Kayıt Ol

Evelyn Oliveira // Black Helen

Çevrimdışı Raisor

  • ***
  • 793
  • Rom: 15
    • Profili Görüntüle
Ynt: Evelyn Oliveira // Black Helen
« Yanıtla #15 : 16 Temmuz 2012, 18:43:26 »
O da nedir?

Gecenin bir yarısı parkta uyuşturucu satmaya çalışan bu iki genç; hayatlarının en dinamik, en güçlü dönemlerini yaşamalarına rağmen karanlıktan ve sessizlikten ürkebilmişti. Evelyn’e göre soyut kavramlar somut korkunçluklardan daha korkunç olabiliyordu. İnsanların en iyi duyu organı olan gözleri, karanlıkta yetersiz kalmaktadır. Bu da korkmamıza neden olur. Sonuçta en iyi yapabildiğimiz şeyi de yapamayınca, diğer duyu organları yetersiz kalır ve kendimizi tehlikeye açık hissederiz. Vücut kendini tehlikeye açık hissedince hemen adrenalin salgılamaya başlar. Oysa gündüz gördüklerimizden farklı bir şey de yoktur karanlıkta.

Üç şeyin garip olduğunu Evelyn de fark etmişti. Birincisi neden takas yeri olarak burası seçilmişti? İkincisi sokak lambalarının yanmamaktaki amacı neydi? Üçüncü olarak, ay neden ortalıkta yoktu?

Tüm bu düşünceler bir yana, az önce yanına geldikleri küçük kulübenin üzerine asılı kâğıt parçasını gördü Evelyn ve üzerindeki manasız şekle anlam vermeye çalıştı. Kendi başına anlam veremeyince, Marc’a da sormuştu.

Marc önce kâğıdı görmemişti. Evelyn’in sorusu üzerine yüzünü Evelyn’in baktığı tarafa çevirdi ve o da garip şekli fark etti. Tekrar Evelyn’e dönüp, “bilmiyorum” dedi. “Aslında tanıdık geliyor. Belli bir akımı temsil eden şu saçma simgelerden olsa gerek.”

Mantıklı sayılırdı. Parklar, okulun arkası, okul yakınındaki kafelerin arkası ve bu gibi çocukların gittiği yerlerde böyle saçma çizimler olurdu. Ama kağıda çizip asmak? Mantıksız kısmı buydu. Kalemle duvara çizilse, bunu bir çocuğun yaptığına kesin emin olurdu Evelyn.

Daha fazla gerilmekten canı sıkılmış olacak ki, bir an evvel kulübeye girmek istedi Marc. Hemen kapının önüne geçti ve kapıya üç kez eliyle tıklattı. Bu zaten önceden belirlenmiş bir parolaydı. Çok geçmeden, kulübenin kapısı açılmıştı.

Kapı açılınca, aynı zamanda içeriden dışarıya doğru bir ışık huzmesi fırladı. Görüşü bir anda kuvvetlenmişti hem Evelyn’in hem de Marc’ın. Büyük bir rahatlama oldu ikisinde de. Neden sonra, karşısındakini görünce şok oldu Evelyn. Kapıda en az 50 – 55 yaşlarında, kafasında türban olan, hafif şişmanca, siyah gözlü ve kara kaşlı, buğday tenli bir kadın duruyordu. Başka bir memleketten geldiği belliydi. Müslüman bir ülkeden. Doğudan bir yerlerden. Evelyn’in gözleri çaktırmadan Marc’a kaydı. Marc da aynı ifadeyle kadına bakıyordu. Böyle bir kadının uyuşturucu kullandığı, kimin aklına gelirdi?

“İçeri girin” dedi kadın yüzünde sempatik bir gülüşle. İçeri girdiler ve ardından kapıyı kapattılar. Kulübenin içi bomboş olsa da, kapıdan girdiklerinde sağ taraflarında bir küçük masa ve etrafında üç – dört sandalye gördüler. Karşıda bir küçük sehpa vardı. Kahve, şeker, su ve kahve yapma makinesi duruyordu sehpanın üzerinde. Sol taraflarında ise bomboş raflar gördü Evelyn. Burası gerçekten de bir kantindi.

Hep birlikte masaya oturdular. Kadın elini cebine sokarak – ki bol bir pantolon giyiyordu – biraz para çıkardı ve masanın üzerine koydu. Marc da uyuşturucuyu çıkarıp masaya koymuştu.

“Eminim,” diye söze başladı kadın ve aynı kelimeyi tekrarlayarak konuşmasına devam etti. Yaşına göre daha genç çıkıyordu sesi. “Eminim, benim gibi bir kadının bu saçmalıklarla neden uğraştığını merak ediyorsunuzdur.” dedi ve derin bir iç çekti. “İnsanlar görünüşleriyle bizi aldatabilirler bazen.” diye ekledi. Masadaki marihuana paketini alıp cebine attığı sırada, Marc da parayı saydı ve cebine koydu.

Bu sırada Marc, Evelyn’in daha önce fark edemediği bir şeyi görmüştü. Karşıdaki raflardan birinde, yarım kilo kadar bakla duruyordu. “Bu baklalar ne için?” diye sordu. Bomboş bir kulübede gerçekten de yarım kilo bakla ne içindi?

“Benim geldiğim yerde, baklalardan fal bakılır. Gelecek tahmin edilir.” dedi kadın. “Onları gittiğim yerden ayırmam. Devamlı geleceği kontrol ederim. İsterseniz size nasıl yapıldığını göstereyim. Zaten bir kahve içmeden sizi yollamak istemem. İçmeyi planlıyordum, yalnız başıma içmekten iyidir." Derin bir nefes aldı kadın. "Kahveleriniz nasıl olsun?” diye sorarak oturduğu sandalyeden kalktı ve kahve makinesinin olduğu sehpaya doğru yürüdü.

Evelyn’in tek anladığı, bu kadının garip biri olduğuydu.
Vahşet her yanda ulu orta sergilenirken,

Sevişmek için saklanmak zorunda kaldığımız bir Dünyada yaşıyoruz.

-John Lennon.

Çevrimdışı Black Helen

  • ***
  • 782
  • Rom: 15
    • Profili Görüntüle
Ynt: Evelyn Oliveira // Black Helen
« Yanıtla #16 : 29 Temmuz 2012, 13:37:23 »
Kadını kulübeden gelen ışıkla ilk kez gördüğünde Evelyn tek kaşını kaldırıp şaşkın şaşkın bakmaktan başka bir şey yapamamıştı. Doğu ülkelerine özgü büyük, güzel gözlü, esmer ve hayatın kendisine kilo ve kırışıklıktan daha çok şey kattığı tecrübeli bakışlarından anlaşılan yaşlı sayılabilecek türbanlı bir kadın kapının eşiğinde kendilerine bakıyordu. Az önce Evelyn'in kalbine soğuk bir baskı uygulayan korku, yerini tarifsiz bir şaşkınlık ve merakla bırakıyordu. Doğrusu Paris'in arka sokakları bu kadın gibi giyinen ve görünen binlerce göçmenle doluydu. Fakat geldikleri ülkelerden getirdikleri gelenekleriyle bu kadınlar asla yabancılarla iletişim kurmaz, kocalarının ya da ailelerindeki erkeklerin yanından ayrılmaz, hatta bir çoğu evlerinden bile çıkmazlardı. Bu kadınlardan birini gecenin oldukça geç bir saatinde, yalnız ve üstelik uyuşturucu alışverişinin bir parçası olarak karşısında bulmanın Evelyn'i bu kadar şaşırtması normaldi.

Kadın onları içeri davet ettiğinde ise memnuniyetle yakıcı soğuktan rahatlatıcı ılıklığa adım attı. Masaya oturduktan sonra Marc'ın zehirle parayı değiş tokuş edişini sessizce izledi. Normalde bu tür ortamlarda ve pazarlık esnasında oldukça gerilmesine rağmen bu kadının varlığı değişik bir şekilde Evelyn'i oldukça rahatlatıyordu. Belki de bunun nedeni kadının sürekli gülümseyen gözleri ve rahat hareketleriydi.

Alışveriş sonrasında Marc'ın rafta duran baklaları fark etmesi üzerine kendilerine fal bakmaya karar veren kadın bir yandan kahve yapmak için kahve makinesinin başına geçti. Kahvesinin nasıl olacağı sorulduğunda ise "Sade." şeklinde kısa bir cevap verdi Evelyn. Hayatta en nefret ettiği şeylerin başında kahve tadının şekerle öldürülmesi geliyordu.

Kadın kahveleri hazırlamakla oldukça meşgul görünürken Marc'a kaçamak bir bakış atıp "Burada bu kadar uzun süre bulunmamız güvenli mi?" diye sordu ev sahibelerinin duymayacağını umduğu kadar kısık bir sesle.

Spoiler: Göster

Çevrimdışı Raisor

  • ***
  • 793
  • Rom: 15
    • Profili Görüntüle
Ynt: Evelyn Oliveira // Black Helen
« Yanıtla #17 : 10 Ağustos 2012, 18:39:17 »
"Burada bu kadar uzun süre bulunmamız güvenli mi?"

Mark hemen kaşlarını çattı. En az Evelyn kadar kuşkuluydu o da. “İyi ki bir bakla sordum, hemen sınırı aştı.” dedi oldukça kısık bir sesle. Marc, hiç kuşkusuz, Evelyn’den daha kuşkulu bir karakterdi. Şu an için tek güvendiği kadının yaşıydı. Bu kadından bir zarar geleceğini sanmıyordu, fakat davetsiz bir misafir – mesela polis – her şeyi mahvedebilirdi. Biraz daha gevşemeye çalışarak, “kahveyi içip şu fal olayı neymiş öğrendikten sonra, hemen buradan gideceğiz.” dedi.

Kadın, Evelyn’in bilmediği dilde bir şarkıyı ağzına dolamış, – ki kabul edilmeliydi ki hem melodi, hem şarkı, hem de kadının sesi mükemmeldi ve şarkının rahatlatıcı bir ezgisi vardı – bir yandan da kahveyi yavaşça karıştırmaktaydı ki, sonunda makine görevini tamamladı. Çok geçmeden, 3 sıcak kahve, yuvarlak masanın üzerinde simetrik bir şekilde yerleştirilmiş, baklalar masanın ortasına konmuş ve kadın sandalyelerden boşta kalana oturmuştu.

Önce kahvesinden bir yudum aldı. Hemen sonra Marc’a dönerek, “baklaları elinde iyice dolaştırmanı istiyorum” dedi. “Hepsine elinin değmesi gerekiyor. Bunu yaparken, içinden bir şey düşünmelisin. Ama sadece tek bir şey. Sonra bana baklaları ver ve ben de sana içinde düşündüğün o tek şeyin gerçekleşip gerçekleşmeyeceğini söyleyeceğim.”

Marc baklaları eline alıp her birini iyice elinde doladıktan sonra, kadına uzattı. “Evet, aklımda tuttum” demeyi de unutmamıştı. Kadın zarifçe baklaları aldı ve elinde üç kez çalkaladıktan sonra, masaya yavaşça fırlattı. Üç saniyelik bir bekleme süresinin ardından Marc’a şüpheli bir bakış atarak, konuşmaya devam etti:

“Olmadı. Aynı işlemi tekrarlaman gerekiyor. İçinde tuttuğun şeyde, “keşke” kelimesi mi vardı?”

Marc, bozguna uğramış ve şaşırmış bir ifadeyle, önce kadına, sonra baklalara baktı. “Evet” dedi kırık bir ses tonuyla. Baklaları yeniden eline aldı, yeniden avucunda gezdirerek kadına uzattı. Baklaları dikkatlice aldı kadın ve o da aynı şeyi tekrarlayarak baklaları masaya attı.

Bu kez daha uzun bir süre inceledi baklaları. “Korkmaya gerek yok” dedi. “İçinden düşündüğün o şey her neyse, gerçekleşmeyeceğinden emin olabilirsin.

Marc gerçekten afallamıştı, fakat sevinmişti de. İlginç olan, kadının, Marc’ın aklında düşündüğü şeyin gerçekleşmesini istemediğini anlamasıydı. Belki de gerçekleşmesini istediği bir şeyi tutmuştu aklından? Kadın bunu nasıl bilebilmişti? Kahvesinden bir yudum daha aldı ve dünyada pek çok mucizenin olabileceğine sonsuz inandı. Kaldı ki, fala inanacak dünyadaki son insandı.

“Başka bir şey için de falıma bakabilir misin?” dedi Marc yumuşak bir ses tonuyla.

“Hayır. Bir kişi için günde bir kez yapılabiliyor.” diye yanıtladı kadın ve Evelyn’e döndü. “İstiyorsan eğer, sıra sende” dedi.
Vahşet her yanda ulu orta sergilenirken,

Sevişmek için saklanmak zorunda kaldığımız bir Dünyada yaşıyoruz.

-John Lennon.

Çevrimdışı Black Helen

  • ***
  • 782
  • Rom: 15
    • Profili Görüntüle
Ynt: Evelyn Oliveira // Black Helen
« Yanıtla #18 : 01 Eylül 2012, 19:21:58 »
Kulübe, kahvelerin pişmesiyle etrafı saran hoş kokuya ve bu gizemli kadının rahatlatıcı gülümsemesine rağmen Evelyn’in gözünde hala tehditkar bir mekan olarak yerini koruyordu. Normalde Marc’la daha önceleri defalarca mal teslim etmeye çıkmış olsalar da bu seferkinde rahatsız edici, soğuk bir ürperti Evelyn’in ensesine musallat olmuş, bütün olumlu düşüncelerine rağmen gitmek bilmiyordu. Belki de bu kuşkulu halinin sebebi kendisine getirilen malı tek kelime bile etmeden aldıktan sonra saniyeler içerisinde gölgelere karışıp yok olan onlarca müşteriden sonra, kendileriyle iş meseleleri dışında iletişime geçip yakınlık gösteren bu kadının garip davranışlarıydı. Bütün bunların üzerine bir de polislerin yakalarında olduğuyla ilgili Marc’la yaptığı konuşma da eklenince Evelyn’in sürekli diken üzerinde olması anlaşılabilir bir durumdu.

Oysa ki normal şartlar altında tanışsalar bu kadından oldukça hoşlanabileceğini düşünüyordu Evelyn. Batıl inançlara bağlılığı oldukça yüksek bir Fransız olan büyükannesi sayesinde fallarla ve mistik olarak nitelendirilecek bu etkinliklerle iç içe büyümüştü. Dedesinin hiç hoşuna gitmese ve çoğu zaman bu “kadın ıvır zıvırlarıyla” uğraştığı için karısına kızsa da, inatçı büyükanne kocası iş yerindeyken boş boş evde oturmak yerine büyük oranda falcılık üzerine uğraşlarla oyalanmıştı.

Şimdi karşısında Marc’ın baklalarını ciddiyetle yorumlayan bu kadını gördüğünde belki büyükannesinden de kaynaklanan bir sempati duymaktan kendisini alamıyordu Evelyn. Falın genelinde de Marc’ın surat ifadesinden anlaşıldığı üzere kadın işinin ehliydi ve Marc’ın soğukkanlılığını yıkacak denli doğru tahminlerde bulunmuştu.

Kadın Marc’ın falını bitirip kendisine de bir fal teklif ettiğinde Evelyn beyninin bir köşesinde kendisini aptallıkla suçlayan kuşkuları bir kenara itip başını olumlu anlamda sallayarak baklaları eline aldı. Yeterince zaman kaybetmişlerken iki üç cümlelik bir fal seansı da ciddi sonuçlar doğurabilecekmiş gibi görünmüyordu. Evelyn kafasını boşaltıp ne soracağını düşünmeye başladı. Monoton hayatında ne yükselmek istediği bir mertebe, ne kısa vadede kendisine bağlamak istediği bir erkek ne de kurtulmak istediği bir sağlık problemi vardı. Yine de dedesinin fazla büyük sayılmayacak yatırımı için önümüzdeki birkaç yılın borsa bültenini ya da bir hafta sonra ulusal piyangoya çıkacak rakamları öğrense fena olmazdı.

Fakat falın böyle işlemediğini kendisi de biliyordu. Bu yüzden aklına gelen ilk şeyi, kendisine en yakın olan insanlardan birine yönelik bir düşünceyi seçmeye karar verdi. Marc’la kendisinin bu bataktan kurtulmasını istiyordu. Artık daha normal bir ilişkilerinin olmasını, ellerini kara paranın gölgesinden kurtarabilmeyi istiyordu. Bu isteklere yoğunlaşıp baklaları kadına uzattı.
Spoiler: Göster

Çevrimdışı Madam Vio

  • **
  • 376
  • Rom: 16
  • "Each thing I show you is a piece of my death."
    • Profili Görüntüle
Ynt: Evelyn Oliveira // Black Helen
« Yanıtla #19 : 02 Eylül 2012, 21:33:15 »
+2 RP Bonus

Kadın, sadece kendisinin anlamlar çıkarabildiği kaotik bir dizimle masanın üzerine saçılmış olan baklaları bir süre titizlikle incelemeye devam etti. Evelyn’in yüreğinden kopup gelen temenninin gerçekleşip gerçekleşmeyeceğini kestirmeye çalışırken başından aşağı inerek gerdanını kapatan örtüyü bilinçsizce çekiştirmesi ve iyice bolarttığı halde farkına varamaması da işini ne kadar ciddiyetle yerine getirdiğini gösteriyordu. Bir bilim insanının deneyi üzerinde yoğunlaştırdığı ilgiyi ve azmi tanımadığı gençlere fal bakma hevesine girmiş bu yaşlı kadının kara gözlerinde ve buruşmuş ellerinde görmek Evelyn’in yüzünde anlık bir gülümsemeye sebep oldu bu nedenle. Bu gülüşün giderek silikleştiği anda ise, ihtiyar kadının gözlerinde yaşlar beliriyordu.

Titrek sesiyle mırıldanmaya başladı: “Be-ben, oğlum, oğlum için alıyorum bu zıkkımı.” Sanki yılların getirdiği bir dolmuşlukla hıçkırıklara boğuldu ardından. “Son krizine girdiğinde söz vermiştim ona, ‘Başını da belaya koydun, kullanacaksan da bırak ben getireyim sana. Kendi ellerimle bulayım, sen daha fazla bulaşma bu kirli şeylere.’ dedim. Ne yaptım ettim buldum işte, üçüncü kez birilerini yolluyorlar bana. Ama ben nerden bilecektim karşıma sizin gibi pırıl pırıl gençlerin de çıkacağını? N-nasıl özeniyorsunuz bu pisliklere evlâdım? Yazık değil mi? Benim oğlum şu an ne hallerde biliyor musunuz? Ah, ne kafasızsınız evlâdım. Ne kafasızsınız! Kötülükler musallat olmadan bu işlerden kurtulmanız için dua edeceğim ben yine de. Siz de oğlum için dua edin tamam mı? Borçlarından da kurtulsun…”

“Aaa...” Türbanıyla gözlerini sildi ve afallamış bir halde kendine bakan gençlere gülümsemeye çalışarak devam etti. “Bak kızım, senin de gönlünden geçen olacak, yakın zamanda.”

Çevrimdışı Black Helen

  • ***
  • 782
  • Rom: 15
    • Profili Görüntüle
Ynt: Evelyn Oliveira // Black Helen
« Yanıtla #20 : 07 Eylül 2012, 23:23:26 »
Kadın baklaları incelerken Evelyn de onun neler söyleyebileceğini tahmin etmeye çalışıyordu. Zaten falcıların bir çoğu aşağı yukarı hep aynı şeylerden bahsederlerdi. Büyükannesiyle üzerine düştükleri sıralarda da falcılığın bir bilim değil  insan okumakta uzmanlık ve şans gerektiren bir kumar olduğunu az çok fark etmişti. Bu yüzden Marc konusunda tahminlerinin daha ilk denemesinde tutmasından deneyimli bir falcı olduğu belli olan kadının kendisine söyleyeceklerini merakla ve birazcık da vurdumduymazlıkla bekliyordu. Ta ki yaşlı falcılarının gözü yaşlı konuşmasını duyana dek.

Be-ben, oğlum, oğlum için alıyorum bu zıkkımı.” Sanki yılların getirdiği bir dolmuşlukla hıçkırıklara boğuldu ardından. “Son krizine girdiğinde söz vermiştim ona, ‘Başını da belaya koydun, kullanacaksan da bırak ben getireyim sana. Kendi ellerimle bulayım, sen daha fazla bulaşma bu kirli şeylere.’ dedim. Ne yaptım ettim buldum işte, üçüncü kez birilerini yolluyorlar bana. Ama ben nerden bilecektim karşıma sizin gibi pırıl pırıl gençlerin de çıkacağını? N-nasıl özeniyorsunuz bu pisliklere evlâdım? Yazık değil mi? Benim oğlum şu an ne hallerde biliyor musunuz? Ah, ne kafasızsınız evlâdım. Ne kafasızsınız! Kötülükler musallat olmadan bu işlerden kurtulmanız için dua edeceğim ben yine de. Siz de oğlum için dua edin tamam mı? Borçlarından da kurtulsun…

Tamam. Falcılıkta "olacak" ya da "olmayacak" dedikten sonra biraz da süsleyerek ayrıntı vermek ve  müşteri hakkında az çok doğru tahminlerde bulunmak şaşılacak bir olay değildi. Fakat düşünceleri bilebilmek de neyin nesiydi böyle? Şans mıydı? Olamazdı, kimse sadece şansla kapıdan geçerken sadece bir anlığına aklından geçirdiği bir düşünceyi bu kadar derinlemesine cevaplayamazdı. Yüz okumak mıydı? Belki, fakat bu kadar emin konuşmak akıl karı değildi.

Sonuç olarak Evelyn nefesi kesilmiş bir şekilde kadının konuşmasının devamını dinledi.
“Bak kızım, senin de gönlünden geçen olacak, yakın zamanda.”

Evelyn neye inanacağını şaşırmıştı. Bu yüzden derin bir nefes alıp, evrenin kendisini afallatma konusundaki çabalarına oldukça tutarlı bir rastlantıyla devam ettiğine inanmayı denedi. Sonuçta inansa da inanmasa da kadının son cümlesi hayırlı bir müjdeydi ve gerçekleşmesini kendisi de isterdi.

Ortamdaki bütün bu samimiyete rağmen üzerindeki rahatsızlığı bir türlü atamıyordu Evelyn. Bu yüzden kadına yarım bir gülüşle bakarak "Fallar için çok teşekkür ederiz. Çok naziksiniz. Umarım oğlunuz da kendisini kurtarmanın bir yolunu bulur." dedikten sonra Marc'a dönüp acelesini yansıttığını umduğu bir bakışla "Biz de artık kalkalım. Geç oldu nasıl olsa." dedi.
Spoiler: Göster