Kayıt Ol

İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır . Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz


Mesajlar - Moonshield

Sayfa: [1] 2 3 ... 9
1
Televizyon / Ynt: Misfits
« : 08 Ekim 2011, 22:24:17 »
Online episode Vegas Baby çıkmıştır. Türkçe alt yazılısını misfits turkiye sayfasından izleyebilirsiniz..

2
Şişedeki Mısralar / Ynt: Zugzwang
« : 29 Ağustos 2011, 17:44:25 »
Harika. İlham verici bir filmdi gerçekten.

Teşekkürler. :))

Şiir güzel.. Anlatımda hoşuma gitti.
Benim de sıkça yaptığım; okumadaki nefesleri ayarlamak için dizeleri dağınık yazma olayını bütün şiire uygun yerlerde dağıtsan daha güzel bir okunuşu olurdu.. Örneğin;

Bir zaman,
    bir ben.
Bir zaman,
    bir ben.

ya da

üç defa yazdığın duvarlar, akıyoruz gibi sözcüklerde de bu şekildeki yazım iyi olurdu..
Anlatım dilin güzel. Teşekkür ederim şiir için.

Bir de Zugzwang terimini şiirin içinde direkt olarak tanımlamasan da tasvirle anlatmaya çalışsan daha hoş olabilirdi.

İlk eleştirin konusunda haklısın, gerçekten de daha güzel olabilirdi. İkincisi konusunda ise şöyle bir şey var, şiiri filmdeki o repliğin üzerine yazmıştım. Yani önce kafamda o repliği Türkçe'ye çevirdim ve yazdım, sonra şiiri onun etrafına yaydım. Tanım değil de temel olarak kullandım. Teşekkür ederim yorumun için. :))

3
Televizyon / Ynt: Misfits
« : 26 Ağustos 2011, 20:35:06 »
Ah, Misfits! Çevremde benden dizi önerisi isteyen (ve istemeyen) herkese "Hala izlemedin mi?!?!" "Pişman olacaksın..." diye çıkışmama sebep olan dizi!

Heroes falanmış kafanızdan atın bir kere. Ki ben Heroes dizisini hiç mi hiç sevmezdim.. Öyle bir şey.

Adından da anlayabileceğimiz gibi bir grup uyumsuz gencin süper güçler kazanmasıyla başlıyor her şey. Hafif suçlardan dolayı toplum hizmeti yapmak zorunda kalan, beş tane baş karakterimiz var ve olaylar onların şimdisi, geçmişi ve geleceği etrafında şekilleniyor.

Bu arkadaşlarımız bank boyarken ve birbirleriyle atışırlarken, birden gök yüzünde garip şeyler olmaya başlıyor ve bunları çarpan şimşeğin ardından ölmediklerini fark ediyorlar. Sonra işler garipleşiyor işte, orasını da siz izleyin!

Ben senarist ekibinin çok zeki olduğunu düşünüyorum, Nathan karakterinin mizahı normal bir mizah değil. İnanılmaz derecede zeki replikleri var, hatta dizide babası bile, "Bu lafları nereden buluyorsun sen?!" diye soruyor.. İlk başlarda uyuz olanlar olabilir ona, ama sonradan dizinin izlenmesinin ana sebeplerinden biri haline geliyor..

Müzikler, hikaye ve karakterleriyle, ha bir de mizahı ile bence olagelmiş en güzel dizilerden biri. İngiliz dehası.

Spoiler: Göster
Nathan son bölümde ölümsüzlüğünü kaybetmişti ve ardından Robert Sheehan da diziden ayrıldı.Bildiğim kadarıyla online bir Vegas bölümü yapacaklar ve Nathan'a o bölümde veda edeceğiz. Yeni sezonda da onun yerine başka bir karakter gelecek, Rudy diye hatırlıyorum ismini, ve bu karakter de oldukça sorunlu olacak: Şizofren. Nathan'ın açığını kapatmak için oldukça renkli bir karakter yaratmışlardır herhalde diye düşünüyorum ama asla benim için eskisi gibi olamaz.. Çocuğumu elimden almışlar gibi hissettim, olmadı bu Robert! Yapmamalıydın bunu!

4
Televizyon / Ynt: How I Met Your Mother
« : 26 Ağustos 2011, 20:21:27 »
Ne zaman canım sıkılsa açıp izlerim, moralimi 20 dk.da düzeltir.

5
Televizyon / Ynt: The Walking Dead
« : 26 Ağustos 2011, 01:42:58 »
Vay be bi an kimse beğenmemiş diye düşünecektim!

Ben pek zombi-sever sayılmam. (Hiç, aslında.) Bunu da öss mağduruyeti zamanlarımda, cnbc-e'de izlemiştim. Klişe falan muhabbeti olmuş da bunun çizgi roman uyarlaması olduğunu da unutmayalım. Yazarlar yeni ve pek orijinal bir şey yaratmıyorlar yani, eskiden var olan bir şeyi diziye döküyorlar.

Zombi dizisi diyemeyeceğim ben buna, "hayatta kalmakla ilgili" bir dizi diyeceğim. Bence zombilerden çok insanların ilişkileri, tepkileri çok daha ilgi çekici bu dizide. Kalitesiz ve sırf korkutmak amaçlı zombi filmleri gibi değil. Takip edeceğim bundan sonra yani, herkese de tavsiye ederim.

6
Televizyon / Ynt: Sherlock
« : 26 Ağustos 2011, 01:30:59 »
Ön yargı ile yaklaşmıştım bu diziye, "21. yüzyıl Sherlock Holmes mü olur canım!" mantığındaydım biraz da. Üstelik benim için Sherlcok Holmes, Robert Downey Jr.'dı, tekti ve en mükemmeldi. Cnbc-e de izlemedim o yüzden.

Daha sonra, arkadaşın ısrarlarıyla başladım.. ve... BAM! Artık hayatımın dizisi olmuştu. İnce ayrıntılarla işlenmiş senaryosunu takip ederken, Watson'ın Sherlock'a olan hayranlığını ve zekasına olan şaşkınlığını siz de yaşıyorsunuz. Olaylara bir nevi onun gözünden bakıyorsunuz, çünkü Sherlcok, "Hala anlamadınız mı?!" dediğinde onun gibi aptal aptal bakıyor oluyorsunuz.

2. sezonu soran arkadaşlarım, malesef kötü haber; 2012'de başlayacak ikinci sezon ve yine üç bölüm olacak. Üç bölüm dizi mi olur demeyin, bu bir mini seri ve bölümler 90 dakika.

Söylentiler, üçüncü sezonun beş bölüm olacağı yönünde, ben şimdiden bunun için, Allah, Zeus, Uçan Spagetti Canavarı vs. ne varsa duaya başlıyorum, 5 bölüm olur umarım. UMARIM.

Benedict Cumberbatch'ın (Sherlock) yolunu açtı bu dizi, gerçekten muhteşem bir adam. Şimdi onu zevkle Tinker Tailor Soldier Spy'da da izleyecek, the Hobbit'te de dinleyeceğim.


7
Televizyon / Ynt: Shameless
« : 26 Ağustos 2011, 01:22:04 »
Gerçekten mükemmel denebilecek bir dizi. Dramvari bir hayatın komedi ögeleri barındırması hem diziden alınan keyfi hem de bence gerçekçiliği artırıyor. Oyuncu seçimleri, senaryo inanılmaz güzel. Hiç sıkılmadan tek sezonu bitirebilirsiniz diyebilirim.

8
Sinema / Ynt: Cowboys & Aliens (2011)
« : 22 Ağustos 2011, 23:07:53 »
Bu film için şu yorumu yapmıştım;

Bir filmde istemediğim iki şeyi barındırıyor: Kovboylar ve uzaylılar.


9
Sinema / Ynt: Mr. Nobody | Bay Hiçkimse (2009)
« : 22 Ağustos 2011, 23:02:11 »
İzlediğim anda izlediğim tüm filmleri kalbimden sökerek kendi başına "en iyi" listeme oturmuştur. Mr. Nobody, ya seveceğiniz ya da sevmeyebileceğiniz, hatta sıkılıp yarısında bırakabileceğiniz bir filmdir. "Eh" diyemezsiniz.

Ben seven, hatta aşık olan tarafa düştüm. Aman şöyle güzeldi, aman böyle güzeldi falan demeyeceğim, üzerine iki tane şiir yazdığım tek film, bu kadar söyleyeyim.

10
Şişedeki Mısralar / Zugzwang
« : 22 Ağustos 2011, 22:41:23 »
Zugzwang

Zaman, üzerime üzerime geliyor,
Sırtımı yasladığım hatıralardan bir duvar.
Aldı tüm kalelerimi, dizdi piyonlarını çevreme...
                      Geriye beni koruyacak ne kaldı?
                                       Gidecek neresi var?


Hep yenilmişti insan bu satranç oyununda,
Bir zaman, bir ben, bir zaman, bir ben...
Ve bu benim son hamlem...


Ama şimdi, zaman üzerime üzerime geliyor,
Sıkıştım hatıralardan duvarlar arasına,
Sonsuz ihtimaller var dediler bu oyununda bana!
Ama şimdi, her hamlem ölüme çıkıyor.
                        her hamlem önüme çıkıyor.


“Satrançta, Zugzwang denir buna,
Tek uygun hamle, hamle yapmamak olduğunda!”*

Ya hamleni yapıp yenileceksin,
Ya da sonsuza dek oturacaksın o satranç tahtasında.

Aklıma üşüşen o mağrur hayaller,
Akşamları üşüyen o suçsuz çocuklar,
           Herkes bir yerlere bağlanmış,
           Herkesin sırtında o duvarlardan var!


Biliyorum, hapishaneleri insanlar yarattı,
                               Tutsaklığı inançlar.
                                   İnsanı Tanrı yarattı,
                                        Tanrı’yı insanlar...
Benim hapishanem dört duvar değil,
Dörtkenarlı bir satranç tahtası,
Hayatım üzerine oynuyorum zamanla,
Ve bu gün, bu akşam, bu gece yarısı,
Paradokstan labirentler dolaşıyor aklımda.
Her saniye kaçıyorum ondan,
O da beni her saniye yakalıyor!
Hangimiz daha hızlı koşuyoruz?
Belki de, aynı hızda koştuğumuzdan yaşlanıyoruz...
                                Gözlerimizle birlikte yaşlanıyoruz...
Akıyoruz, akıyoruz, akıyoruz...

Bir zaman, bir ben, bir zaman, bir ben...
Ve bu benim son hamlem...
“Satrançta, Zugzwang denir buna,
Tek uygun hamle, hamle yapmamak olduğunda!”


Zamanın gözlerinden akreple yelkovan geçiyor,
Zamanın cebinde başka bir akrep var,
Gözlerindeki akrep cebindekini yelkovanla aldatıyor.

Zamanla akıyoruz, akıyoruz, akıyoruz...
Belki de aynı hızda koştuğumuzdan yaşlanıyoruz.
Duvarlar, duvarlar, duvarlar...
Söyle bana, gidecek neresi var?
Zaman, yap hamleni, diyor, durma!
Galiba, sonsuza dek oturacağım bu satranç tahtasında
.


20.03.11  -  E.K.
 the Moonshield


* “In chess it’s called Zugzwang. When the only viable move is not to move.” Mr. Nobody filminden.

Zugzwang: Satrançtaki bir durumun adıdır. Öyle ki, ne hamle yaparsanız yapın yenileceksiniz. Bu yüzden en uygun hamle, hamle yapmamak oluyor, yani, satranç tahtasının başında öylece beklemek.

11
Şişedeki Mısralar / Sirk Yangını
« : 22 Ağustos 2011, 22:36:09 »
Sirk Yangını


Yakamozu düşmüş gecenin üzerime,
Her seferinde,
Üzerine ay sıçramış denizler kadar soğuk bedenim.
Kandil ışığında, aynadan bana bir düşman bakıyor,
Kalabalıklar arasından binlercesi düşünüyor:
Ben kaç kahkaha ederim?
Sanki her gece bu sirke bir yabancı geliyor,
Sanki her gece bu sirk bir yabancı geliyor,
Ve düşünüyorum:
Onlara neden ağlayamam dedim?
İnan denedim...
Sen deneme.
Çünkü yakamozu düşmüş gecenin üzerime.

Bir yaprak da düştü o anda alazlanmış geceye,
Bu renklerin kavga ettiği ucubeler ülkesine,
İçimizdeki karanlığa hakaret ediyor,
Belki de güneşe düşman ağaçlardan hediye...
Sanki her gün bu sirkte geceler yanıyor,
Sanki her gün başka bir gösteri,
Sanki denizler kurtarıyor bizi her seferinde.
Gecenin nefesinde o yangın kokusu,
Ve işte kaçıyor sirkten o son geminin yolcusu:
–Ama nereye?
Bir yaprak düştü o anda alazlanmış geceye.

Çıplak sokaklar altında çıplak bedenler...
Düşünüyorum: kaç kahkaha ederler?
Tanrım, her palyaço bir öncekini vurduğundan mı,
Ruhları kaçmış cennetinden dökülmüş sokaklara?
Galiba bu da cehennemin intikamı,
Kaçaklar bana bakıyor, ben kaçaklara...
Acaba yalnızlığı mı severler,
Çıplak sokaklar altında çıplak bedenler?

Rüzgâr iyileştiriyor yaralarımı,
Ama yine de sönmüyor yangınlar.
Denizler kaç tanesine yetebilir ki?
Çakılmış bir kibrit yüreklere,
Ve yangınlara hasret koca bir sirk var.

Ben deliyim.
Öldürdüm sirkten kalanları,
Ve kaçırdım insan kuklalarını!
Burası öyle bir yer ki,
Yüzlerce kat olur,
Toplasan katlandıklarımı!
Hepsini yıkmak üzereyim.
Düşünüyorum şimdi:
Ben deliyim!
Bir yaprak düşüyor işte alazlanmış geceye,
Sirki yakan bendim, yalnızca sen gelme diye.
Yanan kim?
Ben mi kaçaklar mı?
Galiba ben.
Bazıları ölü, bazıları sürgünde,
Ama tek galip sen...

Her şeyi yakmak üzereyim.
Çünkü ben,
DELİYİM.

25.02.11 –  the Moonshield

12
Şişedeki Mısralar / Ynt: O'nun Masalı
« : 22 Ağustos 2011, 22:22:42 »
Çok teşekkür ederim her ikinize de. :)

Gerçekten güzeldi, ama bir önerim olacak. Böyle güzel şiirleri internette yayınladığınızda üstüne konan, hayır ben yazdım diyen çok çıkıyor. Ki eminim zaten buna benzer bir olayla da karşılaşmışsındır. Yine de umarım bu şiirlerini bir gün bir kitapta toplarsın. Mısraların insanı derinden etkiliyor çünkü...

Evet başıma bir çok kez geldi böyle bir durum ancak insanlarla paylaşmak, onların ne düşündüğünü görmek daha önemli sanırım benim için. Profesyonel bir şey düşünmediğimden olsa gerek biraz rahatım. :)

13
Şişedeki Mısralar / Ynt: O'nun Masalı
« : 31 Temmuz 2011, 18:01:06 »
Benim bu şiirim dinlerin Tanrı'sına değil, yanlış anlaşılmasın. Herkes kendi Tanrı'sıyla istediği gibi algılasın istiyorum. Genel olarak insanların algılayışlarını ve ön yargılarını konu almak istedim. Kendi yaptıkları kötülüklerden ve iyiliklerden Tanrı'yı sorumlu tutmalarını. Benim kafamdaki dinden soyut bir Tanrı, ancak şiirde bahsettiğim tanrı kavramı genel anlamda onun kullanımına bir eleştiriyi içeriyor. Tam anlatabildim mi bilemedim ama, yorumlar için çok teşekkürler :D

14
Şişedeki Mısralar / Ynt: O'nun Masalı
« : 15 Temmuz 2011, 04:27:19 »
Aww, çok teşekkürler gerçekten. :)

15
Şişedeki Mısralar / Ynt: O'nun Masalı
« : 05 Temmuz 2011, 04:36:09 »
Bu yorumları hiç görmemişim... Çok teşekkür ederim yahu. :)

Sayfa: [1] 2 3 ... 9