Lalezar Necef Bey'in, Kılıç Ali Paşa Camii muvakkitlerinden Kedigöz Beşir Dede'den naklettiği bir rivayete göre, Calud, Gülhane Hatt-ı Hümayunu'ndan bir yıl, Cüstinyani'nin Cadde-i Kebir'de Fransız Tiyatrosu'nu açmasından ise altı ay sonra, Diyarbekirli ikiz hiyelkarların da yardımıyla yeni bir devridaim makinası yapmaya koyulmuştu. Artık otuz yaşını çoktan geride bıraktığı için, gücünü barındıran saçları ağarmaya yüz tutmuş, ancak Suvaş sefaretinin dükkanlarından birinde perükarlık yapan Angilidis Efendi'nin siyah saç boyaları imdadına yetişmişti. Kendini daha fazla yorup iktidarını israf etmek istemediğinden makinanın hesaplarını Samur ve Yağmur Çelebiler'e yaptırıyor, zavallılar adeta nefes bile almadan çalışırlarken o gün boyu Galata balozlarını dolaşıp keyfine bakıyordu. İkizler ise, babalarından çok daha küfürbaz birinin yanına düştüklerini anlamalarına rağmen, konu komşuya, "Aramızda akrabalık falan yok. Biz sadece onun yanında çalışan iki efendiyiz." deyip durumu kurtarıyorlardı.
(Arka Kapak)
Yorumum:Yine çok başarılı bir İhsan Oktay Anar klasiği. Zekasına, hayal gücüne, mizah anlayışına hayran bıraktırıyor. Hayran olunacak bir diğer nokta da kitabın asıl kahramanları olan üç mucidin tasarladığı aletlerin çizimleridir. Çizimler de İhsan Oktay Anar'a ait.
Konu, hırs ve güç kavramları etrafında bu üç mucidin hayatları diyebiliriz. 144 sayfalık bir şaheser. Kesinlikle okunmalı.
Yazarın forumumuzda bulunan diğer eserleri:-
Puslu Kıtalar Atlası-
Amat-
Suskunlar-
Efrasiyab'ın Hikayeleri