spam yapmak istemesem de, bunu ayrı bi mesaj olarak yazmam gerektiğini hissettim. direk senin yazından "özenip" yazdığım için, ayrı konu açmak da istemedim.
(2011,bir Türkiye macerası.)Haberleri açıyoruz.
Kimileri ölü, kimileri yaralı.
Yine birileri bir yerlerde kendini patlatmış.
Paralar alınmış, paralar verilmiş.
Tetikler çekilmiş, silahlar ateşlenmiş.
Birileri özgürlük demiş, kafalarını kesmişler.
(biz cok cabuk alışırız.)Sıradan şeyler yani, her gün olduğu gibi.
(Bilgimiz sınırlı. Günlük 'cık,cık' saatimizi geçirdik.
Fikirlerimiz belirlenmiş önceden, konulmuş önümüze. Anne babamız da seçimi yapmışlar. Bize de o fikirler doğrultusunda 'cık, cık' yapmak kalmış.)
Haberler bitiyor.
Dizilerimizdenbiri var hemen ardından.
Kıza tecavüz ediyorlar.
Aşıklar buluşuyor gizlice, birileri yakalayıp ayırıyor.
Falanca ölümcül hasta.
Filancanın çocuklarını elinden almaya çalışıyorlar.
Aile babası sinirli, yorgun, çabalıyor kendince.
Sevenler kavuşamıyor.
(Biz çok hassasız.)Üzülüyoruz.
( Günlük üzülme, duygulanma saatimiz de doldu. Neye üzüleceğimizi çok iyi biliyorlar bunlar. Üzerimize düşen oturup duygusallaşmak.)Biraz zap yapıyoruz televizyonda Reklamları ezbere bildiğimiz için, hızlıca geçiyoruz çoğu kanalı.
Bir kanalda en olmadık sakarlıklar ve şakalar gösteriliyor. Biraz duraklayıp, gülümsüyoruz.
(Biz çok komik bi milletiz.)
Nelere güleceğimiz de seçilip sunulmuş, ne güzel. Biraz belgeselle doğanın kurtarıcısı oluyoruz.
Ardından bir maç izleyip spor yapıyoruz.
Müzik dinleyip rahatlıyor, sonra da bir tartışma programı açıp en atarlı konuşmacılardan fikir ediniyoruz.
1) Haberler.
Güncel olaylardan haberimiz var. Duyarlı ve bilgiliyiz. Mükemmel vatandaşız. (Falanca kurumun başkanının adını biliyoruz. Ve hayır, piramitleri Türkiye'den kaçırmadılar Mısır'a.)
Önümüze konulan seçenekler belli. Dinimiz, kökenimiz doğuştan, siyasi görüşümüz de takım tutar gibi.
(Ah, ama 'kendimiz' olduk biz; sövdük, söylendik, tebrik ettik. Göklere çıkardık ya da yüzüne tükürdük.) 2)Diziler.
Bizim de annemiz, babamız, çoluğumuz çocuğumuz var. Tabi ki aşık olduk, sinsi insanlarla karşılaştık. Bizim başımıza veya bir yakınımızın başına da geldi bu kötü olaylar.
Ama, annemize babamıza ayıracak vaktimiz yok, çalışıyoruz.
Çocuklar da bizi takmıyor; okulları, dershaneleri, sınavları var.
Ayrıca asla o kadar romantik ilişkiler değildi aşklarımız. (Dudaktan kalbe değil yatağa gitti bir çoğu.)
O kadar sevmedi o kızlar/delikanlılar bizleri.
(Hayat daha kolaydı hep. Dertlerimiz bizlere yetmedi, onun bunun sorununa üzüldük. Duygusal açlığımızı doyurduk böylece.) 3) Zap.
(Vaktimiz bol bizim. Mesaiden çıktık, dinleniyoruz.Biraz daha televizyonun sakıncası yok.)
Duvarların ardında, farkında olmadan çektiğimiz doğa özlemini, belgeselde çekirgelerin çiftleşmesini izleyerek giderdik.
Bir, iki bisikletten düşene güldük, ince olmayan abuk subuk espirileri çok eğlenceli bulduk.
(Kalite anlayışımız sınırlı.) 4) Tartışma Programları.
İki kitap alıp okumaya üşendiğimiz için televizyondan öğreniyoruz her şeyi.Nasıl olsa orada, o kitapları bizim yerimize okumuş,yorumlamış, hatta bir de üzerine, karşıt görüşümüzde olanlara bizim yerimize saldıran amcalar var.
Öğreniyoruz, onlarla bütünleşiyor filirlerimiz.
Entellektüeliz.
Tartışma sürerken elimizde kumanda, rahat televizyon koltuğumuzda sızıyoruz.
Sabah erkenden kalkıp duşa giriyoruz. Odamıza girip iş kostümlerimizi giyiniyoruz. Kravatımızı kuşanıyoruz, sıra maskemizde.
Makyajımızı yapmaya oturuyoruz, gözümüz yatağın kenarındaki tabloya takılıyor.
New York fotoğrafı, yahut Paris Eiffel Kulesi.
Oda takımıyla beraber almıştık mobilyacıdan.
Bu sıralar çok moda bu tablolar.
(sanatımız bile sabit. Bizim adımıza seçilmiş. Oh, pardon, New York mu Paris mi biz seçtik.)
Özgür düşünüyoruz aslında.
Gelişiyoruz ülkece.
Harikayız biz, bilinçli bireyleriz.
( Ah gençliğimizde çok çılgındık hey gidi...)
Şimdi tekrar mesaiye.