Kayıt Ol

İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır . Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz


Konular - Legolas

Sayfa: 1 2 3 [4] 5 6 ... 18
46
Bilim & Teknoloji / Bu keşif çok heyecanlandırdı
« : 19 Nisan 2008, 16:19:32 »
İlk kez güneş sistemine çok benzeyen bir güneş sistemi keşfedildi.Bilimadamları gezegenlerin güneş gibi uzak bir yıldız etrafında yörüngelendiği güneş sistemimize benzer bir sistem keşfetti.

Astronomlar, Jupiter ve Satürn’ün benzeri iki gezegenin güneşin yarısı büyüklüğündeki bir yıldız etrafında yörüngelendiğni belirtti.

İngiltere’deki St.Andrews Üniversitesi’nden Martin Dominik, bunun, güneş sistemi gibi yapıların düşündüğümüzden daha çok olduğunu gösterdiğini belirtti.

Kraliyet Astronomi Topluluğu’nun Ulusal Astronomi toplantısında konuşan Dominik, astronomların bunun gibi birçok sistem keşfetmenin eşiğinde olduğunu kaydetti.

Martin Dominik bu ve bunun gibi sistemlerin, dünya gibi gezegenleri ev sahipliği yapıyor olabileceğini söyledi.

OGLE-2006-BLG-109L adı verilen bir yıldız etrafında yörüngelenen gezegen sistemi, güneş sisteminden daha küçük ve beş bin ışık yılı uzakta.

Şimdiye dek 300 kadar gezegen sistemi bulunmasına karşın, şu ana kadar güneş sisteminin benzeri keşfedilememişti.

Astronom Martin Dominik’e göre şimdiye dek bulunanların da sadece yüzde 10′u birden fazla gezegene ev sahipliği yapıyor.

Dominik, araştırmacıların nihai amacının, yerleşime müsait dünya ya da Mars benzeri gezegenler bulmak olduğunu söyledi.

Ancak Dominik, son keşfedilen sistemde dünya benzeri bir gezegen bulma şansının çok az olduğunu kaydetti.

47
Bilim & Teknoloji / Youtube interneti çökertebilir
« : 19 Nisan 2008, 16:18:28 »
İnternet kabloları yetmiyor. Acil önlem almak lazım…

İnternet uzmanları youtube gibi video servislerinin yalnızca ses iletmek için inşa edilen kabloları aşırı zorladığını, bu gidişle internetin tamamen çökebileceğini söyledi.

Youtube’un 2000 yılında internetin tamamı kadar büyük hale geldiğini hatırlatan uzmanlar “alt yapının tamamen değişmesi lazım” dedi.

Diğer yandan temmuz ayında cern’de başlayacak dev big bang deneyinde kullanılacak özel internetin başarılı olması halinde bunun bütün dünyaya yayılabileceği ve filmlerin tamamının saniyelerde ineceği belirtildi. deneyde ortaya çıkacak 56 milyon cd dolusu bilginin değerlendirilmesi için özel bir internet sistemi geliştirildi

48
Bilim & Teknoloji / Alan adına servet verdiler
« : 19 Nisan 2008, 16:17:38 »
ABD’de bir adam 26 YTL ödeyerek elinde tuttuğu “pizza.com” alan adını servet karşılığında sattı.

ABD’de bir adam 1994 yılından bu yana yılda 20 dolar (26 YTL) ödeyerek elinde tuttuğu “pizza.com” alan adını 2,6 milyon dolara (3,38 milyon YTL) sattı.

43 yaşındaki Chris Clark, bir hafta süren açık arttırmanın ardından, isimsiz bir alıcının önerdiği fiyatı kabul etti.

Maryland eyaletinin Kuzey Potomac bölgesinde yaşayan Clark Baltimore Sun gazetesine verdiği demeçte, bunun çok çılgınca olduğunu söyleyerek, “Kesin yaşamımda büyük değişiklik olacak” dedi.

İnternet henüz başladığında 1994 yılında alan adını kayıt ettiren Clark, “pizza.com” alan adını edinerek, danışmanlık şirketi için bir pizza firması ile sözleşme imzalayacağını umuyordu.

Clark, şirketini 2000 yılında satmasına rağmen yılda 20 dolar ödeyerek alan adını elinde tuttu ve burada reklam da sattı.

Ocak ayında “vodka.com” alan adının 2006′da 3 milyon dolara satıldığını öğrenen Clark, bunun üzerine 27 Mart’ta internetten 100 dolarla başlattığı müzayedeyi bir hafta sonra 2,6 milyon dolar kazanarak kapattı.

Chris Clark, 1990′larda başka alan adlarını satın almadığı için pişman olduğunu da belirtti.

49
Çinli üreticiler, 666 gün şarja gerek duymayan cep telefonu yaptı.
Cep telefonumun şarjı bitecek diye endişelenme devri artık bitiyor. Çin’de üretilen I Coloured Mobile ZJ268 cep telefonu tam 666 gün pil ömrü sayesinde şarj edilmeye gerek kalmıyor.

Dört hoparlörü bulunan cep telefonuyla mp3, mp4 dinlemek ve izlemek de mümkün. GPRS ve WAP bağlantısı da bulunan cep telefonunun en önemli özelliği 32.800mAh süper pili. 3,0 inch ekran büyüklüğüne sahip bu cep telefonu Çin’de 128 dolardan satışa sunuldu.

50
Bilim & Teknoloji / Google, Skype yi mi alacak?
« : 19 Nisan 2008, 16:16:04 »
Google iki önemli hedefin peşinde. Bunlardan bir tanesi, en yaygın VoIP ağı olan Skype’tan başkası değil.

Skype ve e-Bay’in arası pek iyi değilken akıllardan geçen soru işaretlerine Google’dan bir yanıt gelir mi, emin değiliz; ama diğer şirketin ismini söyleyince, Google’ın tam olarak ne üzerinde çalıştığını daha iyi anlayabiliyoruz. Google’ın, söylentilere göre, diğer hedefi ise Expedia.com isimli gezi sitesi. Gezi sitesi deyip geçmeyin, bu şirket Amerika’nın en büyüğü durumunda ve her türlü tatil ve gezi organizasyonlarını yapmanıza olanak veriyor.

Google’da Eksik Ne Kaldı?

Harita sistemi tamam, arama tarama işi tamam, kullanıcıların eklediği yer imleri desteğiyle sosyal iletişim tamam. Şimdi bir de gezi işine girerse, alt yapı hazır görünüyor. Bilmediğiniz yerlere giderken bir harita, diğer gezginlerin deneyimleri ve yönbulma sistemi haricinde başka neye ihtiyacınız var ki? Hah, bir de her gittiğiniz yerden ucuza telefon görüşmesi yapabiliyorsunuz. Evet, Google’da eksik kalmadı gibi.

51
Güncel / Google Earth'te sokak görünümü
« : 18 Nisan 2008, 16:08:39 »
Dünyayı ekranınıza getiren Google Earth, önceki gün çıkan son sürümüne pek çok yeni özellik ekledi.

Kullanıcılar artık sokak görünümü bağlantısını seçerek bazı bölgelerde sokakta yürürmüşçesine etrafı görme olanağı sağlıyor. Yeni sürümde daha fazla sayıda şehrin üç boyutlu haritası ve binaları da eklendi.

Güncellenen son sürüm 4.3 ek olarak ışık efektleri, gece ve gündüz seçenekleri ve yenilenen haritalarıyla gerçek dünyanın aynası olma yolunda ilerliyor.

Öte yandan arka planda sistemin çekirdeği de düzenlenerek dünya üzerindeki gezintinin daha kolay hale getirilmesi de sağlanmış.

Google Earth 4.3 sürümü aralarında Türkçe'nin de yer aldığı 12 farklı dilde indirilebiliyor.

Bilgisayarınıza kurmak için

52
Yüzüklerin Efendisi / Karakterler ve Özellikleri
« : 15 Nisan 2008, 20:30:25 »
Bu eserde oldukça farlı karakterler var. Sizce neden ? Bence her bir karaktere insanların özelliklerinden sadece birini sığdırmış Tolkien. Yani her bir karakter bizlerden bir özellik taşıyor. Mesela:,
FRODO: Azim ve Şefkat
SAM:Sadakat ve Dostluk
GANDALF: Güç,Bilgi ve İrade
EOWYN: Cesaret
ARWEN: Özveri
GİMLİ: Dostluk
LEGOLAS: Cesaret
GALADRİEL: Asil ve temiz bir kalp
GOLLUM:Hırs, İhanet ve açgözlülük
SARUMAN: İhanet ve işe yaramayan bir güç
SOLUCANDİL:Sinsilik
ELROND:Yücelik, güç ve asillik
İşte bu karakterlere baktığımız zaman Tolkien`in amacının bize her bir özelliğin neler kaybettirdiğini ya da kazandıracağını göstermek olduğunu görüyoruz. Mükemmel bir eser mükemmel bir güç. Hadi Tolkien`i üzmeyelim ve günlük hayatta da doğru tarafta ve doğru insanların yanında olalım. Son bir şey daha mucizelere inanın ve onları gerçekleştirmek için elinizden geleni yapın. "

53
Yüzüklerin Efendisi / İki Kule - Sözler, Diyaloglar
« : 15 Nisan 2008, 20:22:05 »
Evet yolumuza devam edelim. Bacaklarım mesafeyi unutmalı. Eğer gönlüm daha hafif olsaydı onlarda daha istekli olurdu. (Gimli)

... Yine de bütün umudunuzu yitirmeyin. Yarının ne getireceği bilinmez. Güneşin doğusu genelde bir şeyler nasihat eder. (Legolas)

_ Efsanelerde mi yoksa gün ışığında yeşil toprak üzerinde miyiz?
_ Bir insan her ikisinde de olabilir; çünkü bizler değil bizden sonra gelecek olanlar yaratacaklar zamanımızın efsanelerini. (Eomer – Aragorn)



Ulular düştüğünde, başı daha küçüklerin çekmesi gerekir (Aragorn)

Öyle işler vardır ki sonu karanlık bile olsa, bu işlere başlamak, yapmayı reddetmekten daha iyidir. (Aragorn)

Bana olan itimadınızdan dolayı şeref duydum; lakin hemen herşeyi söylemeniz de doğru olmaz (Ağaçsakal)

Arifler hep istikbal için dertlenirler. (Ağaçsakal)

‘Dur!’ diye bağırmak bunu yapmaktan daha kolaydır. (Ağaçsakal)

Elbette dostlarım kendi nihayetimize gidiyor olmamız muhtemeldir: Entlerin son resmi geçidi. Lakin eğer evlerimizde oturup hiçbir şey yapmasaydık sonumuz zaten yakamıza yapışacaktı, eninde sonunda. Bu fikir uzun zamandır gönüllerimize inkişaf ediyordu, bu yüzden yürüyüşe başladık. Bu ani bir niyet değildi. Şimdi, en azından, entlerin son resmi geçitleri hakkı için bir şarkı yakmaya değer. Göçmeden önce başka bir ahaliye yardımımız dokunabilir. (...) Lakin işte dostlarım, şarkılarda tıpkı vakti gelince ve kendi usüllerince meyvalarını veriyorlar: ve bazen de vakitsiz kuruyorlar. (Ağaçsakal)

Konuşmak için o an mevcut olan en akıllı kişi seçilir; gençlere yapılması gereken uzun açıklamalar yorucudur. (Gandalf)

İlk darbeyi indiren eğer yeterince ağır bir darbe indirebilirse, bir daha vurmak zorunda kalmayabilir. (Gandalf)

Yine de arkadan vuran bir silah, kullanan el için de her zaman tehlikelidir. (Gandalf)

Ben umut dolu sözler söyledim; ama sadece umut dolu. Umut zafer demek değildir. (Gandalf)

İnsan kuşkudayken kendi aklına güvenmeli. (Hama)

Bir adam iki yolla kötü haber getirir. Ya kötülük yapan biridir ya da iyi zamanda insanları yalnız bırakır ama kara günde yardım getirmek için gelir sadece. (Gandalf)

Umutsuzkluk içinde olanlara öğüdüm yok. (Gandalf)

Bir adam aynı anda hem sizi sevip hem de Solucandil’ i ve öğütlerini sevmeyebilir. (Gandalf)

Çarpık gözlere gerçeğin yüzü ekşi gelebilir. (Gandalf)

Kendime ait olmayan hiçbirşey riske atmak istemem. (Gandalf)

Kaçan adam düşmanı çift görürmüş.

Genellikle beklenmedik konuklar, en sağlam dost çıkarlar. (Eomer)

_Şafak çok uzak değil; ama korkarım şafağın bize pek yararı olmayacak
_Yine de şafak hep insanların umudu olmuştur. (Gamling – Aragorn)

Dünya değişiyor ve bir zamanlar güçlü görünenlerin artık güvenilmez olduğu çıkıyor ortaya. (Theoden)

... Ama sana yenilmek hiddetlendirmiyor beni, seni tekrar bacaklarının üstünde görmek o kadar hoş ki! (Legolas)

Yine de üzülmeliyim; çünkü cengin kaderi ne olursa olsun, bittiği zaman güzel ve ince duygulu olan birçok şey Orta Dünya dan sonsuza kadar silinip gitmeyecek mi? (Theoden)

İhtiyaç anında kıymetli bir şeyini atmayan kişi kendini bağlamış olur. (Aragorn)

Bacadan kaçmış olan konuk bir kez daha kapıdan girmeden önce iki kere düşünür. (Gandalf)

Hainler asla kimseye güvenmezler (Gandalf)

Aynı anda hem zorba, hemde öğütler veren biri olamazsınız. Yapılan planlar olgunlaştığında artık gizli tutulamazlar (Gandalf)

Ariflerin işine burnunu sokma; çünkü hem mahirdirler hemde çabuk sinirlenirler. (Pippin)

Genellikle kötü niyet, kötü şeyleri bozar. (Theoden)

Kendimizde mevcut olandan daha derin bir marifetin aletlerini kullanmak hepimiz için tehlikelidir; ama yine de bu mesuliyeti taşımamız gerekir. (Gandalf)

En iyi öğretmen yanan eldir. Ondan sonra ateşe karşı verilen öğüt gönüle kadar iner. (Gandalf)

_Bilbo’nun elini Gollum’un üzerine inmekten alıkoyan acıma duygusundu. Acıma ve Merhamet: Nedensiz yere vurmamak.
_Ben Gollum’a hiç acımıyorum. Ölümü hakediyor.
_Hakediyormuş! Belki hakediyordur.Yaşayanların bir çoğu ölümü hakediyor ve ölenlerin bir kısmıda yaşamayı hak ediyor. Yaşamı onlara verebilir misin? O halde hak, hukuk adına ölüm buyurmakta çok acele etme; çünkü en bilge olanlar bile herşeyin sonunu göremez. (Gandalf - Frodo)

Adamın ne olduğu nereden geldiğini merak etti; gerçekten kötü bir adam olup olmadığını veya onu evinden bu kadar uzaklara ne gibi bir yalanın veya tehtidin getirdiğini merak etti; aslında barış içinde kalmayı tercih edip etmediğini de- hepsi bir şimşek gibi gelip geçti aklından (Sam)

Yalanla bir orku bile tuzağa düşürmeye çalışmam. (Faramir)

Aklı seninkinden fazla olan beyinin önünde konuşmaya kalkma. (Faramir)

Ölüm haberinin bir çok kanadı vardır. Gece genellikle yakın akrabalara getirir haberi, derler. (Faramir)

_ Belli ki bu çok önemli bir aile yadigarı gibi bir şey ve bu tür şeyler müttefikler arasında barış sağlamaz
_... Ama unutmayalım, eski öyküler aile yadigarları gibi şeyler hakkında söylenen aceleci sözlerin tehlikesinden de söz eder. (Faramir – Frodo)

Fakat artık korkma! Ben bu şeyi almak istemem, şurada yol kenarında olsa bile almam. Minas Tirith te taş üstünde taş kalmayacak olsa ve şehri kendi iyiliği ve benim şerefim için, sadece ben, ancak karanlıklar efendisinin silahını kullarak kurtarabilecek olsam bile almam. Hayır böyle zaferler istemiyorum.
Birçok kölesi olan bir hanım gibi değil, hayır, hatta gönüllü köleler arasındaki iyi kalpli bir hanım olmasını bile istemem. Savaş olmalı; her şeyi yok etmeye çalışan bir yıkıcıya karşı canlarımızı korumalıyız; fakat ben kılıcı keskin diye, oku seri diye, savaşçıyı şanı ve şerefi var diye sevmem. Ben sedece onların savundukları şeyi severim: Numenor lu insanlların şehrini. Onun da hatırasının kadimliği için, güzelliği için ve mevcut hikmeti için sevilmesini isterim. İnsan, yaşlı ve bilge bir insanın asaletinden ne kader korkarsa, okadar korkmalı ondan, daha fazla değil. (Faramir)

Aceleyle bir şey söylemektense, güvenilmeyi hak eden birine güvenmemeyi yeğlemek lazımdı. (Frodo)

Krallar kendilerine yaşayanların evlerinden çok daha mükemmle mezarlar yaptılar ve şecerelerinde tekrerleadıkları eski isimleri oğullarının isimlerinden daha çok sevdiler. Çocuksuz hükümdarlar yaşlanıp saraylarında hanedanlarının armalarını düşünerek oturdular; gizli odalarında buruşuk yüzlü adamlar kuvvetli iksirler yaptılar ya da soğuk, yüksek kulelerde yıldızlara sorular soruldu ve Anarion sülalesinin son üyesinin hiç varisi olmadı. (Faramir)

Biz de artık savaşı ve yiğitliği seviyoruz; bunlar güzel şeylermiş gibi, hem bir oyun hemde bir amaç olarak; bir savaşçının sadece silahlar ve adam öldürme konusunda hüneri olmasının yeterli olmadığına, daha çok bilgisi ve becerisi olması gerektiğine olan inancımızı hala muhafaza etsek te, yine de bir savaşçıya, başka bir zanaate sahip olan birinden daha çok saygı gösteriyoruz. (Faramir)

Takdire layık birinin takdiri herşeyden önemlidir. (Faramir)

Hizmetkarın, yaptığı hizmet karşılığında efendisi üzerinde hakkı vardır, bu hizmet korkudanda olsa. (Frodo)

Başka birine sözünde durmamasını söylemek, insanın kendisinin sözünde durmamasından daha kolay, hele insan arkadaşının akılsızca kendi kendine zarar verdiğini görüyorsa. (Faramir)

Umuda olduğu gibi, kayıntıya da ihitiyaç vardır. (Sam)

Kahramanlar sanki bu olayların içine düşüyorlar – yani yolları onları o tarafa götürüyor da denebilir. Ama galiba onların da, bizim gibi bir sürü seçenekleri oluyordu ellerinde, geriye dönmek gibi; sadece onlar geriye dönmüyordu. Eğer dönüyorlardıysa bile bizim bundan haberimiz olmuyordu; çünkü dönenler unutuluyordu. Biz sadece yollarına devam edelerden haberdar oluyorduk – ve dikkatini çekerim hepsi mutlu sona varmıyordu- en azından öyküdeki veya öykü dışındakilerin mutlu son dedikleri bir sona varmıyorlardı. Yani memlekete dönüp de her şeyi bıraktığı gibi bulmasa bile yolunda bulması gibi. Fakat mutlu sonlu öyküler en iyileri sayılmazlar her zaman, gerçi içinde bulunacak en iyi öyküler sayılabilirler aslında! (Sam)

_ ... bizde hala aynı öykünün içindeyiz! Öykü devam ediyor. Büyük öyküler hiç bitmez mi acaba?
_ Hayır onlar hiçbir zaman öykü olarak bitmez. Fakat onların içindeki kahramanlar gelir, rolleri bitince giderler. (Sam- Frodo)

Sonsuza kadar Fethedemezler! (Frodo)

Kaynak:yuzuklerinefendisi.com

54
Yüzüklerin Efendisi / Fundin Oğlu Balin'in Kitabesi
« : 12 Nisan 2008, 21:12:05 »
---------------------------

Moria hükümdarı

Morianın kalbindeyim

Dev salonlarımızı ışıl ışıl meşaleler aydınlatırdı

Koca sütünlar uzanırdı dağın tavanına

Kimi ateş kırmızı kimi su yeşili.Dev direkler salonların içinde

Gün geçmezdiki ziyafetler,şölenler birbirini takip etmesin

Cüceler şen kahkahalarla eğlenmesin



"Çalan arp'lerin sesleri arasında,

Gölgeler uzanırdı mermerden salonlarda"diyerek şiirler okunmasın.

Dümdüz aynalar gibi duru göletlerin arasında onlarca merdiven ,

köprü ve birbirinden mamur odalar ,asmalı katlar,





yanan ateşler,tavanlardan sarkan dev avizeler,parıl parıl döşemeler...

İşte cücegazuv...

Böylece yaşar yedi babamızı anardık.

Aule'ye şarkılar çınlardı salonlarda

İşte böylece yaşardık refah içinde

Madenlerin taştan işçileri bir dağı oyarak yaratmıştı bu şehri...

Ah Moria,ben yalnız dağı,caradhrası,tek boynuzu gördüm,

uzak diyarlarda akrabalarımızın evlerinide

Hiç biri moria ile yarışamazdı.Birmez bir aşkla yüceltmiştik moriayı

Orta dünyanın her yerinde kadim madenciler olarak bilinen bizler moriayı da kazıyorduk.

Ondan değerli taşlar çıkarıyor,keskin baltalar,uzun sivri mızraklar,

kalın cüce kalkanları yapıyor,

orta dünyanın her yanındaki akrabalarımıza yolluyorduk.

Ve mithril...

Cücelerin altınını bulmak için kazıyor kazıyorduk.

Ünümüze ün servetimize servet katmak istiyor kazdıkça kazıyorduk.

Arifler bizi uyardılar;Çünkü çok derine indik.

Dağların kadim taş işçileri,arifleri dinlemedi.

Yeni damarlar için işe koyulduk,

madenler kazma sesleri ile çınlıyordu.

Birgün son kazma indi moriada.

Lanetli bir gün bir şölenin ortasında çığlık çığlığa inledi moria

Biz onu uyandırdık...

Eski dünyanın kadim iblisini biz uyandırdık.

Tamahkar cüceler cezasını bulmuştu.

Önce uyananın ne olduğunu bile anlamadık.

Arifler eski kitapları karıştırdılar.

Ve onun ateşle çamurun iblisi olduğunu söylediler bizlere.

Balrog!Kabus gii üzerimize çöktü bu isim

Artık moria için çok geçti.

İblisin uğursuzluğu dağ goblinlerini moriaya çekti.

Sayıları yüzleri aşan goblinleri durduramaz olduk.

Aydınlık koridorlarımız karanlıkla doldu.

Moria da cücegazuv'un tavanı altında nefes alan tek bir cüce dahi kalsa

savunacaktık sehrimizi.

Savunacaktık savunmasına,olan moriaya oluyordu.

Önce arp'lerin sesi kesildi

Sonra ateşler söndü,kimse ziyafetleri anamaz oldu

Uğursuz balrog bizi orta katta mahsur biraktı

Merdivenleri,köprüleri,asma katları harab etti.

Salonlarımızı yaktı,suları kirletti.

Ben Fundin oğlu Balin yalnız dağda ejderhaya ,

uzak diyarlarda insanlara ve elflere karşı savaştım.

Dağ goblinlerine,uğursuz orklara yenilmedim.

Miğferim yamulana ,baltam kırılana kadar savaştım.

Cüce savaşçılar komutam altında kahramanca dövüştüler.

Ama biz dağların kadim taş işçileri tamahkar cüceler,

Balroga yenildik,ateş ve çamur bizi yendi.

Artık moria temizlenemez.En derinler iblisin orkları ile doldu.

Ondan hem korkuyorlar ,hem de itaat ediyorlar.

En küçük hareketimizde derinden davul gürültüleri geliyor,

en kötüsüde o davul gürültüleri...

Moria;

Nazlı şehrimiz harab oldu.

Biz hırsımız yüzünde kazılmayacak kadar derini kazdık ve

cezamızı bulduk.

Khazad-dum! Khazad ai menu!

Bir elimde baltam,bir elimde kalkanım,sırtımda mithrille,

ben Fundin oğlu Balin.

Moria Hükümdarı,

Burada yatıyorum...


(JRR. Tolkien'in,Moria hükümdarı Fundin oğlu Balinin ve Moriada yaşamını yitiren

tüm cücelerin anısına ithafen Gloin_ tarafından kaleme alınmıştır...)

55
Yüzüklerin Efendisi / Kara Lord'un Son Sözleri
« : 12 Nisan 2008, 21:09:53 »
Yine karanlık hüküm sürecek
Korku artınca yüreklerde
Benim gücüm büyüyecek


Siz ki zayıf iradenizle gelip
Ahmakça bastınız diyarıma
Sefil bir yaşam suretiyle
Baktınız karanlık yaşama


Benim bu dünya,yıldızlar
Bu sonu gelmeyecek kış benim
Lanet olsun mutluluğunuza
Yine karanlık inimdeyim


Semadaki ateş mağlup değil
Ay gecenin ışığı oldu
Neden iradem yenemiyor onları
Ya da niye zamanım doldu


Verebildiğim zararı verdim size
Yapabileceklerim sınırlı değil
Şimdi zorla göçüyorum burdan
Yerime geçen bensiz değil


Bu ateş düşecek tekrar
Yine karanlık hüküm sürecek
Korku artınca yüreklerde
Benim gücüm büyüyecek"


Kaynak:yuzuklerinefendisi.com

56
Yüzüklerin Efendisi / Prens İmrahil
« : 11 Nisan 2008, 19:35:53 »
Prens İmrahil, Dol Amroth'un prensidir. Dol Amroth, Gondor'a bağlı bir prensliktir ve buranın insanları Numenor soyundan gelmektedir.Buradaki insanlar elf kanı taşımaktadır.2955 yılında doğan İmrahil, Adrahil'in oğludur.

Prens İmrahil; uzun boylu, siyah saçlı ve gri gözlüdür. İki kız kardeşi vardır. İvriniel ve Findulas. Denethor ve Findulas evlenmiş ve iki oğulları olmuştur.Boromir ve Faramir. İmrahil`in 4 çocuğu vardır: Elphir, Erchirion, Amrothos ve Lothiriel.

3010 yılında babasının ölümü lie kral olan İmrahil 22. kraldır. 9 Mart 3019 günü 700 adamıyla beraber Gondor savunmasına gitmiştir. 13 Mart günü hem Faramir`i Osgiliath'tan kurtarmış, hem de surlara yaklaşan düşmanı Gandalf'ın yardımıyla geri püskürtmüştür. Daha sonra Minas Tirith'e geri dönerek Faramir'i Denethor'a teslim etmiştir.15 mart gününe kadar tek başına Gondor'u savunmuştur. 15 Mart günü Rohan yardıma gelmiştir. İlk taaruzda başarılı olan rohan füllerin gelmesiyle zor durumda kalmıştır.Ama Prens İmrahil'in yardımıyla ayakta kalmışlardır.Ayrıca öldü diye getirilen Eowyn`in yaşadığını fark ederek hayatını kurtarmıştır. Daha sonra Aragorn'un gelmesiyle Pelennor Çayır Savaşı'nın kanlı tarafı başlamıştır.Sadece Aragorn ,Eomer ve Prens İmrahil bu kanlı savaştan yara bile almadan kurtulmuştur. Çünkü bu üçünün yazgları farklıydı ve üçüde yenilmez savaşçılardı.

Denethor'un ölmesi ve Faramir'in hasta olmasından dolayı 16 mart günü Prens İmrahil, Gondor'un geçici kralı oldu. Bu yüzden artık Dol Amroth'da Vekilharç soyuna katıldı. Ayrıca İmrahil Aragorn'nun kolcu çadırnda bulunarak Batı`nın komutanı (zaten öyleydi) oldu. Daha sonra ise Aragorn ile beraber Mordor kuşatmasına gitti ve Aragorn elçi ile konuşurken yanında bulundu. Savaş bitip de Kral Elessar tahta çıkınca Prens İmrahil, Kral Elessar'ın baş kumandanı oldu ve Gondor'un ulu meclisine girdi. Ayrıca Kral Elessar yokken ülkeyi o yönetti. 3020 yılında kızı Lothiriel, Eomer ile evlendi. Prens İmrahil ise 4. çağın 34.cü yılında 99 yaşında öldü. Kendisi gelmiş geçmiş en iyi Dol Amroth prensi (Lordu) oldu. "

57
Yüzüklerin Efendisi / Dokuzlar üzerine
« : 11 Nisan 2008, 19:34:54 »
Onlar insandı.Her biri ulu bir kraldı. Ama aldatıcı Sauron onlara dokuz Güç Yüzüğü verdi. Tamahkarlıklarının kör ettiği bu krallar yüzükleri alıp birer birer karanlığa gömüldüler. Sonunda Sauron'un kölesi oldular. Onlar Nazgûl, Yüzüktayfları...

Filmde Aragorn böyle tanıtıyordu onları. Ancak onların dehşetini anlatmaya yetmez bu sözcükler. Onlar Kara Numenoreanlardandı. Belki daha da kötüsü. Ancak kendi zamanlarına göre oldukça büyük işler yaptıkları kesin. Korkunç, ama büyük işler. Evet, Liderleri koca Arnor'u yok edebilecek kadar güçlendi. Bunlar değişik yerlerde krallıklar kurdular ve kendileri için çalıştılar.

Krallıklarının nerede olduğu muamma olan sekizi, etrafa kötülük saçmaya başladıklarında Wicth-King Arnor'a göz dikerek Angmar diyarını kurdu. Diğer sekizi muamma dedim çünkü elimdeki kısıtlı kaynaklar onu söylüyor.

Her şeyin kaynağı, Sauron'un Numenore Adasında kazandığı insan dostları olmuştu. Bunlar adanın yıkımından önce Orta Dünya'ya sefere çıkıp bu yıkımdan kurtulan Kara Numenoreanlardı, Sadıklar değil. Ancak Sauron ile ittifak yapmaya yanaşmadılar. Çünkü yaşadıkları yerin yıkımından onu sorumlu tutuyorlardı.

Bu güçten mahrum olmak istemeyen Sauron bu adamları bir şekilde kendine bağlamak niyetindeydi. O sıralar Tek Yüzük üzerindeki çalışmaları son demine varmıştı. Onları aklına getirerek düşündü ve dokuz reisleri olduğunu hatırladı. Eğer onları ele geçirebilirse, emrindeki adamları da kendine bağlayabilmesi zor değldi. Sonunda yüzüğe verdiği son büyük gücünü de Elflerin yaptığı Dokuz Güç Yüzüğünü birbirine, onları da Hükmeden Yüzük'e bağlamaya harcadı. Izdıraplı bir aşama oldu ama üstesinden geldi. Sonunda Tek Yüzüğü tamamladı. Onu gizli tuttu. Cücelerde ki Yedileri ele geçirdi. Sonra Üçlere göz dikti. Onları bulamadı çünkü Celebrimbor onları saklamıştı. Dokuzları bulması kolay olmadı lakin ona karşı koyacak bir güç kalmamıştı sanki.

Dokuzları ele geçirmesi onun için bir dönüm noktası olmuştu. Artık insanları insanlara kırdırması daha kolay olacaktı. Sonunda, reisleri yanına çağırdı ve onlara verdiği yüzükler o zayıf iradeleri cezbetmeye yetti. Ama aralarında biri vardı ki çok kudretliydi ve ikna edilmesi gerçekten zor oldu. O Koca Reisti. Adamlarına hükmedebilme gücü çok fazlaydı. Sauron, ona Dokuzların en güçlüsünü bahşedeceğini söyledi. Bununla tüm insanlara hakim olabileceğini anlattı. Bunlara kanan reis boyun eğdi. İnsanlarının arasına döndüğünde sanki onu solmuş gördüler.

Bu krallar, yüzüklerin gücü sayesinde ölmediler. Halkları, Angmar'ın yıkımından sonra yok olmaya başlarken bile onlar ölmediler. Sonsuzlukla lanetlenmişlerdi. Ve bir kahin ölümün gözleri ile, sonradan büyücü-kral adını alacak olan Koca reisin hiç bir ADAMIN elinden düşmeyeceği kehanetinde bulundu.

Her şeyin sonunda, Angmar yok edildi. Son İttifak güçleri Efendilerini yendikten sonra bir müddet saklandılar. Ortaya çıkmaları, Gondor'un zayıflamaya başladığı zamanlara tekabül ediyordu. Sonrasında, bunu fırsat bilerek Minas İthil'i alarak buraya yerleştiler ve Yüzük Savaşı'na kadar ortaya çıkmadılar.

Bedenlerini, ancak canlılarla işleri olduğu zaman belli ettiler. Bunu da bir pelerin yada kıyafet ile yapmak zorunda idiler. Çünkü bedenleri onları sıradan gözler göremezdi. Gölge Aleminde yaşadıkları için dış dünyayı göremezler. Bu yüzden mutlaka bir bineğe ihtiyaç duyarlar. Silahları lanetlerle ve zehirlerle dolydu. Bedenlerine sıradan silahların bir etkisi yoktu. Ancak eski tılsımlarla dolu Elf silahları onlara zarar verebiliyordu. Binekleri olmadan sakat sayılan Dokuzların asıl silahı umutsuzluk ve kara düşler yaymalarıydı. Korkunun kendisiydiler aslında. Ruhları Tek olana bağlıydı. Onu takanları fersahlarca ötelerden görebilirlerdi. Yüzük Savaşı sonunda Tek'in yok olmasından sonra onlar da ortadan kalktı... "

58
Yüzüklerin Efendisi / Elessar'ın Varisi
« : 11 Nisan 2008, 19:33:51 »
tam 500 yıl geçmişti..Ve halk ister istemez Numenore Görkemini unutmaya başlamıştı..Ta ki Kral Artomir'in oğlu Aranel doğana kadar..

Kral II.Artomir gerçekten onurlu bir kraldı..Ve ailesini çok seviyordu..Ama Birleşmiş Krallıkta Yaşayan(Arnor&Gondor)Lord'lar onu çekemiyordu..En sonunda Sauron'un başka bir dölü olan Sethi ile anlaştılar..Sethi Kral Artomir'i öldürtecekti..

Aranel 8 yaşına basmıştı..Ve bir kardeşi oldu..Adı da Anbasse idi..



2 yıl sonra babası öldürüldü..Annesi akıllı bir kadındı ve her zaman başı dikti..O yüzden eğitilmesi üzerine Aranel'i elf lordlarına teslim etti..Ve kocasını öldürten insan lordlarına da savaş açtı.Teker teker hepsinin çukurunu kazıyordu..

10 yıl geömişti..Artık Aranel tıpkı Elessar gibi Kolcuların başına geçmiş,tüm yolsuzlukları kimliğini saklayarak durduruyordu..Daha sonra Elf lordları ona son görevini verdi..Adanın en kuzeyinde Kral Elessar,Barahir isimli yüzüğünü saklamıştı..Lordlar Aranel'den onu bulmalarını istedi..Orada Elf Lordu Artamir'de orada onu ağarlıyacaktı..Artamir'in 1 kızı vardı..Deniz kadar mavi gözleri,güneş ışığı kadar da sarı saçları olan bir elf kızıydı...

Aranel,Kolcuları en iyi arkadaşı olan ve Kuyutorman Prenslerinden olan Rumil'e bıraktı..Ve göreve tek başına çıktı..1 ay sonra kuzeydeki şehire vardı...

Elfler onu çok iyi karşıladı..Hatta bazıları:"Elessar yıllar önce ölmemişmiydi?bizim güzel Undomiel'imizin eşi değil mi bu genç?"diye fısıldaşıyorlardı..

Daha sonra Elf Lordunun kızı geldi..Adı İreth idi...

İreth:"Merhaba..Hoşgeldiniz..Burası Altın Vadi'dir..Kusura bakmayan lütfen..Babam batıda bir toplantıya gitti bu gece..O yüzden sizinle iyi ilgilenmem için sıkı sıkı tembihledi beni..Gelin size evimizi tanıtayım.."

Aranel kıza aşık olmuştu bile..Kızda ona karşı karşılıksız değildi..O da onu sewmişti..Ama babasından çekiniyordu biraz..

5 gün geçmişti Aranel geldiğinden beri ve Barahir' aramaya çıkmasının vakti gelmişti..Ireth'e ona sevdiğini söyledi ve geri dönerse aralarında bir şey olup olamayacağını sordu ona..o da:"Lordum...Ben de sizi çok seviyorum...Hem de çok.İlk geldiğniz günden beri...Hep de seveceğim..Sizi bekleyeceğim.."dedi...

Aranel:"Size teşekkür ederim leydim..Ama geldiğimde resmi konuşmalarımızı keselim..Hoşçakalın"dedi ve gitti...

3 ay olmuştu..Aranel'den hala bi haber yoktu...Her sabah yaptığı gibi Leyd iIreth kahvaltısını yaptıktan sonra yolu gözetlemeye başladı..Bu kez farlıydı içindekiler..Çünkü rüyasında güzel Undomiel'i görmüştü..

Akşamüstü olmuştu ki..Kukuletası başında,yüzü seçilmeyen bir adam içeri girmişti..ve üstü tozluydu,kurumuş kanlar da vardı...Baş parmağında ki yüzük parlıyordu.Bu Aranel'di!!!!!!

Aranel,Görkemli bir şekilde Minas Trith'de tacını giyindi.Kardeşine kuzeyde görevler verdi..Annesi de kendi isteğiyle gemilerle Batı'ya doğru yelken açtı..O bölgede ki insan Lordlarını öldürmekten beter etti..Elindeki

tüm servetlerini aldı ve köylülere verdi..Kara Lord Sethi'yi de bu topraklardan sürdü ve hesaplaşacaklarını söyledi...

Ireth'le de evlendiler...Bir oğlu Bir de Kızı oldu..Hala o adada Kral II.Aranel'in adını fısıldayarak söylerler....


Kaynak:yüzüklerinefendisi.com

59
Yüzüklerin Efendisi / Arwen ve Aragorn'un öyküsü
« : 11 Nisan 2008, 19:29:40 »
“Arador kral’ın dedesiydi. oğlu Arathorn evlenmek için Aranarth soyunden gelen Dirhael’in kızı olan zarif Gilraen’e talip olmuştu. Bu evliliğe karşı çıkmıştı Dirhael; çünkü Gilraen küçüktü ve Dunedain adetlerince evlilik yaşına ulaşmamıştı henüz.



“’Dahası,’ demişti, ‘Arathorn olgun yaşta, sert bir adamdır ve insanların umduklarından daha erken reis olacaktır; ama gönlüm bana onun kısa ömürlü olacağını söylüyor.’

“Fakat ileri görüşlü biri olan karısı şöyle cevap vermişti:’ işte bu yüzden elimizi daha çabuk tutmamız gerekir ya! Fırtına önünde günler kararmakta, önemli şeyler olacak. Eğer bu ikisi evlenirse halkımız için bir ümit doğabilir; ama eğer oyalanırlarsa, o zaman ümit bu çağda ulaşmaz bize.’

“Ve gerçekten de Arathorn ile Gilraen evleneli ancak bir yıl olmuştu ki dağ trolleri Arador’u Ayrıkvadi’nin kuzeyindeki Soğukkırlar’da ele geçirip canına kıymışlardı; Böylece Arathorn, Dunedain’in reisi olmuştu. Ertesi yıl Gilraen ona bir oğlan doğurmuş; adını Aragorn koymuşlardı. Fakat Arathorn, Elrond’un oğullarıyla birlikte orklara karşı atını sürerken gözünü parçalayıp giren bir ork okuyla öldüğünde; Aragorn iki yaşındaydı; Yani kendi ırkına göre kısa ömürlü bir adam olmuştu Arathorn, yine de öldüğünde atmış yaşındaydı.

“Bunun üzerine artık İsildur’un varisi olan Aragorn, annesiyle birlikte yaşamak için Elrond’un evine götürülmüştü; Elrond ona babalık etmiş ve onu kendi oğlu gibi sevmişti. Ona Estel, yani ‘Umut’ diyorlardı ve Elrond’un buyruğuyla gerçek ismi ve soyu bir sır olarak saklanıyordu; Çünkü arifler o zamandan düşman’ın dünya üzerinde kalmış olabilecek İsildur varislerini aradığını biliyordu.

“Estel henüz yirmi yaşına gelmişti ki Elrond’un oğullarıyla birlikte büyük işler başardıktan sonra Ayrıkvadi’ye döndü; Elrond ona bakınca içine mutluluk dolmuştu, çünkü onun zarif ve soylu biri olduğunu, daha bedenen ve aklen gelişeceği halde erkekliğe erken adım attığını görmüştü. O yüzden o günden itibaren Elrond ona gerçek ismiyle hitap etmiş, kim olduğunu, kimin oğlu olduğunu anlatmış ve ona sülalesinin yadigarlarını sunmuştu.

“’işte Barahir’in yüzüğü,’ demişti, ‘uzaktan akrabalığının bir nişanı; ve işte Narsil’in kırık parçaları. bunlarla daha büyük işler başarabilirsin; Çünkü başına bir felaket gelmezse, ya da sınavda başarısız olmazsan, ömrünün insanların ömürlerinden daha fazla olacağını görebiliyorum. lakin sınavın uzun ve zorlu olacak. Annuminas saltanat asası’nı alıkoyuyorum çünkü onu hak etmen lazım gelir.’

“ertesi gün tam güneşin kavuştuğu saatlerde Aragorn tek başına ormanda dolaşıyordu, içi neşe doluydu; kendisi umut dolu ve dünya da çok latif olduğundan şarkılar söylüyordu. aniden, daha şarkısını söylerken, huş ağaçların beyaz gövdeleri arasında, yeşil çimenler üzerinde yürüyen bir kız gördü; Bir rüyaya daldığını veya okudukları şarkıları dinleyenlerin gözleri önünde canlandıran Elf ozanlarının kabiliyetlerini kazandığını düşünerek olduğu yerde hayretler içinde kalakaldı.

“Çünkü Aragorn tam o anda Lüthien ile Beren’in Neldoreth ormanında karşılaşmasını anlatan Luthien gazelini okuyordu. ve o da ne! Lüthien gözleri önünde, gümüşlere ve mavilere bürünüp bir Elf yuvasındaki alacakaranlığa benzeyen zarafetiyle ayrıkvadi’de yürümeye başlamaz mı; Kara saçları aniden çıkan yelde dağılmış, kirpikleri yıldızlar gibi taşlarla dolu.. “Bir an için Aragorn sessizce seyretti fakat onun geçip gitmesinden ve bir daha onu görememekten korkarak ona Tinuviel, Tinuviel! diye seslendi, çok zaman önce, eski günler’de Beren’in yapmış olduğu gibi tıpkı.

“bunun üzerine kız dönerek ona gülümsedi ve şöyle dedi: ‘kimsiniz siz? ve niçin bana o isimle sesleniyorsunuz?’

“Aragorn da şöyle cevap verdi: ‘çünkü sizin gerçekten de biraz önce şarkısını söylediğim luthien tinuviel’e benzediğinize inanıyorum. ama eğer o değilseniz, gerçekten de onun suretinde dolaşıyorsunuz.’

“’öyle söyler birçokları,’ diye cevap verdi kız ciddiyetle. ‘yine de onun adı değildir benim adım. gerçi belki de kaderim onunkinden pek farklı olmayacaktır. ama siz kimsiniz?’

“Bana Estel derlerdi,’ dedi Aragorn: ‘ama Dunedain’in efendisi, İsildur’un varisi, Arathorn oğlu Aragorn’um ben’; yine de daha bunları söylerken, gönlünü bu kadar eğleyen bu soyun sopun, kızın asaleti ve güzelliğiyle karşılaştırılınca pek bir önem taşımadığını hissetti.

“ama kız neşeyle gülerek şöyle dedi: ‘o halde uzaktan akraba sayılırız. çünkü ben Elrond’un kızı Arwen’im ve bana da Undomiel derler.’

“’sık sık,’ dedi Aragorn, ‘tehlikeli günlerde insanların hazinelerini sakladıkları görülmüştür. yine de Elrond’a ve ağabeylerinize hayret ediyorum; Çünkü bu evde çocukluğumdan beri yaşadığım halde sizden söz edilğini hiç duymamıştım. Nasıl oldu da hiç karşılaşmadık? herhalde babanız sizi hazine dairesine kilitlememiştir?’

“’hayır,’ dedi kız ve doğuda yükselen dağlar’a baktı. ‘bir süre annemin akrabalarının topraklarında, uzaktaki Lothlorien’de yaşamıştım. babamı ziyaret etmek için yeni döndüm. İmladris’te dolaşmayalı çok oluyor.’

“o zaman Aragorn’un içine bir merak düştü, çünkü kız, Orta Dünya’da ancak yirmi yıl yıldır yaşamış olan kendisinden daha büyük görünmüyordu. fakat Arwen onun gözlerine bakarak söyle dedi: ‘hayret etme! çünkü Elrond’un çocukları Eldar’ın yaşam süresine sahiptir.’

“bunun üzerine Aragorn mahcup oldu çünkü kızın gözlerindeki Elf ışığını ve yılların getirdiği irfanı görmüştü; yine de o andan itibaren Elrond’un kızı Arwen Undomiel’e aşık olmuştu.

“bunu izleyen günlerde Aragorn sessizleşmiş, annesi üzerinde garip bir haller olduğunu anlamıştı; sonunda Aragorn annesinin sorularına boyun eğdi ve ağaçların loşluğundaki karşılaşmadan bahsetti.

“oğlum,’ dedi Gilraen, ‘meylin çok yüksek, kralların soyundan gelen biri için bile. çünkü bu hanım şu anda dünya üzerinde yürüyen en soylu ve en zarif hanımdır. sonra ölümlülerin Elf kanı taşıyanlarla evlenmeleri münasip değildir.’

“’ama yine de o kanda bizim de bir parçamız var,’ dedi Aragorn, ‘eğer bana öğreten atalarımın öyküleri doğru ise.’

“’doğrudur,’ dedi Gilraen, ‘lakin bunlar çok önceleri, dünyanın başka bir çağında yaşanmıştı, soyumuz henüz azalmadan önce. o yüzden korkuyorum; çünkü efendi Elrond’un iyi niyeti olmasa İsildur’un varisleri kısa bir süre içinde son bulur. ama bu konuya Elrond’un iyi niyetle bakacağını zannetmem.’

“’o halde günlerim acı içinde geçecek ve yabanellerinde bir başıma dolaşacağım,’ dedi Aragorn.

“’senin kaderinde gerçekten de bu var,’ dedi Gilraen; kendi halkına göre ileri görüşlü bir insan olmasına rağmen oğluna gelecekle ilgili neler gördüğünü söylemedi, hiç kimseye de oğlunun anlattıklarından söz etmedi.

“fakat Elrond çok şey görür, birçok gönlü okurdu. o yüzden günün birinde, yıl henüz devrilmeden Aragorn’u odasına çağırıp şöyle dedi: ‘Dunedain efendisi, Arathorn oğlu Aragorn, beni dinleyiniz! nasibiniz çok yüce; ya Elendil zamanından beri gelip geçmiş atalarınızın çok üzerine yükseleceksiniz ya da soyunuzdan kalanlarla karanlıklar içine düşeceksiniz. önünüzde yıllar sürecek olan bir sınav var. zamanınız gelinceye kadar ve buna layık olduğunuz anlaşılıncaya kadar ne evleneceksiniz, ne de bir kadını söz ile kendinizde bağlayacaksınız.’

“bunun üzerine Aragorn’un aklı karıştı ve şöyle dedi: ‘size bundan annem söz etmiş olabilir mi?’

“’hayır, tabii ki hayır,’ dedi Elrond. ‘kendi gözleriniz ele verdi sizi. ama ben sadece kendi kızımdan söz etmiyorum. henüz hiç kimsenin kızıyla nişanlanmayacaksınız. lakin İmladris ve Lorien’in hanımı, halkının akşamyıldızı zarif Arwen’e gelince; o sizden daha yüce bir soya sahiptir ve bu dünyada o kadar yaşamıştır ki siz onun için birçık yaz geçirmiş genç bir huş ağacının yanındaki bir yıllık filiz gibisiniz. o sizin çok üzerinizde. ve bence, bu ona da böyle görünüyordur. lakin öyle olmasaydı ve gönlü size düşmüş olsaydı bile, yine de üzerimize düşmüş olan bu hükümden üzüntü duyardım.’

“’nedir bu hüküm?’ dedi Aragorn.

“’ben burada ikamet ettiğim sürece o da Eldar’ın gençleriyle birlikte yaşayacaktır,’ diye cevap verdi Elrond, ‘ve ben ayrıldığım zaman, eğer dilerse o da benimle gelecektir.’

“’anlıyorum,’ dedi Aragorn, ‘görüyorum ki gözlerimi bir zamanlar Beren’in arzulamış olduğu Thingol hazinesinden hiç de daha küçük olmayan bir hazineye çevirmişim. benim de nasibimde bu varmış.’ sonra aniden soyuna özgü bir öngörüyle şöyle demişti:’lakin işte! efendi Elrond, sonunda burada yaşadığınız yıllar azalmaya başladı ve kısa bir süre sonra çocuklarınız bir seçim yapıp ya size, ya da Orta Dünya’ya veda etmek zorunda kalacak.’

“’doğru,’ dedi Elrond. ‘bizim hesaplarımıza göre kısa bir süre sonra; gerçi bu insanlar için oldukça uzun bir süre. lakin Arwen’in önünde böyle bir seçim olmayacak Arathorn oğlu Aragorn, eğer siz, ya kendinizin ya da benim dünyanın sonundan önce acı bir ayrılığı tatmamıza neden olacak bir şekilde aramıza girmezseniz. henüz benden ne istediğinizin farkında bile değilsiniz.’ içini çekti ve bir süre genç adama ciddi ciddi baktıktan sonra yine şöyle dedi: ‘yıllar getireceğini getirecek. birçok yıl geçmeden bu konuda konuşmayalım. günler kararıyor ve gelecek çok kötülük var.’

“bundan sonra Aragorn Elrond’dan sevgiyle izin istedi; ertesin gün de annesine, Elrond’un sülalesine ve Arwen’e veda ederek yabanellere gitti. otuz yıl kadar Sauron’a karşı çalıştı ve kendisinden çok şeyler öğrendiği arif Gandalf ile dostluk kurdu. onunla birlikte birçok tehlikeli yolculuğa atıldı fakat yıllar geçtikçe tek başına yolculuklara daha sık gitmeye başladı. yolları zorlu ve uzun gibiydi ve gülümsediği zamanlar dışında görüntüsü de biraz suratsız olmaya başlamıştı; yine de gerçek suretini gözlerden gizlemediğinde insanlara sürgünde bulunan saygıdeğer bir kral gibi görünüyordu. çünkü çeşitli kılıklarda geziyordu ve değişik isimlerde namlar salmıştı. Rohirrim ordusuyla at sürmüş, gondor hükümdarı için hem karada, hem denizde savaşmıştı; sonunda tam zafer saatinde ortadan kaybolmuş; doğu’ya uzaklara ve güney’in derinliklerine gitmiş, hem iyi hem kötü olan insanların yüreklerini araştırmış, Sauron’un oyunlarını ve hilelerini ortaya çıkartmıştı.

“böyle böyle yaşayan insanların en serti olmuş, insanların hünerlerini ve irfanlarını öğrenip ilerletmiş ve onlardan çok daha ileriye gitmişti; çünkü onda Elf bilgeliği ve gözlerinde bir kez tutuştu mu çok az kimsenin dayanabileceği bir ışık vardı. üzerindeki hükümden dolayaı yüzü hüzünlü ve sertti ama kalbinin derinliklerinde hep bir ümit bulunur ve zaman zaman buradan, kayadan kaynayan bir kaynak gibi neşe fışkırırdı.

“derken, Aragorn kırk dokuz yaşına geldiğinde, Sauron’un yeniden yerleştiği ve kötülüklerle uğraştığı Mordor’un karanlık sınırlarından, tehlikeler içinde geri döndü. çok yorgundu ve Ayrıkvadi’ye gidip uzak ülkelere yapacağı yolculuktan evvel orada bir süre dinlenmeyi düşünüyordu; dönüş yolu üzerinde Lorien’in sınırlarına vardı ve Galadriel hanım tarafından gizli ülkeye kabul edildi.

“o bilmiyordu ama Arwen Undomiel de oradaydı ve bir süre için annesinin akrabalarıyla kalıyordu. pek değişmemişti, çünkü ölümlü yıllar onun yanından geçip giderdi; yine de yüzü daha ciddiydi ve kahkahası artık nadiren duyulur olmuştu. fakat Aragorn artık hem vücut hem de zihin açısından tamamen gelişmişti; Galadriel yollarda yıpranmış giysilerini bir kenara bırakmasını söyleyip onu gümüş ve beyaz rengine bürüdü, Elf-grisinden bir pelerin giydirdi ve alnına da parlak bir taş yerleştirdi. işte o zaman Aragorn insan cinsinden daha aliymiş gibi göründü; sanki batı adaları’ndan bir Elf hükümdarı’ydı. ve işte böyle görmüştü Arwen onu ilk kez, o uzun ayrılıklarından sonra; ve Aragorn altın çiçeklerle dolu caras galadhon ağaçlarının altından Arwen’e doğru yürürken kız seçimini yapmış ve kaderi çizilmişti.

“sonra bir mevsim boyunca, Aragorn’un ayrılık vakti gelinceye kadar, birlikte Lothlorien’de, ağaçlar arasındaki çimenliklerde dolaştılar. ve yazortası’nda bir akşam Arathorn oğlu Aragorn ile Elrond kızı Arwen o zarif tepeciğe, ülkenin ortasındaki Cerin Amroth’a gittiler ve ölmeyen çimlerin üzerinde, Elanorlarla Niphrediller ayaklarını çevrelerken, yalınayak gezdiler. ve orada, o tepenin üzerinden doğudaki gölge’ye, batıdaki alacakaranlığa baktılar ve birbirlerine evlilik sözü verdiler, gönülleri mutlulukla doldu.

“ve şöyle dedi Arwen: ‘karanlık olmasına karanlık gölge, lakin benim gönlüm yine de neşe içinde; çünkü sen Estel, yiğitliklerinle bu karanlığı yok edecek olan büyükler arasında olacaksın.’

“fakat Aragorn şöyle cevap verdi: ‘heyhat! ben bunu önceden göremiyorum ve bunun nasıl olacağı benden gizli tutuluyor. yine de senin ümidini ümit edeceğim. gölge’yi kesinlikle reddediyorum. lakin hanımım, alacakaranlık da benim için değil; çünkü ben bir ölümlüyüm ve akşamyıldızı, eğer sen bana bağlanacak olursan, senin de alacakaranlık’tan feragat etmen gerekecek.’

“ve kız batı’ya bakarak ak bir ağaç gibi kıpırtısız kalakaldı, sonunda şöyle dedi: ‘sana bağlanacağım Dunadan ve yüzümü alacakaranlık’tan çevireceğim. yine de halkımın toprakları orada; halkımın ırak yurdu.’ kız babasını çok seviyordu.

“Elrond kızının seçimini işittiğinde, kalbi paramparça olduğu ve uzun zamandır korktuğu son hükmün katlanılması hiç de kolay olmadığını anladığı halde sessiz kaldı. fakat Aragorn yeniden Ayrıkvadi’ye geldiğinde onu çağırarak şöyle dedi:

“’oğlum, ümidin solacağı yıllar erdi, bunların gerisindeki çok az şey aşıkardır bana. artık aramızda bir gölge var. belki de böyle olması gerekiyordu, benim kaybımla insanlığın krallığı yeniden kurulacaktır belki de. o yüzden, sizi sevdiğim halde şunu söylemek istiyorum: Arwen Undomiel, hayatının faziletini daha küçük bir amaçla alçaltacak değildir. o, hem Gondor, hem Arnor’un kralı’ndan başka bir kimsenin karısı olamaz. benim için zaferimiz bile sadece hüzün ve ayrılık getirecek – lakin size bir süre için ümit ve neşe. heyhat oğlum! korkarım sonunda Arwen’e insanların yazgısı zor gelcektir.’

“’böylece kaldı bu mesele Elrond ile Aragorn arasında ve bir daha bu konuda hiç konuşmadılar; fakat Aragorn yeniden tehlikeler ve zorluklara daldı. dünya kararıp Orta Dünya’ya korku düşerken, Sauron’un gücü büyümüş ve Barad-dur eskisinden de daha fazla yükselirk, Arwen Ayrıkvadi’de kalmış ve Aragorn dışarılardayken onu düşünceleriyle seyretmişti; ve ümit içinde onun için büyük ve krallara layık bir sancak yaptırmıştı, ancak Numenor’luların hükümdarlığını ve Elendil’in mirasını talep edecek birinin dalgalandırabileceği bir sancak.

“birkaç yıl sonra Gilraen Elrond’dan izin isteyerek Eriador’daki kendi halkının yanına gitti ve orada tek başına yaşadı; oğlunu artık çok seyrek görüyordu, çünkü Aragorn zamanının çoğunu uzak ülkelerde geçiriyordu. fakat günün birinde Aragorn kuzey’e geldiği zaman annesinin yanına gitti ve ayrılmadan önce annesi ona şöyle dedi:

“’bu bizim son ayrılışımız Estel, oğlum. üzüntü beni sıradan insanlar gibi yaşlandırdı; orta dünya üzerinden toplanan, zamanımızın yaklaşmakta olan bu karanlığıyla yüzleşemeyeceğim. yakında ayrılacağım.’

“Aragorn, ‘yine de karanlığın gerisinde bir ışık olabilir; eğer öyle ise sizin bunu görüp mutlu olmanızı dilerim,’ diyerek onu teselli etmeye çalıştı.

“fakat o sadece şu linnod ile cevap verdi:

onen i-estel edain,u-chebin estel anim. *,*

ve Aragorn da gönlünde bir ağırlıkla ayrıldı. ertesi bahar ermeden Gilraen ölmüştü.


60


"Akla gelen ilk soru ya da sorun Osmanlı padişahlarının yaşamlarına hangi açıdan bakıldığı ya da bakılması gerektiğidir. Bu çalışmalar her düzeyde ve farklı yönlerden yapılabilir. Örneğin çocuk padişahların öyküleri, savaşçı padişahların çileli seferleri kadar ilginçtir. Dindar, savaşçı, av, eğlence, müzik, kitap, sanat tutkunu, sanatkar padişahlar, her birinin hastalıkları, ölüm nedenleri üzerinde de ilginç çalışmalar yapılabilir. Oysa bizim kültürümüzde, padişahların yaşamlarına ağırlıklı olarak siyasal ve askeri açılardan bakmak geleneği vardır. Bu kitapta ise, Osmanlılık'ı temsil eden 36 padişahın yaşamöyküsü, tarih-severlerin ilgiyle okuyacakları tarzda ve beşeri yönleri olabildiğince öne çıkartılıp arada kaynak yapıtlardan kısa alıntılara da yer verilerek anltılmış; 36'sından yansıyan davranışlar, yaklaşımlar ve olaylarla da Osmanoğulları hakkında genel bir fikir verilebilmesi düşünülmüştür. Yaşamöyküleri için, Osmanlı tarihindeki önem dereceleriyle orantılı kapsamlar öngörülmeyerek Kanuni'nin de I. Mustafa'nın da birer insan ve padişahın oldukları ilkesinden hareket edilmiştir. Şu bir gerçek ki Osanlı sultanlarının yaşamları ifrtatefrit eğilimlerine son derece açıktır. İstenirse, en becerisksiz ve yetersiz olanını ile sözgelimi dindarlığını, iyilikseverliğini, hoşgörüsünü vb anıp yüceltmenin bir kolayı bulunabileceği gibi, amaç kötülemekse en başarılıları bile siyaseti, yaşantısı ve zaafları bugünün ölçüleriyle irdelenerek olumsuz çizgilere çekilebilir. Durum bu olunca paişahlar arasında yetki kullanımı, siyaset, beceri vb açılardan koşşutluklar yakalamk ve kıyaslamalar yapmak oldukça zordur. Kesintisiz 61 yıl süren ve 21 kuşakta 36 padişahla temsil edilen Osmanoğulları'nın başarıları ve yanlışları her zaman tartışılacaktır."
- Necdet Sakaoğlu'nun "Ösöz"ünden
Ama tartışılmaz olan asıl gerçek, Osmanlı Devleti'nin kuruluşunun 700. yıldönümünde Osmanlı kaynakları temel alınarak yazılan "Bu Mülkün Sultanları"nın, Necdet Sakaoğlu'nun usta kalemiyle, bir tarih kitabı olmaktan çıkıp "Bu Mülkün Romanı " halini almasıdır.

Sayfa: 1 2 3 [4] 5 6 ... 18