Tıpkı Witcher gibi, ilk olarak oyunuyla haberdar oldum bu çizgi romandan. Wolf Among Us oyun serisinin aslında
Masallar (Fables) adlı çizgi roman serisinden uyarlama olduğunu (neyse ki) kısa zamanda öğrenmiştim. Bir de üzerine sevdiğim bir dizi olan Once Upon A Time'ın da buradan esinlendiğini öğrenince okumak şart olmuştu.
Fakat benim bu konuyu açmama neden olan asıl nokta ikinci citle ortaya çıktı. Onu da belirtmem gerek. Şimdi tek tek bakalım ciltlere.
Masallar 1: Efsaneler SürgündeMasallar, ilk cildiyle çok canımı sıktı ama iyi anlamda. Pek çok masalın ilk hallerini biliyor olmama rağmen, içimdeki çocuk yine de onlara sarılmayı seviyordu. Oysa daha ilk ciltten bazı çarpıklıklar başlıyor ve beni rahatsız ediyordu. Çok da iyi yapıyordu hani.
Buna örnek olarak, şimdi Masalkent'in ikinci başkanı olan Pamuk Prenses'in "eski" kocası Yakışıklı Prens'in tam bir kadın avcısı olduğu verilebilir. Yakışıklılığını kullanarak kadınların parasını sömürüyor kendisi. Ayrıca Pamuk Prenses'ten boşanmasının ardında onun kız kardeş Gül Kırmızı ile yatması var. Olaylar, olaylar.
Çocukluğumun ciğerine birkaç tekme sallasa da yanlış bir izlenim vermek istemem. Çarpıklıklar kanlı boyutlarda seyretmiyor, masal kahramanlarının kişiliklerindeki bozukluklarla öne çıkıyor.
İlk cilt bizi Masallar'ın evrenine tam gaz sokuyor. Büyük Kötü Kurt'u dedektif olarak görüyor, Pamuk Prenses'in tam bir başbelası kardeşi Gül Kırmızı'yı tanıyor (böyle bir karakter gerçekten var mı?), Yakışıklı Prens'ten tiksiniyor ve nicesini görüyoruz. Her yeni masal karakteri sahneye girdikçe keyifleniyor insan. Ama ben biraz daha fazlasını beklediğimi itiraf etmeliyim. Peki bu kötü mü demek? Kesinlikle değil!
Bir de favori sahnemi yazayım:
Bigby'ın merdivenlerden aşağı koşup yolun sonunda o devasa kurda dönüşmesi

. Çok güzel bir sahneydi. Adım adım o dönüşümü yaşattı. Bir de başka bir sahnede gölgesinin kurt biçiminde oluşuyla bizlere büyüyle insan formuna sokulmuş bir karakter olduğunu güzelce hatırlatıyor.
Editörlük için kızdığım bir nokta var yalnız. Ciltte 2 tane editör adı geçiyor, ama bu 2 editör birleşip şöyle bir hataya imza atıyor:
Pamuk Prenses'in kız kardeşi Gül Kırmızı'ya kısaca
Gül diyorlar cilt boyunca. Gayet güzel. Fakat neden birden cildin sonlarına doğru "
birkaç yerde"
Rose oldu bu kız? Böyle bir hata 2 editörle nasıl yapıldı, hiç anlam veremedim.
Masallar 2: Hayvan Çiftliğiİşte, konuyu açma nedenim.
Adı bariz biçimde
George Orwell'in
Hayvan Çiftliği'ne gönderme olan bu eser, göndermeden daha fazlası. Basbayağı konuyu oradan almış. Almış da, çok yanlış mesajlar var bence bu ciltte. Yazar
Bill Willingham'a yaratıcı senaryosundan ötürü takdiri bir borç bilsem de, bu ciltte olanları sorgulamak istiyorum.
Cilt için genel konuşayım önce. Güzeldi, esinlendiği eseri bu Masal kahramanlarına uyarlaması mantıklı ve zekiceydi. Özellikle 3 Küçük Domuzcuk masalının domuzlarının devrim düşüncelerinde lider oluşu oldukça anlamlı. İlkinden daha güzel bir cilttli, fakat bir "ama" demek zorundayım.
Öncelikle Willingham, insansı görünüş kazanamayacak türden masalların uzak bir köyde tutulmasına güzel bir iç bakış yakalıyor. Bu uzak köy dünyanın en güzel yeri de olsa gerçekten bir hapis, çünkü oradan çıkarlarsa sıradanlar dedikleri bizler onları görür ve şoke olabiliriz. Buranın her türlü bir hapishane olduğu konusunda hemfikiriz. Fakat ya sonrasında olanlar? Devrime soyunan masal kahramanları ve devrim karşıtları. Ancak onların bu isyanını kötü göstermek için Altın Saçlı Kız'ı öne sürüp olayı çirkinleştirmek nedir? Hele ki sonu iyice düşündürücü.
Şimdi spoiler kutularıyla devam edeyim.
Bu köy her türlü bir hapishane ve masal kahramanları da insan görünümü olanlar şehirde sefa sürürken, buraya itilmiş olmalarından rahatsız. Haklılar. Tek sorun farklı görünüşte olmaları mı? İnsan görünümlü masallar ya da kendilerine insan görünümü sağlayacak büyüyü alacak kadar zenginler sıradanların dünyasında her yere gidebiliyor. Karelerden gördüğümüz kadarıyla güzel de yaşıyorlar. Modern hayatın her noktasından faydalanıyorlar. Ya diğerleri?
Bir isyan söz konusu. Eşitlik isteniyor. Silahlanmalar oluyor. Domuzların başta oluşu manidar, fakat bu domuzlar hiç de gerçek Hayvan Çiftliği'ndeki yozlaşmayı yaşamıyor. Goldy, yani Altın Saçlı Kız var ortalığı karıştıran. Domuzlar bir Orwell romanındaki gibi tiksinç hale gelmiyor. Eşitlik isteklerini bozmuyor.
Devamına bakıyoruz, bir de iktidar yanlıları var. Onlar durumdan rahatsız değil. Pamuk Prenses'e destek oluyorlar falan filan. Sonra da Pamuk Prenses'in devrimcileri durdurmak için koca bir ejderhayla karşılarına çıktığını, şiddet kullanarak göz dağı verdiğini görüyoruz.
Yetmiyor, en acı kısma geliyoruz. Birbirlerinden başka kimsesi kalmamış masallar "idam ediliyor". Neden? Dünyaları Düşman dedikleri güçlerce işgal edilmiş bu canlılar, birbirlerine bu kadar muhtaçken neden idam ediliyor? Neden şehirdeki refah içinde yaşayanlar onların dertlerini dinlemiyor? Cezalar, hapisler, idamlar... Bunlar hep sadece insan gibi göründükleri için sıradanların dünyasında gezip tozabilen egemenlerce veriliyor. Ama bu köy için elinden geleni yaptığını söyleyen Pamuk Prenses ve diğerleri, onları baskılamak ve yeniden hapsetmek yerine neden önce dinlemeyi seçmiyor? Hani her şey onlar içindi?
Davaların görülme biçimi de ayrı düşündürücü ve üzücü. Muhakeme gücüne güvenilmesi oldukça şüpheli olan Yakışıklı Prens yargıç oluyor. Kim veriyor ona bu yetkisi? Bir "prens" olması mı onu doğal yargıç yapıyor?
Alt tabaka ait olduğu yere (!) mıhlanıyor, ben bunu anladım. Çok çirkin bir yaklaşım.
İkinci cilt beni çok düşündürdü. Şehirde yaşayan kesimi bariz biçimde köy ahalisinin efendisi yapan, egemenlerin egemenliğini öven bir ciltti.
Bakalım 3. ciltte neler olacak.