Kayıt Ol

Guguk Kuşu - Robert Galbraith (J. K. Rowling)

Çevrimdışı Denaro Forbin

  • *****
  • 2114
  • Rom: 54
    • Profili Görüntüle
    • Bilimkurgu Kulübü
Guguk Kuşu - Robert Galbraith (J. K. Rowling)
« : 06 Temmuz 2014, 16:19:58 »

Robert Galbraith mahlasını kullanan J.K. Rowling tarafından yazılan "Guguk Kuşu" kitabı Türkçede!

Harry Potter serisi ile çocukluğumuzu şekillendiren J.K. Rowling, 2013’ün nisan ayında Robert Galbraith takma adıyla bir polisiye roman kaleme almıştı: “The Cuckoo’s Calling“. İşte o roman “Guguk Kuşu” adıyla dilimize çevrildi! Pegasus Yayınları tarafından Türkçeye kazandırılan eser şu an için ön siparişte.

Alıntı
Karla kaplı bir gecede, ışıltılı hayatıyla magazin haberlerinin gündeminden düşmeyen güzeller güzeli manken Lula Landry evinin balkonundan düşüp hayatını kaybeder. Tüm deliller intiharı işaret ederken Lula’nın ağabeyi John, cinayet şüphesiyle Özel Dedektif Cormoran Strike’ın kapısını çalar.

Eski bir asker olan ve hem fiziksel hem de psikolojik olarak büyük yaralar alan Cormoran Strike bir dönüm noktasındadır. Lula’nın ölümünün ardındaki gerçeği araştırmak, bir yandan sorunlarıyla boğuşurken tamamen dibe batmaması için bir umut olur. Fakat şüpheler ve ipuçları bir araya gelmeye başladığında Strike bu gizemin, içinden çıkılmaz bir labirente dönüşeceğinin farkına varır…

Alıntı
“Guguk Kuşu Mayfair’in sakin sokaklarını, Doğu Yakası’nın barlarını ve Soho’nun canlılığını yansıtan bir atmosferde, Londra’nın derinliklerindeki gizemi ortaya çıkartıyor.”

"Yolun Sonundaki Okyanus", "Boynuzlar", "22/11/63" gibi eserlerden tanıdığımız sevgili Zeynep Heyzen Ateş se kitabın çevirmenliğini üstlenmekte. 544 sayfalık eser, önümüzdeki günlerde raflardaki yerini alacak.

Serinin künye bilgilerine ve tanıtım metnine ulaşmak için buraya tıklayabilirsiniz. Heyecanla bekliyoruz!

Haber: Onur "DarLy OpuS" Selamet

Çevrimdışı Denaro Forbin

  • *****
  • 2114
  • Rom: 54
    • Profili Görüntüle
    • Bilimkurgu Kulübü
Dedektifler, Büyücüleri Geçecek!
« Yanıtla #1 : 24 Temmuz 2014, 18:12:44 »

Başarılı yazar J.K. Rowling, kaleme alacağı dedektif kitaplarının sayıca Harry Potter’dan fazla olacağını açıkladı.

Geçtiğimiz günlerde Harrogate Festivali’ne katılarak bir konuşma gerçekleştiren Rowling, bu kararı almasının başlıca sebebini, Robert Galbraith takma adıyla yazdığı ikinci dedektif romanının büyük başarı kazanmasına bağladı.

Haziranda yayımlanan Silkworm, Britanya’nın en çok satanlar listesine girmişti. Yeni kitabın kahramanları da "Guguk Kuşu"nda olduğu gibi, özel dedektif Cormoran Strike ve yardımcısı Robin Ellakott.

Bildiğiniz üzere, Rowling’in Harry Potter’dan sonra yazdığı ilk yetişkin kitabı “Boş Koltuk” idi. Daha sonra kaleme aldığı Guguk Kuşu’nu ise farklı bir mahlasla yazan Rowling, üzerinde baskı olmadan kitap yazmanın muhteşem bir duygu olduğunu dile getirmişti. Ardından kitabın Rowling’e ait olduğu ortaya çıkmış ve satışlarda adeta patlama yaşanmıştı.

Tüm bunlardan sonra, dedektif romanlarının sayısının daha fazla olacağını açıklayan Rowling, fantazya yazarı etiketinden sıyrılmak mı istiyor dersiniz?

Haber: Bahri Doğukan "Denaro Forbin" Şahin

Çevrimdışı Gwimar

  • *
  • 2
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Ynt: Guguk Kuşu - Robert Galbraith (J. K. Rowling)
« Yanıtla #2 : 25 Ağustos 2014, 15:10:39 »
Guguk Kuşu'nu yeni başladım okumaya. Bence muazzam bir dil kullanılmış. Bazen uzun ve karışık cümleler kurulmuş, bazen de gereksiz ayrıntılara yer verilmiş olmasına rağmen çok güzel akıyor. Yani benim düşüncem bu yönde. Diyaloglarda öykünün hoşuma giden yanlarından biri. Daha 200. sayfa civarındayım, düşüncelerim değişebilir. Ama bence okunması gereken, özellikle yeni bir şeyler arayanlar için ideal.

Çevrimdışı Elendil_XX

  • ***
  • 504
  • Rom: 6
    • Profili Görüntüle
Ynt: Guguk Kuşu - Robert Galbraith (J. K. Rowling)
« Yanıtla #3 : 04 Ocak 2015, 19:06:37 »
JK Rowling’in Harry Potter serisi dışında da iyi bir kitap yazabileceğini göstermek için yazdığı “Boş Koltuk” romanını bir türlü okuma fırsatı bulamamıştım. Ama yazarın sahte bir isim kullanarak çıkardığı “polisiye romanı”nı okumak öncelikli olarak çok daha ilgi çekici geldi ve büyük bir merakla kitabı okudum.

Rowling gerçekten de çok usta bir yazar. Buna “Guguk Kuşu” ile tekrar şahit oldum. Farklı ve ilgi çekici karakterler yaratmada ve iç içe geçmiş olay örgüsü oluşturma da ki başarısı takdire değer. Bir kere karakterler çok gerçekçi. Özellikle dedektifimiz Cormoran Strike (karakterin sırf geçmişi ve çalkantılı özel hayatı bile başlı başına bir roman çıkartılacak kadar ilginç bence) ve “kazara” yanında asistanlığa başlamış yardımcısı Robin (aşık olunacak bir kadın karakter!) inanılmaz derecede gerçek. Sanki okurken yanınızda bitiverecekmiş gibiler.

Kitapta ana hikayenin yanında bir çok şey anlatılıyor. Ünlülerin kokuşmuş sahte yaşantılarına tanık oluyoruz. Modacıların, film prodüktörlerinin, paparazzilerin, rapçilerin de dahil olduğu bir “toplum eleştirisi” yapıyor Rowling. Aynı şekilde insanların para için neler yapabileceğini ve nelerden vazgeçebileceğini çarpıcı bir şekilde görüyoruz.

Hikaye boyunca lüks malikanelerde, gece klüplerinde, bakımsız dairelerde ve Londra’nın ilgi çekici bar ve sokaklarında dolaşıyor ve çeşit çeşit insanla tanışıyoruz. Kitap ta ki bahsettiğim karakter yaratımında ki "gerçekçilik" aynı şekilde mekanlarda da karşımıza çıkıyor. Sanki dedektifle beraber sizde o mekanda bulunup sorgulama yapıyorsunuz.

Kitabın yarısından çoğu diyalog şeklinde ilerliyor ve dedektif Cormoran Strike gibi siz de küçük ipuçları yakalayarak katilin kim olduğunu bulmaya çalışıyorsunuz. Kendi adıma bu durumdan çok zevk aldığımı ve heyecanla okuduğumu söyleyebilirim. Sanki bir puzzle tamamlıyormuşsunuz gibi bir his yaratıyor. Kitap bittiğinde de kurgu da ki “kusursuzluğu” fark edip hayran kalıyorsunuz.

Bence yazarın burada ki en büyük başarısı kitap her ne kadar fazlasıyla “gerçek” bir dünya da geçiyor olsa da Rowling’in harika anlatım dili ve büyüleyici tasvirleriyle oldukça “fantastik” görünmesi. Hatta kitap ta ki bir diyalog ta bir gönderme yaparak fantastik edebiyatta olduğu gibi polisiye roman yazmada da “gerçekten iyi” olabileceğini gösteriyor bize.

Bahsettiğim diyalog şu;

"Çok saçma" diye fısıldadı.
"Dedektifliği bırakıp fantastik edebiyata geçmelisin Strike. Söylediklerini ispatlayacak tek bir delilin bile yok!..."
"Yanılıyorsun var!..."


Kitabın finali ise, bence tatmin edici bir şekilde noktalanıyor. Katilin hiç birinizin beklemediği bir kişi çıkacağına garanti ederim, sadece o kadarını söyleyeyim. Apışıp kalıyorsunuz hani!.. :D

Sonuç olarak; benim için harika bir deneyim oldu. Hem iyi bir dedektif romanı, hem de tekrar müthiş bir Rowling hikayesi okumuş olduğum için memnunum. Umarım devam kitabı olan "İpek Böceği"de en kısa sürede dilimize kazandırılır ve okuma fırsatı buluruz.

Bu arada kitabın çevirisi ne kadar iyiyse, sayfa düzeni de bir o kadar kötüydü. Yazı düzeni, kimi yerlerde sıkışık sıkışık kimi yerlerde sayfaya alabildiğine yayılmış bir şekilde karşımıza çıkıyor. Pegasus Yayınevi, umarım diğer baskılarda bu durumu düzeltir.

Çevrimdışı Auguste Dupin

  • **
  • 84
  • Rom: 8
  • geceleri esen terör
    • Profili Görüntüle
Ynt: Guguk Kuşu - Robert Galbraith (J. K. Rowling)
« Yanıtla #4 : 27 Mart 2015, 21:14:09 »
Çok kötü. Çok, çok kötü. Okuduğum en kötü dedektiflik kurgularından birisiydi ne yazık ki. Bu konuda geniş bir inceleme yazmıştım. Kendisini buraya da kopyalıyorum. Kaynak: http://goo.gl/HxnQx7

Korkmayın, Spoiler yok. :)
Harry Potter serisi boyunca Agatha Christie'den bolca etkilendiği her haliden belli olan J.K. Rowling'in bir dedektiflik romanı yazması, benim ve diğer pek çok okurun o zamanlardan beri hep istediği bir şeydi.
 
Ve bu beklentimizin üzerinden uzun yıllar geçmesinin ardından nihayet "Sonunda ellerimdesin bebek..." diyerek alabileceğim bir kitap ortaya çıktı: “The Cuckoo’s Calling” ya da Türkçe çeviri adıyla Guguk Kuşu. Kitabı kısa bir süre önce bitirdim ve mutlulukla söylüyorum ki, 13 yıldır yazarın üslubuna alışmış olanlar, alıştıkları Sevin Okyay çevirisi olmamasına rağmen, Rowling'in abartılı jestler ve kara mizah içeren kendine has anlatımını satırlarda hemen yakalayabilirler.
 
Fakat kitabı okurkenki heyecanım ne yazık ki pek uzun sürmedi. Çünkü hem dedektiflik türünün, hem de Rowling’in histerik bir okuru olmama rağmen, ne karakterlere ısınabildim, ne de çözmeye çalıştıkları vakaya.
 
Kanımca eser J.K.Rowling'in zengin olduktan sonra girdiği dünyadaki gözlemlerinden yola çıkarak oluşturduğu bir uzamda geçiyor. Aynı dünya, Poirot'nun maceralarını yaşadığı dönemdeki yüksek sosyeteye de tekabül ediyor.
 
Vakayı sevmedim, çünkü klasik bir Christie romanı okurken hem o romandaki toplumsal gerçeklik bir nebze geride kaldığı için, hem de metnin sadece gizemi sunma çabasından başka bir amacı da olmadığı için kendinizi sadece olaya odaklayabiliyorsunuz ve gerisine takılmıyorsunuz. Oysa Rowling, eserine bir roman derinliği katma arzusuyla, ele aldığı olaya güncel bir toplumsal sorun olarak da yaklaşınca, her gün TV'de çocukların ölümlerini izleyen ve çok daha ciddi dertleri olan, daha alt sınıfsal konumlardaki insanların bu sorunsala karşı verdiği tepki çok basit bir şekilde "bana ne bütün bunlardan?" oluyor. Gerçekten, kitabın konusunu ilk duyduğum andan beri, bir mankenin pırıltılı yaşamının getirdiği sorunları okuyacak olma fikri ilgimi çok az çekiyordu.
 
Zaten yazarın bu konudaki tutumunun eserdeki tüm karakterleri de belirlediği açıkça görülüyor. Özellikle baş karakter Cormoran Strike'ı. Bu da kendisine ısınamamamın nedenlerinden biri.
 
Plot Twist: Hayır, koskoca Rowling'in eseri elbette bu kadar basit ve ucuz değil. Lula'nın yoksul arkadaşı ve onun diğer karakterlerle olan ilişkisine bakınca; O, Şoför, Lula'nın annesi, Strike'ın annesi ve hatta Rock Yıldızı babası tarafından dışlanmış Strike'ın kendisi arasında kurulan özel bağ, bize bunun sınıfsal bir sorun olduğu mesajını açıkça veriyor. Fakat bu sorunsala karşı bize sunulan ve bir çözüm olarak niteleyebileceğimiz şey, Batı'nın bin yıllık düşünsel kazanımlarının bir sonucu olarak, oldukça bireysel tabii ki. Eğer birey iyi olursa, sorunlar çözülür: İşte karşımızda Cormoran Strike. Sinir bozucu derecede "iyi çocuk." Neden sinir bozucu olduğu konusuna ise daha sonra döneceğim.
 
Evet, her ne kadar kitapta adı konulmasa da, Strike, şaşırtmayan bir şekilde Poirot tarzı bir çözümleme yöntemini kullanıyor.  Fakat Rowling yeni bir karakter yaratayım derken ona yeni bir evren yaratma çabasına da girişmeyerek, hikayeyi içinde yaşadığımız dünyada tutmayı tercih etmiş. Bu, başka bir evrene kaçmaya alışmış ve artık günümüzde buna adeta ihtiyaç duyan okuru biraz boğan bir şey. Rowling aslında H.P. serisinde de gerçekçilik damarını hiçbir zaman kopartmasa da, hatta gerçek dünyadaki şeylerden sahiden kaçabilmek için ancak gerçek dünyayı (bireyden başlayarak) değiştirmek gerektiği mesajını daha Felsefe Taşı kitabının Kelid Aynası bölümünde verse de, olaylar içinde bulunduğumuz dünyada, hemen burnumuzun dibinde fakat bizden habersiz şekilde yaşandığı için, o farkına varamadığımız alternatif dünyaya sayfalar aracılığıyla dahil olabilme imkanımız bizi cezbediyordu.
Oysa burada, zaten her şeyin sinir bozucu derecede gerçek olduğu bir yaşamda, can sıkıcı gerçeklerden kaçıp afili bir dedektiflik evrenine değil de, yine can sıkıcı gerçeklerle dolu bildiğimiz dünyaya giriverince, insan elinden oyuncağı alınmış gibi hissediyor kendini. Yani yazarın alıştırdığı gibi H.P. dünyasına benzer yeni ve heyecanlı bir kaçış evreni bekliyorsanız sonuç biraz hayal kırıklığı oluyor. Satır aralarında "o işler öyle değil işte çiçeğim" diyor bize resmen Rowling.
 
Bununla da bağlantılı olarak, yazar bir Sherlock Holmes, ya da Hercule Poirot gibi, uzlaşılması zor olsa da sevilesi, insanı peşinden sürükleyecek yeni bir karakter yaratmak ve sayfalar boyunca onun bu özelliklerine sebep olan geçmişini, şimdisini ve gelecek arzusunu irdelemek çabasında da bulunmamış. Strike, kapak içi yazısında Mike Cooper'ın belirttiğinin aksine ne belalı, ne de haşin. Hatta daha önce de belirttiğim gibi sinir bozucu derecede "iyi çocuk." Ülkesini seven eski bir asker, otoriteyle barışık hatta bunun özlemini çeken, sorunu oyunla değil oyuncuyla olan, sözüne ve borcuna sadık bir Doğrucu Davut.  Ben Rowling'den bu hususta biraz daha cesur olmasını beklerdim. Bireyin iyiliği ve bununla sınıfsal sorunlara getirilen geçici çözümler. “Aslında zenginler iyi olsa hiç sorun kalmaz, zenginlerden başlayarak tüm bireyler iyi olursa sorunlar çözülür, zenginlere örnek olacak modeller, vicdanlarını etkileyerek onları harekete geçirecek olaylar gerekir. Fakirsen bir şekilde piyangoyu kazan, iyi ol. Çirkinsen estetik yaptır, güzel ol. İyi olan parayla ödüllendirilir, kötü olan fakir kalmaya mahkum olur.” Bütün bunlardan çoktan sıkılmadık mı? 21. yüzyılın bu ilk çeyreğinin asi, sistemle ve otoriteyle sorunları olan, sarkastik karakter beklentisini karşılamadığı gibi, bunun ötesine geçmek bir yana dursun, çok daha gerisinde bir şey sunarak, en azından yüz yıl öncesinin karakter beklentilerine hitap ediyor Cormoran Strike.
Yine buna uygun olarak, bazen bu sınır bir adım aşılsa da, yardımcısı Robin ile de aralarında sadece bir işçi-işveren, patron-sekreter ilişkisi var. Bir Holmes-Watson, Poirot-Hastings ilişkisi bekleyen hayal kırıklığına uğrar. Yine de bunu, eserin bir seri haline gelecek olan kitapların ilki olmasına da kolaylıkla bağlayabiliriz şimdilik.
 
Karakterler yerine, her kitapta kendisine has aynı belirli arketipleri farklı rollerde kullanarak, amacı sadece bir gizemi sunmak olan kısa bir Agatha Christe romanının, olay çözüldükten sonra varoluş amacını tamamladığı için birkaç cümle içinde çabucak finale bağlanmasını anlayabiliriz. Ama bunun aksine, karakterlere bir roman derinliği kazandırmak için de üzerinde bu kadar uğraşılmış ve uzatılmış bir metnin, olay çözüldükten sonra en azından birkaç kilit karaktere geri dönüp, olayın ardından ne durumda olduklarına ve tepkilerine bir bakış atmaması da büyük bir eksiklik. Çünkü haklarında onca şey öğrendikten sonra bunu bekliyor ve istiyorsunuz. Aksi takdirde onca şeyi boşuna okumuş olma, ya da metnin eksik bırakıldığı hissinden kurtulamıyorsunuz.
 
Keşke metindeki plot twist'ler de bu yazıdaki kadar çok olsaydı. (Evet, en azından bir tane. Durum o kadar umutsuz ve vahim.) Çözüme dair teoriler kurarken sonradan hayal kırıklığına uğramamak için çok da fazla abartmayın derim; "Ben şimdi bu diye düşünüyorum ama kesin son anda ters köşe yapıp beni şaşırtarak başka bir şey çıkacak," diye düşünerek beklentinizi fazla yükseltmeyin, çünkü ilk aklınıza gelenlerden biri doğru çıkıyor sonunda, evet. Toplumsal bir sorunu da inceden irdeleyen upuzun bir anlatının içinde eritilse de aslında "gizemin" bir kısa hikayeye bile sığacak kadar basit bir kurgusu var. Ortalama bir Agatha Christie romanının yaklaşık 5 katı uzunluğunda olan metinde, okuyucunun ilgisini son sayfaya kadar canlı tutacak, yer yer düşen heyecanı tırmandıracak gerilim noktaları gerek. Ama ne yazık ki kitapta bunlardan hiç yok. Bir Christie romanının uzunluğu düşünülünce bu pek sorun olmazken, çünkü her şey çabucak çözüme bağlanırken, bu kitapta bu unsuru da arıyorsunuz elbette.
 
Ve ne yazık ki gerilim seviyesi metin boyunca yerlerde sürünüyor. Yaklaşık 80'li sayfalarda olayı aşağı yukarı çözdükten sonra,  geri kalan 450 sayfa boyunca teorinizi sınamaktan başka yapabileceğiniz hiçbir şey kalmıyor geriye. Haliyle bu dümdüz okuma maratonu boyunca kitaptan tüm beklentinizi çözüm kısmına endeksliyorsunuz. Bu noktadan sonra sıkılıp kitabı elinizden atmıyorsanız eğer, büyük ihtimalle türün ya da yazarın sadık bir okuru olduğunuz içindir. (Ya da başladığı kitabı bitirmek konusunda takıntılı güzel bir insan.) Ve sonunda da tam olarak tahmin ettiğiniz şeyle karşılaşınca (fazla basit olması insana haklı bir gurur da yaşatamıyor ne yazık ki) ters köşe olamamanın hayal kırıklığıyla, metne ulaşmak için ödediğiniz tüm bedeller (para, zaman, emek vs.) birden fena halde gözünüze batmaya başlıyor.
 
Üstelik okurken bir kenara not aldığınız ve daha sonra ne açıklanan ne de dönüş yapılan ve bir dedektiflik romanı için kabul edilemeyecek kadar abartılı tesadüfler dizisi olarak bırakılan bazı noktalar da canınızı iyice sıkıyor.
 
Yazar metinde yer yer erotik ifadeler kullanmaktan çekinmese de, çocuk kitabı yazdığı günlerden kalma, sütlü şekerli, gülmeceli sonlar yazma alışkanlığından da vazgeçememiş gibi.
 
Peki bunca yergiye rağmen şimdi yeni bir Cormoran Strike macerası elimin altında olsa açıp okumaz mıyım? Hem de nasıl okurum. Basit bir kurgu olsa da hepten zeka yoksunu da değil elbette. Çözüme giden akıl yürütmedeki birkaç nokta sahiden de ilham verici parlaklıkta ve çıkarım zincirinin son halkasını söylerken zincirin diğer halkalarını çözmeyi bir parça da olsa okura bırakıyor.
Üstelik her ne kadar sıradışı olmakla ilgi çekici olmamayı aynı anda becerebilen Cormoran'ın (aslında hayli ilginç bir özellik) kişisel yaşamına dair basit detayları okuması da oldukça keyifliydi. Hatta metnin en keyifli kısımlarıydı diyebilirim. En keyifli kısımları dedektiflik kısımları olmayan bir dedektiflik romanı da olsa, sırf bu yüzden bile bittiğinden beri gözüm yeni kitabı arıyor çevrede. Neyse ki yeni kitap çoktan çıktı ve Türkçe çevirisi de yolda.

---

Bu epey yumuşak bir incelemeydi tabii. Aslında kitabı bitirdiğimde kafamın içinde okuyucuyu aptal yerine koyuşuna bayağı öfkeliydim.

Spoiler: Göster
Su dolu vazodan aldığın birkaç çiçekten üst kata götürene kadar ne kadar su damlar da asansörü beklerken önünde ufak bir göl oluşur ve güvenlik görevlisi buna basarak kayıp düşebilir, sonra da unutur?



“House”
Sometimes I think it’s like I live in a big giant head on a hilltop
made of papier mache, a big giant head of my own head.
I polish the eyes which would be windows, or
mow the lawn, I mean this is my house we’re talking about here
even if it is a big giant papier mache head that looks just like mine.
And people who go past
in cars or buses or see the house the head on the hill from trains
they think the house is me.
I’ll be sleeping there, or polishing the eyes, or weeding the lawn,
but no-one will see me, no-one would look.
And no-one would ever come. And if I waved no-one even knows it was me waving.
They’d all be looking in the wrong place, at the head on the hill.
I can see your house from here.
-Neil Gaiman

Çevrimdışı Elendil_XX

  • ***
  • 504
  • Rom: 6
    • Profili Görüntüle
J.K. Rowling İmzalı “İpek Böceği” Çok Yakında Raflarda!
« Yanıtla #5 : 15 Nisan 2015, 13:00:02 »


J.K. Rowling İmzalı Guguk Kuşu’nun Devam Kitabı “İpek Böceği” Çok Yakında Raflarda!

Ünlü yazar J.K. Rowling’in Robert Galbraith mahlasını kullanarak yazdığı Cormoran Strike Serisi’nin ikinci kitabı İpek Böceği çok yakında Türkçe olarak raflardaki yerini almaya hazırlanıyor.

Haberin devamını okumak için sizi buraya alalım.

Haber: Gürkan "Elendil_XX" Akkaya

Çevrimdışı Fırtınakıran

  • *
  • 8351
  • Rom: 1
  • Unique Ravenclaw
    • Profili Görüntüle

J.K. Rowling’in Robert Galbraith mahlasıyla yazdığı Cormoran Strike serisinde üçüncü kitabın adı yazar tarafından açıklandı.

Üstelik Rowling hesabından, Galbraith'ı Twitter üzerinden kutlayarak. Yeni romanın adı ve dahası hemen burada.