Kayıt Ol

Bir Hikaye Yazarken Nelere Dikkat Edilmelidir?

Çevrimdışı Death0rWictory

  • *
  • 3
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Bir Hikaye Yazarken Nelere Dikkat Edilmelidir?
« : 02 Eylül 2015, 19:15:46 »
Başlangıç seviyesinde olan bir yazar adayı için neler önerirsiniz?Yani kendimi nasıl geliştirebilirim.Nelerle başlamalıyım?Hikayeyi nasıl akıcı hale getirebilirim.Düşüncelerimi yansıtmamda etkili olabilicek püf noktalar nelerdir.Görüş ve önerilerinizi alabilir miyim.http://


Edit: Caps Lock açık başlılık yazmamak ilk önerimiz olsun - Yönetim

Ynt: Bir Hikaye Yazarken Nelere Dikkat Edilmelidir?
« Yanıtla #1 : 08 Eylül 2015, 20:29:24 »
Çok genel bir soru olmuş bu arkadaşım. Birçok hususa dikkat edilmeli, en basitinden yazım, imlâ, noktalama kuralları. Anlamdan önce biçim kovalanmalı. Unutmamak gerekir ki doğru yazım ve biçim, okura duyulan saygıyla doğru orantılıdır.

Bunun dışında, herhalde en büyük tavsiyelerimden biri, okumak isteyeceğin şeyler yaz. Yazdığın şeyi kendine beğendirmezsen ve kendinden emin değilsen başkaları bunu çok kolay anlayacaktır.

Daha ayrıntılı konuşabiliriz, ancak tam olarak neye ihtiyacın olduğunu bilmemiz lazım.

Sevgiler.
"The woods are lovely, dark and deep,  
  But I have promises to keep,  
   And miles to go before I sleep,  
    And miles to go before I sleep."

Sentetik Distopya tüm kitap sitelerinde mevcuttur a dostlar. (Ayrıca, daginikoda.com'a bir bakın derim)

Çevrimdışı Light

  • **
  • 359
  • Rom: 7
    • Profili Görüntüle
Ynt: Bir Hikaye Yazarken Nelere Dikkat Edilmelidir?
« Yanıtla #2 : 08 Eylül 2015, 21:31:05 »
Shopenhauer'ın dediği gibi, özgün ol. Bunun sırrı yazarken düşünmek değil, düşündükten sonra yazmaktır. Çok düşün, ama amacından sapma kurguda ki metinlerinde bütünlük olsun.

Diğer hususlarsa, senin kültürüne ve potansiyeline bağlı.
Alıntı yapılan: W.S.
Yet do thy worst, old Time; despite thy wrong
My love shall in my verse ever live young.

Ynt: Bir Hikaye Yazarken Nelere Dikkat Edilmelidir?
« Yanıtla #3 : 08 Eylül 2015, 23:19:28 »
Shopenhauer'ın dediği gibi, özgün ol. Bunun sırrı yazarken düşünmek değil, düşündükten sonra yazmaktır. Çok düşün, ama amacından sapma kurguda ki metinlerinde bütünlük olsun.

Diğer hususlarsa, senin kültürüne ve potansiyeline bağlı.

Bu konuda farklı bir fikrim var benim. Şahsen, günlerce düşünüp elimde yine hiçbir şeyle kalıyorken, klavyenin başına oturduğumda veya elime kalem kağıt alıp sayfaya ne var ne yok girişerek yazmaya başladığımda, ilk düşündüğümle alakasız ama çok daha içime yatan şeyler ürettiğimi görüyorum. Kimilerine göre, ve ben buna katılıyorum, günde 1000, 2000 kelime -en az- yazmalıyız ki kendimizi geliştirebilelim.

Amaçtan sapmamak için her paragrafın sonunda, 'bu yazdığım ne işe yaradı, yazdığım hikayeye, kurguya, konuya nasıl bir katkı sağladı?' diye kendi kendime sorarım ben mesela. Tavsiye ederim.
"The woods are lovely, dark and deep,  
  But I have promises to keep,  
   And miles to go before I sleep,  
    And miles to go before I sleep."

Sentetik Distopya tüm kitap sitelerinde mevcuttur a dostlar. (Ayrıca, daginikoda.com'a bir bakın derim)

Çevrimdışı Light

  • **
  • 359
  • Rom: 7
    • Profili Görüntüle
Ynt: Bir Hikaye Yazarken Nelere Dikkat Edilmelidir?
« Yanıtla #4 : 10 Eylül 2015, 20:15:58 »
Shopenhauer'ın dediği gibi, özgün ol. Bunun sırrı yazarken düşünmek değil, düşündükten sonra yazmaktır. Çok düşün, ama amacından sapma kurguda ki metinlerinde bütünlük olsun.

Diğer hususlarsa, senin kültürüne ve potansiyeline bağlı.

Bu konuda farklı bir fikrim var benim. Şahsen, günlerce düşünüp elimde yine hiçbir şeyle kalıyorken, klavyenin başına oturduğumda veya elime kalem kağıt alıp sayfaya ne var ne yok girişerek yazmaya başladığımda, ilk düşündüğümle alakasız ama çok daha içime yatan şeyler ürettiğimi görüyorum. Kimilerine göre, ve ben buna katılıyorum, günde 1000, 2000 kelime -en az- yazmalıyız ki kendimizi geliştirebilelim.

Amaçtan sapmamak için her paragrafın sonunda, 'bu yazdığım ne işe yaradı, yazdığım hikayeye, kurguya, konuya nasıl bir katkı sağladı?' diye kendi kendime sorarım ben mesela. Tavsiye ederim.

Yazış stilimiz ve yazdığımız şey farklıdır, değil mi?(Aslında bir bütün, ama yazarın niyetini, aklındakileri belirtirkenki niyeti tamamen stilden anlaşılır.)

Eğer oturup direkt olarak yazarsanız anlattığınız şeyin yakın zaman gözlemi(kesinlikle geniş bir zamanda yapılmamış) olduğunu ve yoğunluğunun pek olmadığını görebiliriz. Aklınızda bulunmayan fikri varmış gibi göstermek için fikir oluşana kadar süslü ve gereksiz cümleleri kullanarak okuyucuyu kandırmaya çalışırsınız. Eğer o an yazıyorsanız etrafınızda bulunan olayların sizi direkt olarak etkilediğini, bilinç altınızda okuduğunuz şeylerin de bu etkilere dahil olduğunu kabul edersiniz. Düşünce oluşurken ve bu fikrin yoğunluğu yayılmamışken bilinçaltı doğrudan etkiler.

E o zaman, yazdığınız şeyin özgün(Tamamen özgün veya biraz özgün diyemeyiz. Bir yazı ya kişinin beynine özgüdür, ya değildir.) olduğunu nasıl iddia edebilirsiniz Tabii size ettiniz demiyorum, sadece havada bırakılacak bir soru bu.

Ama durum böyleyken, ki benim de bunu yapmışlığım var; insanlara gidip de bu benim yazım demek ne kadar aciz ve yüzsüz olduğumu gösterir. Ahmet, Mehmet, Ayşe, Cenk, Fadime, Asil; biri beyninizde bir etki uyandırdı gittiniz yazdınız, bu sizin hikayeniz mi, katkıda bulunan sizin düşünce yetiniz mi? Ee oturunca başka ne düşüneceksiniz ki sizin dünyanız etrafınızdaki insanlar ve yazarlar. Tabii size kalmış karar. :)

Son olarak, iyi yazarların sadece oturup da fikir bulup, bu şekilde dünyaca ünlü olduğunu düşünmekse bu insanların yoğun anlatımlarına saygısızlık olur. Düşünce zamanla oluşan ve gelişen bir şeydir.

Ayrıca yeniden Shopenhauer'den alıntı yapmak istiyorum, belki size bir referans olur;
Alıntı yapılan: Shopenhauer
Bir düşünçe ancak sözcükler dizisi halini alana kadar gerçekten yaşar; o anda taş kesilir ve oracıkta ölür; lâkin tıpkı eski çağlarda yaşamış ve fosilleşmiş bitki ve hayvanlar kadar kalıcı hal alır. Gerçekten de anlık olan düşüncenin varlığı bir kristalin kristalize olduğu an ile kıyaslanabilir.

Bir düşünce sözcüklere dönüştüğü andan itibaren artık ne içimizdeki varlığını sürdürebilir ne de ciddiyetinin derinliğini muhafaza edebilir.

Başkalarının da haberdar olacağı bir şekle büründüğünde içimizdeki varlığı son bulur; tıpkı annesinin doğurduğu bir çocuğun dünyadaki varlığı başladığında annesinin içindeki varlığının sona ermesi gibi.

Bence oturup da öylesine yazan bir insan, bildiği düşünce ve fikirleri, sentezler kafasına göre yazar. Bu hoş değildir ve özgünlükten söz edilemez. Yazarın sadece yazmanın hoş olacağını düşündüğü, böyle bulduğu düşünceleri yazmasıyla karman çorman bir yazar halini alması bir olur. Zira ben böyle bir yazar tanımam, yazar dediklerime saygısızlık olur.
Alıntı yapılan: W.S.
Yet do thy worst, old Time; despite thy wrong
My love shall in my verse ever live young.

Ynt: Bir Hikaye Yazarken Nelere Dikkat Edilmelidir?
« Yanıtla #5 : 11 Eylül 2015, 00:51:35 »
Shopenhauer'ın dediği gibi, özgün ol. Bunun sırrı yazarken düşünmek değil, düşündükten sonra yazmaktır. Çok düşün, ama amacından sapma kurguda ki metinlerinde bütünlük olsun.

Diğer hususlarsa, senin kültürüne ve potansiyeline bağlı.

Bu konuda farklı bir fikrim var benim. Şahsen, günlerce düşünüp elimde yine hiçbir şeyle kalıyorken, klavyenin başına oturduğumda veya elime kalem kağıt alıp sayfaya ne var ne yok girişerek yazmaya başladığımda, ilk düşündüğümle alakasız ama çok daha içime yatan şeyler ürettiğimi görüyorum. Kimilerine göre, ve ben buna katılıyorum, günde 1000, 2000 kelime -en az- yazmalıyız ki kendimizi geliştirebilelim.

Amaçtan sapmamak için her paragrafın sonunda, 'bu yazdığım ne işe yaradı, yazdığım hikayeye, kurguya, konuya nasıl bir katkı sağladı?' diye kendi kendime sorarım ben mesela. Tavsiye ederim.

Yazış stilimiz ve yazdığımız şey farklıdır, değil mi?(Aslında bir bütün, ama yazarın niyetini, aklındakileri belirtirkenki niyeti tamamen stilden anlaşılır.)

Eğer oturup direkt olarak yazarsanız anlattığınız şeyin yakın zaman gözlemi(kesinlikle geniş bir zamanda yapılmamış) olduğunu ve yoğunluğunun pek olmadığını görebiliriz. Aklınızda bulunmayan fikri varmış gibi göstermek için fikir oluşana kadar süslü ve gereksiz cümleleri kullanarak okuyucuyu kandırmaya çalışırsınız. Eğer o an yazıyorsanız etrafınızda bulunan olayların sizi direkt olarak etkilediğini, bilinç altınızda okuduğunuz şeylerin de bu etkilere dahil olduğunu kabul edersiniz. Düşünce oluşurken ve bu fikrin yoğunluğu yayılmamışken bilinçaltı doğrudan etkiler.

E o zaman, yazdığınız şeyin özgün(Tamamen özgün veya biraz özgün diyemeyiz. Bir yazı ya kişinin beynine özgüdür, ya değildir.) olduğunu nasıl iddia edebilirsiniz Tabii size ettiniz demiyorum, sadece havada bırakılacak bir soru bu.

Ama durum böyleyken, ki benim de bunu yapmışlığım var; insanlara gidip de bu benim yazım demek ne kadar aciz ve yüzsüz olduğumu gösterir. Ahmet, Mehmet, Ayşe, Cenk, Fadime, Asil; biri beyninizde bir etki uyandırdı gittiniz yazdınız, bu sizin hikayeniz mi, katkıda bulunan sizin düşünce yetiniz mi? Ee oturunca başka ne düşüneceksiniz ki sizin dünyanız etrafınızdaki insanlar ve yazarlar. Tabii size kalmış karar. :)

Son olarak, iyi yazarların sadece oturup da fikir bulup, bu şekilde dünyaca ünlü olduğunu düşünmekse bu insanların yoğun anlatımlarına saygısızlık olur. Düşünce zamanla oluşan ve gelişen bir şeydir.

Ayrıca yeniden Shopenhauer'den alıntı yapmak istiyorum, belki size bir referans olur;
Alıntı yapılan: Shopenhauer
Bir düşünçe ancak sözcükler dizisi halini alana kadar gerçekten yaşar; o anda taş kesilir ve oracıkta ölür; lâkin tıpkı eski çağlarda yaşamış ve fosilleşmiş bitki ve hayvanlar kadar kalıcı hal alır. Gerçekten de anlık olan düşüncenin varlığı bir kristalin kristalize olduğu an ile kıyaslanabilir.

Bir düşünce sözcüklere dönüştüğü andan itibaren artık ne içimizdeki varlığını sürdürebilir ne de ciddiyetinin derinliğini muhafaza edebilir.

Başkalarının da haberdar olacağı bir şekle büründüğünde içimizdeki varlığı son bulur; tıpkı annesinin doğurduğu bir çocuğun dünyadaki varlığı başladığında annesinin içindeki varlığının sona ermesi gibi.

Bence oturup da öylesine yazan bir insan, bildiği düşünce ve fikirleri, sentezler kafasına göre yazar. Bu hoş değildir ve özgünlükten söz edilemez. Yazarın sadece yazmanın hoş olacağını düşündüğü, böyle bulduğu düşünceleri yazmasıyla karman çorman bir yazar halini alması bir olur. Zira ben böyle bir yazar tanımam, yazar dediklerime saygısızlık olur.

Sanırım yeterince açık olmadım, beni anlamamanız dolayısıyla anlaşılabilir bir durum. Karşımdaki kişinin anlattıklarımı, belirli rasyonel sınırlar dahilinde idrak edeceği varsayımı altında konuştuğum zaman böyle olabiliyor.

Oturup direkt yazmaktan kastım, sıfır birikim ve/veya sıfır bilgiyle klavyenin başına geçip "dıugıoşfsdjfsdfsdşogıdh" şeklinde tuşlara saldırmak, ardından da aralarında anlam taşıyan rastgele kelimeler bir araya getirip onlardan anlam çıkarmaya çalışmak değildi. Süslü ve gereksiz cümleler kurmakla ilgili söylediklerinizi birkaç defa okumak zorunda kaldıysam da ( :) ) bu tür anlatımları hiçbir zaman sevmeyen ve kullanmayan biri olarak sizinle hemfikir olduğumu belirtmek istedim.

Daha önce kimsenin düşünmediği bir şeyi düşünmeye çalışmaktan ziyade, herkesin düşündüğü bir şeyi en iyi şekilde aktarmak gibi bir şey de vardır. Aynı fikri her insan farklı şekillerde söyleyebilir, ancak yalnızca birkaçı bunu bize duyurup kabul ettirebilmiştir. Bir gün öleceğimiz düşüncesini ilk defa düşünen mi bize bunu daha iyi aşılamıştır, yoksa bunu daha iyi anlatabilen mi? Tabii ki de daha iyi anlatabilen.

 Ergo, özgünlüğü fikirde değil, üslupta aramak kanımca daha mantıklı olan yoldur. Ama bu öznel bir konu şu anda. (Normalde değil, ancak tartışmamızın hatrına öyle diyelim.)

"Hiç düşünmeyin, sadece yazın!" dediğimi düşünmeniz biraz üzücü olmuş. Benim demek istediğim, düşüncelerimi elle tutulur malzemelerle destekleyip düzenlemezsem yazmak bitmeyen bir sürece dönüşecektir.

Çevremde düşünürlerden alıntı yapan, yazmak dışında yazarlığa dair her şeyi yapan insanları çok görüyorum. O tür kişilere, hiç yazmadan sadece düşünerek kafalarında bir romanı bitirip tek seferde oturup yazmalarının mümkün olup olmadığını sorduğumda ise, yine bir düşünürden bir referans duyuyorum ve konu birden Kierkegaard'a falan kayıyor. Hepimiz lisede felsefe gördük sonuçta. Ha, 'şekil' falan oluyorlar orası ayrı konu.

Dolayısıyla size de aynı şeyi soracağım. Yazmak, emek işidir. Hem düşünmek hem de yazmak gerektirir. Sadece düşünerek kafanızda bir roman yazdığınız gün, (kafanızda olduğunun tıpkısının aynısı şeklinde basıldığında veya yazmayı bitirdiğinizde yani) haklılığınızı kabul ederim. Elinizi öperim. Kapınızda yatarım.

Benim saygımı hak edecek kişi, bana çok düşündüğünü söyleyen kişi olmayacaktır dolayısıyla. Çabalayan, üreten, ürettiğini geliştirmeye çalışan, yazdıklarını insanlara gösterip "b*k gibi olmuş" cevabını aldığında eksiklerini sorgulayan, yılmayan, Beşiktaş-Fatih arası otobüste Radiohead dinlerken birkaç ulvi şey düşünmekten öteye gidip gerçekten bir şeyler yazan kişiye olacaktır.

Animeden tiksinirim, ancak denk gelip izlediğim bir bölümden örnek vereyim; Rock Lee gibi birine yani.

Şimdi uyumadan önce 2000 kelime yazmak gibi daha verimli bir şey yapacağım. Esenlikle kalın.
"The woods are lovely, dark and deep,  
  But I have promises to keep,  
   And miles to go before I sleep,  
    And miles to go before I sleep."

Sentetik Distopya tüm kitap sitelerinde mevcuttur a dostlar. (Ayrıca, daginikoda.com'a bir bakın derim)

Çevrimdışı Light

  • **
  • 359
  • Rom: 7
    • Profili Görüntüle
Ynt: Bir Hikaye Yazarken Nelere Dikkat Edilmelidir?
« Yanıtla #6 : 11 Eylül 2015, 08:32:32 »
Spoiler: Göster
Shopenhauer'ın dediği gibi, özgün ol. Bunun sırrı yazarken düşünmek değil, düşündükten sonra yazmaktır. Çok düşün, ama amacından sapma kurguda ki metinlerinde bütünlük olsun.

Diğer hususlarsa, senin kültürüne ve potansiyeline bağlı.

Bu konuda farklı bir fikrim var benim. Şahsen, günlerce düşünüp elimde yine hiçbir şeyle kalıyorken, klavyenin başına oturduğumda veya elime kalem kağıt alıp sayfaya ne var ne yok girişerek yazmaya başladığımda, ilk düşündüğümle alakasız ama çok daha içime yatan şeyler ürettiğimi görüyorum. Kimilerine göre, ve ben buna katılıyorum, günde 1000, 2000 kelime -en az- yazmalıyız ki kendimizi geliştirebilelim.

Amaçtan sapmamak için her paragrafın sonunda, 'bu yazdığım ne işe yaradı, yazdığım hikayeye, kurguya, konuya nasıl bir katkı sağladı?' diye kendi kendime sorarım ben mesela. Tavsiye ederim.

Yazış stilimiz ve yazdığımız şey farklıdır, değil mi?(Aslında bir bütün, ama yazarın niyetini, aklındakileri belirtirkenki niyeti tamamen stilden anlaşılır.)

Eğer oturup direkt olarak yazarsanız anlattığınız şeyin yakın zaman gözlemi(kesinlikle geniş bir zamanda yapılmamış) olduğunu ve yoğunluğunun pek olmadığını görebiliriz. Aklınızda bulunmayan fikri varmış gibi göstermek için fikir oluşana kadar süslü ve gereksiz cümleleri kullanarak okuyucuyu kandırmaya çalışırsınız. Eğer o an yazıyorsanız etrafınızda bulunan olayların sizi direkt olarak etkilediğini, bilinç altınızda okuduğunuz şeylerin de bu etkilere dahil olduğunu kabul edersiniz. Düşünce oluşurken ve bu fikrin yoğunluğu yayılmamışken bilinçaltı doğrudan etkiler.

E o zaman, yazdığınız şeyin özgün(Tamamen özgün veya biraz özgün diyemeyiz. Bir yazı ya kişinin beynine özgüdür, ya değildir.) olduğunu nasıl iddia edebilirsiniz Tabii size ettiniz demiyorum, sadece havada bırakılacak bir soru bu.

Ama durum böyleyken, ki benim de bunu yapmışlığım var; insanlara gidip de bu benim yazım demek ne kadar aciz ve yüzsüz olduğumu gösterir. Ahmet, Mehmet, Ayşe, Cenk, Fadime, Asil; biri beyninizde bir etki uyandırdı gittiniz yazdınız, bu sizin hikayeniz mi, katkıda bulunan sizin düşünce yetiniz mi? Ee oturunca başka ne düşüneceksiniz ki sizin dünyanız etrafınızdaki insanlar ve yazarlar. Tabii size kalmış karar. :)

Son olarak, iyi yazarların sadece oturup da fikir bulup, bu şekilde dünyaca ünlü olduğunu düşünmekse bu insanların yoğun anlatımlarına saygısızlık olur. Düşünce zamanla oluşan ve gelişen bir şeydir.

Ayrıca yeniden Shopenhauer'den alıntı yapmak istiyorum, belki size bir referans olur;
Alıntı yapılan: Shopenhauer
Bir düşünçe ancak sözcükler dizisi halini alana kadar gerçekten yaşar; o anda taş kesilir ve oracıkta ölür; lâkin tıpkı eski çağlarda yaşamış ve fosilleşmiş bitki ve hayvanlar kadar kalıcı hal alır. Gerçekten de anlık olan düşüncenin varlığı bir kristalin kristalize olduğu an ile kıyaslanabilir.

Bir düşünce sözcüklere dönüştüğü andan itibaren artık ne içimizdeki varlığını sürdürebilir ne de ciddiyetinin derinliğini muhafaza edebilir.

Başkalarının da haberdar olacağı bir şekle büründüğünde içimizdeki varlığı son bulur; tıpkı annesinin doğurduğu bir çocuğun dünyadaki varlığı başladığında annesinin içindeki varlığının sona ermesi gibi.

Bence oturup da öylesine yazan bir insan, bildiği düşünce ve fikirleri, sentezler kafasına göre yazar. Bu hoş değildir ve özgünlükten söz edilemez. Yazarın sadece yazmanın hoş olacağını düşündüğü, böyle bulduğu düşünceleri yazmasıyla karman çorman bir yazar halini alması bir olur. Zira ben böyle bir yazar tanımam, yazar dediklerime saygısızlık olur.

Sanırım yeterince açık olmadım, beni anlamamanız dolayısıyla anlaşılabilir bir durum. Karşımdaki kişinin anlattıklarımı, belirli rasyonel sınırlar dahilinde idrak edeceği varsayımı altında konuştuğum zaman böyle olabiliyor.

Oturup direkt yazmaktan kastım, sıfır birikim ve/veya sıfır bilgiyle klavyenin başına geçip "dıugıoşfsdjfsdfsdşogıdh" şeklinde tuşlara saldırmak, ardından da aralarında anlam taşıyan rastgele kelimeler bir araya getirip onlardan anlam çıkarmaya çalışmak değildi. Süslü ve gereksiz cümleler kurmakla ilgili söylediklerinizi birkaç defa okumak zorunda kaldıysam da ( :) ) bu tür anlatımları hiçbir zaman sevmeyen ve kullanmayan biri olarak sizinle hemfikir olduğumu belirtmek istedim.

Daha önce kimsenin düşünmediği bir şeyi düşünmeye çalışmaktan ziyade, herkesin düşündüğü bir şeyi en iyi şekilde aktarmak gibi bir şey de vardır. Aynı fikri her insan farklı şekillerde söyleyebilir, ancak yalnızca birkaçı bunu bize duyurup kabul ettirebilmiştir. Bir gün öleceğimiz düşüncesini ilk defa düşünen mi bize bunu daha iyi aşılamıştır, yoksa bunu daha iyi anlatabilen mi? Tabii ki de daha iyi anlatabilen.

 Ergo, özgünlüğü fikirde değil, üslupta aramak kanımca daha mantıklı olan yoldur. Ama bu öznel bir konu şu anda. (Normalde değil, ancak tartışmamızın hatrına öyle diyelim.)

"Hiç düşünmeyin, sadece yazın!" dediğimi düşünmeniz biraz üzücü olmuş. Benim demek istediğim, düşüncelerimi elle tutulur malzemelerle destekleyip düzenlemezsem yazmak bitmeyen bir sürece dönüşecektir.

Çevremde düşünürlerden alıntı yapan, yazmak dışında yazarlığa dair her şeyi yapan insanları çok görüyorum. O tür kişilere, hiç yazmadan sadece düşünerek kafalarında bir romanı bitirip tek seferde oturup yazmalarının mümkün olup olmadığını sorduğumda ise, yine bir düşünürden bir referans duyuyorum ve konu birden Kierkegaard'a falan kayıyor. Hepimiz lisede felsefe gördük sonuçta. Ha, 'şekil' falan oluyorlar orası ayrı konu.

Dolayısıyla size de aynı şeyi soracağım. Yazmak, emek işidir. Hem düşünmek hem de yazmak gerektirir. Sadece düşünerek kafanızda bir roman yazdığınız gün, (kafanızda olduğunun tıpkısının aynısı şeklinde basıldığında veya yazmayı bitirdiğinizde yani) haklılığınızı kabul ederim. Elinizi öperim. Kapınızda yatarım.

Benim saygımı hak edecek kişi, bana çok düşündüğünü söyleyen kişi olmayacaktır dolayısıyla. Çabalayan, üreten, ürettiğini geliştirmeye çalışan, yazdıklarını insanlara gösterip "b*k gibi olmuş" cevabını aldığında eksiklerini sorgulayan, yılmayan, Beşiktaş-Fatih arası otobüste Radiohead dinlerken birkaç ulvi şey düşünmekten öteye gidip gerçekten bir şeyler yazan kişiye olacaktır.

Animeden tiksinirim, ancak denk gelip izlediğim bir bölümden örnek vereyim; Rock Lee gibi birine yani.

Şimdi uyumadan önce 2000 kelime yazmak gibi daha verimli bir şey yapacağım. Esenlikle kalın.


Ben özgünlüğü hem fikirde hem üslupta ararım. Ee sizin stilinizde tartışma amacınızın bilgi paylaşmak, orta noktaya varmak, bir şeyler türetmek değil de sadece ve sadece psikolojik baskı kurmak, stille üstünlük kurma amacı güdmüşsünüz. Belli olduğu gibi böyle bir şey sizin için mümkün değil. Tutarlı yorumla tutarsız ve anlamaya çalışmayan, yazma amacı saf olmayan yorum bir olur mu?

Peki bunu nerden anlıyorum? Söylemediğim şeyleri söyleyip eleştirmek, "Sen yap da görelim!?!?" demeniz hem sizi tutarsız hem de saldırgan yapıyor. Ha en önemlisinş unutmuşum pardon, komikti. Hazmedemiyorsanız ben böyle düşünmüyorum demeniz yeterli, kendinizi küçük düşürmenize gerek yok.

Sizi doğru anladığımı doğrulamış oldunuz da, nedir bu savunma mekanizması onu anlayamadım. Size "'Düşünmeden yaz!' dediniz!" mı demişim? Dadaist olabilecek potansiyeliniz olduğunu düşünerek küstahlık yapmıyor musunuz?(Savaş mı gördünüz?) 

Tartışma amacınız saçmalıktan ibaret olup anlamayı reddettiğinizden sizinle herhangi bir bilgi alışverişi yapmayı düşünmüyorum.
Alıntı yapılan: W.S.
Yet do thy worst, old Time; despite thy wrong
My love shall in my verse ever live young.

Ynt: Bir Hikaye Yazarken Nelere Dikkat Edilmelidir?
« Yanıtla #7 : 11 Eylül 2015, 09:02:11 »
Yalnızca üslup ile üslupla kuvvetlendirilmiş fikir arasındaki farkı lütfen ayırt etmeyi öğreniniz. Fikrin aktarıldığı üslupta en ufak bir tepeden bakma çabası gördüğümde gereken şekilde cevap vermeyi toplumsal bir görev olarak görüyorum kendim için.

Bir şeyleri yine fark ettiğiniz üzere yazarak türetmeyi hedefliyordum, ancak tabii ki siz saf düşüncelerinizle dışarıdan katılabilirsiniz. :)

"Sen yap da görelim" sözü genellikle "daha iyisini yap da görelim" anlamında kullanılırken, benim kişinin yazmasındaki, yapmasındaki önemi bunun tam tersi olarak aktarmış olmam da sizin saf düşünce dünyasında biraz fazla kaldığınızdan ötürü yazılı metinlere biraz yabancı kalmış olduğunuzu gösteriyor. Dilerseniz tekrar okuyabilirsiniz yazdıklarımı. Ben asla "yap da görelim" demedim. Ben sadece "yap" dedim. Yazmayan yazar kişisi olmayın dedim. Yazmadan, yazmayı tartışmanız sizi komik duruma düşürür dedim.

Buradan çıkarabileceğim sonuç da ancak yazmak konusundaki anlayış ve yetinizin komedi anlayışınızla aynı olduğunu, çöp olduğunu görebiliyorum.

Sizinle farklı düşünen herkesin kendini küçük düşürüyor olduğunu düşünmek ise çok ilginçmiş, ancak tabii ki saf düşüncelerinizi kelimelere aktarmada çektiğiniz zorluktan dolayı yine yazılarınızda bir anlam belirsizliği olduğundan net bir şey söylemek zor.

Sanırım sizin tekniğiniz belirsizlik içinde yüzen cevabımsı çabalar üretip, sonrasında açıklayamayacağınız imaları reddetmek olsa gerek, veyahut da kendi yazdıklarınızı da pek anlamıyorsunuz ki o durumda ben size yardımcı olmak zorunda değilim. (Belki Shopenhauer olur ama?) Bu gibi durumlarda küstahlık yapmak gibi bir lüksüm olabiliyor, size katılmamak küstahlıksa eğer.

Bir insan ne kadar saçma olursa olsun ister istemez mutlaka haklılığını kanıtlamaya çalışır. Elinde malzemesi (veya alıntıları :) ) kalmadığında da sizin yaptığınız gibi ad hominem'e yönelir. Takdir edersiniz ki bilgi alışverişi için bilginin var olması lazım.

Bilgi paylaşma, orta noktaya varma, bir şeyler türetme amaçlı konuşmaya çalışıp, aldığım cevap bir adet Sofi'nin Dünyası kitabıyla 17 yıllığına bir kafeste tek başına bırakılmış ve bu 17 yılın yalnızca bir haftasında bu kitabı okumaya çabalamış bir babununkiyle eşdeğer olduğunda üslubum değişebiliyor. İlla yapıcı, orta noktaya varıcı bir yorum görmek isterseniz, size ilk yazdığım cevabı okuyabilirsiniz.

Müsaadenizle işe gidiyorum, öpüyorum.
"The woods are lovely, dark and deep,  
  But I have promises to keep,  
   And miles to go before I sleep,  
    And miles to go before I sleep."

Sentetik Distopya tüm kitap sitelerinde mevcuttur a dostlar. (Ayrıca, daginikoda.com'a bir bakın derim)

Çevrimdışı Fiddler

  • ***
  • 565
  • Rom: 32
  • Bazen Herkes Duysun Diye..
    • Profili Görüntüle
    • A. Orçun CAN
Ynt: Bir Hikaye Yazarken Nelere Dikkat Edilmelidir?
« Yanıtla #8 : 11 Eylül 2015, 11:14:00 »
Başlangıç seviyesinde olan bir yazar adayı için neler önerirsiniz?Yani kendimi nasıl geliştirebilirim.Nelerle başlamalıyım?Hikayeyi nasıl akıcı hale getirebilirim.Düşüncelerimi yansıtmamda etkili olabilicek püf noktalar nelerdir.Görüş ve önerilerinizi alabilir miyim.http://


Edit: Caps Lock açık başlılık yazmamak ilk önerimiz olsun - Yönetim

 :inca

Dayı siz ciddi misiniz? Tansiyonlar, şekerler yerinde mi?

Biri foruma girmiş, heyecanla "nasıl daha iyi hikaye anlatırım?" diye soruyor (ki profiline bakacak olursak bir daha dönmeye de niyetli değil), altında toplam 4 testis "tartışma" ayağına birbirine çarpıyor da çarpıyor.

Yemişim sizin yazdıklarınızı da okuduklarınızı da, birbirinize giydirmelerinizi de.

Dışarıda zaten bir dünya çirkinlikler dönüyor,  bari burada birbirimize güzel kalabilelim.

Herkes bu kadar meraklıysa da açılsın forumda "Rıhtım Giydirmece" diye bir bölüm, sabahtan akşama kadar birbirinizi tokatlayın.
Saatleri Ayarlama Enstitüsü okuyalım..

Çevrimdışı Elendil_XX

  • ***
  • 504
  • Rom: 6
    • Profili Görüntüle
Ynt: Bir Hikaye Yazarken Nelere Dikkat Edilmelidir?
« Yanıtla #9 : 12 Eylül 2015, 12:48:02 »
Arkadaşlar bu tartışmanın dışarıdan bir müdahale olmadan sonlanmaması çok üzücü oldu. O nedenle bunu lütfen devam ettirmeyelim. Devam ettirenler forumdan 3 gün uzaklaştırılacaktır. Ayrıca andreyfyodorovich isimli arkadaşımızın Fiddler'a verdiği ("." gerekçeli) eksi rom gereksiz (bkz. Rıhtım Kanunları 12: "Gereksiz yere ısmarlanan ya da çalınan romlar silinir.") bulunduğu için silinmiştir.