Kayıt Ol

İlginç Haberler

Çevrimdışı boromir

  • **
  • 374
  • Rom: -4
    • Profili Görüntüle
İlginç Haberler
« : 19 Mayıs 2010, 19:18:06 »
evet arkadaşlar bu başlık altında sizlere birbirinden ilginç haberlerle geleceğim sık sık.


1:Mayaların kehanetlerini duymuşsunuzdur. Maya takvimlerinin sırlarının çözülmesiyle yavaş yavaş bu kehanetler ortaya çıkıyor. Tüm dünyayı bekleyen büyük tehlike maya takvimine göre 22 Aralık 2012′de gerçekleşecek. Bazılarımız düşünebilir taa o zamandan nasıl tahmin edilebilirki diye. Haklı olabilirsiniz fakat bilimsel olarak dünyanın 4 kez kutup değiştirdiği ortadadır ve bu 4 değişimde maya kehanetlerinin içindeydi. Bu demek oluyorki mayalar birşeylerin  önceden farkında olarak tahminde bulunmuşlardır. Tahminlerini takvimler aracılığıyla şimdiki nesile aktarmış oluyorlar böylelikle. İşte mayaların takvimi




Peki mayalara göre 2012′de ne olacak.2012 de dünyaya çarpacak olan bir gezegen türlü felaketlere yol açacak. Dev tsunamiler,depremler,volkan patlamaları gibi felaketler dünyayı yeni bir çağa sokacak. Maya takviminde 22 aralık 2012  zamanların sonu olarak ifade edilmekte. 2 yıllık bir yanılma payı olduğu söylenmekte. Maya Takvimi’nin kullandığımız Gregoryen Takvimi’ne çevrilişinde MÖ 1′den MS 1′e geçilmiş olmasıdır. Aradaki 0 atlanmıştır. Burada 2 yıllık bir hata payı olduğuna dikkat çekilmiştir. Aslında bu dünyanın sonu değil yeni bir başlangıç,sadece dünyanın kıta şekillerinin fiziksel olarak değişmesi. Büyük kıtaların sular altında kalması gibi birşey.Maya kehanetini doğrulayıcı bir diğer noktaya geçelim.

Tanrıların Gezegeni Marduk

 

Gaz gezegen olarak bilinen marduk 3657 yılda bir dünyaya çok yakın geçerek çeşitli felakatlere yol açmıştır. Kimi kaynaklara göre büyük Nuh tufanının nedenide Marduk gezegeninin dünyaya çok yakın olarak geçmesiydi. Bilimsel araştırmalara göre Marduk gezegeninin 3657 yıllık süresi 2012 de doluyor. Yani 2012′de dünyayı yine birbirine katması muhtemel. İşte burada merak edilen maya takvimindeki büyük tufanın Marduk ile bir ilgisinin olup olmadığı. Marduk yeni bir tudan oluşturabilir ve dünya sular altında kalabilir.


Kayıp Kıta MU

Sizlere okuduğum bir kitabı örnek göstermek istiyorum. Birkaç forumda “madem böyle bir felaket olacak birdaha nasıl insanlık düzelecekki” tarzı yazılar okudum. Bilgiustam’dada öyle düşünenler olabilir. İşte burada size örnek göstereceğim konu Kayıp Kıta MU. Bilmiyorum daha önce duyanlarınız oldumu Türk’lerinde Mu kıtasından olduğu iddaa edildi. Bunun imkansız olmadığına inananlardanım. Size Mu kıtası hakkında kendimce bilgiler vermeye çalışacağım. James CHURCHWARD çözdüğü tabletlerde ilk insanın Mu kıtasından çıktığını iddaa etmiştir. Mu kıtası bugünkü pasifikte M.Ö 200.000 ve 70.000 arasında varolan büyük bir uygarlıktı.  Mu kıtasındaki insanların bugünkü teknolojiden çok daha yüksek bir teknolojiye sahip oldukları muhteşem bir uygarlık kurdukları tabletlerden çıkarılmıştır. Yani tabletlere göre ilk insan tüm bilgilere sahip olarak yeryüzüne Mu kıtasının olduğu bölgeye indirilmiştir. Bunu duyunca çoğunuzun şimdi diyeceği gibi bende o zaman yamyamlar,ilkel uygarlıklar,mağara dönemleri nasıl oluştu dedim. Okudukça soruma cevap aldım. Mu kıtasındaki insanlar muhteşem uygarlıklarında yaşarken dev yanardağ patlamaları,depremler kıtayı sular altına gömmüştür. Büyük bir kıta olduğundan bazı bölgeleri su yüzünde kalmıştır ve kurtulan bazı insanlar kendilerini kurtarıp dünyaya yayılmışlardır. İnsanların böyle büyük bir felaketten sonra yoksulluk ve açlık içindeyken birbirlerini yemeleri bana mantıksız gelmedi. Şuan için düşündüğümüzde böyle bir felakette hala yaşayabilmekten başka bişeyler düşünecek  insanlar olduğunu düşünmüyorum. O zamanda insanlar sadece hayatta kalmak için çabalamışlardır ve sonuçta ilkellik,yamyamlık gibi topluluklar ortaya çıkmıştır. Derince düşündüğümüzde pekte mantıksız gelmeyeceğini düşünüyorum. Ulu önder Atatürk’ün bu konu hakkında ekip kurdurduğu ve Mu kıtası hakkında araştırmalar yaptırdığıda bilinenler arasında. İnsanlık böyle bir felaket olduysa yeniden nasıl bugünkü teknolojiye kavuştuysa yeniden bunu başarmaması için bir neden göremiyorum.

 kayıp kıta:


Benzeşen bir nokta olduğundan bu örneği verdim.Mardugun çarpmasıyla belkide amerika kıtası sular altında kalıcak.Maya kehanetlerinin gerçek çıkması ise bu korkuyu dahada arttırmakta.İnsanlar şimdiden önlemler almaya başladılar bile.Bu önlemler çok sert rüzgarlardan korunmak için yeraltı şehirleri,Dev dalgalardan korunmak için yüksek yerlere sığınaklar bunlara örnek gösterilebilir.İnsanlığı neyin beklediğini şuan için kesin olarak bilemiyoruz.Ama mayalara göre bir çağ kapanıp yeni bir çağ açılacak.22 Aralık 2012′de tarihin ne kadar doğru ne kadar yalan söylediği ortaya çıkacaktır.



Devamı: http://www.bilgiustam.com/22-aralik-2012de-dunyaya-ne-olacak/#ixzz0oOPGmkOM



2:
 NASA: 2012'de ne olacak ?!

--------------------------------------------------------------------------------

Kötü bir kehanet gibi rapor.

NASA'nın yeni ortaya çıkan raporu, ilk kez farklı bir felaketi öngörüyor ve olası bir tarih de veriliyor: 12 Eylül 2012.

Amerikan Havacılık ve Uzay Dairesi'nce (NASA) hazırlanan raporda, şimdiye kadar pek de düşünülmeyen, farklı bir felaketten söz ediliyor. Raporda ne küresel ısınma, ne depremler, ne süper-volkan, ne göktaşı çarpması var.

Raporda, Güneş'te meydana gelmesi beklenen büyük bir fırtınadan söz ediliyor. Bunun, Dünya'da yaratacağı etkiler ise "kötü bir kehanet" ya da bir korku filmi senaryosundan farksız...

Güneş yüzeyinde meydana gelen büyük fırtınalarla ortaya çıkan plazma toplarının Dünya'daki enerji şebekelerini çökerterek insanlığı mutlak bir çöküşe sürükleyebileceği uyarısı yapılıyor.

NASA'nın Amerikan Ulusal Bilimler Akademisi'yle ortaklaşa hazırladığı raporda, Güneş'te meydana gelen enerji patlamalarının bugüne kadar Dünya'daki enerji ve iletişim hatlarında görece kısa süreli ve küçük çaplı hasarlara yolaçtığı, ancak büyük çaplı bir patlamanın Dünya'nın manyetik alanına muazzam bir hasar verebileceği kaydedidildi.

Bahsi geçen patlamalardan bugüne kadar kayıtlara geçen tek örneğin 1859'da yaşanan "Carrington Olayı" olduğu belirten uzmanlar, benzer bir patlamanın Kuzey Amerika, İskandinavya, Avrupa ve Çin üzerinde on yıllarca onarılamayacak tahribata yolaçabileceğini söylüyor.

Güneş yüzeyindeki olası bir büyük patlamanın, Dünya'da saatler içerisinde tüm enerji hatlarını eriterek kullanılamaz hale getirebileceği, bunun sonucunda da altyapının çökeceği ve insanlığın Taş Devri'ne dönüş yaşayacağı öngörülüyor. NASA'nın raporunda böyle bir felaket için olası bir tarih de veriliyor: 12 Eylül 2012...
 
kaynak:http://www.veteknoloji.com/nasa--2012-de-ne-olacak--15107--0.html

öhö öhö böyle ölmek istemem :fringa
Allah sonumuzu hayır etsin ne diyelim...

işte 3. haberim :


Nostradamus'un Gerçekleşen Kehanetleri
 
 
 
Nostradamus'un Gerçekleşen Kehanetleri
Geleceği sezinleyen kişilerin belki de en ünlüsü, Nostradamus'tur. 1500'lü yıllarda yaşayan·Doktor Michele de Nostradamus, daha o yıllardan günümüze kadar uzanan bir çok siyasi, ekonomik ye toplumsal olayı bilebilmiştir. Bu nedenle bir çok devlet adamının ilgisini çekmiş, dörtlüklerden ve yüzlüklerden oluşan ve kehanetlerinin yer aldığı ünlü kitabı, yüzyıllar boyunca en çok okunan kitaplardan biri olmuştur.

Nostradamus'un yazdıklarının yoruma açık olduğunu ve istendiği şekilde anlaşılabileceğini söyleyenler de vardır. Ancak Nostradamus kendi ifadesine göre bunu bilinçli yapmıştır.

Kendi ölümünü bile bir gece öncesinden bilen Nostradamus'un İspanya İç savaşı'nı, Enver Sedat'ın suikasta kurban gideceğini, Sovyet devrimini, Hiroşima'ya atılan atom bombasını 1500'Ierde yazdığını bilmek, insana gerçekten çok şaşırtıcı gelmektedir. Geleceğe ilişkin kehanetlerini bugün okumak ise adeta bir tarih kitabını okumaya benzer. Yalnız cümle kuruluşlarında geçmiş zaman yerine, gelecek zaman kullanılmıştır.

KEHANETLER
Fransız devriminin birçok aşamasını çeşitli dörtlüklerde veren Nostradamus, bazı konuları oldukça ayrıntılı tahmin edebilmekteydi. İşte bir örnek, Kraliçe Marie Antoinette ve Angouleme Düşesi'nin Temple zindanındaki halini veriyor:

Tutsak kraliçe doğurduğuna bin pişman
Görüp görüp kızının gün günden solduğunu
Koca zindan inim inim Düşes çığlıklarından
Angouleme Düşesi bu, kocası amcaoğIu.

1719 Devrimi ve SSCB'nin kuruluşu ise söyle anlatılıyor:
Siz savaştan sonra görün o ülkeyi
Bir güce ulaşacak en üst düzeyde
Yeni bir önder gelecek taşra kökenli
O güç dağlar aşacak, inecek denizlere

Ülkemize ilişkin çeşitli kehanetlerden biri de Cumhuriyet'in kuruluşu ve Mısır'ı kaybediş:
Bütün yasalar değişecek temelden
Türkiye de işte böyle bir devrimle
Ve Mısır toprağı gidecek elden
Para değişecek, para birimi de

Hitler'in iktidara gelişi ve Mein Kampf (Kavgam) adlı eseri hakkında şöyle diyor.
Kitleyi kurtarırım gibi yalan laflarla
Halkını köle, Ülkesini edecek zindan
Yani bir cumhuriyetin binip sırtına
Kavga, diyecek, beş on sayfa açıp kitabından

Sovyetlerin Afganistan'ı işgali de yer alıyor Nostradamus'un kehanetleri arasında:
Ruslar girecek Afganistan'a
Şiilerse açık sanacak bu yerleri
Afganlara karşı koyacak omuz omuza
Ama kırılacaktır dirençleri

Sovyetlere karşı nükleer silahların kullanımı olarak yorumlanan ancak yakın zamanlarda meydana gelen Çernobil Nükleer Santral kazası da göz önüne alındığında belki de bu olayı anlatan bir dörtlük:
Bir patlama, bir alev yükselecek Doğuda
Bir daire içinde çığlıklar, ölüler
Gürültü, yalaz yayılacak Rus toprağına
Savaş, ateş ve kıtlık, herkes ölümü bekler

SSCB ve ABD arasındaki barış görüşmeleri ise söyle yer almış kehanetlerde:
Süper devletlerin başkanları arasında
Sürüp gidecek barış konulu görüşmeler
Ne var ki varamayacaklar bir sonuca
Çünkü herkes gibi sağduyulu değiller


kaynak:http://www.gizliilimler.tr.gg/Nostradamus-h-un-Ger%E7ekle%26%23351%3Ben-Kehanetleri.htm

ve 4. haber:


Nostradamus`un Kehanetleri Gerçek Mi Oluyor?

SABAH`ın büyük ilgi gören `Nostradamus` dizisini hafta içinde takip edemeyenler için en özel bölümler Aktüel Pazar`da. Bu kehanetler sizi ürpertecek. 

Yaşanan pek çok doğal afet ve gündeme damgasını vuran pek çok gelişmeden sonra gündeme gelen Nostradamus, son olarak Endonezya depremleriyle ilgili kehanetleriyle tartışma konusu oldu. Bu depremler kahinin bahsettiği `sonun başlangıcı` olabilir mi? Nostradamus`un dünyanın sonu ile ilgili gördüğü iki tarih var: 2012 ve 3797... Kahinin bu iki rakamı niye verdiğini iki ünlü `şifre çözücü` şöyle yorumluyor: Nostradamus, dünya ile kehanetlerini 2012 yılına kadar görüyor. Ancak yüzeysel kehanetler ise 3797`ye kadar devam ediyor. Bazıları, detaylı olarak kaleme aldığı 2012 tarihini `kıyamet` olarak yorumlarken Amerikalı Tad Mann, `Nostradamus, Yüzyıllar`ın (kehanetlerini topladığı kitabın adı) girişinde 3797 yılından bahsetmektedir. Ancak kehanetlerini 2000`li yıllarla sınırlandırır. Böylece kehanetlerini 2000`li yıllarla sınırlamış olur`` diyor. Mann, bu açıklamasıyla Nostradamus`un gözüyle kıyametin 2012`de olmayacağının da altını çizer. 2050`YE KADAR SAVAŞLAR 3797 yılındaki sonla ilgili en detaylı araştırma da Peter McHoll tarafından yapılmış. McHoll`a göre, 3797 rakamı, son günün tarihini vermektedir. Kahinin hesap sistemine göre bu tarihle beraber insanlığın dördüncü büyük çağı biter ve `saat` durur. McHoll, Nostradamus`un astrolojik takvimine şöyle dikkat çeker: `Hz. İbrahim ile birlikte Koç Çağı başladı. İnsanoğlu Yaratıcısı`nın bilincine vardı. Hz. İsa ile birlikte Balık Çağı başladı. Şu anda ise Kova Çağı`nda bulunmaktayız. Ve bu çağda doğal afetler dünyanın kapısını çalacak. Bu da insanoğlunun yeteneklerinin koşullara uyum sağlamasını sağlayacak.`` McHoll`a göre Nostradamus Kova Çağı sonrası bin yıllık bir dönem görüyor. Sona doğru girilecek bu bin yıllık dönemde `barış çağı` yaşanacak. McHoll`un yorumlarına göre, 2050 yılına kadar büyüksavaşlar olacak. Avrupa büyük acılara gebe kalacak ve Almanya tekrar ikiye bölünecek. Almanya`nın yeniden birleşeceği 2050 yılına kadar savaş ve hastalıklarla boğuşacak olan yaşlı dünya, bu tarihten sonra 26 yıl sürecek bir huzur dönemine giriyor.


ÖNGÖRÜLERİNDE TÜRKİYE DE VAR Nostradamus`a göre III. Dünya Savaşı 2076`da meydana geliyor. (Bir kısım şifre çözücüler III. Dünya Savaşı`nın tarihi için 1987`yi gösterirken McHoll, Nostradamus`un ne kadar süreceği belli olmayan bu savaşın tarihini 2076 olarak gördüğünü iddia ediyor.) Fransız kahin, `büyük kaos` dönemi dediği IV. Dünya Savaşı`nın tarihini de belirliyor: 2106!.. Kahinin hesabına göre, üç kuşak sonramız `en kanlı dünya savaşı` ile tanışıyor ve bu savaş 25 yıl sürüyor. Astrolojiden faydalanarak kehanetlerinde kesin zamanlama verileri kullanan ilk kahin Nostradamus, öngörülerinde Türkiye`ye de yer ayırıyor. Türkiye ile ünlü kahinin iki kehaneti bulunuyor: Deprem ve savaş. Fransız şifre çözücü Jean-Charles De Fontbrune`ye göre, Türkiye ilk olarak ikinci cildin 52`nci dörtlüğünde geçiyor: Atina ile savaş Geceler boyunca yeryüzü sallanacak, Sonraki baharda iki kez daha olacak Korent, Efes boğulacak denizde Yiğit şampiyonlar savaşa girecek Üçüncü satırdaki Korint Yunanistan`ı, Efes ise bazılarına göre İzmir`i bazılarına göre Türkiye`yi temsil ediyor. Fontbrune`ye göre, ilk satırda bahsedilen depremler Güney Asya`da oluyor. Depremler `sonraki bahar`da da devam ediyor. Bu tarihin 2005 ya da 2007 olduğuna inanılıyor. Fontbrune`un ismini veremediği bir ülke iki deniz (Ege ve Karadeniz) arasından geçerek Yunanistan ve Türkiye`ye karşı yola çıkacak. Ardından iki ünlü askeri savaşa girecek. 16. yüzyıl Avrupası`nda yaşayan bir gelecek `mühendisi` olarak, büyüye ve gizeme dolanmış olan bu karmaşık, yüze göze bulaştırılmış ketum sanatı Nostradamus daha bilimsel bir hale getirdi. Bu yorumu yapan New Yorklu şifre çözücü Peter Lorie, birçok uzmanın kahinin dörtlüklerinde 2012 yılına dikkat çektiğini, ama insanoğlunun ilk önce 2007 yılına önem vermesi gerektiğinin altını çiziyor. `Nostradamus`un kehanetlerine göre 21. yüzyılın ilk yılları yeni olaylara gebe. Bunda insanların dünyayı anlamayışlarının ve bulundukları gezegenin hayatıyla kendilerinkinin eşzamanlı olduğunu fark edemeyişlerinin de payı olduğuna dair şüphe yok` yorumunu yapan Lorie, ünlü kahinin Yüzyıllar adlı eserinden örnekler veriyor: Dünya, baharda geceler boyu sallanacak; Asya iki deniz arasında olacak Dünya`nın merkezinden çıkan volkanlar, New York civarında sarsıntılara sebep olacak. İki büyük kabahat uzun bir savaşa tutulacak Ve sonra Syracuse yeni bir nehri kızıla boyayacak Mars, Merkür ve Ay bir araya geldiğinde, Hindistan`ın güneyine ve Asya`ya doğru Büyük kuraklıklar olacak Ve dünya depremlerle titreyecek


ALTIN ÇAĞ GELECEK Nostradamus, Ortadoğu kökenli bir Mehdi`nin Asya`da belireceğini ve onun gelişiyle 2016-2020 yıllarında dünyada Altın Çağ`ın başlayacağını söylüyor: `Sürekli yaşamın sırrının izlerini süren, zamanın ardındakileri görebilen, o zamana kadar akıl edilememiş bağıntıları çözümleyen kişi...` Ünlü Alman edebiyatçı Goethe`nin bu satırlarla tasvir ettiği Nostradamus için uzmanlar, sadece savaş, kan, gözyaşı ve felaketleri gördüğü gerekçesiyle `karamsar kahin` yakıştırması yapıyor. Kahin, Mehdi`den kitabın onuncu cildinin 75`inci dörtlüğünde bahsediyor: Uzun süredir beklenen kişi hiç dönmeyecek Avrupa`ya; Asya`da ortaya çıkacak Hermes`in birliğinden gelen biri, Doğu`nun bütün krallarının üstünde ünlenecek. Şifre çözücüsü R. W. Velch bunu şöyle yorumluyor: `Kahin `beklenen kişi` ile Mehdi`yi kastediyor. Ve Mehdi Asya`da ortaya çıkıyor.` Ancak üçüncü satır Velch ve diğer şifre çözücüler arasında tartışma başlatıyor: Hermes`in birliğinden gelen biri Hermes, Mısır mitolojisinde `Tanrıların mesajcısı`dır. Yani Nostradamus, Asya`da ortaya çıkacak bu liderin aslında Ortadoğu`dan, Mısır`dan geleceğini görmüş olabilir. Bu nedenle Velch ve diğer şifreciler de bu satırı `Ortadoğu kökenli Mehdi Asya`da belirecek` diye özetliyor. Peki Mehdi ne zaman gelecek? Şifre çözücüler, bu tarihi `Altın Çağ` olarak yorumluyor. Peter Lorie, savaşların ardından insanoğlunun güzellik ve barışla tanışacağı bu çağın başlangıç tarihini dahi veriyor: 2016- 2020. Lorie`nin bir diğer iddiası da `kötülüğün iyilikle savaşı` ile ilgili... Kahinin II. Henry`ye yazdığı mektubu inceleyen Lorie, son satırlara dikkat çekiyor: `Bugün ve biraz zaman sonrası yok olacak. Bu uzun süren dönemden sonra Satürn`ün saltanatı, Altın Çağ yeniden başlayacak. Kullarının acısını hisseden yaratıcı, Tanrı, Şeytan`a dipsiz kuyunun derinliklerine gidip orada bağlı kalmasını emredecek. Daha sonra Tanrı ile insanoğlu arasında evrensel bir barış başlayacak. Ve Şeytan bin yıl boyunca orada bağlı kalacak. Ve daha sonra bağlarından kurtululacak.` Lorie`nin iddiasına göre, Kahin `evrensel barış` kelimesi ile Mehdi`nin geleceği Altın Çağ`a dikkat çekiyor. Nostradamus`un 1000 yıl süreceğini gördüğü Altın Çağ`dan sonra şeytan dünyaya geri dönecek.
 
kaynak:http://www.tumgazeteler.com/?a=803281

Çevrimdışı boromir

  • **
  • 374
  • Rom: -4
    • Profili Görüntüle
Ynt: Kesin Oku: İlginç Haberler
« Yanıtla #1 : 19 Mayıs 2010, 19:33:44 »
ben kehanetlere inanmam ama açıkçası "2013'te görüşürüz" de demek istiyorum yani.

Çevrimdışı Elendil

  • **
  • 325
  • Rom: 8
    • Profili Görüntüle
Ynt: Kesin Oku: İlginç Haberler
« Yanıtla #2 : 19 Mayıs 2010, 19:35:58 »
Şu bilinçlenme falan daha çekici geliyor bana daha iyi hiç değilse psişik özellikler artar. ;D Tırsıyorum. :blink  


Çevrimdışı boromir

  • **
  • 374
  • Rom: -4
    • Profili Görüntüle
Ynt: Kesin Oku: İlginç Haberler
« Yanıtla #3 : 19 Mayıs 2010, 19:41:12 »
bir kehanette benden :2011 de fifa 2011 çıkacak ;D


bu da işin komik yanı ama tırmıyor değilim.
 :blink

Çevrimdışı boromir

  • **
  • 374
  • Rom: -4
    • Profili Görüntüle
Ynt: Kesin Oku: İlginç Haberler
« Yanıtla #4 : 19 Mayıs 2010, 21:31:30 »
5. haber de burada:


Dünyayla iletişim kurmak isteyen uzaylılara mektup yazmalarını öneren bilim adamlarına göre, telsiz sinyalleri yerine uzay sondasıyla bilgiler göndermek, enerji sarfiyatı açısından daha mantıklı.

Radyo sinyallerinin uzun mesafelerde yok olduğuna dikkat çeken Rutgers Üniversitesi bilim adamı Christopher Rose, sinyal gönderdikçe daha fazla enerji harcamak zorunda kalacaklar, diyor Nature dergisinde. Ayrıca uzayda bir noktayı geçen sinyaller bir daha duyulmamakta. Rose ve ekibi şimdi 1000 ışık yılı uzaklığa bir mesaj göndermek için ne kadar enerji gerektiğini hesapladı. Sonuca göre Dünyada bulunan tüm bilgiler bir gramlık madde üzerine yüklenebilmekte. Bu bilgilerin ışık hızının % 0,1’i kadar hızlandırılabilmeleri için on tonluk kapsüle yerleştirilmeleri gerekiyor, bu şekilde zararlı ışınlardan da korunabilirler.

Aynı miktarda veriyi telsizle göndermek çok daha fazla enerji gerektirir, diyen araştırmacılar, ayrıca radyo sinyallerinin sadece duyulabileceği zaman gönderildiklerini de anımsattılar.

Oysa yazılı bir haberin ömrü neredeyse sınırsızdır.

Daha dikkatli olun!

Aynı şey bizimle iletişim kurmak isteyen uzaylılar için de geçerli. Rose, astronomlara daha dikkatli olmalarını öneriyor. Sonuçta diğer galaksilerdeki canlıların mesajları ayaklarımızın altında olmasına rağmen gözden kaçırılıyor olabilir.

Rose örneğin bu tür mesajların asteroit içinde organik madde olarak dünyaya ulaşmış olabileceğini düşünmekte.

Bilim adamları bununla birlikte önerilerinin sadece uzaktaki gezegenler için geçerli olduğunu, 1000 ışık yılı mesafeden daha yakında bulunanların radyo dalgalarıyla iletişim kurmalarının daha uygun görüyorlar.


kaynak:http://depkac.com/guncel-olaylar/4573-uzaylilara-bize-sinyal-gondermeyin-mektup-yazin/

6. haber:

Uzaylıları Ölüm Döşeğinde İtiraf Etti
Ölümden 1 yıl sonra mektubu açıldı. Amerikan ordusunun 60 yıllık sırrı ortaya çıktı. Amerikalı eski bir askeri yetkili, 60 yıl önce ABD'nin New Mexico eyaletindeki Roswell askeri üssü yakınlarına düşen cismin içinde uzaylı cesetleri de bulunan bir UFO olduğunu ve bunların Amerikan ordusu tarafından gizlendiğini ölüm döşeğinde itiraf etti. O dönemde üssün halkla ilişkiler subayı olan ve geçen yıl ölen Teğmen Walter Haut, ölümünden sonra açılmak üzere yazdığı mektupta, ABD ordusunun birçok teknolojiyi bu "kazada" ele geçen dünya dışı uzay mekiğinden aldığını iddia etti.

O zamanlar UFO iddialarını yalanlayan Haut, mektubunda üs komutanı Albay William Blanchard'ın kendisini 84. no'lu hangara götürdüğünü, 5 metre uzunluğunda, 2 metre genişliğinde, yumurta şeklindeki metalik uzay mekiği ile 120 cm boyunda, büyük kafalı iki uzaylı cesedini gösterdiğini yazdı. Haut, yufka kadar ince olmasına rağmen demirden daha sert duran malzemenin dünya dışından geldiğine emin olduklarını söyledi. Haut, mekikten elde edilen üstün teknoloji sayesinde gece görüş gözlükleri, lazer, entegre çhip, casus uçak, Kevlar tipi kurşun geçirmez malzeme gibi ürünlerin geliştirildiğini iddia etti. Roswell UFO'suyla ilgili iddialar şimdiye kadar hep reddedilmişti.


kaynak:http://www.gizliilimler.tr.gg/Uzayl&%23305%3Blar&%23305%3B--Oe-l.ue.m-D.oe.&%23351%3Be&%23287%3Binde-&%23304%3Btiraf-Etti.htm

haber 7:


Denizli’deki UFO Müzesi’ne bir uzaylının geldiği, 20 dakika gezdiği ve anı defterine yazı yazdığı belirtilerek jandarmaya başvuruldu. 3 güvenlik görevlisi aynı ifadeyi verdi. Olay yerinde parmak izi bile alındı.
Doublekeyf.com - Müzeye Gelen Uzaylı



Funika Holding Yönetim Kurulu Başkanı Osman Nuri Sözkesen tarafından kurulan UFO Müzesi’ne ‘Uzaylı geldi’ diyerek jandarmaya başvuruldu. Yeni Asır Gazetesi tarafından da haberleştirilen olayda, uzaylıyı 3 güvenlik görevlisinin gördüğü, uzaylının ziyaretçi defterine de yazı yazdığı ileri sürüldü.


İddiaya göre olay şöyle gelişti:

Denizli'de uzaylılarla ilgili çalışmaları ile tanınan Funika Holding'in sahibi Nuri Sözkesen tarafından kurulan UFO Müzesi'ne, 15-16 yaşlarında bir uzaylının geldiği iddiasıyla jandarmaya başvuruldu. Biri güvenlik görevlisi, birisi tekstil ürünleri mağazası çalışanı, birisi de müze sorumlusu olan 3 kişinin iddiasına göre, uzaylı çocuk, müzede 20 dakika kadar kaldı. Mağaza ve müze görevlilerinin müdahalesi üzerine koşarak dışarı çıktı; Denizli-İzmir karayolunu 3 adımda geçtikten sonra gözden kayboldu.

- GÜVENLİK GÖREVLİLİLERİ İSTİFA ETTİ -

İzmir Asfaltı üzerindeki Funika Tekstil Mağazası'nın üst katındaki UFO Müzesi'nde meydana gelen olaydan sonra güvenlik görevlileri Halil İbrahim Gökçe ve Müze Sorumlusu Sait Kızılhan istifa dilekçesi verdi. Funika Tekstil Mağazası Sorumlusu Ramazan Tuna ise olayın ardından korktuğunu belirterek işten iki gün izin aldı ve gelmedi. Olay, Denizli İl Jandarma Alay Komutanlığı'na bildirildi. Jandarma olayla ilgili tahkikat başlattı. Uzaylı ziyaretinin tanıkları Ramazan Tuna, Sait Kızılhan ve Halil İbrahim Gökçe'nin önce Funika Holding İdari ve Güvenlik Amiri Hüseyin Avcı tarafından konuyla ilgili ifadeleri alındı. Ardından üç tanık jandarmaya ifade verdi. Asker emeklisi olan İdari Amir Hüseyin Avcı, "Olayı ciddiyetle soruşturuyoruz. Arkadaşlarımızı da korkmamaları konusunda ikna etmeye çalışıyoruz. Ayrıca ziyareti, İl Jandarma Alay Komutanlığı'na bildirdik ve bu konuda inceleme başlatıldı" diye konuştu.

- UZAYLIYI ANLATTILAR: GÖZLERİ SİMSİYAHTI -

UFO Müzesi'nde yaşanan esrarengiz olayın görgü tanıklarından Ramazan Tuna, Sait Kızılhan ve Halil İbrahim Gökçe'nin ifadelerine göre şöyle gelişti, "Geçtiğimiz cumartesi günü öğle saatlerinde müzeye, 1.55-160 boylarında ve sürekli kafasını sallayan bir ziyaretçi geldi. Gözleri tamamen siyah ve gözbebekleri ile gözünün beyaz bölümü hiç olmayan ziyaretçi, burayı gezmek istediğini söyledi. Görevliler müzenin yukarıda olduğunu ve ücretsiz olarak müzeyi gezebileceğini belirttiler. Ziyaretçi yukarı çıktı ve müzede yaklaşık 20 dakika kaldı. Elinde ziyaretçi formu ile aşağı indi. Ayrıca UFO Müzesi defterine de izlenimlerini yazdı. Formu ters çevirip müze görevlisi Sait Kızılhan'ın önüne koydu. Ardından hızla müzeden dışarı çıktı. Dışarıda kulübede bekleyen güvenlik görevlisi ile göz göze geldi. Gencin hareketlerinden şüphelenen görevli yerinden kalkıp, 'bir şey mi oldu' diye sorunca ziyaretçi bu kez koşmaya başladı. 35 metrelik Denizli-İzmir Karayolu'nu 3 adımda hiç trafik yokmuş gibi geçti. Bu arada yeşil ışıkta akan trafiği elinin avucunu öne doğru getirerek bıçakla keser gibi kesti geçti. Yolun Denizli istikametine giden bölümünde durdu. Önünden geçen araçlar vardı. Bir anda adeta buharlaşarak ortadan kayboldu. Olay üzerine büyük şaşkınlık yaşayan üç görevli, konuyu firmanın üst düzey yöneticileri ile konuştu. Çok korkan Halil İbrahim Gökçe ve Müze Sorumlusu Sait Kızılhan istifa dilekçesi yazdı. Mağaza sorumlusu Ramazan Tuna ise iki gün izin aldı.

- PARMAK VE AYAK İZLERİ ALINDI-


Denizli'deki Türkiye'nin İstanbul'dan sonra ikinci UFO Müzesi'nin bir uzaylı tarafından ziyaret edilmesi iddiası üzerine harekete geçen Denizli İl Jandarma Alay Komutanlığı ekipleri, müzeye gelerek binada araştırma ve inceleme yaptı. Görgü tanıkları Ramazan Tuna, Sait Kızılhan ve Halil İbrahim Gökçe'nin ifadelerini alan Jandarma, İzmir Asfaltı üzerindeki müze ve çevresinde arama yaptı. Müze içinde ve söz konusu ziyaretçinin dolaştığı alanlarda parmak ve ayak izi kontrolleri de gerçekleştirilirken, Funika Holding yöneticilerinin de ifadelerine başvurulacağını bildirdi.


- ZİYARETÇİ DEFTERİNE NOT YAZMIŞ -

 
Ziyaretçi Formu'nun isim-soyad bölümüne adını Mehmet Duhan Mell olarak yazan ve adres bölümünü de Miganu Galaksisi Sitiyna Gazegeni Lamoon olarak dolduran garip ziyaretçi anı defterine de, notlar yazdı. Ziyaretçi, anı defterine, 'Gerçekten hakkımızda güzel bir galeri hazırlamışsınız. Size teşekkür etmek isterdim. Burada daha fazla kalamayacağım. 2002 yılındaki Türk Hava Kuvvetleri pilotlarının şahit olduğu göktaşı olayında da emri ben verdim. Gezegeninizi uzaktan izliyoruz. Ben onlardan sadece bir tanesiyim. Başarılarınızın devamını dilerim' şeklinde yazı yazdı. Yazının altında da, ne olduğu anlaşılamayan bir alfabe kullanarak başka notlar bıraktığı görüldü.

OLAYI DUYUNCA HEYECANLANDIM-

Uzay merakıyla tanınan, Dünya UFO Kongreleri'nin sponsorluğunu yapan, UFO marka kendi tekstil ürünlerini yaratarak Denizli'de UFO Müzesi kuran ve uzay seyahati için kayıt yaptıran Funika Holding'in sahibi Osman Nuri Sözkesen, firmanın İdari İşler ve Güvenlik Yönetmeni Hüseyin Avcı'nın bizzat olayla ilgili araştırma ve inceleme yaptığını belirtti. Sözkesen, "Olay ciddi bir şekilde araştırılıyor. Bir ziyaretçimiz olmuş. Büyük olasılıkla da ziyaretçi dostumuz uzaylı" dedi. (Kaynak: Yeni Asır Gazetesi)


bu da uzaylının yazdığı mektup (muş):



Çevrimdışı Elendil

  • **
  • 325
  • Rom: 8
    • Profili Görüntüle
Ynt: Kesin Oku: İlginç Haberler
« Yanıtla #5 : 19 Mayıs 2010, 21:36:58 »
Bence şu haberleri değiştirerek eklemeyi seçin.

Çevrimdışı boromir

  • **
  • 374
  • Rom: -4
    • Profili Görüntüle
Ynt: Kesin Oku: İlginç Haberler
« Yanıtla #6 : 19 Mayıs 2010, 21:37:50 »
hah bir de uzaylı arkadaşlarımızın 2012 yılında dünyaya ineceklerini söylüyorlar.
yahu arkadaş ben 2011 de intihar edeceğim bu ne ya 2012 tam bir kaos olacak o zaman.

Bence şu haberleri değiştirerek eklemeyi seçin.

hmm tamam öyle yapacağım haklısın.


Çevrimdışı boromir

  • **
  • 374
  • Rom: -4
    • Profili Görüntüle
Ynt: Kesin Oku: İlginç Haberler
« Yanıtla #7 : 19 Mayıs 2010, 21:41:02 »
haber 7 (artık değiştirerek yazacağım):

UFO yazarı Daeniken’den şok iddia: “Uzaylılar 6 yıl sonra Almanya'ya inecek !”
Uzaylıların dünyaya geldiği iddiasını dile getirdiği Tanrıların Arabaları adlı kitabıyla satış rekorları kıran İsviçreli yazar Eric Von Daeniken yine gündemde.Kaynakwh: 

Yazara göre uzaylılar 23 Aralık 2012'de Noel gecesi Almanya'daki Köln Katedrali üzerinden dünyaya inecek. Araştırmacı yazar, uzaylıların düşman mı yoksa dost mu olduğunu bilmediğini ancak Eski Mısırlılar'a olduğu gibi bugünün insanına da yeni bilgiler öğretebileceklerini iddia etti.Kaynakwh: 

Daeniken'in varsayımı şöyle:

Dünyanın en ileri medeniyetlerinden Mayalar'ın takvimi 2012'de bitiyor. O yıl Aralık'ta Güneş, Samanyolu Galaksisi'nde 26 bin yılda bir gerçekleşen çok özel bir konuma gelecek. Ayrıca Köln Katedrali Avrupa'da ki Vatikan ve İspanya'daki Santiago del Compostela ile kutsal Hıristiyan üçgenini oluşturuyor. Noel'de uzaylılar işte bu medeniyeti görmeye gelecekler.

32 dile çevrilen ve 64 milyon satan Tanrıların Arabaları'nın 71 yaşındaki yazarı, tüm dünyada UFO ve dünya dışı varlıklarla ilgili otorite olarak gösteriliyor.arkadaşlar bana ilginç geldiği için paylaştım şahsen okudum eserini mantıklı ancak bu yazıyı yazmamdaki amaç sizin görüşlerinizi almak bence biraz abartmış olabilir ama gerçek payıda yüksek...

Şimdi bir çoğunuz hadi canım sende diceksniz inanmıcaksınız...
Ama yukarda yazılanlar doğru 2012 yılında dünyaya gelicekler
hatta dünyada bir çok olay yaşanıcak emin olabilirsiniz


http://www.webhatti.com/genel-sohbet/141562-uzaylilar-2012de-dunyaya-gelecek.html


haber 8:

''DÜNYA DIŞI VARLIKLAR BİZE DOSTÇA DAVRANACAK''

Kongreye katılan araştırmacı yazar Erich Von Daniken de basın mensuplarına yaptığı açıklamada, dünya dışı varlıklarla gelecek birkaç yılda hiçbir iletişim ve temas olmayacağını ileri sürdü.

Ancak dünyaya geleceklerine dair tarihte birçok işaret bulunduğunu öne süren Daniken, ''Orta Amerika'daki eski bir kültür olan Maya takvimine göre 21 Aralık 2012'de gelecekler. Bu tarihten birkaç yıl önce veya sonra olabilir'' dedi.

Bu buluşmanın insanlık için çok iyi olacağını ancak şok olmamak için her olasılığa iyi hazırlanmak gerektiğini savunan Daniken, ''Bu olay gerçekten olacak. Bütün metinleri okudum tüm maya figürlerini taradım'' diye konuştu.

Daniken, ''Bize mi benzeyecekler?'' sorusu üzerine şunları anlattı:

''Teoriye göre aynı biçimde olmayacak. Dünya dışı varlıklar enerjinin bir formu, belki uçan fil bile olabilir. Ancak başka bir teoriye göre bize benzeyen birçok dünya dışı varlık bulabiliriz. İnsan benzeri tipler. Büyük gözleri ve birçok parmakları olmayacak belki, ama bir kafaları, göğüsleri ve bacakları var. Bence dünya dışı varlıklar bize dostça davranacak yardım edecekler. Geçmişte onlar insanlığa öğretmen gibi davrandılar. Bunları uzay kovboyları gibi de düşünmeyin ama onlardan bir şeyler öğreneceğiz.''

Daniken, kendisinin hiç UFO görmediğini ama bu konuda yıllardır araştırma yaptığını dile getirerek, dünya dışı varlıkların geçmişte bir şekilde dünyaya geldiğine emin olduğunu belirtti.


haber 9 hah hah bu habere çok güldüm yaa:


Milyonlarca insanın merak ettiği ufolar, yani tanımlanamayan cizsimler Google Earth programında ki uydu görüntülerine de yakalandı.



03 Eylül 2007 22:06 Dünyanın bir numaralı arama motoru olan Google’ın uydu ve hava görüntülerinden oluşan “Google Earth” adlı ayrıntılı harita hizmetinin tüm dünyada beklenmedik ilgiyle karşılanırken kullanıcılar zaman zaman gizemli ve esrarengiz objelerle da karşılaşıyorlar.

Google tarafından uydu görüntülerinde oluşturulan Earth programının ücretsiz sürümünde dünya üzerindeki Mısır piramitlerinden, Çin Halk Cumhuriyeti’nde ki beyaz piramide, Eyfel Kulesi’nden Amerika’daki özgürlük anıtına bir çok yapıyı görmek mümkün

Google Earth programını indirerek bilgisayarlarına kuranlar zaman zaman Dünya üzerinde hiçbir anlam vermedikleri hatta bazen UFO olarak bilinen nesnelere benzeyen cisimlerin veya bazen de yüzlerce kilometre çizgi şeklinde uzayan şekillerin ne olduğunu anlamaya çalışıyorlar.

Romanya’nın Tameşvar kenti yakınlarında ağaçlı bir bahçenin içinde ağaç altındaki silindir şeklinde kubbeli bir cisim, İngiltere’nin Oakworth kasabası yakınlarında bir tarlanın içindeki 25 metrelik kırmızı haç işareti, Avusturalya’nın Perth kentini kuzeyinde bir tarlanın içinde bulunan ve kenarları yaklaşık 100 metre olan üçgen şekil Google Earth’in kameralarına yakalandı. Yine Çin Halk Cumhuriyeti’nin Moğolistan sınırları yerde değil ama havada dağların kilometrelerce üzerine yaklaşık yüz kilometre uzunluğunda ve Beşyüz metre genişliğinde ki çizgi kafaları karıştırıyor.Kaynakwh: 







Romanya’nın Tameşvar şehrinde bir bahçenin içindeki ağacın altında bulunan 14 metre çapında parlak cisim hayret uyandırıyor. Ne olduğu belirlenemeyen cismin koordinatları 45’’42’12.29’’ Kuzey, 21’’18’7.26’’DoğuKaynakwh: 

İngiltere’nin Oakworth kasabası yakınları bir tarlanın içinde bulunan 25 X 25 metrelik kan kırmızısı haç işareti dikkat çekiyor. İşaretin koordinatları 53’’51’0.33 Kuzey, 1’’58’11.92’’ Batı

Çin Halk Cumhuriyeti’nin Nei Mongol eyaletinde Moğolistan sınırı yakınlarında havada asılı vaziyette yaklaşık 500 metre genişliğinde ve 100 kilometre uzunluğundaki çizginin esrarı çözülemiyor. Esrarengiz çizginin koordinatları 46''20'55.78'' Kuzey, 119''39'53.95'' Doğu

4- Avusturalya’nın Batı Avusturalya eyaletinde Perth kentinin kuzeyinde bir tarla içinde kenarları altın sarısı ışık renginde olan ve kenar uzunlukları yaklaşık 100 metrelik üçgen şekil’de Google Earth’un uydu görüntülerine takıldı. Üçgen şekil’in koordinatları 30’’30’38.82’’ Güney, 115’’22’56.29’’ Doğu


üzgünüm resim koyamadım çünkü sitede de yoktu.

http://www.webhatti.com/garip-olaylar/78991-uzaylilar-google-earthe-yakalandi.html

Çevrimdışı Arlinon

  • ***
  • 456
  • Rom: 14
  • Savaş ve Ateş
    • Profili Görüntüle
Ynt: Kesin Oku: İlginç Haberler
« Yanıtla #8 : 19 Mayıs 2010, 21:50:41 »
Hayır yanlış, Hitler ayda yeni ordu kuruyor ve bitmek üzere, test uçuşları falandır bunlar.

Çevrimdışı boromir

  • **
  • 374
  • Rom: -4
    • Profili Görüntüle
Ynt: Kesin Oku: İlginç Haberler
« Yanıtla #9 : 19 Mayıs 2010, 21:51:58 »
cevabın hangi habere?

not: 3 haberde 1 yeni mesajlar atacağım arkadaşlar. şu an oda karanlık çok tırsıyorum beni yalnız bırakmayın.

Çevrimdışı boromir

  • **
  • 374
  • Rom: -4
    • Profili Görüntüle
Ynt: Kesin Oku: İlginç Haberler
« Yanıtla #10 : 19 Mayıs 2010, 22:09:35 »
haber 10:(oku ilginç)


Foton Kuşağı Nedir ?

Yüksek enerjili fotonlardan oluşan büyük bir kuşak. 2012 yılında güneş sistemimiz tüm gezegenleri ile birlikte bu kuşağa girdiğinde dünyamızın ozon deliği onarılacak ve tüm yaşam 3. boyuttan 5. boyuta geçecek. İnsanların 2 sarmallı DNA'ları ikişerli olarak biraraya gelip 12 sarmallı bir DNA'ya sahip olacaklar. Bu olay sırasında tüm insanların chakra'ları açılacak ve duyuları ve algılamaları artacak. Herkes birbirinin düşüncesini okuyabilecek. Bu ilk önce kısa süren bir kaosa neden olacak fakat daha sonra herkes bir düşünce birliği halinde bir araya gelerek, önyargının, yalanın ve kötü düşüncelerin olmadığı bir ortama geçilecek. İnsanlar birbirinin auralarını görebilecekler. 12 sarmallı DNA'ya geçiş sonrası insanlarda hiçbir hastalık kalmayacak, hasta olanlar kendilerini ve birbirlerini iyileştirebilecekler. İnsanlar ölümsüz olacaklar. Ölüm olayı ise fiziksel dünya'da kalmaktan vazgeçip başka bir boyuta geçmeye karar verme şeklinde olacak. Yani, dünya'da geri kalanlar (kalmayı seçenler) ölmeye (başka boyut gitmeye) karar verenlerin ortadan bir anda kaybolduğunu görecekler. Fiziksel dünyamızda kalmayı seçen insanların ışık bedenleri olacak ve bu cennete benzeyen ışıklı dünyada çok güzel vakit geçirecekler. Fiziksel olarak 2000 yıl sürecek olan bu olay sonrasında foton kuşağı güneş sistemimizi terkedecek. Kaynakwh: Kaynakwh:   
Foton kuşağı ilk kez ingiliz astronom Edmund Halley (1656-1742) yılında Pleiades takımyıldızlarını kuşatan gazımsı bir kuşak olarak gözlendi (Halley kuyruklu yıldızını da keşfeden astronom). Fredrick Wilhelm Bessel ise foton kuşağının dönüş hızını keşfetti (herbir yüzyılda 5.5 derece saniye). Jose Comas Sol Pleiades takımyıldızındaki güneş sistemlerini keşfetti. Paul Otto Hesse foton kuşağının kalınlığını saptadı (2000 ışık yılı). Güneş sistemimiz her 25.860 yılda bir Pleiades çevresinde bir tur dönmektedir. Yani, yaklaşık olarak her 12.500 yılda bir güneş sistemimiz bu foton kuşağının içine girer. Güneş sistemimizin foton kuşağının içindeki yolculuğu 2000 sene kadar sürer. Yani, foton kuşağından çıktıktan sonra tekrar foton kuşağına girmek için 10.500 yıl geçmektedir. Bu devrelerin alt devreleri de vardır ama üst devre 206 milyon yıl sürer.
Foton kuşağının kendisinin de aurası var ve ilk aura katmanına (enerji seviyesine) 1962 yılında dünyamız (ve tüm güneş sistemimiz) girmiş durumda. Yani şu anda foton kuşağının düşük enerjili ilk kısmının içinde bulunuyoruz. Dünya'mız ikinci enerji seviyesine ise 1987 yılında girdi. 2012 yılında üçüncü enerji seviyesine girmesi sırasında 110-144 saat (5-6 gün) boyunca karanlıkta kalacağız. Üçüncü enerji seviyesine (foton kuşağının kendisinin bulunduğu esas enerjili kısım) girildiğinde ise karanlık sona erecek ve artık hiç gece olmayacak yeryüzünde. Sırasıyla yazarsak:
1. gün: 21 Aralık 2012'de kör bölgeye giriş, tüm canlıların beden tipinin değişmesi, hiçbir elektrik aygıtının çalışmaması, tam karanlık
2. gün: Atmosfer basıncının düşmesi, herkesin kendisini şişmiş hissetmesi, Güneş'in yeterli ısıtamaması, dünya ikliminin soğuması (buzul çağı soğuğu)
3.-4. gün: Atmosferin şafak vakti gibi sönük bir ışıkla aydınlanması, foton etkisinin başlaması, foton enerjili aygıtların çalışabilir hale geçmesi, yıldızların yeniden gökyüzünde belirmeleri.
5.-6. gün: 24 saatlik gündüz devresine giriş, kör bölgeden çıkıp ana foton kuşağına giriş, tüm canlıların güçlenip zindeleşmeleri, dünya ikliminin ısınması, foton ışınıyla çalışan gemilerin uzayda yolculuk yapmaya başlaması, telepati, telekinezi gibi psişik yeteneklerin ortaya çıkışı (uyanış, süperbilinç).
Kısaca, foton kuşağı dünya'daki tüm yaşam için çok büyük bir faydası olan, yüksek enerjili fotonlardan oluşan devasa bir kemer. Güneş sistemimiz bu kuşağa girdiği zaman tekrar çıkması 2000 sene sürecek. Foton Kuşağı (Manaşik Halka) kendi etrafındaki dönüşünü 25.860 yılda bir tamamlamakta ve güneş sistemimiz her bir 10.500 yılda bir foton kuşağına girmekte. Foton kuşağı torus şeklinde (araba lastiği biçiminde) bir kemer ve bunun kalınlığı (çapı değil, kemerin kalınlığı) 2000 ışık yılı. Önemli bir husus elektrikli hiçbir aygıtın ise foton kuşağına girildikten sonra hiçbir şekilde çalışmaması. 2000 yıl boyunca sürecek olan safhada elektrik enerjisi ile çalışacak araca ihtiyaçta olmayacak zaten. Çünkü süperbilinç halinde olma hali ve foton enerjisi kullanabilecek teknoloji ile elektrik enerjisini kullanmaya ihtiyacımız olmayacak.
Foton kuşağı (Photon Belt) konusunda daha detaylı bilgi için Virginia Essene'nin "Galaktik İnsan" kitabını tavsiye edebiliriz.

http://www.webhatti.com/genel-sohbet/32997-2012-foton-cagi.html



Dünya Foton Kuşağına girdiğinde ne olacak?
Çeşitli öngörülere göre;

İlk girdiğimiz 5-6 gün boyunca zifiri karanlık sürecek.
Elektrikli araçlar çalışmaz hale gelecek.
Sonrasında, Foton kuşağı içinde bulunacağımız yaklaşık 2000 yıl boyunca sürekli aydınlık içinde bulunacağız.
Canlıların DNA yapıları değişecek (2 sarmallı yapıdan, 12 sarmallı yapıya değişim geçirilecek.)
Çakralarımız açılacak.
Telepati yeteneğimiz gelişecek.
2000 yıl kadar sürecek mutluluk döneminde olacağız.
Tüm bu güzel değişimlerin aslında her 11.000 yılda bir yaşandığı ileri sürülüyor.

Mantıklı mı? – Hurafe mi? karar sizin…



burada da foton kuşağının bir resmi var mavi bir şey:


http://2012.bilgiliol.com/senaryo-2-foton-kusagi/


haber 11:

galaksimizde bir gezegen daha olduğunu biliyormuydunuz?

bkz: nibiru




ilgililer(bayağı karışık):

Spoiler: Göster
Neler oldu?
1976: Zecheria Sitchin'in 12. Gezegen kitabı piyasaya çıktı.
1979: Zecharia Sitchin'in kitabının piyasaya çıkmasından 3 yıl sonra Amerikan Astronomi Birliği "Planet X" projesini başlattı.
1981: Pluto'nun yörüngesinde saptanan düzensizlikler üzerine 10. gezegenin var olup olmaması üzerine araştırmalar başlatıldı.
1982: NASA resmi olarak 10. gezegenin varlığını kabul etti.
1983: Nibiru, NASA'ya ait IRAS (Infrared Astronomical Satellite) uydusu ile 10. gezegen olarak ilk defa görüldü
1992: Kuiper Kuşağı üzerinde ilk çalışmalar David Jewitt ve Jane Luu tarafından Hawaii Üniversitesinde başlatıldı. O tarihten günümüze değin Kuiper Bölgesinde 400 kadar nesne saptandı.
1998: 1970'li yılların başında gönderilen uzay araçlarının uzaklaşma hızlarındaki azalmalar dikkat çekti (Pioneer 10, Pioneer 11). 90'lı yılların başında bunun nedeni anlaşılamadı. Bu sene ise bunun 2001 KX76'nın çekim gücünden kaynaklandığı öne sürülüyor.
2000: NEOS (Near Earth Objects) projesi kapsamında 2001 KX76 dahil olmak üzere dünya yaşamını tehlikeye sokabilecek olası cisimler üzerinde çalışmalar başlatıldı.
Şubat 2001: Kuiper Kuşağı çevresinde dolanan CR105 isimli kuyrukluyıldızın yörüngesindeki belirgin düzensizlikler üzerinde çalışmalar başlatıldı. Düzensizliklere orada büyük bir gezegenin sebep olacağı sonucuna varıldı.
4 Nisan 2001: Gezegen, Arizona Lowell Gözlem Merkezince 2001 KX76 olarak Robert Millis ve arkadaşları tarafından resmi olarak kataloglandı.
7 Ocak 2001: İsviçre'deki Neuchatel gözlem evinde de gözlendi. Bilimadamları keşiflerini basına duyurduktan bir hafta sonra haberin asılsız olduğunu belirttiler.
11 Nisan 2001: National Optical Astronomy Observatory (NOAO) tarafından 10. gezegen, Trans Neptunian Object (TNO) 28976 = 2001 KX76 olarak onaylandı.
23 Ağustos 2001: ESO 2001 KX76'nın Ceres'ten daha büyük olduğunu duyurdu.
2001: Deep Ecliptic Survey isimli proje kapsamında Nibiru'nun ilk dijital resimleri çekildi (Tucson yakınlarındaki (AZ) Kitt Peak Ulusal Gözlemevi ve Şili'deki Cerro Tololo Inter-American Gözlemevi).
2001: Nibiru'nun albedosu, rengi ve diğer özellikleri 6.5-metrelik Magellan Teleskopu ile Las Campanas'taki gözlemevinde (Şili) saptandı (Magellan Instant Camera (MagIC).
2003: 10. Gezegenin yaklaşmasının etkisiyle dünyanın her tarafında çeşitli büyüklüklerde depremler olmaya başladı. Can kaybına yol açmayan hafif depremlerin sayıları artmaya başladı.
2003: 1980'li yılların ortalarından itibaren meydana gelen Güneş'teki anormallikler sebebi anlaşılamamıştı. Nibiru'nun etkisi ile Güneş'teki değişiklikler dünyadaki tüm güneş gözlemevlerinde ve uzaydaki SOHO uydusu ile incelenmeye başlandı.
17 Nisan 2003: 2001 KX76'nin ismi “Ixion” olarak değiştirildi.
15 Mart 2004: NASA, Kuiper kuşağında yeni bir büyük cisim saptadığını duyurdu. 2003 VB16 olarak kataloglanan bu yeni cisme SEDNA ismi verildi.
6 Eylül 2006: 2003 UB313 (Önce Xena sonra Eris ismi verildi) Güneş'ten 97 Astronomik birim uzaklıkta 10. gezegen adayı olarak keşfedildi ve kataloglandı.
 

 

.:  Neden 12. ya da 10. gezegen deniyor? Madem Güneş Sistemimizde 9 Gezegen var Nibiru'nun 10. Gezegen olması gerekmiyor mu?
1. Güneş
2. Merkür
3. Venüs
4. Dünya
5. Ay
6. Mars
7. Jüpiter
8. Satürn
9. Uranus
10. Neptün
11. Plüto
12. Nibiru 1. Merkür
2. Venüs
3. Dünya
4. Mars
5. Jüpiter
6. Satürn
7. Uranus
8. Neptün
9. Plüto
10. Nibiru

Sayıların değişmesinin sebebi Güneş'i ve Ay'ı da dikkate alıp almamak yüzünden.

 

.: 2003 mü 2012 mi?
Maya takviminin sonu olan 21 Aralık 2012, bazılarına göre Gregoryen takviminde Mayıs 2003'e tekabül ediyordu. Bu konuda iki görüş vardı. Şu an elde sadece 2012 görüşü kaldı.

.: Dünya'nın uydusu Ay,  Asteroid Kuşağı ve Satürn'ün halkasının kökeni nedir? Plüton'un yörüngesi diğer gezegenlerden neden farklı? Kuyrukluyıldızların kökeni nedir?
Sümer tabletlerindeki bilgilere göre "AB.ZU" ismindeki ilk sistemde sadece Güneş ve 4 grup gezegen vardı. Gruplarda toplam 8 gezegen vardı. Yani "AB.ZU" ismindeki ilk Güneş sisteminde toplam 8 gezegen vardı. Bunlar:
Grup 1. Merkür ve Venüs
Grup 2: Mars ve Tiamat
Grup 3. Jüpiter ve Satürn
Grup 4. Uranüs ve Neptün

4 milyar yıl önceki güneş sistemimizde bugünkü dünyamız henüz yoktu. Eğer 4 milyar önceki güneş sistemimizin gezegenlerini Sümer metinlerindeki isimleri parantez içerisinde vererek Güneş'ten itibaren sıralarsak :
1. Merkür (Mummu)
2. Venüs (Lahamu)
3. Mars (Lahmu)
4. Tiamat (11 uydusu ile birlikte, uydularından en büyüğünün ise ismi Kingu)
5. Jüpiter (Kishar)
6. Satürn (Anshar) Satürn'ün o zamanlar Gaga isminde dev bir uydusu vardı. Gaga şu an bugünkü Plüto'dur.
7. Uranus (Anu)
8. Neptün (Ea)
 

Modern astronominin bugün hala cevaplayamadığı konuları Sümer tabletlerinden okuyabiliyoruz. Asteroid kuşağının kökeni, asteroid kuşağının gezegenlerin dönüş yönünün aksi yönde dönmesinin sebebi, Satürn'ün ve Plüton'un halkalarının kökeni, Ay'ın, Dünya'nın kökenleri, Triton'un dönüş yönünün gezegenlerin dönüş yönünün aksi yönde dönmesi ve kuyrukluyıldızların kökeni gibi soruları Sümer tabletlerinden öğrenmekteyiz. Tabletlere göre bugünkü dünyamız eskiden Tiamat denilen büyük bir gezegenin bir parçasıydı. Tiamat'ın o zamanlar 11 uydusu vardı. Tiamat okyanuslar ve denizlerle dolu çok sulak ve nemli bir gezegendi.

Tiamat iki parçaya ayrıldı. Tiamat'ın büyük parçası Dünya'mızı, diğer küçük parçası parçalanarak asteroid kuşağını oluşturdu. Bugünkü asteroid kuşağını oluşturan parçalar bir zamanlar Tiamat'a aitti. Tiamat, Galaktik Federasyon tarafından 18 milyon yıl önce neden yokedildi? Çünkü Tiamat üzerindeki yaşayan reptoid/dinoid (ejder) uygarlığı tehlike arz ediyordu. Bu medeniyeti ortadan kaldırmak için Taiamat yokedildi. Daha ayrıntılı açıklama:

Gezegenlerin dönüş yönlerinin aksi yönden dört uydusu ile birlikte gelen Nibiru (Marduk) ilk önce Neptün ile karşılaştı. Çekim gücü ile onun yüzeyini tümsekleştirdi ve sonunda bu tümsek o kadar büyüdü ki gezegenden koptu. Böylece Neptün'ün uydusu Triton oluştu (Triton tüm gezegenlerin tersi yönünde döner). Daha sonra Nibiru Uranüs'e yaklaştı ve çekim kuvveti ile onun kendi etrafındaki dönüş eksenini eğdi ve ayrıca çekim kuvveti ile Uranüs'ün 4 tane uydusunun olmasına yolaçtı. Bu uydulardan üçünü Nibiru kendisi aldı ve geride Triton'u olduğu gibi bıraktı. Böylece Nibiru'nun 4+3 yedi uydusu oldu. Nibiru Jüpiter ve Satürn'e yaklaşarak Güneş ekseni etrafındaki yörüngelerini çarpıttı. O anda Satürn'ün yörüngesinde bulunan Satürn'ün dev uydusu Gaga, Nibiru'nun etkisi ile Satürn'den uzaklaştı ve bugünkü Plüto halini aldı. (Plüto'nun diğer gezegenlere göre çok küçük boyda olması, yörüngesinin Neptün'le kesişmesi ve diğer gezegenlerin yörünge düzlemi ile olan büyük farkı gibi anormallikleri nedeniyle Prag'ta toplanan Uluslararası Astronomi Birliği, 24 Ağustos 2006'da Plüto'yu gezegen statüsünden çıkardı. Çünkü, Plüto hiçbir zaman gezegen olmamıştı. Sadece bir zamanlar Satürn'ün uydusuydu.) Nibiru'nun izlediği daha sonraki yolun üzerinde bulunan Jüpiter'in çekimi sebebi ile Nibiru,  11 uydusu olan Tiamat'a çok yaklaştı ve Tiamat çekim kuvvetleri ile ikiye bölündü. Bu olay öncesi Tiamat son derece sulak bir gezegendi (Asteroid kuşağındaki şu andaki donmuş bol miktarlardaki buz). Ayrıca Nibiru'nun yörüngesindeki 7 uydunun tamamı Sümer Yaradılış epiği Enuma Elish'e göre Tiamat'a çarptı. Tiamat bu şekilde bir büyük bir küçük iki parçaya ayrıldı. Küçük olan parça parçalanarak asteroid kuşağını oluşturdu. Büyük olan da Gaia (Shan ya da bugünkü dünyamız) haline geldi.  Asteroid kuşağını oluşturan parçalar çekim kuvvetleri ile diğer buz vs. parçalarla birlikte çarpışma sonrasında Güneş'e doğru çekildiler ve bir kısmı Güneş'e düşerek yokoldu ama bunların büyük kısmı ise Güneş'e düşmeyip bugünkü asteroid kuşağı bölgesinde (Bir zamanlar Tiamat'ın yörüngesinin olduğu yerde) bir araya geldiler. Böylece diğer gezegenlerin dönüş yönünün aksi (Nibiru'nun geliş yönü ile aynı) yönde dönecek şekilde bugünkü Asteroid Kuşağı oluştu. Büyük parça (Gaia) ise Güneş etrafında yeni bir yörüngeye oturdu ve bugünkü Dünya'mızı oluşturdu.

Tiamat neden yokedildi?
Reptoid/dinoid ırkının Tiamat üzerinde büyük kolonileri vardı. İnsanlar ve sürüngenler Tiamat üzerinde barış içinde yaşıyorlardı. Sürüngen ırk, insan ırkı ile birlikte yaşamak istemedi ve insanları yok etme isteği Galaktik Federasyon tarafından beğenilmedi. Bu yüzden Nibiru Tiamat'taki yaşamı yoketmek üzere görevlendirildi. Tiamat iki parçaya bölünerek yaşam yokedildikten sonra sürüngenler Maldek isminde küçük bir savaş gezegenine geçtiler. Bu gezegeni ileri teknoloji silahlarla donatmışlardı. Tiamat'ın eski yörüngesine yakın bir yerde Nibiru ile Maldek birbiri ile çatışmaya başladı. Nibiru'nun Maldek'e saldırısı sırasında reptoid/dinoid ırkı kendilerini savunmak için çok yoğun nükleer silah kullandılar. Maldek yokoldu ama Nibiru'nun yüzeyi de hasar gördü. Nibiru'nun koruyucu kalkanları iş görmez hale geldi. Yenilen reptoid/dinoid ırktan kalanlar kaçarlarken Venüs ve Mars gezegenindeki adına Hybornea denen başka insan kolonilerinin bulunduğu büyük yerleşim bölgelerini de yokettiler. Reptoid/dinoid ırk bu yıkımdan sonra Güneş Sistemimizi ellerinde kalan gemileriyle terketti. Maldek gezegeninden arta kalan parçalar, Tiamat'ın parçalarına karışarak asteroid kuşağına eklendiler. Böylece, bugünkü asteroid kuşağını oluşturan parçaların Tiamat ve Maldek'in parçalarından oluştuğunu biliyoruz. Nibiru'nun uydularının Tiamat'a çarpmalarıyla meydana gelen büyük yıkım sonucunda çok sulak bir gezegen olan Tiamat iki parçaya ayrıldı demiştik. Uyduların Tiamat'a şiddetle çarpmaları ile Tiamat ikiye bölünürken Tiamat'ın devasa okyanusları uzaya saçıldı. Bunlar devasa buz kütlelerini oluşturarak bugün hala dönmekte olan kuyrukluyıldızları oluşturdular. "944 Hidalgo" gibi çok eski olanlar artık gaz ve buz materyallerini bitirip kuyruksuz kometler halinde Güneş Sistemimizdeki periyotlarına devam etmekteler. Her 76.8 yılda bir dünyamızdan gözlenen Halley kuyruklu yıldızı da Sitchin'e göre Tiamat'ın bir parçasıdır.

Ay'ın kökenine gelince: Tiamat'ın bu çarpışma öncesi 11 uydusu vardı ve bunlardan en büyüğü olan Kingu Gaia'nın (Dünya) uydusu Ay olacak şekilde Dünya'nın yörüngesine Galaktik Federasyon tarafından düzgün bir şekilde kondu  (Ay'ın fiziksel ve elemental yapısı Dünya ile uyuşmamaktadır, yani Ay'ın kökeni Dünya'nın kendisi değildir). Yani bugünkü uydumuz Ay bir zamanlar Tiamat'ın uydusuydu. Titius-Bode kanununa göre bugünkü asteroid kuşağının bulunduğu yerde bir zamanlar Tiamat gezegeni vardı. Nibiru, Tiamat'ın 7 uydusunu alarak yoluna devam etti.

Karbon, silikon, metal, gaz ve buz parçalarından oluşan asteroid kuşağındaki parçalar bugün bir araya gelseler bir gezegeni oluşturacak çoklukta değiller. Ayrıca Jüpiter'in varlığı da bunların  bir araya gelip bir gezegen oluşturmasını çekim kuvvetleri sebebiyle engelliyor. Tiamat'ın küçük parçası ve Maldek'ten arta kalanlar parçacıklar aynen Nibiru'nun aksi yöndeki dönüşü ile aynı yönde olmak üzere Mars ile Jüpiter arasındaki boşlukta dönmeye başladılar ve bu kuşağı oluşturdular. Bu parçaların bir kısmı Satürn tarafından da yakalandı ve Satürn'ün bugünkü bilinen kuşağının bir kısmını oluşturdu. Satürn'ün halkasındaki diğer parçalar Nibiru'nun çekimi ile Satürn'ün yüzeyinden çekilenlerdir. Bugün asteroid kuşağını oluşturan irili ufaklı parçaların birbirlerine yakın öbekler oluşturmayıp, birbirlerinden çok uzaklarda bulunduklarını ve bunlardan onbinlercesinin her ay yaklaşık 5000 tane olmak üzere astronomlarca kataloglandığını biliyoruz. 100 km. çapından büyük olan 220 tanesi dışında 1000 km'lik çapıyla en büyükleri 1801 yılında Sicilya'daki Palermo gözlemevinde Giuseppe Piazzi tarafından keşfedilen Ceres'tir. Asteroid kuşağını oluşturan bütün parçalar bir araya toplandığında Ay'ın 35'te 1'i kadar bir hacim tutacağı hesaplanmıştır ki bu miktar Ceres'in yaklaşık 3'te 1'idir. Sanılanın aksine çok fazla bir malzemeden oluşmayan bu kuşak, ayrıca uzayın derinliklerine gönderilen uzay araçları (probe) için, kuşağı oluşturan kalıntı parçacıkların birbirlerinin arasındaki mesafeler uzak olduklarından pek bir tehlike arzetmemektedir.

Güneş Sistemimizin Gruplandırılmasında Asteroid Kuşağının Kullanılması
Günümüzde Mars ile Jüpiter arasında yer alan ve bir kısmı bir zamanlar Tiamat'a ait olan materyalden ve yokedilen Maldek'in arta kalan parçalarından oluşan asteroid kuşağı sınır alınarak İç Güneş Sistemi ve Dış Güneş Sistemi olarak güneş sistemimizi gruplandırdık. Buna göre Güneş ile Asteroid kuşağı arasındaki iç güneş sisteminde sırası ile Merkür, Venüs, Dünya ve Mars olmak üzere 4 gezegen; Asteroid kuşağından itibaren de Jüpiter, Satürn, Uranüs, Neptün, Plüto ve Nibiru (Marduk) olmak üzere 6 gezegen (dış güneş sistemi) toplam 10 gezegen bugünkü güneş sistemini oluşturdu. Tüm bu olayların sonunda Nibiru (Marduk) 3600 küsur yıllık basık elips şeklindeki yörüngesini takip etmeye başladı.
 

.: Böylece Güneş sistemimizle ilgili cevaplanamayan aşağıdaki sorular SÜMER tabletleri tarafından cevaplanmış oldu:
1. Triton'un dönüş yönünün gezegenlerinin dönüş yönüne ters dönmesinin nedeni
2. Asteroid kuşağının kökeni
3. Asteroid kuşağında bulunan bol miktarda donmuş olarak bulunan buz'un kökeni
4. Asteroid kuşağını oluşturan kalıntıların dönüş yönünün gezegenlerin dönüş yönünün aksi yönde dönmesinin sebebi
4. Ay'ın (Kingu) kökeni
5. Dünya'nın kökeni
6. Satürn'ün halkalarının kökeni
7. Plüton'un (Gaga) yörüngesindeki anormallikler
8. Pluton'un halkalarının kökeni
9. Uranüs'ün eksenindeki eğiklik

.: Nibiru'nun diğer ismi neden Marduk?
Sümer dilinde Nibiru, Babil dilinde ise Marduk denmekte. MÖ. 2200 yılında Marduk, zor kullanarak Nibiru'nun kontrolünü Anu'dan devraldı. Şu anda Nibiru'nun hakimi Marduk olduğundan Nibiru'ya yer yer Marduk ismi veriliyor.
 

.: Gezegenler ve Ay'ın kökeni ile ilgili bir çalışmayı buraya tıklayarak görebilirsiniz.
.: Güneş ve gezegenler (Güneş'imizin büyüklüğünü göstermek için hazırlanmış bir çalışma)
.: Güneş Sistemimizdeki gezegenler ve Nibiru'nun kendisinin orantılı olarak büyüklüğü ile ilgili bir çalışma
.: Galaktik Federasyon ve Nibiru hakkında daha fazla bilgi buradadır [25 sayfa PDF dosyası, 312 KB]


.: Ay'ın yapay olarak Dünya'nın yörüngesine yerleştirildiği söyleniyor?
Günümüzde halen yanıtlanamamış sorulardan ilk 10 tanesi:
1. Dünya'daki toprak elementleri ile uyuşmayan bir yapısı olması
    (Ay'dan gelen taşlar incelendiğinde krom, titanyum ve zirkonyum ağırlıklı bir yapı gözlenmiştir)
2. Dünya ile Ay'ın yoğunlukları arasındaki fark
   (Dünya 5.5 g/cm küp, Ay 3.34 g/cm küp)
3. Dünya'nın dönüşü ile tam olarak aynı olarak kendi etrafında dönmesi, tam senkronizasyon
   (Dünya'nın dönüşü ile (24 saat) kendi dönüşünün aynı olması (24 saat). Bu yüzden hep aynı yüzünü görürüz, Ay bize arka yüzünü hiç göstermez)
4. Ay'ın Dünya etrafında mükemmele yakın dairesel bir yörüngede dönmesi
    (Ay eğer Dünya tarafından sonradan çekim kuvveti ile yakalanmış olsaydı, Ay'ın Dünya etrafındaki yörüngesi elips olurdu)
5. Dünya ile Ay arasındaki mesafenin çok yakında olması
   (güneş sistemimizde ve dışında gözlenen gezegenlerin uydularının hem bu büyüklükte hem de bu yakınlıkta olması durumu hiç gözlenmemiştir)
6. Ay üzerindeki en büyük ve küçük kraterler incelendiğinde derinliklerinin neden çok sığ olduğu halen cevaplanamamıştır
    (En büyük krater olan Gagarin krateri 186 mil çapında olmasına rağmen derinliği 4 mili geçmez. Ayrıca, büyük kraterlerin dip kısımları konveks olup Ay yüzeyinin eğik şeklini almıştır)
7. Ay'ın, diğer gezegenlerin uydularının uyduğu "ekvator düzlemi" kuralına uymaması (Güneş sistemindeki ve dışındaki hemen hemen bütün uydular, etrafında döndükleri gezegenin ekvator düzleminde döner. Fakat, Ay, Dünya'nın Güneş etrafındaki yörünge düzleminde dönmektedir)
8. Ay'ın bize bakan yüzünün daha deforme olması (Ay'ın bize bakan yüzüyle, hiç göremediğimiz karanlık yüzeyini karşılaştırdığımızda, karanlık yüzde meteorların yolaçtıkları kraterlerin ve çeşitli sonradan olmuş deformasyonların, bize bakan yüzüne nazaran çok daha az olduğunu görürüz)
9. Diğer bir cevaplanamayan konu da Ay'ın dış kabuğunun 60 km olarak, Dünya'nınkinden 2 kat kalın olmasıdır. Ay yüzeyindeki kraterler nasıl volkanik aktivitelerle oluşmadıysa, kabuğun kalın olmasının sebebi biriken lav olamaz.
10. Dünya'nın merkezindeki eriyik haldeki çekirdek, Dünya'dan daha yavaş dönmekte ve bu sürtünme yüzünden dünyanın manyetik alanı oluşmaktadır. Ay'ın merkezinde erimiş bir çekirdeğin bulunmadığını bilimadamları hesapladılar. Gerek Rus gerek Amerikalıların uzay araçlarındaki magnetometrelerle yaptıkları ölçümlerde, Ay'ın biz zamanlar çok yüksek bir manyetik alana sahip olduğu, bunun kalıntılarının da Ay'dan gelen kayalarda gözlenebileceği söylenmiştir.

Ay bugün dünya'nın yörüngesine yerleştirilmeden önce Tiamat'ın uydusuydu demiştik. Apollo 11'in Ay'ın Durgunluk Denizi'nden (Mare Tranquillitatis) getirdiği ay taşlarının yaşları, Sky and Telescope dergisindeki makaleye göre 7 milyar yıl bulunmuştur. Apollo 12'nin Fırtınalar Okyanusu'ndan (Oceaus Procellarum) getirdiği ay taşlarının yaşları ise, potasyum-argon metoduyla yapılan ölçümlere göre 20 milyar yıldır ve bu, Güneş Sistemi'nin yaşından da eskidir! Chemistry dergisindeki Urey'in makalesinde, Ay taşlarının Plutonium-244'ten oluşan Xenon izotopları içerdiğini, bunların Dünya'da bulunmayan elementler olduğunu saptamıştır. Dünya'da bulunmuş en eski kaya Greenland'da bulunmuştur ve 3.7 milyar yaşındandır. Ay'ın bu bilgilere göre Dünya'dan daha eski olduğu ortaya çıkar. Ay taşlarının diğer bir özelliği de çok zayıf bir termik iletkenliğe sahip olmasıdır. Yani, sıcaklığı neredeyse hiç iletmezler. Ergime noktası yüksek olan elementler, Dünya'da az bulunurlar. Buna karşılık, ergime noktası yüksek olan elementlerin Ay bileşiminde çok fazla bulunması da ayrı bir konudur. Ay taşlarında ve Ay'da saptanmış bulunan Titanyum, Zirkonyum ve Yttrium miktarı, Dünya ve Evren'deki ortalamanın üzerindedir (Science News, 16 Ağustos 1969). Ay üzerinde rastlanan Mascon'ların nedeni de hala izah edilememiştir (Apollo-8 astronotları Ay denizleri üzerinden geçerken araçlarının hızlandığını, alçalıp yükseldiğini göstergelere bakarak tespit etmişlerdir. Daha sonraları Ay çevresinde dolaşmış insanlı ya da insansız her araç, Ay denizlerinin bu etkisini kaydetmiştir. Bilimadamları bu sorunu, o bölgelerdeki gravitasyon çekiminin öteki bölgelere göre daha fazla olması şeklinde cevaplamış, Ay üzerindeki bu noktalara kütle konsantrasyonu anlamına gelen "mass concentration" sözcüğünden türettikleri "Mascon" adını takmışlardır). Ay'la ilgili yapılan sismik çalışmalarda, Dünya'da kullanılanlardan yüzlerce kez daha hassas cihazlar kullanılmıştır. Apollo-12'nin ay modülü Ay yüzeyine çarptığı zaman oluşan yapay deprem sarsıntısı 55 dakika sürünce bilimadamları çok şaşırmıştı. Ayrıca, sinyaller küçük dalgalardan başlayarak belli bir tepe noktasına ulaşmış, sonra da Dünya'da alışılagelmiş olanlara hiç benzemeyen bir şekilde periyotlarca sürüp gitmişti. Bu da Ay'ın yüzey kabuğunun 15-20 mil kadar altının boş olduğunu gösterir. Bilimadamlarının, saatlerce süren yapay deprem titreşimlerini çok güzel ileten bir yapının, ancak o yapı metal bir küre ise olabileceğini söylemeleri de Ay'ın 15-20 mil altında metal bir küre olduğunu anlatır.

Tiahuanaco şehrindeki meşhur Güneş Kapısı, 120x360 metre ölçülerinde yekpâre bir andazit taştır ve ağırlığı 10 tondur. Üzeri uçan tanrılar ve taşıtlar figürleriyle süslü taşta 27 bin yıllık bir takvim işlenmiştir. Gökyüzünün 27 bin yıl önceki halini gösteren kabartmalarda, tüm gezegenler işlendiği halde Ay orada yoktur. Dr. Bellamy ve Dr. Allan'a göre Güneş Kapısı sembollerinde Ay, dünya yörüngesinde 11.500-13.000 yıl arası bir zamanda belirmektedir. Takvimdeki hesaplamalara göre Ay'ın 13 bin yıl önceki Dünya etrafındaki dönüşü yılda 425 turdu. Bugün bu tur sayısı 365'tir.

Japonların 2007'de Ay'ın yörüngesine oturttukları KAGUYA (SELENE) uydusu Laser Altimetresiyle (LALT) çok hassas uzaklık ölçümleri yaparken, Ay'ın yüzeyini tarayan çift kameralı sistemiyle 3 boyutlu olarak Ay'ın yüzeyinin detaylı haritasını çıkarmıştır. Google ve JAXA işbirliğiyle bu harita Google Earth'e kondu. Uydu, Ay'ın yörüngesinde dönerken, tıpkı Apollo astronotlarının da farkettiği gibi belli yerlerde alçalmış, belli yerlerde yükselmiştir. Carlton Allen ve Alberto Saal'e göre KAGUYA uydusu, Ay'ın etrafındaki yörüngesini izlerken, manyetik çekimdeki artış ve azalışlardan etkilenmektedir. KAGUYA, Ay'da manyetik çekimin kuvvetli ve çok zayıf olan bölgelerini tespit etmiştir. Buna göre, kuvvetli tüm bölgeler Ay'ın dünyaya bakan tarafında, zayıf tüm bölgeler ise Ay'ın arka tarafında yer almaktadır. Bu bölgelerdeki manyetik etkinlik sadece yüzeyle sınırlı kalmayıp, derinlerde de devam etmektedir. Dr. Fumi Yoshida (National Astronomical Observatory of Japan)'a göre Ay'ın yüzeyindeki kraterlere sebep olan şey asteroit kuşağındaki parçalardır. Asteroit kuşağındaki parçaların boy dağılımlarını incelemiş ve bunların Ay yüzeyindeki kraterlerle aynı boy dağılımına uyduğunu belirtmiştir.

Yukarıda özetlenen pekçok sebepten dolayı, Ay dünya'nın çevresine yapay olarak yerleştirilmiş olması düşüncesi, kitaplarda ve ansiklopedilerde anlatılan Ay'ın Dünya'nın oluşumu sırasında kendisinden kopan bir parça olması kuramından daha güçlüdür. En temel olarak, elemantal yapının birbirininden çok farklı olması ilk ve en kuvvetli ispattır. Ayrıca, Jüpiter'in uydusu Phobos'un ve Plüto'nun da yörüngelere yapay olarak yerleştirildiği Sümer metinlerinde geçmektedir. Pek çok farklı kaynağa göre yapay bir uydu olan dünyanın uydusu Ay'ın ve Jüpiter'in uydusu Phobos'un içinde bir uygarlık var. Bir zamanlar Satürn'ün uydusu olan Plüto'nun (Gaga) Güneş sisteminizi gözlemek ve korumakla görevli bir karakol olduğu belirtiliyor. Sümer tabletlerine göre bu üçünün amacı Dünya'yı yakından izlemek ve sürüngen kötü niyetli istilacılar gibi dışarıdan gelecek tehlikelere karşı korumak. Phobos ve Plüto gibi Nibiru'nun kendisinin de yapay ama çok büyük bir uydu olduğu belirtilenler arasında. Ay'ın, Phobos ve Plüto'nun Galaktik Federasyon tarafından Dünya'yı tehlikelere karşı korumak amacı ile yapay olarak yerleştirilmişlerdir bilgisi İnternet'te pek çok yerde mevcut. Bunlardan dünyamıza en yakın konumda olan uydumuz Ay ise apayrı bir inceleme konusu. Gerek NASA'nın gerek astronotların birebir gözlemledikleri, gerek Dünya üzerinden teleskoplarla sürekli görülen Ay anormalileri (Ay üzerinde görülen ışıklı cisimler, büyük iş makinaları benzeri cisimler, görünüp kaybolan dev yapılar) hakkında çok fazla yazılmış kaynak mevcut. "Lunar Anomalies", "TLP" (veya "Transient Lunar Phenomena") anahtar kelimelerini kullanarak bunlara ulaşabilirsiniz.

 

 

AY'IN ÖZELLİKLERİ
 
Kütle (kg) 7.349e+22
Ekvator Çapı (km) 1,737.4 
Ortalama Yoğunluk (gm/cm3) 3.34
Dünya'dan otalama uzaklığı (km) 384,400 
Kendi etrafında dönüş süresi (gün) 27.32166
Dünya etrafında dönüş süresi (gün) 27.32166
Ortalama Ay günü 29.53059
Yüzeyden kaçış hızı (km/saniye) 1.03 
Orbital eccentricity 0.0549
Eksen eğimi (derece) 1.5424 
Orbital inclination (derece) 5.1454
Ekvatordaki yerçekimi (m/sec2) 1.62 
Ekvatordaki kaçış hızı (km/sn)  2.38
Albedo 0.12 
Magnitude (Vo) -12.74 
Yüzeydeki ortalama sıcaklık (gündüz) 107°C 
Yüzeydeki ortalama sıcaklık (gece) -153°C 
Yüzeydeki en fazla sıcaklık 123°C
Yüzeydeki en düşük sıcaklık  -233°C

 

.: Ay olmasaydı ne olurdu?
Dünya bugünkü gibi olmazdı. Hayat bile olmazdı. Ay olmasa idi günler daha kısa olurdu. Şiddetli fırtınalar ve kasırgaların hiç kesilmediği bir dünya olurdu. Atmosfer bugünkü gibi olmazdı. Daha kalın bir atmosfere sahip olurduk. Ay olmasaydı, gel-git olayları %70 oranında azalırdı. Ay ışığında etkinliğini sürdüren canlılar gelişmezdi ve mevsimler olmazdı. Gel-gitler olamayacağı için Dünya'da yaşam oluşmazdı. Sadece Güneş'in varlığı ile olan mevsimler, rüzgarlar ve yağmurların var olduğu bitkilerden ibaret boş bir gezegen olurdu Dünya. Ay'ın varlığı yaşamı açıklıyor. Kadınların menstürasyonun 28 günlük bir periyotta olması da Ay'ın varlığı ile ilgilidir. Ayrıca, Dünya'nın Güneş etrafındaki yörüngesinden 5 derecelik bir yörünge eğikliğiyle Dünya'nın etrafında döner.

.: Nibiru'nun uyduları neyi ifade ediyor?
Başlangıçta 4 olan uydu sayısının şu an 7 kadar olduğu söyleniyor.  Nibiru'nun kendisi üzerinde hayat yok, zeki yaşam Nibiru'nun yüzeyinin altında ve uyduları üzerinde olduğu söyleniyor. Nibiru, dışarıdan bakıldığında altın sarısı rengindedir. Bu yüzden Nibiru'nun etrafında mor bir halka gözükür. Nibiru, Dünya'mızdan 4 kat daha büyüktür. Nibiru Galaktik Federasyon tarafından Sirius B'de başıboş olarak keşfedilen büyük bir parça idi. Daha sonra evrendeki en üstün teknoloji ile bir savaş yıldızı haline getirildi. Şu anda Nibiru 5. boyutta olduğundan Dünya'dan çıplak gözle görülemiyor fakat etkileri hissediliyor.

.: Nemesis Teorisi nedir?
Güneş'in görünmeyen karanlık (karadelik) ikizinden bahseder. İsmi Nemesis'tir. Bir elips'in iki odağı vardır. Bu teoriye göre Nibiru'nun elips olan yörüngesindeki odaklardan birisi Güneş, diğeri Nemesis'tir. Ayrıca Nibiru'ya Sümerler "Gelip geçip giden", Babil'liler ve Mezopotamya'lılar "Marduk, Cennetlerin kralı", Eski Yahudiler "Kanatlı dünya", Yunanlılar ise "Nemesis" demişlerdir. Güneş'in yörüngesi düz olmayıp yalpalı bir yol izlediğinden, bu yalpalama hareketinin uzaktaki ikinci bir güneşten kaynaklandığı düşünülür. Bu ikili sistem birlikte, samanyolu içerisinde birbirleri etrafında dönerek yol alırlar.

.: Albedo nedir?
En basit anlatımıyla albedo, Güneş'ten gelen ışın ile gezegenin yüzeyinden uzaya yansıyan ışığın oranıdır. Bilinen en yüksek albedo dünya yüzeyinde kar'a aittir ve 1'e yakındır. Albedo'su sıfır olan bir yüzey karanlık demektir. Dünya'nın albedosu 0.38'dir. Albedo'nun daha teknik bir tanımı için buraya tıklayın.

.: Titius-Bode kanunu nedir?
18. yüzyılda Johann Daniel Titius ve Johann Elert Bode gezegenlerin Güneş'ten uzaklıklarının belli bir orana göre olduğunu öngören bir kanun keşfettiler (1772). Onlara göre gezegenlerin uzaklıkları belli bir sırayı izliyordu. Onlara göre sıfır ile başlayan bu sayılar şu şekilde sıralanıyordu: 0, 3, 6, 12, 24, 48, 96, 192, 384, 768. Daha sonra her bir sayıya 4 ekleyip 10'a böldüler.



Sonuç standart astronomik birim ile çakışınca da buluşlarını açıkladılar. Yıllar sonra başka türlü yaklaşımlarla gezegenlerin güneşe uzaklıkları için katsayılar buldular. Amaç, o güne kadar keşfedilmemiş gezegenleri bulmak ve olası uzaklıklarını saptamaktı. Bunlardan en sonuncusu ise Fibonacci yaklaşımıdır. Titius-Bode kanunu duyurulduktan sonra bu dağılımlara göre dünyanın her yerinde gezegen avcılığı başlamıştı. Ayrıca Titius-Bode bu kanunu keşfettiklerinde Asteroid kuşağı, Uranüs ve Neptün daha keşfedilmemişti. 1781 yılında William Herschel Uranüs'ü ve 1801'de Giuseppe Piazzi Asteroid kuşağının en büyük cismi olan Ceres'i, 1846'da Johann Galle Neptün'ü ve 1930'da Clyde Tombaugh Plüto'yu keşfettiklerinde bunların uzaklıklarının Titius-Bode kanuna uyduğu görüldü:

Titius-Bode Kanunu
Gezegen AU
(Astronomical Unit) Titius-Bode
Teorik Uzaklık Gerçek Uzaklık (km) Uydu
Sayısı Ekvator
Eğimi Kendi ekseni
etrafında
Dönüşü
(saat) Çap
(km)
Merkür 0,3871 0,3 57,910,160 0 2 1408 2439
Venüs 0,7233 0,7 108,205,680 0 177,3 5832 6052
Dünya 1 1 149,600,000 1 23,45 23,93 6378
Mars 1,524 1,6 227,990,400 2 25,19 26,42 3397
Asteroid Kuşağı 2,77 2,8 414,392,000     
Jüpiter 5,203 5,2 778,368,800 >28 3,12 9,92 71490
Satürn 9,539 10 1,427,034,400 30 26,73 10,66 60268
Uranüs 19,19 19,6 2,870,824,000 21 97,86 17,24 25559
Neptün 30,06 38,8 4,496,976,000 8 29,6 16,11 25269
Plüto 39,48 77,2 5,906,208,000 1 122,46 153,3 1160
Nibiru 1,541,483,008  2,306,800,000,000 7   

Bazı Asteroidler: (parantez içerisindekiler kilometre cinsinden çapları):
Ceres (940), Vesta (576), Pallas (538), Hygeia (430), Interamnia (338), Davida (324), Cybele (308), Europa (292), Sylvia (282), Patientia (280), Euphrosyne (270), Eunomia (260), Bamberga (252), Juno (248), Psyche (246), Doris (246), Eugenia (244), Hector (232), Themis (228), Arethusa (228).

AU (Astronomical Unit, Astronomik Birim) = 149.598.000 kilometre (Dünya'nın Güneş'ten uzaklığı 1 AU ya da AB)

 

.: Nuh Tufan'ına sebep olan su nereden geldi?
İnternet'te yer alan pekçok kaynağa göre çok uzun bir zaman önce dünyanın etrafında yoğun nemden oluşan bir kuşak vardı. Bu kuşak sayesinde dünyada fırtınalar, mevsimsel anormaliler ve sel gibi afetler görülmüyordu. Dünyanın çevresini saran yaklaşık 3 mil kalınlığındaki bu kuşak (ya da gökkubbe) sayesinde dünya'nın her yerinde ılıman bir iklim mevcuttu. Dünya'da cennete benzer bir yaşam sürülüyordu.  Eski kitaplarda sözü edilen yemyeşil ağaç ve sık bitkilerle kaplı dünyamızdaki koşulları ancak böyle bir gökkubbe sağlayabilirdi. O zamanlar dünya'daki insanlar bu kuşak yüzünden Güneş'i ya da Ay'ı göremiyordu. Astropikal yapıdaki dünya'daki yaşam koşulları o zaman çok rahattı. Bu kuşağı Galaktik Federasyon'un gezegen ve yaşam yaratan mühendisleri inşa etmişti ve onu yerinde tutan enerji üreten yapılar dünyanın değişik yerlerinde gizlenmişti. Daha sonra bu yapıların birkaçının insanlar tarafından yokedilmesi ile buz kristallerinden ve nemden olan kuşak dünyaya yağmur halinde düşerek büyük tufanı oluşturacak miktarda suyu meydana getirdi. Bu enerji kristallerinin yokedilmesi fikri Nibiru'nun komutanı Marduk tarafından başlatılmıştı. Marduk, Mısır'daki oğlu Seth'e Büyük Piramit'in kristal tapınaklarına saldırmasını emretti. ME adı verilen bu kristallerin bazılarının yokedilmesi sonucu kuşak 40 gün süren muazzam yağmurlarla çöktü.
Bugün Nuh Tufanı'nı meydana getirecek kadar bol miktarda suyun nereden geldiği ile ilgili pekçok görüş ortaya atılmaktadır. Enerji üreten yapılardan bazıları hala dünyanın çeşitli yerlerinde sağlam olarak bulunmaktadır iddiasını kanıtlamak amacıyla bunların yerleriyle ilgili pekçok araştırma yapılmış fakat başarısız olunmuştur. Bu kadar bol miktarda suyun bir anda ortaya çıkışı ile ilgili teorilerden birisi olan buz kristalleri kuşağı ya da nem kuşağı teorisi bu teorilerden birisidir. Küresel ısınma ile ilgili projelerden birisinde, kutuplardaki buzların tamamının eriyerek okyanus su seviyesini ne kadar yükselteceği ile ilgili çalışmalar yapılmıştı. Çalışmaların sonucunda yeryüzünün tamamını etkileyecek büyüklükteki bir tufanın meydana getireceği suyun yağan yağmurlarla açıklanamayacağı sonucuna varıldıktan sonra bu suyun nereden geldiği ile ilgili varsayımlar ileri sürülmüştü. Bunların içlerinde en akla yatkın olanı yoğun nemden oluşan bu kuşağın yokedilerek yağan yağmurlarla global ölçekte bir sel felaketine yol açması fikridir. Bu konu ile ilgili çok fazla bilgiye, İnternet'te "canopy" ve "flood" anahtar kelimeleri aratılarak ulaşılabilmektedir. Ayrıca Türkçe olarak, Virginia Essene'nin "Galaktik İnsan" kitabında ve Jelaila Starr'ın "12. Gezegenin Dönüşü" kitabında bu kuşaktan ayrıntılı olarak bahsedilmektedir.

 

.: Uzayın derinliklerini gözlemlemek için yapılan teleskoplar neden çoğunlukla güney yarımkürede?
Güneş sistemimizin de içinde olduğu samanyolu galaksimizin merkezi ile ilgili çok merak var. Merağın başlıca sebebi, içinde bulunduğumuz tüm samanyolu galaksisinin tam ortasındaki, samanyolumuzdaki tüm envanteri (gezegenleri, güneşleri vs.) çekim gücüyle bir arada tutan devasa karadeliktir. Biz üzerinde bulunduğumuz dünyamızın samanyolundaki yeri yüzünden, samanyolunun merkezine direkt baktığımızda, aradaki çok fazla madde (gaz, toz, gezegenler, güneşler vs.) bize çok açık bir görüntü vermiyor. Bu sebeple bilimadamları, samanyolumuzun merkezindeki karadeliği gözlemleyebilmek için sürekli yeni teknolojileri deniyorlar. Bu büyük karadeliğin kendisi, dünyamızın güney yarımküresine baktığından, astronomların daha çok güney yarımkürede bulunmaları beklenen birşeydir. Ayrıca, geceleri gökyüzündeki pek çok önemli nebula, galaksi vs. çoğunlukla güney yarımküreden izlenebiliyor. Hem galaksi merkezi hem de önemli gök cisimleri hep dünyanın güney yarımküresinden daha rahat izlenebildiğinden, çok büyük ebatta yeni bir teleskop (ya da gözlemevi) kurulacağı zaman bunun için genellikle uygun yer hep güney yarımküreden seçilir. Ama, hem havada toz olmaması, hem de berrak gökyüzü sebebi ile kuzey kutbunda ve kutba yakın yerlerde de teleskoplar kurulmuştur. Hubble ilk yörüngeye oturtulduğunda (merceğindeki hata giderildikten sonra) ilk iş olarak derhal güney yarımküredeki ilginç cisimlere kaçınılmaz olarak odaklanmıştır.




haber 12:

2012′de için Öngörülen Dünya Haritası
2012 ye 2 kala çizilen bir dünya haritası çarpıcı bir geleceği gözler önüne koyuyor. Ünlü Futurist Gordon Michael Schallion‘un tahminleri tutarsa dünyamız 2012 öncesi gerçekten büyük afetler gerçirecek gibi görünüyor.

Günümüzün en büyük kahinlerinden bili olarak bilinen Gordon Michael Scallion bugüne kadar yaptığı bir çok tahminde başarılı olmuştu. Kendisinin kahin olmadığını her fırsatta vurgulayan Scallion kendisini Futurist, yani gelecek tahmincisi olarak adlandırıyor. Doğanın ve insanların verdiği tepkilere göre geleceğin nasıl şekilleneceği üzerine bilimsel çalışmalar yürüttüğünü belirten Gordon Michael’in 1980 li yılardan beri çalıştığı ve 2012 için öngördüğü dünya haritasına belki rastlamamış olabilirsiniz.

İşte 2012 yılı için gelecek tahmincisinin çizdiği dünya haritası ve kıt’aların şekli. Haritadan da görüldüğü gibi beyaz çizgiler kıt’aların bugünkü sınırlarını gösterirken zamanla sular altında kalacak ve 2012 yılında kıt’alar sadece görülen renkli kısımlardan ibaret kalacak. Scallion’un haritasına göre Avrupa neredeyse tamamen yokolurken Ülkemizin ise Anadolu toprakları sağlam görünüyor. ABD trajik bir son yaşamış haritada. Arap yarımadası ve israil de aynı şekilde. Tabi bu harita gelecek tahmincisinin adı üzerinde bir tahminidir. Ancak avrupanın büyük bölümünün ve Amerika kıtasının bazı bölümlerinin sulara gömülme riski birçok farklı teorinin konusunu oluşturmaktadır.



Çevrimdışı Elendil

  • **
  • 325
  • Rom: 8
    • Profili Görüntüle
Ynt: Kesin Oku: İlginç Haberler
« Yanıtla #11 : 19 Mayıs 2010, 22:18:09 »
2012 haberleri arasında en çok bunun gerçekleşmesini dilerdim.

Çevrimdışı boromir

  • **
  • 374
  • Rom: -4
    • Profili Görüntüle
Ynt: Kesin Oku: İlginç Haberler
« Yanıtla #12 : 19 Mayıs 2010, 22:20:49 »
bende dostum hepimiz rahat ve huzur içinde olurduk. ahh dostlarım hür havayı çekin içinize çünkü  ihtiyacımız olacak bir gün. resmen evrende kayboldum bir yandan da tırsıyorum odada yalnızım her yer karanlık pc nin ışığı var bir tek bazen arkama dönüp bakıyorum biri var mı diye. gerisini siz düşünün.

Çevrimdışı Elendil

  • **
  • 325
  • Rom: 8
    • Profili Görüntüle
Ynt: Kesin Oku: İlginç Haberler
« Yanıtla #13 : 19 Mayıs 2010, 22:34:35 »
Sen sıyırcan dikkat et şimdi korna sesinden irkilmeler başlar, karanlıkta gölgeler görmeye başlarsın falan dikkat et belki iyi bir çocuk olursan şirinleri bile görebilirsin. :P Geçen gün bende de oldu.

Çevrimdışı boromir

  • **
  • 374
  • Rom: -4
    • Profili Görüntüle
Ynt: Kesin Oku: İlginç Haberler
« Yanıtla #14 : 20 Mayıs 2010, 09:54:40 »
haber 13:

uzaylılar uyarmış!

nasauzaya biz dostuz çağrısı yapmışlardı ve yanıt geç gelmedi. yanıt şöyle:
2012 yılında dikkatli olun!

uzaylılar bile bizi uyarmışken hiç önlem yok.

bkz: nibiru/marduk