+ 3TP (Hayatta Kalma)
+ 1 RP Zorluk Derecesi: Çok Zor
Kullanılan Yetenekler: Çeviklik + Hayatta Kalma
(11:41:40) ChatBot: Malkavian sallar 10d20 ve alır 16,18,7,1,13,14,19,19,1,9.
Manastır dünya üzerindeki en dingin ve yeri geldiğinde en çevik insanlar olan keşişlerin eğitildiği yerdi. En ufak bir ses, en ufak bir çıtırtı duyduklarında bile tetikte olmaları için yıllarca eğitim almışlardı. Bu yüzden yangın çıkar çıkmaz çoğu zaten uyanmıştı. Fakat hiçbiri bu manastırda yaşayan diğerlerini düşünmemişti anlaşılan. Hepsi ellerine birer kova alıp yapabilecekleri en faydalı şey olan yangın söndürme işine girişmişlerdi fakat sayıları yetersiz geliyordu. Yangın yavaş yavaş büyümeye başlamıştı.
Hepsi eğitimli keşişlerden oluşan bir grup yangını söndürmeye uğraşıyordu tek bir ses bile çıkarmadan. Ama unuttukları birşey vardı...
Dağ yamacına kurulu bu manastırın bakımını yapan duvar ustaları, hergün onlara sıcak yemeklerini pişiren aşçı Marie, Roma hakkında öğrencilere ders veren Morio, onların eşleri, çocuklarından oluşan ve keşişler kadar çevik ve hazırlıklı olmayan bir grup hala uyumaktaydı.
Faustinus doğuştan dilsizdi ve şu an buna lanet ediyordu. Ama aklı hızlı ve keskindi. Kan ter içinde kalmış olmasına ve kendini bitkin hissetmesine rağmen hemen sade odasından çıktı. diğer keşişlerin aksine üst kata çıkıyordu ve merdivende birkaç tanesine toslamıştı. Aldırmadan yoluna devam etti ve yanlarından geçen keşişlerin 'Bina alev almak üzere...' cümlelerini yarım yamalak duydu.
Büyük çanın olduğu kuleye ulaşır ulaşmaz kalın boğumları olan halatı kavradı. Tüm gücü ile halata ağırlığını verdi ve zorla da olsa çanı bir kez çalmayı başardı. Bir kez ivmeyi kazandığında işi kolaylaşmıştı böylece halatı ileri geri sallandırarak gücünün yettiği kadar gürültü çıkardı dilsiz Faustinus.
Çalan tok sesli gongun gürültüleri arasından çığlık çığlığa alana çıkmaya başlayan ve sessizliği bölen panik içindeki sesleri duyunca suratına bir gülümseme yerleşti. Keşişler asla panikle bağırmazlardı. Sivilleri uyandırmayı başarmıştı.
Fakat yüzündeki gülümseme ve tatmin duygusu orada pek uzun süre kalamadı. Çünkü bulunduğu kulenin temellerinden kötücül bir gıcırdama sesi gelmiş ve hemen arkasından büyük bir sarsıntı başlamıştı. Aşağı hızla baktığında kulenin temellerinin turuncu alevlere teslim olduğunu gördü ve tek çıkış yolu olan kapı da çökmek üzereydi. yapabileceği pek birşey yoktu ama en azından içinde bir yerlerde birçok kişinin hayatını kurtardığını biliyordu.
Güm... Gümmm... temeller artık baskıya dayanamamış ve bina yıkılmaya başlamıştı. Dev yapının yana yatmasıyla gong deli gibi bir gürültüyle bir iki kere çınlamış ve yere devrilmeye başlamıştı. Hemen üzerinde duran ve çanı sabit tutan büyük kalas etrafa kıymıklar saçarak parçalandı. Faustinus gereksiz olduğunu bilse de son anda kendine doğru büyükbir hızla gelen kalastan kurtuldu ama her yerine kıymıklar batmıştı.
Bina devrilirken tek yapabildiği keşişlerin ona verdiği eğitimle duyularını odaklamak ve kendine doğru gelen büyük nesnelerden kaçınmaktı. Duvarlardan kopup gelen küçük çakıl taşları vücudunu dövdü, köz ve alev karışımları onu yaktı ve her yerine kıymıklar battı ama o yine de binanın devrildiği o, on saniye boyunca büyük bir kalastan, binanın yıkılan yan duvarından ve çan kulesinin çatısından korunmayı başarmıştı. Yere büyük bir gürültüyle çarptı ve gözleri yarı yarıya karardı. Etrafı alevlerle çevrilmişti ve vücudunun çeşitli yerlerinden beynine gönderilen acı sinyalleri durumun hiç de iyi olmadığını özetliyordu.
Binanın uzağında zayıf ve dingin bir ses duydu. Bu usta Fey'den başkası olamazdı. 'Hayır yapma...' diyordu ama cümlesi bir kirişin gıcırdaması ile kesildi.
Yarım yamalak açabildiği gözlerine, çok yakınında yanan ateşin isi sürekli kaçıyor ve görüntüyü bulanıklaştırıyordu. Ateşin kavurduğu ve nefes almayı bile zorlaştıran boğucu hava ciğerlerine dolmaya başlamıştı. Etrafında yanan alevlerin biraz da olsa az olduğu bir noktadan serin bir rüzgar esti ve ardından Trai'nin bulanık görüntüsü belirdi. Çocuğu gözlerindeki siyah banttan tanımıştı. Bu da bir rüya olmalı diye düşündü Faustinus ama yine de elinden geldiğince homurdanmaya çalıştı.
Trai sadece bir saniye tereddüt etti ama sonrasında Faustinus'un kolunu omzuna attı. 'Bana ayak uydur ve duyularıma güven' dedi ve onları yanan kirişlerin ve duvardan dökülen alev alev taşların bulunduğu tehlikeli bir patikadan dışarıya doğru yöneltti. Trai'nin kollarında dışarıya doğru çıkarken görüşü kısa bir süreliğine karardı Faustinus'un.
Kendine geldiğinde Trai ile birlikte vücudunun her yerine su döküyorlardı. Etrafına kısaca bir göz attığında binaların çoğunun yanmış olduğunu gördü ama yüzü başı is içinde kalmış yorgun argın etrafta dolanan insanların sayısı onu tatmin edecek kadar fazlaydı.
Büyük bir felaket atlatmışardı.
Faustinus'un çevredeki yorgun görünen insanlara baktığını gören usta Fey başıyla onayladı 'Tam 235 kişi kurtuldu evlat ve ne yazık ki 5 kişiyi kaybettik.'
Acıyla irkildi. Roma hakkında ona bildiği herşeyi öğreten Bay Morie vücudundaki kıymık parçalarını çıkarmaya başlamıştı. Aşçı Marie ise vücudu ciddi bir şekilde yanmış Trai'ye büyük bir tastan su içiriyordu.