Kayıt Ol

İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır . Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz


Konular - magicalbronze

Sayfa: 1 ... 33 34 [35] 36 37
511
Orta Dünya Günlükleri / Gildor Inglorion..
« : 08 Mayıs 2008, 14:33:42 »
Bu kişi daha doğrusu bu elf hakkında bir bilgisi olan var mı? Bildiğim sadece yüce elf olduğu...

512
Unutulmuş Diyarlar / Unutulmuş Diyarlar // Harita...
« : 10 Nisan 2008, 12:20:07 »
Güzel bir haritaya benziyor. Açıklayıcı mı değil mi onuda okumuş arkadaşların yorumlarıyla öğreneceğiz...

Bayağı büyük olduğu için link koyuyorum...
http://img142.imageshack.us/img142/7862/udcv0.jpg

513
Mitolojiler / Kayıp Mezarlar...
« : 08 Nisan 2008, 15:57:30 »
Nemrut Dağı´nda Commenege Kralı Antioch´un, Macaristan ovalarında ise Büyük Hun İmparatoru Attila´nın mezarları gizli; Kayıp Mezarlar;

İnsanlık tarihine damgasını vurmuş büyük liderlerin çoğunun mezarlarının yeri belli değildir. Perikles´in, Sokrat´ın, Sezar´ın, Cengiz Han´ın, bazı önemli Mısır firavunlarının, Hz. İsa´nın, Kleopatra´nın ve daha sayısız tarihi ismin nereye gömüldükleri belli değildir veya özellikle gizlenmiştir. Anadolu´da da böyle gizli mezarlar var; en önemlilerinden birisi ise Nemrut Dağı´nda saklı; Commegene Kralı I. Antioch´un mezarı bulunamıyor ve Avrupa fatihi Büyük Attila´nın mezarı da bulunamıyor.

Başkent Ankara´nın 400 km. güneydoğusunda, Anti-Torosların ucunda, 2.500 m. yüksekliğinde koni biçiminde, volkanik bir dağ vardır. Dağın adı Nemrud Dağı veya Nemrud´un Dağı´dır. Dağ göründüğü kadar konuksever değildir, kapalı bir bölgede, çelişkili bir iklimdedir. Gündüz sıcaklığının 40 dereceyi aştığı bir günün gecesinde, soğuktan donabilirsiniz. Nemrud´da gölge verecek bir ağaç ve bir su kaynağı yoktur, zirve bazen çok sert rüzgarlı, bazen sağnak yağmurlu, bazen kör edici bir toz fırtınası altında ya da karlı ve buzludur. Bunlara karşın, son yıllarda, ülke turizminin odak noktalarından birisi haline gelen Nemrud Dağı´nda belki dünyanın en güzel gündoğumu ve günbatımı izlenebilir, doğanın inanılmaz renklerle süslü mega-showlarından birisi oradadır...






Dev anıt-mezar...

2000 yıl önce yaşayan, Commanege Kralı I. Antioch´un yükselişi, Büyük İskender´e benzetilebilir hatta ondan daha öteye geçerek, İskender´in yapamadığını yapmış ve üçer metre yüksekliğinde heykellerin çevrelediği dev bir mezar-anıtı yaptırmıştır. Antioch, kralın özel adlarından biridir, MÖ 1.Yüzyıl´da Antioch´un krallığı düzenli ama önemsizdi. Commanege Krallığı, Batıda Roma İmparatorluğu´nun, doğuda Part Krallığı´nın arasında tampon bir bölgeydi. Roma generali Pompei, uzun barış görüşmeleri sonucunda, ancak MÖ 64´de Antioch´la bir anlaşma yapabildi. Kısacası, Antioch ve Commanege Krallığı´nın tarihteki yeri ve ünü, Nemrud Dağı tapınağı kadar önemli olamamış ve tanınamamıştır. Antioch´un mimarları ve işçileri dev kaya kütlelerini yontarak kuzeye, doğuya ve batıya bakan üç büyük avlu veya teras inşa ettiler. Teraslara 7-8 m. boyunda dev heykeller konuldu, Antioch kendisi ve yakınları için bir tanrılar galerisi yani Panteon yaptırmıştı. Tanrı heykellerinin bulunduğu terasların çevrelediği zirve göksel tahtın simgesiydi yani büyük tanrı Zeus´un ve Kral Antioch, Nemrud´un tepesinde kendi krallığını, tanrıların ülkesi biçiminde ölümsüzleştirmeyi amaçlamış ve başarmıştı.

Herşey yerinde ama Kral nerede?

Kaçınılmaz olarak, yüzyıllar geçerken heykeller yıkıldılar, bazıları yok oldu, bazıları ise tanınmaz hale geldiler, yerde duran heykel-tanrı başları bugün durmaktadır. Buna rağmen, arkeologları mutlu edecek kadar kalıntı durmaktadır ve bu şekilde tapınağın genel planı çizilebilmiştir. Doğu terasında, Pers stili görkemli bir ateş-sunağı vardır, ortada tanrıların babası Zeus´un yeri, onun sağında bereket tanrıçası, solunda kendisinin de tanrı olduğuna inanan sakallı Antioch vardır, yanlarında ise Apollo-Mitra ile Herkül-Artagne´nin heykelleri yer alır. Diğer teraslarda da, çeşitli Yunan ve Pers tanrıları görülür, Antioch´un rahipleri teraslarda her ay ayinler yaparlar, kurbanlar keserler, şarkılar söylenir, dans edilirdi. Batı terasındaki tanrı heykellerinin arasında yine Antioch vardır ama bu kez sakalsız olarak. Buraya kadar herşey normal ve tapınak orada duruyor ama Antioch nerede? Commenege Kralı I. Antioch´un anıt-mezarı nerede? Tüm Nemrut Dağı, onun için yapıldığı halde Kral´ın kutsal mezarı nereye saklı?

Yirmi yıl süren çaba...

Bazı arkeologlar yaşamlarını mezarı bulmaya adadılar, New York´lu arkeolog Theresa Goell, Dr. Friedrich Doerner ile beraber 1953-1973 arasında 20 yıl süreyle Nemrut´da kazılar yaptı. Goell´in çizimleri hala bütünüyle yayınlanmış değildir ama hemen tüm tapınağın orjinal halini resimlemeyi başarmış, yazıtları deşifre etmiş, heykelleri tanımlamış ve bir Yunan horoskopunu (Astrolojik gök haritası) tanımlamıştı. Ve horoskopta 7 Temmuz MÖ 62 veya 63 yılı tarihlenmişti. Ama, Theresa Goell ve ekibi tüm çabalarına rağmen Antioch´un mezarının girişini bulmayı başaramadılar ve arkeolog 1985´de 84 yaşında öldüğünde hayal kırıklığı içindeydi. Dağı tümülüsünün sert kaya çekirdeği kazılırken Goell, kuşkuluydu ama girişin buradan olacağına inanıyordu ama höyüğün altına doğru yapılan tüm tünel kazma çabaları boşa gitti. Küçük taşlardan oluşan çığlar, uğursuzca peşpeşe geliyor ve tünel kazılamıyordu. Höyük yumurta büyüklüğünde milyonlarca taştan oluşmuştu ve içine girmeye çalışmak dev bir kum tepesini kürekle boşaltma çabasına benziyordu. Sonunda pes edildi ve Antioch´un gizemi çözülemedi.

Mezar bir gün bulunacak!

Yeni bir maceraya henüz girilmedi, Theresa Goell gerekeni yapmış ve tüm enerjisini doğu terasına harcamıştı ama acaba tercihi doğru muydu? Geride daha iki teras vardı, mezar onların birisinde olamaz mıydı? Antik dünyada, güneşe ibadet ritüelinin kökeninde, doğunun aksine batı ölümle simgelenir, bütünleştirilirdi. Alışıldığı gibi, bir kentin batı kapısı gömü oluşumunun girişi olmalıydı. Öyleyse Antioch, batı yönüne mi gömüldü? Hangisi olursa olsun, ortada şeytani bir yanıltmanın izleri görülüyor. Fakat, henüz teknolojinin son ürünleri Nemrut´a ulaşmış değil ve uygun gün geldiğinde süper teknoloji Nemrud Dağı´nın ters yüz ederek sakladığı gizemi ortaya çıkaracak ama o güne kadar da mezarı ve Antioch´u göründüğü kadarıyla kimse rahatsız edemeyecek.

Attila´nın mezarı da bilinmiyor;

İkinci kayıp mezar Büyük Hun İmparatoru Attila´ya ait. Evet, Attila´dan, 5. Yüzyıl´ın başlarında tüm Avrupa´yı titreten Attila´dan söz ediyoruz. Attila, beraberindeki Asyalılar ve Slavlardan oluşan dev bir ordu ile, Roma İmparatorluğu parçalamayı başardı, dev imparatorluğu öylesine hırpalamıştı ki, ardından gelen Alaric zayıflayan Roma´yı fazla zorlanmadan yıktı. Yirmi yıl boyunca Attila, Orta Avrupa´da oturarak Hazar Denizi´nden başlayıp, Ren Nehri´nde biten dev bir imparatorluğu yönetti. MS 451´de Attila, Tuna´dan, Galya´ya uzanan bir harekata başladı. İçlerinde batılı Hıristiyanların, Balkan uluslarının ve hatta Batı Anadolu´dan gelenlerin bulunduğu birleşik ordular oluşturdu. Attila, eğitimli bir asker veya bir general değildi ama doğal kurnazlığın doruğunda usta bir taktisyendi. Nitekim, Galya´da ummadığı bir direnişle karşılaşınca kendisini ve ordularını hiç zorlamadı, bu işi sonraya bırakarak yavaş yavaş geri çekildi ve bir yıl bekledikten sonra İtalya´ya yöneldi. Kuzey İtalya´ya bir kasırga gibi girerek, Padua, Verona ve Milano başta olmak sayısız yerleşim merkezini neredeyse haritadan sildi. Venedik´e ulaştığında, halk kenti terketmişti ve Attila´dan çok önce kurulmuş olan antik Venedik tarihten silinmek üzereydi ve sıra Roma´ya gelecekti. Ama nedeni hala bilinmiyor Attila son anda durdu ve ordusunu Po Ovası´na yayarak Papa ile görüşmeyi kabul etti. Tarihin en önemli görüşmelerinden birisi, Po Irmağı kıyısında sıcak bir yaz günü yapıldı, iki adam buluştuklarında Papa´nın yanında sadece ilahi söyleyen birkaç rahipten başka kimse yoktu. Neler konuşuldu, birbirlerine neler söylediler? Bunu kimse bilmiyor ve bilemeyecek ama Attila´nın tavrını değiştirmesi etkilendiğinin kanıtı. Vatikan kaynaklarına göre, Papa Attila´ya, Roma´yı yok ettiği takdirde ruhunun ölümsüz olamayacağını söylemişti. Belki de, Papa bu dev birleşik ordunun daima ona bağlı kalmayacağını söyledi. Şu veya bu, sonuçta Attila ertesi gün karargahını topladı ve hızla geri çekilirken rivayete göre; "Tanrı´nın Annesi´ni barış içinde bırakıyorum." dedi.

Roma Elçisi, cenazenin tanığı oldu;

Attila poligamdı, sayısız karısı vardı ve sonraki kışın başında yeni bir evliliğe karar verdi. Gelin, başdöndürücü bir güzelliği olan İldico adlı bir Alman kızıydı. Düğün törenini, ordularını yöneten komutanları toplayıp baharda çıkacakları savaşın kampanyasına rastlattı. Düğün gecesi tam bir safahat yaşandı, Attila o kadar çok içmişti ki, birkaç kez burun kanaması geçirdi ve sabaha karşı gelinin çığlıklarına koşanlar Attila´yı ölü buldular; büyük bir olasılıkla kanamadan boğularak ölmüştü. Roma kroniklerinde yazdığına göre Meryem Ana, Roma´yı kurtararak Attila´yı cehenneme yollamıştı, Roma´da bayram ilan edildi, günlerce kutlamalar yapıldı. Attila´nın cesedi geleneksel yas dönemi sırasındı cenaze hazırlıkları yapılıyordu. Sonrasını Roma elçisi Priscus´un ağzından dinleyelim;

" Geleneklerine göre, Attila´nın saçlarının bir kısmını kestiler, korkunç savaş yaralarıyla dolu yüzünü örttüler. Bütün büyük komutanlar ağlıyordu ama bu ağlayış kadınca bir sızlanma ve gözyaşı değildi, acımasız ama mert olan bu korkunç savaşçılar kendi kanlarını akıtarak yas tutuyorlardı... Ovanın ortasında dev bir ipek çadır yürüyordu, çadır sayısız arabanın üzerine kuruluydu ve Attila´nın cesedi çadırın önüne yatıyordu, cansız yatarken bile saygı duyuluyor, korku veriyordu. Seçkin Hun süvarileri çevresindeydiler sanki Roma hipodromunda yapılan muhteşem bir araba yarışındaydık ama burada hiç insan sesi yoktu. Koca ovada kimse konuşmuyordu, sadece tekerlek gıcırtıları, nal sesleri, at kişnemeleri, silah şakırtıları ve perde perde yükselen yas ilahileri, cenaze şarkıları duyuluyordu, yüzbinlerce insanın liderlerine böylesine bir saygı gösterdiği hiç görülmemişti. Yas töreninin ardından "Strava" adı verilen sızlanma ve inleme töreni yapıldı. Irk, inanç ve dil farklılıklarına sahip bu kadar çok insanın çeşitli duygular içinde olmalarına rağmen tek bir noktaya böylesine odaklanması inanılmazdı. Hun geleneklerine göre sonra, eğlence başladı; ölümü eğlenerek kutluyorlardı ve eğlence sırasında gömü yapılacaktı. Aslında eğlence, gömüyü saklamanın bir yoluydu, geceyarısı Attila önce altın bir tabuta kondu, altın tabut gümüş bir tabuta, ikisi birden sonunda demir bir tabuta kondu. Bu uygulama ancak çok büyük krallar için yapılırdı, demir kralın fethettiği ülkeleri, altın ve gümüş ise onun şerefini, gücünü ve imparatorluklarını simgeliyordu. Attila´nın düşmanlarından alınan silahlar, sayısız mücevher ve takı tabutun yanına kondu, bir kral için gereken herşey ona sunuldu. Artık sıra onu insanların merakından uzak tutmaktaydı. Tüm bu hazırlığı yapanlar ve tabutla, eşyaları mezara taşıyanlar boğazlandılar, çalışmalarının karşılığı mezarın gizli kalması için hayatları alınarak ödenmişti. Sadece hemen ölmeleri için çabuk davranıldı..."

Priscus bu kadar yazıyor; bilindiği kadarıyla tarihte çok az kral veya imparator bu kadar zenginlikle beraber gömüldü. Başka kaynaklara göre, tüm Avrupa´yı yağmalayan Hunlar´ın elindeki zenginliği ölçmek bugün dahi mümkün değil. Tabutu ve hazineleri mezara götürüp, gömenlerin öldürülmesi çok eski bir Asya geleneğiydi. Gerek Türk-Moğol İmparatoru Cengiz Han, gerekse de Çin İmparatoru Qin Shi Huang Di bilinen iki örnektir, her ikisi de böyle gömüldüler, Çin İmparatoru´nun mezarı bir raslantıyla bulundu, çevresi ölülerle doluydu, Cengiz Han´ın mezarı da Attila´nın ki gibi bulunmuş değil. Aradan 15 yüzyıl geçti ve Attila hala bir yerde yatıyor ve keşfedilmeyi bekliyor. Nerede olabilir?

Gizli mezar, Macaristan´da mı?

Şimdi soruları sıraya dizelim; öncelikle Attila´nın son karargahının nerede olduğunu bilmemiz gerekiyor. Düğün acaba orada mı yapıldı? Eğer öyleyse ölümden sonra nereye gidildi, ne kadar yol alındı, gömü eğlencesine kadar süren yas dönemi kaç gün sürdü? Ve nerede durulup, eğlenceye ve gömü törenine geçildi? Elçi Priscus, cenazeyi ziyaret ettiğini yazıyor, orada bulunan basit bir ahşap yapıdan da söz ediyor, ama nerede? Hiçbir iz kalmadı mı? Priscus´un yazılarında bir tek ipucu var; Romalı elçi, Tigas, Tiphesas ve Drekon nehirlerini geçtiklerinden söz ediyor ama nereden geçtiler? Birçok tarihçi, Priscus´un geçtiği ana ırmağın Macaristan´daki Tisza Irmağı veya Theiss olduğu düşüncesinde ve Attila´nın karargahının Körös´un kuzeyindeki stepte olabileceğini ve Tisza oradan geçiyor. Burası bugünkü Budapeşte´nin doğu bölgesinde yer alıyor. Priscus´dan yapılan sonraki alıntılarda isimlerin hatalı kopya edildiği de düşünülüyor. Ortak görüş Budapeşte bölgesinde ama bu yetersiz çünkü orası çok büyük bir yer...

Bugüne kadar Attila´nın mezarını bulmak için hiç resmi bir araştırma bilindiği kadarıyla organize edilmedi. Ama bunu yapmak zaten imkansız gibi, ot tarlasında bir toplu iğneyi aramaya benziyor. Demirperde döneminde bu hiç düşünülemezdi, şimdi daha kolay ama nasıl ve kim tarafından aranacak? Nazi Almanyası egemenliğinde, gizemli konuları araştırmakla görevli bir SS grubunun, Attila´nın mezarı başta olmak üzere, bazı gizemleri araştırdığı söylentileri savaştan sonra duyulmuştu ama hiçbir kanıt ele geçirilemedi. Hepsi bu kadar; göründüğü kadarıyla kazara bulunmadığı takdirde Attila´nın ölümlü kalıntısı ve hazineleri yerinde kalacaklar. Bir minik olasılık daha var; gizli hazine avcılarının mezarı bulup, soymuş olmaları ve Attila´nın tabutunun ve de hazinelerinin şu anda bilinmeyen bir antika tutkunu milyarderin gizli yerinde saklı olmaları... Attila´nın mezarı için bunu düşünebiliriz ama Nemrut Dağı´ndaki Antioch´un mezarının en azından Cumhuriyet döneminde soyulmadığını biliyor gibiyiz... Ama, yine de aklımıza getirmeden edemiyoruz... Acaba? Diğer kayıp yerlerde yine buluşacağız...

Kaynaklar:

* "Throne Above the Euphrates" Theresa Goell; National Geographic Magazine, 119. cilt, No:3-Mart 1961

* "The Age of Attila" Ann Arbor; Michigan Üniversitesi Yayınları, 1960 (Priscus çevirileri için)

* "History of Attila and the Huns" Oxford Yayınları, Clarendon Press, 1948

514
Ejderha Mızrağı / Favori Tanrınız?
« : 08 Nisan 2008, 15:15:43 »
Benim oyum belli. Her zaman bir numara olan Paladine.

515
Sinema / Arkadaşım Tilki...
« : 07 Nisan 2008, 11:50:29 »
Yapım : 2007, Fransa
Tür : Aile / Dram / Macera
Yönetmen : Luc Jacquet
Senaryo : Luc Jacquet, Eric Rognard
Oyuncular : Isabelle Carre, Bertille Noël-bruneau, Thomas Laliberté
Yapımcı : Yves Darondeau, Christophe Lioud, Emmanuel Priou
Görüntü Yönetmeni : Gérard Simon, Eric Dumage
Müzik : Evgueni Galperine, Alice Lewis, David Reyes
Dağıtım : Pinema Film
Süre : 1 saat, 32 dk.
Gösterim Tarihi : 4 Nisan 2008
Web Sitesi: www.lerenardetlenfant.com

Konusu:
Filmde, 10 yaşlarında küçük bir kız Fransa’nın doğusundaki dağların eteklerinde bir köy evinde yaşamaktadır. Sonbaharda bir gün, ormanın içinden bisikletiyle okula doğru giderken yavru bir tilkiyle karşılaşır. İnsanlara alışık olmayan tilki küçük kızdan kaçar. Ancak küçük kız tilkiyi tekrar görmek güçlü bir istek duyar. Daha sonra küçük kız tilki ile arkadaş olmak ister. Her gün ormanda vakit geçirmeye başlar. Farklı hayvanları tanır. Doğayı yakından gözlemler. Bir gün tilkiyi görür. Tilkiyle sandviçini paylaşır. Daha sonraki yürüyüşlerinden birinde ayağı kırılır. Bu nedenle bir süre ormandaki gezintilerine ara vermek zorunda kalır.

Bu olaydan sonra anlatım bir süre tilki üzerinde yoğunlaşır. Tilki vahşi hayvanlarla karşılaşır, ölümden kılpayı kurtulur. Kışın da bastırmasıyla bir oyuğu yuva yaparak oraya sığınır. Havalar ısınmaya başlayınca kendine bir eş bulmak için ortaya çıkar. Bahar geldiğinde iyileşen küçük kız tilkiyi henüz yavruladığı yuvasına kadar takip eder. Devamında ikisi arasındaki ilişki ele alınır. Yaz boyunca ikili hızla arkadaş olurlar. Fakat kız bu vahşi hayvanı evcilleştirmeye çalışınca işler ters gitmeye başlar.

-------------------------------------------------------------------------------

Güzel bir filme benziyor. Konusu hoşuma gitti. Sanırım burada hayatı tilkinin ve kızın bakış açısından teker teker anlatmaya ve neler hissettiklerini biz izleyicilere aktarmaya çalışmışlar. Ben daha filmi izlemedim ama gidilecekler listesine eklendi bile...

516
Sinema / Orlando Bloom "Prince of Percia"da Oynayabilir...
« : 04 Nisan 2008, 01:27:52 »

Yüzüklerin Efendisi serisinde Legolas karakterini canlandıran Orlando Bloom, yapımının Disney tarafından üstlenildiği ve bir Jerry Bruckheimer filmi olan "Prince Of Percia: Sands of Time"de (Pers Prensi: Zaman kumları) oynayabileceği açıklandı. Ayrıca Orlando'nun yanı sıra Milo Ventimiglia ve Zac Efron'unda ismi geçiyor. Lakin Orlando Bloom bunların yanında daha büyük bir ihtimal gibi görünüyormuş.

Ayrıca bir ara filmde oynayacak kişinin David K. Zandi olmasına kesin gözüyle bakılıyordu. Dünya çapında yapılan oylamada 17 milyon kişininde oyladığı Zandi'nin İran asıllı olmasıda bu söylentiyi iyice gerçekçi yapıyordu. Fakat bir Disney çalışanı yaptığı açıkamada "Daha hiç bir şey belli değil, yalan bir haber bu. Tamamen insanlar tarafından uydurulmuş spekülasyonlardan ibarettir." dedi...

517
Çizgi & Anime / Wolverine...
« : 31 Mart 2008, 03:25:30 »

Wolverine, Marvel Comics tarafından yaratılmış bir hayali karakterdir. James Howlett olarak doğmuş, ama tanınan ismi Logan'dir. Len Wein, John Romita Sr., Herb Trimpe tarafından tasarlanmış ve yaratılmıştır.

    Marvel Dünyası'nda bir çok çizgi romanda bulunmuştur. Başlıca, X-Men, (New) Avengers, Incredible Hulk, Secret Defenders, Alpha Flight, Weapon X, HYDRA, S.H.I.E.L.D. gibi grup ve çizgi romanlarda mevcuttur.

    Bir mutant olan Wolverine, hayvani his ve reflekslere ayrıca kendi kendini iyileştirme özelliğine sahiptir. Bu sayede alabileceği tüm yaralardan iyileşebilir. Bu iyileşme özelliği sayesinde; Weapon X tarafından bir super asker olması için neredeyse parçalanamaz olan metal alışımlı adamantium iskeletine yapıştırılmıştır. Bu da ona oldukça keskin pençeler sağlar. Ayrıca, yumruk yumruğa dövüşte bir ustadır.

    Wolverine X-Men'e; "All New, All Different" başlangıcında; Giant-Size X-Men'in birinci çizgi romanında katılmıştır (Mayıs 1975) Wolverine; Vietnam Savaşı sonrasında; popüler Amerikan kültüründe otoriteye uymayan, kahraman karşıtı olarak gözükmüştür. Öldürücü ve cani gücü de 1980'lerin sonuna doğru tüm çizgi roman anti-kahramanları tarafından kullanılmıştır.
    Sonuç olarak; X-Men markasının en fazla ilgi gören kahramanı olmuştur. Kendine özgü çizgi romanı 1988'de çıkmış ve bir çok çizgi film, video oyunlarında ve filmlerde de bulunmuştur. Hugh Jackman'in X-Men filmlerinde canlandırdığı Wolverine; ilk film ardından izleyenleri tarafından en beğenilen karakter olmuş ve diğer iki filmde de ana karakter olmuştur.

   2008 Yılında yayımlanacak Wolverine isimli film de; X-Men filmlerinin devamı olarak hazırlanmaktadır. Prodüksiyonun çekimlerine 2007 sonbaharında başlanacaktır.
 
 

518
Güncel / Bilinen en eski şarkı kaydı
« : 30 Mart 2008, 17:07:55 »
Dünyanın en eski ses kaydı olduğu tahmin edilen ve bir kadının söylediği bir Fransız halk şarkısı, 150 yıl sonra ilk kez dinlendi.

ABD’li tarihçiler dünyadaki en eski ses kaydını buldu. Parisli Edouard-Leon Scott de Martinville’in, Thomas Edison’ın fonograf adlı icadından 17 sene önce yaptığı bir Fransız halk şarkısının ses kaydı dünyanın bilinen en eski sesli kaydı oldu.

Thomas Edison’dan 17 sene önce Edouard-Leon Scott de Martinville tarafından kaydedilmiş bir Fransız şarkısı dünyadaki en eski ses kaydı

Bir grup tarihçi ve kayıt mühendisi, ses arşivcisi, kendilerini insanoğlunun ilk ses kayıtlarını bulmaya adamış diğer kişilerin oluşturduğu “First Sounds” adlı gruba göre Scott de Martinville’in 9 Nisan 1860’da kaydettiği, kimliği bilinmeyen bir kişi tarafından söylenen bir Fransız halk şarkısı dünyanın bilinen en eski ses kaydı.

Ses kaydını dinlemek için tıklayın

Konuya ilişkin açıklamada bulunan tarihçi David Giovannoni, Scott de Martinville’in fonotograf adını verdiği icadının ses dalgalarını bir gaz lambasının isiyle karartılmış kağıda işlemek suretiyle sesleri kaydettiğini belirtti. Ses kaydının Fransa’nın başkenti Paris’te bir arşivde bulunduğunu 1 Mart tarihinde öğrendikten sonra Paris’e gittiğini kaydeden Giovanni, kağıt üzerine kaydedilmiş ses dalgalarını First Sounds grubu uzmanlarının yardımıyla ses haline dönüştürmeyi başardıklarını ifade etti.

Yapılan keşfin genellikle dünyada ilk ses kaydını yapan kişi olarak bilinen Thomas Edison’ın değerini azaltmadığını anlatan Giovanni “aslında sesi kaydeden ve daha sonra yeniden dinleyen ilk kişi Edison’dur. Edison’dan önce, aralarında Alexander Graham Bell’in de bulunduğu bir çok kişi Scott ile aynı yoldan giderek sesin görsel temsilini yazmayı başardılar. Edison sesin görsel temsilini yeniden çalma fikrini bulan ilk kişidir. Scott de Martineville ise sesi bir görüntü olarak çalışabilmek amacıyla sesin bir çeşit şeklini kağıda geçirmek istemişti. Tüm amacı buydu” dedi.

Giovanni, bulunan ses kaydının bugün Kaliforniya eyaletinde bulunan Stanford Üniversitesi Ses Kaydı Koleksiyonları Derneği tarafından düzenlenen bir konferansta meraklılarına tanıtılacağını belirtti.

Kaynak: ntvmsnbc

519
Çizgi & Anime / Pucca...
« : 30 Mart 2008, 01:13:09 »
Konusu
Kocaman bir kalp taşıyan Pucca ve Ninja sevgilisi Garu ve onların küçük, komik aşk hikayesi.Uzakdoğu da yaşanan tipik kadın-erkek hikayesini anlatır, erkeği mutlu etmek için uğraşan kadın ve toplumsal baskıdan sürekli ciddiyet taşıyan aksi erkek karakterleri birazda işin içine kara mizah katılarak resmedilmiştir.




Kısa Tarihçesi
Pucca Vooz Character Systems tarafından Ocak 2000'de flash animasyon serisi olarak yapılmaya başlandı. Bu seri yoğun ilgi ile karşılanınca 2001 ortalarında Pucca Funny Love adıyla yayın hakları alındı.2002'de Küresel pazara ürün olarak sürülmeye başlandı. Başlarda 2000 farklı ürün 60 farklı ülkeye satılırken, 2005 yılında 2500 farklı ürün 72 ülkeye satarak pazarını genişletti. 2006 yılında Güney Amerika'da animasyon serileri yapıldı.





Pucca'nın Biyografisi
Ad: Pucca
Yaş: 10 (Bir bölümde 11 yaşına girmiştir)
Doğum tarihi: 7 Temmuz
Burcu: Yengeç


Pucca  Özellikleri: Yuvarlak kesimli saçları ve tatlı gülüşüyle Çin Lokantası sahibi bir babanın tek kızıdır. GARU'dan fena halde hoşlanmaktadır. Ona bazen zarar verdiğini fark etse de yinede ondan vazgeçemez.
Hoşlandıkları: Zzazzangmyun ve Turp tuşusu yemek, Çubuk Dansı
Hoşlanmadıkları: Sevgisini gösterirken karışılması
Yetenekleri: Hızlı teslimat yapabilme ve esrarengiz kuvveti
Kişiliği: Neşeli, Azimli, Kolay Tavlanır.





Garu'nun Biyografisi
Garu
Ad: Garu
Yaş: 12
Doğum Tarihi: 16 ocak
Burcu: Yay


Özellikleri: Çin Hanedanlığının son Ninjası ve Pucca'nın biricik aşkı. Pucca her daim onu öpücüklere boğuyor.
Hoşlandıkları: Askeri sanat çalışmaları yapmak
Hoşlanmadıkları: Askeri sanat çalışmaları yaparken rahatsız edilmek
Yetenekleri: Aşırı gelişmiş zıplama yeteneği ve isabet yeteneği
Kişiliği: Dikkatli, Ciddi, Sessiz




Diğer Karakterler


Abyo
Garu'nun en iyi arkadaşı. Abyo bir Kung-fu ustası. Hırslı ve heyecanlı bir kişiliğe sahip.


Ching
Chang'ın kızı ve Pucca'nın en iyi arkadaşı.


Tobe
Garu'nun baş düşmanı


Mio
Garu'nun siyah kedisi.

Yani
Pucca'nın pembe kedisi. Mio ile birbirlerine aşıklar.

Polis Bruce
Abyo'nun babası.

Chang
Ching'in babası ve Kaplumbağa Eğitme Merkezinin Yöneticisi

520
Diğer Fantastik Eserler / Kara Büyücü Serisi
« : 29 Mart 2008, 14:05:57 »
Kitap tanıtımlarına ulaşmak için buraya tıklayın.

521


"Öyle görünüyor" dedi Aragorn. "Lakin hem Gölge'yi hem Yüzük'ü reddikten sonra son sınavda yıkılmayalım. Hüzünle gitmeliyiz ama yeisle değil. Bak! Sonsuza kadar dünyanın döngüleriyle bağlı değiliz ve bunların ardında hatıradan fazlası var. Elveda!"

"Estel, Estel!" diye ağladı Arwen ve bununla birlikte Aragorn daha onun elini tutup öperken uykuya daldı. Sonra içinden çok büyük bir güzellik çıktı ortaya, öyle ki sonradan gelen herkes hayretle baktı; çünkü gençliğinin zarafetinin, olgunluğunun, yiğitliğinin ve yaşlılığının bilgeliği ve haşmetinin hep birbirine karıştığını gördüler. Ve uzun süre yattı orada; İnsanlarının Kralları'nın nurunun bir sureti olarak dünyanın parçalanmasından önce solmayan bir şan içinde.

Fakat Arwen Ev'den ayrıldı; gözlerindeki ışık sönmüştü ve halkına, yıldızsız bir gecede çeken bir akşam gibi soğumuş ve grileşmiş görünüyordu. Sonra Eldarion'a, kızlarına ve sevdiği herkese veda ederek, Minas Tirith şehrinden ayrıldı, Lorien ülkesine gitti ve kış gelinceye kadar solan ağaçlar altında tek başına yaşadı. Galadriel göcüp gitmişti, Celeborn da yoktu, ülke sessizdi.



Orada, sonunda mallorn yaprakları dökülürken ve henüz bahar gelmeden dinlenmek için Cerin Amroth'a uzandı; ve orada durur yeşil kabri, dünya değişinceye ve yaşamının tüm günleri ondan sonra gelen insanlar tarafından tamamen unutuluncaya kadar. Ve Deniz'in doğusunda artık elanor ve niphredil hiç çiçek açmaz.

"Bu öykü, Güney'den bize geldiği kadarıyla burada bitmiştir; Akşamyıldızı'nın solmasından sonra artık bu kitapta eski günler hakkında birşey söylenmez."

522
Ejderha Mızrağı / Ve Destanımızın Karakterleri...
« : 26 Mart 2008, 21:12:01 »

Tanis Yarımelf

En ünlü Mızrak Kahranmanları'ndandır.Qualinesti'ye yapılan saldırılardan birinde insan bir savaşçının tecavüzü sonucunda dünyaya gelmiştir.Dolayısıyla Yarı-Elf'tir.

Güneşin Sözcüsü Solostaran'ın evinde Laurana,Porthios ve Gilthanas ile beraber büyümüştür.Ancak hissettirilmesede kendisine insandan da öte hastalıklı gibi bakılmıştır.Elfler onu acıyarak yetiştirmişlerdir.

Bu yalnızlık hissi onun kendine güvenini törpülemiş,ancak hissiyatını ortadan ikiye bölmüştür.Elf tarafı Qualinesti'nin rüya gibi olan ağaçlarının altında yaşamayı dürtüklerken,İnsan tarafı onu gezginliğe diğer halklarla iletişime geçmesi için zorluyordu.İnsan tarafı ağır gelip Tanthalas Solace'a yerleştiğinde bir elf için çok genç sayılırdı..

Tanis Solace'da aksi ancak iyi kalpli bir cüce olan demirci Flint Fireforge ile tanıştı ve ortak oldular.Bu ortaklığın ileriki zamanlarında Mızrak Kahramanları biraraya geldi ve savaş başladı.

Mızrak Savaşından sonra Tanis çocukluk aşkı ve artık Altın Komutan olmuş Laurana ile evlendi.Bu evlilikten bir çocukları,Gilthas,dünyaya geldi.

Tanis'in fiziksel özelliklerinden bahsetmek gerekirse bir elf kadar uzun boylu,insan kadar yapılıydı.Elf yönünü hatırlamamak istediği zamanlarda kızıl sakalını uzatırdı.En belirgin yeteneği liderlik ruhuydu.Mızrak Savaşı'nda kahramanların çıkmaza girdikileri noktada Tanis onları bir şekilde beladan kurtarırdı ne de olsa?

Tanis dolu dolu yaşadığı hayatının büyük bir kısmında hep ortadan ikiye ayrılmayı diledi.İnsan yanının mirası olduğuna inandığı Kitiara sevgisi ile Laurana sevgisi arasında kaldı.

Doğum AS 247
Ölüm AS 383.


Raistlin Majere

Sanırım bunu hakkındaki en güzel bilgiyi Neden Raistlin? Tam olarak kimdir bu Raistlin? konusundan bulabilirsiniz..


Caramon

Raistlin'in ikiz kardesi olan Caramon. Iriyari, hantal gorunumlu biridir. Raistlin gibi buyuye degil kendini kilicina adamistir. Raistlin kadar zeki olmamasina ragmen herkese karsi hosgorulu ve oldukca sevecen birisidir.


Altınay

Que-Shu'nun yüce prensesidir. Birgün annesinin görüntüsü ona Gerçek Tanrıları bulmasını söyledi.Bu görevi kabul etti.Görev sırasında Nehiryeli onun için Mavi Kristalden Asa'yı buldu.Bu Asa'nın gerçek tanrıların işareti olduğuna inanılıyordu.Mızrak Savaşı başlarken Mishakal Diskleri'ni buldular ve Kyrnn'in gerçek tanrılarına tekrar gücen duyulmasını sağlamışlardı.Savaştan sonra Que-Shu'yu tekrar kurdular. Nehiryeli ile beraber 3 çocukları oldu : Yolgezer, Parlakşafak ve Ayşarkısı.


Nehiryeli

Nehiryeli, Afet'ten sonra hayatta kalmayı başaran ve bir Mishakal rahibi ve bir Solamniya Şövalyesi'nin kızının torunları olan Yolgezer'in torunudur. Nehiryeli, Altınay'ın güvenini kazandı ve onunla evlenmenin ne kadar önemli olduğunu ispatlamak için korkunç bir göreve talip oldu. En çok iz sürme yeteneğiyle tanınır.Nehiryeli ve genç kızı Parlakşafak, Malystyrx'e karşı kenderleri yönlendirirken öldü.


Tasslehoff Burrfoot

Herşeyi ödünç alan ama asla çalmayan bir Kender. Herşeye burnunu sokar ve sürekli ortalığı karıştırır.Hemen hemen her kitapta yer alır ve kilit bir rol oynar.

Tika

Tika, Mızrak Savaşı öncesine kadar Son Yuva Hanı'nın sahibi olan Otik'in evlatlık kızıdır. Caramon'un yakın ilgisinden hep rahatsız olan Tika, Mızrak Savaşı sırasında, Yolarkadaşlarına katıldığında değişmiştir. Caramonla evlendikten sonra Han'ın sahibi olmuşlardır.Ruhlar Savaşı'na kadar huzurlu bir hayat yaşadılar.

Flint Fireforge

Kendisi bir dwartf olup serinin neşe kaynağıdır.Tanis'in yakın dostu olan bu demirci ustası yıllar sonra Elf ırkına mensup olmayan biri olarak Qualinesti'ye giren ilk kişidir. İnatçı ve umursamaz bir tip izlenimi verir ama aslında yufka yüreklinin tekidir. Serinin ana karakterlerinden biridir ve bir çok kitapta karşımıza çıkar.Khalkist Dağları'ndaki Hillhome'da AS 212'de doğmuştur. Hayatının genç yıllarında Flint, Qualinesti'nin koruması altındaki bir ustadır. Solostaran tarafından görevlendirilmişti ve kaplama ve metal işlemeciliği yapmaktadır. Orada Tanis Yarımelf ile tanışır. Qualinesti'den birlikte ayrılırlar ve Flint, Solace'da kendine bir ev edinir. Burada Majere kardeşlerin vekil babası olur. Flint, Mızrak Savaşı sırasında, Yolarkadaşlarıyla Neraka'ya yaptıkları yolculuk sırasında hayatını kaybeder.


Sturm Brightblade

Efsanevi Solamniya şovalyesidir.Bir riavayete göre babası onurunu kaybetmiş bir Solamniya şovalyesidir.Annesi onu küçük yaşta babasının kalesinde gerçekleşen yağmadan kurtarıp Solace'a getirmiş ve orada büyütmüştür.

Solace'daki gençlik yıllarında birgün babasının "şovalyelik" mirasına sahip olacağını umuyordu.Solace'da ilk olarak Kitiara ve Caramon ile tanıştı.Sonra da Mızrak Savaşı'ndan sonra Mızrak Kahramanlar'ı olarak anılacak,grubun içerisinde buldu kendini.

Kitiara ile birlikte kuzeye babasının mirasını bulmak için yaptığı yolculuktan Solace'a yalnız döndü.Babasının mirası adına sadece bir kılıç ve zırh buldu.Çok değerli bir zırh ve sahibi kırılmadıkça,kırılmayacak bir kılıç...

Afetten sonra şovalyelerin kaybettiği itibarı Mızrak Savaşı'nda yeniden kazandırdı.Yüce Ermiş Kulesini savunurken bir Mavi Ejderha binicisi tarafından öldürüldü.


Laurana

Tanis'in biricik aşkıdır.Elfler arasında Lauranathalasa ismiyle çağrılır.

Mızrak Savaşı günlerinden önce Quanlinesti kralı Güneşin Sözcüsü Solostran Kanan'ın en küçük çocuğu olan Quanlinesti prensesi...

İki abisi vardı..tahtın varisi Porthios ve genç prens gilthanas...
Yıllar sonra Mızrak Savaşında Tanis'e olan aşkı için yurdunu terk etti ve Mızrak Kahramanları'ndan birisi oldu...Savaş sırasında ejderha Yüceefendisi ölduren karakterlerden birisidir.Savaşın kaderini değiştirdi..Solamniya ';ovalyelerinin ve Palanthas'ın Alltın Komutanı olarak pek çok zafer kazandı...
Savaştan sonra Tanis ile evlendi..Qualinesti kralı Gilthas Kanan'ın annesi.Quanlinesti elflerinin ana kraliçesi...
5. çagda Beryl tarafından öldürüldü ama ölmeden once yeşil yücelordu ağır bir biçimde yaralamayı başarmıştır.



Kitiara

Raistlin ve Caramon'un üvey kızkardeşidir. Dark Lady olarak anılır. Dişiliğini kullanmaktan çekinmez.Ayrıca acımasızlığı da dillere destan olur.

Yavaş yavaş diğer karakterleride ekleyeceğiz arkadaşlar tabi sizlerde eksik gördüğünüz bilgileri bu başlık altında tamamlayabilirsiniz.. =)

523
Sinema / Spiderwick Günceleri...
« : 18 Mart 2008, 18:05:08 »

Yapım : 2008, ABD
Tür : Aile / Dram / Fantastik / Macera
Yönetmen : Mark Waters
Senaryo : Karey Kirkpatrick, John Sayles, David Berenbaum, Tony DiTerlizzi (Kitap), Holly Black (Kitap)
Oyuncular : David Strathairn, Mary-Louise Parker, Martin Short, Freddie Highmore, Izabella Miko, Sarah Bolger, Andrew McCarthy, Tod Fennell
Yapımcı : Kathleen Kennedy, Frank Marshall, Julia Pistor, Albie Hecht, Mark Canton
Görüntü Yönetmeni : Caleb Deschanel
Müzik : James Horner
Dağıtım : UIP Filmcilik
Süre : 1 saat, 28 dk.
Gösterim Tarihi : 14 Mart 2008

Romanları Doğan Egmont Yayınevi tarafından basılan ve “300 Spartalı”nın yapımcısı tarafından gerçekleştirilen “Spiderwick Günceleri-Spiderwick Chronicles”ın sinema uyarlaması özellikle çocuklara ve gençlere hitap ediyor.

Yönetmenliğini Mark Waters'ın üstlendiği film Freddie Highmore, Sarah Bolger, David Strathairn ile Nick Nolte’yi biraraya getiriyor.

Grace ailesinin (Jared, ikiz kardeşi Simon, kızkardeşi Mallory ve anneleri) New York’tan kalkıp büyük büyük amcaları Arthur Spiderwick’in sahibi olduğu artık harabeleşmiş eski ve yıkık dökük malikaneye taşınmalarıyla birlikte tuhaf olaylar zinciri baş gösterir. Malikanede tuhaf birtakım yaratıklar görünmekte, beklenmedik kazalar meydana gelmektedir. Üstelik bu tuhaf ve gizemli olayların mantıklı bir açıklaması yoktur. Neler olup bittiğini çözmek için harekete geçen üç kardeş, Spiderwick malikanesi ve içindeki yaratıklarla ilgili olağanüstü gerçeğin üzerindeki gizem perdesini kaldırmak için araştırmalara başlarlar.

Not: Spiderwick Günceleri”nde iki rolü birden üstlenen Freddie Highmore’u daha önce ‘Charlie and the Chocolate Factory’, ‘Finding Neverland’, ‘A Good Year’ ve ‘Arthur and the Minimoys’ gibi yapımlarda izlemiştik.

Spoiler: Göster

524
Diğer Fantastik Eserler / Spiderwick Günceleri...
« : 18 Mart 2008, 17:57:53 »
Sayın Bayan Black ve Bay Di Tezlizzi,

Birçok insanın cinlere ve perilere inanmadığını biliyorum, ama ben inanıyorum ve sizin de inandığınızı sanıyorum.

Kitaplarınızı okuduktan sonra, kardeşlerime sizden söz ettim ve böylece bir mektup yazmaya karar verdik. Gerçek cinler ve periler tanıyoruz.Aslına bakılırsa, onlar hakkında bir sürü şey biliyoruz.
Bu mektuba iliştirdiğimiz sayfa, tavan arasında bulduğumuz eski bir kitaptan çekilmiş bir fotokopidir. Çok iyi bir kopya değil, çünkü fotokopiciyle biraz dalaştık. Kitap insanlara cinleri nasıl tanıyacaklarını ve onlardan nasıl korunacaklarını anlatıyor. Acaba bu kitabı kendi yayımcınıza verebilir misiniz? Eğer mümkünse, zarfın içine bir mektup koyun ve zarfı kitabevine geri verin. Kitabı göndermek için uygun bir yol bulacağız. Normal posta çok tehlikeli.

Tek istediğimiz şey, insanların bundan haberdar olması. Bizim yaşadığımız olaylar başkalarının da başına gelebilir.

En Derin Saygılarımızla,
Mallory, Jared ve Simon Grace


Grace kardeşlerin maceralarını okuyacağımız birbirinden bağımsız bu bir dizi kitap üç kahraman kardeşin tanıtımıyla başlıyor:

Eğer birileri kız ve erkek kardeşlerinin büyüyünce ne iş yapacaklarını sorsaydı, Jared Grace buna cevap vermekte hiç zorlanmazdı. Erkek kardeşi Simon'ın ya veteriner ya da aslan terbiyecisi olacağını söyleyiverirdi. Kız kardeşi Mallory'nin ise ya Olimpiyat eskrimcisi olacağını ya da kılıçla karın deşmekten dolayı hapse gireceğini söyledi. Ama kendisinin ne iş yapacağını söyleyemezdi. Zaten kimsenin de sorduğu yoktu. Aslına bakılırsa hiçbir konuda onun görüşünü soran olmazdı.


Kitaplar Hakkında..

Esrarengiz Köşk : Spiderwick Günceleri 1

Eğer birileri kız ve erkek kardeşlerinin büyüyünce ne iş yapacaklarını sorsaydı, Jared Grace buna cevap vermekte hiç zorlanmazdı. Erkek kardeşi Simon'ın ya veteriner ya da aslan terbiyecisi olacağını söyleyiverdi. Kız kardeşi Mallory'nin ise ya Olimpiyat eskrimcisi olacağını ya da kılıçla karın deşmekten dolayı hapse gireceğini söylerdi. Ama kendisinin ne iş yapacağını söyleyemezdi. Zaten kimsenin sorduğu da yoktu. Aslına bakılırsa hiçbir konuda onun görüşünü soran olmazdı.


Büyülü Taş : Spiderwick Günceleri 2

Gecikmeli otobüs Jared Grace'i sokağın alt tarafında bıraktı. Annesinin daha iyisini bulmasına ya da yaşlı ve kaçık teyzesinin çıkmalarını istemesine kadar ailesiyle birlikte kalmakta olduğu yıkık dökük eski eve varmak için bir yokuşu tırmanması gerekiyordu. Ağaç yaprakları renk değiştirmeye yüz tutmuştu ve parlak tonlar çatı kaplamalarındaki griliğin daha da umutsuzluk saçan bir görüntü kazanmasına yol açıyordu. Çocuğun ruh hali kadar nahoş bir ortamdı bu...

Lucinda'nın Sırrı : Spiderwick Günceleri 3

Yeğenlerimin başına gelenler
Mutlaka olmalı kulağa küpe.
Daha çok bileyim, diyenler
Hazır olsun yeni tehlikeye.
Yabana atmayın hiç sözümü,
Bulaşmayın şu miniklere.

Gecenin Karanlığında  : Spiderwick Günceleri 4

Steyşın arabanın motoru çalışıyordu. Araba kapısına yaslanmış olan Mallory'nin günlük spor ayakkabısı uzun eskrim çoraplarının beyazlığıyla hiç uyuşmuyordu. Jöleli saçlarını arkaya doğru sıkıca toplayıp atkuyruğu halinde bağladığı için, iri gözleri bütün pırtlaklığıyla ortaya çıkmıştı. Bayan Grace elleri belinde, sürücü tarafında dikilmiş bekliyordu.

Yutan Hoyrat'ın Gazabı : Spiderwick Günceleri 5

"Kötü yaratıklar ve kara büyüler dünyasını anlatan güzel bir kitap." Daily Telegraph İki dikkate değer yetenek, New York Times'ın en çok okunan yazarlar arasında saydığı Tony DiTerlizzi ve yükselen yıldız Holly Black, bu çarpıcı öyküyü gün ışığına çıkarmakla her türlü riski göze aldılar! Spiderwick Günceleri'nin beşinci kitabında, Grace Kardeşlerin tüyler ürpertici son macerasını okuyun!

525
Eğlence & Mizah / İkonlarla Hayat...
« : 18 Mart 2008, 12:24:01 »
Sömestr Başlangıcında
 
 İlk hafta bittiğinde
 
 İkinci hafta bittiğinde
 
 Mid-Term (Vize) Öncesi
 
 Mid-Term Esnasında
 
 Mid-Term Sonrası
 
 Final Sınavları Öncesinde
 
 Final Sınavları Tarihlerini Öğrenince
 
 Finalden 7 gün önce
 
 Finalden 6 gün önce
 
 Finalden 5 gün önce

 Finalden 4 gün önce
 
 Finalden 3 gün önce

Finalden 2 gün önce

 Finalden 1 gün önce

 Final sınavından önceki gece

 Final sınavının 1 saat öncesi

Final Sınavında

 Final Sınavı binasından çıkarken

Final Sınavı sonrası, tatilde


---------------------------------
Bunlar koparttı gene beni yaaa... :zuha

Sayfa: 1 ... 33 34 [35] 36 37