+2 TPZorluk Derecesi: Normal
Kullanılan Yetenekler: Dayanıklılık
(10:03:08) ChatBot: Malkavian sallar 6d20 ve alır 2,2,11,6,12,7.
Her dövüş, kaybedeni öldürür, kazananı ise halsiz bırakırdı. Müsabakanın sonunda birinin hayatını kaybedeceği düşüncesi, vücudun adrenalinle çalkalanmasına ve her yapılan hareketin vücudun elverdiği maksimum güçle uygulanmasına sebep olurdu.
Helios daha önce de bu eforu sarf etmişti ve o bitkinliğin nasıl birşey olduğunu biliyordu. Şimdi ise neredeyse ayakta durmakta zorlanıyordu. Hücresine doğru giderken başı dönmeye başladı ve görüş açısının kenarlarının hafifçe karanlığa bulandığını fark etti. Birşeyler fena halde ters gidiyordu.
Bir süre sonra duvara yasladığı elleri onu dinlemez oldu, ayakları güçsüzleşmişti. Yere düştü ve hücresinin hemen önünde yerde hareketsiz kaldı. Gözleri karardığında ne kadar süredir burada yattığını bilmiyordu ve önemi de yoktu. Öleceğini hissediyor içine derinden bir korku saplanıyordu. Şimdiye kadar çok nadir hissettiği bir his içinde yeşermeye başladı. Çaresizlik.
Gözleri hala kapalıydı fakat hayal meyal bir konuşmayı duyuyordu.
'...Hadi ama rahip bu adamın halk üzerinde sakinleştirici bir etkisi var.'
'Emirleri sen de biliyorsun. Zaten çok geç kaldık.'
'Sadece üç maçı kaldı'
'...ve o üç maçı da kazanırsa ne olabileceğinin farkında mısın?'
'Son maçında hayatta kalmamasını garanti ediyorum.'
'Bundan önceki maçlar için de aynısını söylemiştin Vali Septus'
'Pekala sen ne yapmamızı öneriyorsun?'
'Önermiyorum vali elimde tuttuğum yetki ile emrediyorum. Bu adam artık bana ait ve benimle geliyor. Sen ise bu dövüşlere son vereceksin. Roma artık Hristiyanlığı kabul etti. İnsan insana yapılan dövüşler artık tasvip edilmiyor. Vali koltuğunda bir süre daha oturmak istiyorsan bu dediklerimi dikkate alırsın...'
Sonrası koca bir karanlıktı ve uyandığında sağlam parmaklıklı sürekli sallanan bir hücredeydi. Bir at tarafından tozlu bir yolda çekiliyordu. Etrafına baktığında herhangi bir şehir olduğuna dair en ufak bir ipucu yakalayamadı. Çok sessizdi. Helios'un alışık olmadığı kadar hem de.
Ağır ağır ilerleyen at arabasının yanında siyah cüppe giymiş, göğsüne büyük beyaz bir haç işlenmiş bir rahip vardı. Atına rahatça oturmuş Helios'a bakıyordu.
'Günaydın ufaklık amma uyudun?' dedi gülümseyerek ve sonra tekrar önüne baktı. Parmaklıklardan bakan Helios rahibe 5 tane koruma askerinin eşlik ettiğini rahatça görebiliyordu.