Savulun! Türkler Övgüyle Geliyor: Monochroma

monochroma

Oyun sektöründe kendimizi bir türlü gösteremedik gitti. Yıllardan beri bizi heyecanlandıran pek çok yerli fikrin doğuşuna, sonra da yavaş yavaş yiterek yok oluşuna şahit olmak zorunda kaldık. Kimilerine göre ülke şartlarıydı buna sebep olan, kimilerine göreyse ufaktan başlamak yerine çok büyük projelere atılmak – tabiri caizse köşeyi çabuk dönme çabaları. Nedeni her ne olursa olsun ülkemizden çıkmış eli yüzü, pikseli kaplaması düzgün bir oyunu oynamak bizlere kısmet olmadı. Derken, çok da uzak olmayan bir zamanda tamamen Türk yapımı olan Monochroma çıktı karşımıza. Hem de öyle de bir çıktı ki, dünyanın dört bir yanından yüzlerce övgüyü de peşinden sürükledi gitti.

Monochroma, İstanbul merkezli bağımsız bir firma olan NoWhere Studios’un geliştirdiği, platform-bulmaca türündeki sinematik bir yapım ve yağmurlu bir günde uçurtma uçurmak için dışarı çıkan iki kardeşin öyküsünü konu alıyor. Kardeşlerden küçük olanı ufak bir kaza geçirince onu eve kadar sırtında taşıma görevi ağabeyine kalıyor, fakat geri dönüş yolunda görmemeleri gereken bir şeyle karşılaşıyorlar ve kendilerini aşmaları gereken engellerle dolu zorlu bir maceranın içinde buluveriyorlar.

Monochroma genel görünüşü itibariyle bir başka başarılı bağımsız yapım olan Limbo’yu andırıyor: Siyah-beyaz bir dünya, gölgeli bir siluetten ibaret kahramanımız, aşmamız gereken platform türündeki bulmacalar. Ama benzerlikler bunlarla sınırlı. Çünkü Monochroma hem 1950’lerde geçiyor hem de distopik bir atmosfere sahip; bu da ortaya oldukça ilginç bir karışım çıkarıyor. Elimizde yüksek binaları ve duman saçan fabrikalarıyla sanayileşmenin getirdiği karanlık bir atmosfer var, ama arka planda binaların arasına asılmış çamaşır ipleri, 50’lerin iki katlı ahşap evleri gibi unsurlar da görüyoruz. Bir de tüm bu griliğin ortasına yerleştirilmiş kırmızı eşyalar var (atkımız, ışıklı tabelalar, uçurtmamız) ve oyuna öyle bir sanatsallık katıyorlar ki sormayın gitsin!

Monochroma Monochroma Monochroma

Oyun duyurulduğu ilk günden itibaren dünya çapında büyük bir ilgiye mahzar oldu. Oyun dünyasının ileri gelen otoritelerinden tutun da bağımsız oyun yapımcılarına kadar herkes bu projeye olan inancını ve beğenisini dile getirmekten hiç kaçınmadı. Oysa bu güzel insanların oyunu tamamlayabilmek için bağışlarımıza ihtiyacı var. Çünkü daha önce de belirttiğimiz gibi NoWhere bağımsız bir firma ve piyasayı tekellerine alan büyük dağıtımcıların aksine ellerinde yeterli kaynak yok. Son dönemlerde çoğu yapımcının yaptığı gibi onlar da işlerini Kickstarter üzerinden yürütüyor.

Bu oluşuma aşina olmayanlar için Kickstarter’ı özetlemek gerekirse kendisine bir tür online bağış sistemi diyebiliriz, ama aynı zamanda da sıradan bir bağış sisteminden çok daha fazlası; çünkü projelere verdiğiniz destekle doğru orantılı olarak siz de bazı ödüller kazanıyorsunuz. Örneğin Monochroma’yı baz alarak konuşursak bu projeye 5 dolar yatırım yapan herkes oyunla ilgili çeşitli masaüstü arka plan görüntülerine sahip olacak ve oyunun bitiş ekranında ismi gözükecek. 15 dolar bağış yapanlarsa hem bir önceki ödüllerin hepsini alacak hem de oyunun bedava sürümüne sahip olacak. Yaptığınız bağış arttıkça kazandığınız ödüller de ona göre artıyor: eskiz çizimler içeren bir kitap, soundtrack albümü, oyunun içinde yüzünüzün yer alması, yapımın kutulu versiyonu ve kırmızı atkı… Detaylı listeye şuradan ulaşabilirsiniz.

Kickstarter’ın bir başka güzelliği paranızı hesabınızdan hemen çekmemesi. Siteye üye olduktan sonra dilediğiniz projeye desteğinizi verdiğinizi belirtiyor, sonra da ödeme şeklini ve miktarını seçiyorsunuz ama paranız proje hayata geçinceye dek sizde kalıyor. Ancak ve ancak çıkacağı kesinleştikten sonra parayı hesabınızdan çekiyorlar. Üstelik arkalarında da dünya devi Amazon’un garantisi var, kısacası oldukça güvenilir bir sistemleri var.

Monochroma’nın görsel yanı kadar müzikleri de oldukça güçlü. Çünkü oyunun soundtrack albümü aslında Gevende müzik grubunun üçüncü albümlerindeki parçalardan oluşuyor. Sanat danışmanlığını ise ismen aşina olmasak bile tarzlarını iyi bildiğimiz LOV B&D adlı tasarım firması yapıyor. Bu da oyunun sadece gözümüze değil, aynı zamanda kulağımıza da hitap etmesini sağlıyor elbette.

Monochroma

NoWhere Studios, oyunu hayata geçirmek için ihtiyaç duydukları 80.000 doların 45.746 dolarını toplamış durumda. Ama geriye sadece 10 gün kaldı ve toplam rakamı tamamlayamadıkları hâlde bu güzelim proje hayata gözlerini açamadan veda edecek. Oyuna şu ana kadar Türklerden çok yabancı oyun severlerin bağış yaptığını da söylemekte yarar var.

Artık bu oyuna sahip çıkmamızın ve övgüyle bahsettiğimiz Limbo, Journey gibi bağımsız yapımların arasına girmesini sağlamamızın vakti gelmedi mi sizce de? Çünkü Monochroma o kadar iddialı.

Oyungezer dergisinden sevgili Sinan Akkol’un hazırladığı ilk 10 dakikayı buradan izleyebilir, oyunla ilgili detayları buradan inceleyip bağış yapabilir, dilerseniz demo versiyonunu indirip bu görsel şölene kendi gözlerinizle dalabilirsiniz. “Oyun Steam’e de gelsin!” diyenlerdenseniz oylarınızı şuradan vermeyi de ihmal etmeyin deriz biz.

Trailer 1:

Trailer 2: