Kayıt Ol

Hırs (Eski Kılıcın İmtihanı öyküsüdür.) Sıralı Öyküler 1

Çevrimdışı grikunduz

  • **
  • 368
  • Rom: 6
  • Est solarus oth mithas
    • Profili Görüntüle
    • HayalGezer
HIRS

0. Bölüm- İhanet
Demirci bir elinde çekiç, diğer elinde maşa, kılıcı dövüyordu. Koca demircinin kılıcı bir şekile sokmak için gösterdiği çaba, yüzünde damlalar halinde parıldıyordu. Kömürden yayılan ısı görünmez bir duman gibi yükseliyor, zaten çatlamanın eşiğindeki mağaranın daha da ısınması hususunda elinden geleni ardına koymuyordu. Demirci ise öfkesinden taşı çatlatacak sıcaktan etkilendiğine dair hiçbir belirti göstermeksizin düzgün bir ritimle çekici kaldırıyor, indiriyordu. Bu şekilde saatlerce çalıştı Demirci. Kılıç kemale erinceye dek durmak, dinlenmek bilmedi. Yıllar sonra, şafağa en yakın, gecenin karanlığının en güçlü olduğu bir anda kılıç tamamlandı.

Dünyanın kırk ayrı yerinden kırk ayrı demir cevheri toplamıştı demirci. Üç yıl boyunca topladığı demirleri dövmüş, birbirleri ile kaynaştırıp mezc edene kadar kızgın ateşte ezmişti. Her soğutması gerektiğinde tekrar dövebilecek kadar yumuşak kalması için kılıca su değil kan vermişti. Ve kan bir şekilde ateşin, demiri sertleştiren kızgınlığını yumuşatıp, almıştı. Yaratıcıya kurban edilen canlıların kanlarıyla üç yıl boyunca defalarca soğutulan kılıç kanın tadına doymuş, doydukça kana olan iştiyakı artmıştı. Demirci kılıcı tamamladığında, sol eline aldığı başyapıtına tutku ile gözlerini dikti. Artık görevini tamamlamıştı. O anda kalbinde, Yaratıcının sıcaklığını hissetti. Böyle yüce bir varlığın azameti ile Demirci kendisini dizlerinin üzerinde buldu. Yaratıcı kılıcın sahibini seçmiş ve kılıcı “şey” olmaktan çıkarıp “o” yapmıştı.

Yaratıcı belki demircinin hatırına, belki demircinin emeğinin hatırına, belki de bilinmeyen başka bir amaç uğruna kılıca can vermişti.Ve kılıcın iradesi kendini bildi. Kılıcın kanıksız susuzluğu karşısında, yapımcısına olan sadakati hiçbir şeydi. Ve hafifçe uzandı iradesiyle Kılıç. Sevgi bekleyen yorgun gözlü yaşlı adama doğru. Kanının tadına baktı çenesinin hemen altından yavaşça. Tadını çıkarta çıkarta girdi içine babasının. Her damlayı tek tek hissetti. Ve bir sonraki ziyafetini beklemek üzere kanlar içerisindeki Demircinin elinde keyif türküleri mırıldanarak beklemeye başladı.

Ah ılık kanın o mırıltısı…

Güneş batmadan önceki son eğlencesindeydi. Ah Segeney diye fısıldadı gölgeler.

Çevrimdışı Gilderoy

  • ***
  • 416
  • Rom: 6
    • Profili Görüntüle
    • Kuyutorman
Ynt: Kılıcın İmtihanı(Yenilenmiş)
« Yanıtla #1 : 08 Şubat 2011, 13:24:23 »
Sonunu hiç beklemiyordum açık söyleyeyim :) . Bakalım kim bulacak bu kılıcı.

Bakalım kılıcı bulanda yapımcısıyla aynı sonu mu paylaşacak? :)
Güzel bir giriş olmuş bence. Konu akıcı geldi.
Ama merak ettiğim birşey var, bu kılıcın özel bir adı var mı? :) Devamını bekliyorum.
to see world in a grain of sand
and a heaven in a wild flower
hold infinity in the palm of your hand
and eternity in an hour
-William Blake

Çevrimdışı grikunduz

  • **
  • 368
  • Rom: 6
  • Est solarus oth mithas
    • Profili Görüntüle
    • HayalGezer
Ynt: Kılıcın İmtihanı(Yenilenmiş)
« Yanıtla #2 : 08 Şubat 2011, 14:50:49 »
@wale evet sonunu yazarken bende beklemiyordum gerçekten ben daha farklı bişey kurmuştum ki kalemimden öyle çıktı. :)

@gilderoy aslında kılıcı bulan bir çok kişi olacak ama asıl soru yaratıcının seçtiği karakterin sonu ne olacak.
Kılıcın adı, güzel bir konu. Bilmiyorum benim isimlere karşı farklı bir hissim var. Daha hikaye tamamlanmadı ama emin olun hikayemde  öyle çok fazla isim olmayacak.(tabi belli de olmaz daha tamamlamadım. Sonunu bende bilmiyorum.)

İkinizede yorumlarınız için teşekkür ederim. :)

Çevrimdışı Wanderer

  • ****
  • 1501
  • Rom: 28
  • Uzun günler ve hoş geceler dilerim.
    • Profili Görüntüle
    • Blog Sayfam - Yolsuz Yolcu
Ynt: Kılıcın İmtihanı(Yenilenmiş)
« Yanıtla #3 : 08 Şubat 2011, 20:49:15 »
Üstat, ilkinin aynı olmuş neredeyse, bakalım, devamını bekliyoruz. Yine dinlenmeye çekilmiş kılıcımız :)
May the force, be with you.

Çevrimdışı grikunduz

  • **
  • 368
  • Rom: 6
  • Est solarus oth mithas
    • Profili Görüntüle
    • HayalGezer
Ynt: Kılıcın İmtihanı(Yenilenmiş)
« Yanıtla #4 : 08 Şubat 2011, 20:51:54 »
Yo zaten ilkinin neredeyse aynısı sadece bazı minik düzeltmeler yaptım asıl düzeltmeleri ikincide yapacam. :)
Çok seviyor dinlenmesini. :)

Çevrimdışı Shinigami

  • **
  • 166
  • Rom: 2
  • There is nothing about me
    • Profili Görüntüle
Ynt: Kılıcın İmtihanı(Yenilenmiş)
« Yanıtla #5 : 08 Şubat 2011, 21:31:51 »
İlk bölüm kısa olsa da oldukça etkileyici. :) Kılıç, yapımcısını bile öldürmüşse daha çok can alacak gibi gözüküyor. Kılıç imtihanı sürecinde nelerle karşılacak, daha doğrusu neler onunla karşılacak merakla bekliyoruz. Kalemine sağlık. :)

Çevrimdışı grikunduz

  • **
  • 368
  • Rom: 6
  • Est solarus oth mithas
    • Profili Görüntüle
    • HayalGezer
Ynt: Kılıcın İmtihanı(Yenilenmiş)
« Yanıtla #6 : 08 Şubat 2011, 22:13:56 »
Evet küçük bir önsöz gibi düşündüm bu bölümü. İkinci bölümüde en kısa zamanda koyacam. Valla banada çok can alacak gibi geliyor kılıç. Ama emin değilim daha sonunu yazmadım. :)

Çevrimdışı Finarfin

  • **
  • 102
  • Rom: 8
    • Profili Görüntüle
Ynt: Kılıcın İmtihanı(Yenilenmiş)
« Yanıtla #7 : 08 Şubat 2011, 22:15:15 »
Hoş bir başlangıç olmuş.Üslubunda hoşuma gitti.Bende devamını bekleyenler kervanına katıldım yani :)

Çevrimdışı grikunduz

  • **
  • 368
  • Rom: 6
  • Est solarus oth mithas
    • Profili Görüntüle
    • HayalGezer
Ynt: Kılıcın İmtihanı(Yenilenmiş)
« Yanıtla #8 : 08 Şubat 2011, 22:24:26 »
Teşekkür ederim yorumun için. Aslında üslubuma pek güvenmiyordum ama böyle demen cesaretimi yerine getirdi biraz. :)

Çevrimdışı Malkavian

  • *****
  • 2152
  • Rom: 57
  • I was lost in the pages of a book full of death..
    • Profili Görüntüle
Ynt: Kılıcın İmtihanı(Yenilenmiş)
« Yanıtla #9 : 18 Şubat 2011, 10:55:06 »
Güzel bir başlangıç gibi ama detaylı bir yorum yapabilmek için çok kısa olmuş. Bu kısa duruşuna rağmen ilgimi çekmedi de değil hani. Ne yapacak? Kim bulacak kılıcı? Kılıç kendi kendine hareket edebiliyor mu? edebiliyorsa nereye gidecek? gibi sorular oluşmadı değil.

Spoiler: Göster
Yaratıcısını öldürdüğü kısım biraz bulanık ve kısa geçilmiş gibi. Ayrıca ilk cümlede bir elinde çekiç bir elinde maşa var demişsin. Üçüncü bir eli olmalı ki kılıcı dövsün o vakit. Maşa ile demiri tutarsa tek çekiç darbesi ile kılıç fırlar gider. Maşa sadece demiri suya sokmak içindir ya da kızgın alevlere atıp oradan almak için. Zaten görselde de maşa yok dikkat edersen :)

Çevrimdışı grikunduz

  • **
  • 368
  • Rom: 6
  • Est solarus oth mithas
    • Profili Görüntüle
    • HayalGezer
Ynt: Kılıcın İmtihanı(Yenilenmiş)
« Yanıtla #10 : 19 Şubat 2011, 20:41:10 »
Hmm harbiden hoş bir yere dokunmuşsun. Görsel kısmını hiç karıştırma uygun bir görsel bulamadım. Ama eğer kılıcı maşa ile tutmayacaksa ne ile tutacak ki ?? Sonuçta önce kılıcın ağzı dövülür, sonra kabzası takılır.
Not: En azından ben öyle biliyorum.
Not2: Yorumun için teşekkürler. :) Devamını hikayeyi kağıtta tamamlayıp buraya öyle yazacam. Yoksa kurguyu bozuyorum.

Çevrimdışı grikunduz

  • **
  • 368
  • Rom: 6
  • Est solarus oth mithas
    • Profili Görüntüle
    • HayalGezer
Spoiler: Göster
Evet çoooooook uzun bir aradan sonra ikinci bölümü yazdım. Biliyorum sizleri çok beklettim ve biliyorum bu kadar beklemeye değecek bir bölüm değil ama elimden geleni yaptığıma emin olabilirsiniz. Sizi temin ederim ki İlk KIlıcın İmtihanını (ki şu anda adı Hırs oldu) yazdığım günden bu yana aklıma gelmediği üzerine düşünmediğim günlerin sayısı vücudumuzdaki parmakları geçmez. (Ayaklar da dahildir. :D) Hadi afiyet olsun.



Bölüm 1 Korku


Alacakaranlık henüz çökmüştü vadinin üzerine. Yaşlı masalcı, her seste irkilerek, korkak adımlarını ard arda atıyordu. Dışarıdan bakan birisi kaçtığını söyleyebilirdi. Sürekli dönüp arkasını kontrol etmesi, sıkı sıkı tuttuğu asasını dövüşe hazır bir şekilde kaldırıp indirmesi, bu kanıya delil olabilecek nitelikteydi. Korku doluydu gözleri, dehşete düşmüş gibiydi hareketleri.


Acaiptir ki bu korku onu yolda tutan şey gibi gözükmekteydi. Başka herhangi bir ölümlünün muhatap olsa yerde sancılar içinde kıvranmasına neden olacak bu korku, Onu ayakta tutan bir ilaç gibiydi.  Günler süren çabası nihayet onu bir sonuca ulaştırmıştı. Kimilerinin “Korku Sığınakları” olarak adlandırdığı şehirlerden birisi tam karşısındaydı. Üzerinde bulunduğu geniş araba yolu, kıvrıla kıvrıla kaleye vasıl oluyor, Onu da arkasından sürüklemeye çalışıyor gibiydi. Burçların yüksekliği, duvarların kudreti, içindeki korku sisini biraz dağıtır gibi olmuştu. Eee sonunda, sadece güvenliği sağlamakla görevli insanların, güvensizlik oluşturduğu bir yerde sayılırdı.


Masalcının vücudu, derin bir spazm geçirir gibi sarsılmaya başladı. Hemen sağındaki, bir köstebeğin yuvasına benzemesinden dolayı, Köstebek Mağaraları olarak adlandırılan kovuklardan gelen davetin çılgınlığı, Masalcıya korkusunu bile unutturdu. Ki bunun her yiğidin harcı olmadığını söylemek oldukça doğru olacaktır. Sürüklenir gibi yürüdü mağaralara doğru. Annesinden doğarken hangi delikten çıkacağını bilen bir çocuk gibi emindi, hangi kovuğun onu çağırdığından.


Mağaranın içi, kesif bir ölüm kokusuyla dolmuştu. İçinde, derinlerde bir yerde, son gücünü kullanarak bağıran, haykıran beyni Onu bunu yapmaması, o mağaraya girmemesi için uyarmaya çalışıyordu, var kuvvetiyle. Lakin o aklı ile güdüleri arasındaki kararını yıllar önce vermişti.

Ve güç arayışında olan korkusunun, Onu yönlendirdiği sona doğru süründü.


Uzun bir yürüyüşün ardından, mağara geniş bir açıklığa ulaştı. Açıklığın merkezinde, eski olduğu her halinden belli olan bir demirci ocağı duruyordu. Hemen önünde bembeyaz, ölüm renginde bir iskelet, sol eline doğru sırıtıyordu. Hemen iskeletin biraz ilerisinde ise farklı zamanlarda öldürülmüş, yüzlerce ceset yatıyordu. Bunların hiçbirini fark edemedi Yaşlı Masalcı. Onun ilgisini çeken tek şey, henüz tazeliğini koruyan genç bir kadının elindeki kan kırmızısı kılıçtı. Kılıcın ona seslenişini duyar gibi oldu. Onu çağırışını ona vaadlerini. Gitmedeki o yüce tutkuyu, damarlarına kadar hissetti Masalcı. Çok da uzun sayılmayan bir süre önce geçmiş olan korkusu yeniden yükselmeye başlıyordu. Ayakları onu kılıca doğru sürükledi. Beli onu kılıca doğru eğdi. Elleri kılıca doğru uzandı. Ve parmakları yavaşça kılıcın kabzasını kavradı. Bu kavrayış pürasa korkuyla doldurdu ruhunu. Hiç bu kadar güçlü hissetmemişti daha önce. Kılıcın düşündüğü her şeyi sezer gibiydi. Birkaç an sonra ise kılıç hakkında daha yüksek bir anlayış seviyesine yükselmişti. Kılıcın herhangi bir düşüncesi yoktu. Aklı normal çalışmıyordu, neden ve sonuç mantığı yoktu. Sadece farklı baskınlıklarda ki güdüleri ile doluydu Kılıç. Ve şu anda Masalcının lehinde olabilecek bir ikilemdeydi. Masalcı her ne kadar bunu fark edebilecek seviyede olmasa da Kılıç Yaşlı Masalcının belki de tüm hayatını etkileyecek bir karar vermek üzereydi. Gitmeyi özlemleyen bir tarafı, kanı özlemleyen diğer tarafı arasında bir türlü karar veremeyen Kılıç, bir süre kararsızlıktan sonra gitmeyi seçti. Bu onun için ilkti. Masalcının güdüleri altında sildiği aklından olsa gerek, Kılıç bu tıfıl Masalcıyla birlikteyken hiç olmadığı kadar güçlü hissediyordu kendisini. Buna artı olarak kendisine karşı çıkma hususunda en düşük akli durgunluğu da Masalcıda tatmıştı. İhanet ettiği yaşlı, yorgun, sevgiye aç babası bile bu kadar zayıf değildi.


Kılıç her güç sahibi gibi gücünü göstermek, fark edilmek istiyordu. Belki de Masalcının hayatını kurtaran buydu. Masalcı itaat etmekte hiç sorun yaşamadı. Mağarayı terk ederken arkasından sürüdüğü Kılıcı takip ediyordu İhtiyar. Eski korkusundan eser kalmamıştı içinde. Kılıç onu güdüyor. o ise sakin bir şekilde gözün baktığı yerleri inceliyordu. Artık masalcı kalmamıştı ve ihtiyar bunu hiç itirazsız kabullenmişti.

Mağarayı terk etmesinin üzerinden çok geçmemişti ki Kılıcın yardımıyla hasseleri katbekat gelişen İhtiyar, gelen nal seslerini duymakta gecikmedi. Süvari ona doğru yönelmişti büyük ihtimalle. bu hızla çok da sürmeden yanından geçerdi diye düşündü şimşek gibi bir hızda. Kılıç şehvet titremeleriyle kasılmaya başladı. Yaşama dönebilmesi, idrak sahibi olduğu kadar iktidar sahibi de olabilmesi için muhtaç olduğu insanları, ilk yapıldığı günden beridir aşağılardı. Bir çok düşünür bunu, "reddedilmiş zayıflık" olarak yorumlayabilirdi, ancak Kılıcın buna yaptığı yorum, insanlığın gerçekten basit olduğuydu. Ve bu inançla, Masalcının tecrübelerini hiç ciddiye almadan savaşa hazırlandı. Çok geçmeden karşıdan gelen Süvari, görüş alanına girdi. Savaş pozisyonu aldı Kılıç. İçgüdüsel olarak bu koşan yaratığa karşı nasıl savaşacağını biliyordu. Ondan kaçamazdı kendisinden katbekat hızlıydı. Asla yerinden kımıldamayacak ve üzerine gelmesine izin verecekti. Süvari bir süre İhtiyarı hiç ciddiye almadan atını sürmeye devam etti. Kılıç kaçacağından şüphelenmeye başlamıştı, buna izin veremezdi. Avına doğru gerilen bir panter gibi gerildi, doğru anı beklemeye başladı. Çok geçmeden süvari de kılıcını çekti.  Sol eliyle taşıdığı kılıçla, İhtiyarın soluna doğru yöneldi, sessizce. Kılıç süvarinin solda daha avantajlı olacağını fark ederek, yol kenarındaki kayaları soluna aldı. Süvari buna hiç aldırış etmeden Atını sürmeye devam etti. İhtiyar sağ açığına doğru iyice gerilmişti. Süvari kılıcın erim mesafesine geldiğinde, İhtiyar savaşın ateşine kapılmış bir barbar gibi çığlık atıyordu. Kılıç kan şehvetiyle dolmuştu, atın bacaklarına doğru hamle yapmak üzere gerildiği anda, bir şeylerin onu aşağı çektiğini hissetti. Bir an sonra ise masalcının gördükleri, Kılıcın idrak seviyesine ulaştı. Süvari son anda atından atlamış, havada zarafetle dönmüş ve arkasında kaybolmuş gitmişti. Bir an sonraki hisse İhtiyarın acısıydı.

Süvari Masalcıyı başından başlayarak ikiye ayırmıştı, mükemmel bir düzgünlükle.

Kılcın üzerine iki damla kan sıçradı, iştiyakla tattı kılıç kanı. Ve tekrar başladığı yere döndü. Kanlar içindeki bir kullanıcının elinde, hareketsiz bir şekilde yatıyordu. Ancak bu sefer bundan sorumlu olan kendisi değildi. Sebeb başında bekiyordu.

Kolcu, Masalcıyı biçtikten sonra hiç umursamadığını hissettirircesine çağırdı atını, yol beklerdi. Tembellik etmek olmazdı. Yağmayla ilgilenecek zaman değildi. Tüm bu düşünceler kafasından yıldırım hızıyla geçmekteydi ki, büyük bir şokla hissetti Kılıcın kudretini. Bu kadar büyük bir güç, kendisine hizmet edebilirdi. Eğildi ve aldı kılıcı zarafetle.


Uzaklardan bir dev çığlığı yükseldi göklere doğru. Acı, pişmanlık ve şehvet dolu. Bunu duymadı bile Kolcu. O dizlerinin üzerinde titremekteydi.

Çevrimdışı TerreneWorld

  • *
  • 19
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Betimlemelerde sıkıntı yok ancak kılıcın saplanma kısmı tam tasvir edilmemiş.Ayrıca cümlelerin "Ah ılık kanın o mırıltısı… " diyene kadar hep nesnel devam etmiş ve sen bu cümleyi katarak  akışı bozmuşsun. Tıpkı romantik yazarlarda olduğu gibi. Belki ben tam olarak anlamamış olabilirim o kısmı,belki de kılıç böyle düşünüyor olabilir o sırada.Karar veremedim.

Devamını da okuyacağım,iyi bir hikaye olacağa benziyor ve  buna üslubunun etkisi düşündüğünden çok.

Çevrimdışı grikunduz

  • **
  • 368
  • Rom: 6
  • Est solarus oth mithas
    • Profili Görüntüle
    • HayalGezer
Yorumunuz için teşekkür ederim. :)

İlk olarak Kılıç'ın saplanma kısmının tam olarak tasvir edilmemesinin nedeni:   Normalde insan yaralandığı anda ölmez. Yani bıçaklanmak veya kafasının kesilmesi insanı öldürmez, bu olayların sebep olduğu sonuçlar insanı öldürür. Mesela insan bıçaklanmadan değil bıçağın sebep olduğu kan kaybından ölür.

Ama Kılıç mevzu bahis olduğunda saplandığı vücudun hayatını emen bir varlıktan bahsediyoruz. Yoksa kan içebilecek bir yapıya sahip değil. Kandaki hayatı tadıyor. Ona zevk veren husus bu. Kanın ne tadı olduğunu bilecek bir tatma duygusu yok. Sonuçta bir demir parçası, tatmasını sağlayacak tendonları yok. O yüzden kılıç Demirciye saplandığı anda Demirci ölüyor ve hikaye Kılıç'ın üzerine geçiyor.

Aynı şekilde Birinci bölümde(ikinci bölüm oluyor sıralama olarak bakarsak), Masalcı ölür ölmez hikaye, Kılıç'a ve o ana kadar Süvari olarak bilinen kişiye geçiyor. (Süvarinin Kolcu olduğu da olaya onun gözüyle baktığımız anda beliriyor.) O yüzden Kılıç saplandığı anda Demirci bir şey görmüyor ya da hissetmiyor. Zira dediğim gibi ölmüş oluyor. Kılıç da saplanmanın verdiği hazla o kadar şehvetane bir duygu seline kapılmış oluyor ki, saplandığı anı hissedecek, ya da hatırlayacak bir zihinsel olgunluğa sahip değil. O yüzden detaylı anlatılmıyor.

Aynı şekilde ikinci bölümde Kılıç'ın üzerine damlayan iki kan, Masalcı'nın tüm acılarını hissetmesine engel oluyor. Aksi takdirde Kılıç'ın acıyı hissetmesi lazımdı. Her ne kadar bunu inkar etse de insanlarla bütünleştiği anda kabiliyet sahibi oluyor.(Masalcının tecrübelerini de aslında paylaşması gerekirdi ancak Masalcı ilerde de göreceğimiz gibi aklını geri plana atmış bir varlık, bu yüzden tecrübelerin yaşadığı yer olan Akıl Kılıç'a ulaşamıyor ya da Kılıç Akıla ulaşamıyor.)  Bu yüzden kılıcın demirciye saplanışını hisseden veya farkeden kimse olmadığı için, ortamda, bu konu tasvir edilmeden bırakılıyor.

İkinci kısım olan, "Ah ılık kanın o mırıltısı" ekinde ise hikaye bitiyor ve ben giriyorum. O andaki duygu yoğunluğunu hissettirmek amacıyla yazılmış bir cümle.

Yorumun içinde söylediğiniz Romantik yazarlar kısmında biraz hakkınız vardır umarım. Zira yapmaya çalıştığım şey o. Yazarın arada girip Kılıç burda yanılıyor işin aslı şöyle gibi girmek istiyorum ve ilerde girecem herhalde.

Ayrıca üslubuma ettiğiniz iltifat da beni gerçekten memnun etti. Teşekkür ederim. :)

Devamını da yakında paylaşmaya çalışırım. Ancak çok uzun bir devamı olacak. Bu sadece Sıralı Hikayeler 1  Ki 5 6 bölümü olacak  :)