O mahalleye taşındı taşınalı pek çok kişininde yaşamı değişti. Kadınların çoğu üzerlerindeki o koyu renkli, çirkin elbiseyi çıkarttılar. Şimdi daha ince giyiniyorlar.
"Görüyor musunuz rezaleti? Kadın don, kilot ne varsa mahallenin önüne sermiş, bu kadarı fazla. Bu kadarį rezalet!" diyor. Bunun neresi rezalet, diye düşünüyorum. Yaşlı bir adama kaybettiği aşklarını tekrar yaşatması mı? Yoksa beş çaylarıyla, kalçalarını bereket tanrıçaları heykelcikleri gibi şişkince yapan bu kadınlara kilo vermeleri gerektiğini hatırlatması mı? Yanıt vermememde susturmuyor domuzu:
"Tabi... Siz eski İstanbul beyefendisinin böyle bir manzara karşısįnda söyleyecek söz bulamamasını anlıyorum," diye konuşmaya devam ediyor. Ne söylersem söyleyeyim bu domuzun anlamayacağınį biliyorum...
Aşağı kattan gelen ayının sesi beni kendime getirdi.
"Sizin haberiniz yok tabi... O ahlaksız kadın için topladığımız imza kağıdını yırtsanızda savaşı biz kazandık."
-de ve - da ları ayırmakta sıkıntı yaşıyoruz biraz sanırım. Bu sorunu aşarsan güzel bir yazı yazmış olacaksın.
Yazıya gelecek olursak; sıradan bir olayı yaşlı bir adamın gözünden anlatıyor. Karşı cinsin bakış açısını yakalamak ve kişisel bir anlatımla yazı yazmak zordur. Bunu başardığını görüyorum ama hikayede bir şeyler eksik gibi. Farklılığını korkmadan tüm mahalleye sergileyen kadının sessiz sedasız ayrılması, direnmemesi gibi ya da yaşlı adamın heyecan duyduğu şeyi kaybetmeye verdiği tepkinin minimumda olması gibi.
Evet, de ve da ları ayırmayı sürekli unutuyorum ya da karıştırıyorum.
Sıradan insanların arasında yaşamaktan sıkıldığınızda en iyi çözüm sessiz sedasız gitmektir.
Yaşlı insanları anlamak zordur. Çoğu ''Huysuz, katır kadar inatcı'' bunaklardır. Ne yapacaklarını tahmin etmek daha da zordur.