Kayıt Ol

Yeraltının Hikayesi

Çevrimdışı mbdincaslan

  • **
  • 277
  • Rom: 9
    • Profili Görüntüle
    • Baatırdın Sözü
Yeraltının Hikayesi
« : 22 Ekim 2012, 04:08:58 »
Esasında, Kurgu İskelesi'ne koymayı düşünüyordum ancak fantastik bir öykü değil. O yüzden, bu manzum öykünün yerinin burası olduğunu düşündüm.

Efendim, arkaplana değinecek olursak... Polisle başımın hafiften belada olduğu, savcıların, hakimlerin karşısına geçip ifade verdiğim, Tozkoparan namlı küçük ve belalı bir İstanbul varoşunda yaşadığım, öğrencilik yıllarımın, İstanbul gurbetimin ilk yıllarına tekabül eden süreçte yazdığım bir öykü. Bundan ötesi başka şahısları da ilgilendiriyor, ayrıca sembolün derinine ancak isteyen okurun inebilmesini istiyorum, o yüzden karakterler hakkında bilgi vermeyeceğim. Sadece diyeyim ki, "gökten yıldız aşırmaktan on yıla mahkum" kadın dışında, bütün karakterler benim o zamanki parçalanmışlığımdan izler taşır.

Yeraltı'nın Hikayesi

Şair, Davutpaşa metro istasyonunda,sabahın bir körü, istasyonun açılmasını beklemektedir. İlk metroya binip, gidecektir kafasının estiği yere, sıkılmıştır. Ve köpekler ürür, kargalar uçuşur, gotik bir yalnızlığın, karamsarlığın pençesinde, konuşur:

Davutpaşa

İstasyonda bir derbeder bekliyor,
Saat,altı olmamaya yeminli,
Etrafında aç köpekler bekliyor,
Yaralı bir bozkurt görmüşçe kinli...

İdamı bekleyen bir mahkum kadar,
Heyecanlı kalbi durmaya yakın,
Tepesinde gak guk öten kargalar,
Gülüşür:'Bir şair ölüyor, bakın...'

Burada dostun yok yardıma koşsun,
Her imdat çağrısı gidecek boşa,
Burda öl!.. Cesedin burda kokuşsun,
Tam da ölünecek yer, Davutpaşa...

Şair'in hikayesi biter...

...



Şair, Davutpaşa metro istasyonunun dibinde gözleri oyulmuş ve kulakları kesilmiş bir şekilde, ölü bulunmuştur. Katil zanlısını ele verebilecek en ufak delil ya da iz yoktur. Yalnızca bir not bırakmıştır katil:'Acta est fabula...'
Şairin kardeşi,koca cumhuriyet başsavcısı,çıldırmak üzeredir. Bütün yetkilerine rağmen,en ufak bir adım dahi atamamaktadır intikam için.Son çare,kardeşinin tek arkadaşını ziyarete gider:Eski bir cinayet hükümlüsü...Tozkoparan mahallesinde yaşayan, tam manasıyla bir 'toplumun dışına itilmiş'... Niyeti onu sorgulamaktır,ama ilk soruyu soran o olur:


Fail-i Meçhul

Akşam çöker ağır ağır...Ve başlar karanlığın,
Barut kokan saltanatı...-Her köşede Ehriman-
-Evin var mı?
-Var!
-O zaman koş,bir an önce sığın;
Haydut dolar bu sokaklar akşam olduğu zaman...

'Her birimiz bir cinayet zanlısıyız sakın ha,
Konuşurken racona ters bir laf etme bizimle,
Bir kez adım attığımız bütün sokaklar tenha,
Unutulmuş hayatlarız,nerde nasıl ve kimle;

Sorsan hatırlamaz bizi anamız dahi,düşün! '
Bütün sorular cevapsız kalır...-Savcı çıldırır-
'Kuklasıyız bize günlük roller biçen cümbüşün,
Ölürsek cenazemizi belediye kaldırır...'

Savcının hikayesi kopar, başka bir mecrada akmak üzere...

...

Hükümlünün verdiği cevaptan sonra, kuytulardan bir kaç "tekinsiz" adam daha çıkagelir. Savcı dehşetle birinin elinde salladığı "kelebek" namlı bıçağa bakar. Gündüz adalet sarayında Tanrı'nın gölgesi gibi gezen adam, gece Tozkoparan'da bir parkta bir kedinin gölgesine sığınacak kadar sinmiştir. Yalvaran gözlerle kardeşinin arkadaşına bakar. Eski katil, merhamete gelmiştir, savcıyı kollar, alır götürür. Ve yolda konuşur...


İhtar

"Tozkoparan ya da Roma, gece ve yahut gündüz
Ne fark eder! Sokaklarda işleyen tek kural var:
Bir gün bir el kurşun sıkar ardından ölürsünüz
Her intihar cinayettir her cinayet intihar!"

"Kurşun sıkanla yiyenin arasında ne fark var?
Bir an ya da bin yıl sonra öleceğiz hepimiz!
Kim bilir kaç hikayeyi saklar bu kuytu parklar,
Savcı! Boşver... Kurcalama... Boğar seni bu dehliz..."

"İntihara meyilli bir şairdi genç kardeşin,
Biri onu vurmasaydı kendini vuracaktı...
Kuştu... Göç etti güneye ardısıra güneşin;

Suydu... Ve bir yatak buldu bizden uzağa aktı..."

Tozkoparan... Şehir içinde şehir, mekan içinde mekan, zaman içinde zaman...

Savcının hikayesi kopar, bir başka mecrada akmak üzre...

Katil, bir yerlerde kendiyle hesaplaşmaktadır:

Cani

Belimdeki silah kadar gerçekti sevdalarım
Namludaki kurşun kadar cana yakındı hem de;
Şimdi,manasız gözlerle ufuklara dalarım
Hiç bir saf ve masum şeyin kalmadığı hücremde...

Silahımı polis aldı düşlerimi hırsızlar
Ve kalan son kurşunumu kendime saklıyorum.
Katil olmanın külfeti bende yaradır,sızlar,
Kaç gecedir vicdanımda kendimi aklıyorum...

Ben bir adam öldürdüm ki,tetiği çektiğimde
Ben ağlıyordum o belki yaşasa gülecekti...
Zaten bir ölü görmüştüm yüzüne baktığımda;
Ben bir adam öldürdüm ki,o zaten ölecekti!

Katilin hikayesi hiç olmamıştır zaten...

...

Şairin arkadaşı, kendini vurur:


Kendini Vuran Adam

Sokaktan yalnız geçti
Geldi evine: Yalnız!
Yalnız yaşadı,kaldı
Ölürken yine yalnız...

Bilmiyor sebebini
Hiç kimse -kendi bile-
Mermisini namluya
Sürüp alelacele

Son bir sigara yaktı
Son bir küfür savurdu
Aynanın karşısına
Geçip kendini vurdu...

Hikayesi başladığı gibi biter...

...

Katili bulur savcı, konuşturur:


Yeraltı'nın Şiiri

Gökten yıldız aşırmaktan on yıla mahkum
Sabıkalı bir kadın ki düşüme girdi.
'Bir kadının laflarına ben kulak asmam! '
Diye şişinirken, baktım: Boynumda tasmam!
Öyle büyüledi beni, ite çevirdi...

O gün bugündür kaç gece kaçıyor uykum...
Kim bilir kaç cinayeti üstüme yıktı!
İstemeden ortak etti suçuna beni,
İşte mazbut bir şairin ilk serüveni:
Muvazenemin katarı rayından çıktı...

Tebessümü detonatör gövdesi lokum!
Korkuyordum: 'Bu bir kadın değil, dinamit! '
Tek söz edip 'Vur! ' demeden daha, öldürdüm;
Çünkü gözüne bakınca bir ölü gördüm...
Tek söz etmeden kanımı donduran tehdit...

Gün yüzüne çıkıyordu en gizli korkum
Sinsice kullandı beni, uydum çaresiz...
O temizdi, benim elim kana bulaştı,
Ben kodeste çürüdüm o özgür dolaştı
Onu radyo anons etti beni bir telsiz...

Göz göre göre çiğnendi hakkım hukukum!
Ben pisliğe bulaşmıştım kadın aklandı,
O güzeldi geçmişini kimse görmedi
Ben çirkindim kimse bana bir şans vermedi
Sultan saraylarda şimdi...Kul tutuklandı!

Ve ümidi çoktan kestim, boş lafa tokum
Yalnız hale baktığımda içim burulur:
Eski bir sabıkalıyı kollar polisler
Dün çaldığı yıldız bugün boynunu süsler,
Yarın güneş tutulursa benden sorulur!

Kadın, kadın! Bırak artık peşimi, yokum!
Sonlandır oyunu lütfen canıma yettin!
Dudağımın kenarında bir hande, öksüz
Kucağımda şiirlerim sayende öksüz...
Kadın, kadın... Ah ne yaptın! Beni yok ettin!

Ve biter:

"Binboğa'nın dağlarında
Bir eşkıya gezer şimdi
Kimse hatırlamaz onu
Sorarlar: Bu adam kimdi...?"

M.Bahadırhan Dinçaslan

"Onen i-estel edain, ú-chebin estel anim"

Çevrimdışı Amras Ringeril

  • ******
  • 2483
  • Rom: 0
    • Profili Görüntüle
Ynt: Yeraltının Hikayesi
« Yanıtla #1 : 22 Ekim 2012, 06:10:50 »
Çok etkili bir metin olmuş, özellikle son kısmının gücü genelindeki etkiyi çok hoş artırıyor. Dediğim gibi, daha çok görmek dileğiyle.
try again fail again fail better

Çevrimdışı mbdincaslan

  • **
  • 277
  • Rom: 9
    • Profili Görüntüle
    • Baatırdın Sözü
Ynt: Yeraltının Hikayesi
« Yanıtla #2 : 22 Ekim 2012, 07:41:35 »
Beğendinizse ne mutlu bana. Fantastik öğeler içermeyen manzum öykülerimi de yayımlayacağım burada, sağolun şevk verdiğiniz için.
"Onen i-estel edain, ú-chebin estel anim"