Kayıt Ol

İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır . Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz


Mesajlar - DarLy OpuS

Sayfa: 1 [2] 3 4 ... 156
16
Aylık Öykü Seçkisi / Ynt: Seçkide Doksan İkinci Ay
« : 23 Şubat 2017, 02:47:45 »
Bu ay gerçekten de harika öyküler var. 100. sayıya doğru sular iyice ısınıyor.

Hazır mısınız?  :svampire:

17
Aylık Öykü Seçkisi / Seçkide Doksan İkinci Ay
« : 20 Şubat 2017, 05:27:35 »

Panda, Türkiye’nin ilk endüstriyel ambalajlı dondurma üreticisi. Onu çılgın reklamlarıyla hatırlıyoruz. Ve daima ikinci tercih olmasıyla. Panda satan bakkallar mimlidir. Eğer elinizdeyse dondurmanızı başka yerden alırsınız. Oysa Panda da en az diğer dondurma markaları kadar lezzetli ve çeşitlidir. Panda’ya yıllarca haksızlık ettik. Bunu kabullenme vaktimiz gelmedi mi?

Aylık Öykü Seçkisi’nin bu ayki teması bir dondurma markasına ithaf değil elbette. (Olsa, olurdu aslında değil mi?) Sadece Panda bana hep hüzünlü gelmiştir. Hep geri planda, hep tercih edilmeyen. Geçtiğimiz 4 Şubat Dünya Pandalar Günü’ydü. Seçkinin doksan ikinci ayını bu özel canlılara ayırdık.

Bambu ve yaprak katilleri. Onlardan sakınmalısınız. Panda üzerine ne kadar öykü anlatılabilirse, o kadar anlatıldı.

İşte Seçki’nin bu ayki bebekleri:

     - Ak Oldu Kara adlı öyküsü ile Latif A. Kaya

     - Aşk Benzetimi adlı öyküsü ile Evrim Kurt

     - Av adlı öyküsü ile Engin Yıldırım

     - Benekli Ayılar adlı öyküsü ile Deniz Eksilen

     - Beyaz ve Siyah adlı öyküsü ile Batuhan Şen

     - Bilge Panpong adlı öyküsü ile Servet Tursun

     - Bir Koordinat Düzlemi Macerası adlı öyküsü ile Selçuk Gökhan Kalkanoğlu

     - Canavar adlı öyküsü ile Umut Yakar

     - Elveda ve Bütün O Bambular İçin Teşekkürler adlı öyküsü ile Haluk Kapucuoğlu

     - Kelebek Etkisi adlı öyküsü ile Emine Vildan

     - Kun ve Yimu adlı öyküsü ile Kenan Demir

     - O Yorumu Yazmayacaktın! adlı öyküsü ile Cihangir D.

     - Ois Pu adlı öyküsü ile Elif Şeyda Doğan

     - Ötede Bir Yerlerde adlı öyküsü ile Osman Eliuz

     - Panda adlı öyküsü ile Muhammet Karakuş

     - Panda Merihi adlı öyküsü ile Atakan Güngör

     - Ucube adlı öyküsü ile Umut Olcay Akay

     - Ursidae adlı öyküsü ile Sefa Tursun

     - Vagonlarla Gelen adlı öyküsü ile Enes Erdem

     - Yapabileceğinden Fazlası adlı öyküsü ile Burak Malkoç

Öykü Seçkisi’nin doksan ikinci ayının illüstrasyonu Melodi Edremit’e ait. Kendisine bu harika çizimi için bir kez daha teşekkür ediyoruz!

Gelecek ayın teması ise "VİKİNG" oldu. Viking temalı öykülerinizi 15 Mart’a kadar oykuseckisi@gmail.com adresine gönderebilirsiniz.

Keyifli okumalar,
Onur Selamet!

18
Liman Kütüphanesi / Marşandiz Fanzin #11 Çıktı!
« : 17 Şubat 2017, 18:50:28 »

Gerçeklerle arası iyi olmayan edebiyat fanzini Marşandiz'in Şubat 2017 tarihli 11. sayısı çıktı! Üstelik Ursula K. Le Guin esintili bir kapakla!

Ursula K. Le Guin‘in “Sürgün Gezegeni” esintili kapağıyla Marşandiz #11‘de neler var hep birlikte bakalım:

ŞİİR
Kurtaramayacağın 1 – Can Karatek
Gıcırtılı Kayalar – Arif Erguvan
Promete İçin Kompleks Pratiği – Elif Karık
Bir Şarkı Sözü mü – Can Küçükoğlu
dağınıkpençe – Eşref Yener
Özür Beyanı – Kaan Koç
Yeniden Denemek İçin Dokunun – Gökçe Yetkin

ÖYKÜ
Çıkıkçıdan Çok Daha Fazlası – Emirhan Burak Aydın
En Üst Düzey Erikler – Özgürcan Uzunyaşa
Ama Bu Benim Yaş Günüm – Ömer Saroğlu
Kafamın İçindeki Sülükler – Onur Selamet

Kapak: Aslı Ekim
Vinyetler: Emre Öksüz, Merve Ata, Onur Akkiriş

Marşandiz Fanzin #11‘e ulaşabileceğiniz noktalar:

– Kadıköy Mephisto Kitabevi,
– Kadıköy Sosyal Sahaf (Akmar Pasajı’nda),
– Taksim Mephisto Kitabevi,
– Taksim Aram Kitabevi,
– Beşiktaş Mephisto Kitabevi,
– İzmir Yakın Kitabevi

Fanzinin yeni sayısı yakında Ankara‘da!

Siz de öykü ve şiirlerinizi marsandizfanzin@gmail.com adresine gönderebilirsiniz! Gelişmeler için buraya göz atmayı unutmayın!

19
Duyurular / Ynt: Proje: Öykülere İlan-ı Aşk
« : 12 Şubat 2017, 01:54:51 »
Merhaba, ben geldim. Sevgililerimin listesi hemen aşağıda. Sıralamada bir öncelik yok, aklıma geldiği gibi dizdim.

Spoiler: Göster
Emirhan Burak Aydın - MacGuffin Diye Bir Şey Yoktur

Emirhan Burak Aydın’ın öykülerini sayısız dergide ve fanzinde okudum. Birçoğu aklımda yer etti. Bazılarını tekrar okudum. Uzun soluklu işlerine de aşinaydım ve onları da seviyordum. Ancak bir öyküsü var ki aklıma gelince bile heyecanlanıyorum: MacGuffin Diye Bir Şey Yoktur. Kayıp Rıhtım Aylık Öykü Seçkisi’nin 1. Yıl Özel Sayısı için kaleme aldığı bu öykü, benim gerçeklik algımı şiddetli bir şekilde kırmıştı. O öyküyü okuduktan sonra bir kovboy hikâyesi yazmaya karar vermiştim. Ama hiç fırsatım olmadı. MacGuffin diye bir şey olmamasını seviyorum.

http://oykuseckisi.com/macguffin-diye-bir-sey-yoktur-emirhan-burak-aydin/

Füruzan - Edirne’nin Köprüleri

Füruzan’ı bu yaşıma kadar neden ve nasıl okumadım bilmiyorum. Parasız Yatılı kitabında yer alan bu öykü yüreğimi kabarttı. Memet Fuat’ın, “Orhan Kemal’in kahramanı olan kızlardan biri yazmaya başladı.” yorumu o kadar gerçek ki, üstüne daha ne denir bilemiyorum. Hala Adile sanki aklımın bir köşesinde daima benimle olacakmış gibi hissediyorum, bu bir çeşit aşk.

Stephen King - Siyah Giysili Adam

Karanlık Öyküler kitabında yer alan bu öyküyü ilk dinlediğimde -o yaşlarda aşırı korktuğum için King öykülerini anneme okutturuyordum- günlerce kâbus görmüştüm. Öyküde bir çocuk, ormanda siyah giysili bir adamla karşılaşıyordu. Şeytan ona annesinin bir arı tarafından sokularak öldürüleceğini söylüyordu. O korkuyu dün gibi hatırlıyorum. Çünkü “o arıyla” bir gün boyunca evde mahsur kalmıştım. Aynı arı olduğundan eminim. Dehşet dolu dakikalar yaşadım. Bu unutulmaz anı için Siyah Giysili Adam’a âşığım.

Stephen King - N.

Bir başka Stephen King öyküsüyle devam etmek istiyorum. Karanlık Çökünce kitabından “N.” aşklarımdan biridir. Obsesif Kompulsif Bozukluk tanısıyla ilk defa bu öyküde karşılaşmıştım. Öykünün dış dünyaya açılan ve içinde dehşet barındıran gedikleri bir yana, beni daha çok bu tanım germişti. Kendimi daha iyi tanımama sebep olan, çok kıymetli ve muazzam bir öykü bu.

Stephen King – Maple Sokağı’ndaki Ev

Tamam, bu son King öyküsü ilan-ı aşkım. Ama Rüyalar ve Karabasanlar’ın ilk cildinde yayınlanan bu öyküyü atlasaydım eksik hissederdim. King’in yine bütün sınırları kaldırdığı, akıllara “bir şey olacak” hissini kazıdığı, aşırı yaratıcı ve bence eşi benzeri olmayan bir öykü. Üstelik Bradbury çocuklarının başına gelenleri anlatıyor. Nasıl âşık olunmaz? “Bir şey olacak” hissi hayatımın önemli bir kısmında hep benimleydi. Yine dünyayı tanımanın en harika yolusun King.

Oğuz Atay – Demiryolu Hikâyecileri

Korkuyu Beklerken’de yer alan Demiryolu Hikâyecileri uzun yıllar bir ütopyaydı benim için. Bir dağ kasabası istasyonunda üç hikâyeci… Trendeki yolculara hikâyelerini satarak geçiniyorlar. Ötesi var mı? Seviyorum.

Ayfer Tunç – Kar Yolcusu

Kemal Varol’un derlediği “Demiryolu Öyküleri” kitabında yer alan çoğu öyküye objektif yaklaşmamış olabilirim. Hepsi benim bebeğim gibiydi. Ama Ayfer Tunç dağların arasında öyle huzursuz bir çember çizmişti ki âşık olmamak elde değildi. Yanan sobanın ıslak çoraplardan çıkarttığı dumanları görebiliyorum. Kurtlar olmasa kendisini yokmuş gibi sanacak Eşber’e sayfalar boyu yarenlik ettim. Yine ederim, hiç sıkılmam. Çünkü seviyorum.

Bahri Vardarlılar – İlahi Bugs Bunny Komedyası’na İki Ciltlik Metro Bileti

Bahri Vardarlılar ile tanıştığım İlahi Bugs Bunny Komedyası’na İki Ciltlik Metro Bileti adlı öykü kitabının aynı adlı öyküsüne vurulmamak için çok çabaladım ama olmadı. O kaosu, o çözülemedikçe delirten esrarları bir türlü unutamıyorum. Hem dünyasıyla hem diliyle benim için yeni bir kapıydı. Zihnim açıldı, gönlüm hızlı hızlı atmaya başladı. Sevdim işte seni.

Mevsim Yenice – Tilkiler Aç mı Kalsın?

Post Öykü’nün Mart – Nisan 2016 tarihli sayısında karşıma çıkan bu öykü, Mevsim Yenice ile ilk karşılaşmam olması adına da çok önemliydi. Öyküyü okuduğumda bitirip tekrar okudum. Sonra yanımdaki arkadaşıma uzatıp ona da okuttum. Üzerine dakikalarca konuştuk. Bir dergide karşıma çıkan en güzel şeylerden biri olduğunu daha ilk anda anlamıştım. Bence Mevsim Yenice’nin adını ve kalemini önümüzdeki yıllarda çokça duyacağız. Evvelden keşfedip kalemine âşık olma fırsatı bulduğum için kendimi şanslı hissediyorum.

Karin Tidbeck - Augusta Prima

Bu listeye başlarken Tidbeck’in Zeplin adlı derlemesinden bir öykü söyleyeceğimden emindim. Hangisine âşıktım, bunu kestirmek için biraz düşünmem gerekti. Kitabın tamamına ilan-ı aşk edemediğim için ilk defa gerildim. Ama sonunda diğer öykülerin arasından bir milimle öne çıkan Augusta Prima’yı gördüm. Zamanın oraya ait olmadığı ve tiksindirici bir şey olarak kabul edildiği o acayip yer. Sabır isteyen, insanı zamanın dışına çıkartan bir öykü. Tam âşık olmalık.

Kelly Link -  Karanfil, Zambak, Zambak, Gül

Tuhaf Şeyler Oluyor yine benim için çok özel bir yere sahip kitaplardan. Sanırım bazı hisler var, onlara erişince otomatikman âşık oluyorum. Bu listeyi yazarken fark ettim ki Stephen King’in Maple Sokağı’ndaki Ev öyküsündeki “belirsizlik” hissi, yine karşıma çıkmış da haberim yok. Hatta beni vuran satırların altını çizmişim, aynen alıntılıyorum:

“Geçen hafta boyunca sürekli bir şeyler olacakmış gibi hissettim, içimde kelebekler uçuşuyordu âdeta. Bir şey olacaktı. Derslerimi anlattım, eve gelip yatağa girdim, bütün hafta olacak o şeyi bekledim ve derken cuma günü öldüm.”

Bir şey olacak diye beklerken âşık oldum.

Roald Dahl - Dilek

“Son Perde”, Roald Dahl ile tanıştığım şahane bir öykü derlemesi. “Dilek” adlı öykü ise başlı başına bir mutluluk sebebi. Çocukluğa dönüş. Bir halıya karşı verilen ölüm kalım savaşı. Nasıl âşık olunmaz ki?

J.D. Salinger – Muz Balığı İçin Mükemmel Bir Gün

Salinger’ın Dokuz Öykü adlı kitabında yer alan mükemmel bir hikâye. Sadece ismi bile âşık olmanıza yetecekken Glass Ailesi’yle tanışmak için de harika bir fırsat. Kumsalda geçirilen bir tatil öyküsü, çarpıcı finaliyle ancak bu kadar yürek burkabilirdi. Muz balıkları hâlâ aklımın sularında yüzüyor.

Sait Faik Abasıyanık - Öyle Bir Hikâye

“Alemdağ’da Var Bir Yılan”da yer alan hikâye okuduğum en fantastik şeylerden biri. Lisede neden Sait Faik’ten bu kadar sıkıldığımı hatırlayamıyorum bile. Paltosunun cebine cinayet işlediğini iddia eden bir deliyi saklayan kahramanımızla tanıştığımda heyecandan aklım çıkmıştı. Bu sınırsızlık beni de özgür hissettirdi. Ve âşık tabii. Bu öyküden sonra Sait Faik’le yeni baştan tanıştım diyebilirim. E öyle olunca da insanın dünyası değişiyor. Nasıl değişmesin?

Raymond Carver – Tüyler

Carver’ın “Katedral” adlı kitabının ilk öyküsü “Tüyler”. Bence Carver ile tanışmak için harika bir fırsat. Gözle görülmeyen gerilimler beni hep çekmiştir. Yine mi şu “bir şey olacak” hissi, demeyin. Bu öyküde ötesi de var. Ve bir tavus kuşu. Gel de âşık olma.

Ahmet Hamdi Tanpınar – Abdullah Efendi’nin Rüyaları

Yanılmayı çok seviyorum. Aynı yanılgıyı Sait Faik’te de yaşamıştım. Yıllar sonra dönüp âşık olduğum yazarlardan Ahmet Hamdi Tanpınar. “Hikayeler” adlı Dergâh yayınlarından çıkan toplu derleme bir çeşit edebiyat dersi gibi. Abdullah Efendi’nin Rüyaları ise bambaşka bir dünya. Üstüne kelime söylemek haddim değil. Sadece âşığım. Bilin istedim.

20
9. Yıl / Ynt: 2016 Yılın EN’leri Oylaması!
« : 10 Şubat 2017, 18:35:49 »
2016 Yılın EN'leri Anketimizde son saatler arkadaşlar, hâlâ oy kullanmayan varsa hemen aşağıdaki linke düşsün:

http://kayiprihtim.com/kayip-rihtim/2016-yilin-enleri-oylamasi/

Edebiyatımıza sahip çıkalım.  :elf

21
Aylık Öykü Seçkisi / Seçkide Doksanıncı Ay
« : 28 Aralık 2016, 22:03:30 »

Hangi hapı seçmemiz gerektiğini biliyoruz. Sonuçlarını yıllardır düşünüp durduk. Artık bir bardak suyla ileri gitme zamanı. Tavşan deliğini görür gibiyiz. Hiçbir yere varamadan yatağımızda uyandığımız o buhranlı günler sona erdi.

Öyküler var. Bizi gerçeğin ötesine taşıyacak. Öyküler var. Bu noktadan sonra hangisi gerçek, hangisi değil bilmek istemiyoruz. Sadece ileri gitmek istiyoruz, tavşanı takip etmek.

     - Altın ve Gümüş Irklar adlı öyküsü ile Servet Tursun

     - Anaxol adlı öyküsü ile Haluk Kapucuoğlu

     - Antur’da Hap adlı öyküsü ile Cihangir D.

     - Avarenin Günlüğü adlı öyküsü ile Güvenç Türkoğlu

     - Canlı Matruşka adlı öyküsü ile Ahmet Can Gürkcü

     - Çiçek adlı öyküsü ile Kerem Yıldız

     - Duvar Saatinin Sarkacı adlı öyküsü ile Deniz Eksilen

     - H.A.P. adlı öyküsü ile Sadık Efe Sarıtunalı

     - Hayatın Ansızın Parçalandığı adlı öyküsü ile Gökay Yıldız

     - Istıraplar Dünyası adlı öyküsü ile Osman Eliuz

     - Kan Çoğalır adlı öyküsü ile Cem Ardıç

     - Karanlığın İçinde Bir Tren adlı öyküsü ile Nurdan Atay

     - Köyden Doğma Başbakan adlı öyküsü ile Cebir Esim Selenge

     - Labirent Savaşçıları adlı öyküsü ile Muhammed Hüseyin Orhan

     - Merzal Günlükleri: Anne adlı öyküsü ile H. Ali Aygün

     - Miyav! adlı öyküsü ile Ozan Evren

     - Neredesin @Baykafiye? adlı öyküsü ile Öznur Babur

     - Sadece Çocukluğunun Uyandığı Saatlerde adlı öyküsü ile Doğukan Kantaroğlu

     - Tilki adlı öyküsü ile Evrim Kurt

     - Yapaşk adlı öyküsü ile Emrecan Doğan

Eren Ersoy’un illüstrasyonunu hazırladığı “HAP” temalı seçkimize yoğun katılımınız için teşekkür ediyoruz.

Gelecek ayın teması “KOLEKSİYONCU” oldu. Öykülerinizi her zaman olduğu gibi oykuseckisi@gmail.com adresine, 17 Ocak’a kadar gönderebilirsiniz. Öncesinde Öykü Gönderim Koşulları’na göz atmayı lütfen unutmayın!

Yeniden görüşmek üzere, keyifli okumalar!
Onur Selamet

22
Duyurular / Ynt: Yeni Yazılar Duyurusu
« : 09 Aralık 2016, 00:08:54 »
Gotham’ın geçmişine uzanan karanlık bir hikâye. Kendisine Mimar diyen steampunk bir kötü. Ve karşısında Kara Şövalyemiz Batman. Ne kötü gidebilir ki, değil mi?

Sevgili M. Ihsan "mit" Tatari inceliyor: "Batman: Gotham Kapıları"

23
Oyunlar / Ynt: Müzikleriyle Hatırlanan Oyunlar
« : 10 Ekim 2016, 02:52:03 »
Daima üzüyor: To the Moon

24
Aylık Öykü Seçkisi / Seçkide Seksen Yedinci Ay
« : 24 Eylül 2016, 14:41:58 »

Bir bilgisayar oyununun içine sıkışıp kalacağımız hayali daima heyecan verici olmuştu. 90’lardan beri piksellerin arasında kendimize yer bulmaya çalışıyoruz ve artık buna çok yakınız. Bin boyutlu teknolojiler neredeyse içindeymişiz gibi hissettiriyor. Fakat hiçbiri yıllar önce kurduğumuz o “bilgisayar dünyasına sıkışıp kalma” düşlerini yakalayamıyor gibi.

Sonumuz nereye doğru gidiyor, hâlâ kestirebilmek çok güç. Fakat emin olduğumuz bir şey var ki hayal etmesi; teknolojinin bir parçası olmaktan daha keyifli.

Seçki’nin seksen yedinci ayında tema “Piksel” oldu. İşte dijital dünyanın hayallerimizle kesiştiği en küçük birimin Rıhtım’daki yansımaları:

     - Anti Piksel adlı öyküsü ile Mete Ateş

     - Aşılama adlı öyküsü ile Cevdet Denizaltı

     - Bu Hikayenin Bir Neticesi Yoktur. adlı öyküsü ile Aydın Ağa Alaskarov

     - Büyülü Piksel adlı öyküsü ile Muhammet Nadir Doğan

     - Gabriella’nın Kovuğu adlı öyküsü ile Ece Gürkan

     - İllaki adlı öyküsü ile Burak Çakır

     - İstanbul Pikseli adlı öyküsü ile Pınar Kumsal Başdağ

     - Kategori: Yalnız adlı öyküsü ile Nurdan Atay

     - Lanetli adlı öyküsü ile Uyuryazar

     - Malignus adlı öyküsü ile Ege Emir Özkan

     - Ölü Piksellerin Hayaleti adlı öyküsü ile Emre Eryılmaz

     - Piksel Adası adlı öyküsü ile Deniz Eksilen

     - Piksel Yolculuk adlı öyküsü ile Sefa Tursun

     - Pikseller Kitabı adlı öyküsü ile Mümin Can

     - Polifonik Ruh Çözümüne Giriş adlı öyküsü ile Öznur Babur

     - Siyah Yumurta Pikseli adlı öyküsü ile Mert Solmaz

     - Tanrıyı Öldürmek adlı öyküsü ile Osman Eliuz

     - Ümran adlı öyküsü ile Bahadır Eren

     - Uzaktan Bakarsan Güzelleşecek adlı öyküsü ile Duygu Özkan

Bu ayın çizimi Aslı Ekim‘in maharetli parmaklarından geldi. Kendisine bir kez daha teşekkür ediyoruz!

Bir sonraki ayın teması ise “ADA” oldu. Öykülerinizi her zaman olduğu gibi oykuseckisi@gmail.com adresine gönderebilirsiniz. Son gönderim tarihi ise 15 Ekim 2016. Öncesinde Öykü Gönderim Koşulları’na göz atmayı unutmayın!

Keyifli okumalar,
Onur Selamet

25
Eğlence & Mizah / Ynt: İtiraflar
« : 01 Eylül 2016, 00:38:33 »
Geçen yine arkadaşlarla ÖSS'de derece yapıyoruz, ama nasıl farklıyız diğerlerinden. ;D Ben tabii biraz sarhoşum, İngilizce konuşuyorum o sırada. Arkadaşın biri geldi, abi, dedi, Reddit kapanmış...

Ulan nasıl kanıma dokundu. Neyse dedim sonra, iyi ki derece yapmışım.

İtiraf ediyorum, bizim zamanımızda ilk 1500'e pek de derece demezlerdi. Bilseydim ben de şeklimi koyardım ortamlarda, ziyan etmişim güzelim dereceyi. İşte insanın aklına yıllar sonra geliyor, n'aparsın?  ;D

26
Aylık Öykü Seçkisi / Seçkide Seksen Beşinci Ay
« : 22 Temmuz 2016, 22:07:48 »

Elbette fırtına var, denizaltınız okyanusun dibine çakılmak üzere. Bir girdaptan ötekine sürükleniyorsunuz. Bermuda Şeytan Üçgenleri halt yiyor. Ve mürettebat suçlayan gözlerle sana bakıyor. Biraz umut, tüm bekledikleri bu. Sonra radarda bir sinyal beliriyor, ufak bir deniz feneri sana neler olduğunu soruyor.

Telsiz bağlantısı gidip geliyor. Beklenen umut orada, elini uzatıp alman gerek. Ulaşman gereken fener denizaltındaki 20 adamın ve kadının geleceği şekillendirecek.

Onların hayatları deniz fenerinin ışığıyla yeniden alevlenecek. 20 öykü işte bundan sonra yaşanacak:

     - Açılış adlı öyküsü ile Ufuk Bayat

     - Basat Oğlu Barak adlı öyküsü ile Burak Palta

     - Çıkmaz Yollar adlı öyküsü ile Duygu Özkan

     - Dalgasız Diyar adlı öyküsü ile Ege Emir Özkan

     - Deniz Feneri adlı öyküsü ile Erdem Şenol

     - Deniz Fenerleri ve Anlamları adlı öyküsü ile Ahmet Furkan Süner

     - Denizimde Kan Sesleri adlı öyküsü ile Emrecan Doğan

     - En Yakın Dostum adlı öyküsü ile Deniz Eksilen

     - Kuz Feneri adlı öyküsü ile Cevdet Denizaltı

     - Marioti adlı öyküsü ile Nurdan Atay

     - Mutlak Sonlardan Yalnızca Birkaçını Görebiliyorum adlı öyküsü ile Doğukan Kantaroğlu

     - Nadati adlı öyküsü ile Mehmet Kayhan

     - Sevda adlı öyküsü ile Osman Eliuz

     - Sladon Geceleri adlı öyküsü ile Erhan Yavuz

     - Süperbalık Tâcı adlı öyküsü ile Buket Yıldırım Kantaroğlu

     - Sürgün adlı öyküsü ile Türker Beşe

     - Tabirlik Rüya adlı öyküsü ile Öznur Babur

     - Vasıflı İnşaat adlı öyküsü ile Muhammed Hüseyin Orhan

     - Veda’ın Son Sözleri adlı öyküsü ile Fatih Kaçar

     - Yargı’da Bir Gün adlı öyküsü ile Yusuf Ekici

Deniz Feneri” temalı seçkimize yoğun katılımızdan dolayı teşekkür ediyoruz. Bu ayın illüstrasyonu Eren Eryürekli’den geldi, kendisine de sonsuz minnet duyuyoruz.

Gelecek ayın teması “KABADAYI” oldu. Öykülerinizi her zaman olduğu gibi oykuseckisi@gmail.com adresine, 17 Ağustos’a kadar gönderebilirsiniz. Öncesinde Öykü Gönderim Koşulları’nı okumanız muhakkak ki faydalı olacaktır.

Yeniden görüşmek üzere, keyifli okumalar!
Onur Selamet

27
Harry Potter / Ilvermorny Cadılık ve Büyücülük Okulu
« : 02 Temmuz 2016, 19:00:22 »

J.K. Rowling’den

Ilvermorny Cadılık ve Büyücülük Okulu

Büyük Kuzey Amerika büyücülük okulu on yedinci yüzyılda kuruldu. Greylock Dağı’nın en yüksek tepesinde, kimi zaman bir sis bulutu çemberi kaidesinde çeşitli güçlü büyüler yardımıyla büyüden uzak dünyadan saklan0aktadır.

İrlandalı Kökenleri

Isolt Sayre 1603 civarında doğmuş ve çocukluğunun ilk dönemlerini İrlanda’nın Kerry ilçesine bağlı Coomloughra vadisinde geçirmiştir. İki safkan büyücünün çocuğudur.

Babası, William Sayre, animagus hali karga olan güçlü İrlandalı cadı Morrigan’ın soyundan gelmekteydi. William, küçük yaştan itibaren her türlü doğal varlığa olan ilgisi yüzünden kızına “Morrigan” takma ismini vermişti.

Kendisini çok seven ve Muggle komşularına gerek sihirli tedavilerle gerekse hayvancılıkta ellerindekini esirgemeyen bir aile ile çocukluğunun ilk zamanları tam olarak rüya gibiydi.

Ancak 5 yaşına bastığında olanlar oldu ve evlerinde uğradıkları bir saldırı sonucu hem annesini hem de babasını kaybetti. Isolt yangından annesinin görüşmediği kız kardeşi Gormlaith Gaunt tarafından “kurtarıldı” ve daha sonra Coomcallee vadisine, diğer bir deyişle Hag’s Glen (Kocakarı Vadisi)’e götürülüp orada büyütüldü.

Isolt büyüdükçe kendisini kurtaran kişinin aslında kendisini kaçırdığını ve ailesini de öldürdüğünü anladı. Dengesiz ve acımasız Gormlaith aslında fanatik bir safkandı ve annesinin Muggle komşularına yardım edişinin Isolt’a büyücü olmayan bir erkekle evlenme gibi bir fikir vereceğine inanıyordu. Morrigan ve Salazar Slytherin’in varisi olarak bir tek safkanlarla iletişim kurma inancı ile yetiştirilme yoluna sadece kızlarını çalarak sokabileceğini düşünüyordu.

Devamı burada.

28
Aylık Öykü Seçkisi / Seçkide Yedinci Yıl
« : 19 Haziran 2016, 22:35:51 »

Kayıp Rıhtım Aylık Öykü Seçkisi, koca bir canavara dönüşeli çok oldu. Canavarları severiz. Onları yatağımızın altında saklarız ve yeterince büyüdüğümüzde hepsini tek cümleyle yok ederiz: “Sen gerçek değilsin.”

Öykü Seçkisi’nin 7. yılında, her sene olduğu gibi yine özel bir dosya hazırladık. Bu seferki yaratıklar yatağımızın altında değildi. Onları bulmak için zaman makinemize atlayıp geçmişe doğru pedal çevirdik. Türk mitolojisinin kıyılarına. Çoğunlukla yerel, köşelerde kalmış o harika canavarlar için zaman suratımıza tokat gibi çarptı.

Ve sonra onları bulduk. Kocaman bir coğrafyaya dağılmışlardı ama aynı kültürden beslenmiş; aynı toprağın çocuklarını korkutmuş, aynı dereleri, çöplükleri, tepeleri mesken tutmuştu. Onlar bizim mitolojimizin unutulanlarıydı.

Hatırladık. Yazdık. Ve çizdik.

Türk mitolojisinin unutulmaya yüz tutmuş yaratıkları satırlarımızda yeniden canlandı. 13 yazar, 13 çizer ve 13 yaratık vardı:

     – Ama Bi’ Sor Neden Diye adlı öyküsüyle Özgürcan Uzunyaşa ve Bayçura temalı çizimiyle Kübra Kılıç

     – Ayin adlı öyküsüyle Cevdet Denizaltı ve Kamos temalı çizimiyle Burak Dak

     – Bahti Beyliğinin Kaderi adlı öyküsüyle Pınar Kumsal Başdağ ve Şahmeran temalı çizimiyle Devrim Kunter

     – Beşler Bom! adlı öyküsüyle Onur Selamet ve Kayış Baldur temalı çizimiyle Aslı Ekim

     – Değişen Tür adlı öyküsüyle Seran Demiral ve Yelbegen temalı çizimiyle Ömer Tunç

     – Hınkır Munkur Cinayetleri adlı öyküsüyle Gökcan Şahin ve Hınkır Munkur temalı çizimiyle Ethem Onur Bilgiç

     – Hırtık mısın Lan Sen? adlı öyküsüyle Ruhşen Doğan Nar ve Hırtık temalı çizimiyle Naz Tansel

     – Jamanlık adlı öyküsüyle Mehmet Berk Yaltırık ve Kayberen temalı çizimiyle Mehmet Özen

     – Kâbuslu Masallar adlı öyküsüyle S. İpek Ortaer Montanari ve Enkebit temalı çizimiyle Erdal Gencer

     – Karakuş ve Abagül adlı öyküsüyle Deniz Eksilen ve Karakuş temalı çizimiyle Gizem Malkoç

     – Salı Sallanır Çarşamba Beyaz Çarşafa Dolanır adlı öyküsüyle Beyza Taşdelen ve Çarşamba Karısı temalı çizimiyle Mercan Aytuna

     – Şehir Dağları Aşındırır adlı öyküsüyle Hazal Çamur ve Germakoçi temalı çizimiyle Mustafa Ahmet Kara

     – Yekta’nın Salı Günü adlı öyküsüyle A. Orçun Can ve Yek temalı çizimiyle Mert Tugen

Seçkimizin yedinci yılıyla birlikte hepsini gerçek kıldık. Artık yataklarımızın altı ya da aralık dolapların karanlığı onlarla dolu.

Bizden mutlusu yok.

Ve fark ettiğiniz üzere, yedinci yılla birlikte bazı ufak değişikliklere de gittik. Seçkiye özel yeni bir alan adı, okuma odaklı ve mobil erişimle de harika bir şekilde uyumlu yeni bir tema gibi. O artık kendi ayakları üzerinde durabilen –kaç ayağı olduğunu inanın biz de bilmiyoruz– bir canavar.

Ve onunla gurur duyuyoruz!

Türk Mitolojisinin Unutulanları başlıklı özel sayımız hem kalabalık kadrosu hem de teknik devrimi nedeniyle bizleri en çok zorlayan sayı oldu. Dileriz sonuçları sizlerin de içine siner. Yeni temaya geçme sürecimiz henüz sonuçlanmadığından hâlâ ufak tefek eksiklikler göze batabilir. Bunlar için de şimdiden özür diliyoruz!

Gelecek ayın teması daha önce de duyurduğumuz gibi “DENİZ FENERİ” olmuştu. Öykülerinizi oykuseckisi@gmail.com adresine gönderebilirsiniz. Ve unutmadan, Öykü Gönderim Koşulları sekmesine göz atmayı da unutmayın deriz!

Neyin gerçek neyin hayal olduğundan emin olamayanlara, keyifli okumalar dileriz!
Hakan Tunç & Onur Selamet

29

1616 yılında yazılan The Chemical Wedding, dünya tarihinde kaleme alınmış ilk bilimkurgu romanı olabilir!

Johann Valentin Andrea tarafından 17. yüzyılda yazılan ve  gizemli bir kraliyet düğününe davet edilen Christian Rosencreutz’un yolculuğunu anlatan “The Chemical Wedding” (Kimyasal Düğün), World Fantasy Award sahibi John Crowley’ tarafından, farklı bir şekilde tekrar kaleme alınıyor. Crowley’e göre kitap dünya tarihinde yazılmış ilk bilimkurgu romanı olma özelliğini taşıyor.

Andrea’nın hikayesi Christian Rosencreutz’un kanatlı ve “gökyüzü rengindeki elbisesinin içerisinde çok parlak ve güzel”  bir kadın tarafından “Kraliyet Düğünü”ne çağrılmasıyla başlıyor. Crowley’nin yeni versiyonunda aynı zamanda Christian’ın, damat ve geline yardımcı olabilmek için çıktığı yedi günlük yolculuktan gönderdiği bir mektupta, “Eğer Tanrı buna hükmettiyse üç görkemli tapınağın bulunduğu dağı kat etmelisin. Oradan itibaren nereden gideceğini bileceksin. Bilge ol, kendine dikkat et, iyice temizlen ve adil görün yoksa Düğün sana yardım edemez,” dediği bir bölüm de yer alıyor.

Kitap Almanya’da 1616 yılında ilk kez basıldığında kapağında yazar olarak, hikayenin ana kahramanı ve aynı zamanda gerçek hayatta da Rozikrusyen (Gül-haçlılar) örgütünün kurucusu olan  Christian Rosencreutz’un adı yer alıyormuş. Fakat kitabın asıl yaratıcısı olan Andrea, sonradan yazdığı biyografisinde eserin ona ait olduğunu açıklamış. 400 yıl sonra yeniden, Crowley’nin yorumuyla raflardaki yerini alacak olan “The Chemical Wedding”i başarılı yazara tanıtan kişi de kitabın politik bir alegori olduğunu düşünen tarihçi Frances Yates’miş. Fakat Crowley onunla aynı fikirde olmadığını belirtiyor.

Alıntı
Kitap bir politik makale değil, alegorik olduğunu da düşünmüyorum. Bence bu, dönemin en uç simya olasılıklarının alınıp gerçekten yaşanıyorlarmış gibi hikayeye yerleştirildiği bir “Peri Masalı.” Bilimkurgu da aynı şekilde işler; en uzaktaki bilimsel olasılıkları alır ve onları bir hikayenin içine yedirir.

Crowley, simyanın bilimkurgunun neresinde yer bulabileceği konusunu biraz daha aydınlatıyor.

(...)

Peki siz ne dersiniz, simya bir bilimkurgu unsuru olabilir mi, yoksa fantastik evrene ait bir uygulama olarak görülmeye devam mı edilmeli?

Haberin devamını buradan okuyabilirsiniz.

Haber: Beyza Taşdelen


30
Yayınevleri Soru Hattı / Ynt: İthaki Yayınları Soru Hattı
« : 27 Mayıs 2016, 03:19:02 »
R.A. Lafferty yayınlamayı düşünüyor musunuz?

Sayfa: 1 [2] 3 4 ... 156