Kayıt Ol

Wisquas // Stephen Caine

Çevrimdışı Malkavian

  • *****
  • 2152
  • Rom: 57
  • I was lost in the pages of a book full of death..
    • Profili Görüntüle
Wisquas // Stephen Caine
« : 31 Mart 2012, 21:37:27 »

İsim: Stephen Caine

Tarih: 29 Haziran 2012

Karakter: Kurt Adam

Saygınlık: 15                                                                                                      
ÖZELLİKLER
1.1
Fiziksel
Güç:              ■■■■■□□□□□
Çeviklik:         ■■■■□□□□□□
Dayanıklılık:     ■■■■■□□□□□
1.2
Sosyal
Karizma:         ■■■■■□□□□□
Görünüm:       ■■□□□□□□□□
Yönlendirme:   □□□□□□□□□□
1.3
Mental
Ön Görü:         ■□□□□□□□□□
Zeka:             ■■□□□□□□□□
Bilgi Birikimi:     ■□□□□□□□□□
YETENEKLER
2.1
Kabiliyetler


Tehdit:          ■■■■■□□□□□
Kaçınma:        ■■■■■□□□□□
Liderlik:          □□□□□□□□□□
Sokak Bilgisi:   ■■■■■□□□□□
Saklanma:      ■■■■■□□□□□
Sokak Dövüşü:■■■■■□□□□□
Sportif:          ■■■■■□□□□□

2.2
Beceriler

Hayvan Bilgisi: ■■■■□□□□□□
El Sanatı:       □□□□□□□□□□
Sürüş:           □□□□□□□□□□
Ateşli Silahlar: □□□□□□□□□□
Yakın Dövüş:   ■■■■■□□□□□
Rol Yapma:     □□□□□□□□□□
Gizlilik:           ■■■■□□□□□□
Hayatta Kalma:■■■■■□□□□□

2.3
Bilgi Birikimi

Bilgisayar:       □□□□□□□□□□
Finans:           ■■■■□□□□□□
Araştırma:       □□□□□□□□□□
Kanun:           □□□□□□□□□□
Dil Bilimi:         □□□□□□□□□□
İlaç:              □□□□□□□□□□
Mistik:            ■□□□□□□□□□
Politika:          □□□□□□□□□□
Bilim:              □□□□□□□□□□
AVANTAJLAR / DEZAVANTAJLAR
3.1
Öz Geçmiş                        
1-
2-
3-
3.2
Özel Yetenekler              
1-Rejenerasyon (Zayıf)
2-
3-
3.3
Dezavantajlar                    
1- Hiçbir sürüye ait değil.
2-
3-
Envanter Listesi    

TP+RP+GP Puanları: 10

Sahip Olunan Para:
135 Dolar

Sahip Olunan Eşyalar:
-
                                                                                            

Çevrimdışı Malkavian

  • *****
  • 2152
  • Rom: 57
  • I was lost in the pages of a book full of death..
    • Profili Görüntüle
Ynt: Wisquas // Stephen Caine
« Yanıtla #1 : 01 Nisan 2012, 19:15:02 »
İsim:  Stephen Caine
Tarih: 29 Haziran 2012
Yer:   Kenar Mahalle / Los Angeles


Los Angeles tam bir pislik yuvasıydı hem de her anlamda. Bütün o gökdelenlerin kanalizasyon sistemi şehrin alt yapısını oldukça zorluyordu. Bu yüzden şehrin merkesinde bile mazgallardan burunların direklerini sızlatan kokular yayılırdı. Haziran ayının gelmesi ve havaların ısınmasıyla artan nem oranı da bu bunaltıcı kokuya yardımcı olmuyordu. Kenar mahalleler ise daha da kötü durumdaydı. Şehrin bütün yan sanayi ürünleri burada üretiliyor, tüm alt sınıf insanlar burada yaşıyordu.

Stephen oturduğu paslanmış demirden banka şöyle bir göz gezdirdi. Her şey ölüyordu bu şehirde. Sol eline sardığı bandaja düğüm attı ağzıyla ve diğer elini bandajlamaya koyuldu. Bunu yaparken acı bir fren sesiyle birlikte tam önünde geniş bir araç durdu.

‘Hadi ama kendi maçına geç kalacaksın!’ dedi saçı başı dağınık görünen kirli sakallı Dave. Dave onun sözde koçuydu. Sokak dövüşlerinin yapıldığı terk edilmiş bir otoparkın zemin katına girmesi için gerekli bir teferruattı sadece. Stephen dövüşür ve kazanırdı. Kazancından %20 lik bir payı da onu içeri sokan sahte koçu Dave’ e sus payı olarak verirdi. Önünde duran arabaya atlarken bir yandan diğer elindeki bandajı da düğümledi. Araç iki sokak ileride durdu ve gıcırtıyla açılan paslanmış otomatik kapıdan içeri girip park etti. İçerideki diğer araçlar gibi farlarını ortada bulunan açıklığa doğru yaktı ve motoru çalışır vaziyette bekledi.

Stephen ellerini birbirine vurdu ve ağızlığını takarak ringe doğru seğirtti. Rakipleri neyle karşılaştığını bilmiyordu ve bu yüzden işi oldukça kolay olmuştu şimdiye kadar. Kendinden iki kat büyük adamları yere devirmekte zorlanmıyordu. Ne de olsa doğası gereği bir yırtıcıydı. Tek sorun dövüşürken çok fazla sinirlenmemeye dikkat etmesi gerekmesiydi. Stephen nasıl para kazanacağını çok iyi biliyordu fakat tek sorunu bulduğu para kaynaklarını kısa sürede batırmasıydı. Ringin ortasında bir kurda dönüşürse bu para kaynağına da güle güle diyebilirdi ve denemediği yeni mesleklerin sayısı giderek azalmaktaydı.

Karşısındaki adam karnındaki baklavaları iyice sıktı ve kollarını başının üzerine kaldırarak haykırdı. Etkileyici bir görüntüsü vardı. Tabi normal bir insan için. Stephen gözlerini devirdi ve yumruklarını tekrar birbirine vurarak Dave’in ‘Hadi koçum göster ona kendini!’ haykırışı eşliğinde ringe adımını attı…

Çevrimdışı Catrouble

  • **
  • 267
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Ynt: Wisquas // Stephen Caine
« Yanıtla #2 : 02 Nisan 2012, 12:43:11 »
Stephen bir şehirde daha önce hiç bulunmamış olsa da sokakları iyi gözlemleyebilme ve onları tanıyabilme özelliğine sahipti dolayısıyla şehirleri iyi analiz edebiliyor ve kendisine uygun olan ve olmayan her türlü özelliği içsel bir karar mekanizmasıyla beynine kodlayabiliyordu. Hayatının büyük çoğunluğu sokaklarda geçmişti. Sokaklarda yaşamış ve ekmeğini sokaklarda kazanmıştı. Kesinlikle biliyordu ki eğer yaşadığı şehir LA ise ona en uygun yer kenar mahallelerdi.

Stephen’a göre eğer normal bir insan değilseniz kenar mahallelerde, fakir yerlerde yaşamalıydınız. Böyle yerlerde hiç kimse sizin ne olduğunuzu anlayamazdı. Etrafta o kadar çok hayvanlaşmış insan vardı ki bir parçası kurt olmasına rağmen çoğu zaman onlardan daha narin olduğunu hissediyordu. Stephen’in inandığı bir diğer görüş ise eğer insan değilseniz ve kenar mahalleleri sevmiyorsanız çok zengin olmalıydınız çünkü lüks yaşam şartlarında da insanların ne olduğunuzu fark etmesi zorlaşıyordu.

Fren sesini duyan Stephen hoşnutsuz bir şekilde sesin geldiği yöne doğru baktı. Dave’in aracını sürüş tarzına artık alışmıştı ama Dave’in kendisine bir türlü alışamıyordu.

‘Hadi ama kendi maçına geç kalacaksın!’

Yaklaşık 15 dakikadır bankta oturarak Dave’i bekliyordu ve adam çıkageldiğinde ağzından çıkan ilk sözlerle Stephen’i suçluyordu. Stephen cevap vermedi, konuşmayı hiç sevmiyordu. Zaten “insan ilişkileri” pek iyi sayılmazdı. Aslına bakılırsa çoğu zaman sürü halinde yaşamayı seçen kendi ırkı tarafından bile dışlanmıştı. Kendisinin bir baş belası olduğunu ve anlaşılması zor birisi olduğunu kabul edeli uzun zaman olmuştu.

Arabanın kapısını açtı ve arabaya bindi. Yaklaşık 3 dakika sonra 2 sokak ötedeki bir garaj kapısından içeri girdi. Dövüşlerin gerçekleştiği yer tamda burasıydı. Araçlarla çevrili ve onların farlarıyla aydınlanan ringin önünde araç durduğunda artık harekete geçmenin vakti gelmişti. Arabadan çıkarken deri ceketini çıkarıp arabanın açık olan camından içeri fırlattı. 29 haziran için mevsim normallerinde bir gün sayılırdı dolayısıyla gayet sıcak olduğu söylenebilirdi ama Stephen için soğuk yada sıcak nadiren problem yaratırdı. Yazın deri ceketle gezebildiği gibi kışında sadece t-shirt ile dolaşması onun için gayet sıradan sayılırdı. Ceketini çıkarmasıyla kot pantolonu ve üzerinde vücuduna yapışan geniş V yakalı bir t-shirt ile ringe doğru harekete geçti; yürümeye devam ederken bandajlarını son kez kontrol ediyordu.

Ringde rakiplerini devirmek onun için işin en kolay olanı olmuştu. Asıl zor olan kendisini kontrol edebilmekti çünkü çok fazla sinirlendiği zaman yaşaması muhtemelen olan form değişikliği sadece mevcut iş imkanlarını bitirmeyecek aynı zamanda şehri de acilen terk etmesi gerekliliğini ortaya çıkaracaktı. Daha önce terk etmek zorunda kaldığı şehirleri tekrar düşündü.

Prag, Viyana, Kiev..

Stephen Doğu Avrupa serüvenine başladığında henüz çok gençti. Güzel kadınlar, fazla para ve daha birçok şey için yapamayacağı şey yok iken birçok defa insanlar içinde kendisini deşifre etmiş ve sonunda Doğu Avrupa’yı terk etmek zorunda kalmıştı. Zamanla ringde sinirlenmemenin bir yolunu bulmayı başarmıştı. Ringde karşılaşması beklenen rakiplerini önceden araştırmıyor, onlarla görüşmüyor, tanışmıyor ve hatta onlardan hiçbir haber almamaya gayret gösteriyordu. Rakiplerini tanımadığı için ringde dövüşürken gelişen olayları kişiselleştirmiyor ve kendisini deşifre etmemeyi başarıyordu. Dave bile onun bir kurt adam olduğunu bilmiyor, şüphe bile etmiyordu.

Ringe yaklaşırken daha önce bu ringde kazandığı dövüşleri düşündü. Çeşitli mahallelerden ‘şampiyon’ olduğu iddia edilen adamlarla dövüşmüş ve onları kolayca mağlup etmeyi başarmıştı. Bunun karşılığında da iyi paralar kazanmıştı. Kesin olan bir şey vardı ki Stephen para kazanmayı çok seviyordu, harcamayı ise daha da çok seviyordu. Son dövüşünden sonra kazandığı parayı harcamak üzere Las Vegas’ta bir kumarhaneye gitmiş, ama kumar masasına oturamadan kumarhanede görevli olarak çalışan bir kadınla tanışmış ve bütün parasını kadınla güzel bir gece geçirmek için harcamıştı. İşte Stephen’in sevdiği şey tam olarak buydu. Bir gece önce Las Vegas’ta muhteşem bir otel odasında uyuyorken bir sonraki gece lağımlarda sabahlayabilirdi.

Stephen her ringe çıkışında rakibini ciddiyetle süzerdi. O an genellikle rakibini ilk gördüğü an olurdu. Bu nedenle rakiplerini ilk gördüğünde fazlasıyla dikkatli inceler ve rakibin insan olup olmadığını anlamaya dair bazı belirtiler arardı. Karşısındaki adama baktığında adamın kaslarını sıkması, elleriyle yaptığı hareketler, duruşu ve bakışları bu rakibinde öncekiler gibi insan olma ihtimalinin fazla olduğunu gösteriyordu. Bir cadı olmadığı kesindi, vampirler ve vampir avcıları için fazla kaslı ve hayvaniydi, kurt adam olma olasılığı da fazlasıyla azdı. En azından Stephen ilk incelemesinde bu kanıya varmıştı.

Ringe vardığında “Kolay para.” diye fısıldadı kendi kendine ve yumruklarını birbirine vurarak ringe çıktı. Yaklaşık 3 saattir ağzından çıkan tek kelimeler bunlardı. Tam o sırada Dave’in sesini duydu. Kesinlikle daha az konuşan bir koç bulmalıyım diye düşündü ama Stephen genellikle kimseyi bulamazdı. Şansı yaver giderse başkaları onu bulurdu tıpkı Dave gibi.

Ringin kendine ait olan köşesine doğru ilerleyerek rakibinin karşısına geçti. Gözlerini rakibinin gözlerine kilitledi. Ringde dövüşmenin en zor yanlarından biri rakibinin gözlerinin içine bakmak zorunda kalmaktı. Sokaklarda dövüşürken, doğada avlanırken ya da birisini öldürürken yapmak zorunda olmadığınız bir şey idi bu. Ringlerde ise en büyük gereksinimlerden biri ve yapılması beklenen şovun ilk adımıydı.

Stephen adamın gözlerinde hiç korku göremedi. Rakibinin bir insan için gayet güçlü olduğu fazlasıyla açıktı hatta uzaktan bakılınca kendisinden daha güçlü bir vücuda sahip olduğunu düşünen bir sürü seyircinin şuanda onları izlemekte olduğuna emindi ama görüntü çoğu zaman yanıltıcı olabilirdi, bunu son birkaç dövüşünde kanıtlamayı başarmıştı.

Gözlerini rakibine, kulaklarını ise oyunların yöneticisine kilitleyerek beklemeye devam etti.

Bahislerin kapandığı duyurulduğunda kan barajının vanasını elleriyle çevirecekti.


Çevrimdışı Malkavian

  • *****
  • 2152
  • Rom: 57
  • I was lost in the pages of a book full of death..
    • Profili Görüntüle
Ynt: Wisquas // Stephen Caine
« Yanıtla #3 : 03 Nisan 2012, 17:52:17 »
+2 RP

Stephen'in yumruklarını birbirine vurduğu anda rakibi boş boş karnındaki kasları sıkıp seyircilere görsel bir şov yapmakla meşguldü. Ardından Dave'in kulak tırmalayan sesi kulaklarına çalındığında, Stephen bir saniyeliğine Dave'e aşağılarcasına baktı. Ne olduysa o bir saniyede olmuştu... Az önce hava atmaktan başka hiçbir hüneri yokmuş gibi görünen dev cüsseli adam o bir kalp atımı sürede Dave'in yanında bitmiş omzunu karnına sertçe indirmişti.

Darbenin etkisiyle ciğerlerindeki tüm nefes bir anda boşaldı ve kendini farları açık, çalışır durumdaki beyaz bir BMW'nin üzerinde buldu. Karşısındaki adam tekrardan seyircilere döndü ve ağzından hayvani bir hırlama çıkardı. Bunu yaparken kaslarını şişirebildiği kadar şişirmeyi de ihmal etmedi tabi.

Dave'in yüzünde garip bir gülümseme belirmişti. Stephen bir an için arkasından iş çevirip çevirmediğini merak ettiyse de sonra vaz geçti. Dave kaypak herifin tekiydi ama şu an yüzündeki gülümseme adamı birçok kere buna benzer darbeler aldığında görmüş olmasındandı. Ne zaman bu kadar sert darbe alsa şimdi de yaptığı gibi başını iki yana sallamış ve dövüşe kaldığı yerden devam etmişti. Ne yazık ki rakibi bunu bilmiyordu

Hızla koştu ve hala kendini sersemlemiş vaziyette arabanın üzerinde zanneden rakibinin yan tarafından karın boşluğuna uçan bir tekme attı. Ciğerlerindeki nefesi boşaltma sırası şimdi bu devasa adama gelmişti ama Stephen onun kadar gösteriş meraklısı değildi. Adamı bir kere boş yakalamıştı. Attığı tekmeyle yere düştü ve düşer düşmez geri ayağa kalkıp gardını indirmiş adama yumruklarını indirmeye başladı. Sağ sol sağ sol...

Dave'in 'Yeter artık dövüş bitti!' haykırması birkaç kez tekrarlanınca kendine gelir gibi oldu. Rakibi kanlar içinde önünde yatıyordu ve seyircilerin hepsi ağzı bir karış açık ona bakıyorlardı. Çalışan arabaların homurdanması dışında mekanda birtek çıt bile çıkmıyordu.

Dönüşüp dönüşmediğini merak etti. Rakibine ne kadar süredir vurduğunu bir türlü hatırlayamıyordu... Hemen ellerine baktı ve rahatladı. İkisi de normal görünüyordu, tabi boydan boya kana bulanmaları dışında. Seyircilerin şaşkınlığı uyguladığı vahşi teknikten dolayı olmalıydı ve bunu düşününce küçük de osla bir teselli buldu.

Dave omzuna bir havlu attı ve onu çekiştirerek arabaya doğru yöneltti. Bir yandan ağzı hala açık olan seyircilerin ellerindeki dolarları yüzünde büyük bir sırıtışla toplarken  'Haftaya yine buradayız!' diyordu.

Sonunda arabaya bindi ve araç hızla hareket edip Stephen'i aldıkları bankın önünde durdu. Paradan kendi payını alıp geri kalanı Dave'e uzattı. 'Böyle giderse seninle dövüşecek rakip bulamayacaksın evlat. Kendine biraz hakim ol. Küçükken baban seni taciz mi etti ne yaptıysa artık umrumda değil. Git bir psikoloğa görün ve bir sonraki dövüşünde rakibini sadece yen. Onları her seferinde komalık etmene gerek yok...' ardından geniş araç arkasında bir toz bulutu bırakarak hızla uzaklaştı ve Stephen'i elinde 236 dolar ile kenar mahallede kendi başına bıraktı.

Çevrimdışı Catrouble

  • **
  • 267
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Ynt: Wisquas // Stephen Caine
« Yanıtla #4 : 03 Nisan 2012, 22:55:24 »
Stephen bir kere daha kendisine uygun işi yapmadığına dair şüphelerine yenik düştü. Dövüşmek, kavga etmek tam olarak onun yapması gereken işti ama ringlerde dövüşmekten hiç gurur duymuyordu üstelik onun için fazlasıyla tehlikeliydi. Bir kere daha kendini kaybetmenin eşiğinden dönmüştü ve kontrolünü bu kadar kaybetmesini gerektirecek kadar olumsuz bir şeyde yaşanmamıştı. Düşünceler aklını fazlasıyla meşgul ederken Dave aracını durdurdu. Kafasını kaldırıp etrafına baktığında Dave’in kendisini almış olduğu yere geldiklerini gördü. Dave Stephen’ın evini bilmiyordu, bilmesine gerekte yoktu.

Stephen kendi payı olan 236 doları ayırdıktan sonra gerisini Dave’e uzattı, tam o sırada Dave konuşmaya başladı. 'Böyle giderse seninle dövüşecek rakip bulamayacaksın evlat. Kendine biraz hakim ol. Küçükken baban seni taciz mi etti ne yaptıysa artık umrumda değil. Git bir psikoloğa görün ve bir sonraki dövüşünde rakibini sadece yen. Onları her seferinde komalık etmene gerek yok...'

Stephen hayatı boyunca daha önce hiç gülmemişse bile o anda gülüyordu. Duydukları hoşuna mı gitmişti yoksa sinirini mi bozmuştu bilemiyordu ama kendisine göre aşırı sayılabilecek bir gülümseme suratını kapladı.

‘Kendimi kontrol edemiyorum Dave ama bu konuda haklılık payın var. Şöyle birşey yapalım, bana başka tür bir maç ayarla ve rakibim olarak ringde bir kişiden fazlası olsun, böylelikle adam başı daha az hasar yaratabilirim. Ama karşılığında fazlasıyla para isterim. Bunu bir düşün hemen olumsuz cevap verme.’

Stephen’ın arabadan inmesiyle Dave cevap bile vermeden hızla uzaklaşarak arkasında koca bir toz bulutu oluşturdu. Dave’i bu sefer çok sinirlendirdiğine kanaat getiren Stephen’ın morali fazlasıyla yerine geldi. Ayrıca Dave teklifine cevap vermemiş olsa bile zamanla kolay para sevdasına düşüp teklifini değerlendireceğini çok iyi biliyordu. Aklında ki tek soru bir kişi ile dövüşürken bile kendini tutamayan Stephen bir kaç kişi ile dövüşürken kendisini tutmayı başarabilecek miydi? Bunu şimdilik düşünmemeye karar verdi.  Parasını cebine koyarken devamlı olarak gitmekte olduğu pislik yuvası bir yeraltı bara doğru yola koyuldu.

Kapıda sıra bekleyenlere aldırmadan direk olarak girişe doğru yöneldi. Kapıdaki güvenlikler bir zamanlar onu durdurup sıraya girmesi konusunda uyarmışlardı, henüz Stephen’ı tanımadıkları zamanlarda, şimdi ise kapı sonuna kadar açılıyor ve hiç bir güvenlik yoluna bile çıkamıyordu. “Acı çekilerek öğrenilen bir ders” diye tanımlamıştı Stephen bu durumu - adamları yerde kan içinde bırakırken. İçeri girdiğinde doğruca bar kısmına doğru yöneldi ve bir bardak buzlu Jack Daniels istedi.

Viskisini yudumlarken etrafı kesiyor ve dans edenleri izliyordu. İnsanların yaşam tarzına fazlasıyla alışmış olduğunu söylemek yanlış sayılmazdı. Sürüsünden ayrıldıktan sonra geçen yıllarda içindeki kurt adam gitgide kontrolü insan olan tarafına bırakmış sadece dövüşürken ortaya çıkmaya başlar olmuştu ama ne yazik ki Stephen’ın dövüşmek haricinde yapabildiği pek az şey vardı. Dolayısıyla kurt adam kimliği onu asla yalnız bırakmamıştı. Stephen barın bugünkü atmosferinden pek haz alamadığını farketti, belkide Vegastan sonra burası fazlasıyla basit kaçmıştı ancak 236 dolar ile Vegasa gidemezdi. İkinci viskisini içerken biraz daha etrafı gözlemeye karar verdi, yine ilgisini çeken birşey olmazsa evine gidecekti.

Sabah Dave’in onu arayıp bir maç ayarlamış olduğunu söylemesini umuyordu. Dave gibi saçma sapan bir adama muhtaç olmak ve ne yapacağını bilememek ne kötü diye içinden geçirdi.

Yenilmez bir dövüşçüydü ama bir hedefi yoktu ve bunun farkında olmak canını acıtıyordu.

Çevrimdışı Malkavian

  • *****
  • 2152
  • Rom: 57
  • I was lost in the pages of a book full of death..
    • Profili Görüntüle
Ynt: Wisquas // Stephen Caine
« Yanıtla #5 : 05 Nisan 2012, 11:24:27 »
+1 RP

Stephen oturduğu paslı banktan kalktı ve bara gitmek için otobüse bindi. Arabaları sevmiyordu çünkü araba sürmesini bir türlü öğrenememişti. Zaten kendi ayakları dışında hareket emtesini sağlayan herşey miğdesini bulandırıyordu ve iki blokta bir duran otobüs de bu duruma pek yardımcı olmuyordu. Artık miğdesi dayanlımaz bir hal alınca karnından gelen fokurtular eşliğinde otobüsten kendini attı ve kalan birkaç bloğu yürüyerek kat etti. Neyse ki vücudu bu tip şeyleri kolay atlatırdı. Olan 1 dolarına olmuştu.

Dövüşler gece yapılırdı ve oldukça fazla oyalanmış olmalıydı. Saat gece yarısını geçmişti ve barın olduğu sokak bu nedenle bir hayli kalabalıklaşmıştı. Hayat kadınları, uyuşturucu satıcıları ve el altından kesici silahlar satan birkaç kaçakçı...

Yeşil neon lambalarla geceyi aydınlatan ışıkların önünde durdu. '235' yazıyordu kocaman tabelada. Mekanın önünde sıra olmuş insanların yanından kendinden emin bir şekilde geçti ve yükselmeye başlayan itiraz mırıltıları, korumanın bu duruma kayıtsız kalması ile son buldu. İçerinin basık ve havasız ortamında gürültülü bir müzik çalıyordu. Barmene yaklaştı ve bir viski sipariş etti ve hemen ardından ikinciyi de yuvarladı.

Kurtadam olmanın en büyük avantajı da buydu işte. Hiçbir zaman akşamdan kalma olmazdınız. Ne kadar sarhoş olursanız olun sabah kalktığınızda vücudunuz toksinleri dışarı atardı. Tek sorun sarhoş olunduğunda dizginlenmesi gereken duyguların pek de iyi bastırılamamasıydı.

İçki hafif bir yanma hissiyle boğazından geçerken rahatlamanın ve dünyanın onca yükünden kurtulmanın ne kadar güzel birşey olduğunu tekrar düşündü. Kendini dizginlemesi gerektiğini bildiği halde viskinin onu rahatlatan boşluğuna kendini kaptıdı ve üçüncüyü sipariş etti.

Barmen ile çok samimi değildi fakat yine de ara sıra geldiğinden dolayı adama bir aşinalığı vardı. Aynı zamanda mekanın sahibi olduğunu biliyordu. İsmi Robb muydu? Bob muydu? Öyle birşeylerdi ama şimdi çıkaramamıştı.

Adını hatırlayamadığı adamın suratı gülümserken, içeriye barın kapısından yeni giren iki adamı görünce birden kül gibi oldu.  Biri oldukça pahalı görünen bir giyim tarzına sahip, normal boyutlarda, uzun saçlı bir adamdı ve diğeri de hayatında gördüğü en iri adamlardan biriydi. İkisi de gecenin körü olmasına rağmen güneş gözlükleri takıyordu.

Barmen kısık bir sesle Stephen'e 'Buradan gitsen iyi olur dedi.'

İyi giyimli olan adam barmene yaklaştı ve tehditkar bir ses tonuyla konuşmaya başladı.

'Ödemelerini geçiktiriyorsun Roy ve bu hiç hoşumuza gitmiyor. Bu küçük mekanın alevler içinde yandığını görmek benim de hoşuma gitmeyecek inan...' dedi sahte bir üzüntü ifadesi ile.

Adının Roy olduğunu hatırladığı barmen durduğu yerde iyice rahatsızlandı. yaklaşık beş dakikadır sildiği bardak artık parıldamanın da ötesine geçmişti ama stresle onu ovalamaya devam ediyordu.

'Hepsini toparlayamadım işler çok iyi değil ama birkaç güne ödeme yapacağım. Söz veriyorum...' dedi kısık bir sesle barmen.

Stephen üç bardak viski içmişti ve herhangi bir kavgaya girişirse dönüşümünü engellemesinin çok zor olacağını hissediyordu. Aynı zamanda Roy'un söylediği sözlerin haraç almak için gelen kişilerin gözünde 'Ne olur beni başkalarına ibret olması için öldürün!' anlamına glediğini de iyi biliyordu.


Çevrimdışı Catrouble

  • **
  • 267
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Ynt: Wisquas // Stephen Caine
« Yanıtla #6 : 05 Nisan 2012, 19:31:59 »
Barmen kısık bir sesle Stephen’e ‘Buradan gitsen iyi olur dedi.’

Roy daha Stephen’e birşey söylememişken dahi suratının renginin değişmesi Stephen’in dikkatini güneş gözlüklü adamlara çevirmişti. Bu karanlıkta güneş gözlüğü takmanın nedenlerini düşünürken aklına o an için sadece üç cevap geldi. Adamlar kör olabilirdi? Tanınmamak istiyor olabilirlerdi veya insan değillerdi. Eh ilk cevabın doğru olması pek mümkün değil gibi gözüküyordu, eğer öyle olsa Roy bu kadar endişelenmezdi. Tamda bu sırada adamlar Stephen’ın yanına varmış ve Roy ile konuşmaya başlamışlardı.

‘Ödemelerini geciktiriyorsun Roy ve bu hiç hoşumuza gitmiyor. Bu küçük mekanın alevler içinde yandığını görmek benimde hoşuma gitmeyecek inan..’

Adamın açık sözlü olması ne kadar hoşuna gittiyse sözcüklerine kattığı sahte üzüntü havası Stephen’ı okadar sinirlendirmişti. Sinirlenmek.. İşte bu olmaması gereken birşeydi ve susmayı tercih etti.

‘Hepsini toparlayamadım işler çok iyi değil ama birkaç güne ödeme yapacağım. Söz veriyorum..’

Stephen Los Angeles’ı seviyordu ve son zamanlarda burada bir hayat kurmuş olduğunu ve hatta belirli kişilerce tanınmaya başlamış olduğunu gözardı edemezdi. İşte bu nedenle uzun zamandır ring dövüşleri haricinde hiçbir olaya bulaşmamaya çalışıyordu özellikle de fazla dikkat çekecek olan normal insanların bulaşmayacağı şeylere bulaşmamaya çalışıyordu. Mesela bir bardan haraç almaya gelen insanları o barda öldüresiye dövmek gibi..

Roy’u azda olsa tanımasına rağmen ona içki servis etmesi dışında çok fazla muhabbet etmemişlerdi, dolayısıyla arkasından yas tutmasına dahi gerek yoktu. Adamlar Roy’u öldürürlerse Stephen hiçbir şey kaybetmeyecekti. Gereğinden fazla içki içtiği bir gecede olaylara karışması bu zamana kadar Los Angeles’ta barınabilmesini sağlayan bütün kuralların tersi bir durumdu. Ne olursa olsun onu ilgilendirmiyordu ve kafasını hiç o yöne çevirmeden oturmaya devam etti. Sadece bir kaç saniye belki de birkaç salise sonra aklına bambaşka bir fikir geldi.

Stephen normal şartlarda insanlarla tanışamayan, dost olamayan ve bu durumun eksikliğini fazlasıyla hisseden birisiydi, tamamen yalnızdı. Bir arkadaş, bir dost tam olarak ihtiyacı olan şeydi özelliklede bu kişi en sevdiği barın sahibi ve barmeniyse bu onu çok daha fazla mutlu edebilirdi. Bir bar sahibinin hayatını kurtarmak, onun arkadaşlığını kazanmak Stephen’e farklı kapılar açabilirdi ama 3 bardak viski içmişken bunu yapması çok riskliydi, heran dönüşümü gerçekleşebilirdi. Royla arkadaş olabilmenin hayallerini kurarak bir hamle yapması gerektiğine karar verdi.

Ortama göz gezdirdi, karanlık ve hareketli ışıklar olası bir dönüşümü saklayabilecek kadar işine yarayabilirdi. Onun dönüşümünü görenler ise muhtemelen fazlasıyla sarhoş olacaklardı veya yanlış gördüklerini sanacak belkide maske taktığını sanacaklardı. Yinede böyle bir riske girmeye gönüllü değildi.

Olacakları beklemeye karar verdi. Ne olursa olsun adamların Royu öldürmesine izin vermeyecekti. Eğer burada harekete geçerlerse müdahale edecekti, eğer tehdit edip giderler ve sokaklara dönerlerse onlarla kendi çöplüğünde savaşabilirdi. Ne olursa olsun Roy’un kendisi için önemli olduğuna dair hayvani içgüdüleri ağırlık kazanıyordu. Roy bugün ölmeyecekti.

Çevrimdışı Malkavian

  • *****
  • 2152
  • Rom: 57
  • I was lost in the pages of a book full of death..
    • Profili Görüntüle
Ynt: Wisquas // Stephen Caine
« Yanıtla #7 : 07 Nisan 2012, 11:12:14 »
+ 1 RP

Stephen'in yaptığı otobüs yolculuğundan sonra hafif bulanmaya başlayan miğdesi kafaya diktiği iki viskinin etkisiyle iyice çalkalanmaya başlamıştı. Bunun sebebine azıcık da olsa kafa yorsa aç karna içki içtiğinden kaynaklandığını anlayabilecekti fakat barın içinde daha önemli olaylar gerçekleşiyordu.

İlk başta dikkatini çeken şey kayıtsızca dans eden ve kafaları bir dünya görünen birkaç kişinin mekana giren gözlüklü adamları gördüklerinde temkinli davranıp belirli bir uzaklığa çekilip sonra da mekanı terk etmeleri oldu.

İkinci ilginç olay ise iyi giyimli olan ve Roy ile tüm konuşmayı yapan gözlüklü adamın, barmenin koluna girip arka sokağa çıkan kapıkdan dışarıya çıkması oldu. İri yarı koruma kılıklı adam ise az önce barmen ile arkadaşının kayboldğu kapının başında etrafı pis bakışlarla seyretmekteydi.

Stephen bu filmi daha önce görmüştü. Roy'dan para isteyeceklerdi ve o da elinde para olmadığını söyleyecekti. Bu kabadayılar da eğer Roy şanslıysa birkaç parmağını kopartacak ve eğer değilse onun hayatını alacaklardı.

Her iki durumda da Stephen'in yapacağı seçimi bir an önce yapması gerekiyordu çünkü artık zaman kalmamıştı...

Çevrimdışı Catrouble

  • **
  • 267
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Ynt: Wisquas // Stephen Caine
« Yanıtla #8 : 07 Nisan 2012, 18:15:45 »
Stephen adamların Roy’u götürmesini izlerken izleyeceği yol ile ilgili hesaplamaları aklından geçiriyordu. Mide bulantısını hissetmesiyle beraber midesinden soluk borusuna doğru geldiğini farkettiği tiksindirici gazların çıkmasına izin verdi. Mide bulantısı olmasa da açken alkol tüketmesi biraz sonra gelişecek olan şiddet içerikli olaylar zincirinde belirli dezavantajlar yaratabilirdi. Ama Stephen böyle şeylerin hesabını yapan biri değildi, gidecek ve dövüşecekti.

Kanları alkolle dolan ve ayakta bile durmakta zorlanan insanların bu gözlüklü adamları görmesiyle bir anda yok olması Stephen’ı dikkatli olması gerektiği konusunda uyarmıştı. Belli ki adamlar bu çevrede oldukça “popüler” insanlardı. Ancak daha ilginç olanı bütün bar mekanı terk ederken adamlar gelip Roy’u hemen Stephen’ın yanından almışlar ve Stephen hiç hareket etmemiş olmasına rağmen ona müdahale etmemiş ve ilgi göstermemişlerdi. Stephen bu durumun altında başka bir anlam aramama gerek yok diye düşündü.

Stephen içinde bulunduğu durumu düşündü. Kapının kapanmış olması iyiydi, çünkü kapıdaki adamı yeterince hızlı hareket edebilirse hiç kimse hissetmeden indirebileceğinden emindi ancak kapının arkasında güzel giyimli adam haricinde çetenin başka elemanları olup olmadığını bilmiyordu. Ama bildiği bir şey vardı ki onu hatırlaması içini rahatlattı. Barın arka kapısı dar ve arka sokaklardan birine çıkıyordu. Bu şüphesiz ki haraççılar için oldukça iyi bir lokasyondu ve aynı zamanda dar sokaklar Stephen’ın bir ateşli silah doğrultulması tehlikesine karşı hızlı hareket ederek kendisini koruması veya adam henüz silahına davranamadan müdahale yapabilmesi adına da eşsiz bir seçimdi.

Gençliğinde henüz sürüsünden dışlanmamışken kendisine göre oldukça yaşlı ve deneyimli olan ve sürüde ergenliğe henüz ulaşmamış en yaşlı kurt adam olan bir sürü üyesiyle yaptıkları dostluk müsabakası haricinde hayatı boyunca hiçbir dövüşten yenik çıkmayan Stephen kendisine fazlasıyla güveniyordu. Mesafeyi tarttığında olası bir ateşli silah kullanımına karşı zamanı iyi ayarlayarak hareket planını oluşturdu. Estetik ve sportif bir hareketle hızla tabureden kalktı ve kapıdaki iri yarı adama doğru harekete geçti.

Adamların sahip olduğu saygınlığı ve saldıkları korkuyu görmüştü, bu nedenle çetenin geri kalanının arka sokakta olmadığına dair bir umudu vardı çünkü kendilerine fazlasıyla güveniyorlardı ve hiçbir çekingenlik göstermiyorlardı. Fazla güven çoğu zaman iyiydi ama bazen felaketle sonuçlanırdı.

Eleştirdiği o aşırı güvenin şuanda kendisinde de var olduğunu anımsaması mevcut bir dezavantaja kendisi sürükleyip sürüklemediğine dahi endişeler yaratmak üzereydi ki adamın kendisini farketmesiyle bütün korku, endişe ve düşünceler yok oldu. Adrenalin vücudunda pompalanmaya başlamış ve hissettiği heyecan tüylerini kaldırmış, derisini sertleştirmiş ve germişti. Bedeni henüz insan olsa da ruhunun kurt parçası tarafından ele geçirildiğini hissedebiliyordu.

Binlerce korkunç ırk ve zalim insanlar tarafından paylaşılan bu dünyada yalnız bir kurt adam olarak uzun yıllar yaşayabilmeyi başarmış olan Stephen, iyi bir bağlantı ve arkadaş sahip olabilmenin umuduyla saldırdı.

Çevrimdışı Malkavian

  • *****
  • 2152
  • Rom: 57
  • I was lost in the pages of a book full of death..
    • Profili Görüntüle
Ynt: Wisquas // Stephen Caine
« Yanıtla #9 : 09 Nisan 2012, 17:17:40 »
+2 RP
+1 TP


Spoiler: Göster
 Zorluk Derecesi: Zor
Kullanılan Yetenekler: Güç+ Yakın Dövüş
(16:41:42) ChatBot: Malkavian sallar 10d20 ve alır 10,8,6,9,13,15,13,4,5,12.

Zorluk Derecesi: Çok Zor
Kullanılan Yetenekler: Çeviklik+Kaçınma
(17:09:21) ChatBot: Malkavian sallar 9d20 ve alır 11,18,9,4,9,15,17,3,18.


Eleştirdiği o aşırı güvenin şuanda kendisinde de var olduğunu anımsaması mevcut bir dezavantaja kendisi sürükleyip sürüklemediğine dahi endişeler yaratmak üzereydi ki adamın kendisini farketmesiyle bütün korku, endişe ve düşünceler yok oldu. Adrenalin vücudunda pompalanmaya başlamış ve hissettiği heyecan tüylerini kaldırmış, derisini sertleştirmiş ve germişti. Bedeni henüz insan olsa da ruhunun kurt parçası tarafından ele geçirildiğini hissedebiliyordu.

Binlerce korkunç ırk ve zalim insanlar tarafından paylaşılan bu dünyada yalnız bir kurt adam olarak uzun yıllar yaşayabilmeyi başarmış olan Stephen, iyi bir bağlantı ve arkadaşa sahip olabilmenin umuduyla saldırdı.

Oturduğu tabureden kalktı ve atik bir hareketle kapıda duran adama doğru atıldı Stephen. Son zamanlarda yer altında sokak dövüşleri yaparak hayatını kazanıyordu ve rakibine hangi hamlesinin zarar vereceğini çok iyi biliyordu. İlk başta vücudunun devinimini kullanarak rakibi sarsmayı planlıyordu ve hızla karşısındaki iri kıyım adama saldırdı.

İki bedenin birbirine çarpması ile büyük bir gürültü koptu, fakat çıkan gürültü Stephen'in tahmin ettiği yerden gelmemişti. Zamanında da duvara tosladığı olmuştu, fakat bu daha sert bir şeydi. Sanki yüksek güvenlikli bankalarda içerideki değerli hazineleri koruyan birkaç metrelik metal zırhlı kapılardan birine toslamak gibi birşeydi bu. Büyük bir acıyla omzunu tuttu. Çıkan gürültüye ve şu anda hissettiği sıcaklığa bakılırsa omzunu kırmış olabilirdi. Oysa ki karşısında duran adam hiçbirşey olmamış gibi karşısında duruyordu.

İri yarı koruma elini beline götürdü ve çıkardığı silahla Stephen'e doğru ateş etmeye başladı. Silahın ortaya çıkması ile birlikte ortalık tam bir kaosa sürüklenmişti. Tatsız bir melodiyle kesilen müziğin ardından duyulan panik çığlıkları ve dar kapıdan çıkmaya çalışırken birbirini ezen insan selinin arasında Stephen oldukça zor durumda kalmıştı. Alkolün körelttiği algılama yeteneğine zihninin derinliklerinde tutundu ve kendini ona teslim etti.

Birkaç el silah sesi duysa da içindeki sezgileri güçlü hayvani hisler ona yol gösteriyordu. Duvarda ve masalarda seken kurşunlar büyük bir gürültüyle kulaklarını sağır etmeye çalışırken kalabalığın arasına karışıp dış kapının önüne kadar gelebilmişti...

Çevrimdışı Catrouble

  • **
  • 267
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Ynt: Wisquas // Stephen Caine
« Yanıtla #10 : 10 Nisan 2012, 13:43:51 »
İnsanları iterek yolunu açmaya çalışan Stephen ne olduğunu anlayamamıştı. Birisine mağlup olmak belki ama adamı yerinden bile kıpırdatamamak? İşte bu fazlasıyla yeni birşeydi.

Kolundaki acı kendini tekrar hissettirince gitmesi gereken yeri anladı. Sokak dövüşçülerinin kullandığı ve sadece gecenin bu saatlerinde çalışan bir sağlık çalışanı tanıyordu. Aslında daha önce adamın hastası olmamıştı ama adam aynı zamanda Stephen'in yarattığı hasarları onarmakla fazlasıyla para kazanmış bir dövüş izleyicisiydi. Tanışmalarının nedeni de adamı maçlarda görüyor olmasıydı.

Stephen'ın ikili ilişkilerinde yaşadığı zayıflık göz teması sağladığı insanları tanıyormuş gibi hissetmesine neden oluyordu. Ne olursa olsun o bir hasta olarak muayenehaneye gittiği için sorun çıkmayacağından emindi. Zaten çok önemli bir problemi olmadığı sürece vucudu kendisini iyileştirmeyi başarabiliyordu.

Aklına tekrar barda az önce karşılaştığı adamlar geldi. Hiç anlam veremiyordu.

Muayenehane'nin kapısının önüne geldiğinde sertçe kapıyı çalarak şansının olumluya dönmesi hususunda mırıldanıyordu.

Çevrimdışı Malkavian

  • *****
  • 2152
  • Rom: 57
  • I was lost in the pages of a book full of death..
    • Profili Görüntüle
Ynt: Wisquas // Stephen Caine
« Yanıtla #11 : 13 Nisan 2012, 10:55:42 »
Muayenehane'nin önüne geldi ve emin olmak için tabelayı kontrol etti. 'Jordi Ev Hayvanları Bakım Kliniği' Yazıyordu. Gerçek bir doktor asla el altından iş yapmazdı ve yapsa bile bunu hatırı sayılır bir ücrete yapardı. Stephen'in o kadar parası hiç olmamıştı. Bu yüzden ne zaman başı sıkışsa bu veterinere geliyordu ve 50 Dolara check-up yaptırabiliyordu. Daha ne isteyebilirdi ki...

İçeri girdi ve ağzında sigarası yarı sönmüş bir şekilde mırıldanarak süs köpeklerinin bitlerini ayıklayan kırklarında adama yaklaştı.

Jordi hemen oturduğu sandalyeden kalktı ve kurtadama doğru ilerledi. Konu sağlık olunca başka seçeneği olmadığı için Stephen özel durumunu adama açıklamıştı. Hemen steril bir masanın üzerine yatırıldı ve Jordi birkaç defa röntgen cihazını çalıştırırken sessizce bekledi. Bu sırada ağzındaki sigara çoktan sönmüştü ama Jordi bunun farkında değil gibiydi.

Birkaç dakika sonra elinde Stephen 'in röntgeni ile içerideki odadan çıktı veteriner ve sönmüş sigarasını ağzından düşürmeden yarım ağızla konuşmaya başladı.

'Köprücük kemiğin çatlamış. Normal bir insan olsa 6 ay alçıda kalması gerek derdim ama senin için hareketsiz kalman gereken bir gece yeterli olacaktır. Ama dikkat et biraz daha hareket kırılmaya sebep olur ve eğer bana gelmeden yanlış bir kemikle kaynama yaparsa onu tekrar kırmamız gerekecek. ' Yüzünde endişe çizgileri belirmişti. 'Seni tanırım ve daha önce kurşun yaralarını saymazsak, sadece  beş metrelik bir köprüden atladığında bileğini burkmuştun. Nasıl bir şey sana bunu yaptı söyler misin?' Gözlerinde ilginç bir merak dalgalanmasıyla hala röntgeni inceliyordu. 'Boynunu kırmadan köprücük kemiğinin üzerine düşmen pek olası değil. Belli ki bunu sana biri ya da birşey yapmış.' Gülümsedi.

Çevrimdışı Catrouble

  • **
  • 267
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Ynt: Wisquas // Stephen Caine
« Yanıtla #12 : 13 Nisan 2012, 11:48:44 »
‘Jordi Ev Hayvanları Bakım Kliniği’

İnsan dövüşçülerin aksine Stephen için bir veterinere gelmek rahatlatıcıydı. Aslında Jordi’nin espritüel mizacından hoşlanmıyor değildi. 50$’a check up yaptırabilmek müthişti ve adamın nice ölüm döşeğindeki insanı kurtarmış olduğu gerçeğini de biliyordu. Kısacası Jordi sağlık konusunda arayıpta bulamayacağı kadar iyi bir fırsattı ve belki de ring dövüşlerinin ona kazandırdığı en önemli artılardan biriydi.

'Köprücük kemiğin çatlamış. Normal bir insan olsa 6 ay alçıda kalması gerek derdim ama senin için hareketsiz kalman gereken bir gece yeterli olacaktır. Ama dikkat et biraz daha hareket kırılmaya sebep olur ve eğer bana gelmeden yanlış bir kemikle kaynama yaparsa onu tekrar kırmamız gerekecek. '

“Fazlasıyla uzun bir gece oldu Jordi, hemen gidip yatmayı düşünüyorum. Uyurken nasıl yatmam gerektiğine dair söyleyeceğin bir öneri varsa onu dinlemeye hazırım. Tabi uyumam mümkün olacaksa?”

Jordi sorusuna pek önem vermemiş gibi gözüküyordu, yüzünde beliren endişe çizgilerini fark etti Stephen. Hiç hoşuna gitmeyecek bir konuşmanın başlamakta olduğunu tahmin etmesi zor değildi.

'Seni tanırım ve daha önce kurşun yaralarını saymazsak, sadece beş metrelik bir köprüden atladığında bileğini burkmuştun. Nasıl bir şey sana bunu yaptı söyler misin?'
'Boynunu kırmadan köprücük kemiğinin üzerine düşmen pek olası değil. Belli ki bunu sana biri ya da birşey yapmış.' Gülümsedi.


Adamın gülümsemesi Stephen’a samimi ve içten geldi. Dolayısıyla hissettiği gerilim yerini bir rahatlamaya bıraktı. Jordi şaşkınca röntgeni incelemeye devam ederken hafifçe yerinden doğruldu ve şaşırtıcı derecede temiz olan masanın üzerinde oturur şekilde dururken konuşmaya başladı.

“Emin ol bende bilmiyorum doktor. Sanırım dünya tahmin ettiğimden çok daha tehlikeli bir yer, uzun zamandır insanlarla dövüşüyor olmamın beni fazlasıyla kandırdığını ve uyuttuğunu düşünmeye başlıyorum. Gördüğün gibi yenilmez değilim hatta fazlasıyla incinebilir bir haldeyim.”

Konuşmasını bitirdiğinde yaşadığı şokun kendisini ve özgüvenini fazlasıyla zedelemiş olduğunu hisseden Stephen’a hislerini bir olayla açıklayabilir misin diye sorsalar vereceği tek cevap ‘sürü liderliği için yaptığı dövüşü kaybeden ve sürüden uzaklaşması şartıyla hayatı bağışlanan bir kurt gibi’ hissediyorum derdi. Yalnız ve acınası bir haldeydi. Ama Stephen sadece yaralarını değil, düşüncelerini de kısa sürede tedavi edebilmeyi başarırdı. Kaybettiği bir dövüş vardı ama Jordi haricinde haberi olan kimse yoktu. Adam silah çekmiş olmasına rağmen hala hayattaydı ve adamın tek bir darbe bile vurmasına izin vermemişti. Kendi kendine yaratmış olduğu hasarı saymaz ise tabii ki.

Bu gözlüklü adamların kim olduğunu fazlasıyla merak etmiş ve öğrenmek istiyordu. Hatta içinde intikam duygusunun uyandığını hissediyordu ama adamlarla kişisel bir problemi yoktu. Bu nedenle düşüncelerini dizginlemeye çalışarak adamları kafasından uzaklaştırdı. Roy’a ne olduğunu bilmiyordu ama onu kurtarmayı denemiş ve başaramamıştı. Bu konu hakkında yapabileceğim başka bir şey kalmadı diye düşündü.

Adamlar onunla uğraşmadıkları sürece Stephen’da onlarla uğraşmayacaktı. Ama kader onları tesadüfen karşılaştırırsa işte o zaman hayvani hislerine yeniden yenilmesi mümkün olabilir miydi? Bildiği tek gerçek onu mağlup etmiş bir canlıyla aynı mahalleyi paylaşamayacak olmasıydı. Ya sürünün liderliği için dövüşecek ya da mağlup kurtlar gibi mahalleyi terk edecekti ve şimdilik Stephen’ın bu şehri terk etmeye niyeti yoktu.

Düşüncelere dalmış bir şekilde otururken Jordi’nin üzerinde yaptığı muayene ve kontrollerin tam olarak bittiğini fark etti.

‘Dediğim gibi Jordi, gidip uyumak istiyorum. Söyleyeceğin başka bir şey yoksa artık gitme vaktim geldi. Yarın gelmeme gerek var mı? Yoksa sabaha cidden sağlıklı bir şekilde uyanmış olur muyum?’

Konuşmayı yaparken adamın 50$’ını hazırlamış ve masanın üzerine bırakmıştı.

‘Ah son olarak unutmadan Jordi, bu gece beni bu halde gördüğünü en ufak birinden bile duyarsam kalbim çok incinir. Biliyorsun değil mi?’

Stephen, Jordi’nin insan olduğunu biliyordu ve hiçbir insan Stephen’ın tehditlerine karşı koyamazdı, en azından Jordi gibi kırklı yaşlara kadar yaşamayı başarabilmiş olanlar. Evine doğru yola çıkarken aklı tekrar adamlara kaydı. Kendini alfa statüsü için yarışa girmiş bir kurt gibi hissediyordu. Yenilmiş ancak pes etmemişti.

Çevrimdışı Malkavian

  • *****
  • 2152
  • Rom: 57
  • I was lost in the pages of a book full of death..
    • Profili Görüntüle
Ynt: Wisquas // Stephen Caine
« Yanıtla #13 : 26 Nisan 2012, 21:49:35 »
+2 RP
-50 $



‘Dediğim gibi Jordi, gidip uyumak istiyorum. Söyleyeceğin başka bir şey yoksa artık gitme vaktim geldi. Yarın gelmeme gerek var mı? Yoksa sabaha cidden sağlıklı bir şekilde uyanmış olur muyum?’ dedi kurtadam.

Stephen'in sorusunu yanıtlamadan önce hafif kirli sakalını sıvazladı adam ve yuvarlak altın kaplama gözlüklerini bir tikle düzelterek konuşmaya başladı:

'Sadece yatıp dinlenmelisin. Omzunun üzerine yatmamaya çalış. Sanırım demir zırhla kaplanmış bir kasaya tosladın.' dedi ve iğnelemesini iyice vurgulamak için devam etti. 'Umarım bu demir zırhlı kasa seni takip etmez. Çünkü gece boyunca yaşayacağın herhangi bir adrenalin patlaması dönüşümünü tetikleyebilir ve eğer bunu kırık bir kemikle yaparsan Tanrı yardımcın olsun...' Suratını buruşturup nahoş bir fikri aklından atmaya çalışır gibi bir el hareketi yaptı. Bu sırada muayane ücreti olan 50 doları alıp cebine koyarken devam etti 'İstersen tecrit odalarımdan birini sana ayırabilirim. Hem güvende olursun hem de dönüşürsen çekeceğin acıları başkalarından çıkarmazsın. Sana fazladan bir elliliğe patlar. Ayrıca ertesi günkü kontrolün için de ücret almam...'



‘Ah son olarak unutmadan Jordi, bu gece beni bu halde gördüğünü en ufak birinden bile duyarsam kalbim çok incinir. Biliyorsun değil mi?’


'Bu  tehditleri en son yaptığından beri pek zaman geçmedi aslında. Bozuk plak gibi tekrarlayınca korkutuculuğunu kaçırıyorsun. Ha bu arada sana bedavadan bilgi. Tek sıra dışı müşterim sen değilsin ve son zamanlarda bunun gibi kırık vakaları elime çok gelmeye başladı. Sizi her kim veya ne kırıyorsa baya belalı bir tip gibi.'

Çevrimdışı Catrouble

  • **
  • 267
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Ynt: Wisquas // Stephen Caine
« Yanıtla #14 : 04 Mayıs 2012, 01:11:56 »
'Bu tehditleri en son yaptığından beri pek zaman geçmedi aslında. Bozuk plak gibi tekrarlayınca korkutuculuğunu kaçırıyorsun. Ha bu arada sana bedavadan bilgi. Tek sıra dışı müşterim sen değilsin ve son zamanlarda bunun gibi kırık vakaları elime çok gelmeye başladı. Sizi her kim veya ne kırıyorsa baya belalı bir tip gibi.'

Zor zamanların yegane kurtarıcısı bile olsa Jordi kendi sınırlarını fazlasıyla aşan konuşmayı gerçekleştirirken Stephen adamın gözlerine bakıyor ve bu dayağı daha ne kadar eğlenceli bir hale getirebileceğini merak ederek dikkatle adamı dinliyordu. Kolundaki sakatlık, dönüşüm tehlikesi ve düşünmesi gereken diğer detayların hiçbiri o an için aklında yer kaplamıyordu. Belki etik değildi ama egosunu rahatça tatmin edebileceği bir andı, özgüvenini yalandan da olsa yeniden kazanabileceği bir an. Jordi’nin konuşmasının devamını dinlerken kendisine bu dayağı daha haklı çıkartabilecek başka nedenler duymanın peşindeydi oysa ki duydukları adamı hırpalama fikrinin aklından çabucak yok olmasına yol açtı.

Durum ilginçti. Bu belalı adamlar kendisi gibi sıra dışı başka canlılara da zarar veriyor ve anlaşıldığı kadarıyla husumet yaşadıkları kişilerin peşlerini kolay kolay bırakmıyorlardı. Bu Stephen’ın içinde bulunduğu durumu tamamen değiştiriyordu çünkü o aslında bu olayların bir parçası olmadığını düşünüyordu. Ama bu adamlar başka sıra dışı yaratıklara daha önce bulaşmışlarsa sıranın eninde sonunda kendisine de geleceğini tahmin etmek pek zor değildi.

Önündeki seçenekler içerisinde pekte fazla uygun alternatif olmadığına kanaat getiren Stephen doktorunun önerisini fazlasıyla mantıklı buldu. Tecrit odalarından birinde kalacak, hem sağlık konusunda kendisini garantiye alacak hem de sakat olduğu bir geceyi tehlikelerden uzakta geçirecekti. Jordi’ye 50$ daha verirken adamın işaret ettiği yöne doğru, merdivenlerden aşağıya devam etti.

Alt kata indiğinde Jordi’nin tecrit odaları olarak adlandırdığı 4 adet hücreyi gördü. Bu 4 hücre için söylenebilecek tek şey, bir şehir veterineri için oldukça büyük olduklarıydı. Stephen bu odaların köpek ve kediler gibi küçük evcil hayvanlar için yapılmamış olduğunu kolayca anladı ve Jordi’ye bir kere daha içten bir saygı duydu. Kim bilir bu odalar ne gibi yaratıklara ev sahipliği yapmıştı.

Hücreye geçip nispeten rahat olan, yatak benzeri bir sedyenin üzerine uzandı. Jordi çıkmadan önce bir şeyler gevelemiş ama Stephen tam olarak anlamamıştı. Jordi’nin ana ışıkları kapamasıyla yeşilimsi bir floresan ışığı hücreleri kapladı. Rahatsız edici ortam ve daha da rahatsız edici düşüncelerin eşliğinde Stephen’ın uyumayı başarabilmesi çok uzun zaman sürdü, uykusu ise daha da rahatsız ediciydi. Gördüğü rüyaların etkisiyle henüz uyanmadan bilinçaltı bir karara vermişti bile: yeni düşmanlarının kim olduğunu öğrenecek ve gerekeni yapacaktı.

Ama yapılması gerekenin ne olduğu konusunda hiçbir fikri yoktu.