Efendim güzel bir devam olmuş ellerinize sağlık. Duramadım akşam akşam, bu da benden yine.
Gözlerime cam kırıkları doldurdum ve çiğnedim göz kapaklarımla.
Tuzla buz oldu bakışlarım!
Ben görmemeye çalıştıkça, gözüme soktular kesik ellerinin parmaklarıyla.
Yaktı gözlerimi yangınının ateşleri, katıp alevleri ardına.
Yok etti gençliğini fütursuzca!
O vakit gördüm, alevlerin arasından gülümsemesini.
Damlayıp nurundan saçtı, o diyara.
Ben de camı buğulandırdım az buçuk, erken solan papatya.
Leylanın içinde bir leyla...
Benden sonra konuya mesaj gelmediği için konuyu güncelleyebilirim sanırım
Aslı olmayan leylalar, korkunç çehreleri de gördü.
İşittiler en sağır sesleri yavaşça.
Mahşer gibi!
Yirmisinde dürttü yavrum şeytanların.
Vurdu soğuğu, vurdu soğuğu.
Acımasızca...
Duyan olmadı sesini, duyamazlardı!
Cehalet ve lanet perdesinin ardından, göremezlerdi de vahşiliğin dibini.
O vurdu soğuğu, vurdu soğuğu...
Leyla belkide sadece bir rüyadaydı.
Çatladı cam küre ve içindeki kış baskın geldi tüm alevlere.
Işıdı gülümsemesi ve sesi bir aslanınkiyle aynıydı.
Melodisini düttürdü bir süre.
Kışın soğuk kasvetiyle içini ısıtırken, gölgesi oradaydı...
Arkasında silik bir mum ateşinin yansıması gibi izledi bir süre onu.
Leylayı korkutmadı bu, zaten onun istediği de sadece göz yaşlarıydı...