1
Sinema / John Carpenter's Vampires / Vampirler | İnceleme
« : 22 Ağustos 2009, 16:42:41 »JOHN CARPENTER’S VAMPIRES / VAMPİRLER
John Carpenter ismi sizin için ne ifade ediyor? Benim için Carpenter, korku filmlerin olmazsa olmaz yönetmeni, kanı sanat gibi kullanabilen üstatların en önemlilerinden biri ve gerilimi şölene dönüştürebilen nadir insanlardandır…
Bu yüzdendir ki yönetmenin filmleri yalnızca filmin adıyla değil, yönetmenin adıyla birlikte anılır. Halloween değildir onun filmi, John Carpenter’s Halloween’dır. Çünkü o, sinema tarihinin nadir bulunan yönetmenlerindendir ve filmleri de onun adıyla anılmayı hakeder.
1998 yapımı John Carpenter’s Vampires’da Carpenter’ın yarattığı mükemmel dünyanın ana kaynağı John Steakley’nin Vampires adlı romanı aslında. Film, bu açıdan bakıldığında bir roman uyarlaması gibi görünebilir. Fakat bir Carpenter hayranı bilir ki, onun yaptığı hiçbir şey aslında uyarlama değildir. En fazla, filmin çıkış noktasıdır.
Film, Jack Crow ve ekibinin, bir vampir yuvasını basıp imha ettiği sahne ile açılıyor. Aksiyonu bol av sahnesi bize, filmden az çok ne beklememiz gerektiğini gösteriyor. Aynı zamanda bu açılış sahnesi, bize ekibin geri kalanını da tanıtıyor. Yani Tony, Deyo, Ortega, Bambi, Catlin Anthony, Davis ve Peder Giovanni’yi…
Usta bir avcı olan Jack, avı tamamlamasına rağmen rahat değil çünkü bir şeylerin eksik olduğunun farkında. Yuvada vampirlerin efendisini bulamamak onu rahatsız etse de başka bir yerde olduğunu düşünerek yuvayı terk ediyor. Oysa ki Jack, vampir efendisi konusunda yanılıyor.
Avlarının bittiğini düşünen ekip, kendilerini kadınların ve içkinin hakim olduğu bir eğlence ortamına bırakıyorlar ama bilmedikleri nokta, vampir efendisinin yokedilen vampirlerine karşılık intikam almaya geldiği… Bu andan itibaren de seyirci John Carpenter harikası olan bir katliam sahnesi izliyor. Vampir efendisinin elleriyle parçaladığı avcılar, bolca kan ve elbette ki kadın çığlıkları…
Sonuç olarak geriye yalnızca Jack, Tony ve vampir efendisi tarafından ısırılan bir fahişe olan Katrina kalıyor. Ve Jack için intikam çanları çalmaya başlıyor elbette ki. Henüz dönüşmemiş olan Katrina’yı, vampir efendisinin izini sürmek için kullanmayı düşünen Jack, bundan önce vampir efendisinin arkasında bıraktığı yıkımı zorunda kalıyor. Bu anlar da aslında, gerçek vampirizm mitlerini özleyenler için kesinlikle özel anlar… Vampir efendisi tarafından katledilen herkesin tek tek Jack tarafından kafalarının kesildiği, kalplerine kazık çakıldığı, bedenlerinin yakılıp kafalarının gömüldüğü o anlar, yumuşatılmış vampir mitlerinden sıkılmış olan izleyicilere ilaç gibi geliyor.
Filmin ilerleyen dakikalarında Jack ve Kardinal arasında geçen konuşmalarda vampir efendisi Varek hakkında ayrıntılı bilgi ediniyoruz ve bu anlar filmi daha da cazip hale getiriyor. Kardinal’in, Jack’in yanında verdiği yeni rahip Adam sayesinde de Jack’in geçmişi hakkında bazı önemli bilgiler ediniyoruz.
Rahip Adam ve Varek’i hissedebilen Katrina sayesinde, Varek’in amacını da kısa sürede çözüyoruz. Varek, kara haç denen bir objeyi aramakta ve amacı da vampirleri güneş ışığında da barınabilir hale getirmek... Jack, Tony ve Adam, Varek’e engel olamazsa olacak olan da tam olarak bu… Varek, kendi vampirlerini yaratarak, önüne çıkan herkesi katlederek ve tüm izleri takip ederek hedefine doğru ilerlerken John ve ekibinden arta kalan için zaman oldukça kısıtlı...
Film, çekildiği dönemin sinema anlayışının çok çok üstünde bir performansa sahip… Tamamı John Carpenter’a ait olan mükemmel müzikleri de sizi etkilemek için elinden geleni yapıyor. Görkemli seremoni sahnesi, aralarındaki hainin hiç de beklemedikleri biri çıkması gibi güzel anlar filmi daha da izlenilebilir kılıyor.
John Carpenter’s Vampires, yönetmeni Carpenter’ın tüm marifetlerini gösterdiği, döneminin başarılı filmleri arasında yer alan izlemesi zevkli bir seyirlik… Vampirlerin gerçekten vahşi ve acımasız oldukları dönemleri özleyenler için film, bulunmaz fırsat…
İnceleyen: Lola Black | Merve Sarıoğlu