|
Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır . Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz
Mesajlar - TerreneWorld
1
« : 28 Kasım 2014, 20:49:20 »
Peki bu ilk olarak hangi kitapta geçiyor ve Silvara daha sonra hiç diğerlerine katılmıyor mu?
2
« : 28 Kasım 2014, 20:28:47 »
Gilthanas ve Silvara ya ne oldu? Kış Gecesi Ejderhalarında kitabın sonlarına doğru ortadan kaybolmuşlardı. Beraber bir yere gitmişlerdi ama kitapta nereye gittikleri anlatılmamıştı. Serini çoğu kitabını okumadığımdan Silvaraa ve Gilthanasın başka hangi kitaplarda ortaya çıktığını bilmiyorum.Bunun hakkında bilgisi olan varsa verebilir mi?
3
« : 15 Haziran 2014, 00:58:28 »
Filminin izledikten sonra merak edip bende okumuştum.Konu olarak akıcı bulsam da kitabın edebiyatında yoğun bir acemilik kendini belli ediyor.Betimlemeler az ve yetersiz.özellikle olayın akısına engel olan o haber kısımları birçok bölümde aynı fikri vermesine rağmen sürekli tekrarlanmış.kitabı asıl popüler yapan sebebin Margaret White karakteri olduğunu düşünüyorum.böylesine eşsiz bir karakter hic bir kitapta yoktur herhalde. Zaten sizi asıl şoke eden de bu karakter olacaktır.
Carrie nin konuşmalarını anca kitabın sonlarında duyuyoruz.Ondan önce hep kısa cümleler kuruyor carrie yi tam tanıyamıyorsunuz.
4
« : 16 Ekim 2013, 15:05:43 »
Batar batmaz güneş, aydınlığın nişanesi; Ayın hükümranlığı başlar, gizemlerin annesi. Sarar bulutlarla bezeli kara pelerinini gökyüzüne, Defeder, sürer semalardan maviyi. İyilik dolu sanılan yıldızlar çıkar ortaya, Kimse bilmez ki onlar şeytanın gözleri. Gölgenin tohumları birer birer çıkar karanlığa, Şerlerini yaymaya, zavallı fanilere musallat olmaya. Umutsuzluklar, karabasanlar, talihsizlikler... Cadıların kazanlarında pişer birer birer. Mutsuzluktan beslenen iblis tohumu kocakarılar, Zevkle, hazla ölümlülere işkence eder. Dolanırlar sihirbazlar lanetli ateşlerinin başında Okurlar irin ve pislik odlu ilahilerini Anne Ay'a Gümüş ışığından aldıkları güçlerle Vahşi varlıkları ortak ederler planlarına Belki az önce çığlık atan karga Belki de haykıran kedi, günah kadar kara Kim koşmaz ki mavi alevlerin arasına Güçlü kelimeleri söylemek yeter kararlılıkla Ağza alınmayacak faaliyetlerden sonra Güneşin ışıklaır birer birer saplanır toprağa Çember oluşturmuş cadılar, onların emellerine alet olmuş iblisler Kaçıp saklanırlar küf kokulu yuvalarına.
Eskilerden yazdığım bir şiir. Sanırım çok fazla The Secret Circle ve The Craft yüklemesi yapmıştım vücuduma.
Faust...
5
« : 16 Ekim 2013, 15:01:20 »
Gerçek olmasını istediklerimin dünyamda var olabilmesi için.
6
« : 28 Haziran 2013, 21:06:01 »
Soru bu.
Düşünün x50
VE CEVAPLAYIN!
7
« : 28 Haziran 2013, 21:02:00 »
Aşırı iyi.
8
« : 28 Haziran 2013, 20:59:10 »
Çocuk öldü. Çocuk, Çocuk, Çocuk! Öldü… Ölmek istememişti. Ço-ço-çocuk öldü.
Öldü işte, işte o öldü. Bı-bı-bıraktı. Bıktı. Bır-bırak-bıraktı. Her şeyi, O şeyi, O.
Kimsenin duymadığı çocuk. Ölmek istedi. İntikam tohumları saçıldı. Onlar nefreti yeşerttiler Nefret, yeşerdi. Kırmızı kanlardan Kırmızı güller açtı. Ölü bi’ koku yayıldı. Ço-ço-çocuk öldü.
Kekeme şarkıyı söylediğinde dili çözüldü.
9
« : 02 Aralık 2012, 12:38:32 »
Ben Alice Deane. Babam bir Deane cadısı annemse bir Malkindi. Hayatımın büyük bölümünü zalimliklerin, kanın, gözyaşlarının; kötülüklerin anavatanı olan Pendle Tepesinde geçirdim. Şimdi bir ailem yok, onlar öldüler. Ama var olmayışları hiç bir sorun teşkil etmiyor benim için. Çünkü var olmalarını hiçbir zaman istememiştim, onlara hiçbir zaman ihtiyaç duymamıştım. Ve onları anımsadığım da bir tek kavgaları geliyor aklıma. Her gün saatlerce süren kanlı kavgaları, bir Malkin cadısı olan annemin büyülü sözleri, fısıltılar, Babamın elinde bir hançerle annemin karşısına dikilmesi, bağırışmaları... Kulaklarımı tıkardım her zaman, duymak istemezdim onları. Ve inkar ederdim bir cadı olduğumu, cadı klanları arasında en güçlü ve en zalim olan Malkin kanını taşıdığımı. Hiç bir zaman bir cadı olmak istemedim. Ama güçlüyüm ve hayatta kalmaya devam edeceğim. Ne Malkinlere, ne Deanelere ne de Mouldheel lere ihtiyaç duyacağım. Ama karanlık yanımı asla yadsımayacağım, onu kendime itaat ettirip kölem haline getireceğim. Tapındıkları o Şeytan'a işkenceler edeceğim. İşte ben böyle bir cadıyım. Ben Alice Deane'yim. Bir Malkin cadısı.
Annem ve babamın ölümünden hemen sonra bir Deane cadısı olan Agnes Sowerbutts beni yanına aldı. Deaneler kötüdür ama diğerleri kadar kötü değillerdir. Agnes ise iyi huylu bir cadıdır. Kasabadan bir adamla evli ve güçlerini halka yardım için kullanıyor. Onu yeterince tanımıyorum fakat emin olduğum bir şey var: Kocasını o ölene kadar bırakmayacak.Cadılar böyledir, yani iyi huylu cadılar. Kendilerine yemin ederler ve kocalarını onlar ölene dek bırakmazlar ve eşleri öldükten sonra anavatanlarına döner yalnız başlarına yaşamaya başlarlar. Nereden geldikleri, hangi kanı taşıdıkları onlar için önemsizdir ve klanlarıyla hiçbir ilişkileri yoktur. Onunla beraber yaşayacağımı düşünmek beni mutlu ediyor ve onun marifetli elleri başıma her dokunduğunda siliyor bütün anılarımı, Malkin kalesinin büyük ve sağlam taş bloklarını söküyor, Pendle tepesi topraklarını kazıyor yerinden.
Ama bir Pendle cadısı asla tamamıyla mutlu olamaz ve benim mutluluğum da fazla uzun sürmedi. Fırtınalı bir gündü. O gün birinin dışarıda olabileceğini hayal bile edemezdim ve kapının onun tarafından çalınacağını da. Ama olmuştu işte Kemikçi Lizzie kapıyı gümbürdeterek çalıyordu. Hiç durmadan, ardı ardına gelen yumruk sesleri... Agnes eliyle beni geri itip arkada durmamı söyledi. Kapıyı açtığında bir şimşek çakmasıyla parıldayan Kemikli Lizzie in yüzüne kazınmış o kötücül bakışını gördüm. Siyah Kukutelasından aşağı damlayan yağmur damlacıkları, vücuduna yapışmış ıslak kıyafetini ve keskin, sivri uçlu ayakkabılarını süzdüm.
"Çekil suradan!" deyip itti Agnes’i tek eliyle sertçe. Agnes geriye doğru tökezledi. Lizzie hışımla kolumu kavradı ve beni kapıya doğru sürükledi. Gelmemek için direniyor, çığlıklar atıyordum ve her çırpınışımda Lizzie'nin tırnakları geçiyordu koluma. Öyle sert çekiyordu ki beni kolumun omzundan çıkacağını, kemiklerimin kırılacağını düşündüm. Tırnakları etime gömülmüştü ve kan süzülüyordu aşağıya doğru. "Kız benimle geliyor" dedi Agnes'e.
"O senin gibi bir cadı değil. Kendisini yaşadığın o karanlık hayatına sürükleyemezsin. Alice burada kalacak. Bırak onu! "diye bağırdı Agnes.
"O bir malkin ve bedeninde malkin kanını taşıyor. Hiçbir zaman senin gibi dışlanmış, beceriksiz bir cadı olmayacak. Hayatını tıpkı bir malkin gibi sürdürecek. Bir kulübeye tıkanıp kocasının yasını tutacak kadar beyinsiz olmayacak. Cadılığını yadsımayacak. Ve şunu bil ki Agnes Sowerbutts yakında sende Malkinlerden payını alacaksın. Ve bu olduğunda gebermiş olacaksın!"
Agnes yaşlı bir cadıydı, güçleri Lizzie ile kıyaslandığından çok güçsüz kalırdı. Çünkü Lizzie hem gençti hemde insan kemiklerinden gücünü alıyordu. Kurbanları genellikle bakire kızlar ve bebeklerden seçmeye özen gösterirdi. O gün de böyle bir büyü yapıp dindirdi kulubedeki gürültüyü. Agnes olduğu yere yığıldı ve ben uyandığımda başka bir evdeydim. Çok uzaklardaydım artık. Güvendiğim tek kişiden de ayrılmıştım. Ve beni neyin bekliyor olduğundan habersiz, umutsuz bir şekilde bu kasvetli evde yaşamımı sürdürüyordum.Ta ki o gelene dek.
10
« : 29 Kasım 2012, 18:08:58 »
Bir ölüm istedi Tanrı' nın kendisine aşık olduğunu bilmeden.
11
« : 29 Kasım 2012, 17:28:26 »
Betimlemelerde sıkıntı yok ancak kılıcın saplanma kısmı tam tasvir edilmemiş.Ayrıca cümlelerin "Ah ılık kanın o mırıltısı… " diyene kadar hep nesnel devam etmiş ve sen bu cümleyi katarak akışı bozmuşsun. Tıpkı romantik yazarlarda olduğu gibi. Belki ben tam olarak anlamamış olabilirim o kısmı,belki de kılıç böyle düşünüyor olabilir o sırada.Karar veremedim.
Devamını da okuyacağım,iyi bir hikaye olacağa benziyor ve buna üslubunun etkisi düşündüğünden çok.
12
« : 29 Kasım 2012, 17:05:19 »
Bu yazının ne üslubu eleştirilebilir ne de içeriği. Çünkü bu yazı değil, bu sensin, senin benliğin ve senin düşüncelerin. Bu yüzden eleştirme hakkını kendimde bulamıyorum.Manasını çıkaramadığım cümlelerin de, böyle kalsınlar çünkü öğrendiğimde duygularını yitirecekler. Ve gerçekten lahmacun güzeldir.
13
« : 28 Kasım 2012, 19:03:10 »
Basit denilebilir ama elbette bu basitlik akıcılığı iyi yönde etkiler ancak duyguları okuyucuda yaşatabilme özelliğini zayıf bırakır.Birinci tekille yazıyor olman sana öyle avantaj sağlıyor ki her şeyden önce hikayedeki kahraman biz oluyoruz neredeyse.Tüm ama tüm duygularını aktarmalısın bize.Karakterin şaşkınlığını güzelce anlatmışsın ama korku faktörü sönük kalmış,bir şekilde daha da ortaya çıkarmayı başarmalısın.Yoksa metin amacına ulaşamaz.Kısa ve ünlemli cümleler sana yardımcı olacaktır.
"Yemin ederim!Yemin ederim gördüm! Karanlıkta parlayan iki çift göz! Bana bakıyorlardı! " gibi cümleler kullanman gerek "bence"
14
« : 28 Kasım 2012, 18:44:23 »
Konuşmaları gerçekten iyi düşünerek yazdığın açık ve bu iyi bir şey tabi ki. Ama bölümlerin kısa oluşu ve olayların yavaş ilerlemesi hikayedeki mistik havayı ortadan kaldırmış gibi,art arda yazılması gereken bölümlerin ayrılmış olması da iyi değil.
Devamı gelirse yapıcı bir eleştiri yapabilirim sanırım. Şuan için eleştirecek pek yönü yok hikayenin.
15
« : 28 Kasım 2012, 16:28:39 »
Farkındaysan ilk cümlemde bir ihtimal anlamı var.Diğer cümlelerimde ise hep kendi kişisel düşüncemi belirttim, "Ben" li cümleler kurmuş olmam da bunun bir kanıtı. Neyin genellemesinden bahsettiğini anlamadım.
|
|
|