Kayıt Ol

İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır . Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz


Konular - TheSpell

Sayfa: [1] 2
1
Başka Kurgular / Seyrek Yağmur - Barış Bıçakçı
« : 09 Şubat 2016, 22:16:51 »
Spoiler: Göster


Önce arka kapağını yazayım, sonra yorumum.

"Bir pazar sabahı Rıfat günlerin aynı kaba damlamadığını fark etti. “Günler damlıyor ama aynı kaba değil,” dedi. Gökyüzüne baktı: Boştu. Hiç bulut yoktu, aslında hiçbir şey yoktu. Çağımızın çıplak güneşi her şeyi yok etmişti, enginliği, bulutları ve kuşları… Maviyi bile yok etmişti, sonra da sırasıyla diğer renkleri, bazı sesleri, kelimeleri ve anlamları. İnsan bu yoklukta yeni bir şey söyleyemez, olsa olsa kendini tekrar ederdi.


Rıfat, zamanımızın bir kahramanı gibi, bir niteliksiz adam gibi, bir aylak adam, bir lüzumsuz adam gibi, bir “R.” gibi, geziyor hayatın içinde. Hayat, arada Rıfat’ın dükkânına da uğruyor. Rıfat, filmleri, kitapları, hayalleri, fikirleri, dertleri, mes’eleleri de geziyor. Ortaya sorulmuş soruları üzerine alınıyor, bazı. Neyin peşinde bu adam?

Rıfat, bir hikâyenin içinde midir, anlamaya çalışıyor, insanın bir hikâyenin içinde olduğunu anlamasının yolunu arıyor… Seyrek yağmura şemsiye açılır mı?"


Eveeet. Gelelim benim fikrime. Barış Bıçakçı daha önceden de kitaplarını okuduğum ve sevdiğim bir yazardı. Ancak üzgünüm, bu kitap pek olmamış.

Artı yönlerinden bahsedeyim öncelikle. Seyrek Yağmur'un baş karakteri Rıfat bir kitapçı. Dolayısıyla kitap içinde birçok kez alıntılar, yazar ve kitap adları görüyoruz. Ekşi Sözlük'te birisi bunları not alıp yazmıştı, oradan bakabilirsiniz. Başlı başına bu kitaptan çıkaracağınız bir liste bile size okunacak çok kaliteli kitaplar ve öğrenilecek çok iyi yazarlar verir. Ben şahsen kitapta geçen isimlerin bazılarını hiç duymamıştım, bazıları ise, 2013 Nobel Edebiyat Ödülü sahibi Alice Munro gibi, okumak isteyip listeme aldığım kişilerdi.

Üslup zaten klasik bir Barış Bıçakçı kitabında nasılsa, burada da öyle. O yönden bir değişim yok neyse ki. Daha doğrusu şöyle diyeyim. Üsluptan çok, "okunabilirlik" desem daha iyi. Ya da "sadelik". Bunlar yine ayarındaydı, hiç sıkılmadan okuyabiliyorsunuz kitabı. Ama şu yönden bir değişim var ki, eski kitaplarda gördüğümüz o daha sade ve daha özlü Barış Bıçakçı cümleleri bu kitapta yok. Kimi cümleler o kadar yavandı ki. Bazı cümlelerdeki zorlamayı her okur görebilirdi ayrıca. Ha bir kitap her zaman mükemmel mi olmalıdır? Her cümlesi değerli ve kaliteli mi olmalıdır? Elbette ki hayır. Ancak dikkat ettiyseniz yazımın başından beri bu kitabı Bıçakçı'nın daha önceki eserleri ile karşılaştırarak değerlendiriyorum. Ki böyle yapılması da gerek bence.

Ayrıca yazar yine eski eserlerinde yapmadığı bir şeyi yapmış ve araya siyasi cümleler ve hatta kurguya bazı olaylar sıkıştırmış. Ben beğenmedim açıkçası. Bu bahsedilen cümleler zorlamayla konulmuş gibiydi, sanki "Şu olaylarla ilgili de bir şey söyleyemedim ha. Bari kitaba koyayım." deyip öyle yazmaya karar vermiş gibi (Hangi olaylardan bahsettiği hakkında bilgi vermeye gerek yok sanırım, tahmin etmesi o kadar zor değil).

Sonuç olarak Seyrek Yağmur benim için bir Veciz Sözler, bir Sinek Isırıklarının Müellifi değildi. Beklentimi karşılamadı. Yine de ben bu kitabı "okunsa da olur okunmasa da" kategorisine koyuyorum. Goodreads puanlaması da yapayım: 3/5.

Not: Barış Bıçakçı'ya başlamak isteyenler başka bir kitabından başlayıp öyle tanısınlar bence, daha yararlı olur.

Not 2: Ayrıca, kitapta gerçekten çok hoş cümleler de vardı. Ben not almayı pek alışkanlık edinemediğimden, hiçbirini durup da yazmadım. Ancak yine Ekşi Sözlük'ten bulduğum birkaç bir şeyi buraya kopyalamak istiyorum.

"Erkekler geçmişleriyle sevilmek istiyor, bu yüzden büyüyemiyorlar."
"Ahlaktan önce sevgiyi bulmalı insan."
"Ben hatırlamadıklarımı daha derinden hissediyorum."
"Geçmiş bir insanı kuran değil yıkan şeydir. Daha doğrusu bir yandan kurarken bir yandan yıkar."
"İnsan kendimi savunayım derken kendine kolayca razı oluyor."

2
Kurgu İskelesi / Uyanık - I. Bölüm
« : 14 Kasım 2015, 15:38:32 »
Merhaba arkadaşlar!  :) Yine upuzun bir aradan sonra Rıhtım'a hikaye koyuyorum. Umuyorum geçen yıllar beni geliştirmiştir.

Ama önce hikayeden biraz bahsetmek istiyorum. İlk olarak, aklıma gelen fikirleri paylaştığım bir arkadaşımın "Bunları benimle paylaşıp unutacağına, aklında geliştirip yazsana" tavsiyesinden sonra hikaye yazmayı koydum kafama. Bu hikaye de, birkaç ay önce düşündüğüm bazı fikirlerin, her düşündüğümde giderek genişlemesiyle oluştu. Şimdilik, yaklaşık 10 bölümlük bir hikaye planlıyorum, ama kesin konuşmayayım yine de. Son olarak, hikayelere isim bulmakta hiçbir zaman iyi olmamışımdır. Bu sebepten, bu hikayenin adı da çok güzel olmadı. İleride aklıma daha güzel bir şey gelirse, değiştiririm haberiniz olsun  :D

Eleştirilerinizi bekliyorum, bu hikaye onlara göre şekillenecek.

UYANIK - I. BÖLÜM

   Heonor ağaçların arasından yürürken bir ürperme hissetti. Yeryüzünün geri kalanından izole olmuş bu orman ve ormanın tam ortasındaki geniş ev, onu her seferinde ürpertirdi. Burada yaşamaya başlayalı yıllar geçmişken bile, ormana girdiği her seferde ne kadar şanslı olduğunun (olduklarının) farkına varıyordu.

   Orman hakkında araştırma yapmayı denemişti, bir sürü harita karıştırmıştı ama burayı gösteren en net harita, ormana "Enelon" adını veriyordu. Gerçi Heonor bu ismin haritayı çizen kişi tarafından uydurulduğuna inanıyordu, çünkü başka hiçbir yerde ormana isim verilmemişti.

   Orman mükemmel bir daire şeklindeydi. Daha doğrusu, geriyi tahmin etmeye çalıştığında, bu ormandaki ağaçları diken insanların tohumları mükemmel bir daire şeklinde dizdiğini görebiliyordu. Ağaçlar büyümeye başladıkça orman yayılmış, birçok çalılık ve bitkiyle karışmıştı. Ormanda yolunu bulmak zordu, çünkü başlı başına yürümek zordu. Onlar buraya taşınmadan önce belki onlarca yıl boyunca kimse ayak basmamıştı, Heonor ve Reviv'in gidiş gelişleri birkaç küçük patika oluşturmuştu ancak hala yürümeyi kolaylaştıran yollar yoktu.

   Herkesten ve her şeyden uzak bir yerde yaşama fikri iki arkadaşı başta çok heyecanlandırmıştı. Bilim insanı kimlikleri kadar, kaşif kimliklerine de önem verirlerdi ve bu kocaman ormanın ortasındaki tuhaf yarım küre şeklindeki evi bulmak, onların heyecansız hayatına, bir daha asla sönmeyecek bir ateşin kıvılcımlarını atmıştı. Başlarda evden kaçınmışlardı, hatta bir ev olduğundan bile habersizdiler. Anayurtlarındaki hiçbir ev yarım küre şeklinde olmazdı. Genelde birkaç katlı, birbirine benzeyen yapılardan ibaret olurdu.

   İlk görüşlerinde yanına bile yaklaşmaya cesaret edemedikleri bu yapı, günler geçtikçe içlerini kemirmiş, meraklarını yenememelerine sebep olmuştu. Her seferinde biraz daha yaklaşarak, sonunda içine bakmaya cesaret edebilmişlerdi. Buldukları şey epey şaşırtıcıydı, bir nevi tek odalı ev. İçindeki eşyalar biraz eski ama sağlamdı ve harika dizayn edilmişti.

   İkili arasında daha sabırsız olan Heonor'du, buraya yerleşmeyi ilk o istemişti ancak Reviv tedbirli olmayı seçmişti. Ormana en yakın yerleşim yerinde (yaklaşık üç saatlik bir yolculukla ulaşılıyordu) bir handa kalmaya başlamışlar, bir yandan çalışmalarına devam ederken, bir yandan günübirlik evi ziyaret edip orada yaşayan birileri olup olmadığını kontrol etmişlerdi. Haftalarca süren bekleyişten -ayrıca Heonor'un kariyerinin en verimsiz geçen döneminden- sonra, sonunda buraya yerleşmeye karar vermişlerdi.

   Reviv'in tedbirliliği hemen tükenmemişti, yerleştikten sonraki haftalar boyunca huzursuz olmuş, her an birileri gelip onları evden atacakmış, hatta daha kötüsü onları suçlayacakmış gibi davranmıştı. Geçen günler Reviv'i yumuşatmış, gitgide evi benimsemesini sağlamıştı. Artık huzursuzluk yoktu, ancak bir gün birilerinin gelip burada hak iddia edebileceği gerçeği aklına geldikçe canını sıkmaya devam ediyordu.

   Böyle bir şey yaşanacağından değil ya. Heonor asla gelebilecek davetsiz misafirlerden korkmamıştı.

   Hatıralar Heonor'un zihnine doluşurken gülümsedi, ürpermesine sebep olan şey, bu yerin Heonor'un zihnindeki yüceliğinden geliyordu, beslediği muazzam sevgiden. Anayurduna karşı böyle bir sevgi hissettiğini hatırlamıyordu, hissetmek de istemiyordu zaten. Heonor'un bu kubbemsi eve gösterdiği sevginin yarısını anayurduna göstererek, çevresine oldukça fazla zarar veren insanlar tanımıştı. Böylesi iyiydi.

   Ağaçlar seyrekleşirken, yürünebilecek yerler yavaş yavaş arttı. Yarım kürenin çapı yirmi beş metre idi, Heonor ölçümlerinde yanılmazdı. Kubbe ve çevresindeki açıklık, epey geniş bir yer kaplıyordu ancak ormanın içinde yine de küçük kalıyordu. Kubbenin dışı kahverengi ve türevi renklere boyanmıştı ve boya tek bir yerde bile dökülmemişti. Kubbe beş metre yüksekliğindeydi ve eş aralıklarla yayılmış, daire şeklindeki pencerelerle çevriliydi. Pencereler fazla büyük değildi, yine de bu yapıda köşeli olan şeylerin sayısının ne kadar az olduğunu vurgulamakta oldukça başarılıydı.

   Heonor hafifçe kapıyı tıklattı, kısa bekleyişten sonra kapı açıldı ancak Reviv görünürde yoktu, açık bir kapı ve hemen önündeki masada duran ve eşyaların soluk renkleri arasında parlayan bir şey Heonor'un dikkatini çekti. Kırmızılarla, beyazlarla çevrili bir şey.

   Eğilip kapıdan geçerken ve elindeki torbaları bir kenara bırakırken, "Bu ne be?" dedi Heonor. Kapının arkasında duran ve sırıtan Reviv'in sözlerini yarıda kesmiş oldu böylelikle, "Mutlu yıl-".

   "Bilmiyorsan, ona doğum günü pastası deniyor," dedi Reviv sırıtışı bölünmeden. "Ve doğum günlerinde insanlara alınıyor."

   "Evet evet," diye geçiştirdi Heonor. "Ondan bahsetmiyordum. Şu üzerindeki şey ne?"

   "Krema?" Reviv yavaşça yüzündeki sırıtışı silip Heonor'a yaklaştı. "N'oluyor sana, unutkanlık mı başladı şimdi de?"

   Heonor içinde taşmaya hazır olan sinir duygusunu bastırdı ve Reviv'e baktı. Kendisiyle hemen hemen aynı boyda olan ve Heonor'a göre çok daha yakışıklı bir yüze sahip olan Reviv, Heonor'un et yememesi olayına ve bunun sonucu olarak ortaya çıktığını düşündükleri, çok yorulduğu zaman oluşan düzensiz kalp atışlarına daima esprili bir dille yaklaşırdı ve her fırsat buluşunda ona sataşırdı. "Birçok kez olduğu gibi, benim sözcüklerimin arkasında yatan asıl anlamı kaçırıyorsun sevgili dostum. Hem de tanışalı neredeyse on yıl olmuşken." Sinirini sesine yansıtmamıştı, kontrol etmekte iyiydi. "Kremanın ne olduğunu biliyorum tabii. Ama bildiğim başka bir şey de, o beyaz maddenin pastayı epey pahalı yaptığı. Buna harcayacak parayı nereden bulduk biz?"

   Reviv hafifçe kızardı. Bütün orijinal yorumlarına ve fikirlerine rağmen, bazı zamanlar oldukça geleneksel birine dönüşebiliyordu. "Biz değil, ben. Sevineceğini düşündüm. Son zamanlarda gerginsin."

   "Sevineceğimi düşündün ve gidip pasta mı aldın? Reviv, beni şaşırtmaktan asla vazgeçmeyeceksin galiba." Heonor arkadaşının sondaki yorumunu görmezden geldi. Sadece yeni kitabı üzerinde fazla çalışıyordu.

   Reviv kararlılığını çabucak geri kazandı ve masanın yanına bir tabure çekerek oturdu. Heonor'u beklemeden, pastanın yarısını masadaki iki tabaktan birine, diğer yarısını da öbürüne koydu (Heonor'un ters yanıtına rağmen, pasta o kadar da büyük değildi). Bıçağıyla bir dilim pasta kesti, ağzına götürdü ve yerken konuşmaya başladı. "Çok büyük bir fedakarlık yapıp para biriktirmedim senin için, merak etme. Biliyorsun, o yazdığın kitap her geçen gün daha çok yayılıyor. Buna eşit hızda da, elimize her geçen gün daha fazla para geçiyor."

   Heonor suratını ekşitti. Kitabı insanlara matematiği anlatmak ve sevdirmek için yazmıştı, doğru. Ancak popülarite şu anda isteyeceği son şeylerden biriydi. Yazdığın şeylerin okunması ve beğenilmesi güzeldi, ama bazı okullarda ders kitabı olarak okutulması? Gerek kendisinden çok daha üstün bilgilere sahip üstadlarına olan saygısından, gerekse gururundan, sindirebileceği bir şey değildi bu. Yine de Reviv haklıydı, ellerine geçen para oldukça iyiydi.

   "Senin gibi bir insanın parasını böyle şeylere harcamak yerine biriktirmesini beklerdim."

   "Benim gibi bir insanın bol bol eyleme geçmesini de bekleyebilirsin ama hayal kırıklığına uğrarsın. Neden? Çünkü ben fikir adamıyım." Heonor'un arkadaşıyla olan sohbetlerinde en sevdiği kısım, havadan sudan bir konu üzerine uzun uzun tartıştıkları bu kısımdı. Heonor'un her zaman rahatlamasını sağlardı. Ancak bugün pek keyfi yoktu, o yüzden arkadaşını cevaplamadı. Önce kenara bıraktığı torbaları aldı, içindekileri bir bir yerleştirdi, sonra yarı kürenin ileriki kısımlarına yürüyüp kıyafetlerini değiştirmeye başladı. Normalde dışarıdan eve geldiği zaman yaptığı ilk iş, banyo yapmak olurdu ancak buraya taşındıklarından beri, banyo hevesi ve vücut temizliği konusundaki titizliği azalmıştı. Artık yerkürenin hemen hemen her yerinde, banyo için borular aracılığıyla su çekilirken, kubbede durum farklıydı. Tesisat sistemi gelişmiş değildi, bu yüzden banyo yaparken her seferinde eski usül küvet doldurma işlemini gerçekleştirmeleri gerekiyordu. Üşengeçliği, diğer duygularını yenebilecek kadar güçlü olmuştu çoğu zaman.

   Heonor elini yüzünü yıkayıp masaya oturmuşken, Reviv bir yandan ağzını silerek sordu. "Yeni haberler var mı?"

   Heonor başını iki yana salladı ve yemeye başladı. Doğum gününde pasta alarak Reviv'in kendisine bir tür şaka mı yaptığını merak etti. Heonor hiçbir zaman bir pasta fanatiği olmamıştı. Pasta sevmezdi ve asla para vermezdi ama, önüne koyulduğu zaman da yerdi. Tadı fena değildi, Reviv seçimini iyi yapmıştı. Yemeye devam ederken, bir şey fark etti. Arkadaşı susmuştu. Sık karşılaşılan bir durum değildi bu. Baktığı zaman karşısında Reviv'i göremedi. Eve biraz göz gezdirince, yatağında uzanmakta olduğunu gördü. Eve ilk geldiklerinde yalnızca tek bir yatak vardı, o da devasa bir boyuttaydı. Tek bir yatakta yatmak istemeyen iki arkadaş, pek de üstün olmayan marangozluk yetenekleriyle yatağı ikiye ayırmışlardı. En azından denemişlerdi. Beklentileri iki mükemmel dikdörtgene ulaşmaktı, bunun yerine bir o kadar mükemmel iki yamuk elde etmişlerdi. Ancak yatağı Heonor'u rahatsız etmiyordu, kendisi gibi iri yarı birine göre bile oldukça genişti, ek olarak fazla yumuşak değildi. Fazla yumuşak yataklar Heonor'u hep rahatsız etmişti.

   Arkadaşının uyuyup uyumadığına aldırmadan, pastayı sessizlik içinde yemeye devam etti. İşi bittiğinde, tabakları alıp lavoboya koydu ve kitaplığından o sıralar okuduğu kitabı alıp masasına geçti. Hedefi hava kararana kadar okuyup, sonra uyumaktı. Yorucu bir gün olmuştu, kasabaya gidip alışveriş yapıp gelmek, bu kadar süre sonra bile yoruyordu Heonor'u. On beş dakika kadar kitabı okumaya çalıştı, ancak sarmayınca raftaki yerine geri koydu ve uyumaya yollandı.

  Arkadaşına göz atıp uyuduğundan emin olarak ışıkları bir bir kapatırken, bütün fiziksel ve zihinsel yorgunluğunun altında muazzam bir duygu yumağının parladığını hissedebiliyordu: Huzur.

3
Kraliyet Meydanı / Satılık Kitaplar
« : 24 Ağustos 2014, 19:24:15 »
Percy Jackson Melez Dosyaları.
Fiyat: 7 TL.
Durumu: hasar yok.

Gediksavaşları Efsanesi dört kitap takım.
Fiyat: tanesi 11 TL, eğer dördünü birden almak istiyorsanız 40 TL.
Durumu: hasar yok, üçüncü ve dördüncü kitapları okumadım bile.

Ejderha Mızrağı serisi Yaz Alevi Ejderhaları kitabı.
Fiyat: 12 TL.
Durumu: Yaz Alevi Ejderhaları: hasar yok. yalnız ben aldığımda da kitap ikinci eldi, okumadım da kitabı, bu yüzden nostaljik bir görünüme sahip ;D

Fotoğraf isteyenlere özelden gönderebilirim.

Not: ufak pazarlıklar yapılabilir.

4
Derdimi başlıkta tam olarak anlatamamış olabilirim, umarım burada daha iyi açıklarım.

Şimdi efendim, yalnızca üç dört gün önce harıl harıl kitap okuyan ben şimdi okuyacak kitap kalmamasından mıdır nedir, okuyamıyorum. Yeni kitap almak için D&R'a gittim ve elim boş döndüm, ki ben herhangi bir D&R ya da kitapçıdan elim boş dönüyorsam bir şeyler var demektir.

Sizden isteğim bana okuyabileceğim türden kitaplar önermeniz. Bilim kurgu ya da ütopya türünden özellikle. Alt tarafa size bu türlerle ilgili, yalnızca bu türler, okuduğum kitapları yazdım ve umarım siz de bana benim sevebileceğim türden kitaplar önerirsiniz.

Şu ana kadar bilim kurgu, ütopya, distopya vs. türünde okuduğum kitaplar(sayıları cidden az):

-Klasik Dune Serisi
-Fahrenheit 451
-BİZ
-Yaşlı Adamın Savaşı, seri (bilim kurgu olaraktan)

Bu listeyi dallandırıp budaklandırmak, böyle uzuuuun uzadıya yazmak isterdim ancak maalesef, türün yenisiyim. Ve evet, hiç Asimov okumadım. Eğer Asimov'u önerecek olan bir arkadaş olursa ilk hangi kitabını okumamın daha iyi olacağını da göz önünde bulundursun lütfen :)

Not: Umarım bir hata yapmamışımdır konuyu açarak.
Dipnot: Okuduğum kitap/serilere daha sonra ekleme yapabilirim aklıma gelirse.

5
Kurgu İskelesi / Kısa Bir Deneme
« : 30 Kasım 2012, 23:19:53 »
Uzun bir aradan sonra, ilk defa bir yazımı paylaşıyorum Rıhtım'da. Öncelikle oldukça kısa, bir anlık, aklıma gelenleri döktürdüğüm, üzerinde çok düşünmediğim ve yazarken sürekli şu şarkının çaldığını belirtmek isterim. Hatalarım varsa affola, lütfen belirtiniz.
Ha bir de tam olarak hikaye olmadığı için Kurgu İskelesi'ne koyup koymamakta kararsız kaldım. Düşler Limanı da olabilir mi diye. Umarım yanlış yere koymamışımdır.




Attığım her adımda heyecan, dehşet, panik duyguları içimi kemiriyor ancak bırakamıyorum. Yürümeye devam ediyorum. Korkuyorum, bunun da ziyadesiyle farkındayım. Ancak ne vücudumun, ne de beynimin kontrolü bende. Sadece hislerimi yönlendirebiliyorum, ya iyiye ya kötüye.

İleride bir köşe görünüyor. Önce belirsiz, gittikçe netleşiyor. Birkaç saniye sonra yalnızca başka bir göz kandırmacası olduğunu anlıyorum. Kırık dökük, çatlamış duvarların arasında yürümeye devam ediyorum. Ulaşmak istediğim bir yer var. Ancak neresi olduğunu çıkaramıyorum. Bilinçaltımın sıkıca kilitlenmiş odalarından birinde kapalı kalmış. Kurtaramıyorum.

Aklıma eskiden kitabın birinde okuduğum bir şey geliyor. “Korkmamalıyım. Korku akl..” derken işe yaramayacağını anlıyorum. Ne söylersem söyleyeyim, kontrolü ele geçiremeyeceğim. O’nun gücü çok büyük. Karşı koyamam. Beceremem.

Bunları bana O’nun düşündürttüğünün farkına varıyorum ansızın. Hafifçe başımı sallıyorum. Önce sağa, sonra sola, sonra tekrar sağa. Sanki bu beni bitmek bilmez, içten içe ölümüme sebep olacak düşüncelerimden kurtarabilecekmiş gibi.

Ayaklarım hiçbir şey olmamış gibi hareket etmeye, beni hedefime ulaştırmaya çalışmaya devam ediyor. Daha önce hiç görmediğim yerlerden geçiyorum; bazıları dokunsam üzerime yıkılacakmış gibi hassas ve kırılgan. Bazıları da sanki birkaç saat önce son haline getirilmiş gibi, tertemiz. Ancak ne olursa olsun biliyorum ki, duvarlar da değişse, düşüncelerim de değişse, vücuduma hakim olabilsem de, ben daima orada, o heybetli duvarların arasında olacağım, ve ulaşmak istediğim yer bin yılar önce yok olmuş, buna rağmen hala aramaya devam ediyormuşum gibi, düzensizce yürüyor olacağım.

6

Lord Beric Dondarrion
Doğum: 276 AL
Ölüm: 300 AL (Son ölümü) Nehir Toprakları

Lord Beric Dondarrion, Kara Liman Lordu'nun 7 ölümü;

    1- Sör Gregor Clegane tarafından mızrak yardımıyla bir kazık üstüne geçirilerek öldürülmesi.
    2- Sör Burton Crakehall tarafından başının bir gürz ile ezilmesi.
    3- Sör Armory Lorch tarafından asılması.
    4- Sör Gregor Clegane tarafından bir gözü bıcaklanarak parçalanması.
    5- Cesur Yoldaşlardan bir okçu tarafından öldürülmesi.
    6- Bir düello sırasında Sandor Clegane tarafından öldürülmesi.
    7- Son yaşam hakkından vazgeçti ve bu yaşam hakkını tekrardan dirilmesi için Catelyn Tully'e bağışladı.


7
Diğer Fantastik Eserler / Yeşil Süvari Serisi
« : 01 Ekim 2012, 19:46:47 »

Karigan G’ladheon, başını büyük derde sokan bir okul kavgasından sonra eve doğru çıktığı uzun yolculuğu sırasında Yeşim Pelerin denen sık ormanlıkta geleceğiyle ilgili endişelerine boğulmuş bir halde yürürken, aniden çalıların arasından çılgın gibi dörtnala fırlayan bir atla karşılaşır; atın binicisi iki siyah okla sırtından vurulmuştur ve eyerde zorlukla oturabilmektedir. Genç adam ormanın içinden geçen toprak yolda son nefesini vermeden önce, Karigan’a kendisinin kralın Yeşil Süvari olarak bilinen efsanevi habercilerinden biri olduğunu ve Kral Süvari olarak bilinen efsanevi habercilerinden biri olduğunu ve Kral Zachary’ye ulaştırılması gereken, “ölüm-kalım” önemine sahip bir mesaj taşıdığını söyler. Kraigan’dan mesajı krala ulaştırmasını ister ve kesinlikle okumaması için uyarır; genç kız gönülsüz bir şekilde bu görevi kabul ettiğinde, haberci ona kılıcını vererek “ülkesine karşı sevgisi için” görevi yerine getirmeye ant içtirir. Görevinin sembolü olan altın “kanatlı at” rozetini Karigan’a verirken, onu büyük bir tehkileyle ilgili uyarır: “Gölge adama dikkat et…”



Öncelikle kitabı okumadım. Ancak bir çok yerde o kadar övüldüğünü, o kadar sevildiğini gördüm ki, her zaman almak istedim. Ama hala alabilmiş değilim. Şimdiye kadar kitaba olan ilgim azalmıştı -unutmuştum da diyebilirim- fakat forumda bir başlığı bile olmadığını görüp bu başlığı açtıktan sonra merakım yeniden kabardı. Umarım yakında alabilirim.

Ayrıca serinin ilk kitabı bildiğiniz gibi bir çok yayınevinden, kimisi aynı kimisi farklı isimlerle basıldı. Bu da kötü bir şey tabi. Arkabahçe yayınevinin Buz ve Ateşin Şarkısı'nın ilk iki kitabını özensiz bir şekilde çevirmesine benziyor. Bence bir yayınevi serinin telif haklarını almalı, güzelce ilk kitaptan başlayarak çevirmeli. Düzenli ve güzelce kelimelerini kullanınca aklıma ilk olarak İthaki geliyor. Fakat çevrilmesini istediğimiz her seriyi de İthaki'den istemek olmaz. Ancak birisi alacaksa da, işini adam gibi yapsın diyorum. Hayranları hayal kırıklığına uğratmasınlar.




Künya bilgilerine buradan ulaşabilirsiniz.

8
Daenerys'in Ejderhaları ;

- Drogon
- Rhaegal
- Viserion

Tarihsel Ejderhalar ;

- Balerion
- Meraxes
- Silverwing (Gümüş Kanat)
- Syrax
- Urrax
- Vhaegar

Bilinen Ejderha Yumurtaları ;

- 5. Aegon Targaryen'in ejderha yumurtaları ; beyaz ve yeşil rengin karışımı.
- Aerion Targaryen'in ejderha yumurtaları ; altın ve gümüş, damarları ateş renginde.
- Ambrose Butterwell'in ejderha yumurtaları ; kırmızı.
- Euron Greyjoy'un ejderha yumurtaları ; Euron'ın onu denize attığı iddia edilmekte.

9
Genel Kültür / Ray Bradbury’den genç yazarlara 12 tavsiye
« : 18 Eylül 2012, 15:10:00 »
Ray Bradbury 2001 yılında  Point Loma Nazarene Üniversitesi’ndeki Yazarlar  Sempozyumu’nda kendi yazarlık hikayesini anlattıktan sonra  yazmaya yeteneği olanlara bazı tavsiyelerde bulunmayı ihmal etmiyor. Bu  tavsiyelerin çoğu Bradbury’nin “yazı hijyeni” dediği  günlük işleri kapsıyor. İşte Bradbury’nin yazmaya yeni  başlayanlara tavsiyeleri:

Buradan ulaşabilirsiniz.

1 ) İşe roman yazarak başlamayın: Roman yazmanız uzun zaman  alır. Yazmaya haftada bir tanesini tamamlayacağınız  şekilde ayarlayacağınız bir düzende bir sürü kısa hikaye  yazarak başlayın. Bu çalışmayı bir yıl sürdürün; peş peşe  52 tane kötü hikaye yazmanız mümkün olmadığına göre başarıya ulaşacaksınız. (Ray Bradbury  ilk romanı Fahrenheit 451′i otuz yaşında yazmaya başlamış.)

2 ) Onları sevebilirsin ama onlar gibi olmazsın: Kaçınılmaz  bir şekilde bilinçli ya da bilinçsiz olarak favori  yazarlarınızı taklit etmeye başlarsınız. (Tıpkı Ray  Bradbury’nin yazdıklarının H.G. Wells, Jules Verne, Arthur  Conan Doyle ve L. Frank Baum’un yazdıklarına benzemesi  gibi.)

3 ) Kısa hikayelerin niteliklerini araştırın: Bradbury;  Roald Dahl, Guy de Maupassant ve daha az bilinen Nigel  Kneale ve John Collier’in yazdıklarını kast ediyor.

4 ) Beyninizi doldurun: Bradbury genç yazarlardan yatmadan önce bir hikaye, bir şiir (fakat modern  ıvır zıvırlardan değil, Pope’den, Shakespeare’den ya da  Frost’tan) ve bir makale okumalarını istiyor. Okunacak makalelerin arkeoloji,  biyoloji, zooloji, felsefe, politika ve edebiyat gibi  birçok alandan olmasını gerektiğini söylüyor.

5 ) Size inanmayan insanlarla arkadaşlığınızı bitirin:  Yazma arzunuzu hafife mi alıyorlar? Eğer öyleyse onlarla  arkadaşlığınızı  vakit kaybetmeden sonlandırın.

6 ) Kütüphaneye kapanın: Lanet olası bilgisayarınızdan ayrılın!

Bradbury hiç üniversiteye gitmemiş olabilir, ama o  bitmek bilmeyen okuma arzusu sayesinde 28 yaşında  “kütüphaneden mezun oldu” denebilecek kadar kütüphaneden faydalanmış.

7 ) Filmlere aşık olun: özellikle eski olanlara.

8 ) Keyifle yazın: Bradbury “yazarlık ciddi bir iş  değildir” diye düşünüyor. Bradbury, eğer bir hikaye yazmaya iş  gözüyle bakarsanız amacınıza ulaşamazsınız dedikten sonra, dinleyicilerine, “benim arzumu kıskanmanızı istiyorum”  diye ekler.

9 ) Para kazanma planları yapmayın: Bradbury ve karısı bir araba almadan 37 yaşına gelmişlerdi.

10 ) Sevdiğiniz ve nefret ettiğiniz 10 şeyi listeleyin:  Sevdiklerinizi yazın, nefret ettiklerinizi yok edin!  (tabi onlar hakkında da yazabilirsiniz)

11 ) Aklınıza gelen her şeyi yazın: Kelime birliği yaratıcılıkta meydana gelebilecek  tıkanıklığı bozar, o yüzden her sözü yazmayı deneyin çünkü hiçbir şeyi test etmeden  bilemezsiniz.

12 ) Yazdıklarınızla ulaşmak istediğiniz şeyin bir insanın  yanınıza gelerek “yazdıklarınızdan dolayı sizi çok seviyorum”  demesi olduğunu unutmayın: Ya da başarısızken aradığınız şeyin birisinin  yanınıza gelerek “insanların söylediği gibi aptal değilsiniz”  demesi olduğunu unutmayın.

Kaynak: edebiyathaber.net

10
Yazarlar / Steve Umstead
« : 17 Eylül 2012, 15:47:00 »


Son on yıldır Caribbean & Mexico şirketinin yaratıcısı olarak görev yapıyordu, fakat tek hayalini, yazar olma hayalini asla bırakmadı. Birkaç başarı elde ettikten sonra, büyük bir heyecanla hayalini devam ettirdi, ancak gezmeyi de bırakmadı.

Steve şimdi New Jersey'de, karısı ve iki çocuğuyla birlikte yaşıyor. Ayrıca diğer yazarların bilim kurgu kitaplarının bulunduğu koca mı koca bir kütüphanesi var. Gabriel's Redemption (Gabriel'in Kefareti olarak çevrilebilir) çıkış yaptığı romanıydı. Gabriel's Return (Gabriel'in Dönüşü) yazdığı üçlemenin ikinci kitabı olarak kitapçılarda yer aldı. Ve üçlemenin son kitabı, Gabriel's Revenge (Gabriel'in İntikamı) ise geçtiğimiz aylarda satışa sunuldu.

***

Bir bilim kurgu yazarı. Şöyle kısa bir araştırma yaptım da, beğendim yani kitaplarını. Kapakları falan da hoş. Ben henüz okumaya fırsat bulamadım, ve muhtemelen uzun bir süre okuyamayacağım da. Ama İngilizce'niz yeterli seviyedeyse eğer okuyun derim.

11
Belki başlıkta tam olarak anlatamamışımdır, burada açıklayayım.

Efendim şimdi bilirsiniz, fantastik edebiyatta normal isimler kullanılmaz; yazarın kendi oluşturduğu, mitolojilerden bulduğu vs. isimler olur. Ve bu karakterlerin isimlerinin telaffuzları da oldukça karışıktır. Ben okuduğum çoğu kitabın yarısında "Bu karaktere neden şu eki getiriyor ki yazar? Ha, öyle okunuyormuş demek!" deyip de sinir olduğumu hatırlarım. Çünkü uzun sayfalar boyunca başka bir şekilde okuduğun karakterin okunuşunu değiştirmek, kişiliğini değiştirmekle eşdeğer neredeyse.

Peki soruyorum size, bunu nasıl önleyebilirim? Bir çözüm yolu var mıdır? Daha okuduğum ilk seferde doğru olarak telaffuz edip bütün eser boyunca öyle okumamı sağlayacak önerileriniz var mıdır? Bahisler açık. Hepinizin görüşlerini bekliyorum. :hmm

12
Kurgu İskelesi / Ruhun İncelikleri // Bölüm II
« : 30 Ağustos 2012, 18:08:18 »
Merhaba arkadaşlar. Bir hikaye ile daha karşınızdayım. Karışık bir hikaye olacak gibi, tam emin değilim. Şimdilik sadece birkaç cümlelik bir tanım yazıyorum, artık bu akşam mı yarın mı bilemem, bölümleri koymaya çalışacağım. Beş bölüm olarak yazmayı planlıyorum.


“Bir an kasabanızın hanında kör kütük sarhoş iken, bir diğerinde kendinizi tanımadığınız dünyada, bambaşka bir ırk halinde bulunca nasıl hisseder insan biliyor musunuz?

Berbat. O konuya sonra geleceğim.”


13
Zaman Çarkı / Robert Jordan's Day!
« : 18 Ağustos 2012, 21:22:11 »
Hepinizin de bildiği gibi, 25 Mart'ta herkes eline bir Tolkien kitabı alır ve bir saat boyunca o kitabı okur. Ben ve arkadaşım Daarlan Gardan düşündük, neden Robert Jordan'a da böyle bir şey yapmayalım?

Jordan değeri çoğu kişi tarafından bilinmeyen bir yazar. En azından fantastikle alakası olanlar haricinde pek tanınmıyor. Biz de onu daha çok tanıtmak için şöyle bir şey düzenledik:

Her 16 Eylül'de yani Robert Jordan ustamızın ölüm yıl dönümünde bir Jordan kitabı alalım ve okuyalım. Ne dersiniz?

Daha fazla bilgiye buradan ulaşabilirsiniz.

14
Oyunlar / Tracy&Laura Hickman'dan Dragon's Bard!
« : 11 Ağustos 2012, 01:01:17 »


Tracy Hickman'ın eşsiz hayal gücünden, becerisinden doğan ve Richard Borg tarafından tasarlanmış bir yaratıcılık aile oyunu geliyor! Dragon's Bard'a hoş geldiniz!
Dragon's Bard özel bir ejderha minyatür ile geliyor!

Güzel ve çarpıcı bir şeye benziyor. İleride bulursam diğer fotoğrafları da eklerim.

Şurada oyun ile ilgili olan videoyu ve birkaç resmi bulabilirsiniz. Buraya yüklenmediği için ben koyamadım, üzgünüm.

Bu arada haberi bana veren ve çeviride yardım eden arkadaşım Midkema'ya teşekkürler! ^^


15
Zaman Çarkı / Zaman Çarkı Çizimleri
« : 06 Ağustos 2012, 22:48:25 »
Burada öyle bir konu olmadığını görünce, açayayım dedim. İşte deviantart'tan bulduğum birkaç çizim.

Rand Al'Thor

Spoiler: Göster


Matrim Cauthon:

Spoiler: Göster


Perrin Aybara:

Spoiler: Göster


Aes Seadiler:

Spoiler: Göster




Ben sadece bunları araştırabildim çünkü yan karakterlerden pek haberdar değilim. Eğer sizde başka resimler varsa, ekleyebilirsiniz :)

Sayfa: [1] 2