61
Televizyon / Ynt: Türk Dizileri Hakkında Bir Eleştiri
« : 19 Eylül 2016, 20:51:30 »
Konu ile ilgili genel görüşümü anlattığım yazım. Başlangıç noktası farklı da olsa sonuçta anlatmak istediğim, tam da burada sözü edilen şey:
Efsaneler, Toplum, Beğeni, Takdir
"80l'ler efsaneydi". Ya da "90'lar efsaneydi" gibi ifadeleri sıkça duyuyorsunuz. Neden?
"Herkes kendi çocukluğunun geçtiği zamanları efsane olarak hatırlar." diyeceksiniz. Ben de uzun süre böyle düşündüm. İnsanın genel bir özelliğidir geçmişi olduğundan daha iyi hatırlamak.
Fakat gerçek hiç de öyle değil.
80'ler ve 90'lar, ya da daha eski zamanlar neden efsaneydi biliyor musunuz?
Çünkü o zamanlar bir insanın ya da eserin (ya da her ne ise) efsane olabilmesi, takdir görebilmesi için gerçekten kayda değer bir başarısı, özelliği olması gerekiyordu. O dönemler yapılan işler ne olursa olsun (sinema, müzik, edebiyat vb.) her birinin özgünlüğü vardı. Aynı kişinin elinden çıkan iki eser bile birbirinden farklı ve özgündü.
Günümüzde ise tüm işler aşağı yukarı aynı. Popüler çoğunluğun gölgesinde kalan istisnalar dışında her şey birbirine benziyor.
Yapılan işlerin hiçbirinde beceri, ince zevk, birikim ve emeğin izlerini göremiyorsunuz.
Peki bu "işler" ve onları yapanlar nasıl piyasada tutuluyor ve insanlar tarafından beğeniliyor?
Çünkü reklamcılık daha önce hiç şimdiki kadar ustaca, profesyonelce yapılmamıştı:İlkokulda mutlaka sınıf başkanlığı, okul başkanlığı vb. için yapılan bir yarışı görmüşsünüzdür. Kimin seçildiğini hatırlıyor musunuz? Projeleri en iyi olan mı? En parlak fikirli olan mı? En çalışkan olan mı? En zeki olan mı? Elbette hayır. Böyle seçimleri her zaman en çok tanıdığı olan kazanır.
Konuya dönelim. Kitleler kendilerine sunulanlar içinde (bu herhangi bir şey olabilir. müzik, oyun, kitap vb.) hangisini seçer? En zekice tasarlanmış olanını mı? En sanatsal olanı mı? En Sade olanı mı? En öğretici olanı mı?
Hayır. Kitleler, kendilerine en çok reklamı yapılanı seçerler.
İnsanlar bu tercihi bilinçli olarak yapmazlar. Ortalama insan ezberci yaşar. Kendinden öncekilerin yaptıklarını yapar, keşfetmek ve daha iyisine ulaşmak için çaba harcamaz. Çünkü değerli olana ulaşma çabası, kararlılık ve birikim gerektirir; ortalama insan bu niteliklere sahip değildir.
Tekrar ediyorum: Ortalama insan ezbere yaşar ve neye alıştıysa, neye alıştırıldıysa onu tekrar eder."Ama insanlar bunu istiyor işte, insanlar ne istiyorsa onu veriyorlar." mı diyorsunuz? Zamanında Yaşar Kemal çok güzel bir laf söylemişti:
"Halkı neye alıştırırsanız, onu ister. Halkı uyuşturucuya alıştırırsanız, halk sizden uyuşturucu ister."
"Biz böyle gördük", "bize böyle öğretildi", "bunu yapamayız çünkü bizim geleneklerimizde yeri yok" gibi sözler sarfeden insan aslında şunu söylüyordur:
"Ben, bana gösterilenler, öğretilenler dışında hiçbir şey bilmiyorum ve bilmek de istemiyorum. Bir birey olarak, kendi başıma bir arayışa girmek ve bir şeyler öğrenmek gibi yeteneklerden yoksunum. Kendi başıma bir şey öğrenemiyorum, ancak başka biri bana zorla bir şeyler öğretebilir."
Egemen zümre ise söz konusu kendi başına bir şey öğrenemeyen kitleyi yönlendirmek konusunda ustadır. Söz konusu kitleye bir şeyi her gün, her yerde, sürekli tekrarlayın. Sonunda mutlaka size inanacaklardır.
Sürekli gözlerine sokarsanız, tüm ilan panolarına yerleştirirseniz, sürekli reklamını yaparsanız; ortalama insan sonunda mutlaka sizin ona yaptırmak istediğiniz şeyi yapacaktır. Aslında hiç ihtiyaçları olmayan şeyleri, gözlerine soktuğunuz için (fiyatı maaşlarından fazla da olsa) sonunda gidip alacaklardır.
Not: They Live'i izleyenler yukarıdaki görseli anlayacaktır. Eğer şimdiye kadar izlemediyseniz: İzleyin.
Aynı şekilde, aslında hiçbir vasıfları olmasa bile sahte "efsaneler" yaratan egemen zümre, o sahte efsaneleri ortalama insanın gözüne soka soka, sonunda ortalama insanı o sahte efsaneye hayran edecektir.Spoiler: GösterSpoiler: GösterSpoiler: Göster
Bu sayede egemen zümre, emek gerektiren değer yaratma çabasına hiç girmeden, seçtiği sıradan birini reklam ve pazarlama projeleriyle idol haline getirerek büyük bir masraftan kurtulmaktadır.
Yaratılan sahte efsaneler, ortalama insanın gözünde kaymak tabakayı oluştururlar. Çünkü onlar topulmun idolleri, ünlüleridir. Hayranlık duyulan şöhretleridir. Ve her toplum, kendi kaymak tabakasına imrenme ve onu taklit etme eğilimindedir.
Özünde vasıfsız insanlardan oluşan, becerikli olduğundan değil; reklam ve pazarlama sektörü sayesinde efsaneleşmiş bu sahte idollere hayranlık duyan toplumun, gerçekten değerli olan şeyleri görmesi ve onların hakkını vermesi mümkün değildir.
Beethoven günümüzde yaşasaydı belki de kimse yaptıklarına değer vermeyecekti. Müzik dehası sayesinde sağır olmasına rağmen gösterdiği başarı, ortalama insan tarafından değersiz görülecekti, hatta "Şuna bak sağır haliyle beste yapmaya kalkmış bir de." diye eleştirilecekti. O sırada ortalama insan, "Elbette tüm şarkılarım birbirine benzeyecek. Yedi tane notayla kaç beste yapılabilir ki?" diyen büyük sanatçı(!) Serdar Ortaç'ı dinliyor olacaktı.
O yüzden efendiler, yaptıklarınızın değerinin toplum tarafından anlaşılmasını beklemeyin. Değer arama ve değer üretme çabanızı sadece "değeri" sevdiğiniz için yapın. Ortalama insan değil, değerli insan olabilmek için yapın.