Kayıt Ol

Onun İçin Yürümek

Çevrimdışı Nihbrin

  • ****
  • 1243
  • Rom: 43
  • [Infornography]
    • Profili Görüntüle
    • nihbr.in
Onun İçin Yürümek
« : 30 Ocak 2009, 04:20:35 »
Güneşin pek görülmediği ama kendisini unutturmaktan kaçındığı sıcak ve bulutlu bir günün altında, elbet bir ailenin polis olan babası evinden telaş ile çıkarken 46 yıllık karısının 40 yıldır onun için yaptığı öğlen yemeğini 26. kez unutmuş olabilir. Yemek çantasının içinde fevkalade önemli besin öğesi dışı metaryaller de bulunabilir. Böyle bir günün öğleninde elbet bir adam, sıcak günün sıcak bir bulvarında, soğuk şehir insanları yolda yürümekden bezgin ona bakmakdan kaçınırken gözünü diktiği bir noktaya şaşmadan yürüyor da olabilir. Yanından bisikleti ile geçen bir polise sinirle bakan ve dükkanının önünü serinlemesi için kova ile ıslatan bir kasabın yüzündeki nefreti gördüğünde eskileri anımsayabilir ve bu onu yaşadığı koridorda yürüme hissinden çıkarabilir.

Orada öylece duruyordu. Taşıtların girmesinin yasak olduğu turistik denilebilecek bir mahalin işlek sokağında mutlu yüzleri ile dondurmalarına yumulmuş tatlı çiftler ve evlatları ile sıcak günde zaman geçirmek için nadir fırsatlarından biri olduğunu düşünen diğer insanların arasında kalın montuna sarınmış ve kaşları geçmişin gölgeleri ile burulmuş zavallı, üzgün ve bitik bir adam. Onun için üzülmedi, ona acımadı, düşündüğü şey "ona yardım edebilirim" oldu. Şimdi üzerinde durulmalıdır ki iki tür "ona yardım edebilirim" vardır; gözleri görmeyen ve elleri pek iyi tutmayan bir yaşlı bayanı işlek bir caddede karşıdan karşıya geçirmek ile ayakları sakat ama tekerlekli sandalyesinde kucağında alışveriş poşetleri ile bir genç adama poşetler için yardım önermek tamamen farklıdır. Öte yandan birisine balık vermek ile olta vermek arasında da fark vardır ama durum şu anda 2.si değildi. Bu adam çevresindeki mutlu insanları görmüyordu. Onlar mutluyken mutlu olabileceğini düşünemiyordu bile, bu kabul edilemezdi.

Kan ve barut ile kaplı geçmişin yıpranmış izleri üstünde gri bulutlar yaz güneşini saklamaya sabırla devam ederken sadece küçük çocukların çığlıkları vardır belki onun kulaklarında, belki gururlu ve ne yaptığını bilen askerler ailesini acıyarak ama görevin getirdiği keskin sorumluluk ile öldürmüştür. Onların acımış olmasını neden hayal ettiğini bazen anlamazdı, bu insanlar her gün doğduklarına pişman yataklarından kalkarken kendi mutlu ailesini o gün karınlarını doyuracak ekmek olmasa bile yaşamakdan yılmayan ve hepsinden önce sevdiği ailesini öldürmekde sakınca duymamışlardı. Bazen yine belki diyorum çünki o adamın içini kendisi ve tanrıdan başkası tam olarak bilemeyebilir, bu insanların olan bitenden haberi yok şeklinde düşünmüş olabilir. Bakışlarını ona doğru gelen birine kaldırdı.

Adama doğru yürüyordu, temiz yüzündeki bezgin gözlerini ona kaldırdığında tüm söyleyeceklerini unuttu, ona yaşamın tüm güzelliğinin onun içindeki zorluklarda saklı olduğunu söyleyecekti belki, ardından gelen tüm güzel mükafatlar ile göz yaşlarının birer müchevher olduğunu... Söyleyemedi, bir çift siyah gözün ona an içinde neler anlattığını kendisi de daha sonra anımsadığında korku ile titreyecekti, bir gün titrediğinde yine o gözleri düşündüğünde o his için bir adı olduğunu düşünecekti.

Ne düşünüyordu? Tüm o yıkıntılar içinde yaşadığı yıllar ve diğer zamanların saklı hüznü hafif bir gülümsemedeki sakinlik ile hafifçe uzağa itilmişti. Ona bakarken bu kadının yüzünü artık geriye pek bir şey kalmamış olan ömrünün her değerli anında tekrar anımsamak istediğini fark ettiğinde korktu. Korktu ve bundan eminim, dünyada halen güzel şeyler olduğunu görmek onu korkuttu. Halen uğruna savaş verilecek nice erdemler var demişti biri ona eskiden, onun yalan söylediğini yada ne dediğini bilmediğini anlayalı uzun zaman olmamıştı. Ancak bu bir erdem değil bir insandı. Yaşanılan her anın daha değerli olmasını sağlamak için tek ihtiyaç duyulan bir öteki insandır demişti şimdi haklı olduğunu anladığı aynı kişi. Ağzından istemsizce iki kelime döküldü, "hava...sıcak"

Gülmekden kendini alamıyordu, Sarı saçları yüzüne düştüğünde onları geriye atmak için bir uğraş bile vermedi çünki gülmek ilk kez ona bu kadar iyi gelmişti. Adama bir daha baktı, "bu giysileri giyerken daha sıcak sanırım?" Adamın yüzü kızardı ve bu durumu daha bir komik hale getirdi. Resmen paniklemişti ancak normalde sanılabilecek olanın aksine orada olmakdan rahatsız olmadığını o derin gözlerden görebiliyordu, sanki oda gülmek istiyordu. "Söyleyin bakalım sizi bu kadar üzen nedir böylesine güzel bir günde?" Adamın suratındaki soluk insanlık yok ve rengi bulutlardan daha gri oldu, "Hayatımın kararını vermiştim ve bunu uygulamak üzereydim, sanırım sizin sayenizde üzerinde tekrar düşünmem gerekli" Sözler ağzından hemen dökülmedi, kelimeler arası asırlık boşluklar ve utanç, aksanı da bir garipti ama içtendi. "Peki bayım, benimle ve arkadaşlarım ile hemen şurada konuşmak ister misiniz? eminim size iyi gelecektir"

Kadının bakışlarının gittiği yana baktı, bir kafede oturan 2 genç kadın onlara el sallıyordu, biri somurtuyordu ama önemli değilmiş gibi yapmaya çalışıyordu. Tekrar kadına döndü ve elvedasını söyledi, yürürken içinde tek bir damla pişmanlık yoktu, kadın şaşkın ve ağzı bir karış açık onun arkasından baka kalmıştı. Yürürken ağlıyordu, onun için ağlıyordu, onun için yürüyordu.

Sarışın masaya döndüğünde somurtan kadın ona sordu, "ne konuştunuz öyle 2 saat?" yüzünde alaycı bir ifade vardı ama saklamakdan kaçınmıyordu, sarışın gözlerini yarısı bitmiş dondurma kulbuna dikti ve tek düze ses tonu ile adamın elvedasını onlara alatmaya başladı;

Uzun zamandır aşık olmanın ne demek olduğunu bilmezdim, karıma aşık olmamıştım ama onu sevmiştim. Gözlerini alamadığın birisinin olması ve onun için anlık soluklar aldığını, yaşamak için değil, onu görebildiğin hayat süren uzayabilsin diye soluk aldığını söyleyen bir oğlum olduğunda onu da anlamamıştım. Ertesi gün eve döndüğümde herkesi kanlar içinde bulunca tanrının oralarda bir yerlerde bizi sevip sevmediğini sorgularken niye ağladığımı biliyorum ve anlıyorum. Ancak anlamadığım bu şey benim anladığım bu ikinciyi asla affetmemek üzere içtiğim andın asıl sebebini yuttu. Bunun için sizden şu anda nefret ediyorum, yinede ömrümde gördüğüm en güzel şey için biraz daha yürüyeceğim. Biraz daha uzağa gitmem yeterli, teşekkür ederim."

Diğer 2 kadın sarışına alık alık bakarken önce sesler duyulmaz oldu, ne olup bittiğini anlayana kadar masa örtüsü masa ile beraber uçtu ve onlar da basınçla yere düştü, ardından ise bir patlama. Kulakları çınlarken heryer sanki gözüne su kaçmış gibi buğulanmıştı. Sokağın o adamın yürüdüğü tarafında olmuştu patlama. Sonra ise kavrayış

-"bu giysileri giyerken daha sıcak sanırım?"
-"...Biraz daha uzağa gitmem yeterli..."
O bir intihar bombacısıydı, belki aslında ölmemesi gereken onlarca kişi onun yüzünden onun yerine ölmüştü. Diğer aslında ölmesi gereken onlarca kişi cam kırıkları ve kıymıkların hafif gazabına uğrarken diğerleri cehennem alevleri içinde kalmıştı, ve son olarak belki yananlar arasında mavi üniformasını askıya son kez bırakmasına 13 gün kalmış ve unuttuğu öğle yemeği için 26. kez üzülen bir polisin tekerlerlekleri buharlaşmış bisikleti kalmıştır.

Çevrimdışı Hurin

  • ****
  • 1478
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Ynt: Onun İçin Yürümek
« Yanıtla #1 : 19 Şubat 2009, 09:05:40 »
Ne diyeyim nihbrin yine yapmışsın yapacağını

Edit WTF demek istiyorum.
Lacho Calad!, Drego Morn!
Flame Light! Flee Night!

Çevrimdışı Nihbrin

  • ****
  • 1243
  • Rom: 43
  • [Infornography]
    • Profili Görüntüle
    • nihbr.in
Ynt: Onun İçin Yürümek
« Yanıtla #2 : 02 Mart 2009, 17:25:10 »
O wtf anı için epey uğraştım, geç teşekkür ettim beğenine ama olsun, teşekkürler  :P

Çevrimdışı magicalbronze

  • *
  • 4075
  • Rom: 1
    • Profili Görüntüle
Ynt: Onun İçin Yürümek
« Yanıtla #3 : 20 Temmuz 2009, 09:20:22 »
Olağanüstü derecede bir düşünce tarzını,bir kurguyu, herşeyden öte belki de bir gerçeği paylaşmışsın bizlerle. Tebrik ediyorum, gereçekten anlatmak istediğin olay dikkatli incelendiğinde ve son ana kadar sıkılmadan okunulduğunda ortaya çıkardığın eserin değeri anlaşılıyor. - bir süre bekleyip hazmetmeli. -

Yalnız bir taraftan olay örgüsünü, bir taraftan içesesi bir taraftan da kurguyu anlatmaya çalışırken, kullandığın düz yazı ile anlatmak istediklerin hep bir arada, sanki farklı bir yer değilmiş gibi yazmışsın ki bu da bir süre dikkat dağıtma olayını tetikledi bende. Aslında yazıları ayırsan, bölümleri yahut o anki düşünceleri anlatacak farklı bil yol izlersen, kullandığın dil ile paralel bir okuma tarzı oluşturacaktır bizler için. Bunu söyleme nedenim anlatmak istediğini gerçek anlamda benimsemiş olmam, istiyorum ki daha çok kişi okusun ve görsün.

Ayrıca bir diğer yazını okuyanlar (bkz: uç *tık), bazılarının görmek istemediği, umursamadığı ya da belkide sadece üzülerek geçtiği olayları bu tür yazılara dökerek nedemek istediğini anlayacaklardır. Tekrar tekrar ellerine sağlık.
"Her neyse sahip olunan, doğar ve ölür.
Bu nefsi müziğin içinde sıkışmış herkes
İhmal eder ölümsüz aklın harikalarını."
- William Butler Yeats, "Sailing to Byzantium "

Çevrimdışı Nihbrin

  • ****
  • 1243
  • Rom: 43
  • [Infornography]
    • Profili Görüntüle
    • nihbr.in
Ynt: Onun İçin Yürümek
« Yanıtla #4 : 20 Temmuz 2009, 15:12:36 »
Yorumun için teşekkür ederim, ayırmaya çalışmıyorum değil de benim persfektifimden görülmüyor bazı şeyler. Sahneyi tam olarak verdiğimi sanarken okumuş birisine sorduğumda "öylesine bir kalabalık geniş sokak" cevabı alıyorum, sonra o gözle okuduğumda "hakikatten vasat bir sokakmış" diyorum. Bu yazıdaki sokak İzmir'in deniz kokan Konak sokaklarından biri, yaz vakti insanlar cıvıl cıvıl, milletin elinde dondurma vs ama anlaşılmıyor bu yazarken vermediklerim. Üzerinde halen uğraştığım bir şey bu  :D (savaş sırasında gerçekleşen herşey bir şiir gibi benim için; tüm acılar ve tüm mutluluklar) (**izmir sokağı olabilir ancak bu sadece aklımda canlanan bir imgedir, herhangi kişi, zümre, örgüt ile bağdaştırmak yazının ruhuna hakaret olacaktır)