıraktıysa gayet iyidir. Tek hayal kırıklığım hikayenin daha sert olmamasıydı. O kadar müsait halbuki. Kilit noktaların bir kaç tanesini daha sertleştir, insan doğasına daha uygun yap. Neler olurdu. Tahminimce gelebilecek eleştirilerden kaçınmak için çok fazla zorlamadılar. Ellie çok fazla küfür ettiği için bile eleştiri aldılar -_-

Son sözüm Naughty Dog'a , kurban olayım artık çöp arabası filan ittirme bize. Yeni oyunlarında kullanma şu mekaniği. Ayrıca Last of Us 2 çıkarsa Ellie yüzme öğrenmiş olsun lütfen.

Spoiler: Göster

Hold on baby girl.



11
Parshendiler Roshar dunyasinin yerlileri, onlar gibi insan disi akilli baskalari da var. Insanlar baska bir yerden geliyorlar zaten. Kendi dini doktrinlerinde de oyle yaziyor. Temel oalrak parshendilerin yokelci olmadiklarina bende inaniyorum. Sprenlerin ihaneti sonrasinda parshendiler Odium paresi tarafindan kullanilmis masum bir irk bence de.

Belki cok onceden parlayanlara benzer gucleri vardi ama bilinen insan tarihinde bunun goruldugunu sanmiyorum. Hem sprenlerin parlayanlari ortaya cikarmasi Elcilerin guclerini taklit etmelerinden geliyor.

Bence parshendiler ve sprenler bu gezegende parelerin gelmesinden cok once vardi. Adonalsiumun bizzat kendisinin parcalnmadan once bu gezegenden gectigini biliyoruz.Bu durumda spren ve parshendiler buyunun en orjinal formu tarafindan beslenmis oluyor sanirim.

Evet, bu da çok güzel bir düşünce. Direkt olarak Adonalsium ile bağlantılı olmaları. Burada kafama takılan soru; eğer öyle ise Brandon Sanderson soru cevap bölümünde Parshendiler'in neden Honor ile alakası olmadığını söylediği. Bilemiyorum. Önümüzde daha çok kitap var, pek çok kurulacak teori ve açılanacak sır bizi bekliyor.

Adonalsium bilinçli bir varlık mı? Bazı röportajlarda parçalanmak,bazı röportajlarda öldürülmek(kill, emin değilim tam) şeklinde geçiyor sanki. Bütün Kozmer kitaplarını okumadığım için röportajları tam okumadım ama, öyle mi?

Bilinç konusunda net bir açıklama yok fakat ben kendisinin bilinçli bir varlık olduğuna inanıyorum. Çünkü kendisi ilk orijinal insanları yaratan varlık. Mistborn : Secret History'de kendisiyle ilgili ufakta olsa bir bilgi kırıntısı var. Spoiler olarak aşağıda veriyorum dilerseniz bakabilirsiniz.

Spoiler: Göster

Bir tanrı vardı. Adonalsium. Kendisinin bir güç mü veya varlık mı olduğundan emin değilim. Her ne kadar ikincisinden şüpheleniyor olsam da.

12
Öncelikle özür dilemek istiyorum , ortaya bir teori atıp kaçtım. Bugün kendimi yazmaya hazır hissediyorum detayları ile. Günün ilerleyen saatlerinde bu mesajımı düzenleyeceğim ve sizlerle teorimin tamamını paylaşacağım.

... ve geldim. Öncelikle kısa bir not sunayım, kitabı okurken birden dikkatimi çekmedi bu durum. İlk kitabın sonunda Jasnah'ın Parshmen'lerin Yokelçiler olduğunu açıklamasından beri kabul edemedim bu durumu. Çok fazla basit, her şey çok fazla ortadaymış gibi geldi. Brandon Sanderson'dan bahsediyoruz değil mi? Bunu asla kabul edemem. Kitaplarında en ufak detaylardan kocaman ve mükemmel bir son yaratabilen kişi. Ben de bu yüzden ikinci kitaba başlarken özellikle didikledim her şeyi. Ve sonucunda bu şekilde bir sonuca ulaştım. İkinci kitabı bitirdikten sonra coppermind ve reddit sayfalarını araştırdım, benzer düşünceye kapılan kimse var mı diye. Göremedim :(

Bu teori çok büyük bir balon da olabilir çünkü kendi içinde çelişen kaynakları var.

Kralların Yolu'na dönelim. Dalinar'ın Hıyanet Günü'nü gördüğü görüdeyiz :

Bu görüde benim ilgimi çeken en önemli nokta göz renklerinden garip şekilde bahsedilmiş olmasıydı. Parlayan Sözler'de hatırlarsanız Kaladin Parlayan'a dönüştükten sonra gözlerinin rengi değişmişti. Fakat Hıyanet Günü'ne ait olan görüde önce Shinovar'lı gibi açık tenli bir Parlayan Şövalye'yi görüyor. Sonrasın da ise kendi sözleriyle devam edelim " Adam döndü, bir Alethi gibi derisi bronzlaşmış ve saçları koyuydu. Gözleri en solgunundan maviydi. Hatta doğal olmayan bir şekilde solgundu; irisleri neredeyse beyazdı." Bölümün devamında Parlayanlar'ın her ırktan olduğundan bahsediliyor ve sonlanıyor.

Buradan çıkarttığım sonuç şu ; Göz rengi Parlayanlar için belirleyici bir özellik değil. Bu aklımızda kalsın.

Ya ilk ya da ikinci kitapta yine Dalinar'ın görülerinden birisinde Parlayanlar ile birlikte bir Yokelçi ile savaşıyordu. Savaştıkları Yokelçi insan veya parshmen görünümüne sahip değildi. Bir yaratık veya hayvandı. Fırtına formuna sahip Parshendiler ile tek ortak özelliği, yaratığın gözlerinin kırmızı parlamasıydı. Bu bizi Yoksprenlere götürüyor. Yokspren herhangi bir varlıkla bağlandığı zaman gözlerinin rengini kırmızıya çeviriyor. Peki Yoksprenler kimlerle bağ kurabilir ? Daha önce Brandon Sanderson ile yapılan soru soru-cevap etkiliğinde şu şekilde bir cevap alınıyor :

Alıntı
Q: Are the Parshendi of Odium?
A: Not originally.

Q: Are the Parshendi of Cultivation?
A: Not originally.

Q: Are the Parshendi of Honor?
A: No

Honor insanları yarattı bunu biliyoruz. Brandon Sanderson kesin olarak Parshendi'lerin insanlar ile aynı soydan gelmediğini onaylıyor bize. Ki Parshendiler insanlardan önce Roshar'da vardı. Burada aklımda oluşan durum ise Odium ve Cultivation tarafından yaratılan varlıklara Yoksprenler'in etki edebileceği , bağ kurabileceği. Ya da direk Honor ile ilgisi olmayan varlıklara ulaşabildikleri.

Parshendi'ler savaş formundayken kendi zırhlarını vücutlarından çıkartabiliyorlardı. Hatta Kaladin bu zırhları sökerek Köprü Dört için bir savunma sistemi kurmuştu. Pare Zırh'larında bu şekilde bir oluşum olabileceği bana çok mantıklı geliyor. Pare Kılıç'larının ölü sprenler olduklarını biliyoruz. Parshendi'ler savaş formundayken kılıç yaratabildiklerine dair hiç bir şey duymadık. Bu da düşüncemi güçlendiriyor.

Parshendi'ler hakkında ne biliyoruz ? Bilinen tarihe göre Tanrı On Tarikatı Parshendiler yerine insanlara verdiği için, tanrılarını terk ediyorlar. Bazı kabilelere bölünüyorlar, zor şartlar altında yaşadıktan sonra Harap Ovalar'a yerleşiyorlar ve sonra Alethiler ile tanışıyorlar. Gerisi zaten Kralların Yolu'nun hikayesi. Yani tarihte geçen hikayeye göre Parshendiler aslında gayet normal bir topluluk. Dünyanın sonunu getireceklerini bekleyemezsiniz ki Parlayan Sözler'de bu durum iyice pekişiyor. Kendilerinin bir kültürü olduğunu, insanlardan hiç de farklı olmadıklarını görüyoruz. Taki yoksprenler ile karşılaşana kadar.

Parlayan Sözler ikinci kısımda bölüm başlarında Parshendi Şarkıları yazılıydı. Bir onlara bakalım. İlk önce Listeleme Şarkısı olarak okuduğumuz bölümde Parshendiler'in şu an sahip oldukları forumlarla alakalı kıtalar var. Bahsedildiği üzere Parshendiler öncesinde yüzlerce forma sahipti.

 
Alıntı
Fırtınaform sebep olur
Bir Rüzgar ve yağmur fırtınasına,
Gücünden korkun, Gücünden sakının.
Tanrılar getirecek geceyi onun gelmesiyle, Kan kırmızı sprenler zorla bağlanmış.
Sonundan korkun, sonundan sakının.

Dinleyici Rüzgarlar Şarkısı, 4. kıta

Parshendiler kendi nesillerine bu şekilde bir kıta bırakarak onları Yoksprenler'e karşı uyarıyor. Daha önce kendileri bu durumu tecrübe etmişler veya eden yoldaşlarına şahit olmuşlar. Tüm bir topluluğun Yokelçiler olmadığının diğer bir kanıtı gibi geliyor bana.

Alıntı
İnsanlarımızı suçladılar.
Kaybedilen topraklar için.
Daha önce üstünü örten şehir,
Doğudakileri başarısızlığa mı uğratmıştı.
Biliniyordu kaynağı gücün, halkımızın yazıtlarında...
Değildi suç bu toprakları parçalayan bizim tanrılarda.
 

Parçalanan topraklar : Harap Ovalar. Üstünü örten şehir : Urithiru. Bu noktada Harap Ovalar ve Urithiru'ya olanların sorumluluğunun Parshendilere yüklendiğini anlıyoruz. Kendileri bu durumu üstlenmese bile.

ve gelelim benim için en önemli kıtaya

Alıntı
Sprenlere ihanet getirdi bizi buralara.
Dalgalayı vermişlerdi insan mirasçılara,
Fakat kimse bilmezdi en sevdikleri kimler, bizden önce.
Şaşırtmadı onları geri çevirmemizi bunu
Tanrılarımıza adamıştık son günleri
Ve topraktan heykelleri döktük, değiştirdiler bizleri.

Burası bilinen Parshendi tarihinin geldiği kıta diye düşünüyorum. Sprenlere sırtlarını dönmeleri insanlar yüzünden. "değiştirdiler bizleri." Ben buradaki değişimin fiziksel olarak olduğuna eminim. Parsehndilerin şu an sahip olduğu mermer gibi ve damarlı dış görünüş bu değişimin eseri.

Alıntı
Sprenler bize ihanet etti, derinden hissedildi.
Zihinlerimiz dünyalarının içindeydi.
Bu verdi bize formları, hatta daha da fazlasını
Talep ettiler en akıllı sprenlerin bazıları,
dediler devam edemeyiz insanlara ödünç verdiğimiz şeye,
Sandık ki, biz özüz onlar et bu bedene. (Not: Ne kadar güzel bir çeviri olmuş şu son satır yahu ^^)

Bu kıtada ise Sprenlerin yaptıkları şeyin Parshendilerin açısından ihanet olarak yorumlandığı. Ve Sprenler'in kendileri için ne kadar önemli olduğu. Aynı zamanda Parshendiler Sprenler ile bağ kurdukları zaman Shallan ve Jasnah gibi Shadesmar ile bir şekilde iletişime geçebiliyorlar. Neyse benim için en önemli kısım "devam edemeyiz insanlara ödünç verdiğimiz şeye". Bence burada denilmek istenen "insanlara verdiğimiz şeyi size vermeye devam edemeyiz" , "insanlara ödünç verdiğimiz şeyi devam ettiremeyiz" değil. Teorim biraz şekilleniyor gibi :D

Alıntı
Fakat elde değil karışmamak,
Dalgalar bize ait sonuca bakarsak.
Sözler verildi ve tutulmasının zamanı geldi.
Anladık mı davranışların sonucunu?
Bize sahip olsalar bile değil cevaba,
Ama cüret edebilir miyiz onları tekrardan almaya.

Burada dalgaların, parlayanların, on tarikatın kendilerine ait olduğunu söylüyorlar. Verilen sözlerden bahsediliyor. Ve tekrardan sprenleri almaktan. Tekrardan sprenleri alıp neye dönüşmekten ?

Sonraki kıtanın teorim ile ilgisi yok fakat yine de yazacağım. Cosmere ve Parlayanlar ile ilgili. Parshendilerin Cosmer'in yartılışı hakkında bilgi sahibi olduğunu öğreniyoruz en azından

Alıntı
Tanrılarımız bir ruhun parçalarından doğdu,
İçlerinden birisi başa geçmenin yolunu buldu,
Anladı bütün diyarları yok et, garazla.
Onun spreni, onun hediyesi, onun bedeli.
Fakat geceformları haber verdi gelecekten,
Bir şampiyon meydan okuyacak. Bozulup öcünü alma uğruna.

Buradaki şampiyonun Eshonai olduğunu düşünüyorum ya neyse :)

Neyse şimdi biraz teoriyi toparlayıp bitireyim. Parshendiler hiç bir zaman Yokelçiler olmadılar en azından tamamen bir ırk olarak. Yani Parshmenler ve Parshendiler evcilleştirilmiş Yokelçiler değiller. Yoksprenler sadece belirli varlıklar ile bağ kurabiliyor, Honor tarafından yaratılmasında katkısı olmuş varlıklara erişemiyor (emin değilim). Parshendiler kesin olarak Honor tarafından yaratılmadığı için geçmişte ve günümüzde Fırtınaform'a sahip oldular.

Parshendiler Hıyanet Günü görevlerini terkeden Parlayanlar'dı. Sprenlerin kendilerine verdiği gücü insanlara da vermeye karar vermesinden sonra onları terk ettiler. Pare Zırhları büründükleri formun eseri, Kılıçları ise terk edip ölüme bıraktıkları sprenler. Sprenler ile çok daha fazla varlık paylaşan Parshendiler görevlerini bıraktıktan sonra fiziksel değişime uğradılar. Uzun süre acı, yalnızlık ve dışlanmışlık yaşadıktan sonra son kalanları Harap Ovalar'a yerleşti Urithiru'nun varlığını sürdürdüğü alana. Pare Kılıçlarına sahip olamayıp , Urithiru'ya geçen kapıyı açamasalar bile orada huzur buldular.

Ta ki Gavilar ile karşılaşana kadar. Gavilar'ın Dinmez Fırtınayı öğrenip Parlayanlar'ı geri getirmeye çalışacağını anlayınca (Parshendiler'in eski tanrılarını) ona suikast düzenlediler.

Şimdi gelelim benim çıkmaza girdiğim noktaya daha önce yapılan bir soru cevap etkinliğinde Brandon Sanderson şu şekilde cevap veriyor :

Alıntı
Geçmişte pashen veya Parshendilerin Parlayan şövalye olmasına izin verilmiyordu. Her ihtimale karşın bu durum değişebilir. Söz vermiyorum

Büyük ihtimal ben bu teorimde haksızım. Ama sizde kabul ederseniz ki ortada bir durum var. Parshendiler kesinlikle beklenen Yokelçiler değil. Yıkım onların eseri olmayacak. Yinede bana fazlasıyla mantıklı gelen bir durum. Sizlerin fikirlerini almaktan çok mutlu olurum.

Yoruldum :'(

Düzenleme : aklıma geldi bu arada. Diğer bir uç düşüncem ise Parshendiler ve insanların birlikteliğinin sonucunda bazı Roshar ırkları oluştu. Shinler gibi. Yani insan olan ırklar Althiler ile sınırlı olabilir.

Kafamda deli sorular.

13
Hıyanet gününde görevini bırakan Parlayanlar'ın Parshendi'ler olduğuna dair aptalca bir teorim var. Tamımı olmasa bile önemli bir kesimi. Bir süre sonra aldığım notlar ve ipuçları ile birlikte detaylıca anlatacağım fakat benzer bir düşünceye kapılanınız oldu mu ?

Edit : İp-ucu birleşik yazılıyormuş. Google büyük nimet.

14
Şu an Parlayan Sözler'in yarısındayım. Mola vermek zorunda hissettim. Sanderson , Shallan gibi bir karakteri nasıl kurgulamış aklım almıyor. Geçirdiği evrim çok tutarsız , diyalogları sıkıcı , kendisine ait bölümlerde ki betimlemeler intihar sebebi. Uzun süredir bir karakter beni bu kadar yormamıştı. Tam Brandon Sanderson kötü karakter yaratamıyor diye kendi kendime kafa yorarken Shallan benim için "kötü" karakter oldu.

15
Yazarın kitaplarını ilk önce Cosmere evrenine ait kitaplar ve olmayanlar diye ayırmak lazım. Ayrı olanları dilediğiniz gibi okuyabilirsiniz. Steelheart ve Ritmatist gibi. Cosmere evrenine dair kitaplar ise birbirine ait ufak göndermeler ve Cosmere evreni hakkında bilgiler içeriyor. Farklı serilerde geçen aynı karakterler olabiliyor ama bunu fark etmesi zor olabiliyor , genelde yazarın düzenlediği soru-cevap etkinliklerinde öğreniliyor zaten.

Cosmere evreni kitaplarını sıralı olarak okumak isterseniz

1 - Elantris
2 - Sissoylu üçlemesi
3 - Fırtınaışığı Arşivi

Yazdığım sıralama çıkış tarihlerine ait. Çok daha detaylı bilgiyi goodreads üzerinden edenebilirsiniz. Bununla birlikte dilimize çevrilmemiş ara kitaplarda var okunması güzel olacak. Warbreakar gibi.

Sayfa: [1] 2 3 ... 8