Kayıt Ol

İletileri Göster

Bu özellik size üyenin attığı tüm iletileri gösterme olanağı sağlayacaktır . Not sadece size izin verilen bölümlerdeki iletilerini görebilirsiniz


Mesajlar - Auguste Dupin

Sayfa: 1 2 3 [4] 5 6
46
Şişedeki Mısralar / Ynt: Neskafe
« : 02 Nisan 2015, 00:38:24 »
Şarap yerine neskafenin konduğu altenatif bir divan edebiyatı eseri daha. İlginç, çok ilginç. Neskafeyle şarabın yer değiştirmesinin sebebinin, şairlerinin genellikle ders çalıştıkları geceler uyumamak için neskafeye abanan öğrenciler olması olduğu tahmin ediliyor. Rüyalara giren fidan boylu nazlı yar, zeytin gözlü tatlı yar gibi öğeler de bu tezi destekler nitelikte.

Kadim kaynaklarda eksik de olsa başka örneklerine rastlamak mümkün:

Şair der kalp dediğin kapısı açık bir kafestir,
Şu hayat dediğin alınacak üç nefestir,
Neskafe ancak bir dem'lik hevestir.
Aklın varsa düş aşka, ol yola revan, ki budur yitirmek yolu aklı,
Bir fincan neskafe yeter ne kadar olsa da gözün ağlamaklı.


47
Çizgi Roman & Manga / Ynt: Batman Artık Türkçe!
« : 01 Nisan 2015, 01:46:13 »
Yeniden Türkçe olarak basılması harika bir şey. Bunca zamandır memlekette Türkçe Batman olmaması saçma bir durumdu zaten. Henüz elime alıp inceleme fırsatı bulamadım baskıları, muhtemelen kalitelidirler gayet. Lakin bende şöyle bir durum var bilmiyorum başkalarına da oluyor mu. Ben Knightfall serisini filan 90'larda gazetelerin verdiği ekler ile takip etmiştim. Bunlar bildiğimiz peçete gibi gazete kağıdına, üstelik siyah zemine basılmış, soluk renkli, bayağı ucuz ama nefis şeylerdi. Dahası, bu hal çizgi romanın o ruhuna da acayip uygun düşüyordu. Arkabahçe'nin Sensational Spider-Man baskıları filan da daha kaliteli olsa da benzer şekilde.



Bir süre önce özlediğim hikayeyi tekrar okuyacak oldum yıllar sonra ve bir şekilde edindim yine. Fakat bu defa önümdeki şey parlak kuşe kağıda, beyaz zemine, yeni canlı renklerle basılmış çok kaliteli bir işti. O an acayip yabancılaştım duruma. Her şey olduğundan farklı görünüyordu. O ruhu kaybolmuştu sanki. İçerik yine aynıydı, ama renkleri, sunuşu, her şeyi değişmişti.

Benzer şekilde Spider-Man de dağıtmışlardı 90'larda. Eskiler acayip güzeldi geyiği yapmak değil niyetim, şimdiki nesle göre de şimdinin baskıları harika elbette. Ama o eskiden aldığın tadı alamamak çok kötü oluyor insan için. Onca güzel yeni şey çıkıyor ama okuyamıyorsun neredeyse hiçbirini, sayfalara bakıp dışında kaldığını hissediyorsun öykünün. Bilmiyorum bu hissiyattan kurtulmak nasıl mümkün. Klasik dönem baskılarını arar oldum bu yüzden artık sağda solda.

48
Eğlence & Mizah / Ynt: Hayalleriniz..?
« : 01 Nisan 2015, 00:31:23 »
Hayalimde evden çıkıp otobüs durağına yürüyorum. Taksim otobüsüne binip akbil basıyorum ve yola çıkıyoruz. Taksim'e giden otobüsün geçtiği bütün yollardan geçiyorum kafamda. Otobüs Taksim'e varıyor. Otobüsten iniyorum.
Ben bazen kafamın içinde bir otobüse binip Taksim'e giderim. Hepsi bu.

49
Çizgi & Anime / Ynt: Avatar
« : 01 Nisan 2015, 00:25:50 »
Fire Nation gibi dünyayı yönetmeyi hak eden, dünyanın en asil ulusunu barındırdığı için özellikle bayıldığım bir seri. Dünya tahtı başka kime layık? Soyu kurumuş ve dünya hayatından el etek çekmiş hava meczuplarına mı? Yamyam gibi yaşayıp totemlere tapan su kabilesine mi? Duvarların ardında dünyadan habersiz yaşan taş toprak insanlarına mı?

50
Şişedeki Mısralar / Ynt: Tesla'ya Dair
« : 31 Mart 2015, 23:53:22 »
Tesla hakkında bir başlık ararken buraya geldim. İyi de oldu. Birkaç şiir okudum ve çok beğendim. Modern şiirde artık yeni ifade biçimleri için her ne kadar mısralar yapıbozuma uğratılmış olsa bile oldukça alışıldık imgelerin kullanıldığını fark ettim. (Sebebi tartışılır.) Ama alışıldık imgelere farklı anlamlar yükleyip dilin imkanlarını genişletmek yerine, imgelerde yaratıcılığa gitmek de harika bir çözümmüş demek ki. Resmen yeni ifade şekillerine imkan veren, oldukça geniş bir hareket alanı açmış bilimkurgusal imgeler. Çok da nefis olmuş. Ciddi ciddi bu yöntemle bir şeyler üretmek geldi içimden, ilham verdi.

Ben de yatağıma uzamış tavanı seyrederken Tesla'nın elektrik faturasını düşünüyordum başlığa gelmeden önce. Ya hayli kabarık, ya da sıfıra yakın olduğunu tahmin etmiştim. Cebinden mi ödüyordu bu adam cayır cayır yaktığı onca şimşekli yıldırımlı elektriği? Yoksa kendi ürettiği için para ödemiyor muydu? Belki fon sağlayanlar ödüyordu. Ya da belki kaçak kullanıyordu? Adam söylentilere bakarsak kablosuz elektrik iletimini filan bulmuş sonuçta; bir kaçak hat çekse sittin sene bulamazsın. Wireless gibi sömürür de sömürür.

Vay be. "Bilimkurgu şiir" demek... Üzerine düşünmeye değer.

51
Harry Potter / Ynt: En sevmediğiniz HP karakterleri?
« : 31 Mart 2015, 00:06:25 »
Muggle'lar. Hep söylerim, ben bile Muggle halimle Muggle'lardan ve Muggle olmaktan tiksiniyorum, elin büyücüsü nasıl tiksinmesin?

52
Midichlorian'dan Önce / Midichlorian'dan Sonra diye ayırmak mümkün bence.
M.Ö. "Sci-Fantasy." Ne zaman ki Force'a bilimsel bir açıklama, bir sebep getiriliyor, ondan sonra bilimkurgu özelliği daha ağır basmaya başlıyor. Ama yine de bilim, kurgunun ana bir parçası değil, sadece bir fon. Hikayenin geçeceği bir düzlem sadece. Aslında Anakin'in öyküsü kısmına bakınca, yöneticiler katında geçen tam bir tragedya özellikleri taşıyor hikaye.

53
Yüzüklerin Efendisi / Ynt: Orta Dünya'da ne yok
« : 30 Mart 2015, 22:54:49 »
Belli bir din yok, çünkü eserlerin toplamının kendisi zaten bir dini hikaye, mitoloji. Alıp inanıp tapmak mümkün. Gandalf Saruman filan keşiş, rahip değil, bizzat tanrısal varlıkların kendileri. Onların karşısında eğilip dua etmeye gerek yok, onlara yardım etmek, onlarla savaşa gitmek, onların emrini yerine getirmek zaten boyun eğmenin ta kendisi.
Tapılan bir mitoloji, bizim anladığımız formda Platonik bir dinden farklı bir anlayış şeklidir. Mitolojilerde tanrılar birer karakter olarak temsil edilir ve göz önündedirler. Haliyle hikaye içinde atılan her adım, onların arzuları ya da arzulamadıkları doğrultusunda gerçekleşir aslında. Kazanan tarafa göre bir grup ya ödüllendirilir ya da yıkıma uğrar böylece. Daha fazla bir tapınmaya gerek yoktur. Ama isteyenler bu anlatıları alıp onlara tapabilirler.

Orta Dünya mitosu bir roman değil. Bir epos sayılabilir. Her unsuru tasvir etmesine gerek yok. Roman kafasıyla mitoloji okursanız olmaz. Şiirin içinde paragraf başı aramaya benzer bu. Düz yazıya gelene kadar daha çok var. Olay zaten bir din savaşı. Ama sonu aynı kapıya çıkacak bir din savaşı. Bu yüzden taraflar çok keskin. Bir romanın gerisinde, o karakterlerin taptığı bir mitolojinin olmasını anlayabiliriz. O zaman onları temsil eden rahipleri, tapınakları vesaireyi tasvir etmek gerekebilir. Ama Orta Dünya hikayeleri zaten öykülerin gerisinde tapınılan mitosun kendisi. Tanrılar orada bizzat dururken bir tapınağa gerek olmuyor. Onlarla savaşa gidiyorsun, seni kurtarıyorlar, dua etmiyorsun. Karakterler de birer mitolojik kahraman.
Tarafların keskinliği, mitolojideki bu hikayeleri alıp yorumlayarak, kişilerini insan karakterine yakınlaştırıp trajikleştirdiğimiz Tragedyalarda yumuşayabilir ancak. Orta Dünya mitosunu arkanıza alıp, karanlık yana düşmekle düşmemek arasında gidip gelen ve sonunda kibrine yenilerek felakete uğrayan bir Elf hakkında trajik bir hikaye yazabilirsiniz. Bu, mitostan bir sonraki adım olan Tragedya olur. Tanrılar artık bir adım daha geride kalmıştır, aslolan karakterdir.
Böylece dramatik gelenek ilerleyerek mitosların değil karakterlerin ön planda olduğu hikayelere evrilir,
mitoslar hikaye içindeki hikayeler, anlatılar, dışsal unsurlar olarak kalır ve onlara ait kurumlar görünür olur.
Dramatik yazının evrimidir bu.

Öte yandan, Antik Yunan mitoslarındaki tanrılardan farklı olarak, Valar, Maiar filan seni kurtarmak için sürekli kurban gibi bir karşılık isteyen varlıklar değil. Bu yönleriyle de ayrılıyor ve mitosları farklı şekillendiriyorlar. Kurbandan ziyade, onların mücadelesine katılıp katılmayacağın önem kazanıyor. Tarafını seçmen gerekiyor. Haliyle tarafların keskinleştiği bir yapı ortaya çıkıyor.

Silmarillion bir mitolojidir, Yüzüklerin Efendisi bir mitostur.
Oradaki herhangi bir karakterin hikayesini alıp, açmazlarını çıkmazlarını sorgulayacağımız bir öykü ise ele alış biçimimize göre tragedya ya da komedya olur.

Gerçekte dramatik geleneğin başında Antik Yunan mitolojisi var. Bir üst paragrafta saydığım sıralama oradan geliyor. Mitoloji, ondan bir adım sonra bir olayı anlatan bir mitos, örneğin X ile Y mitosu. Yani bir hikaye. Sonraki adım ise hikayeden seçilmiş bir karakteri merkez alarak onun olaylara bakışını, insanlık durumlarını sorgulayan Tragedya. Örneğin Antigone tradegyasını ele alalım. Kral Kreon'a bakınca, adam koyduğu yasayı sokağa çıkıp kendisi duyurur gibi görünmektedir günümüzden bakınca. Ama o dönemde bunu daha detaylı resmedecek bir perspektif algısı yok. Evet, resimde de perspektifin girişiyle paralel olarak ilerliyor bu süreç. Kreon çıkıp yasayı duyuruyor, ama biz demiyoruz ki "bu kralın adamları yok mu, niye kendisi dolaşıyor?" Çünkü bizim o kralı görmemiz gerekiyor karakterin karşısında. Yasayla değil, yasayı koyan karakterle burun burunasın, onunla çarpışıyorsun. Dinle değil, tanrıyla. Mitolojide de karakter bizzat tanrısal unsurlarla çatışıyor zaten, ki kendisi de o düzenin bir parçası. Bu yüzden tragedyalar üst kesimde geçiyor. Rönesans'a kadar böyle. Sonra aşağı doğru yeterince uzamış olan metin, yanlara doğru da genişlemeye başlıyor bu kez. Krala eşlik eden lordları, dükleri, prensleri, soytarıları vesaireyi de görmeye başlıyoruz, perspektifi genişliyor olayın. İşte Tolkien'in türlere sıradan bir okuyucudan elbette ki çok daha hakim bir profesör olarak yapmaya çalıştığı şey de bu, geçmişimizdeki Antik Yunan mitolojisine alternatif bir mitoloji daha üretmek. Onu taklit etmek. Dolayısıyla adam yaptığı şeyin ne olduğunu bildiği için koymuyor o saydığınız unsurları öyküsüne. Koysa, eserin türü değişecek tümden. Yapmaya çalıştığı şeye aykırı olacak.

54
Harry Potter / Ynt: Ölüm Lanetinin Kullanım Şartları
« : 30 Mart 2015, 20:42:56 »
Farkındaysanız Slytherin dedik, Gryffindor dedik, Ravenclaw dedik, ama bir kez bile Hufflepuff demedik. Çünkü böyle bir bina aslında yok. Evcinlerini Hufflepuff'ta öğrenci diye göstermişler sahte isimlerle kaydedip. Yok öyle bir bina.

Bir de konu hayvanlardan açılmışken, kulübesinde cins ejderha besleyen sözde hayvansever Hagrid korkunç tüylü köstebek kürkü takım elbisesini açıklasın. Bir Hagrid'i giydirmek için kaç köstebek katledildi?

55
Gelecek yayını heyecanla bekliyorum. Ayrıca ben de ilgilenenlere bu konuda Leyla Şimşek'in "Anadolu Masallarında Kocakarı İmgesi" adlı makalesini öneririm. :)

56
Filmler / Ynt: “Del Toro” Shire’dan Ayrıldı..!
« : 30 Mart 2015, 18:13:49 »
Vay be. Del Toro ismi ilk geçtiğinde sene 2002 idi, ben internet kafeden chevher forumlarına girmeye çalışıyordum. 8 sene öylece bekleyip sonunda pes etti bıraktı adam.

Ayrıca arada David Yates lafı filan geçmiş, resmen Allah korumuş. Nereden tebelleş oldu bu reklam yönetmeni milyon dolarlık filmlerin başına anlamıyorum ki. Sanki üstün yetenekler sergilemiş gibi, sanki başka adam kalmamış gibi her filmde adı geçiyor Allah'ın cezası pis adamın. "11. Doktor, Harry Potter Evrenine Mi Giriyor?" haberinde de keza. Matt Smith ismi ne kadar güzelse, David Yates ismi de bir o kadar kötü.
Harry Potter'ın o berbat filmlerinde de David Yates'in üstün yaratıcılığı ve sinematik yorumu devreye girerek, serinin en can alıcı tartışmalarından birisi "sen seçilmiş kişisin Harry, bizi ancak sen kurtarabilirsin, başka da şansın yok." düzeyine indirgenmişti.

Neyse, eski başlık bahane oldu, adama nefretimi de kusmuş oldum böylece.


57
Oyunlar / Ynt: Goal 3(Kunio kun no Nekketsu Soccer League)
« : 30 Mart 2015, 04:16:56 »
Bunun yüzünden 10 yaşındayken Japoncayı söküyordum neredeyse. Futboldan filan da hiç hazzetmem ha. Ona rağmen...

Bütün oyunların remake'i yapılırken bu neden kimsenin aklına gelmiyor hala, anlamış değilim. Ama güncelleyelim derken yeni ekledikleri şeylerle o eski ruhunu kaybedip batırırlar diye de korkmuyor değilim bir yandan.

58
Karga.

O değil de, Animagus olup da kayıt yaptıran kâmildir, McGonagall'dır, Hermione'dir. Net.

59
Harry Potter / Ynt: Sizce en ölümcül büyü hangisi?
« : 30 Mart 2015, 01:00:37 »
Elbette en amaca yönelik olanı Avada Kedavra.
Ama adamın kafasını havaya uçurmak üzere yöneltilmiş bir Reducto ondan daha mı az ölümcüldür? Ya Diffindo ile adamın derisini kumaş gibi yırtmak? Incendio ile onu ateşe vermek? Wingardium Leviosa ile havaya kaldırıp kafa üstü yere düşürmek?

Gördüğünüz gibi en karanlık büyüler bile sıradan amaçlar için, en masum büyüler bile insan öldürmek için kullanılabilir. Bunlara da mı karanlık diyeceğiz şimdi? Büyünün aydınlığı karanlığı olmaz. Karanlık büyüde değil, insanın içindedir. Ama savunma dersinde bunlara karşı bir şey öğretilmez. Büyüleri faydalı amaçlar için kullanmak ya da insan sevgisi öğretilmez. Hal böyleyken siz neyin hesabını yapıyorsunuz, "şu kara büyüye başvuruyor, bu karanlık tarafta, Drumstrang karanlık sanatlar öğretiyor," diye. Varsa yoksa onlar karanlık biz aydınlık diye kutuplaşma, karşı-silahlanma. Hepsi karanlık büyücü mü olmuş Drumstrang'dan çıkanların yani, ne olmuş? Adamlar insan sevgisiyle birlikte öğretmiş demek ki sihir ilmini öğrencilerine.

60
Harry Potter / Ynt: Nasıl bir asa isterdiniz??
« : 29 Mart 2015, 23:02:14 »
Az önce Ollivander'dan aldığım dördüncü asa da çatladı benim. Artık sert konuşacağım bu kez. "Galleonları sokakta bulmuyoruz" diyeceğim. Mikadan mı yapıyor nedir çözemedim. Gregoroviç deneyeceğim bir de ama onun da dokunmatiği zayıf diyorlar.

Ya bir de zarif abi adamın asaları sonuçta. Ama çok kalitesiz malzeme kullanıyor. Ollivander çok bozdu. Gregoroviç'inkiler de çok takoz. Nesini beğeniyorlar anlamıyorum. Hem kısa hem kalın. Asa mı tutuyorum elimde, hıyar mı, belli değil.

Sayfa: 1 2 3 [4] 5 6