Kayıt Ol

Laughing Madcap // Faustinus Maximus

Çevrimdışı Malkavian

  • *****
  • 2152
  • Rom: 57
  • I was lost in the pages of a book full of death..
    • Profili Görüntüle
Laughing Madcap // Faustinus Maximus
« : 03 Nisan 2012, 18:45:14 »

İsim: Faustinus Maximus

Tarih: 23 Mayıs 401

Karakter: Keşiş

Karma:   20                                                                                                        
ÖZELLİKLER
1.1
Fiziksel
Güç:              ■■■■■□□□□□
Çeviklik:         ■■■■■□□□□□
Dayanıklılık:     ■■■■■□□□□□
1.2
Sosyal
Karizma:         ■■■■□□□□□□
Görünüm:       ■■■□□□□□□□
Yönlendirme:   □□□□□□□□□□
1.3
Mental
Ön Görü:         ■■■■□□□□□□
Zeka:             ■■■■□□□□□□
Bilgi Birikimi:     ■■■□□□□□□□
YETENEKLER
2.1
Kabiliyetler


Tehdit:          □□□□□□□□□□
Kaçınma:        ■■■■■□□□□□
Liderlik:          □□□□□□□□□□
Sokak Bilgisi:   □□□□□□□□□□
Saklanma:      ■■□□□□□□□□
Sokak Dövüşü:□□□□□□□□□□
Sportif:          ■■■■■□□□□□

2.2
Beceriler

Hayvan Bilgisi: □□□□□□□□□□
El Sanatı:       ■□□□□□□□□□
Sürüş:           □□□□□□□□□□
Ateşli Silahlar: □□□□□□□□□□
Yakın Dövüş:   ■■■■■■■□□□
Rol Yapma:     □□□□□□□□□□
Gizlilik:           ■■■■■□□□□□
Hayatta Kalma:■■■■■□□□□□

2.3
Bilgi Birikimi

Bilgisayar:       □□□□□□□□□□
Finans:           □□□□□□□□□□
Araştırma:       □□□□□□□□□□
Kanun:           □□□□□□□□□□
Dil Bilimi:         □□□□□□□□□□
İlaç:              □□□□□□□□□□
Mistik:            ■■■■■□□□□□
Politika:          □□□□□□□□□□
Bilim:              □□□□□□□□□□
AVANTAJLAR / DEZAVANTAJLAR
3.1
Öz Geçmiş                        
1-
2-
3-
3.2
Özel Yetenekler              
1- Telekinesi (Zayıf) *
2-
3-
3.3
Dezavantajlar                    
1- Dilsiz
2-
3-
* 10 kiloya kadar olan nesneleri zihin gücüyle hareket ettirebiliyor. Bu özellik gün içinde bir kere başarısız olana kadar sınırsız yapılabilir. Başarısız bir telekinesiden sonra zihnin en az bir gün dinlenmesi gerekir.


Envanter Listesi    

TP+RP+GP Puanları: 6

Sahip Olunan Para:
-

Sahip Olunan Eşyalar:
-
                                                                                            

Çevrimdışı Malkavian

  • *****
  • 2152
  • Rom: 57
  • I was lost in the pages of a book full of death..
    • Profili Görüntüle
Ynt: Laughing Madcap // Faustinus Maximus
« Yanıtla #1 : 04 Nisan 2012, 00:32:49 »
İsim: Faustinus Maximus
Tarih: 23 Mayıs 401
Yer  : Gökyüzü Tapınağı / Bilinmiyor


Kuzey rüzgarı traşlanmış kafasında hoş bir serinlik bırakarak güneye doğru ilerliyordu. Uçsuz bucaksız yeşilliklerin oluşturduğu bir vadideydi. Hemen önünde kırmızı ve beyaz renklere bürünmüş bir kelebek uçmaya başladı. Bu şimdiye kadar gördüğü en narin ve ne güzel canlıydı. Elini uzatıp onu hızlı bir hamleyle yakalamayı düşündü ama kül rengi bir kedi ondan önce davranmıştı. Çalıların arasından çıktığı gibi patilerinden biriyle kelebeği öldürüp Faustinus'un şaşkın bakışları arasında yemeye başladı. Çok geçmemişti ya da geçmişti. Tam olarak anlamak mümkün değildi, buradayken zamanı kestirmek imkansızdı neredeyse. Sahi neredeydi? Kedi birden çılgınca miyavlayıp yerde sürünmeye başladı ve çok geçmeden hayatı sona erdi. Karanlık çökmüştü her yana. Kuzey rüzgarı artık esmiyordu. Uzaktan bir çığlık duyuldu ve bir çift kanat çırpıldı. Hızlı bir hareketle kedinin ölü bedenini yarasalar istila etmeye başladı. Yarasalar et yer miydi emin değildi ama bunlar yiyordu.

Aklının arka köşelerinden birinde hapsolmuş birşeyleri hatırlamaya çalıştı genç adam. Bir şeyler hatırlamalıydı sanki... neydi?

O bunları düşünürken bir kurt sürüsü yarasaların ortasına daldı ve uçup kaçacak kadar hızlı davranamayanları avladı. Ortalık kan gölüne dönmüştü. Yarasalardan bu kadar kan çıkmamalıydı. O kan gölünün orasında zafer kazanan kurtlar böbürlenerek ortalıkta volta atmaları gerekirken kedi yavruları gibi inleyerek çalıların arasına doğru kaçıştı.

İşte yine o kan çanağına dönmüş bir çift göz ortaya çıkmıştı. Sadece gözler gri bir sis perdesinin arasından görünüyordu fakat Faustinus yine de onların sinirli olduğunu anlayabiliyordu. Sinirle etrafa da bakmıyorlardı direk ona bakıyorlardı. Sanki 'senden öcümü alacağım' der gibi. Kan kırmızı göz çukurunun ortasından görünen bal rengi göz bebeklerini inceledi. Bu bir insan olamazdı...

Sonra aniden hatırladı Faustinus. Astral düzleme seyahate geçmişti. Uzun süre bu düzlemde kalan her insansı varlık hiçliğe yaklaşır kendini kaybederdi. Kafasının arka taraflarından hatırlaması gereken şey ona haykırmaya başladı... 'Uyan! Faustinus! Uyanmalısın!'

Bir şangırtı sesiyle beraber gözlerini araladı. Kendisi gibi kafası traşlanmış bol giysiler giyen bir düzine keşiş etrafına toplanmıştı. Hepsi onun gibi bağdaş kurmuşlardı ve her birinin yanında birer kırık testi duruyordu. Keşişler saatlerce meditasyon yapıp kendilerini ruhani olarak rahatlatırlar ve içlerinde yatan güçleri keşfederlerdi ve bunu yaptıkları yer dağın en yüksek tepesinde olurdu. Bu yüzden susamaları ihtimaline karşı yanlarında testilerle su getirirlerdi.

Ustası ağır hareketlerle ayağa kalktı ve Faustinus'un yanına geldi. 'Meditasyonun sırasında yine testiler havalandı ve sen uyanınca kırıldı evlat. Bu gücü kontrol etmeyi öğrenmelisin, yoksa bu senin felaketin olacak.' ve ondan cevap beklemeden arkasını dönüp uzun dağ patikasından dönüş yoluna koyuldu ustası. Faustinus'un istese bile cevap veremeyeceğini biliyordu çünkü.

Çevrimdışı Laughing Madcap

  • ****
  • 960
  • Rom: 51
  • The Oncoming Storm
    • Profili Görüntüle
Ynt: Laughing Madcap // Faustinus Maximus
« Yanıtla #2 : 04 Nisan 2012, 00:56:01 »
Faustinus, ustasının kendisini uyardıktan sonra patikadan aşağı, sakin bir şekilde inişini izledi bir süre. Sakinliği şaşırtıcı değildi, tapınakta geçirdiği yıllar boyunca öğrendiği gerçeklerden birisi de buydu. Ustasını tek bir kelimeyle tanımlamasını isteselerdi, sakinlik derdi. Tabi konuşabiliyor olsaydı.

Faustinus doğuştan dilsizdi. Bu yüzden olsa gerek ailesi onu manastıra vermiş ve Faustinus'u terk etmişlerdi. Ya da ailesi öldükten sonra manastır Faustinus'a sahip çıkmıştı. Gerçeği bilmiyor ve yine konuşamamasından ötürü bunu soramıyordu. Yine de Faustinus anne ve babasının kendisini terk ettiklerine inanıyordu. Hayır böyle hissediyordu.

Sessizliğinin getirdiği bir özellik de buydu, Faustinus'un hisleri oldukça kuvvetliydi. Belki de bu yüzden meditasyonları böylesine karmaşık ve gerçekçi sonuçlanan astral seyahatlere sürüklüyordu onu.

Bağdaş kurduğu yerden yavaşça kalkıp, gölgesinde meditasyon yaptıkları büyük ağaca ilerledi ve sırtını ağacın geniş gövdesine vererek aşağıda kalan tapınağı izlemeye başladı.

Tapınaktaki ilk yıllarını pek hatırlamıyordu Faustinus. Hatırlayabildiği en eski anılar, tapınakta yapmaya başladığı ufak temizlik işleri ya da yemek yapmak gibi basit işlerdi. Sonrasında eğitimi başlamıştı ve doğuştan sorgulama yeteneği olmayan Faustinus için eğitim rahat geçmişti. Sonra ise yeteneği ortaya çıkmış, işler biraz karmaşık bir hâl almaya başlamıştı. Önceleri arkadaşları Faustinus'tan korkmaya başlamıştı fakat Büyük Usta'nın bu durumu kabullendiğini gördüklerinde, onlar da bu durumu kabullenmişti. Tabi, Faustinus'tan olabildiğince uzak durarak...

Faustinus ustasının uyarısını düşündü. İlk başlarda gücünü rahatlıkla kontrol edebiliyordu; çünkü gücünü tamamen kendi isteğiyle, küçük nesneleri, onlara tüm dikkatini vererek hareket ettirmek için kullanıyordu. Sonraları, meditasyonu sırasında da, bilinçsiz bir şekilde bu gücünü kullanmaya başladı. Bunu, özellikle son zamanlarda artan fazlasıyla canlı astral seyahatlerine bağlıyordu Faustinus.

Ve böylece aklı son gördüğü görüntülere kaydı. Narin kelebek, kedi, yarasa, kurt ve bir çift göz. Hepsinin bir anlamı vardı muhtemelen, hepsi birisini ya da bir şeyi temsil ediyordu. Peki bu gördükleri şeyler sadece bir olasılık mıydı, yoksa şu anda olan şeyler miydi? Belki de çoktan gerçekleşmiş ya da gerçekleşmek üzereydi. İşte bu karmaşa Faustinus'u ustası kadar sakin birisi olmamasının sebebi ve gücünü kontrol edememesinin nedeniydi.

Hafif bir esinti Faustinus'un üzerindeki cübbeyi dalgalandırırken, derin bir nefes alıp gözlerini kapattı ve kendisini doğanın sakinliğine bıraktı.

Yakında tüm sorular, öyle ya da böyle cevaplanacaktı.
Attention all planets of the solar federation
We have assumed control.

Çevrimdışı Malkavian

  • *****
  • 2152
  • Rom: 57
  • I was lost in the pages of a book full of death..
    • Profili Görüntüle
Ynt: Laughing Madcap // Faustinus Maximus
« Yanıtla #3 : 04 Nisan 2012, 16:28:39 »
+2 RP

Düşüncelere dalmış Faustinus patikadan inmek için hareketlendiğinde gözlerinin üzerine siyah bir bez bağlamış  Trai isimli çömeze çarpmak üzreydi. Trai kuzeyin barbar kabilelerinden birinde yetişmiş ve kör olduğu için toplumunda dışlanmıştı. Yıllar önce kendisiyle aynı hafta tapınağa gelmiş ve eğitimine başlamıştı.  Tabi yerleri temizlemek ne kadar eğitim sayılırsa... Neyse ki görü yeteneği olmayan çocuk onun geldiğini sezmiş ve atik bir hareketle yana çekilmişti.

'Neyin var senin düşüncelerini odakla...' dedi sakin bir ses tonuyla Trai. Doğuştan kördü fakat etrafındaki herşeyi bazen Faustinus'tan daha iyi seziyordu bu çocuk ve işin aslı ikisini de büyük bir cezadan kurtarmıştı. Hatta büyük bir kazadan.

Meditasyon yaptıkları tepeye tam 236 merdiven ile çıkılıyordu ve bir kere ayakları kayıp yuvarlanmaya başladılar mı kendilerini durdurmaları pek mümkün görünmüyordu. Merdivenler kayaların oyulmasıyla oluşmuş dik yapılardı.

Başını salladı Faustinus zira konuşamıyordu. Karşısındaki çocuk da kördü ama her nasılsa kafa salladığını fark etmişti. O gece huzursuz bir uykuya daldı Faustinus çünkü tekrar istemsiz olarak astral düzleme geçmekten ve etrafındakilere zarar vermekten korkuyordu ama yine de yorgunluk ağır basmış gece yarısı uykuya dalmıştı.

Gözlerini araladığında alnından kaşlarına oradan da gözlerinin önünden süzülüp yere dökülen bir damla gördü. Kan ter içinde kalmıştı. Sırılsıklamdı ama buna aldırış etmedi, edemedi... Çünkü yatağında değil penceresinin eşiğinde uyanmıştı Faustinus. Odası Manastırın üst katlarında bir yerdeydi ve penceresi tüm avluya ve diğer barınma yerlerine hakim bir konumdaydı. Gördüğü manzara ile gözleri iri iri açıldı ve inanmazlıkla seyretti.

Kendisine kucak açan, kalacak yer ve hayatta kalması için eğitim veren bu yer, bu mabet yanıyordu. Manastır alevler içinde kalmıştı! Koyu turuncu, insanı yutarcasına bir coşup bir azalan alev dalgaları, taş ve tahtadan yapılmış yapıların arasından tehlikeli bir şekilde gürlüyordu. Sakinlikleriyle ünlü üstadlar atik hareketlerle kuyudan su alıp, can havliyle yangını söndürmeye çalışıyorlardı. Üstleri başları is içinde kalmıştı ve yangın azalacağı yerde artmaya devam ediyordu.

Çevrimdışı Laughing Madcap

  • ****
  • 960
  • Rom: 51
  • The Oncoming Storm
    • Profili Görüntüle
Ynt: Laughing Madcap // Faustinus Maximus
« Yanıtla #4 : 04 Nisan 2012, 19:18:42 »
Faustinus patikadan aşağı inerken önüne pek dikkat etmiyor, az önce görmüş olduğu şeyleri düşünüyordu. Bu yüzden Trai'ye çarpmasına ramak kalmıştı. Neyse ki Trai atik bir hareketle kenara çekilmiş ve olası bir düşüşü, muhtemelen ölümleriyle sonuçlanacak olan 236 merdivenlik bir düşüşü engellemişti.

'Neyin var senin düşüncelerini odakla...'

Faustinus, bu tapınakta anlaştığı nadir kişilerden birisi olan Trai'ye her şeyi anlatmak ve bu gördüğü görüntülerin ne anlama geldiğini sormak isterdi. Trai'nin gözleri gerçek dünyayı hiç görmüyor olabilirdi ama bu tarz konularda, perdenin arkasında saklanan şeyleri net bir şekilde görebilmek gibi bir yeteneği vardı.

Faustinus, elinden başka bir şey gelmediği için sadece kafasını salladı. Trai, sadece bu hareketten karşısındakinin Faustinus olduğunu anlamış olmalı ki anlayışlı bir şekilde başını salladı ve Faustinus'a yol verdi.

236 merdiveni sessizce inerken Faustinus yine düşünceler içerisinde kaybolmuştu.

***

Güneş ortadan kaybolup da yıldızlar birer birer ortaya çıkmaya başladığında tapınak gittikçe sessizleşmiş, keşişler bir bir odalarına çekilmeye başlamışlardı. Faustinus da öyle yapmış fakat uyuduğunda bugünkü gibi bir şeye yol açmanın endişesiyle yatağında saatlerce gözleri açık yatmıştı. Fakat uykuya kolay kolay direnemezdiniz. Bir iki saat sonra, Faustinus kendini uykunun yumuşak kollarına bıraktı.

Ne kadar uyuduğunu bilmiyordu. Uyandığında ilk farkettiği şey terlemiş olduğuydu. Belki de bir kabus görmüştü ya da tehlikeli bir yolculuğa çıkmıştı, yine. Farklı olan ise pencerenin kenarında uyanmış olduğuydu. Dışarıdaki görüntüye bakılırsa, buraya nasıl geldiğinin hiç bir önemi yoktu.

Manastır, büyüdüğü ve bugüne geldiği tapınak alevler içerisindeydi. Bir şok dalgası tüm vücudunu kaplarken Faustinus ustalarının ateşle boğuştuklarını ve yangını söndürmeye çalıştıklarını gördü. Tepeden tırnağa isle kaplı ustalarının görüntüsü Faustinus'u harekete geçirdi ve keşiş, hızla odasından çıkıp merdivenlere yöneldi.

Yangının söndürülmesi gerekiyordu elbette ama şu an için Faustinus'un yapabileceği pek bir şey yoktu. Bu yüzden aşağı inen merdivenlere değil de yukarıya çıkan merdivenlere yöneldi ve bulunduğu binanın çatısındaki çanı çalıp herkesi uyarmak ve uyandırmak için olabildiğince hızlı hareket etti.

Sonuçta bağıramıyor olması keşişleri uyandırmasına bir engel değildi.
Attention all planets of the solar federation
We have assumed control.

Çevrimdışı Malkavian

  • *****
  • 2152
  • Rom: 57
  • I was lost in the pages of a book full of death..
    • Profili Görüntüle
Ynt: Laughing Madcap // Faustinus Maximus
« Yanıtla #5 : 05 Nisan 2012, 12:27:01 »
+ 3TP (Hayatta Kalma)
+ 1 RP


Spoiler: Göster
 Zorluk Derecesi: Çok Zor
Kullanılan Yetenekler: Çeviklik + Hayatta Kalma
(11:41:40) ChatBot: Malkavian sallar 10d20 ve alır 16,18,7,1,13,14,19,19,1,9.


Manastır dünya üzerindeki en dingin ve yeri geldiğinde en çevik insanlar olan keşişlerin eğitildiği yerdi. En ufak bir ses, en ufak bir çıtırtı duyduklarında bile tetikte olmaları için yıllarca eğitim almışlardı. Bu yüzden yangın çıkar çıkmaz çoğu zaten uyanmıştı. Fakat hiçbiri bu manastırda yaşayan diğerlerini düşünmemişti anlaşılan. Hepsi ellerine birer kova alıp yapabilecekleri en faydalı şey olan yangın söndürme işine girişmişlerdi fakat sayıları yetersiz geliyordu. Yangın yavaş yavaş büyümeye başlamıştı.

Hepsi eğitimli keşişlerden oluşan bir grup yangını söndürmeye uğraşıyordu tek bir ses bile çıkarmadan. Ama unuttukları birşey vardı...

Dağ yamacına kurulu bu manastırın bakımını yapan duvar ustaları, hergün onlara sıcak yemeklerini pişiren aşçı Marie, Roma hakkında öğrencilere ders veren Morio, onların eşleri, çocuklarından oluşan ve keşişler kadar çevik ve hazırlıklı olmayan bir grup hala uyumaktaydı.

Faustinus doğuştan dilsizdi ve şu an buna lanet ediyordu. Ama aklı hızlı ve keskindi. Kan ter içinde kalmış olmasına ve kendini bitkin hissetmesine rağmen hemen sade odasından çıktı. diğer keşişlerin aksine üst kata çıkıyordu ve merdivende birkaç tanesine toslamıştı. Aldırmadan yoluna devam etti ve yanlarından geçen keşişlerin 'Bina alev almak üzere...' cümlelerini yarım yamalak duydu.

Büyük çanın olduğu kuleye ulaşır ulaşmaz kalın boğumları olan halatı kavradı. Tüm gücü ile halata ağırlığını verdi ve zorla da olsa çanı bir kez çalmayı başardı. Bir kez ivmeyi kazandığında işi kolaylaşmıştı böylece halatı ileri geri sallandırarak gücünün yettiği kadar gürültü çıkardı dilsiz Faustinus.

Çalan tok sesli gongun gürültüleri arasından çığlık çığlığa alana çıkmaya başlayan ve sessizliği bölen panik içindeki sesleri duyunca suratına bir gülümseme yerleşti. Keşişler asla panikle bağırmazlardı. Sivilleri uyandırmayı başarmıştı.

Fakat yüzündeki gülümseme ve tatmin duygusu orada pek uzun süre kalamadı. Çünkü bulunduğu kulenin temellerinden kötücül bir gıcırdama sesi gelmiş ve hemen arkasından büyük bir sarsıntı başlamıştı. Aşağı hızla baktığında kulenin temellerinin turuncu alevlere teslim olduğunu gördü ve tek çıkış yolu olan kapı da çökmek üzereydi. yapabileceği pek birşey yoktu ama en azından içinde bir yerlerde birçok kişinin hayatını kurtardığını biliyordu.

Güm... Gümmm... temeller artık baskıya dayanamamış ve bina yıkılmaya başlamıştı. Dev yapının yana yatmasıyla gong deli gibi bir gürültüyle bir iki kere çınlamış ve yere devrilmeye başlamıştı. Hemen üzerinde duran ve çanı sabit tutan büyük kalas etrafa kıymıklar saçarak parçalandı. Faustinus gereksiz olduğunu bilse de son anda kendine doğru büyükbir hızla gelen kalastan kurtuldu ama her yerine kıymıklar batmıştı.

Bina devrilirken tek yapabildiği keşişlerin ona verdiği eğitimle duyularını odaklamak ve kendine doğru gelen büyük nesnelerden kaçınmaktı. Duvarlardan kopup gelen küçük çakıl taşları vücudunu dövdü, köz ve alev karışımları onu yaktı ve her yerine kıymıklar battı ama o yine de binanın devrildiği o, on saniye boyunca büyük bir kalastan, binanın yıkılan yan duvarından ve çan kulesinin çatısından korunmayı başarmıştı. Yere büyük bir gürültüyle çarptı ve gözleri yarı yarıya karardı. Etrafı alevlerle çevrilmişti ve vücudunun çeşitli yerlerinden beynine gönderilen acı sinyalleri durumun hiç de iyi olmadığını özetliyordu.

Binanın uzağında zayıf ve dingin bir ses duydu. Bu usta Fey'den başkası olamazdı. 'Hayır yapma...' diyordu ama cümlesi bir kirişin gıcırdaması ile kesildi.

Yarım yamalak açabildiği gözlerine, çok yakınında yanan ateşin isi sürekli kaçıyor ve görüntüyü bulanıklaştırıyordu. Ateşin kavurduğu ve nefes almayı bile zorlaştıran boğucu hava ciğerlerine dolmaya başlamıştı. Etrafında yanan alevlerin biraz da olsa az olduğu bir noktadan serin bir rüzgar esti ve ardından Trai'nin bulanık görüntüsü belirdi. Çocuğu gözlerindeki siyah banttan tanımıştı. Bu da bir rüya olmalı diye düşündü Faustinus ama yine de elinden geldiğince homurdanmaya çalıştı.

Trai sadece bir saniye tereddüt etti ama sonrasında Faustinus'un kolunu omzuna attı. 'Bana ayak uydur ve duyularıma güven' dedi ve onları yanan kirişlerin ve duvardan dökülen alev alev taşların bulunduğu tehlikeli bir patikadan dışarıya doğru yöneltti. Trai'nin kollarında dışarıya doğru çıkarken görüşü kısa bir süreliğine karardı Faustinus'un.

Kendine geldiğinde Trai ile birlikte vücudunun her yerine su döküyorlardı. Etrafına kısaca bir göz attığında binaların çoğunun yanmış olduğunu gördü ama yüzü başı is içinde kalmış yorgun argın etrafta dolanan insanların sayısı onu tatmin edecek kadar fazlaydı.

Büyük bir felaket atlatmışardı.

Faustinus'un çevredeki yorgun görünen insanlara baktığını gören usta Fey başıyla onayladı 'Tam 235 kişi kurtuldu evlat ve ne yazık ki 5 kişiyi kaybettik.'

Acıyla irkildi. Roma hakkında ona bildiği herşeyi öğreten Bay Morie vücudundaki kıymık parçalarını çıkarmaya başlamıştı. Aşçı Marie ise vücudu ciddi bir şekilde yanmış Trai'ye büyük bir tastan su içiriyordu.


Çevrimdışı Laughing Madcap

  • ****
  • 960
  • Rom: 51
  • The Oncoming Storm
    • Profili Görüntüle
Ynt: Laughing Madcap // Faustinus Maximus
« Yanıtla #6 : 06 Nisan 2012, 15:25:49 »
Faustinus, 5 kişinin ölüm haberini aldıktan sonra az önce neler yaşadığını farkedebilmişti anca. Az önce, alevler içerisinde yerle bir olan bir binanın en yüksek yerinden düşüp canlı mı kalmıştı?

İlahi adalet diye düşündü. Sivillerin hayatını kurtarmaya çalışmasında bir çıkarı yoktu ama yine de yaptığı karşılıksız kalmamıştı. Çabaları sonucunda kimsenin ölmemiş olmasını dilerdi aslında; bu yüzden bir süre ölenler için dua etti.

Yavaşça ayağa kalkıp üstünü başını düzelten Faustinus önce kendi yaralarını kontrol etti. Fazla mühim yaraları yoktu, atlattıkları felaketle karşılaştırılırsa hele ufak bir kaç çiziği vardı.

Faustinus bulabildiği iki tasa su doldurdu ve birisini, kendisine Roma hakkında her şeyi öğretmiş hocası Bay Morie'ye uzattı. Konuşamadığı için halini hatrını soramıyor, bir isteği olup olmadığını öğrenemiyordu. Bu yüzden sadece adamın omzuna dokunmakla yetinmişti.

İkincisini ise, ciddi yanıklarla kaplı Trai'ye su içirmekle meşgul olan Aşçı Marie'ye uzattı ve biraz dinlenmesini söylercesine onun da omzuna dokunarak kafasını salladı. Marie'nin elinden tası alıp Trai'ye suyu kendisi içirdi. Bir taraftan da yaraların, sadece Trai'nin fiziksel yaralarının değil, tüm bu felaketi atlatan kişilerin hem fiziksel hem zihinsel yaralarının en kısa sürede iyileşmesi için dua ediyordu.

Yaralar çabucak sarılsın ki, az önce neler olduğu net bir şekilde ortaya çıksın.
Attention all planets of the solar federation
We have assumed control.

Çevrimdışı Malkavian

  • *****
  • 2152
  • Rom: 57
  • I was lost in the pages of a book full of death..
    • Profili Görüntüle
Ynt: Laughing Madcap // Faustinus Maximus
« Yanıtla #7 : 07 Nisan 2012, 12:13:53 »
Trai'ye yattığı taşların üzerinde azar azar su içirdi fakat kuzeylinin yanıkları oldukça ciddi görünüyordu. Usta Fey hemen az ileride yaralılara yardım eden bir keşişin yanına gitti ve onunla konuşmaya başladı. Faustinus, duygularını nadiren belli eden ustasının yüzündeki hoşnutsuzluk ifadesinden, ciddi bir konuda konuştuklarını anlamıştı.

Trai'nin yanında ne kadar kaldığını pek hatırlayamıyordu. Düşüncelere dalmıştı Faustinus ve bu düşüncelerden ustasının az önce konuştuğu keşişin yanına gelmesiyle sıyrıldı. Bir elinde tuttuğu ve daha önce Faustinus'un hiç görmediği geniş, yeşil yapraklardan birinin üzerinde beyaz bir sıvı vardı. Keşiş becerikli elleriyle yaprağın üzerinde duran sıvıyı dikkatlice Trai'nin bedenindeki yanıkların üzerinde gezdirdi. Bunu yaparken bile Trai'nin acıyla buruşmuş yüzüne gözle görülür bir rahatlama geldi.

Etrafta ağlayan ve sızlayan birçok kişi vardı ve hala içten içe yanmaya devam eden bazı kalaslardan yüksek sesli çıtırtılar yükseliyordu. Etrafta gürültü oldukça fazlaydı ve az önce yaşadığı olayın mental boyutu kendisine büyük bir baskı yaratıyordu. Bu yüzden atlıların sesini yanlarına gelene kadar fark edememişti.

Baştan aşağı parlatılmış metal zırhlara bürünmüş, az önce kınından çektiği kılıcı elinde parlayan bir Romalı, Trai, Faustinus ve keşişin önünde durdu. Arkasından büyük bir gürültüyle diğer atlılar geliyordu. Büyük bir ordu gibiydi ve savaşa gidiyorlardı belli ki.  Aklını kurcalayan tek bir sorun vardı genç keşişin...

Bu tapınağın yeri gizliydi ve Faustinus bile buraya nasıl gelindiğini bilmiyordu. İkinci olarak da Tapınak bir dağ yamacına kuruluydu ve gidilebilecek son nokta burasıydı. Bu ordu burada ne arıyordu?

Romalı asker elindeki kılıçla keşişin elindeki yaprağı ikiye böldü ve vereceği tepkiyi bekledi, atı huysuzca yeri döverken.

Faustinus da bekliyordu. Şifacı keşiş aynı zamanda dövüş sanatları ustasıydı ve Faustinus'a bildiği tüm dövüş tekniklerini o öğretmişti.

Keşiş bir adım geriledi ve başını eğerek az önce elinde tuttuğu yaprağı ikiye bölen Romalı askerin önünde başını eğdi. Ellerinin sinirle titrediği yakından bakınca görünüyordu.

Çevrimdışı Laughing Madcap

  • ****
  • 960
  • Rom: 51
  • The Oncoming Storm
    • Profili Görüntüle
Ynt: Laughing Madcap // Faustinus Maximus
« Yanıtla #8 : 07 Nisan 2012, 19:33:58 »
Faustinus'un aklı yaralılarda ve az önce olanlardaydı. Hatta öyle ki, yaklaşan atlıları farketmemiş ya da umursamamıştı bile. Fakat Romalı askerin kışkırtmak için yaptığı o hareketle beraber Faustinus az önce olanları unutmuş ve şimdiye odaklanmıştı.

Bu günün geleceğini biliyordu aslında. Bu kadar hazırlıksız yakalanmaları biraz şaşırtıcı olmuştu belki ama buradaydılar işte. Faustinus Romalı askere, yaklaşmakta olan orduya ve neredeyse harabeye dönüşmüş tapınağa baktığında her şey bir anda cevaplanmıştı.

Manastırın yeri, manastırın ileri gelenleri hariç kimse tarafından bilinmezdi. Bu hem dışarıdan gelebilecek olan tehlikelere karşı bir savunma hem de içerisinin huzuru açısında dış dünyadan uzak durmak içindi. Fakat Romalı askerler, hem de bir kaç gözcü değil, koca bir ordu, manastırı eliyle koymuş gibi bulmuşlardı.

Bu tek bir anlama geliyordu; birileri bilgi sızdırmış olmalıydı. Dahası iki felaketin üst üste gelmesi bir rastlantı olamazdı; önce yangın, şimdi de bu...

Faustinus şifacı keşişin ellerinin titrediğini gördüğünde ayağa kalktı ve sinirlenmiş olan keşişi sakinleştirmek için, adamın omzuna elini koydu. Dilsiz olmanın da böyle sorunları vardı işte; konuşarak bir şeyi anlatmak yerine hareketlerinizle söyleyeceklerinizi sergiliyor, karşı tarafın da söylemeye çalıştığınız şeyi anlamasını bekliyordunuz. Bu güne kadar bu fazla sorun olmamıştı, keşişler hisleri kuvvetli kişilerdi sonuçta. Ama dış dünya da - mesela Romalı bir asker karşısında - bu ne kadar işe yarardı, hiç bir fikri yoktu.

Romalı askerin savaşa hazır duruşu, suratındaki yarı gülümser yarı sinirli ifade ve atının yeri dövmesi askerin niyetini belli ediyordu. Ortam oldukça gergindi ve en ufak bir hareketle, büyük bir olay patlak verecekmiş gibi duruyordu.

Faustinus bu hareketi bekliyordu.
Attention all planets of the solar federation
We have assumed control.

Çevrimdışı Malkavian

  • *****
  • 2152
  • Rom: 57
  • I was lost in the pages of a book full of death..
    • Profili Görüntüle
Ynt: Laughing Madcap // Faustinus Maximus
« Yanıtla #9 : 09 Nisan 2012, 17:40:54 »
Faustinus'un dokunuşu keşişin ellerinin titremesini kısmen azaltmıştı ve usta Fey durumu fark edip hemen romalı asker ile keşiş arasına girdi.

'Sizi bekliyorduk. Buyurun.' dedi. Sesi her zamanki gibi çıkıyordu sadece ufak bir alay tonu var gibiydi ve bunu Romalı askerlerin anlaması imkansızdı.

Romalı asker elinde tuttuğu bir parşömen rulosunu ustaya uzattı ve konuşmaya başladı. 'Bu emri almanızın üzerinden yıllar geçti. Roma İmparatoru Büyük Stilicho artık Hristiyanlığı kabul etmiş durumda ve tüm imparatorluğa bağlı yerler de onunla birlikte hareket etmek zorunda.' dedi son kelimeye vurgu yaparak. 'Etmeyenler Roma'nın düşmanı olarak kabul edilecek ve bugün yaşadığınız gibi talihsiz olaylarla dolu bir hayat sürmeye mahkum edilecek.'

Usta Fey sakin bir ses tonuyla konuşmaya başladı. 'Biz bir inanışa göre yaşar ve ona göre yollarımızı çizeriz. İnancımız bizim hayatımız ve kaderimizdir. Bu dağ yamacını bir Hristiyan tapınağına çevirmek ise görevin, hiç durma.'

'Benim görevim İmparatorluğu baştan başa dolaşıp tek bir inanç altında herkesi toplamak ve bu yolda her istediğimi yapmakta özgür bırakıldım. Amacım taştan yapılma binaların üzerine basit bir haç koymaktan çok daha büyük.' sesinde tehdit tonu ve kaslarının seğirmesine bakılırsa bir hiç uğruna insanları öldürmekten zevk alan bir kişiliği vardı.

Usta Fey, Romalı askere bir çırağına bakarmış gibi baktı ve yanmamış tek yapı olan sade binaya doğru çağırdı.

İçeri girmelerinin üzerinden birkaç saat geçti ve o ikisi dışında kimse ne konuşulduğunu bilmiyordu. Usta dışarı çıktı ve eliyle tek tek sivilleri işaret etmeye başladı. Öğretmenleri, duvar ustalarını, aşçıyı...

İşaret ettikleri arasında Trai ve Faustinus'un da bulunduğu birkaç sivil olmayan kişi de vardı ama hepsi o kadardı. Bütün işaret edilenler tapınaktan dünyanın geri kalanına açılan tek yolda kurulan askeri barikattan geçmeye başladı. Onlar geçerken askerler kenara çekiliyor ve geçtiklerinde barikatı hemen geri yerine koyuyorlardı.

Trai yerden kalkacak durumda değildi ve onu birinin taşıması gerekiyordu. Bu yüzden ustaları romalı askerin ayağını sürekli yere vurarak sabırsızca beklediği yerin hemen yanında dingin bir ifadeyle ikisine bakmaya devam ediyordu.


Çevrimdışı Laughing Madcap

  • ****
  • 960
  • Rom: 51
  • The Oncoming Storm
    • Profili Görüntüle
Ynt: Laughing Madcap // Faustinus Maximus
« Yanıtla #10 : 12 Nisan 2012, 21:16:21 »
Romalıların harekete geçmesini herkes bekliyordu aslında ama bu hareketin bu kadar ani ve sert olması, işte bu şaşırtıcıydı. Sonuçta manastırın kapılarına dayanan ordunun askerlerinin çoğu bu tapınağın tanrısına ibadet etmiş ya da sevdikleri bu tanrının uğrunda canlarını vermişlerdi.

Usta Fey'in askerle beraber binaya girmesinden sonra Faustinus Trai'nin yaralarıyla ilgilenmeye devam etmişti ama aklı binada kalmıştı. O da en az dışarıda bekleyen askerler ve içeride kalanlar kadar sabırsız ve gergindi. Bir kaç saat sonra Usta Fey dışarı çıktı ve sivilleri işaret etmeye başladı. Siviller bittiğinde Usta Fey durmadı; Trai ve Faustinus'un da içinde olduğu bir kaç keşiş de Usta Fey'in uzattığı parmakların hedeflerindendi.

Faustinus ilk önce neler döndüğünü anlamadı. Siviller tamamen manastırdan çıkıp da işaret edilen keşişler de ağır ağır toparlanıp harekete geçtiğinde Faustinus refleksif olarak Trai'ye baktı. Trai tüm bu olan bitenleri göremiyor, Faustinus da neler olup bittiğini anlatamıyor ya da kimseye soramıyordu. Tanrı'nın işlerine akıl sır ermez işte.

Faustinus ustalarının sabırlı, Romalı askerlerin sabırsız bakışları altında Trai'yi sırtına aldı ve toparlayabildiği eşyalarını eline aldı. Ağır ağır barikatlara ilerleyip, barikatların ve askerlerin onların önünden geçmesini beklerken Faustinus dönüp Usta Fey'e baktı. Kafasında o kadar çok soru ve cümle vardı ki, bu sefer surat ifadesinin ve bakışlarının işe yaramayacağını biliyordu.

Jupiter ışığımız olsun. diye düşündü kendi kendisine ve açılan yolda ilerlemeye başladı.
Attention all planets of the solar federation
We have assumed control.

Çevrimdışı Malkavian

  • *****
  • 2152
  • Rom: 57
  • I was lost in the pages of a book full of death..
    • Profili Görüntüle
Ynt: Laughing Madcap // Faustinus Maximus
« Yanıtla #11 : 13 Nisan 2012, 11:13:52 »
Faustinus açılan barikattan ilerlerken Romalı komutanın keyifle birşeyler haykırdığını yarım yamalak duydu.

'Burası tüm kötülüklerle ve doğaüstü güçlerle Tanrı'nın izniyle savaşacak askerlerimizi eğiteceğimiz bir mabet olacak.'

Faustinus bu günün geleceğini biliyordu. Yıllarca eğitimini aldığı şeyler arasında en büyük kısmı doğaüstü güçlerle dövüşme sanatı kaplıyordu. Daha önce hiç görmemiş olsa da dünya üzerinde büyücülerin, kurtadamların ve vampirlerin olduğunu biliyordu ve onlarla nasıl savaşılacağına dair bütün detayları hafızasına kazımıştı. Ustası sivillerin arasında kendisi ve Trai' nin de gitmesini isteyerek belli ki bir işaret vermeye çalışıyordu ama neydi?

Dünya zaten karmaşa halindeydi. Vampirler, kurtadamlar, onları avlayanlar ve onlara yem olanlar. Şimdi bir de tüm hepsine kafa tutan bu Hristiyan fanatikler ortaya çıkmıştı. Daha önce de manastıra gelen haberleri okumuştu Faustinus. İmparatorluğun dört bir yanında cadılar yakılmaya, büyücüler ve vampirler avlanmaya başlamıştı. Kurt adamlar yakalanıp evcilleştirilmeye bile çalışılıyordu. Roma ordusu için hepsi ele geçirilmesi gereken parlak savaş oyuncaklarıydı.

Limana giden bir günlük yola çıkarken omzunda Trai'yi taşıyordu. Yanından geçtiği askerlerin koruduğu kafesler içinde saçı sakalı uzamış, belki de aylardır tutsak oldukları her halinden belli olan düzinelerce insan vardı. Ya da insan gibi görünüyorlardı. Çünkü her kafesi on asker koruyordu ve bu oldukça şüphe uyandırıyordu. O sırada sadece kendisinin duyabileceği bir şekilde fısıldadı Trai.

'Büyük bir güç... Hissediyorum.' yarı sayıklar biçimde çıkmıştı sesi. Hala az önce atlattıkları büyük yangının yaraları ile boğuşuyordu.

Faustinus, limandan Roma'nın herhangi bir yerine gidebilirdi. Burada kalmak isterse ise bu sarp dağın eteklerinde nasıl hayatta kalacağını da çok iyi biliyordu. Zaten çıraklar gelenek olarak her yıl bir hafta bu dağa yanlarında bir gıdım su bile olamdan, doğa koşullarına ayak uydurmaları için bırakılırlardı. Tek sorun Trai ve onun yakından ilgilenilmesi gereken yaralı bedeniydi.