Kayıt Ol

Düşen Kaplanın Islığı

Çevrimdışı Fırtınakıran

  • *
  • 8351
  • Rom: 1
  • Unique Ravenclaw
    • Profili Görüntüle
Düşen Kaplanın Islığı
« : 25 Haziran 2013, 15:05:18 »

Her ıslık ilk üflendiğinde renksizdir aslında. Dudaklardan birkaç damla tükürükle kopana kadar hiçbir şeye ait değillerdir. Belki sadece ayrıldıkları dudaklara, o kadar. Ne zaman ki yaşam döngüsünün saydam kraliçesiyle dudaklarını birleştirirler, o zaman manasız varlıklarına tonlamalar sızmaya başlar.

Kopup giden ıslıkların havayla olan birlikteliğinden uçuk renkler doğar. Yalnızca uçuk renkler. Neşe, şehvet, heyecan… Hepsinin son adımında büründüğü şey hafif bir renklenmeden ileri gitmez.

Oysa düşen kaplanlarınki öyle miydi? Ebediyete kadar kızıl ölümle lekelenmişti onlar. Ya da onurlandırılmıştı da bizim modern kafamız bunları algılayamadı.

Yırtık ağızlarından başı kesik sızlanmalar yükselirdi. Bir çift dudağın çıkartacağı o keskin, ani ya da alengirli gürültüyle hiçbir akrabalıkları yoktu. Kesikleştikleri anlarda bile düzenliydiler. Acelesizdi hepsi, yırtıklar kadar da tırtıklı. Arada bir öksürüklerle onlar da birkaç damla savururdu hani. Ancak renksiz tükürükler değil, gerçek kan fışkırırdı kaynaklarından.

Normal bir ıslığın taşıdığı anlamları da taşıyamazdılar. Bunun için çok gururlulardı belki de. Kimi son bir başkaldırının timsaliydi, kimiyse düşmanını gönülsüzce onurlandırmanın fiziki hali. Selam durma da olabilirlerdi, siyah tülleri aralamadan önceki çift taraflı bir lanet de.

Bütün kaplanlar düşerdi, önünde sonunda. Çeşit çeşit kılıçlar kınlarına geri döner, sonsuz istirahatları için gözlerini yumardı.  Bedenlerden aldıkları hoyrat ısırıklarla ısınmış çelikleri, metalin o metanetli sessizliğine geri dönerdi. Kılıçlar mağaralarına çekilirken çıkan şıngırtılar sahiplerinin yerine Ölüm’ü çağırırdı. Yürünecek yeni yollar eriyik bir maden gibi dökülür ve katılaşırdı. Kimileri geniş koridorlardan geçip tanrılarının salonlarında yerini almalıydı, kimileriyse bir ışık huzmesinde arındırılıp, damıtılıp, yeni bir ruh göçü döngüsündeki adımını atmalıydı.

Bu sırada kaplanlar düşmeye devam ederdi işte. Farklı zaman dilimlerine yayılmış, sırası belki yüzyıllar sonra gelecek bir enstrüman gibi, orkestrayla uyumunu bozmadı. Zamanlar göz ardı edildiğinde bir yıldız yağmuruydu onlar. Ancak, tek seferde görülmek için fazla kör ediciydiler. Tanrı’nın onları farklı dilimlerde yitirmesine başka ne buyrulurdu?

Kaplanlar ıslık çalmalarıyla bilinmezler. Onlara bu yetiyi kazandıracak birine ihtiyaç duyarlar. Biri onların boynunu yana yatırmalı ve yırtık ağzı oluşturarak tükürükler saçmasına, düşüşlerinin ıslığını çalmaya başlamalarına yardımcı olmak zorundadır. Ama öyle ya da böyle, tüm kaplanlar ölür.



* Düşen Kaplanın Islığı: Japon kılıç sanatı kenjutsuda bir tekniktir. Şahdamarına atılan iki diagonal kesik sayesinde oluşan yaradan ıslığımsı bir ses çıkması sağlanır. Bu teknikte en bilinen isim Miyamoto Musashi olarak geçmekte. Ayrıca, bunu yapabilmek çok zor olduğu kadar, yapan kişi için de bir prestij sembolüdür.

Spoiler: Göster
Yazmaya epeydir ara vermiş biri olarak, şimdiden eleştirileri kabul ediyorum :). Bu da bana bir ısınma turu olsun istedim.

Ve evet, hala göndermelerden vazgeçemedim.

Çevrimdışı mit

  • *
  • 5536
  • Rom: 96
  • Kronik Anakronik
    • Profili Görüntüle
    • Yorgun Savaşçı'nın Günlüğü
Ynt: Düşen Kaplanın Islığı
« Yanıtla #1 : 25 Haziran 2013, 16:13:07 »
Değişik (deyişik) bir deneme olmuş, ellerine sağlık. Açılış cümlelerini her zaman çok etkileyici bulmuşumdur, bunda da öyleydi. Daha ilk cümleden şöyle bir tavlıyor insanı hikaye.

Hani Matrix gibi filmler vardır. İzlerken neler olduğunu tam olarak anlayamaz ama kendinizi konuya çok fena kaptırır, izlemeden duramazsınız. Bir taraftan da olayı çözmeye çalışır, ama son cümleye gelinceye kadar anlayamazsınız. Ve o anda bir aydınlanma yaşar, yüzünüze kocaman bir tebessüm yerleştirir ve filmi başa sararsınız. Bir kez daha doya doya ve anlayarak izler, kurgunun sizi parmağında oynatmasını zevkle seyredersiniz.

İşte bu yazı da öyleydi benim için. Son satırdaki anlayış, mest olma ve ikinci okuyuş.

Kalemine sağlık...
Jackal knows who you are,
Jackal knows where you are.
Try to hide if you dare.
Do your best, i don't care.

Çevrimdışı Denaro Forbin

  • *****
  • 2114
  • Rom: 54
    • Profili Görüntüle
    • Bilimkurgu Kulübü
Ynt: Düşen Kaplanın Islığı
« Yanıtla #2 : 25 Haziran 2013, 17:13:09 »
İlk önce hikayenin adına baktım sonra mesajı gönderen kişinin adına. "Aa Hazal abla yazmış! O.o" gibi bir tepki verdim sanıyorum. En son da okudum işte.

Şey ya nasıl desem, belki de alakası yoktur ama birazcık Le Guin'in yazış stiline benzetmiş olabilirim. Hazal ablanın da sevdiği bir yazar olduğundan bu ihtimal doğru olabilir.

Bunun haricinde, kelimelerin oluşturduğu ahenk şiirimsi bir hava katmış. İhsan ağbinin de dediği gibi ilk başta tam olarak anlayamıyoruz anlatılanı, sonlara doğru açıklığa kavuşuyor ve bu gerçek okuyanları derinden etkiliyor. En azından ben etkilendim. Yazık ya, üzüldüm valla.

Neyse. Uzun zaman sonra yazmaya dönüş yapmış olabilirsin ablacım ama yeteneğinden bir şey kaybetmemişsin. Güzeldi, güzel.

Çevrimdışı Fırtınakıran

  • *
  • 8351
  • Rom: 1
  • Unique Ravenclaw
    • Profili Görüntüle
Ynt: Düşen Kaplanın Islığı
« Yanıtla #3 : 25 Haziran 2013, 17:36:15 »
@İhsan Abi;

Geçen yine şortla goşuyorum aşşada. Ama karpuz hala deyişik bir şey değil. [*]İçime işledin Fırat karikatürleri[/*]

Ehem. Çok teşekkür ederim yorumlarını eksik etmediğin için. Dediğin etkiyi verebildiysem çok sevineceğim. Tam da böyle bir etki yaratmayı amaçlamıştım. En azından senin üzerinde bu sonuca ulaşmışım :). Sırtından geçiniyorum.

Yorumlarının ve beğeni oranının (ya da beğenmeme) önemli olduğunu biliyorsun ^^. Ve şu an mutluyum.

@Denaro;

Sürpriz bir yorum oldu bu :).

Başta okurken beğenmediğini düşündüm, ki bu gayet olabilecek ve anlayışla karşılayacağım bir durumdu. Sonra beğendiğinin sinyallerini aldım. Gerçekten dediğin gibi derinden etkiliyorsa bu yazı kendime biraz sevinme payı bırakacağım :). Çok teşekkür ederim değerli yorumun için. En çok da bu yorumu benle paylaştığın için.

Le Guin'den etkilenmiş olabilirim. Kendisini uzun zamandır okumuyor olsam da, insan sevdiği yazarlardan etkileniyor. Bu inkar edilecek bir şey değil. Bunu en iyi okur görür. Sen böyle benzettiysen benim de bir itirazım olmaz.

İnşallah çoook daha iyileriyle son mesajlardan göz kırparım :).

Çevrimdışı Scyther

  • **
  • 160
  • Rom: 4
  • "Zira yürümeye değer bir yolum var!"
    • Profili Görüntüle
Ynt: Düşen Kaplanın Islığı
« Yanıtla #4 : 01 Temmuz 2013, 20:30:40 »
Tüm yazılarını okudum neredeyse  abla. (samimiyetimi mazur görün)

Belki karakterim böyle bilmiyorum fakat iskeledeki yazıları iki defa okuyorum bir şey bulup eleştiri yapmak için. Sizin yazınızı da böyle okudum "Burası şöyle mi olsa ?" ,"Burada şunu yapmasa mıydı?" diyemiyorum, artık kendimi zorluyorum belki bir şey bulurum diye ama nafile. :)

Teşekkürler bana güze bir yazı okuma zevki yaşattığınız için. :)     Kaleminize sağlık.
Hayalince oku. Hayalinle yaz.

Çevrimdışı Fırtınakıran

  • *
  • 8351
  • Rom: 1
  • Unique Ravenclaw
    • Profili Görüntüle
Ynt: Düşen Kaplanın Islığı
« Yanıtla #5 : 01 Temmuz 2013, 20:33:22 »
Estağfurullah, samimiyetinizde rahatsız olunacak hiçbir yan yok :).

İki kere okuyabilmenizi çok takdir ettim. Ben, mesela, böyle bir şeyi başarabileceğimi sanmıyorum. Helal :).

Ben teşekkür ederim asıl yorumunuzu esirgemediğiniz için. Aklınıza eleştirilecek bir nokta gelirse mutlaka duymak isterim. Beğeninizi kazanabilmekten ötürü de mutlu oldum.

Çevrimdışı kargasiz

  • ***
  • 428
  • Rom: 7
    • Profili Görüntüle
Ynt: Düşen Kaplanın Islığı
« Yanıtla #6 : 14 Nisan 2015, 20:39:29 »
Bende de kelimelerin ahengine kapılma hissi uyandırdı. Elif Şafak'ın başlangıç yazıları gibi durmuş. Yazım dili fantastikten ziyade edebi dili(Ursula-Ishigiro tartışmasındaki gibi değil tabi) ağır romanları andırıyor. Hani şiirsel derler ya öyle bir tat var.

Not: Kitabının ilk bölümü ne oldu, TRT'ye şikayet ederiz bak :)

Çevrimdışı Fırtınakıran

  • *
  • 8351
  • Rom: 1
  • Unique Ravenclaw
    • Profili Görüntüle
Ynt: Düşen Kaplanın Islığı
« Yanıtla #7 : 14 Nisan 2015, 20:42:36 »
(Ursula-Ishigiro tartışmasındaki gibi değil tabi)

İyi güldüm buraya :D.

Teşekkür ediyorum efendim bu az ama öz yorum için :). Okurumu bir ahenkle sürükleyebildiysem (ya da hissini yarattıysam) ne mutlu bana.

Not: Kitabının ilk bölümü ne oldu, TRT'ye şikayet ederiz bak :)

Aradığınız kişiye şu an ulaşılamıyor...

Çevrimdışı zaujas

  • **
  • 204
  • Rom: 3
  • "Gölgesiz Bulut"
    • Profili Görüntüle
    • Kenan Demir Blog
Ynt: Düşen Kaplanın Islığı
« Yanıtla #8 : 16 Nisan 2015, 10:13:27 »
Bende mi bir gariplik var bilmiyorum ama bana çok yorucu geldi bu anlatım tarzı. Betimlemeler tek başına iyi aslında ama çok içiçe geçince kompleksleşmiş, sanki zorlamışsın kendini anlatımı biraz daha ilginçleştirmek için. Bence biraz daha sıradanlaşmaya ihtiyacı var :)

Söz sessizlikte, ışık karanlıkta...

Çevrimdışı Fırtınakıran

  • *
  • 8351
  • Rom: 1
  • Unique Ravenclaw
    • Profili Görüntüle
Ynt: Düşen Kaplanın Islığı
« Yanıtla #9 : 16 Nisan 2015, 10:21:52 »
Öyküyü yazdığım zamanda herhangi bir zorlama ihtiyacı yaşamamıştım aslında :). İçimden geldiği gibi yazmıştım. Bu da şu demek: burada bahsedilen kavramın özünün bende yarattığı çağrışımlarından böyle bir şey çıkmış. Çıkışı o dönem böyle olmuş :).

Genelde yazım tarzım konuların kendisine göre değişir. Konunun kendisine göre yazım biçimi kullanıyorum. Sevdiğim yazarlar da böyle yaptığı için (ve benim de aklıma yattığından dolayı) bu noktada onları örnek alıyorum diyebilirim. Çok sade yazdığım bazı yazılarım mevcut. Bir de böylesine kompleks olanlar var.

Ama bu kesinlikle eleştirinize olan bir itiraz değildir :). Size karışık geldiyse ve sadeleşmeye ihtiyacı varsa, bu en başta okurun takdiridir. Bana sadece eleştirinizi değerlendirmek düşer.

Yorum için teşekkürler :).

Çevrimdışı zaujas

  • **
  • 204
  • Rom: 3
  • "Gölgesiz Bulut"
    • Profili Görüntüle
    • Kenan Demir Blog
Ynt: Düşen Kaplanın Islığı
« Yanıtla #10 : 16 Nisan 2015, 11:46:25 »
İlk önce yorumuma kızmadığınız için teşekkürler :)

Aslında yorumum olumsuz olduğu için yazmayı düşünmüyordum ama daha sonra olumsuz eleştiriye de ihtiyacınız olduğunu düşündüm. Olumlu eleştirilerin çok azı insanı geliştirir ama olumsuz eleştiriler her zaman için kendimizi gözden geçirmemizi sağlar.

Tabi ki her yazarın bir yazım tarzı ve her okuyucunun da kendi kriterleri, beğenileri var. Kimse kimseyi memnun etmek zorunda da değil. Sonuçta mutlak doğrunun veya kusursuzluğun bu dünyaya ait kavramlar olmadığını hepimiz biliyoruz.

Ben daha sade yazılarını bekliyorum ama bir başkası daha komplike yazılarını bekliyordur :) hayat işte :D
Söz sessizlikte, ışık karanlıkta...

Çevrimdışı seabiscuitxx

  • **
  • 60
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Ynt: Düşen Kaplanın Islığı
« Yanıtla #11 : 16 Nisan 2015, 12:48:32 »
Başlık oldukça etkileyici. Sırf merakımdan sayfayı açıp okudum. Kısa ve etkili bir giriş olmuş. Şunu hissettim. Bir fikir gelir aklınıza ya da bir cümle okursunuz. O anda beyninizde binlerce nöron ortaya karışık bir şeyler çıkarır. İnsanda bunu kağıda dökmek ister. Bu karmaşa yazının içinde sessizce dolaşıyor ama nedense rahatsız etmiyor. O hengameden çıkıp son cümleye ulaştığımızda ise kendimizi zirvede buluyoruz.
Hoşuma gitti. Kökenindeki felsefi yaklaşım muhteşem bir eser üretmeye müsait.

Elinize sağlık.
Ölüm sadece başlangıçtır.

Çevrimdışı Fırtınakıran

  • *
  • 8351
  • Rom: 1
  • Unique Ravenclaw
    • Profili Görüntüle
Ynt: Düşen Kaplanın Islığı
« Yanıtla #12 : 16 Nisan 2015, 12:58:01 »
İlk önce yorumuma kızmadığınız için teşekkürler :)

Ben bu forumda çerçevesinde kimsenin yazılarıma olan eleştirisine kızmadım :). Aksine, eleştirilere kızanlara kızıyorum :D. Ama başta eleştirmekten çekinmenizi anlıyorum. Ne de olsa ben de çok kişiye eleştiri yazarken birkaç kez düşünüyorum. Bunu hepimizin kırması gerek.

Eğer eleştirilere kızarsam bu benim zararıma olur. O nedenle dilediğiniz biçimde eleştirmekten çekinmeyin lütfen.


Başlık oldukça etkileyici. Sırf merakımdan sayfayı açıp okudum. Kısa ve etkili bir giriş olmuş. Şunu hissettim. Bir fikir gelir aklınıza ya da bir cümle okursunuz. O anda beyninizde binlerce nöron ortaya karışık bir şeyler çıkarır. İnsanda bunu kağıda dökmek ister. Bu karmaşa yazının içinde sessizce dolaşıyor ama nedense rahatsız etmiyor. O hengameden çıkıp son cümleye ulaştığımızda ise kendimizi zirvede buluyoruz.

Her şey Yalnız Kurt ve Yavrusu: Düşen Kaplanın Islığı cildinin suçu :). İşte tam olarak bu yazı yukarıda bahsettiğiniz biçimde çıkmıştı.

Teşekkür ediyorum güzel sözleriniz için. O sün cümleyle zirveye çıkma hissini size yaşatabildiysem ne mutlu bana :)